SAHİH-İ MÜSLİM

VASİYET

 

4 - باب الوقف

4/5- VAKIF BABI

 

15 - (1632) حدثنا يحيى بن يحيى التميمي. أخبرنا سليم بن أخضر عن ابن عون، عن نافع، عن ابن عمر. قال:

 أصاب عمر أرضا بخيبر. فأتى النبي صلى الله عليه وسلم يستأمره فيها. فقال: يا رسول الله! إني أصبيت أرضا بخيبر. لم أصب مالا قط هو أنفس عندي منه. فما تأمرني به؟ قال (إن شئت حبست أصلها وتصدقت بها). قال: فتصدق بها عمر؛ أنه لا يباع أصلها. ولا  يبتاع. ولا  يورث. ولا  يوهب. قال: فتصدق عمر في الفقراء. وفي القربى. وفي الرقاب. وفي سبيل الله. وابن السبيل. والضيف. لا جناح على من وليها أن لا يأكل منها بالمعروف. أو يطعم صديقا. غير متمول فيه.

قال: فحدثت بهذا الحديث محمدا. فلما بلغت هذا المكان: غير متمول فيه. قال محمد: غير متأثل مالا.

قال ابن عون: وأنبأني من قرأ هذا الكتاب؛ أن فيه: غير متأثل مالا.

 

4200-15/1- Bize Yahya b. Yahya et-Temımı tahdis etti, bize Süleym b. Ahdar, İbn Avn’DAN haber verdi, o Nafi'den, o İbn Ömer’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Ömer'e Hayber'de bir arazi nasip oldu. Onun hakkında kendisi ile istişare etmek üzere Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna gelip, dedi ki: Ey Allah'ın Resulü! Hayber'de bir arazi bana nasip oldu. Bana göre ondan daha nefis hiçbir mal elde etmiş değilim. Ona ne yapmamı emir buyurursun, dedi.

 

ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ':4rzu edersen aslını alıkoyar, onu tasadduk edebilirsin" buyurdu.

 

(İbn Ömer), dedi ki: Bunun üzerine Ömer, onu şöylece tasadduk etti: Aslı satılamaz, satın alınamaz, miras alınamaz ve bağışlanamaz. (İbn Ömer devamla), dedi ki: Ömer onu fakirlere, akrabalara, kölelere, Allah'ın yolunda yolculara ve misafirlere sadaka olarak bağışladı. Onun mütevelliliğini yapan kimse için ondan maruf bir şekilde yemekte yahut da ondan herhangi bir mal biriktirmemek üzere bir arkadaşına yedirmekte bir sakınca olmayacaktı.

 

(Ravi), dedi ki: Ben bu hadisi Muhammed'e rivayet ettim. Tam buraya ''onda mal yığıp biriktirmeksizin" ibaresine gelince Muhammed: "Mal toplamaya kalkışmamak üzere" dedi.

 

İbn Avn, dedi ki: Bu kitabı okuyan kimsenin bana haber verdiğine göre bu hadiste "mal toplamaya kalkışmamak üzere" ibaresi vardır.

 

Diğer tahric: Buhari, 2737, 2772, 2773 -muhtasar-; Ebu Davud, 2778; Tirmizi, 1375; Nesai, 3601,3602,3603; İbn Mace, 2396

 

 

(1632) - حدثناه أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا ابن أبي زائدة. ح وحدثنا أزهر السمان. ح وحدثنا محمد بن المثنى. حدثنا ابن أبي عدي. كلهم عن ابن عون، بهذا الإسناد، مثله. غير أن حديث ابن أبي زائدة وأزهر انتهى عند قوله (أو يطعم صديقا غير متمول فيه). ولم يذكر ما بعده. وحديث ابن أبي عدي فيه ما ذكر سليم قوله: فحدثت بهذا الحديث محمدا إلى آخره.

 

4201- .. ./2- Bunu bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize İbn Ebu Zaide tahdis etti (H.) Bize İshak da tahdis etti, bize Ezher es-Semman tahdis etti (H.) Bize Muhammed b. el-Müsenna da tahdis etti, bize İbn Ebu Adiyy tahdis etti, hepsi İbn Avn’DAN bu isnad ile aynısını rivayet etti. Ancak İbn Ebu Zaide'nin ve Ezher'in hadisi rivayeti "yahut ondan mal edinmeksizin bir arkadaşa yedirmesi" sözü ile sona ermekte ve ondan sonrasını zikretmemiş bulunmaktçıdır. İbn Ebu Adiyy'in hadisi rivayetinde ise Süleym'in sözkonusu ettiği "ben bu hadisi Muhammed'e rivayet ettim" sözleri sonuna kadar yer almaktadır. 

