SAHİH-İ MÜSLİM |
TALAK |
(9) باب
وجوب الإحداد
في عدة
الوفاة،
وتحريمه في غير
ذلك، إلا
ثلاثة أيام
9- VEFATTAN DOLAYI BEKLENEN
İDDETTE İHDAD (BİR ÇEŞİT YAS)IN VÜCUBU VE BUNDAN BAŞKASI DOLAYISI İLE -ÜÇ
GÜNDEN FAZLASINDA- HARAM OLDUĞU BABI
Dil bilginleri der ki: İhdad ve hidad alıkoymak,
engellemek anlamındaki "had" den türemiştir. Çünkü ihdad ile mükellef olan kadının süslenmesi ve güzel koku
sürünmesi yasaktır. Kadının bu şekilde yas tutma durumunu anlatmak için ehaddet ve haddet şekilleri
kullanılabilir. Cumhur böyle demiştir. Asmai dedi ki:
Bu ancak rubai olarak ehaddet olarak kullanılır.
Kadının yas halini anlatmak için "had" denilir, "hadde"
denilmez.
Şer'i bir terim olarak ihdad, güzel koku sürünmeyi ve süslenmeyi terk etmek
demektir. Bunun fıkıh kitaplarında meşhur açıklamaları vardır.
58 - (1486) وحدثنا
يحيى بن يحيى.
قال: قرأت على
مالك عن عبدالله
بن أبي بكر،
عن حميد بن
نافع، عن زينب
بنت أبي سلمة؛
أنها أخبرته
هذه الأحاديث
الثلاثة. قال:
قالت زينب: دخلت
على أم حبيبة
زوج النبي صلى
الله عليه وسلم،
حين توفي
أبوها أبو
سفيان. فدعت
أم حبيبة بطيب
فيه
صفرة. خلوق أو
غيره. فدهنت
منه جارية. ثم
مست بعارضيها.
ثم قالت:
والله ! ما لي
بالطيب من حاجة.
غير أني سمعت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يقول،
على المنبر:
"لا
يحل لامرأة
تؤمن بالله
واليوم
الآخر، تحد على
ميت فوق ثلاث،
إلا على زوج،
أربعة أشهر وعشرا"
3709-5811- Bize Yahya b. Yahya da tahdis
edip dedi ki: Malik'e, Abdullah b. Ebu Bekir'den
rivayetini okudum, o Humeyd b. Nafi'den,
o Ebu Seleme'nin kızı Zeyneb'den rivayet ettiğine göre kendisine şu üç hadisi
haber vermiştir: (Humeyd) dedi ki: Zeyneb dedi ki: Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Um Habibe'nin babası Ebu Süfyan vefat ettiğinde yanına
girdim. Um Habibe içinde safran, güzel kokular (haluk) ya da başkalarının
bulunduğu hoş kokuların getirilmesini istedi. O hoş kokulardan bir kıza sürdü,
sonra kendisi de yanaklarına koydu. Sonra da: Allah'a yemin ederim ki güzel kokuya
ihtiyacım yok. Şu kadar var ki Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i
minber üzerinde şöyle buyururken dinledim, dedi: "Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kadına üç günden fazla herhangi
bir ölü için yas tutması helal değildir. Kocası için tuttuğu yas olan dört ay
on gün müstesnadır."
(1487) قالت
زينب: ثم دخلت
على زينب بنت
جحش حين توفي أخوها.
فدعت بطيب
فمست منه. ثم
قالت: والله !
ما لي بالطيب
من حاجة. غير
أني سمعت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يقول، على المنبر
:"لا
يحل لامرأة
تؤمن بالله
واليوم
الآخر، تحد على
ميت فوق ثلاث،
إلا على زوج،،
أربعة أشهر وعشرا".
