SAHİH-İ MÜSLİM |
İTK |
3- VELA HAKKI ANCAK
HÜRRİYETİ VEREN KİMSEYE AİTTİR BABI
3755-5/1- Bize Yahya b.
Yahya da tahdis edip dedi ki: Malik'e Nafi'den rivayetini okudum, o İbn
Ömer'den, o Aişe (radıyallahu anha)'dan rivayet ettiğine göre bir cariye satın
alıp ona hürriyetini vermek istedi. O cariye sahipleri: Biz bu cariyemizi sana,
vela hakkı bize ait olmak üzere satarız dediler. Aişe (radıyallahu anha) bu
hususu Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e söyleyince o: "Bu sana
engel değildir. Çünkü vela hakkı hürriyete kavuşturanadır" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
2169, 2562, 2757; Ebu Davud, 2915; Nesai, 4658
3756-6/2- Bize Kuteybe
b. Said de tahdis etti, bize Leys, İbn Şihab'dan tahdis etti, o Urve’DEN rivayet
ettiğine göre Aişe kendisine şunu haber verdi:
Berire, Aişe'ye gelerek
kitabet (yazışma) bedelinde kendisine yardımcı olmasını istedi. Henüz yazışma
bedelinden herhangi bir ödeme yapmamıştı. Bunun üzerine Aişe ona: Sahiplerine
geri dön, arzu ederlerse senin adına yazışma bedelini öderim, senin velan da
bana ait olur. Kabul ederlerse bunu yaparım, dedi.
Berire bunu sahiplerine
söyledi, onlar kabul etmeyerek: Eğer ecrini Allah'tan bekleyerek vermek
istiyorsa yapsın. Senin ve la hakkın da bize ait olur dediler.
Aişe bu durumu
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e söyleyince Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) de ona: "Sen satın al ve ona hürriyetini ver. Vela hakkı
ancak hürriyete kavuşturana aittir" buyurdu. Sonra Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) kalkıp: "Bazı insanlara ne oluyor ki Allah'ın kitabında
bulunmayan bir takım şartlar koşuyorlar. Her kim Allah'ın kitabında bulunmayan
bir şart koşarsa onun lehine bu şart kabul edilmez. İsterse yüz defa şart
koşsun. Çünkü Allah'ın şartı{m yerine getirmek) daha bir haktır ve daha
sağlamdır" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
2561, 2717; Ebu Davud, 3929; Tirmizi, 2124; Nesai, 4669, 4670
3757-7/3- Bana
Ebu't-Tahirtahdis etti... Urve b. ez-Zubeyr, Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem}'in zevcesi Aişe'den şöyle dediğini rivayet etti: Berire yanıma geldi
ve: Ey Aişe! Ben sahiplerim ile her sene bir ukiyye (gümüş) ödemek üzere bir
kaç ukiyye üzere yazıştım dedi.
Bu hadiste Leys'in
hadisi ile aynı mana bulunmakta olup şunları da eklemiştir: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "Bu senin onu almana engel
olmasın. Onu al ve ona hürriyetini ver" buyurdu. Yine hadiste şunları da
söyledi: Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) insanlar arasında ayağa
kalktı, Allah'a hamd ve senada bulunduktan sonra: "Emma ba'du:
Şimdi..." buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
2560
3758-8/4- Bize Ebu
Kureyb, Muhammed b. el-A'la el-Hemdanı de tahdis etti, bize Ebu Üsame tahdis
etti, bize Hişam b. Urve tahdis etti, bana babam, Aişe'den şöyle dediğini haber
verdi: Berire yanıma geldi ve: Benim sahiplerim benimle dokuz yılda ödenmek
üzere her sene bir ukiyye ödeyecek şekilde dokuz ukiyye bedel ile benimle
yazıştılar. Sen de bana yardımcı ol dedi. Ben de ona: Eğer senin sahiplerin
kendilerine bunu bir defada sayıp vermemi, sana hürriyetini verip buna karşılık
ve la hakkının da bana ait olmasını kabul ederlerse ben de bunu yaparım, dedim.
o da gidip bunu sahiplerine söyledi. Onlar ise ve la hakkı kendilerine ait
olmadıkça kabul etmeyeceklerini ifade ettiler. Sonra Berire yanıma gelip bunu
söyledi. Aişe (radıyallahu anha) ben de ona kızdım, dedi. Berire: O halde
Allah'a yemin olsun bu iş olmaz, dedi. Derken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) işitince bana (durumu) sordu. Ben de kendisine haber verdim. O:
"Sen onu satın al,
ona hürriyetini ver, vela hakkının onlara ait olduğu şartını da koş. Fakat hiç
şüphesiz vela hürriyete kavuşturana aittir" buyurdu. Ben de böyle yaptım.
