SAHİH-İ MÜSLİM |
MUSAKAT |
17 - باب
بيع القلادة
فيها خرز وذهب.
17/38- İÇİNDE BONCUK VE ALTIN
BULUNAN GERDANLIĞIN SATlŞI BABI
89 - (1591) حدثني
أبو الطاهر
أحمد بن عمرو
بن سرح أخبرنا
ابن وهب.
أخبرني أبو
هانئ
الخولاني؛
أنه سمع علي
بن رباح
اللخمي يقول:
سمعت فضالة بن
عبيد الأنصاري
يقول : أتى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم، وهو
بخيبر،
بقلادة فيها خرز
وذهب وهي من
المغانم تباع.
فأمر رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
بالذهب الذي
في القلادة فنزع
وحده. ثم قال
لهم رسول الله
صلى الله عليه
وسلم (الذهب
بالذهب وزنا
بوزن).
4051-89/1-
Bana Ebu't-Tahir, Ahmed b. Amr b. Serh tahdis etti, bize İbn Vehb haberverdi,
bana Ebu Hani el-Havlani'nin haberverdiğine göre o Uleyy b. Rebah el-Lahmi'yi
şöyle derken dinlemiştir: Fedale b. Ubeyd el-Ensari'yi şöyle derken dinledim:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e Hayber'de iken içinde boncuk ve
altın bulunan ganimet mallarından ve satışa arz edilmiş bir gerdanlık
getirildi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gerdanlıktaki altının başlı
başına alınıp çıkarılmasını emir buyurduktan sonra Allah Resulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) onlara: ''Altın, altın karşılığında eşit tartıda
satılır" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
90 - (1591) حدثنا
قتيبة بن
سعيد. حدثنا
ليث عن أبي
شجاع سعيد بن
يزيد، عن خالد
بن أبي عمران،
عن حنش الصنعاني،
عن فضالة بن
عبيد. قال : اشتريت،
يوم خيبر،
قلادة بإثني
عشر دينارا. فيها
ذهب وخرز. ففصلتها.
فوجدت فيها
أكثر من اثني
عشر دينارا.
فذكرت ذلك
للنبي صلى
الله عليه
وسلم فقال (لا
تباع حتى تفصل).
4052-90/2-
Bize Kuteybe b. Said tahdis etti, bize Leys Ebu Şuca' Said b. Yezid'den tahdis
etti, o Halid b. Ebu İmran'dan, o Haneş es-San'ani'den, o Fedale b. Ubeyd’DEN
şöyle dediğini rivayet etti: Hayber günü içinde altın ve boncuk bulunan bir
gerdanlığı oniki dinara satın aldım. Sonra gerdanlığı ayırdım. İçinde oniki
dinardan daha fazla altın olduğunu görünce bunu Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e söyledim, o da: " (boncuk ve altınları) birbirinden ayrılmad*ça
satılmaz" buyurdu.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 3351 -buna yakın uzunca-, 3352, 3353; Tirmizi, 1255; Nesai, 4587 -buna
yakın-, 4588 -buna yakın-
(1591) - حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة وأبو
كريب. قالا: حدثنا
ابن مبارك عن
سعيد بن يزيد،
بهذا الإسناد،
نحوه.
4053-
.. ./3- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe ve Ebu Kureyb tahdis edip, dedi ki: Bize
İbnu'l-Mübarek, Said b. Yezid'den bu isnad ile hadisi buna yakın olarak tahdis
etti.
AÇIKLAMA: (4051)
"Uleyy b. Rebah" meşhur olan söyleyişe göre ayn harfi ötreli
(Uleyy)dir. Fethalı (Ali) olduğu da söylenmiştir. Her iki şekilde de söylenir.
Fethalı (Ali) isimdir, ötreli (Uleyy) lakaptır.
(4052) "Fedale b.
Ubeyd, dedi ki: Hayber günü oniki dinara içinde boncuk ve altın bulunan bir
gerdanlık satın aldım. Sonra o boncuğun içindekileri ayırdım. Onda oniki
dinardan fazla altın buldum. Bunu Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e
söyledim, O: birbirinden ayrılmadan satılmaz buyurdu." Hadis güvenilir
nüshalarda bu şekilde "oniki dinara bir gerdanlık (satın aldım)"
şeklindedir. Birçok nüshada da: "İçinde oniki dinar (lık altın) bulunan
bir gerdanlık" diye geçmektedir. Kadı lyaz'ın naklettiğine göre
üstadlarının birçoğunun nüshalarında içinde oniki dinar (değerinde, miktarında
altın) bulunan bir gerdanlık" şeklindedir. Bu hadisi Hafız Ebu Ali
el-Gassani'nin öğrencilerinin yanında (ki nüshada): "oniki dinar ile bir
gerdanlık (satın aldım)" şeklinde düzeltilmiş olduğunu nakletmektedir.