Zeyneb dedi ki: Sonra kardeşi vefat ettiği zaman Cahş kızı Zeyneb'in yanına
gittim. O da güzel koku getirilmesini istedi ve ondan bir miktar süründü. Sonra
dedi ki: Allah'a yemin ederim benim güzel kokuya bir ihtiyacım yok. Ancak Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i minber üzerinde şöyle buyururken dinledim:
''Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kadının üç
günden fazla bir ölü için yas tutması helal değildir. Kocası için dört ayan gün
müstesnadır. "
(1488) قالت
زينب: سمعت
أمي، أم سلمة
تقول: جاءت
امرأة إلى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. فقالت:
يا رسول الله !
إن ابنتي توفي
عنها زوجها.
وقد اشتكت
عينها. أفنكحلها
؟ فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "لا"
(مرتين أو
ثلاثا. كل ذلك
يقول: لا]. ثم قال
: "إنما هي
أربعة أشهر
وعشر. وقد
كانت إحداكن
في الجاهلية
ترمي بالبعرة
على رأس الحول".
Zeyneb dedi ki: Annem Um Seleme'yi de
şöyle derken dinledim: Bir kadın Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e
gelerek dedi ki: Ey Allah'ın Rasulü! Kızımın kocası
vefat etti. Gözlerinden rahatsızlandı, ona sürme çekebilir miyiz? Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hayır" buyurdu. İki ya da üç defa
(sordu). Her birisinde: "Hayır" buyurdu. Sonra: "Hepsi, dört ay
on gündür. Halbuki cahiliye döneminde sizden biriniz
sene tamamlanınca tezek atıyordu" buyurdu.
(1489) قال
حميد: قلت
لزينب: وما
ترمي بالبعرة
على رأس الحول
؟ فقالت زينب:
كانت المرأة،
إذا توفي عنها
زوجها، دخلت
حفشا، ولبست
شر ثيابها، ولم
تمس طيبا ولا شيئا،
حتى تمر بها
سنة. ثم تؤتي
بدابة، حمار
أو شاة أو
طير، فتفتض
به. فقلما
تفتض بشيء إلا
مات. ثم تخرج
فتعطي بعرة فترمي
بها. ثم
تراجع، بعد،
ما شاءت من
طيب أو غيره.
Humeyd dedi ki: Zeyneb'e, sene
tamamlanınca tezek atıyordu, ne demektir? dedim. Zeyneb
dedi ki: (Cahiliye döneminde) kadının kocası öldü mü alçak küçük bir kümes gibi
bir yere girerdi. En kötü elbiselerini giyerdi. Elini güzel kokuya da başka bir
şeye de sürmezdi. Sonra üzerinden bir sene geçince ona bir eşek, bir koyun ya
da bir kuş getirilir ve ön tarafını onunla silerdi. Onunla ön tarafını silip de
ölmeye n bir şeye pek az rastlanırdı. Sonra dışarı çıkar ona bir tezek verilir
ve onu atardı. Bundan sonra artık güzel koku ya da başka her neyse dilediğine
döner (kullanır}dı.
Diğer tahric: Buhari, 1280, 1281, 1282,
5334, 5335, 5336, 5338, 5345, 5706; Ebu Davud, 2299; Tirmizi, 1195, 1196,
1197; Nesai, 3500, 3501, 3502, 3527, 3533, 3534,
3535, 3540, 3541,3542,3543; İbn Mace,
2084
AÇIKLAMA: "Allah'a
ve ahiret gününe iman eden bir kadının ... " Bu
hadiste kocasının vefatı dolayısıyla iddet bekleyen
kadının ihdadının vacip olduğuna delil vardır. Bu da
her ne kadar teferruatında ihtilaf edilmiş ise de genel olarak üzerinde icma olunmuş bir husustur. Kendisi ile zifafa ister
girilmiş olsun ister girilmemiş olsun ister yaşı küçük ister büyük ister bakire
ister dul, ister hür ister cariye, ister müslüman
ister kafir olsun vefat dolayısı ile iddet bekleyen
her kadına ihdad vaciptir. Şafii'nin ve cumhurun
görüşü budur. Ebu Hanife ve ondan başka diğer Kufeliler, Ebu Sevr ve
Malikilerden bazı fakihler ise kitap ehlinden olan zevceye ihdad
vacip değildir, aksine bu yalnızca müslüman kadına
ait özel bir yükümlülüktür. Çünkü Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kadına ... " buyurarak
bunun mümin bir kadının özelliği olduğunu göstermiştir.