Aişe dedi ki: Sonra
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) akşama doğru hutbe verdi. Allah'a
layık olduğu şekilde hamd ve senada bulunduktan sonra:
"Emma ba'du (bundan
sonra, imdi). Bir takım kimselere ne oluyor ki Allah'ın kitabında bulunmayan
bazı şartlar koşuyorlar. Aziz ve celil Allah'ın kitabında bulunmayan herhangi
bir şart batıldır. İsterse bu yüz şart olsun. Allah'ın kitabı daha haktır,
Allah'ın şartı daha sağlamdır. Sizden bir takım kimselere ne oluyor ki birisi
kalkıyor (diğerine) sen filanı hürriyetine kavuştur, vefd hakkı da bana ait
olsun, diyebiliyor? Vela hakkı, kim hürriyete kavuşturursa ancak ona
aittir" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
2563
3759-9/5- Bize Ebu Bekr
b. Ebu Şeybe ve Ebu Kureyb tahdis edip dedi ki: Bize İbn Numeyr tahdis etti
(H.) Bize Ebu Kureyb de tahdis etti, bize Veki' tahdis etti (H.) Bize Zuheyr b.
Harb ve İshak b. İbrahim de tahdis etti, birlikte Cerir'den rivayet etti, hepsi
Hişam b. Urve'den bu isnad ile Ebu Üsame'nin hadisine yakın olarak hadisi
rivayet etti.
Ancak hadisin Cerir
tarafından rivayetinde o şöyle dedi: Onun kocası da bir köle idi. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu seçmekte serbest bıraktı. O da kendisini
tercih etti. Eğer kocası hür olsaydı onu seçmekte serbest bırakmazdı. Fakat
onların hadisi rivayetlerinde "em ma ba'du: imdi" yoktur.
Diğer tahric: Ebu Bekr
b. Ebu Şeybe'nin rivayetini yalnız Müslim rivayet etmiştir; Ebu Kureyb'in
rivayetini, İbn Mace, 2521; Zuheyr b. Harb'in rivayetini, Buhari, 2563; Ebu
Davud, 2223 -muhtasar-; Tirmizi, 1154 -muhtasar-, Nesai, 3451
3760-10/6- Bana Zuheyr
b. Harb ve Muhammed b. el-A'la da -lafız Zuheyr'e ait olmak üzere- tahdis edip
dediler ki: Bize Ebu Muaviye tahdis etti, bize Hişam b. Urve, Abdurrahman b.
el-Kasım'dan tahdis etti, o babasından, o Aişe’DEN şöyle dediğini rivayet etti:
Berire hakkında üç meselenin hükmü ortaya çıktı: Sahipleri onu satıp onun vela
hakkının kendilerine ait olmasını şart koşmak istediler, ben bunu Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e söylediğimde o: "Sen onu satın al ve ona
hürriyetini ver. Şüphesiz vela hakkı hürriyete kavuşturana aittir" buyurdu.
(Aişe devamla) dedi ki:
O hürriyetine kavuşunca Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisini
seçmekte serbest bıraktı, o da kendisini seçti. (Devamla) dedi ki:
"İnsanlar ona sadaka verir, kendisi de bize hediye verirdi. Bunu Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e söyleyince o: "Ona sadakadır, o sizin için
ise bir hediyedir. Bu sebeple onu yiyebilirsiniz" buyurdu.
3761-11/7- Bize Ebu Bekr
b. Ebu Şeybe de tahdis etti, bize Huseyn b. Ali, Zaide'den tahdis etti, o
Simak'dan, o Abdurrahman b. el-Kasım'dan, o babasından, o Aişe’DEN rivayet
ettiğine göre Aişe Berire'yi Ensar’DAN bazı kimselerden satın aldı. Onlar ve la
hakkını (kendilerine ait olması için) şart koştular. Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) de: "Vela o nimetin sahibi kim ise ona aittir"
buyurdu. Ayrıca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Berire'yi seçmekte
serbest bıraktı. Kocası ise bir köle idi. Aişe'ye bir miktar et hediye etmişti.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bize şu eti pişirseniz"
buyurdu. Aişe: Bu Berire'ye sadaka olarak verilmişti deyince Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu ona sadaka, bize hediyedir"
buyurdu.
3762-12/8- Bize Muhammed
b. el-Müsenna tahdis etti, bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be
tahdis edip dedi ki: Abdurrahman b. elKasım'ı şöyle derken dinledim: Ben
el-Kasım'ı Aişe'den diye tahdis ederken dinledim: O Berire'yi ona hürriyetini
vermek için satın almak istemişti. Fakat sahipleri onun vela hakkının
kendilerine ait olmasını şart koştular.
Aişe (r.anha) bu hususu
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e söyleyince o: "Onu satın al ve
ona hürriyetini ver. Şüphesiz vela hakkı hürriyete kavuşturana aittir"
buyurdu. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bir miktar et hediye
verildi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e: Ama bu Berire'ye de sadaka
olarak verilmişti, dediler. Allah Rasulü: "O onun için sadakadır ve o
bizim için bir hediyedir" buyurdu. Ayrıca Berire seçmekte serbest
bırakıldı.
Abdurrahman dedi ki:
Kocası hür idi. Şu'be dedi ki: Sonra ben ona kocası hakkında soru sordum. O:
Bilmiyorum, dedi.
