SAHİH-İ MÜSLİM

ADAK - YEMİN

 

8- BİR HUSUSA YEMİN EDİP DE BAŞKASININ ONDAN HAYIRLI OLDUĞUNU GÖREN KİMSENİN HAYIRLI OLANI YAPIP YEMİNİNİN KEFFARETİNDE BULUNMASININ TEşVİK EDİLDİĞİ BABI

 

4239-7/1- Bize Halef b. Hişam, Kuteybe b. Said ve Yahya b. Habib el-Harisı -lafız ona ait olmak üzere- tahdis edip, dediler ki: Bize Hammad b. Zeyd, Gaylan b. Cerir’DEN tahdis etti. O Ebu Burde'den, o Ebu Musa elEş'ari'den şöyle dediğini rivayet etti: Eş'arilerden bir grup ile birlikte Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna bize bizi taşıyacak binek vermesi için gittim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'ayemin ederim size sizi taşıyacak binek vermeyeceğim. Esasen benim yanımda size verecek bineğim de yok" buyurdu.

(Ebu Musa), dedi ki: Allah'ın dilediği kadar bir süre öylece kaldık. Sonra bir sürü deve getirildi. O da bize beyaz hörgüçlü üç deve verilmesini emir buyurdu. Ayrılıp gittiğimizde biz -ya da bazımız diğerine-: Allah bize bereket ihsan buyurmaz. Biz Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bizi taşıyacak deve istemek üzere gittik, O da bizi taşıyacak deve vermeyeceğine yemin ettikten sonra bize taşıyacak deve verdi, dedik. Sonra ona gidip (bunu) haber verdiler. Bunun üzerine O da: "Size yükünüzü taşıyacak bu develeri ben vermedim. Ama Allah size bunları size ihsan etti. Bana gelince; Allah'a yemin olsun ki -inşallah- herhangi bir hususa yemin ettikten sonra ondan daha hayırlı olanını görecek olursam, mutlaka yeminimin keffaretini verir ve hayırlı olanını yaparım" buyurdu. 

 

Diğer tahric: Buhari, 6623, 6718; Ebu Davud, 3276 -muhtasar-; Nesai, 3789; İbn Mace, 2107

 

 

 

4240-8/2- Bize Abdullah b. Berrad el-Eş'ari ve Muhammed b. el-Ala elHemdanı -lafızları birbirine yakın olmak üzere- tahdis edip, dediler ki: Bize Ebu Üsame, Bureyd'den haber verdi, o Ebu Burde'den, o Ebu Musa'dan şöyle dediğini rivayet etti: Arkadaşlarım beni Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e yüklerini taşıyacak binek isteyeyim diye gönderdiler. Ashabının onunla birlikte Tebük gazvesi diye bilinen zorluk ordusunda (hazırlıklarını yapmakla) onunla birlikte (meşgul) olduklarını gördüm. Ey Allah'ın Nebisi! Arkadaşlarım beni sana kendilerini taşımak için binek vermen üzere gönderdiler, dedim. O: ''Allah'a yemin ederim ki, size yükünüzü taşıyacak hiç bir şey vermem" buyurdu. Ben farkında olmadan Onun kızgın olduğu bir zamanına rastlamıştım. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bize binek vermemesinden ötürü kederli bir şekilde geri döndüm. Ayrıca Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in içten içe bana kızmış olduğundan da korkmuştum. Arkadaşlarımın yanına dönüp Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in söylediklerini onlara bildirdim. Azıcık bir zaman geçmişti ki Bilal'in: Ey Abdullah b. Kays diye seslendiğini duydum. Ona karşılık verdim. O: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) seni çağırıyor, onun yanına gel, dedi. Ben Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına varınca O: "-o vakit Sa'd'den satın almış olduğu iki deveyi göstererek- birbirine bağlı şu ikisini, birbirine bağlı şu ikisini, birbirine bağlı şu ikisini al ve onları arkadaşlarına götür ve de ki: Şüphesiz Allah -yahut da Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), dedi.- bu develeri sizi (ve yüklerinizi) taşımak üzere gönderdi. Haydi onlara bininiz" buyurdu.

