SAHİH-İ MÜSLİM |
İTK |
2- KÖLENİN (BEDELİNİN
BİR KISMINI KAZANMASI İÇİN) ÇALIŞTIRILMASI BABI
3751-2/1- Bize Muhammed
b. el-Müsenna ve İbn Beşşar -lafız İbnu'l-Müsenna'ya ait olmak üzere- tahdis
edip dediler ki, bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be, Katade'den
tahdis etti, o en-Nadr b. Enes'den, o Beşir b. Nehık'den, o Ebu Hureyre'den, o
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den iki adamın ortak bir kölesini ikisinden
birisinin hürriyete kavuşturması hakkında "tazminat öder" buyurmuştur.
Diğer tahric: Buhari,
2491, 2504, 2526; Müslim, 4307-4310; Ebu Davud, 3934-3939; Tirmizi, 1348; İbn
Mace, 2527
3752-3/2- Bana Amr
en-Nakid de tahdis etti... en-Nadr b. Enes, Beşir b. Nehik'den, o Ebu
Hureyre'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu rivayet
etti: "Her kim bir köledeki payını azad ederse onun (kölelikten tamamen)
kurtulması şayet malı varsa onun malından gerçekleşir. Eğer malı yoksa köle'den
ona meşakket vermeyecek şekilde çalışması istenir. "
3753-4/3- Bunu bize Ali
b. Haşrem de tahdis etti, bize İsa -yani b. YunusSaid b. Ebu Arube'den bu isnad
ile tahdis etti ve şunları ekledi: "Eğer onun malı yoksa onun adına köleye
adaletli bir şekilde değer biçilir. Sonra da ona hürriyetini vermeyen kişinin
payı için -köleye ağır gelmeyecek işlerde- çalışması istenir."
3754- .. ./4- Bana Harun
b. Abdullah tahdis etti, bize Vehb b. Cerir tahdis etti, bize babam tahdis edip
dedi ki: Ben Katade'yi bu isnad ile İbn Ebu Arube'nin hadisi ile aynı manada
tahdis ederken dinledim ve ayrıca hadiste "onun adına adaletli bir şekilde
(köleye) değer biçilir" ibaresini de zikretti.
AÇIKLAMA: (3749)
"Her kim bir köledeki payına hürriyetini verirse ... " aksi taktirde
ondan hürriyetini verdiği kadarı hür olur. İbn Ömer'in hadisi bu şekildedir.
Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği hadiste (3751) Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) iki kişinin ortak olduğu köle hakkında birisi payına hürriyetini
verecek olursa ''tazminat öder" buyurduğunu zikretmektedir. Bir diğer
rivayette (3752) "her kim bir köledeki payına hürriyetini verirse onun
kurtuluşu ... meşakket vermeyecek bir şekilde çalışması istenir." Başka
bir rivayette "eğer onun malı yoksa köleye onun adına adaletli bir şekilde
değer biçilir çalışması istenir" denilmektedir.
Kadı Iyaz dedi ki: Burada
istisa, kölenin çalışmasının istenmesinin sözkonusu edilmesi hususunda raviler
arasında ihtilaf vardır. Darakutni dedi ki: Bu hadisi Şu'be ve Hişam,
Katade’DEN rivayet etmişlerdir. Her ikisi daha sağlam ravilerdir. Her ikisi de
hadiste kölenin çalışmasının istenmesini zikretmemektedirler. Hemmam da onlara
muvafakat etmiştir. O da kölenin çalışmasının istenmesini hadisten ayırmış, onu
Ebu Katade'nin bir görüşü olarak ifade etmiştir. Buhari de buna göre bu hadisi
rivayet etmiştir. Doğrusu da budur.
Darakutni dedi ki: Ebu
Bekir en-Neysaburi'yi: Hemmam'ın naklettiği ve zaptettiği rivayet ne kadar
güzeldir. O Katade'nin sözünü hadisten ayrı zikretmiştir. Kadı Iyaz dedi ki:
el-Asili, İbnu'l-Kassar ve başkaları dedi ki: Hadis-i şeriften kölenin
çalışmasının istenmesini ıskat eden, onu hadiste zikredenden daha evladır.
