SAHİH-İ MÜSLİM |
YEMİN |
باب نذر
من حلف يمينا،
فرأى غيرها
خيرا منها، أن
يأتي الذي هو
خير، ويكفر عن
يمينه
8- BİR HUSUSA YEMİN EDİP
DE BAŞKASININ ONDAN HAYIRLI OLDUĞUNU GÖREN KİMSENİN HAYIRLI OLANI YAPIP YEMİNİNİN
KEFFARETİNDE BULUNMASININ TEşVİK EDİLDİĞİ BABI
7 - (1649) حدثنا
خلف بن هشام
وقتيبة بن
سعيد ويحيى بن
حبيب الحارثي
(اللفظ لخلف)
قالوا: حدثنا
حماد بن زيد
عن غيلان بن
جرير، عن أبي
بردة، عن أبي
موسى الأشعري.
قال : أتيت
النبي صلى
الله عليه
وسلم في رهط
من الأشعريين
نستحمله. فقال
(والله! لا
أحملكم. وما
عندي ما
أحملكم عليه)
قال: فلبثنا
ما شاء الله.
ثم أتى بإبل.
فأمر لنا
بثلاث ذود غر
الذرى. فلما
انطلقنا قلنا
(أو قال بعضنا
لبعض): لا يبارك
الله لنا.
أتينا رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
نستحمله فحلف
أن لا يحملنا،
ثم حملنا.
فأتوه
فأخبروه. فقال
(ما أنا حملتكم.
ولكن الله
حملكم. وإني،
والله! إن شاء
الله، لا أحلف
على يمين ثم
أرى خيرا
منها، إلا كفرت
عن يميني
وأتيت الذي هو
خير).
4239-7/1-
Bize Halef b. Hişam, Kuteybe b. Said ve Yahya b. Habib el-Harisı -lafız ona ait
olmak üzere- tahdis edip, dediler ki: Bize Hammad b. Zeyd, Gaylan b. Cerir’DEN
tahdis etti. O Ebu Burde'den, o Ebu Musa elEş'ari'den şöyle dediğini rivayet
etti: Eş'arilerden bir grup ile birlikte Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
huzuruna bize bizi taşıyacak binek vermesi için gittim. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Allah'ayemin ederim size sizi taşıyacak binek
vermeyeceğim. Esasen benim yanımda size verecek bineğim de yok" buyurdu.
(Ebu Musa), dedi ki:
Allah'ın dilediği kadar bir süre öylece kaldık. Sonra bir sürü deve getirildi.
O da bize beyaz hörgüçlü üç deve verilmesini emir buyurdu. Ayrılıp gittiğimizde
biz -ya da bazımız diğerine-: Allah bize bereket ihsan buyurmaz. Biz Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bizi taşıyacak deve istemek üzere gittik, O da
bizi taşıyacak deve vermeyeceğine yemin ettikten sonra bize taşıyacak deve
verdi, dedik. Sonra ona gidip (bunu) haber verdiler. Bunun üzerine O da:
"Size yükünüzü taşıyacak bu develeri ben vermedim. Ama Allah size bunları
size ihsan etti. Bana gelince; Allah'a yemin olsun ki -inşallah- herhangi bir
hususa yemin ettikten sonra ondan daha hayırlı olanını görecek olursam, mutlaka
yeminimin keffaretini verir ve hayırlı olanını yaparım" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
6623, 6718; Ebu Davud, 3276 -muhtasar-; Nesai, 3789; İbn Mace, 2107
8 - (1649) حدثنا
عبدالله بن
براد الأشعري
ومحمد بن العلاء
الهمذاني
(وتقاربا في
اللفظ). قالا:
حدثنا أبو
أسامة عن
بريد، عن أبي
بردة، عن أبي
موسى. قال:
أرسلني
أصحابي إلى
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
أسأله لهم
الحملان. إذ
هم معه في جيش
العسرة (وهي
غزوة تبوك).
فقلت: يا نبي
الله! إن
أصحابي
أرسلوني إليك
لتحملهم. فقال
(والله! لا
أحملكم على
شيء) ووافقته
وهو غضبان
ولا
أشعر. فرجعت
حزينا من منع
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. ومن مخافة
أن يكون رسول
الله صلى الله
عليه وسلم قد
وجد في نفسه
علي. فرجعت
إلى أصحابي فأخبرتهم
الذي قال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
فلم ألبث إلا
سويعة إذ سمعت
بلالا ينادي:
أي عبدالله بن
قيس! فأجبته.
فقال: أجب
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يدعوك.
فلما أتيت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال (خذ
هذين القرينين.
وهذنين
القرينين.
وهذين
القرينين. (لستة
أبعرة
ابتاعهن
حينئذ من سعد)
فانطلق بهن إلى
أصحابك. فقل:
إن الله (أو
قال: إن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم) يحملكم
على هؤلاء فاركبوهن(.
قال
أبو موسى:
فانطلقت إلى
أصحابي بهن.
فقلت: إن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يحملكم على
هؤلاء. ولكن،
والله! لا
أدعكم حتى
ينطلق معي
بعضكم إلى من
سمع مقالة
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. حين
سألته لكم.
ومنعه في أول
مرة. ثم
إعطاءه إياي
بعد ذلك. لا
تظنوا أني أحدثكم
شيئا لم يقله.
فقالوا لي:
والله! إنك لمصدق.
ولنفعلن ما
أحببت. فانطلق
أبو موسى بنفر
منهم. حتى
أتوا الذين
سمعوا قول رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
ومنعه إياهم.
ثم إعطاءهم
بعد. فحدثوهم
بما حدثهم به
أبو موسى،
سواء.