Kadı lyaz, dedi ki: Bunun da güzel bir açıklaması yapılabilir. Böylelikle de
ifade doğru bir şekilde anlaşılmış olur. Kadı Iyaz'ın açıklamaları bunlardır.
Ama doğrusu ise bizim ilk olarak zikr ettiğimiz "oniki dinara
(karşılığında)" şeklidir. Zaten Ebu Ali el-Gassani'nin öğrencisinin düzelttiği
Kadı Iyaz'ın da güzel bulduğu şekil budur. Allah en iyi bilendir.
Bu hadis-i şerifte,
altının altın olmayan başka şeylerle bulunması halinde ayrılmadıkça altın
karşılığında satılmasının. caiz olmadığı ve ayrıldıktan sonra altının kendi
ağırlığı altın ile satılıp, diğer kısımlarını ise dilediği şekilde satabileceği
hükmü anlaşılmaktadır. Aynı şekilde gümüş de gümüş olmayan başka şeylerle
birlikte ise gümüş mukabilinde satılmaz. Başka şeylerle birlikte olması halinde
buğday da buğday karşılığında satılmaz, başka şeylerle beraber bulunan tuz da
tuz karşılığında satılmaz. Ribanın sözkonusu olduğu diğer malların hükmü de bu
şekildedir. Bunların mutlaka kendi türlerinden olmayanlardan ayrılması gerekir.
Altın ister ilk olarak söz konusu edilen şekilde az ya da çok olsun fark etmez.
Faizin söz konusu olduğu diğer türlerde de hüküm bu şekildedir.
İmam Şafii'nin ve
mezhebine mensup ilim adamlarının ve başkalarının kitaplarında meşhur olan ve
"bir mud acve (hurması)" meselesi diye bilinen mesele budur. Bu
meselenin şekli şöyledir: Bir mud acve hurma ile bir dirhemi iki mud acve yahut
da iki dirhem karşılığında satmak bu hadis dolayısı ile caiz olmaz. Bu da Ömer
b. el-Hattab (radıyallahu anh) ve onun oğlundan ve selefden de bir topluluktan
nakledilmiş bir kanaattir. Şafii, Ahmed, İshak ve Maliki mezhebinden Muhammed
b. Abdülhakem'in görüşü de budur.
Ebu Hanife, Sevri ve
el-Hasan b. Salih de: Gerdanlıkta bulunan altın miktarından fazlası ile
satılması caizdir, o altın miktarının misli ile de daha azı ile de satılması
caiz değildir.
Malik ve Maliki mezhebi
alimleri ile başkaları ise altın ile süslenmiş bir kılıcın ya da kılıç gibi
altın ile süslenmiş herhangi bir aletin, eğer altın o satılan alette başkasına
tabi ise altın mukabili satılması caizdir. Bunun için tespit ettikleri miktar
ise (altının) üçte bir ya da daha az olmasıdır.
Hammad b. Ebu Süleyman,
dedi ki: İster misli ile altına ister daha azına ister daha fazlasına satmış
olsun, böyle bir aleti kayıtsız ve şartsız olarak altın mukabili satmak
caizdir. Ama bu hadisin açık ifadesine aykırı ve yanlış bir içtihaddır.
Bizim (Şafii)
mezhebimize mensup ilim adamları gerdanlık hadisini delil göstermişlerdir.
Hanefiler de buna şöyle cevap verirler: Eğer gerdanlıkta bulunan altın oniki
dinardan fazla olup kendisi onu oniki dinara satın almışsa bunun caiz
olmadığını biz de söyleriz demişlerdir ama eğer böyle bir gerdanlığı içinde
bulunan altından daha fazla bir altın karşılığında satılmış ise bize göre bu
alışveriş caizdir. Çünkü gerdanlıkta bulunan altından fazla olan miktar ondan
ayrı olarak boncukda bulunan ve altın ile birlikte satılanın karşılığıdır. Bu
durumda iki akit gibi olur. Tahavi de şu şekilde cevap vermektedir:
Bu gerdanlığın bu
şekilde satılmasını yasaklamasının sebebi satılan ganimet malları arasında
bulunması idi. Böylelikle müslümanların bu satışta aldanışa düşmemesini
sağlamak istemiştir.
Mezhep alimlerimiz der
ki: Bu iki cevap da zayıftır. Özellikle Tahavi'nin cevabı böyledir. Çünkü o
soyut bir iddiadan ibarettir. Mezhep alimlerimiz devamla şunu söyler:
Görüşümüzün doğruluğunun ve yapılan iki yorumun da tutarsızlığının delili Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Birbirinden ayrılmadıkça satılmaz"
buyurmuş olmasıdır. Bu ise satış esnasında onların birbirlerinden ayrılmasının
şart olduğu hususunda açık bir delildir. Aynı zamanda satılan altın miktarının
az ya da çok olması arasında fark olmadığını, ganimet malları ile başkalarının
da satışı arasında fark bulunmadığını göstermektedir. Allah en iyi bilendir.