Çünkü bu ibare İbn Ömer'in rivayeti olarak gelen diğer hadislerde
bulunmamaktadır.
İbn Abdi'l-Berr dedi ki:
Kölenin çalıştırılmasını sözkonusu etmeyenler onu sözkonusu edenlerden daha
sağlamdır. Başkası ise şöyle demektedir: Bu hususta Said b. Ebu Arube'nin
Katade'den rivayetinde ihtilaf vardır. Bir seferinde bunu zikretmiş bir
seferinde zikretmemiştir. İşte bu, bu ifadenin -başkasının dediği gibi- hadisin
metninden olmadığına delildir. Kadı İyaz'ın açıklamaları buraya kadardır. Allah
en iyi bilendir.
İlim adamları der ki: Bu
hadiste istisa (kölenin çalışmasının istenmesi) şu demektir: Köle kazanç elde
etmekle ve çalışmakla mükellef tutulur. Ta ki diğer ortağın payının değerini
kazansın. Bunu ortağa ödediği taktirde tamamen hürriyetini elde eder. İstisayı
kabul edenlerin çoğunluğu bunu böylece açıklamışlardır. Bazıları ise
hürriyetini vermeyen efendisine köledeki payı kadarı ile hizmet eder
demektedir. Bu açıklamaya göre de hadisler birbirleri ile uyumlu bir şekilde
anlaşılmış olur.
"Ona meşakket
vermeyecek şekilde" yani ona zor gelecek, ağır gelecek işleri yapmakla
yükümlü tutulmaz.
Şıks (şin harfi kesreli
olarak) az ya da çok olsun pay demektir. Aynı zamanda buna ye harfi ziyadesi
ile "şakis" de denilir. Şin harfi kesreli olarak "şirk" de
denilir. Bu hadisten anlaşıldığına göre ortak bir köledeki payına hürriyetini
veren bir kimse adına eğer varlıklı ise kölenin geri kalan kısmına onun adına
adil bir şekilde değer biçilir. Köle ister müslüman, ister kafir olsun ortağı
ister müslüman ister kafir olsun, hürriyet verilen ister erkek köle ister
cariye olsun farketmez. Bu hususta ortağın da kölenin de payını hürriyetine
kavuşturanın da başka bir şey seçme hakları yoktur. Aksine hepsi bundan hoşlanmasa
dahi bu hüküm -yüce Allah'ın kölenin hürriyete kavuşmaktaki hakkına riayet
edilmesi için- uygulanır.
İlim adamlarının icma
ettiklerine göre payına hürriyetini veren kişinin payı o hürriyeti vermekle hür
olur. Bundan tek istisna Kadı Iyaz'ın Rabia'dan naklettiği şu görüşüdür: O dedi
ki: İster zengin ister fakir olsun payına hürriyetini verenin payı hür olmaz.
Ama bu bütün sahih hadislere ve icma'ya aykırı batıl bir görüştür. Diğer
ortağın payına gelince eğer hürriyet veren kişi varlıklı ise hükmünün ne
olacağı hususunda farklı altı görüş vardır:
1. Şafii mezhebinde sahih olup İbn Şubrume, Evzai, SeYri, İbn
Ebu Leyla, Ebu Yusuf, Muhammed b. el-Hasen, Ahmed b. Hanbel, İshak ve
Malikilerden bazılarının kabul ettiği görüş olup bu görüşe göre bizzat o hürriyete
kavuşturmakla hür olur ve ortağının payına onun adına hürriyete kavuşturduğu
gündeki değeri ile kıymet biçilir. Tamamının vela hakkı da hürriyetini verene
ait olur. Hürriyetini verdiği andan itibaren de miras ve başka hususlarda
hürlerin hükmüne tabi olur. Ortak olanın ise tıpkı onu öldürmesi halinde olduğu
gibi payının değerini istemekten başka bir hakkı yoktur. Bunlar der ki: Eğer
hürriyeti veren bundan sonra ödeme zorluğu çekecek olursa hürriyete kavuşturma
geçerliliğini sürdürür ve kıymeti onun zimmetinde borç olur. Ölürse
terikesinden alınır. Terikesi yoksa kıymeti artık boşa gider ve tamamının
hürriyete kavuşması devamlılık arz eder. Bu fakihler derler ki:
2.