4240-8/2-
Bize Abdullah b. Berrad el-Eş'ari ve Muhammed b. el-Ala elHemdanı -lafızları
birbirine yakın olmak üzere- tahdis edip, dediler ki: Bize Ebu Üsame,
Bureyd'den haber verdi, o Ebu Burde'den, o Ebu Musa'dan şöyle dediğini rivayet
etti: Arkadaşlarım beni Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e yüklerini
taşıyacak binek isteyeyim diye gönderdiler. Ashabının onunla birlikte Tebük
gazvesi diye bilinen zorluk ordusunda (hazırlıklarını yapmakla) onunla birlikte
(meşgul) olduklarını gördüm. Ey Allah'ın Nebisi! Arkadaşlarım beni sana
kendilerini taşımak için binek vermen üzere gönderdiler, dedim. O: ''Allah'a
yemin ederim ki, size yükünüzü taşıyacak hiç bir şey vermem" buyurdu. Ben
farkında olmadan Onun kızgın olduğu bir zamanına rastlamıştım. Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bize binek vermemesinden ötürü kederli bir
şekilde geri döndüm. Ayrıca Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in içten
içe bana kızmış olduğundan da korkmuştum. Arkadaşlarımın yanına dönüp
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in söylediklerini onlara bildirdim.
Azıcık bir zaman geçmişti ki Bilal'in: Ey Abdullah b. Kays diye seslendiğini
duydum. Ona karşılık verdim. O: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) seni
çağırıyor, onun yanına gel, dedi. Ben Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in yanına varınca O: "-o vakit Sa'd'den satın almış olduğu iki
deveyi göstererek- birbirine bağlı şu ikisini, birbirine bağlı şu ikisini,
birbirine bağlı şu ikisini al ve onları arkadaşlarına götür ve de ki: Şüphesiz
Allah -yahut da Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), dedi.- bu develeri
sizi (ve yüklerinizi) taşımak üzere gönderdi. Haydi onlara bininiz"
buyurdu.
Ebu Musa, dedi ki: Ben
de o develeri alıp arkadaşlarımın yanına gittim ve: Şüphesiz Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) sizleri taşımak üzere bunları gönderdi ama
Allah'a yemin ederim ki, benim size Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
söylemediği sözleri anlattığımı zannetmemeniz için biriniz benimle birlikte
gelip de Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)’DEN sizin için (binek
vermesini) istediğim ve vermeyi kabul etmediği ilk seferinde söylediklerini işitmiş
birisinin yanına gitmek üzere gelmediği sürece sizi terk etmem. Bunun üzerine
onlar bana: Allah'a yemin olsun ki, bizim nezdimizde sen doğruluğunu tasdik
ettiğimiz birisisin. Ama yine de arzunu yerine getireceğiz, dediler. Bunun
üzerine Ebu Musa onlardan birileri ile yola koyuldu ve sonunda Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in söylediği sözü ve onlara istediklerini
vermediğini bundan sonra ise onlara istediklerini verdiğini işitmiş kimselerin
yanına gittiler. Onlar da tıpkı Ebu Musa'nın kendilerine söylediklerinin
aynısını söytediler.
Diğer tahric: Buhari,
4415, 6678
AÇIKLAMA: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in (4239) "Şüphesiz ben Allah'a yemin ederim
ki inşallah herhangi bir hususa yemin ettikten sonra ondan daha hayırlısını
görecek olursam mutlaka yeminimin kefaretini yerine getirir ve hayırlı olanı
yaparım" buyurmaktadır. Diğer hadiste ise (4248) "Kim bir hususa dair
yemin edip de ondan başkasının ondan hayırlı olduğunu görürse hayırlı olanı
yapsın ve yemininin kefaretinde bulunsun" bir rivayette de (4253)
"Sizden biriniz bir hususa dair yemin edip de ondan hayırlısını görürse
ona kefarette bulunsun ve hayırlı olanı yapsın" buyurulmaktadır.
Bu hadisler, herhangi
bir işi yapmaya ya da yapmamaya yemin edip de yeminini bozmanın sürdürmesinden
daha hayırlı olduğunu görecek olursa, yeminini bozmasının müstehap olup,
kefarette bulunmasının da gerektiğine delildir. Bu üzerinde ittifak edilmiş bir
husustur. İlim adamlarının icma ettikleri üzere, yeminini bozmadan önce
keffarette bulunmak yemin edene vacip değildir. Aynı zamanda kefaretin
yemininin bozulmasından sonra geciktirilmesinin caiz olduğu, fakat yeminden
önce kefarette bulunmanın caiz olmadığı üzerinde de icma etmişlerdir. Bununla
birlikte yemin ettikten sonra ve yemini bozmadan önce kefarette bulunmanın caiz
olup olmadığı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Malik, Evzai, Sevri, Şafii ve
ondört sahabi ile tabiinden pek çok topluluk bunun caiz olduğunu kabul
etmiştir. İlim adamlarının büyük çoğunluğunun görüşü de bu olmakla birlikte keffaretin
yeminin bozulmasından sonra yerine getirilmesi müstehaptır demişlerdir. Şafii
ise oruç tutmakla keffarette bulunmayı istisna ederek yeminin bozulmasından
önce oruç tutmak caiz değildir, çünkü o bedeni ibadettir. Dolayısı ile bu
ibadetin namaz ve ramazan orucu gibi vaktinden önce yapılması caiz değildir
demiştir. Mal ile kefarette bulunmaya gelince, zekatın vaktinden önce ödenmesi
caiz olduğu gibi bunun da önce yapılması caiz olur.