3763- .. ./9- Bunu bize
Ahmed b. Osman en-Nevfeli de tahdis etti, bize Ebu Davud tahdis etti, bize
Şu'be bu isnad ile buna yakın olarak rivayet etti.
3764-13/10- Bize
Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar da birlikte Ebu Hişam'dan tahdis etti.
İbnu'l-Müsenna dedi ki: Bize Muğire b. Seleme el-Mahzuni ve Ebu Hişam tahdis
etti, bize Vuheyb tahdis etti, bize Ubeydullah, Yezid b. Ruman'dan tahdis etti,
o Urve'den, o Aişe'den: Berire'nin kocası bir köle idi dediğini rivayet etti.
Diğer tahric: Nesai,
3452
3765-14/11- Bana
Ebu't-Tahir de tahdis etti... el-Kasım b. Muhammed, Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in zevcesi Aişe'den şöyle dediğini rivayet etti: Berire hakkında üç
sünnet ortaya çıktı: Ona hürriyeti verilince kocasını seçmekte serbest
bırakıldı. Ona bir miktar et hediye edilmişti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) yanıma tencere ateş üzerinde olduğu halde girdi, yiyecek getirilmesini
istedi. Ona, evde bir miktar sulu yemek getirilince: "Ben içinde et bulunan
bir çanağı ateş üzerinde görmemiş miydim?" buyurdu. Onlar, doğrudur ey
Allah'ın Rasulü! O Berire'ye sadaka olarak verilen bir etti. Ondan sana ikram
etmek hoşumuza gitmedi, dediler.
Allah Rasulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "O et ona bir sadakadır ve yine o et ondan bize bir
hediyedir" buyurdu. Ayrıca Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun
hakkında: "Vefa hakkı ancak hürriyete kavuşturana aittir" buyurdu.
3766-15/12- Bize Ebu
Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis etti, bize Halid b. Mahled, Süleyman b. Bilarden
tahdis etti, bize Suheyl b. Ebu Salih babasından tahdis etti, o Ebu Hureyre'den
şöyle dediğini rivayet etti: Aişe bir cariye satın alıp ona hürriyetini vermek
istemişti. Ancak sahipleri vela hakkı kendilerinin olmadıkça kabul etmediler. O
da bunu Rasulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e söyleyince: "Bu seni
alıkoymasın, çünkü vefa ancak hürriyete kavuşturanın hakkıdır" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: Bu babta
Aişe'nin Berire olayı ile ilgili rivayet ettiği hadis yer almaktadır.
Buna göre Berire
sahipleri ile mükatebe akti yapmış, Aişe de onu satın alıp hürriyetine
kavuşturmuş, buna karşılık sahipleri Berire'nin ve la hakkının kendilerine ait
olmasını şart koşmuşlardı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise: "Vefa
hakkı ancak hürriyete kavuşturana aittir" buyurmuştur.
Bu hadis pek büyük hüküm
ve kaideleri çok olan bir hadisdir. Yine bu hadiste mezhep görüşlerinin
dallanıp budaklandığı yerler de vardır.
1. Bunlardan biri
Berire'nin mükatebe yapmış efendileri tarafından satılmış, Aişe (radıyallahu
anha) tarafından satın alınmış, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun bu
şekildeki satışını kabul etmiş olduğudur.
İlim adamlarından bir
kesim ise bunu mükatebe akdi yapmış olan köle ve cariyenin satılmasının caiz
olduğu hususunda delil göstermişlerdir. Bunu caiz kabul edenler arasında Ata,
Nehai, Ahmed, kendisinden nakledilen bir rivayette Malik de vardır. İbn Mesud,
Rabia, Ebu Hanife, Şafii, bazı Maliki alimleri ile Malik’den gelen bir diğer
rivayete göre ise böyle bir kölenin satışı caiz değildir demişlerdir. Kimi ilim
adamı da: Onu çalıştırmak için değil de ona hürriyetini vermek için satın
alınması caizdir demiştir. Onun satışının batılalduğunu söyleyenler Berire
hadisi ile ilgili olarak o kendi bedelini ödemekten aciz düştüğü için kitabet
akdini fesh etmişlerdi diye cevap vermişlerdir. Allah en iyi bilendir.
2. İkinci husus Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Onu satın al, ona hürriyetini ver, vefa
hakkının ona ait olduğu şartını da kabul et ama gerçekte vela hürriyete
kavuşturana aittir" buyurmuş olmasıdır. Bu Aişe (r.anha) 'nın Berire'yi
satın alıp vela hakkını da sahiplerine şart koşması bakımından açıklanması zor
bir husustur. Çünkü bu satışı bozan bir şarttır. Diğer taraftan Aişe (r.anha)
böyle yaparak satıcıları aldatmıştır. Onlara kendileri için sahih olmayan ve
elde edemeyecekleri bir şartı kabul etmiştir. Peki bu durumda Aişe bunu nasıl
yapmış olabilir? İşte bu açıklanması zor durum sebebi ile kimi ilim adamı bu
hadisi büsbütün inkar etmişlerdir. Bu yaklaşım da Yahya b, Eksem'den
nakledilmektedir. O buna rivayetlerin pek çoğunda bu lafzın yer almadığını
söyleyerek delil göstermiştir. İlim adamlarının büyük çoğunluğu ise bu lafız
sahihtir demişler fakat onu yorum lay ıp açıklamakta ihtilaf etmişlerdir.