Cumhurun delili ise
şudur: Çünkü şeriat koyucunun hitabına muhatab olan,
ondan yararlanan ve ona itaat edecek olan mümindir. Bundan dolayı mümin kaydı
ile sözkonusu edilmiştir.
Yine Ebu
Hanife'nin dediğine göre küçük için de ihdad
yükümlülüğü yoktur, cariye zevce hakkında da bu yükümlülük yoktur.
Um Veled
(efendisinden çocuğu olmuş cariye}nin de, cariyenin
de efendilerinin vefat etmesi dolayısı ile ihdadla
yükümlü olmadığı, aynı şekilde ric'i talak ile
boşanmış zevcenin de böyle bir yükümlülüğünün bulunmadığını icma
ile kabul etmiş olmakla birlikte üç talak ile boşanmış kadın hakkında ihtilaf
etmişlerdir. Ata, Rabia, Malik, Leys, Şafii ve İbnu'l-Munzir, bunun ihdad yükümlülüğü yoktur derken, el-Hakem, Ebu Hanife, Kufeliler, Ebu Sevr ve Ebu Ubeyd ihdadla yükümlüdür demişlerdir. Aynı zamanda bu Şafii'nin
de zayıf bir görüşüdür. Kadı Iyaz, Hasan-ı Basri'den, boşanmış ve kocası vefat eden kadına ihdad icap etmez dediğini nakletmektedir ki bu şaz ve garib bir görüştür.
Üç talak ile boşanmış
kadın hakkında ihdad yükümlülüğü olmadığını
söyleyenlerin delili Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Ölen kişi için
müstesna" buyurarak başkası hakkında haram olduğunu belirttikten sonra bu
şekildeki bir ihdadı ölüye özel olarak sözkonusu etmiştir.
Kadı Iyaz
dedi ki: Kocası vefat etmiş kadın hakkında ihdadın
vacip olduğu hükmü -hadisin lafzında vücuba delil bir
ifade bulunmamakla birliktehadisi bu şekilde
ittifakla yorumlayışlarından anlaşılmaktadır. Her ne kadar vücub
ifade eden bir lafız yoksa da onlar vücub ifade
ettiğini ittifakla kabul etmelerinin yanında ayrıca Um Seleme'nin
ve Um Atiye'nin rivayet ettikleri sürmenin, güzel
kokunun ve güzel elbisenin giyinmesini ihdad yapmakta
olan kadına yasaklayışından da çıkarmışlardır. Allah en iyi bilendir.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Dört ay on gün" buyruğundan kasıt
ise geceli gündüzlü on gündür.
Bizim de genel olarak
ilim adamlarının da görüşü budur. Bundan Yahya b. Ebu
Kesir ve Evzai'den nakledilen şu görüş müstesnadır:
Kasıt dört ay on gecedir. Artık onuncu günü helal olur. Bize ve cumhura göre
ise onbirinci günün gecesi girmeden helal olmaz. Şunu
da belirtelim ki bize göre dört ay ve on gün kaydı iddet
bekleyen kadınların çoğunlukla aylar hesabı ile iddet
yapmalarından dolayı sözkonusu edilmiştir. Şayet bu
durumda iddeti beklemesi gereken kadın hamile ise
onun iddeti hamileliği ile sınırlıdır. Artık doğumunu
yapıncaya kadar iddeti boyunca o ihdad
yapmak zorundadır. Bu müddet ister kısa ister uzun olsun. Doğum yaptıktan sonra
artık ihdad sözkonusu
olmaz.