Mezhep alimlerimizin
bazıları ise masiyet olan yemini bozmayı istisna ederek şöyle demiştir: Onun
kefaretinin yeminin bozulmasından önce yapılması caiz değildir. Çünkü bu halde
masiyete yardımcı olmak sözkonusudur. Cumhur ise masiyet olmayan yeminlerde
olduğu gibi bu kefaretin de yeterli olacağını kabul etmiştir.
Ebu Hanife onun
mezhebine mensup ilim adamları ve Maliki mezhebinden Eşheb ise durum ne olursa
olsun yemin bozulmadan önce kefarette bulunmak caiz değildir demişlerdir.
Cumhurun delili ise bu hadislerin zahirlerinden anlaşılan ile zekatın erken
ödenebileceğine dair kıyastır.
(4239) "Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) 'in huzuruna Eş'arilerden bir grup ile birlikte
Ondan bizi taşıyacak binek istemek üzere gittim." Yani Ondan bizi ve
yüklerimizi taşıyacak deve istemek maksadı ile gittik.
"O bize hörgüçleri
beyaz üç deve verilmesini emir buyurdu." Bir rivayette .(4241) "Beş
deve" denilmekte, bir diğer rivayette ise hörgüçleri alacalı üç deve"
denilmektedir.
"Zür'a" zirve
kelimesinin çoğuludur. Her şeyin zirvesi en yüksek noktası'dır. Burada kasıt
hörgüçlerdir. "Gur" beyaz demektir. Aynı şekilde "buk':
alacalı" den maksat da beyaz demektir. Bunun asıl anlamı ise beyaz ve
siyah renkli olan demektir. Bu ifadenin anlamı ise Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bize hörgüçleri beyaz develerin verilmesini emir buyurdu
şeklindedir.
"Üç 'deve"yi
ifade etmek üzere "biselasi zevdin" tabiri bir şeyin kendi kendisine
izafe edilmesi türündendir. Bunu "zevd" lafzını tek bir kişi hakkında
kullanıldığını kabul edenler delil gösterebilirler. Zekat kitabında bunun
açıklaması geçti.
"Üç" ile diğer
rivayette "beş" denilmesi arasında bir aykırılık yoktur.
Çünkü üç devenin
sözkonusu edilmesi beş devenin reddedilmesi anlamına gelmez. Fazlalık ise kabul
edilen bir husustur. Son rivayette de üç anlamındaki "selase"
lafzında yuvarlak te de kaydedilmiştir. Bu doğru olup, develerin manası ile
alakalıdır. Allah en iyi bilendir.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Sizi taşıyacak binekleri ben vermedim. Ama Allah
sizi taşıyacak binekleri verdi" buyruğuna gelince; Buhari bu hadisin bab
başlığında yüce Allah'ın: ''Allah hem sizi hem de yapıp ettiklerinizi
yarattı" (Saffat, 96) buyruğunu başlık olarak kaydetmiş ve böylelikle
kulların fiillerinin yüce Allah tarafından halk edildiğini anlatmak istemiştir.
Zaten bu mutezilenin kanaatinin aksine ehl-i sünnetin kabul ettiği görüşdür.
Maverdi, dedi ki: Bunun anlamı şudur: Yüce Allah bana sizi taşıyacak binek
verdi. Eğer bu olmasaydı benim yanımda sizi taşıyacak binek olmazdı.
Kadı Iyaz, dedi ki: Ona onları
taşıyacak binek vermesinin vahyedilmiş olması yahut da yüce Allah'ın kendileri
hakkında payayırma emrinin genel kapsamı içerisine girmelerini murad etmiş
olması da ihtimal dahilindedir.
(4240) Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Şu birbirine bağlı iki deveyi al"
yani biri diğerine bağlanmış şu iki deveyi al demektir.
9 - (1649) حدثني
أبو الربيع
العتكي. حدثنا
حماد (يعني ابن
زيد) عن أيوب،
عن أبي قلابة
وعن القاسم بن
عاصم، عن زهدم
الجرمي. قال
أيوب: وأنا
لحديث القاسم
أحفظ مني
لحديث أبي قلابة.
قال:
كنا
عند أبي موسى.
فدعا بمائدته
وعليها لحم دجاج.
فدخل رجل من
بني تيم الله،
أحمر، شبيه
بالموالي.
فقال له: هلم!
فتلكأ فقال:
هلم! فإني قد
رأيت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يأكل منه. فقال
الرجل: إني
رأيته يأكل
شيئا فقذرته.
فحلفت أن لا
أطعمه. فقال:
هلم! أحدثك عن
ذلك. إني أتيت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم في رهط
من الأشعريين
نستحمله. فقال
(والله! لا
أحملكم. وما
عندي ما
أحملكم عليه)
فلبثنا ما شاء
الله. فأتى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم بنهب
إبل. فدعا بنا.
فأمر لنا بخمس
ذود غر الذرى.
قال: فلما
انطلقنا، قال
بعضنا لبعض:
أغفلنا رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يمينه. لا
يبارك لنا.
فرجعنا إليه.
فقلنا: يا
رسول الله!
إنا أتيناك
نستحملك. وإنك
حلفت أن لا
تحملنا. ثم
حملتنا.
أفنسيت؟ يا
رسول الله!
قال (إني،
والله! إن شاء
الله، لا أحلف
على يمين فأرى
غيرها خيرا
منها. إلا أتيت
الذي هو خير.
وتحللتها
فانطلقوا.
فإنما حملكم
الله عز وجل(.