Eğer diğer ortak
birincisinin hürriyete kavuşturmasından sonra kendi payına da hürriyetini verecek
olursa onun bu şekilde ona hürriyet vermesi anlamsız (lağv, boş) olur. Çünkü
esasen tamamı zaten hür olmuştur.
2. İkinci görüş köle
değeri ödenmedikçe hürriyetine kavuşmuş olmaz.
Bu da Maliki mezhebinin
meşhur görüşüdür. Zahiri mezhebi alimleri de böyle demiştir. Şafii'nin görüşü
de budur.
3. Ebu Hanife'nin görüşü
olup buna göre öbür ortak muhayyerdir. Arzu ederse değerinin yarısını kazanması
için kölenin çalışmasını ister. Arzu ederse kendi payına hürriyetini verir ve
vela ikisi arasında ortak bir hak olur. Dilerse de hürriyetini veren ilk ortağı
adına kendi payının değerini tespit eder. Sonra hürriyetini veren ilk ortak
diğer ortağına ödediği değer kadarı ile köleye rücu' edip (ona dönüp) bu
hususta onun çalışmasını ister. Bu durumda velanın tamamı ona (ilk olarak)
hürriyetini veren kişiye ait olur. Ayrıca Ebu Hanife der ki: Köle çalışması
istenen süre içerisinde bütün hükümleri itibari ile mükatep konumundadır.
4. Osman el-Betti'nin
görüşü olup buna göre payını hürriyete kavuşturana bir şey düşmez. Ancak
cariyenin cima için istenen güzel bir cariye olması hali müstesnadır. O durumda
bu cariyedeki payı dolayısı ile ortağının sebep olduğu zararının tazminatını
öder.
5. İbn Sirin'in
naklettiği görüş olup kölenin değeri beytül malden ödenir.
6. İshak b. Rahuye'den
nakledilen bir görüş olup bu hüküm cariyeler dışarıda olmak üzere erkek köleler
hakkındadır. Bu ise bütün ilim adamlarının kanaatine aykırı şaz bir görüştür.
Bundan önceki üç görüş
ise hadislerdeki sarih ifadelere aykırı ve tutarsız görüşlerdir. Bundan dolayı
bu görüşler sahiplerine red olunur.
Bütün bu hususlar payına
hürriyet veren kişinin varlıklı olması halindedir. Eğer payına hürriyetini
verdiği sırada fakir ise bu hususta da dört görüş sözkonusudur:
1. Malik, Şafii, Ahmed,
Ebu Ubeyd ve ona muvafakat edenlerin kabul ettiği görüştür: Buna göre hürriyete
kavuşmak yalnızca hürriyetini verenin payı hakkında geçerli olur ve bu şekilde
hürriyeti veren kişiden bir şey istenmez. Köleden çalışması da istenmez. Aksine
öbür ortağın payı önceki hali üzere o köle kalmaya devam eder. İbn Ömer'in
hadisi dolayısı ile Hicaz alimlerinin çoğunluğu böyle demişlerdir.
2. İkinci görüş ise İbn
Şubrume, Evzai, Ebu Hanife, İbn Ebi Leyla, diğer Kufeliler ile İshak'ın görüşü
olup buna göre diğer ortağın payı için kölenin ;alışması istenir.
Bu görüş sahipleri
kölenin kendisini hürriyete kavuşturana çalışmak sureti ile yaptığı ödemeleri
rücu' edip (kendi payını hürriyete kavuşturan ilk rtaktan) ödediğini alıp
almayacağı hususunda ihtilaf etmişlerdir. İbn Ebu Leyla, ona rücu edip
ödediğini alır demiştir. Ebu Hanife ve iki arkadaşı rücu' etmez demişlerdir.
Ayrıca Ebu Hanife'ye göre siaye (denilen çalıştırılma) süresi içerisinde
mükatep köle konumundadır. Diğerlerine göre ise sirayet sebebi ile hürdür (yani
bir bölümünün hürriyete kavuşturmasının etkisi ile geri kalan kısmı da hür
olur).