Bazılarının dediklerine göre Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in:
"Onlara (vela
hakkının ait olduğu) şartını koş" demesi onların aleyhine şart koş
demektir. Yüce Allah'ın: "Lanet onlaradır" (Ra'd, 25) buyruğunun
onların üzerinedir anlamına gelmesi gibidir. Yine yüce Allah: "Eğer iyilik
yaparsanız kendinize iyilik yapmış olursunuz ve eğer kötülük yaparsanız yine
kendinize yapmış olursunuz" (İsra, 7) buyurmaktadır ki bu da (kötülüğü)
aleyhine yapmış olursunuz demektir. Bu açıklama Şafii ve Müzeni’DEN nakledilmiştir.
Yine onlardan başka ilim adamları da böyle demiştir. Ama bu zayıf bir
açıklamadır. Çünkü Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onların şart
koşmalarına tepki göstermiştir. Eğer bu yorumun sahiplerinin açıkladıkları gibi
olsaydı ona karşı çıkmazdı. Ama buna şöyle cevap verilebilir: Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) işin başında onların koşmak istedikleri şartı kabul
etmemiştir.
Bir diğer açıklamaya
göre: Ve la hakkının onlara ait olmasını şart koş, ifadesinin anlamı: Sen
onlara velanın hükmünü açıkça göster demektir. Bundan kastın onları bu işten
vazgeçirmek ve bundan dolayı onları azarlamak olduğu da söylenmiştir. Çünkü
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendilerine velanın hükmünü açıklamış ve
böyle bir şart koşmanın helal olmadığını beyan buyurmuştu. Onlar bu şartı koşup
emre aykırı davranmakta ısrar edince o da Aişe'ye: Sen aldırma, ister bu şartı
koş ister koşma. Şüphesiz ki o batıl ve kabul edilmeyip red olunmuş bir şarttır
anlamında bunu söylemiştir. Çünkü daha önceden bu husustaki açıklama onlara
yapılmıştı. Buna göre burada "şart koş" lafzı mübahlık bildirmek için
değildir.
Hadisin yorumu ile
ilgili olarak en doğrusu bizim mezhep alimlerimizin fıkıh kitaplarındaki şu
açıklamalardır: Bu şart Aişe kıssasında özel bir şarttır ve böyle bir izin ve
bu iznin iptali özel olarak bu kıssaya ait olabilir. Bu ise muayyen bir
meseledir, bunun genelliği de yoktur. Buna izin vermesindeki sonra da bu izni
iptal etmesindeki hikmet ise bu husustaki adetlerinin kökünü kesmek ve benzeri
bir iş yapmaktan onları nehy etmek hususunda daha beliğ ve etkileyici olması
içindir. Nitekim Veda Haccında onlara hacc niyeti ile ihrama girmeleri için
izin vermiş sonra kendilerine bu hacc ihramını fesh etmelerini emrederek hacc
için ihrama girmişlerken daha sonra bunu umreye dönüştürmelerini emir
buyurmuştur. Bunu yapmasının sebebi ise onların benzeri bir işi bir daha
yapmaktan vazgeçirmekte ve alışageldikleri hacc aylarında umre yapılamayacağı
kanaat ve alışkanlıklarını tamamen kesip sona erdirmekte daha beliğ ve etkileyici
olması içindi. Bazan pek büyük bir masIahatın gerçekleştirilebilmesi için küçük
bir mefsedete (kötülüğe) katlanılabilir. Allah en iyi bilendir.
3. Üçüncü husus Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Vela hakkı ancak hürriyete kavuşturana
aittir" buyruğudur. İslam alimleri kölesini ya da cariyesini kendisi adına
hürriyete kavuşturan kimse lehine vela hakkının sabit olduğu ve bu hak sebebi
ile mirasçı olacağı üzerinde icma etmişlerdir. Fakat kendisine hürriyeti
verilen kişi büyük çoğunluğa göre efendisine mirasçı olmaz. Tabiinden bir
topluluk ise aksinde olduğu gibi efendisine de mirasçı olur demişlerdir.
Bu hadis-i şerifte
şunlara da delil vardır: Kendisi vesilesi ile müslüman olan kimsenin, buluntu
çocuğu bulup alanın, yardımlaşmak üzere bir başkası ile antlaşan (hilf) yapanın
da vela hakkı yoktur. Malik, Evzai, Sevri, Şafii, Ahmed ve Davud ile ilim
adamlarının büyük çoğunluğu böyle demiş ve bunlar:
Eğer sözü edilen bu
kimselerden birisinin bir mirasçısı yoksa malı beytül male aittir demişlerdir
..