4241-9/3-
Bana Ebu Rabi' el-Atekl tahdis etti, bize Hammad -yani b. Zeyd- Eyyub'dan
tahdis etti, o Ebu Kilabe ve el-Kasım b. Asım'dan rivayet etti, o Zehdem
el-Cermi'den rivayet etti. Eyyub, dedi ki: Ben el-Kasım'ın hadisi rivayetini
Ebu Kilabe'nin hadisi rivayetinden daha iyi bellemiş bulunuyorum. O, dedi ki:
Ebu Musa'nın yanında oturuyorduk. Sofrasının getirilmesini istedi. Sofrasında
tavuk eti vardı. Nevaliye benzeyen kırmızı tenli teymullah oğullarından bir
adam da içeri girdi. Ebu Musa ona: Hadi gel, dedi., o biraz tereddüt etti.
Tekrar: Gelsene, dedi. Çünkü ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i
bundan yerken gördüm (diye ekledi). Bu sefer adam: Ben onu bir şeyler yerken
gördüm de ondan tiksindim. Bu sebeple bir daha onu yememek üzere yemin ettim,
dedi.
Bu sefer Ebu Musa, dedi
ki: O halde gel sana ben bunu anlatayım.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'e Eş'arilerden bir grup ile birlikte bizi taşıyacak binek
vermek üzere gittim. O: ''Allah'a yemin olsun ki, ben size sizi taşıyacak binek
vermeyeceğim. Hem benim yanımda sizi üzerinde taşıyacağım bineğim de yok"
buyurdu. Derken Allah'ın dilediği kadar bir süre kaldık.
Sonra Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ganimet alınmış develer getirildi. Bizi
çağırttı ve bize beyaz hörgüçlü beş deve verilmesini emir buyurdu. Biz ayrılıp
gidince birbirimize: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e yapmış olduğu
yeminini unutturduk. Kesinlikle bize bereket ihsan olunmayacaktır, dedik ve
onun yanına geri dönerek: Ey Allah'ın Rasulü! Biz sana bizi taşıyacak binek
vermeni isteyerek gelmiştik. Sen de bize bizi taşıyacak binek vermeyeceğine
dair yemin etmiştin. Sonra da bize bizi taşıyacak binek verdin. Acaba unuttun
mu ey Allah'ın Rasulü, dedik. O: "Ben Allah'a yemin ederim -inşallah-
herhangi bir hususa dair yemin edip de başkasının ondan daha hayırlı olduğunu
görecek olursam, mutlaka o hayırlı olanı yapar ve yeminime kefarette bulunurum.
Haydi gidin. Aslında sizi taşıyacak binekleri size veren ancak yüce
Allah'tır" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
3133 -uzunca-, 4385 -uzunca-, 5517 -muhtasar-, 5518 -uzunca-, 6649, 6680
-uzunca-, 6721 -uzunca-, 7555 -uzunca-; Tirmizi, 1826, 1827 -muhtasar-; Nesai,
4357, 4358, 3788
(1649) - وحدثنا
ابن أبي عمر.
حدثنا
عبدالوهاب
الثقفي عن
أيوب، عن أبي
قلابة
والقاسم
التميمي، عن
زهدم الجرمي. قال:
كان بين هذا
الحي من جرم
وبين
الأشعريين ود
وإخاء. فكنا
عند أبي موسى
الأشعري. فقرب
إليه طعام فيه
لحم دجاج.
فذكر نحوه.
4242-
.. ./4- Bize İbn Ebu Ömer de tahdis etti. .. Zehdem el-Cermı, dedi ki:
Cermlilerden bu kabile ile Eş'ariler arasında bir sevgi ve bir kardeşlik vardı.
Bizler bir seferinde Ebu Musa el-Eş'arı'nin yanında bulunuyorduk. Ona arasında
tavuk eti bulunan bir yiyecek getirildi deyip hadisi öncekine yakın olarak
zikretti.
2 م - (1649)
وحدثني علي بن
حجر السعدي
وإسحاق بن
إبراهيم وابن
نمير عن
إسماعيل بن
علية، عن
أيوب، عن
القاسم
التميمي، عن
زهدم الجرمي.
ح وحدثنا ابن
أبي عمر.
حدثنا سفيان
عن أيوب، عن
أبي قلابة، عن
زهدم الجرمي.
ح وحدثني أبو
بكر بن إسحاق. حدثنا
عفان بن مسلم.
حدثنا وهيب.
حدثنا أيوب عن
أبي قلابة
والقاسم، عن
زهدم الجرمي.
قال: كنا عند أبي
موسى. واقتصوا
جميعا الحديث
بمعنى حديث حماد
بن زيد.
4243-
.. ./5- Bana Ali b. Hucr es-Sa'dı, İshak b. İbrahim ve İbn Numeyr, İsmail b.
Uleyye'den tahdis etti. O Eyyub'dan, o el-Kasım et-Temımi'den, o Zehdem
el-Cermi'den rivayet etti (H.) Bize İbn Ebu Ömer de tahdis etti, bize Süfyan,
Eyyub'dan tahdis etti, o Ebu Kılabe'den,.9 Zehdem el-Cermi'den rivayet etti
(H.) Bana Ebu Bekr b. İshak da tahdis etti, bize Affan b. Müslim tahdis etti,
bize Vuheyb tahdis etti, bize Eyyub, Ebu Kilabe'den ve elKasım'dan tahdis etti
(ikisi) Zehdem el-Cermı'den şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Musa'nın yanında
idik. Sonra hepsi de hadisi Hammad b. Zeyd'in hadisi rivayet ettiği manada naklettiler.
AÇIKLAMA: "Ebu
Musa'nın (4241) tavuk eti hakkında "Rasuluilah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'i bundan yerken gördüm" demesinden tavuk etinin ve lezzetli
yiyeceklerin mübah olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Decac (tavuk) lafzı horoz hakkında
da kullanılır. Bu dal harfi kesreli (dicac) ve fethalı (decac) olarak da
söylenebilir.