 

Ebu Musa, dedi ki: Ben de o develeri alıp arkadaşlarımın yanına gittim ve: Şüphesiz Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sizleri taşımak üzere bunları gönderdi ama Allah'a yemin ederim ki, benim size Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in söylemediği sözleri anlattığımı zannetmemeniz için biriniz benimle birlikte gelip de Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)’DEN sizin için (binek vermesini) istediğim ve vermeyi kabul etmediği ilk seferinde söylediklerini işitmiş birisinin yanına gitmek üzere gelmediği sürece sizi terk etmem. Bunun üzerine onlar bana: Allah'a yemin olsun ki, bizim nezdimizde sen doğruluğunu tasdik ettiğimiz birisisin. Ama yine de arzunu yerine getireceğiz, dediler. Bunun üzerine Ebu Musa onlardan birileri ile yola koyuldu ve sonunda Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in söylediği sözü ve onlara istediklerini vermediğini bundan sonra ise onlara istediklerini verdiğini işitmiş kimselerin yanına gittiler. Onlar da tıpkı Ebu Musa'nın kendilerine söylediklerinin aynısını söytediler. 

 

 

Diğer tahric: Buhari, 4415, 6678

 

AÇIKLAMA:          Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in (4239) "Şüphesiz ben Allah'a yemin ederim ki inşallah herhangi bir hususa yemin ettikten sonra ondan daha hayırlısını görecek olursam mutlaka yeminimin kefaretini yerine getirir ve hayırlı olanı yaparım" buyurmaktadır. Diğer hadiste ise (4248) "Kim bir hususa dair yemin edip de ondan başkasının ondan hayırlı olduğunu görürse hayırlı olanı yapsın ve yemininin kefaretinde bulunsun" bir rivayette de (4253) "Sizden biriniz bir hususa dair yemin edip de ondan hayırlısını görürse ona kefarette bulunsun ve hayırlı olanı yapsın" buyurulmaktadır.

 

Bu hadisler, herhangi bir işi yapmaya ya da yapmamaya yemin edip de yeminini bozmanın sürdürmesinden daha hayırlı olduğunu görecek olursa, yeminini bozmasının müstehap olup, kefarette bulunmasının da gerektiğine delildir. Bu üzerinde ittifak edilmiş bir husustur. İlim adamlarının icma ettikleri üzere, yeminini bozmadan önce keffarette bulunmak yemin edene vacip değildir. Aynı zamanda kefaretin yemininin bozulmasından sonra geciktirilmesinin caiz olduğu, fakat yeminden önce kefarette bulunmanın caiz olmadığı üzerinde de icma etmişlerdir. Bununla birlikte yemin ettikten sonra ve yemini bozmadan önce kefarette bulunmanın caiz olup olmadığı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Malik, Evzai, Sevri, Şafii ve ondört sahabi ile tabiinden pek çok topluluk bunun caiz olduğunu kabul etmiştir. İlim adamlarının büyük çoğunluğunun görüşü de bu olmakla birlikte keffaretin yeminin bozulmasından sonra yerine getirilmesi müstehaptır demişlerdir. Şafii ise oruç tutmakla keffarette bulunmayı istisna ederek yeminin bozulmasından önce oruç tutmak caiz değildir, çünkü o bedeni ibadettir. Dolayısı ile bu ibadetin namaz ve ramazan orucu gibi vaktinden önce yapılması caiz değildir demiştir. Mal ile kefarette bulunmaya gelince, zekatın vaktinden önce ödenmesi caiz olduğu gibi bunun da önce yapılması caiz olur.

 

Mezhep alimlerimizin bazıları ise masiyet olan yemini bozmayı istisna ederek şöyle demiştir: Onun kefaretinin yeminin bozulmasından önce yapılması caiz değildir. Çünkü bu halde masiyete yardımcı olmak sözkonusudur. Cumhur ise masiyet olmayan yeminlerde olduğu gibi bu kefaretin de yeterli olacağını kabul etmiştir.

 

Ebu Hanife onun mezhebine mensup ilim adamları ve Maliki mezhebinden Eşheb ise durum ne olursa olsun yemin bozulmadan önce kefarette bulunmak caiz değildir demişlerdir. Cumhurun delili ise bu hadislerin zahirlerinden anlaşılan ile zekatın erken ödenebileceğine dair kıyastır.

 

(4239) "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) 'in huzuruna Eş'arilerden bir grup ile birlikte Ondan bizi taşıyacak binek istemek üzere gittim." Yani Ondan bizi ve yüklerimizi taşıyacak deve istemek maksadı ile gittik.

 

"O bize hörgüçleri beyaz üç deve verilmesini emir buyurdu." Bir rivayette .(4241) "Beş deve" denilmekte, bir diğer rivayette ise hörgüçleri alacalı üç deve" denilmektedir.