Rabia, Leys, Ebu Hanife
ve arkadaşları ise bir kimsenin elleri üzere (onun vasıtası ile) bir kişi
müslüman olursa onun vela hakkı da ona aittir demişlerdir. İshak b. Rahuye de:
Buluntu çocuğu bulanın lehine bulduğu çocuğun vela hakkı sabit olur demiştir. Ebu
Hanife ayrıca hilf (yardımlaşma antlaşması) ile vela sabit olur ve bundan
dolayı taraflar birbirlerine mirasçı olur demiştir.
Cumhurun delili:
"Vela ancak hürriyete kavuşturana ait bir haktır" buyruğudur.
Ayrıca bunda bir kimse
kölesini saibe olarak yani onun üzerinde vela hakkı olmamak üzere hürriyete
kavuşturacak olursa böyle bir şart geçersizdir ve onun hürriyetine
kavuşturuduğu kimse üzerindeki vela hakkı sabit olduğuna delil bulunmaktadır.
Şafii ve ona muvafakat edenlerin görüşü budur. Ayrıca belli bir mal
karşılığında ona hürriyetini verse yahut da kölesini kendisine satsa yine onun
üzerinde ve la hakkı sabit olur. Onunla mükatebe yapsa yahut cariyesinden
çocuğu olup da ölümü sebebi ile hürriyetine kavuşacak olsa yine durum budur.
Bütün bu şekillerde vela hakkı sabit olur.
Müslümanın kafir
üzerinde vela hakkı sabit olduğu gibi aksi de sabit olur. Her ne kadar hadisin
geneli sebebi ile hiçbir durumda birbirlerinden mirasçı olmasalar dahi.
4. Dördüncü husus ise
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Berire'yi nikahını fesh etmekte muhayyer
bırakmış olmasıdır. Ümmetin icma ile kabul ettiğine göre cariye kocasının
nikahı altında iken bütünü ile hürriyetine kavuşacak olursa kocası ise hala
köle ise nikahı fesh etmekte serbest bırakılır. Eğer hür ise Malik, Şafii ve
cumhura göre seçim hakkı yoktur. Ebu Hanife ise seçme hakkının olduğunu
söylemiş ve: "Kocası hür idi"diyenlerin rivayetini delil
göstermiştir. Bunu da Müslim, Şu'be b. Abdurrahman b. el-Kasım'ın rivayeti
olarak zikretmiştir. (Sk. 3762) Fakat Şu'be şöyle demiştir: Sonra ona kocası
hakkında sordum. O: Bilmiyorum demiştir.
Cumhur ise bunun tek bir
olayolduğunu söyleyerek Müslim'in Sahihi'nde ve başka yerlerdeki meşhur
rivayetlerin de kocasının köle olduğunun belirtildiğini ifade ederek delil
göstermişlerdir. Hadis hafızları der ki: Kocasının hür olduğu rivayetini
nakledenlerin bu rivayeti yanlıştır, şazdır ve sika ravilerin rivayetlerinde
bilinen hususa aykırı olduğundan dolayı reddolunur. Ayrıca bunu Aişe'nin şu
sözleri de desteklemektedir. O dedi ki: Kocası bir köle idi, eğer hür olsaydı
onu muhayyer bırakmazdı. (bk. 3759) Bunu Müslim rivayet etmiştir.
Bu ibarede de iki hususa
delil vardır: Birincisi Aişe (r.anha) kocasının köle olduğunu haber vermiştir,
olayın başından geçtiği de kendisidir. İkincisi Aişe (r.anha)'nın eğer hür
olsaydı Berire'yi (bu hususta) muhayyer bırakmazdı demiş olmasıdır. Böyle bir
sözü ise bir kimse hemen hemen ancak tevkıfi olarak söyleyebilir. Çünkü nikahta
asl olan bağlayıcılık olmasıdır. Ancak şer'i bir yolla onu fesh etmenin imkanı
vardır. Köle hakkında bu husus sabit olduğuna göre hür hakkında da aslı üzere
kalmıştır. Çünkü böyle kalmasında ona bir zarar yoktur, onun için utanılacak
bir durum da sözkonusu değildir. Çünkü kendisi eğer hürriyetine kavuşmuş ise
zaten hür bir kimsenin nikahı altında kalmaya devam edecektir. Fakat böyle bir
seçme hakkı bir kölenin nikahı altında kalması halinde sözkonusu olur. Bundan
dolayı şeriat hürün durumunun aksine karşı karşıya kalınacak zararı ortadan
kaldırmak için kölenin nikahı altında olması halinde hürriyetini elde eden
böyle bir cariyenin lehine seçme hakkını sabit kabul etmiştir. Bu kanaat
sahipleri ayrıca derler ki: Diğer taraftan bu hadisin rivayeti Aişe ve İbn
Abbas etrafında dönüp dolaşmaktadır. Abbas’DAN gelen bütün rivayetler ise
ittifakla kocasının bir köle olduğunu dile getirmektedir. Aişe’DEN gelen
rivayetlerin büyük çoğunluğu ise onun bir köle olduğunu söylemektedir. O halde
bunların tercih edilmesi gerekir. Allah en iyi bilendir.