"Ganimet alınmış
develer" Dilbilginlerinin, dediklerine göre "nehb" ganimet
demektir. Çoğulu nun harfi kesreli olarak nihab ve nun harfi ötreli olarak
nuhub diye gelir. Bu da mahluk anlamında halk lafzının kullanıldığı gibi menhub
(ganimet alınmış) anlamında bir mastardır.
"Rasuluilah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e yeminini unutturduk." Yani biz, Onun
yeminini hatırlamayıp onu unutmasına sebep olduk. Ona yeminini hatırlatmadık.
Yani Ondan bu aldıklarımızı, yeminini unutmuş olduğu bir halde iken aldık.
3 م - (1649)
وحدثنا شيبان
بن فروخ.
حدثنا الصعق
(يعني ابن حزن).
حدثنا مطر
الوراق. حدثنا
زهدم الجرمي. قال:
دخلت على أبي
موسىلا وهو
يأكل لحم
دجاج. وساق
الحديث بنحو
حديثهم. وزاد
فيه قال (إني،
والله! ما نسيتها(.
4244-
.. ./6- Bize Şeyban b. Ferruh da tahdis etti, bize es-Sa'k -yani b. Hazm-
tahdis etti, bize Matar el-Verrak tahdis etti, bize Zehdem el-Cermı tahdis
edip, dedi ki: Ebu Musa'nın -o tavuk eti yemekte iken- huzuruna girdim deyip,
hadisi onların hadisine yakın olarak rivayet etti ve rivayetinde:
"Şüphesiz ben -Allah'a yemin ederim ki- onu (yeminimi) unutmadım"
buyurduğunu ilave etti.
AÇIKLAMA: "Bize
es-Sa'k -yani b. Hazm- tahdis edip, dedi ki. .. Sa'k ismi sad harfi fethalı ayn
harfi hem kesreli (saik) hem sakin olarak söylenir, kesreli söyleniş daha
meşhurdur.
Darakutni, dedi ki: Sa'k
ile Matar kavi raviler değildir. Ayrıca Matar bu hadisi Zehdem'den
dinlememiştir. Bu hadisi el-Kasım'dan, o ondan (Zehdem'den) diye rivayet et
miştir. Böylelikle Darakutni Müslim'e bunu istidrak etmiştir. Ama onun bu
istidiali yanlıştır. Çünkü Müslim bu hadisi, bir asıl rivayet olarak
zikretmemektedir. Onu ancak daha önce geçen sahih rivayet yollarına mutabaat
olmak üzere zikretmiştir. Daha önce de kaydettiğimiz üzere mutabaat
rivayetlerde zayıflığa katlanılır. Çünkü asıl dayanak ondan önceki
rivayetlerdir. Diğer taraftan Müslim'in kitabının mukaddimesinde bu meseleyi
sözkonusu ettiği de geçmiş olup, biz de bunu orada şerh etmiş idik. Ayrıca o
sahih rivayetlere mutabaat olmak üzere zayıf bazı hadisleri zikrettiğini de
belirtmiş idik. Darakutni'nin bu iki ravinin pek kuvvetli olmadığını
söylemesine gelince, çoğunluk bu hususta muhalefet etmiştir. Yahya b. Main ve
Ebu Zür'a, Sa'k hakkında o sika bir ravidir demiştir. Ebu Hakim ise onda bir
sakınca yoktur demiştir. Bu üç zat da Matar el-Verrak hakkında, o salih
(rivayeti uygun) birisidir demişlerdir. Onun ancak özel olarak Ata'dan
rivayetinin zayıf olduğunu ifade etmişlerdir.
10 - (1649) وحدثنا
إسحاق بن
إبراهيم.
أخبرنا جرير
عن سليمان
التيمي، عن
ضريب بن نقير
القيسي، عن
زهدم، عن أبي
موسى الأشعري.
قال : أتينا
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم نستحمله.
فقال (ما عندي
ما أحملكم.
والله! ما
أحملكم) ثم بعث
إلينا رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
بثلاثة ذود
بقع الذرى.
فقلنا: إنا
أتينا رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
نستحمله. فحلف
أن لا يحملنا.
فأتيناه
فأخبرناه.
فقال (إني لا
أحلف على
يمين، أرى
غيرها خير
منها، إلا أتيت
الذي هو خير(
4245-10/7-
Bize İshak b. İbrahim de tahdis etti, bize Cerir, Süleyman etTeymi'den haber
verdi, o Durayb b. Nukay el-Kaysi'den, o Zehdem'den, o Ebu Musa el-Eş'ari'den
şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gidip
bizi taşıyacak binek istedik. O: "Vanımda sizi taşıyacak bineğim yok.
Allah'a yemin olsun ki, sizi taşıyacak binek vermeyeceğim" buyurdu. Sonra
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize hörgüçleri alacalı üç deve
gönderdi. Biz: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gidip ondan bizi
taşıyacak binek istedik, bize bizi taşıyacak binek vermeyeceğine dair yemin
etti, deyip onun huzuruna giderek ona bunu haber verince O: "Şüphesiz ben
bir hususa dair bir yemin eder de ondan başkasının ondan hayırlı olduğunu
görecek olursam, mutlaka hayırlı olanı yaparım" buyurdu.
(1649) - حدثنا
محمد بن
عبدالأعلى
التيمي. حدثنا
المعتمر عن
أبيه. حدثنا
أبو السليل عن
زهدم. يحدثه
عن أبي موسى.