Bazı ilim adamları ise:
Dört ay on günden sonra ihdad yapmakla yükümlü
değildir, isterse doğum yapmasın demişlerdir. Allah en iyi bilendir.
ilim adamları der ki:
Talak iddetinde değil de vefat iddetinde
ihdadın vacip oluş hikmeti şudur: Süslenmek ve güzel
koku sürünmek nikaha çağırır ve nikahın içine düşürür. Kendisine bunlar
yasaklanarak bu nikahlanmaktan alıkoyucu olsun istenmiştir. Çünkü koca ölmüş
bulunuyor. O kendisinden dolayı iddet bekleyen
kadının nikahını engelleyemez, o kadını nikahlayacak olacak kişi de onun
hakkına riayet etmez. Yaşayan ve karısını boşamış kimsenin aksine ondan
korkmaz. Çünkü boşamış kocanın varlığı ile ayrıca bir başka engelleyiciye
ihtiyaç kalınmaz. işte bu illet sebebi ile kocası vefat etmiş kadının iddet beklemesi kap etmiştir. isterse onunla gerdeğe
girilmemiş olsun. Bu ise boşamaktan farklı bir haldir. işte iddetin
vacip kılınması sureti ile ölen kişinin hakkı korunup desteklenmiş ve bu süre
de dört ay on gün olarak tespit edilmiştir. Çünkü eğer kadın gebe ise bu süre
zarfında çocuğa ruh üflenir. On gün ise bir ihtiyattır. Bu süre zarfında çocuk
annesinin karnında hareket etmeye başlar. İlim adamları devamla derler ki: Bu
iş kadınların bu usustaki güvenilir kanaatlerine
bırakılmamış ve talakta olduğu gibi kurlar ile hesab
edilmemiştir. Buna sebep ise sözünü ettiğimiz ölü adına ihtiyattır. iğer taraftan yaşça küçük zevceler az rastlanıldığından
ötürü onlar da iddetin ve ihdadın
vücubunun hükmü bakımından çoğunlukla
rastlanılanların hükmüne tabi tutulmuşlardır.
"Um Habibe, içinde
sarı renk karışık kokular ya da başka kokuların bulunduğu bir koku
getirilmesini istedi." Yani sarı renkli bir koku getirilmesini 'stedi. Bu getirdiği koku ise haluk (denilen karışımı yahut
başka kokulardır. Çünkü hı harfi fethalı "haluk" koku karışımına
denilir.
"Yanaklarına
sürdü." Yanaklar çenenin üstü, kulakların altı olan yüzün iki yanıdır.
Bunu yapmasının sebebi ise ihdad şeklini ortadan
kaldırmaktır. "m Habibe'nin bu yaptığı ile birlikte zikredilen Zeyneb'in yaptığını gösteren '""ladiste kocadan başkaları için üç gün ve daha aşağı süre ihdadın (yasın) caiz olduğuna delalet etmektedir.
"Gözünden
rahatsızlanmıştı." Bu hadiste "ayn:
göz" kelimesi nun harfi merfu
olarak kaydedilmiştir. Bazı asıl nüshalarda ise tesniye
olarak elif ile ''aynaha: gözleri" şeklindedir.
"Ona sürmeçekelim mi dedi, Hayır buyurdu." Bu hadis ile
bundan sonra zikredilen Um Atiye hadisinde Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in:
"Sürme çekmesin" buyruğu ister gerek duysun, ister duymasın ihdadda bulunan kadına sürme çekmenin haram olduğuna
delildir. Muvatta ve başka kaynaklardaki Um Seleme'nin rivayet ettiği hadiste: "Onu geceleyin sür,
gündüzün sil'' buyurulmaktadır. Bu hadislerin bir
arada cem ve telif şekli de şöyledir: Eğer sürmeye ihtiyacı yoksa onu
kullanması helal değildir. Şayet ihtiyacı varsa gündüzün caiz değil ama
geceleyin caizdir. Bununla birlikte daha uygunu bunu tamamen terk etmektir.