5. Beşinci husus Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Allah'ın kitabında olmayan her bir şart batıldır.
İsterse yüz şart olsun" buyruğu yüce Allah'ın kitabında aslı bulunmayan
bütün şartların batıl olduğu hususunda açık bir ifadedir. Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "İsterse yüz şart olsun" ise yani
bu şartı pekiştirmek için onu yüz defa dahi koşmuş olsa yine batıldır. Nitekim
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ilk rivayette (3756): "Her kim
Allah'ın kitabında olmayan bir şart koşsa isterse yüz defa şart koşmuş olsun
onun lehine böyle bir şart yoktur" buyurmaktadır.
İlim adamlarının
dediklerine göre alış-veriş ve benzerlerinde koşulan şartlar bir kaç kısma
ayrılır:
a. Bunlardan bir kısmı
akdin mutlak olarak yapılmasının gereği olan şartlardır. Mesela satılan malın
satın alana şart koşulması, mahsulün toplanacağı zamanlarda mahsulün ağaç
üzerinde kalması ya da kusur sebebi ile malın geri çevrilmesini şart koşmak
gibi.
b. Maslahatı bulunan ve
ihtiyaç gereği olan şartlar. Rehin, kefil, muhayyerlik, semenin vadeli olması
ve buna benzer şartlar.
Bu iki kısım şartlar
caizdir, akdin sıhhatini etkilemeyecekleri hususunda görüş ayrılığı yoktur.
c. Satılan köle ya da
cariye hakkında hürriyetlerine kavuşturulması şartını koşmak. Bu da Aişe
(radıyallahu anha)'nın rivayet ettiği hadis ile köleyi hürriyete kavuşturmaya
-güçlü olması ve faydasının başkalarına da ulaşması sebebi ile- cumhura göre
caiz kabul edilmiştir.
d. Bunun dışında kalan
şartlar bir menfaatin istisna edilmesini şart koşmak, kendisine başka bir şeyi
satmayı şart koşmak, yahut evini kiralamasını şart koşmak ve benzeri şartlar
buna örnektir. Böyle bir şartın kendisi de batıldır, akdi de iptal eder. Cumhur
böyle demiştir. Ebu Hanife ise tek bir şart akdi iptal etmez, onu ancak iki
şart iptal eder demiştir. Allah en iyi bilendir.
6. Altıncı husus Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Berire'ye sadaka olarak verilen et hakkında:
"O, onun için bir sadakadır, bizim için bir hediyedir" buyurması. Bu
buyruk niteliğin değişmesi halinde hükmünün de değişeceğine delildir. Bu
durumda zenginin sadakayı fakirden satın alması, kendisine onu hediye olarak
vermesi halinde onu yemesi caizdir. Bu Haşim oğullarından olan kimse için de
baştan beri zekat olarak verilmesi kendisine helal olmayan diğerleri için de
böyledir. Allah en iyi bilendir.
Bilelim ki Berire'nin bu
hadisinde pek çok faydalı hüküm, pek çok kural yer almaktadır. Bu hususta İbn
Huzeyme ve İbn Cerir iki büyük eser yazmışlardır. Bunların bir kısmını şöylece
sıralayabiliriz:
1. Ve la hakkı, hürriyete
kavuşturan kişi lehine sabittir.
2. Başkasının vela hakkı
yoktur.
3. Müslümanın lehine
kafirin üzerinde vela hakkı sabit olduğu gibi aksi de mümkündür.
4. Kitabet (köle ile
hürriyetini belli bir mal karşılığında satın alması için yazışmak) caizdir.
5. Mükatebe yapan köle
eğer bedelini ödemekten acze düşecek olursa kitabet akdini fesh etmek caizdir.
Bazı kimseler bunu az önce geçtiği gibi mükatep kölenin satılmasının caiz
oluşuna bunu delil göstermişlerdir.
6. Cariye ile yazışmak
(kitabet) erkek köle ile yazışmak gibi caizdir.
7. Evli bulunan cariye
ile yazışmak caizdir.
8. Mükatep bizzat
kitabet akdi ile hür olmaz. Aksine Ebu Davud'un Süneninde ve başka kaynaklarda
yer alan meşhur hadiste açıkça ifade edildiği üzere o "üzerinde ödeyecek bir
dirhem kaldığı sürece köledir." Şafii, Malik ve ilim adamlarının çoğunluğu
da böyle demiştir. Kadı Iyaz selefden bazılarından kitabet akdinin kendisi ile
hürriyetini elde etmiş olacağını söylediklerini nakletmektedir. Ödemesi gereken
mal ise zimmetinde sabit olur ve bir daha ebediyen köle olmaz. Bazılarından
ise: Ödemekle yükümlü olduğu malın yarısını ödeyecek olursa hür olur, geri
kalanı onun üzerine borç olur demişlerdir. Ömer, İbn Mesud ve Şüreyh'den
ücretinin üçte birini ödemesi halinde böyle olacağı kanaati rivayet edildiği
gibi Ata’DAN dörtte üçünü ödemesi halinde durumun böyle olacağını söylediği
nakledilmektedir.