 

"Zür'a" zirve kelimesinin çoğuludur. Her şeyin zirvesi en yüksek noktası'dır. Burada kasıt hörgüçlerdir. "Gur" beyaz demektir. Aynı şekilde "buk': alacalı" den maksat da beyaz demektir. Bunun asıl anlamı ise beyaz ve siyah renkli olan demektir. Bu ifadenin anlamı ise Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize hörgüçleri beyaz develerin verilmesini emir buyurdu şeklindedir.

 

"Üç 'deve"yi ifade etmek üzere "biselasi zevdin" tabiri bir şeyin kendi kendisine izafe edilmesi türündendir. Bunu "zevd" lafzını tek bir kişi hakkında kullanıldığını kabul edenler delil gösterebilirler. Zekat kitabında bunun açıklaması geçti.

 

"Üç" ile diğer rivayette "beş" denilmesi arasında bir aykırılık yoktur.

 

Çünkü üç devenin sözkonusu edilmesi beş devenin reddedilmesi anlamına gelmez. Fazlalık ise kabul edilen bir husustur. Son rivayette de üç anlamındaki "selase" lafzında yuvarlak te de kaydedilmiştir. Bu doğru olup, develerin manası ile alakalıdır. Allah en iyi bilendir.

 

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Sizi taşıyacak binekleri ben vermedim. Ama Allah sizi taşıyacak binekleri verdi" buyruğuna gelince; Buhari bu hadisin bab başlığında yüce Allah'ın: ''Allah hem sizi hem de yapıp ettiklerinizi yarattı" (Saffat, 96) buyruğunu başlık olarak kaydetmiş ve böylelikle kulların fiillerinin yüce Allah tarafından halk edildiğini anlatmak istemiştir. Zaten bu mutezilenin kanaatinin aksine ehl-i sünnetin kabul ettiği görüşdür. Maverdi, dedi ki: Bunun anlamı şudur: Yüce Allah bana sizi taşıyacak binek verdi. Eğer bu olmasaydı benim yanımda sizi taşıyacak binek olmazdı.

 

Kadı Iyaz, dedi ki: Ona onları taşıyacak binek vermesinin vahyedilmiş olması yahut da yüce Allah'ın kendileri hakkında payayırma emrinin genel kapsamı içerisine girmelerini murad etmiş olması da ihtimal dahilindedir.

 

(4240) Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Şu birbirine bağlı iki deveyi al" yani biri diğerine bağlanmış şu iki deveyi al demektir.

 

 

 

 

4241-9/3- Bana Ebu Rabi' el-Atekl tahdis etti, bize Hammad -yani b. Zeyd- Eyyub'dan tahdis etti, o Ebu Kilabe ve el-Kasım b. Asım'dan rivayet etti, o Zehdem el-Cermi'den rivayet etti. Eyyub, dedi ki: Ben el-Kasım'ın hadisi rivayetini Ebu Kilabe'nin hadisi rivayetinden daha iyi bellemiş bulunuyorum. O, dedi ki: Ebu Musa'nın yanında oturuyorduk. Sofrasının getirilmesini istedi. Sofrasında tavuk eti vardı. Nevaliye benzeyen kırmızı tenli teymullah oğullarından bir adam da içeri girdi. Ebu Musa ona: Hadi gel, dedi., o biraz tereddüt etti. Tekrar: Gelsene, dedi. Çünkü ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i bundan yerken gördüm (diye ekledi). Bu sefer adam: Ben onu bir şeyler yerken gördüm de ondan tiksindim. Bu sebeple bir daha onu yememek üzere yemin ettim, dedi.

 

Bu sefer Ebu Musa, dedi ki: O halde gel sana ben bunu anlatayım.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e Eş'arilerden bir grup ile birlikte bizi taşıyacak binek vermek üzere gittim. O: ''Allah'a yemin olsun ki, ben size sizi taşıyacak binek vermeyeceğim. Hem benim yanımda sizi üzerinde taşıyacağım bineğim de yok" buyurdu. Derken Allah'ın dilediği kadar bir süre kaldık.