قال: كنا مشاة.
فأتينا نبي
الله صلى الله
عليه وسلم
نستحمله. بنحو
حديث جرير.
4246-
.. ./8- Bize Muhammed b. Abdu'l-A'la et-Teymı tahdis etti, bize elMu'temir
babasından tahdis etti, bize Ebu Selil, Zehdem’DEN tahdis etti, o Ebu Musa’DAN
şöyle dediğini tahdis etti: Bizler piyade (bineksiz) idik. Bunun için Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bizi taşıyacak binek vermesini istemek üzere
gittik deyip, hadisi Cerir'in rivayetine yakın olarak zikretti.
AÇIKLAMA: (4245)
"Durayb b. Nukayr" Nukayr nun harfi ötreli, kaf harfi fethalı ve son
harfi re'dir. Esmaya (isimlere) dair kitaplarda ravilerin çoğundan nakledildiği
bilinen meşhur ismi budur. Bazıları ise bunu fe harfi ile (nufeyr) olarak
rivayet etmişlerdir. Yine fe harfi ile ve sonu lam olmak üzere
"nufeyl" de denilmiştir.
(4246) "Bize
Ebu's-Selil tahdis etti" Selil ismi sin harfi fethalı, lam harfi
kesrelidir. Kendisi birinci rivayette adı geçen Durayb b. Nukayl ile aynı
kişidir.
11 - (1650) حدثني
زهير بن حرب.
حدثنا مروان
بن معاوية الفزاري.
أخبرنا يزيد
بن كيسان، عن
أبي حازم، عن أبي
هريرة. قال
: أعتم
رجل عند النبي
صلى الله عليه
وسلم. ثم رجع
إلى أهله فوجد
الصبية قد
ناموا. فأتاه
أهله بطعامه.
فحلف لا يأكل
من أجل صبيته.
ثم بدا له
فأكل. فأتى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم فذكر ذلك
له. فقال رسول
الله (من حلف
على يمين،
فرأى غيرها خيرا
منها،
فليأتها،
وليكفر عن
يمينه).
4247-11/9-
Bana Zuheyr b. Harb tahdis etti. Bize Mervan -yani b. Muaviye el-Fezari- tahdis
etti, bize Yezid b. Keysan, Ebu Hazim'den haber verdi, o Ebu Hureyre’DEN şöyle
dediğini rivayet etti: Bir adam Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanında
iyice karanlık bastırıncaya kadar kaldıktan sonra ailesinin yanına geri döndü.
Çocukların uyumuş olduğunu gördü. Hanımı ona yemeğini getirdi. O da çocuklardan
ötürü yemek yemeyeceğine dair yemin etti ise de sonradan yemek yemek istedi ve
yedi. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelip bunu ona anlatınca
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kim bir hususa dair yemin edip
de ondan başkasının ondan hayırlı olduğunu görürse onu yapsın ve yemininin
kefaretini yerine getirsin" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
12 - (1650) وحدثني
أبو الطاهر.
حدثنا
عبدالله بن
وهب. أخبرني
مالك عن سهيل
بن أبي صالح،
عن أبيه، عن
أبي هريرة؛
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال (من
حلف على يمين،
فرأى غيرها
خيرا منها،
فليكفر عن يمينه،
وليفعل(.
4248-12/10-
Bana Ebu't-Tahir de tahdis etti. .. Ebu Hureyre'den rivayete göre Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kim bir hususa dair yemin edip de
başkasının ondan hayırlı olduğunu görürse yemininin keffaretinde bulunsun ve
yapsın" buyurdu.
Diğer tahric: Tirmizi,
1530
13 - (1650) وحدثني
زهير بن حرب.
حدثنا ابن أبي
أويس. حدثني
عبدالعزيز بن
المطلب عن سهيل
بن أبي صالح،
عن أبيه، عن
أبي هريرة،
قال : قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم (من حلف
على يمين فرأى
غيرها خيرا
منها، فليأت
الذي هو خير،
وليكفر عن
يمينه(
4249-13/11-
Bana Zuheyr b. Harb da tahdis etti. .. Ebu Hureyre, dedi ki: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kim bir hususa dair yemin eder de
başkasının ondan hayırlı olduğunu görürse hayırlı olanı yapsın ve yeminine
kefarette bulunsun" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
14 - (1650) وحدثني
القاسم بن
زكرياء. حدثنا
خالد بن مخلد.
حدثني سليمان
(يعني ابن
بلال) حدثني
سهيل في هذا
الإسناد. بمعنى
حديث مالك
(فليكفر عن
يمينه،
وليفعل الذي
هو خير(.
4250-14/12-
Bana el-Kasım b. Zekeriya da tahdis etti, bize Halid b. Mahled tahdis etti,
bana Süleyman -yani b. Bilal- tahdis etti, bize Suheyl bu isnad ile Malik'in
hadisi ile aynı manada "yeminine kefarette bulunsun ve hayırlı olanı
yapsın" diye rivayet etti.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
15 - (1651) حدثنا
قتيبة بن
سعيد. حدثنا
جرير عن عبدالعزيز
(يعني ابن
رفيع) عن تميم
بن طرفة. قال
: جاء
سائل إلى عدي
بن حاتم.
فسأله نفقة في
ثمن خادم أو
في بعض ثمن
خادم. فقال:
ليس عندي ما
أعطيك إلا
درعي ومغفري.
فأكتب إلى
أهلي أن
يعطوكها. قال:
فلم يرض. فغضب
عدي. فقال: أما
والله! لا
أعطيك شيئا.