9. Kitabet taksitli
olarak tespit edilir. Çünkü Müslim'de yer alan bu hadisin bazı rivayetlerinde:
(3758) "Berire dedi ki: Sahipleri kendisi ile her sene bir ukiyye ödemek
üzere dokuz yılda ödenecek dokuz ukiyye ödemesi şartı ile onunla
yazıştılar" denilmektedir. Şafii'nin görüşüne göre tek bir taksitle
yapılması da caizdir ama en az iki ve daha fazla taksit mutlaka gereklidir. Malik
ve cumhur ise birkaç taksitle yapılması da caizdir, tek bir taksitle yapılması
da caizdir demişlerdir.
10. Bir kölenin nikahı
altında bulunan bir cariye hürriyetine kavuşursa seçmek hakkı sabit olur.
11. Şeriatın esaslarının
delil olduğu şartlar sahih, bunların dışındakiler batıldır.
12. Kureyş'in mevalisine
(azadlılarına) sadaka vermek caizdir.
13. Fakirin ve
hürriyetini elde etmiş kimsenin hediyesini kabul etmek caizdir.
14. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e sadaka haramdır. Aişe (r.anha)'nın: "Sen
ise sadaka yemezsin" buyurması bunu göstermektedir. (Bk.
3760,3761,3762,3765)
Bizim mezhebimizin
görüşüne göre ise farz sadaka (zekat)ın ona haram olduğunda görüş ayrılığı
yoktur. Aynı şekilde daha sahih kabul edilen kanaate göre nafile sadaka da ona
haramdı.
15. Sadaka Haşimoğulları
ile Muttalib oğulları dışında kalan Kureyşlilere haram değildir. Çünkü Aişe
Kureyşli idi. Bu eti Berire’DEN sadaka hükmü taşıdığı hali ile kabul etmişti.
Bu durumdaki bir et ona helaldi ama Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e helal
değildi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de onun bu kanaatine karşı çıkıp
onu reddetmemişti.
16. Erkeğin evinde
gördüklerine dair soru sorması caiz değildir. Ve bu Um Zer hadisi diye bilinen
hadisteki: "O gördüğüne dair soru sormaz" ibaresine de aykırı
değildir. Çünkü onun manası görüp de sonradan ortada görünmeyen bir şey
hakkında nereye gitti diye soru sormaz şeklindedir. Burada ise çanak içinde et
vardı ve her ikisi de ortada idiler. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de
kendilerine hükmünü beyan etmek için içinde ne olduğunu onlara sordu. Çünkü o
kendisine karşı cimrilik ederek huzuruna getirip ona takdim etmemezlik
yapmayacaklarını biliyordu. Aksine onların böyle yapmaları bunun ona haram
olduğunu düşünmelerinden dolayı idi. Bu sebeple o da bu hususu beyan etmek
istedi.
17. Eğer zorlanarak
söylenmemişse seci' (nesir konuşmada cümle sonlarında ses benzerlikleri)
caizdir. Yasak olan ancak kahinlerin ve buna benzer zorlanarak yapılan
seci'lerdir.
18. Kitabet antlaşması yapmış
olana bedelini temin etmekte yardım olunur.
19. Kadının kendi
malında satın almak, köleyi hürriyetine kavuşturmak ve buna benzer
tasarruflarda bulunması -reşid olduğu taktirde- caizdir.
20. Evli cariyeyi satmak
bir talak da değildir, bununla nikah da fesh edilmiş olmaz. İlim adamlarının
büyük çoğunluğu böyle demiştir. Said b. el-Müseyyeb ise o bir talakdır
demiştir. İbn Abbas’DAN gelen rivayete göre ise bununla nikah fesh edilmiş
olur. Berire'nin bu hadisi ise her iki görüşü de red etmektedir. Çünkü Berire
kocası ile kalıp kalmamakta serbest bırakılmıştı.
21. Kitabet akdi yapmış
olanın dilenerek kazanç elde etmesi caizdir.
22. Daha büyük bir
kötülüğü önlemek için daha hafif olanına katlanmak ve büyük bir menfaat elde
edebilmek için basit bir kötülüğe tahammül daha önce vela şartnın sahiplerine
koşulması ile ilgili yorumda açıkladığımız gibi katlanılır bir husustur.
23. Hakimden lehine ya
da aleyhine hüküm verilecek olana iltimasta bulunmak, kocası ile beraber
kalması için de kadına iltimasta bulunmak caizdir.
24. Cariye hürriyetini
elde etmekle birlikte nikahını fesh etmek hakkına sahiptir. İsterse kocasının
onu fazla sevmesinden ötürü bundan dolayı zarar görecek olsun. Çünkü kocası
Berire için ağlayıp duruyordu.
25. Hürriyetine
kavuşturulmuş kimsenin kendi gönül rızası ile kendisini hürriyete kavuşturana
hizmet etmesi caizdir.