 

Sonra Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ganimet alınmış develer getirildi. Bizi çağırttı ve bize beyaz hörgüçlü beş deve verilmesini emir buyurdu. Biz ayrılıp gidince birbirimize: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e yapmış olduğu yeminini unutturduk. Kesinlikle bize bereket ihsan olunmayacaktır, dedik ve onun yanına geri dönerek: Ey Allah'ın Rasulü! Biz sana bizi taşıyacak binek vermeni isteyerek gelmiştik. Sen de bize bizi taşıyacak binek vermeyeceğine dair yemin etmiştin. Sonra da bize bizi taşıyacak binek verdin. Acaba unuttun mu ey Allah'ın Rasulü, dedik. O: "Ben Allah'a yemin ederim -inşallah- herhangi bir hususa dair yemin edip de başkasının ondan daha hayırlı olduğunu görecek olursam, mutlaka o hayırlı olanı yapar ve yeminime kefarette bulunurum. Haydi gidin. Aslında sizi taşıyacak binekleri size veren ancak yüce Allah'tır" buyurdu.

 

Diğer tahric: Buhari, 3133 -uzunca-, 4385 -uzunca-, 5517 -muhtasar-, 5518 -uzunca-, 6649, 6680 -uzunca-, 6721 -uzunca-, 7555 -uzunca-; Tirmizi, 1826, 1827 -muhtasar-; Nesai, 4357, 4358, 3788

 

 

 

4242- .. ./4- Bize İbn Ebu Ömer de tahdis etti. .. Zehdem el-Cermı, dedi ki: Cermlilerden bu kabile ile Eş'ariler arasında bir sevgi ve bir kardeşlik vardı. Bizler bir seferinde Ebu Musa el-Eş'arı'nin yanında bulunuyorduk. Ona arasında tavuk eti bulunan bir yiyecek getirildi deyip hadisi öncekine yakın olarak zikretti.

 

 

 

4243- .. ./5- Bana Ali b. Hucr es-Sa'dı, İshak b. İbrahim ve İbn Numeyr, İsmail b. Uleyye'den tahdis etti. O Eyyub'dan, o el-Kasım et-Temımi'den, o Zehdem el-Cermi'den rivayet etti (H.) Bize İbn Ebu Ömer de tahdis etti, bize Süfyan, Eyyub'dan tahdis etti, o Ebu Kılabe'den,.9 Zehdem el-Cermi'den rivayet etti (H.) Bana Ebu Bekr b. İshak da tahdis etti, bize Affan b. Müslim tahdis etti, bize Vuheyb tahdis etti, bize Eyyub, Ebu Kilabe'den ve elKasım'dan tahdis etti (ikisi) Zehdem el-Cermı'den şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Musa'nın yanında idik. Sonra hepsi de hadisi Hammad b. Zeyd'in hadisi rivayet ettiği manada naklettiler.

 

 

AÇIKLAMA:          "Ebu Musa'nın (4241) tavuk eti hakkında "Rasuluilah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i bundan yerken gördüm" demesinden tavuk etinin ve lezzetli yiyeceklerin mübah olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Decac (tavuk) lafzı horoz hakkında da kullanılır. Bu dal harfi kesreli (dicac) ve fethalı (decac) olarak da söylenebilir.

 

"Ganimet alınmış develer" Dilbilginlerinin, dediklerine göre "nehb" ganimet demektir. Çoğulu nun harfi kesreli olarak nihab ve nun harfi ötreli olarak nuhub diye gelir. Bu da mahluk anlamında halk lafzının kullanıldığı gibi menhub (ganimet alınmış) anlamında bir mastardır.

 

"Rasuluilah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e yeminini unutturduk." Yani biz, Onun yeminini hatırlamayıp onu unutmasına sebep olduk. Ona yeminini hatırlatmadık. Yani Ondan bu aldıklarımızı, yeminini unutmuş olduğu bir halde iken aldık.

 

 

 

 

4244- .. ./6- Bize Şeyban b. Ferruh da tahdis etti, bize es-Sa'k -yani b.

Hazm- tahdis etti, bize Matar el-Verrak tahdis etti, bize Zehdem el-Cermı tahdis edip, dedi ki: Ebu Musa'nın -o tavuk eti yemekte iken- huzuruna girdim deyip, hadisi onların hadisine yakın olarak rivayet etti ve rivayetinde: "Şüphesiz ben -Allah'a yemin ederim ki- onu (yeminimi) unutmadım" buyurduğunu ilave etti.

 

 

AÇIKLAMA:          "Bize es-Sa'k -yani b. Hazm- tahdis edip, dedi ki. .. Sa'k ismi sad harfi fethalı ayn harfi hem kesreli (saik) hem sakin olarak söylenir, kesreli söyleniş daha meşhurdur.