Şayet sürme kullanırsa gündüzün onu silmelidir. O halde izin veren hadiste
geceleyin sürme kullanılacak olursa haram olmadığını beyan etmektedir.
Yasaklayıcı hadis de ihtiyaç bulunmaması hali ha&ında
yorumlanır. Gözünden rahatsızlanıp da sürmemesini söylediği kadın ile ilgili
hadis ise bu yasağın tenzih bildirdiği şeklinde yorumlanır. Bazıları ise göze
zarar geleceği muhakkak değildi diye yorumlamışlardır.
İlim adamları ihdad halinde olan kadının sürme çekmesinin hükmü konusunda
ihtilaf etmişlerdir. Salim b. Abdullah, Süleyman b. Yesar
ve kendisinden gelen bir rivayete göre Malik, eğer gözüne zarar geleceğinden
korkarsa güzel koku ihtiva etmeyen sürme kullanması caizdir demişlerdir.
Bazıları ihtiyaç halinde, içinde güzel koku bulunsa dahi bunu caiz kabul
etmişlerdir. Mezhebimiz ise ihtiyaç duyulması halinde içinde güzel koku
bulunmayan sürmenin geceleyin kullanılması caizdir.
"Hepsi dört ay on
gündür ... Sene başında tezeği atardı." Yani siz kadınlar bu iddeti ve iddet süresi içerisinde
sürmenin yasaklanmasını çok görmeyin. Bu kısa bir süredir. Sizin bu
yükümlülüğünüz de hafifletilmiş ve önceleri bir yıl iken dört ay on güne
indirilmiştir. Bu da bir yıl iddet beklemenin nesh edildiğini açıkça ortaya koymaktadır ki bu da Bakara
Suresi'nde ilgili ayette sözü geçen bir yıl süre ile iddet
beklemenin nesh edilmiş olduğunu açıkça ifade
etmektedir. Sene sonunda tezeği atmasına gelince bunu hadiste açıklamış
bulunmaktadır. Bazı ilim adamları da anlamının şu olduğunu söylemişlerdir:
O iddeti
atar ve iddetten çıkmış olur. Tıpkı bu tezekten
ayrılması ve onu atması gibi. Bazıları da: Bu onun bu yaplığının
bir yıl boyunca iddete sabredip en kötü elbiseleri
giymeye katlanmasının, küçücük bir evde kalmasının, kocanın hakkına ve onun bu
hakkına riayet edilmesi gereğine nisbetle şu tezeği
atmak ne kadar önemsizse öylece önemsiz olduğuna işarettir demişlerdir.
"Kümes gibi bir eve
girerdi." Hifş, ha harfi kesreli olup fe harfi sakindir. Küçük, değersiz, tavanı alçak ev
demektir.
"Sonra eşek, koyun
ya da kuş gibi canlı bir hayvan getirilir ve onunla temizlenir." Burada
"teftadlu" lafzı bütün nüshalarda bu
şekilde fe ve dat harfleri
iledir. İbn Kuteybe dedi
ki: Hicazlılara bu kelimenin ne anlama geldiğini sordum. Onların bana anlattıklarına
göre iddet bekleyen kadın yıkanmaz, eli suya değmez, lımaklarını kesmezdi. Bir yıl geçtikten sonra en çirkin bir
görünüşle dışarı çıkar sonra içinde bulunduğu bu iddet
halini önünü kendisi ile sildiği bir kuş ile kırar, kaldırırdı. O kuşla önünü
sildikten sonra onu atardı. Kendisi ile silindiği bu canlı hemen hemen yaşamazdı. Malik dedi ki:
Bu derisini ona silerdi
demektir. İbn Vehb ise
elini onun üzerine ya da sırtınna silerdi demektir
demiştir. Bunun onunla silinir sonra ifdidat yapardı
yani guslederdi anlamında olduğu da söylenmiştir. Çünkü ifdidat
temizlenmek ve bir gümüş parçası gibi beyaz ve temiz hale gelinceye kadar
kirleri gidermek için tatlı su ile yıkanmaya denilir. Ahfeş
dedi ki: Bu temizlenir ve pisliklerden arınır anlamındadır. Bu ifade temizliği
ve beyazlığı itibari ile gümüşe benzetilerek kullanılmışlır.
el-Hevrevi'nin zikrettiği üzere el-Ezheri dedi ki: Şafii bunu "kabz"
den alınmış bir kelime olarak kaf ve sad ile "tekbusu" diye
rivayet etmiştir ki bu da parmak uçları ile tutmak demektir.