3. Üçüncü görüş ise
Züfer ile bazı Basralıların görüşüdür. Buna göre payını hürriyete kavuşturan
adına değer biçilir ve eğer imkanı elverişli ise (kalan) değeri öder.
4. Kadı Iyaz'ın bazı
ilim adamlarından naklettiği şu görüştür: Hürriyete kavuşturan kişi eğer eli
dar birisi ise kendi payındaki hürriyeti vermesi de geçersiz olur. Böylelikle
kölenin tamamı önceden olduğu gibi yine köle kalmaya devam eder. Bu ise batıl
bir görüştür.
Fakat bir kimse bir
kölenin tamamına malik olup onun bir kısmına hürriyetini verecek olursa istisa
(çalışmasının istenmesi) sözkonusu olmadan tamamı ile derhal hür olur. Şafii,
Malik, Ahmed ve bütün ilim adamlarının görüşü budur. Yalnız Ebu Hanife: Geri
kalan kısmının değerini kazanmak için efendisi için çalışması istenir. Fakat
arkadaşları bu hususta ona muhalefet etmiş ve cumhurun görüşünü kabul
etmişlerdir.
Kadı Iyaz'ın
naklettiğine göre Ebu Hanife'nin görüşü gibi Tavus, Rabia ve Hammad’DAN da
rivayet edilmiştir. Hasan’DAN da rivayetlerden biri böyledir. Zahir mezhebi
alimleri ile Şabi, Ubeydullah b. el-Hasen el-Guberi’DEN gelen rivayete göre ise
bir kimsenin kölesinden dilediği kısmını hürriyetine kavuşturma hakkı vardır.
Allah en iyi bilendir.
Kadı Iyaz dedi ki: İbn
Ömer'in rivayet ettiği hadiste (3749) "Aksi taktirde onun hürriyete
kavuşturduğu kısım köleden hür olur" sözünün zahirinden anlaşıldığı üzere
bu da Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in buyruklarının bir kısmıdır. Malik
ile Ubeydullah el-Umeri de bunu böylece rivayet ederek Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in önceki sözlerine bitiştirmiş ve onun söylediği sözÜr. bir kısmı
olarak zikretmişlerdir. Bunu Eyyub da Nafi’DEN rivayet etmiş ve şöyle demiştir:
Nafi dedi ki: Aksi taktirde ondan hürriyetine kavuşturduğu kısım hürriyetine
kavuşmuş olur deyip bunu hadisten ayrı bir ifade olarak zikretmiş ve Nafi'in
sözü diye ifade etmiştir. Eyyub da bir seferinde: Ben, bu, hadister. midir
yoksa Nafi'in söylediği bir şey midir bilmiyorum demiştir.
İşte bu rivayet sebebi
ile İbn Vaddah şöyle demiştir: Bu Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
sözünden değildir. Kadı Iyaz da şöyle demektedir: Malik VE Ubeydullah
el-Umeri'nin söyledikleri daha önceliklidir diyerek bunu iyi bulduğunu ifade
etmiştir. Üstelik Malik ve Ubeydullah Nafi'den gelen rivayetle; hususunda bu
alanın ehil alimlerine göre Eyyub'dan daha sağlamdır. Üstelik Eyyub az önce
zikrettiğimiz gibi de bu hususta şüphe etmiştir. (Kadı devamla) dedi ki: Bunu
Yahya b. Said de Nafi'den rivayet etmiş bulunmaktadır. Burada ayrıca dedi ki:
Aksi taktirde yaptığı caiz olur. Böyle diyerek rivayeti mana olarak zikretmiş
olmaktadır. İşte bütün bunlar kölenin istisa edileceği (kalan kısmının değerini
kazanmak için çalışmasının isteneceğil görüşünü kabul edenlerin kanaatini
reddetmektedir. Allah en iyi bilendir.
"Adaletli bir
şekilde" fazlasız ve eksiksiz olarak ona değer biçilir demektir.
Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
3- VELA HAKKI
ANCAK HÜRRİYETİ VEREN KİMSEYE AİTTİR BABI