 

Darakutni, dedi ki: Sa'k ile Matar kavi raviler değildir. Ayrıca Matar bu hadisi Zehdem'den dinlememiştir. Bu hadisi el-Kasım'dan, o ondan (Zehdem'den) diye rivayet et miştir. Böylelikle Darakutni Müslim'e bunu istidrak etmiştir. Ama onun bu istidiali yanlıştır. Çünkü Müslim bu hadisi, bir asıl rivayet olarak zikretmemektedir. Onu ancak daha önce geçen sahih rivayet yollarına mutabaat olmak üzere zikretmiştir. Daha önce de kaydettiğimiz üzere mutabaat rivayetlerde zayıflığa katlanılır. Çünkü asıl dayanak ondan önceki rivayetlerdir. Diğer taraftan Müslim'in kitabının mukaddimesinde bu meseleyi sözkonusu ettiği de geçmiş olup, biz de bunu orada şerh etmiş idik. Ayrıca o sahih rivayetlere mutabaat olmak üzere zayıf bazı hadisleri zikrettiğini de belirtmiş idik. Darakutni'nin bu iki ravinin pek kuvvetli olmadığını söylemesine gelince, çoğunluk bu hususta muhalefet etmiştir. Yahya b. Main ve Ebu Zür'a, Sa'k hakkında o sika bir ravidir demiştir. Ebu Hakim ise onda bir sakınca yoktur demiştir. Bu üç zat da Matar el-Verrak hakkında, o salih (rivayeti uygun) birisidir demişlerdir. Onun ancak özel olarak Ata'dan rivayetinin zayıf olduğunu ifade etmişlerdir.

 

 

 

 

4245-10/7- Bize İshak b. İbrahim de tahdis etti, bize Cerir, Süleyman etTeymi'den haber verdi, o Durayb b. Nukay el-Kaysi'den, o Zehdem'den, o Ebu Musa el-Eş'ari'den şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gidip bizi taşıyacak binek istedik. O: "Vanımda sizi taşıyacak bineğim yok. Allah'a yemin olsun ki, sizi taşıyacak binek vermeyeceğim" buyurdu. Sonra Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize hörgüçleri alacalı üç deve gönderdi. Biz: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gidip ondan bizi taşıyacak binek istedik, bize bizi taşıyacak binek vermeyeceğine dair yemin etti, deyip onun huzuruna giderek ona bunu haber verince O: "Şüphesiz ben bir hususa dair bir yemin eder de ondan başkasının ondan hayırlı olduğunu görecek olursam, mutlaka hayırlı olanı yaparım" buyurdu.

 

 

 

4246- .. ./8- Bize Muhammed b. Abdu'l-A'la et-Teymı tahdis etti, bize elMu'temir babasından tahdis etti, bize Ebu Selil, Zehdem’DEN tahdis etti, o Ebu Musa’DAN şöyle dediğini tahdis etti: Bizler piyade (bineksiz) idik. Bunun için Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bizi taşıyacak binek vermesini istemek üzere gittik deyip, hadisi Cerir'in rivayetine yakın olarak zikretti.

 

 

AÇIKLAMA:          (4245) "Durayb b. Nukayr" Nukayr nun harfi ötreli, kaf harfi fethalı ve son harfi re'dir. Esmaya (isimlere) dair kitaplarda ravilerin çoğundan nakledildiği bilinen meşhur ismi budur. Bazıları ise bunu fe harfi ile (nufeyr) olarak rivayet etmişlerdir. Yine fe harfi ile ve sonu lam olmak üzere "nufeyl" de denilmiştir.

 

(4246) "Bize Ebu's-Selil tahdis etti" Selil ismi sin harfi fethalı, lam harfi kesrelidir. Kendisi birinci rivayette adı geçen Durayb b. Nukayl ile aynı kişidir.