ثم إن الرجل
رضى. فقال: أما
والله! لولا
أني سمعت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يقول (من حلف
على يمين ثم
رأى أتقى لله
منها، فليأت
التقوى). ما
حنثت يميني.
4251-14/13-
Bize Kuteybe b. Said tahdis etti, bize Cerir Abdulaziz -yani
b. Rufey-den tahdis
etti, o Temim b. Tarafe'den şöyle dediğini rivayet etti:
Adiy b. Hatim'e bir
dilenci gelerek ondan bir hizmetçinin bedeli hususunda yahut da bir hizmetçinin
bedelinin bir kısmında ondan bir nafaka istedi. Adiy: Yanımda zırhımdan ve
miğferimden başka sana verecek bir şeyim yok. Bunun için aileme onu sana
vermeleri için bir mektup yazayım, dedi. (Temim b. Tarafa), dedi ki: Ama nafaka
isteyen kişi bunu kabul etmedi. Adiy de bunun üzerine kızdı ve: O halde Allah
adına yemin ediyorum ki, sana hiçbir şey vermiyorum, dedi. Daha sonra o adam kabul
etti. Bu sefer Adiy: Allah'a yemin olsun ki, şayet ben Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'i: "Her kim bir hususa dair yemin ettikten sonra Allah
için ondan takvaya daha uygun alanını görürse, takvaya uygun alanını
yapsın" buyurduğunu işitmemiş olsaydım yeminimi bozmazdım, dedi.
Diğer tahric: Nesai,
3795, 3796; İbn Mace, 2108
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Her kim bir hususa dair yemin ettikten sonra ...
" hadis, bundan önceki rivayetlerde geçen "ondan hayırlı alanını
görürse hayırlı olanı yapsın" buyruğu ile aynı anlamdadır.
16 - (1651) وحدثنا
عبيدالله بن
معاذ. حدثنا
أبي. حدثنا شعبة
عن عبدالعزيز
بن رفيع، عن
تميم بن طرفة،
عن عدي بن
حاتم. قال : قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم (من حلف
على يمين،
فرأى غيرها
خيرا منها،
فليأت الذي هو
خير، وليترك
يمينه).
4252-16/14-
Bize Abdullah b. Muaz da tahdis etti, bize babam tahdis etti. .. Adiy b. Hatim,
dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Her kim bir hususa
dair yemin eder de başkasının ondan hayırlı olduğunu görürse, hayırlı olanı
yapsın ve yeminini bıraksın" buyurdu.
17 - (1651) حدثني
محمد بن
عبدالله بن
نمير ومحمد بن
طريف البجلي
(واللفظ لابن
طريف) قالا:
حدثنا محمد بن
فضيل عن
الأعمش، عن
عبدالعزيز بن
رفيع، عن تميم
الطائي، عن
عدي. قال : قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم (إذا حلف أحدكم
على اليمين،
فرأى خيرا
منها،
فليكفرها،
وليأت الذي هو
خير).
4253-17/15- Bana
Muhammed b. Abdullah b. Numeyr ve Muhammed b. Tarif el-Beceli -lafız İbn
Tarif'e ait olmak üzere- tahdis edip, dediler ki: ... Adiy, dedi ki: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizden biriniz bir hususa dair yemin edip
de başkasının ondan hayırlı olduğunu görürse, onun kefaretini yerine getirsin
ve hayırlı olanı yapsın" buyurdu.
(1651) - وحدثنا
محمد بن طريف.
حدثنا محمد بن
فضيل عن الشيباني،
عن عبدالعزيز
بن رفيع، عن
تميم الطائي،
عن عدي بن
حاتم؛ أنه سمع
النبي صلى
الله عليه
وسلم يقول ذلك.
4254- ... /16- Bize
Muhammed b. Tarif de tahdis etti. .. Temim et-Tai, Adiy b. Hatim'den Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'i bunu buyururken dinlediğini rivayet etti.
18 - (1651) حدثنا
محمد بن
المثنى وابن
بشار. قالا:
حدثنا محمد بن
جعفر. حدثنا
شعبة عن سماك
بن حرب، عن
تميم بن طرفة.
قال : سمعت
عدي بن حاتم،
وأتاه رجل
يسأله مائة
درهم، فقال:
تسألني مائة
درهم. وأنا
ابن حاتم؟ والله!
لا أعطيك. ثم
قال: لو أني
سمعت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يقول (من حلف
على يمين ثم
رأى خيرا
منها، فليأت
الذي هو خير).
4255-18/17- Bize
Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar tahdis edip, dedi ki: ... Temim b. Tarafe,
dedi ki: Adiy b. Hatim'i yanına kendisinden yüz dirhem isteyen bir adam gelmiş
iken şunları söylerken dinledim: Ben Hatim'in oğlu olduğum halde benden yüz
dirhem istiyorsun öyle mi? Allah'a yemin olsun ki, onu sana vermeyeceğim, dedi.
Sonra da: Eğer ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i: "Her kim
bir hususa dair yemin ettikten sonra ondan hayırlı olanını görürse, hayırlı
olanını yapsın" buyururken dinlememiş olsaydım (bunu sana vermeyecektim),
dedi.
(1651) - حدثني
محمد بن حاتم.
حدثنا بهز.
حدثنا شعبة.
حدثنا سماك
ابن حرب. قال:
سمعت تميم بن
طرفة قال: سمعت
عدي بن حاتم؛
أن رجلا سأله
فذكر مثله.
وزاد: ولك
أربعمائة في عطائي.