 

 

(1633) - وحدثنا إسحاق بن إبراهيم. حدثنا أبو داود الحفري عمر بن سعد، عن سفيان، عن ابن عون، عن نافع، عن ابن عمر، عن عمر. قال: أصبت أرضا من أرض خيبر. فأتيت رسول الله صلى الله عليه وسلم فقلت: أصبت أرضا لم أصب مالا أحب إلي ولا  أنفس عندي منها. وساق الحديث بمثل حديثهم. ولم يذكر: فحدثت محمدا وما بعده.

 

4202- .. ./3- Bize İshak b. İbrahim de tahdis etti, bize Ebu Davud elHaferı, Ömer b. Sa'd, Süfyan'dan tahdis etti, o İbn Avn'dan, o Nafi'den, o İbn Ömer'den, o Ömer’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Hayber topraklarından bir arazi bana isabet etti. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e giderek: Bana öyle bir arazi düştü ki, benim için ondan daha değerli ve ondan daha çok sevdiğim bir mal elde etmiş değilim, dedi. Sonra hadisi öbürlerinin hadisi gibi zikretti fakat: Ben bunu Muhammed'e rivayet ettim ibaresini ve sonrasını sözkonusu etmedi.

 

 

Diğer tahric: Nesai, 3599, 3600, 3607 -muhtasar-

 

AÇIKLAMA:          (4200) "Ömer Hayber'de bir araziye sahip oldu. Onun hakkında tanışmak üzere Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gidip ... onda mal edinmeksizin" bir diğer rivayette de: Ondan mal toplamaksızın" şeklindedir.

 

"Ondan daha nefis" yani ondan daha güzel daha iyi demektir. Ömer (radıyallahu anh)'ın vakfettiği bu malının adı peltek se ile "sem" dir.

 

"Mal toplamaksızın" ibaresi mal yığıp biriktirmeksizin anlamındadır. Kadim bir aslı bulunan yahut da bir aslı oluncaya kadar toplanıp bir araya getirilen her bir şeye "müessel: toplanan, bir araya getirilen" denilir. Müessel şan ve şeref de buradan gelmektedir ki, eskiden beri gelen şan ve şeref anlamındadır. Bir şeyin aslı onun aslı kökü demektir.

 

Bu hadiste vakfın esas itibari ile sahih olduğuna ve cahiliye şaibelerinden farklı olduğuna delil bulunmaktadır. Bizim mezhebimizin kanaati de büyük çoğunluğun kanaati de budur. Aynı şekilde mescitlerin ve sebillerin vakfedilmesinin sahih olduğu üzerinde müslümanların icmaı da buna delildir.

 

Bu hadisteki diğer bazı hükümler:

 

1. Vakıf satılmaz, hibe edilmez, miras alınmaz.

2. Vakıfta ancak vakfedenin şartına uyulur.

3. Vakfı yapanın öngördüğü şartlar sahihtir.

3. Vakfın pek büyük bir fazileti vardır. Bu da onun cari bir sadaka olmasıdır.

4. Kişinin sevdiği şeylerden infak etmesinin fazileti büyüktür.

5. Bu hadiste Ömer (r.a.)'ın fazileti açıkça görülmektedir.

 

6. Karşı karşıya kalınan hususlarda ve hayır yollarında fazilet sahibi ve salih kimselerle danışmak yerinde bir davranıştır.

 

7. Hayber kılıç zoruyla fethedilmiştir. Hayber'i ganimet alanlar onu mülk edinip aralarında paylaştırmış ve hisselerine uygun olarak mülkiyetleri kesinleşmiş ve bu hisselerindeki tasarrufları da geçerlilik kazanmıştır.

 

8. Sıla-i rahmin ve ona vakıf yapmanın fazileti de açıkça anlaşılmaktadır. "Ondan maruf bir şekilde yer." Bu da mutad bir şekilde onun gelirinden yeyip bu sınırı aşmayacağı anlamına gelir. Allah en iyi bilendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

5/6- HAKKINDA VASİYETTE BULUNACAĞI BİR ŞEYİ BULUNMAYAN KİMSENİN VASİYETTE BULUNMAMASI