 

 

 

 

4247-11/9- Bana Zuheyr b. Harb tahdis etti. Bize Mervan -yani b. Muaviye el-Fezari- tahdis etti, bize Yezid b. Keysan, Ebu Hazim'den haber verdi, o Ebu Hureyre’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Bir adam Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanında iyice karanlık bastırıncaya kadar kaldıktan sonra ailesinin yanına geri döndü. Çocukların uyumuş olduğunu gördü. Hanımı ona yemeğini getirdi. O da çocuklardan ötürü yemek yemeyeceğine dair yemin etti ise de sonradan yemek yemek istedi ve yedi. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelip bunu ona anlatınca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kim bir hususa dair yemin edip de ondan başkasının ondan hayırlı olduğunu görürse onu yapsın ve yemininin kefaretini yerine getirsin" buyurdu.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

4248-12/10- Bana Ebu't-Tahir de tahdis etti. .. Ebu Hureyre'den rivayete göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kim bir hususa dair yemin edip de başkasının ondan hayırlı olduğunu görürse yemininin keffaretinde bulunsun ve yapsın" buyurdu.

 

Diğer tahric: Tirmizi, 1530

 

 

 

4249-13/11- Bana Zuheyr b. Harb da tahdis etti. .. Ebu Hureyre, dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kim bir hususa dair yemin eder de başkasının ondan hayırlı olduğunu görürse hayırlı olanı yapsın ve yeminine kefarette bulunsun" buyurdu.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

4250-14/12- Bana el-Kasım b. Zekeriya da tahdis etti, bize Halid b. Mahled tahdis etti, bana Süleyman -yani b. Bilal- tahdis etti, bize Suheyl bu isnad ile Malik'in hadisi ile aynı manada "yeminine kefarette bulunsun ve hayırlı olanı yapsın" diye rivayet etti. 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

4251-14/13- Bize Kuteybe b. Said tahdis etti, bize Cerir Abdulaziz -yani

b. Rufey-den tahdis etti, o Temim b. Tarafe'den şöyle dediğini rivayet etti:

Adiy b. Hatim'e bir dilenci gelerek ondan bir hizmetçinin bedeli hususunda yahut da bir hizmetçinin bedelinin bir kısmında ondan bir nafaka istedi. Adiy: Yanımda zırhımdan ve miğferimden başka sana verecek bir şeyim yok. Bunun için aileme onu sana vermeleri için bir mektup yazayım, dedi. (Temim b. Tarafa), dedi ki: Ama nafaka isteyen kişi bunu kabul etmedi. Adiy de bunun üzerine kızdı ve: O halde Allah adına yemin ediyorum ki, sana hiçbir şey vermiyorum, dedi. Daha sonra o adam kabul etti. Bu sefer Adiy: Allah'a yemin olsun ki, şayet ben Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i: "Her kim bir hususa dair yemin ettikten sonra Allah için ondan takvaya daha uygun alanını görürse, takvaya uygun alanını yapsın" buyurduğunu işitmemiş olsaydım yeminimi bozmazdım, dedi. 

 

Diğer tahric: Nesai, 3795, 3796; İbn Mace, 2108

 

 

 

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Her kim bir hususa dair yemin ettikten sonra ... " hadis, bundan önceki rivayetlerde geçen "ondan hayırlı alanını görürse hayırlı olanı yapsın" buyruğu ile aynı anlamdadır.

 

 

 

 

4252-16/14- Bize Abdullah b. Muaz da tahdis etti, bize babam tahdis etti. .. Adiy b. Hatim, dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Her kim bir hususa dair yemin eder de başkasının ondan hayırlı olduğunu görürse, hayırlı olanı yapsın ve yeminini bıraksın" buyurdu.

 

 

 

4253-17/15- Bana Muhammed b. Abdullah b. Numeyr ve Muhammed b. Tarif el-Beceli -lafız İbn Tarif'e ait olmak üzere- tahdis edip, dediler ki: ... Adiy, dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizden biriniz bir hususa dair yemin edip de başkasının ondan hayırlı olduğunu görürse, onun kefaretini yerine getirsin ve hayırlı olanı yapsın" buyurdu. 

 

 

 

4254- ... /16- Bize Muhammed b. Tarif de tahdis etti. .. Temim et-Tai, Adiy b. Hatim'den Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i bunu buyururken dinlediğini rivayet etti. 

 

 

 

4255-18/17- Bize Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar tahdis edip, dedi ki: ... Temim b. Tarafe, dedi ki: Adiy b. Hatim'i yanına kendisinden yüz dirhem isteyen bir adam gelmiş iken şunları söylerken dinledim: Ben Hatim'in oğlu olduğum halde benden yüz dirhem istiyorsun öyle mi? Allah'a yemin olsun ki, onu sana vermeyeceğim, dedi. Sonra da: Eğer ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i: "Her kim bir hususa dair yemin ettikten sonra ondan hayırlı olanını görürse, hayırlı olanını yapsın" buyururken dinlememiş olsaydım (bunu sana vermeyecektim), dedi.