59 - (1486) وحدثنا
محمد بن
المثنى. حدثنا
محمد بن جعفر.
حدثنا شعبة عن
حميد بن نافع.
قال: سمعت
زينب بنت أم
سلمة قالت:
توفي حميم لأم
حبيبة. فدعت
بصفرة فمسحته
بذراعيها.
وقالت: إنما
أصنع هذا، لأني
سمعت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يقول :"لا
يحل لامرأة
تؤمن بالله
واليوم
الآخر، أن تحد
فوق ثلاث، إلا
على زوج،
أربعة أشهر
وعشرا".
3710-59/2- Bize Muhammed
b. el-Müsenna da tahdis
etti, bana Hammed b. Cafer tahdis
etti, bize Şu'be, Humeyd b.
Nafi'den şöyle dediğini tahdis
etti: Um Seleme'yi şöyle derken dinledim: Um
Habibe'nin bir yakını vefat etmişti. Sonra sarı renkli (bir hoş koku) istedi.
Onu kollarına sürdü ve şunları söyledi: Bunu yapmamın sebebi ancak Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken dinlemiş olmamdır: "Allah'a
ve ahiret gününe iman eden bir kadının üç günden
fazla yas tutması helal değildir. Kocası için dört ay on gün müstesna."
(1488 / 1487) وحدثته
زينب عن أمها.
وعن زينب زوج
النبي صلى الله
عليه وسلم، أو
عن امرأة من
بعض أزواج النبي
صلى الله عليه
وسلم.
Zeyneb bunu annesinden, Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Zeyneb’den
yahut Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
zevcelerinden birisinden de tahdis etmiştir.
60 - (1488) وحدثنا
محمد بن
المثنى. حدثنا
محمد بن جعفر.
حدثنا شعبة عن
حميد بن نافع.
قال: سمعت
زينب بنت أم
سلمة تحدث عن
أمها ؛ أن
امرأة توفي
زوجها. فخافوا
على عينها.
فأتوا النبي
صلى الله عليه
وسلم،
فأستأذنوه في
الكحل. فقال
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
:"قد
كانت إحداكن
تكون في شر
بيتها في
أحلاسها (أو
في شر أحلاسها
في بيتها)
حولا. فإذا مر
كلب رمت ببعرة
فخرجت أفلا
أربعة أشهر
وعشرا".
3711-60/3- Bize Muhammed
b. el-Müsenna da tahdis
etti, bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be, Humeyd b. Nafi'den şöyle dediğini tahdis
etti. Um Seleme'nin kızı Zeyneb'i
annesinden şunu tahdis ederken dinledim: Bir kadının
kocası vefat etmişti. Gözü için korktular. Bu sebeple Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'e gelerek sürme kullanmak hususunda
ondan izin istediler. Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) de: "Sizden biriniz en kötü
evinde, en kötü elbiseleri ile -yahut en kötü elbiseleri ile kendi evinde- bir
sene kalırdı. Bir köpek geçtimi bir tezek atıp dışarı
çıkardı. Bu hepsi dört ay on gün değil mi?" buyurdu.
AÇIKLAMA: "En
kötü elbiseleri ... " Ehlas, diğer rivayette de
belirtileceği gibi en kötü elbiseler demektir. Deve ve diğer binekler üzerine
konulan hils (çul)dan alınmıştır ki bu da onların
sırtlarına konulan yünden (çullar) şeylerdir.