91 - (1591) حدثنا
قتيبة بن
سعيد. حدثنا
ليث عن ابن
أبي جعفر، عن
الجلاح أبي
كثير. حدثني حنش
الصنعاني عن
فضالة بن
عبيد. قال : كنا
مع رسول الله
صلى الله عليه
وسلم يوم خيبر.
نبايع
اليهود،
الوقية الذهب
بالدينارين
والثلاثة.
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم (لا
تبيعوا الذهب
بالذهب، إلا
وزنا بوزن).
4054-91/4-
Bize Kuteybe b. Said tahdis etti, bize Leys, İbn Ebu Cafer'den tahdis etti, o
el-Cülah Ebu Kesir’DEN rivayet etti. Bana Haneş es-San'ani, Fedale b. Ubeyd'den
şöyle dediğini tahdis etti: Hayber günü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ile birlikte idik. Yahudiler ile bir ukiyye altını, iki dinar ve üç
dinar karşılığında satıyorduk. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunun
üzerine: ''Altını altın ile aynı tartıda olmadıkça satmayınız" buyurdu.
92 - (1591) حدثني
أبو الطاهر.
أخبرنا ابن
وهب عن قرة بن
عبدالرحمن
المعافري
وعمرو بن
الحارث وغيرهما؛
أن عامر بن
يحيى
المعافري
أخبرهم عن
حنش؛ أنه قال:
كنا
مع فضالة بن
عبيد في غزوة.
فطارت لي
ولأصحابي
قلادة فيها
ذهب وورق
وجوهر. فأردت
أن أشتريها.
فسألت فضالة
بن عبيد فقال:
انزع ذهبها فاجعله
في كفه. واجعل
ذهبك في كفة.
ثم لا تأخذن
إلا مثلا
بمثل. فإني
سمعت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يقول (من كان
يؤمن بالله
واليوم الآخر
فلا يأخذن إلا
مثلا بمثل).
4055-92/5-
Bana Ebu't-Tahir tahdis etti, bize İbn Vehb, Kurra b. Abdurrahman en-Meafiri,
Amr b. el-Haris ve başkalarından tahdis ettiğine göre Amir b. Yahya el-Meafiri
kendilerine Haneş'den şöyle dediğini haber verdi:
Bir gazada Fedale b.
Ubeyd ile birlikte idik. İçinde altın, gümüş ve mücevharat bulunan bir
gerdanlık bana ve arkadaşlarımın payına düştü. Onu satın almak istedim. Fedale
b. Ubeyd'e sordum. O: Altınını çıkart, onu bir kefeye koy. Sana ait olan altını
da bir diğer kefeye koy. Sonra da ancak misli misline aL. Çünkü ben Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i: ''Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kimse
ancak misli misline alsın" buyururken dinledim, dedi.
AÇIKLAMA: (4054)
"Yahudiler ile bir ukiyye altını iki ve üç dinar karşılığında satardık. ..
" Bundan maksadının bir ukiyye altın ile boncuk ve daha başka şeylerle
birlikte iki ya da üç dinara alıp sattıklarıdır. Yoksa ukiyye kırk dirhemdir.
Bilindiği gibi hiçbir kimse bu miktarda katıksız bir altını iki ya da üç dinara
satın almaz. İşte ashab-ı kiramın bu şekilde alışveriş yapmalarının sebebi bu
idi. Altının başka şeylerle birlikte karışık bulunmasından ötürü caiz olduğunu
sanmışlardı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de başka şeylerden ayrılmadıkça
ve kendi ağırlığı kadar altın mukabili satılmadıkça haram olduğunu
açıklamıştır.
Burada Müslim
nüshalarında (altın ukiyye anlamında) "el vukiyyete zeheb" diye
geçmektedir. Bu az kullanılan bir söyleyiştir. Daha meşhur olan ise baş
tarafında hemze ile "ukiyye" denilmesidir. Buna dair açıklamalar daha
önce defalarca geçti.
(4055) "Benim ve
arkadaşlarımın payına bir gerdanlık düştü" yani bu bizim ganimetten
payımız idi.
"Altınını da bir
kefeye koy" dil bilginleri der ki: Terazinin kefesi ve yuvarlak olan her
bir şeyi anlatmak üzere kaf harfi kesreli "kiffe" denilir. Elbise ve
avcı için "kuffe" denilir. Uzunlamasına olan her şey hakkında da böyle
kullanılır. Her iki tür için her iki şekilde kullanılacağı da söylenmiştir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
18/39- ZAHİRENİN
MİSLİ İLE SATILMASI BABI