 

 

 

4256- .. ./18- Bana Muhammed b. Hatim de tahdis etti ... Bize Simak b. Harb tahdis edip, dedi ki: Temim b. Tarafe'yi şöyle derken dinledim. Adiy b. Hatim'i -bir adam gelip ondan ... dilendi deyip, hadisi aynen zikretti ve: Sana benim maaşımdan da dörtyüz (dirhem) var ibaresini ziyade eyledi.

 

 

 

4257-19/19- Bize Şeyban b. Ferruh tahdis etti, bize Cerir b. Hazim tahdis etti, bize Hasan tahdis etti, bize Abdurrahman b. Semura tahdis edip, dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: "Ey Abdurrahman b. Semura! Emirlik isteme. Çünkü sen istediğin için o sana verilecek olursa onunla baş başa bırakılırsın. Eğer istemeden o sana verilirse onu yerine getirmek için sana yardım olunur. Ve eğer bir hususa dair yemin eder de başkasının ondan hayırlı olduğunu görürsen, yemininin kefaretini yerine getir ve hayırlı olanı yap" buyurdu.

 

Ebu Ahmed el-Cullidi, dedi ki: Bize Ebu'l Abbas el-Masercesi tahdis etti, bize Şeyban b. Ferrlih bu hadisi tahdis etti.

 

Diğer tahric: Buhari, 6622, 6722, 7146, 7147; Müslim, 4692; Ebu Davud, 3277, 3278, 2929; Tirmizi, 1529; Nesai, 3791, 3792, 3793, 3798, 3799, 3800, 5399 -muhtasar-

 

 

 

4258- .. ./20- Bana Ali b. Hucr es-Sa'dı, tahdis etti. Bize Huşeym, Yunus, Mansur ve Humeyd'den tahdis etti. (H.) Bize Ebu Kamil el-Cahderi de tahdis etti, bize Hammad b. Zeyd, Simak b. Atiyye, Yunus b. Ubeyd ve Hişam b. Hassan'dan başkaları da olduğu halde tahdis etti. (H.) Bize Ubeydullah b. Muaz el-Anberi de tahdis etti, bize el-Mu'temir babasından tahdis etti. (H.) Bize Ukbe b. Mukrem el-Ammı de tahdis etti, bize Said b. Amir, Said'den tahdis etti, o Katade'den rivayet etti. Hepsi Hasan'dan, o Abdurrahman b. Semura'dan, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)’DEN bu hadisi rivayet etti. Ama elMu'temir'in hadisi babasından rivayetinde emirlikten söz edilmemektedir.

 

 

AÇIKLAMA:          (4257) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Ey Abdurrahman b. Semurat Emirfiği isteme ... Onunla baş başa bırakılırsın. " Nüshaların bir çoğunda onunla baş başa bırakılırsın ifadesi vav harfi ile "vukilte ileyha" şeklinde bazılarında hemzeli olarak "ukilte ileyha" şeklindedir.

 

Bu hadisten çeşitli hükümler anlaşılmaktadır:

 

1. Valilik'e (ve benzeri kamu yönetimine) talip olmak mekruhtur. İster bu emirlik, ister hakimlik, ister hisbe, isterse de daha başka görevler olsun farketmez.

 

2. Böyle bir görev isteyen kimsenin beraberinde yüce Allah'tan bir yardım olmayacağı ve kendisinde bu işi yerine getirecek yeterliliğin bulunmayacağı ve dolayısıyla da ona böyle bir görevin verilmemesi gerektiği de beyan edilmektedir. Bundan dolayı Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Biz işimizin başına onu isteyeni yahut onu şiddetle arzu edeni görevlendirmeyiz" buyurmuştur.

 

"Bize Şeyban b. Ferruh tahdis etti, bize Cerir tahdis etti. .. " bazı nüshalarda bu hadisin sonunda şu ifadeler yer almaktadır: Ebu Ahmed el-Culudi, dedi ki: Bize Ebu Abbas el-Masercesi tahdis edip, dedi ki: Bize Şeyban bunu tahdis etti." Bundan maksadı ise bir ravi ile isnadının daha ali olduğunu anlatmaktır.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

9- YEMİN EDENİN YEMİNİ YEMİN ETTİRENİN NİYETİNE GÖREDİR BABI