(1488) وحدثنا
عبيدالله بن
معاذ. حدثنا
أبي. حدثنا شعبة
عن حميد بن
نافع،
بالحديثين
جميعا: حديث
أم سلمة في
الكحل. وحديث
أم سلمة وأخرى
من أزواج النبي
صلى الله عليه
وسلم. غير أنه
لم تسمها زينب.
نحو حديث محمد
بن جعفر.
3712- .. ./4- Bize Ubeydullah b. Muaz da tahdis etti, bize babam tahdis
etti, bize Şu'be, Humeyd b.
NMi'den her iki hadisi de birlikte yani Um Seleme'nin sürme ile ilgili hadisini ve Um Seleme'nin ve Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in zevcelerinden bir diğerinin
hadisini rivayet etti, şu kadar var ki Zeyneb onun
ismini vermedi. Bu hadisi Muhammed b. Cafer'in rivayetine yakın olarak
zikretti.
61 - (1488 / 1486) وحدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة
وعمرو الناقد.
قالا: حدثنا
يزيد بن
هارون. أخبرنا
يحيى بن سعيد
عن حميد ابن
نافع ؛ أنه
سمع زينب بنت
أبي سلمة تحدث
عن أم سلمة
وأم حبيبة.
تذكران أن
امرأة أتت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. فذكرت
له أن بنتا
لها توفي عنها
زوجها. فاشتكت
عينها فهي
تريد أن
تكحلها فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم:
"قد
كانت إحداكن
ترمي بالبعرة
عند رأس
الحول. وإنما
هي أربعة أشهر
وعشرا".
3713-61/5- Bize Ebu Bekr b. Ebu
Şeybe ve Amr en-Nakid de tahdis edip dedi ki:
Bize Yezid b. Harun tahdis
etti, bize Yahya b. Said, Humeyd
b. NMi'den haber verdiğine göre o Ebu
Seleme'nin kızı Zeyneb'i Um
Seleme ve Um Habibe'den tahdis ederken dinledi. Um
Seleme ile Um Habibe'nin zikrettiklerine göre bir kadın Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e
gelerek ona kocası vefat etmiş bir kızının olduğunu ve bunun gözlerinden
rahatsızlanıp ona sürme çekmek istediğini söyleyince Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem):
''Sizden biriniz sene sonunda bir tezek atardı. Halbuki o (bu iddet) dört ay on günden ibarettir.'' buyurdu.
62 - (1486) وحدثنا
عمرو الناقد
وابن أبي عمر
(واللفظ لعمرو).
حدثنا سفيان
بن عيينة عن
أيوب بن موسى،
عن حميد بن
نافع، عن زينب
بنت أبي سلمة.
قالت: لما أتى
أم حبيبة نعي
أبي سفيان،
دعت، في اليوم
الثالث،
بصفرة. فمسحت
به ذراعيها
وعارضيها.
وقالت: كنت عن
هذا غنية.
سمعت النبي
صلى الله عليه
وسلم يقول
:"لا
يحل لامرأة
تؤمن بالله
واليوم
الآخر، أن تحد
فوق ثلاث، إلا
على زوج.
فإنها تحد عليه
أربعة أشهر
وعشرا".
3714-62/6- Bize Amr en-Nakid ve İbn Ebu Ömer -Iafız
Amr'a ait olmak üzere- de tahdis
etti, bize Süfyan b. Uyeyne,
Eyyub b. Musa'dan tahdis
etti, o Humeyd b. Nafi'den,
o Ebu Seleme'nin kızı Zeyneb'den şöyle dediğini rivayet etti: Um Habibe'ye Ebu Süfyan'ın vefat haberi
gelince üçüncü günde bir sarı {koku} getirilmesini istedi, ondan kollarına ve
yanaklarına sürüp dedi ki: Benim buna ihtiyacım yoktu, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem}'i
şöyle buyururken dinledim: ''Allah'a ve ahiret gününe
iman eden bir kadına koca dışında herhangi bir kimse için üç günden fazla yas
tutması helal değildir. O vefat eden kocası ise onun için dört ay on gün yas
tutar. "
63 - (1490) وحدثنا
يحيى بن يحيى
وقتيبة وابن
رمح عن الليث
بن سعد، عن
نافع ؛ أن
صفية بنت أبي
عبيد حدثته عن
حفصة، أو عن
عائشة، أو عن
كلتيهما ؛ أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال:
"لا
يحل لامرأة
تؤمن بالله
واليوم الآخر
(أو تؤمن
بالله ورسوله)
أن تحد على
ميت فوق ثلاثة
أيام، إلا على
زوجها".