4256- .. ./18- Bana
Muhammed b. Hatim de tahdis etti ... Bize Simak b. Harb tahdis edip, dedi ki:
Temim b. Tarafe'yi şöyle derken dinledim. Adiy b. Hatim'i -bir adam gelip ondan
... dilendi deyip, hadisi aynen zikretti ve: Sana benim maaşımdan da dörtyüz
(dirhem) var ibaresini ziyade eyledi.
19 - (1652) حدثنا
شيبان بن
فروخ. حدثنا
جرير بن حازم.
حدثنا الحسن.
حدثنا
عبدالرحمن بن
سمرة. قال : قال
لي رسول الله
صلى الله عليه
وسلم (يا عبدالرحمن
بن سمرة! لا
تسأل الإمارة.
فإنك إن أعطيتها
عن مسألة وكلت
إليها. وإن
أعطيتها من
غير مسألة
أعنت عليها.
وإذا حلفت على
يمين فرأيت
غيرها خيرا
منها فكفر عن
يمينك. وائت
الذي هو خير(.
قال
أبو أحمد
الجلودي.
حدثنا أبو
العباس الماسرجسي.
حدثنا شيبان
بن فروخ، بهذا
الحديث.
4257-19/19- Bize Şeyban
b. Ferruh tahdis etti, bize Cerir b. Hazim tahdis etti, bize Hasan tahdis etti,
bize Abdurrahman b. Semura tahdis edip, dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) bana: "Ey Abdurrahman b. Semura! Emirlik isteme. Çünkü sen
istediğin için o sana verilecek olursa onunla baş başa bırakılırsın. Eğer
istemeden o sana verilirse onu yerine getirmek için sana yardım olunur. Ve eğer
bir hususa dair yemin eder de başkasının ondan hayırlı olduğunu görürsen,
yemininin kefaretini yerine getir ve hayırlı olanı yap" buyurdu.
Ebu Ahmed el-Cullidi,
dedi ki: Bize Ebu'l Abbas el-Masercesi tahdis etti, bize Şeyban b. Ferrlih bu
hadisi tahdis etti.
Diğer tahric: Buhari,
6622, 6722, 7146, 7147; Müslim, 4692; Ebu Davud, 3277, 3278, 2929; Tirmizi,
1529; Nesai, 3791, 3792, 3793, 3798, 3799, 3800, 5399 -muhtasar-
(1652) - حدثني
علي بن حجر
السعدي. حدثنا
هشيم عن يونس ومنصور
وحميد. ح
وحدثنا أبو
كامل الجحدري.
حدثنا حماد بن
زيد عن سماك
بن عطية ويونس
بن عبيد وهشام
بن حسان، في
آخرين. ح
وحدثنا
عبيدالله بن معاذ.
حدثنا
المعتمر عن
أبيه. ح
وحدثنا عقبة بن
مكرم العمى.
حدثنا سعيد
بن
عامر عن سعيد،
عن قتادة.
كلهم عن
الحسن، عن عبدالرحمن
بن سمرة، عن
النبي صلى
الله عليه وسلم،
بهذا الحديث.
وليس في حديث
المعتمر عن
أبيه، ذكر الإمارة.
4258- .. ./20- Bana Ali
b. Hucr es-Sa'dı, tahdis etti. Bize Huşeym, Yunus, Mansur ve Humeyd'den tahdis
etti. (H.) Bize Ebu Kamil el-Cahderi de tahdis etti, bize Hammad b. Zeyd, Simak
b. Atiyye, Yunus b. Ubeyd ve Hişam b. Hassan'dan başkaları da olduğu halde
tahdis etti. (H.) Bize Ubeydullah b. Muaz el-Anberi de tahdis etti, bize
el-Mu'temir babasından tahdis etti. (H.) Bize Ukbe b. Mukrem el-Ammı de tahdis
etti, bize Said b. Amir, Said'den tahdis etti, o Katade'den rivayet etti. Hepsi
Hasan'dan, o Abdurrahman b. Semura'dan, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)’DEN bu hadisi rivayet etti. Ama elMu'temir'in hadisi babasından
rivayetinde emirlikten söz edilmemektedir.
AÇIKLAMA: (4257)
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Ey Abdurrahman b. Semurat Emirfiği
isteme ... Onunla baş başa bırakılırsın. " Nüshaların bir çoğunda onunla
baş başa bırakılırsın ifadesi vav harfi ile "vukilte ileyha" şeklinde
bazılarında hemzeli olarak "ukilte ileyha" şeklindedir.
Bu hadisten çeşitli
hükümler anlaşılmaktadır:
1. Valilik'e (ve benzeri
kamu yönetimine) talip olmak mekruhtur. İster bu emirlik, ister hakimlik, ister
hisbe, isterse de daha başka görevler olsun farketmez.
2. Böyle bir görev
isteyen kimsenin beraberinde yüce Allah'tan bir yardım olmayacağı ve kendisinde
bu işi yerine getirecek yeterliliğin bulunmayacağı ve dolayısıyla da ona böyle
bir görevin verilmemesi gerektiği de beyan edilmektedir. Bundan dolayı
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Biz işimizin başına onu
isteyeni yahut onu şiddetle arzu edeni görevlendirmeyiz" buyurmuştur.
"Bize Şeyban b.
Ferruh tahdis etti, bize Cerir tahdis etti. .. " bazı nüshalarda bu
hadisin sonunda şu ifadeler yer almaktadır: Ebu Ahmed el-Culudi, dedi ki: Bize
Ebu Abbas el-Masercesi tahdis edip, dedi ki: Bize Şeyban bunu tahdis
etti." Bundan maksadı ise bir ravi ile isnadının daha ali olduğunu
anlatmaktır.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
9- YEMİN EDENİN
YEMİNİ YEMİN ETTİRENİN NİYETİNE GÖREDİR BABI