26. Bir bid'atin ortaya
çıkması ya da açıklanması gereken bir hususun meydana gelmesi halinde imamın
insanlara bir hutbe vererek onlara bunun hükmünü beyan edip şeriate aykırı iş
yapanların bu yaptıklarına karşı çıkması müstehaptır.
27. Edebe uygun hareket
etmek, güzel geçim ve güzel şekilde öğüt vermek yolunu seçmek gerekir. Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: (3758) "Bir takım kimselere ne oluyor ki
Allah'ın kitabında bulunmayan bir takım şartlar koşuyorlar" buyurması ve
bu şartı koşan kimseye muayyen olarak karşı gelip konuşmaması buna örnektir.
Çünkü bu şekilde maksat hem onun için hem başkası için hakkında kişiyi teşhir
etmeden ve onun aleyhine kötü söz söylemeden gerçekleşebilmektedir.
28. Hutbeler yüce
Allah'a layık olduğu şekli ile hamd ve sena ile başlar.
29. Hutbe esnasında yüce
Allah'a hamd ve senada bulunup Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e
salavat getirdikten sonra amma ba'du: imdi, bundan sonra demek müstehaptır.
Bunu söylemek Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hutbelerinde defalarca
tekerrür etmiştir, daha önce de birkaç yerde bunu açıklamış bulunuyoruz.
30. Münkerin ortadan
kaldırılmasında işi sıkı tutmak ve münkerin çirkinliğini ifade etmek hususunda
da işi ileriye götürmek uygundur. Allah en iyi bilendir.
(3756) Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Allah'ın şartı daha bir haktır"
buyurmasından denildiğine göre kastettiği yüce Allah'ın: "O taktirde onlar
dinde kardeşleriniz ve sizin azadlılarınız (mevaliniz)dir." (Ahzab, 5)
buyruğu ile yüce Allah'ın: "Rasul size neyi verdiyse onu alın" (Haşr,
7) buyruklarıdır. Kadı Iyaz dedi ki: Bana göre kasıt Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in: "Vela hakkı ancak hürriyete kavuşturana aittir"
buyruğudur.
"Seni Allah için
hürriyetine kavuşturmak isterse yapsın dediler" yani eğer o (Aişe
-r.anha-) bununla Allah'tan sevap kazanmak istiyor ise ve vela hakkının da
kendisine ait olmamasını kabul ediyorsa yapsın demektir.
(3758) "Her yıl bir
ukiyye olmak üzere" ilk rivayetteki bazı nüshalarda başına hemze
getirilmeksizin "vukiyye" diye bazılarında ise hemzeli olarak
"ukiyye" diye kaydedilmiştir. İkinci rivayette ise nüshaların
ittifakı ile elifsiz olarak "vukiyye" şeklindedir. Her ikisi de
doğrudur. İki ayrı söyleyiştir ama hemzenin sabit olması daha fasihtir. Hicaz
ukiyyesi ise kırk dirhemdir.
"Ben de ona kızdım.
O da Allah'a yemin olsun ki başka türlü olmaz dedi." Burada Allah'a yemin
olsun ki başka türlü olmaz" anlamındaki: (....) bazı nüshalarda: (.....):
o halde Allah'a yemin olsun ki olmaz şeklindedir. Nüshalarda bu, bu şekilde
olmakla birlikte muhaddislerin rivayetinde de (.....) bu şekilde (.....) med
ile ve (....) elif ile yazılıdır.
el-Mazeri ve ondan başka
dil bilginlerinin dediklerine göre bu iki şekil birer lahimdir. Doğrusu ise
(....) denilmesi olup (...) kasr ile (I,! ) de ise elif'in hazfi iledir. Dil
bilginleri: Bunun dışındaki şekiller hatadır demektedirler. Onların
açıklamalarına göre de bu benim yeminim budur anlamındadır. Hattabı ve
başkaları da aynı şekilde burada doğru şekil (.....) diye elifin hazf edilmesi
iledir. Ebu Zeyd en-Nahvil ve başkaları ise (....) de kasr ve med caizdir,
demektedir. Bununla birlikte hepsi ise (....) de elifin bulunmasını kabul etmezler
ve doğrusu (.....) dır derler. Çünkü bu şekilde elifli söyleyiş Arapların
kullanımında görülmemektedir diye açıklamışlardır. Ebu Hatim es-Sicistani dedi
ki: Yemin olarak (.....) diye gelmiştir. Araplar bunu hemze ile söylerler.
Kıyas ise bunu kullanmamayı gerektiriyor. Bu da: Allah'a yemin olsun ki hayır
benim hakkında yemin ettiğim budur demektir. Böylelikle yüce Allah'ın adını
(.....) arasında zikretmiş olmaktadır.
Berire'nin kocasının adı
mim harfi ötreli olarak "Muğis"dir. Allah en iyi ilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
4- VELA HAKKININ
SATILMASININ VE BAGIŞLANMASININ YASAK OLDUĞU BABI