3715-6317- Bana Yahya b.
Yahya, Kuteybe ve İbn Rumh da Leys b. Sa'd'dan tahdis etti, onun Nafi'den rivayet ettiğine göre Ebu
Ubeyd'in kızı Safiyye kendisine Hafsa'dan
yahut Aişe’DEN ya da her ikisinden tahdis ettiği üzere Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu
ki: ''Allah'a ve ahiret gününe iman eden -yahutAllah'a ve Rasulü'ne iman
eden- bir kadının, kocası için olması müstesna bir ölüye üç günden fazla yas
tutması helal değildir. "
Diğer tahric: Safiyye'nin Aişe'den rivayetini yalnız Müslim rivayet etmiştir Safiyye'nin Hafsa'dan rivayetini,
Nesai, 3503; İbn Mace, 2086;
(1490) وحدثناه
شيبان بن
فروخ. حدثنا
عبدالعزيز
(يعني ابن
مسلم). حدثنا
عبدالله بن
دينار. عن
نافع. بإسناد
حديث الليث.
مثل روايته.
3716- .. ./8- Bunu bize Şeyban b. Ferruh da tahdis etti,
bize Abdulaziz -yani b. Müslim- tahdis
etti, bize Abdullah b. Dinar, Nafi'den, Leys'in hadisinin isnadı ile ve onun rivayeti gibi tahdis etti.
64 - (1490) وحدثناه
أبو غسان
المسمعي
ومحمد بن
المثنى. قالا:
حدثنا
عبدالوهاب.
قال: سمعت
يحيى بن سعيد
يقول: سمعت
نافعا يحدث عن
صفية بنت أبي
عبيد ؛ أنها
سمعت حفصة بنت
عمر، زوج
النبي صلى
الله عليه وسلم
تحدث عن النبي
صلى الله عليه
وسلم. بمثل
حديث الليث
وابن دينار.
وزاد "فإنها
تحد عليه
أربعة أشهر
وعشرا".
3717-64/9- Bunu bize Ebu Gassan el-Mismai
ve Muhammed b. el-Müsenna da tahdis
edip dedi ki: Bize Abdülvehhab tahdis
edip dedi ki: Yahya b. Said'i şöyle derken dinledim, Nafi'i, Ebu Ubeyd'in kızı Safiyye'den şunu tahdis ederken
dinledim: O, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Ömer kızı Hafsa'yı
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
'den Leys ve İbn Dinar'ın
hadisinin aynısını tahdis ederken dinlemiş ve ayrıca:
"o, onun için (kocası için) dört ay on gün yas tutar" ibaresini
eklemiştir.
(1490) وحدثنا
أبو الربيع.
حدثنا حماد عن
أيوب. ح وحدثنا
ابن نمير.
حدثنا أبي.
حدثنا
عبيدالله. جميعا
عن نافع، عن
صفية بنت أبي
عبيد،، عن بعض
أزواج النبي
صلى الله عليه
وسلم، عن
النبي صلى الله
عليه وسلم.
بمعنى حديثهم.
3718- .. ./10- Bize Ebu Rabi'de tahdis
etti, bize Hammad, Eyyub'dan
tahdis etti, (H.) Bize İbn Numeyr de tahdis etti, bize babam
tahdis etti, bize Ubeydullah
tahdis etti, hepsi Nafi'den,
o Ebu Ubeyd'in kızı Safiyye'den,
o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
zevcelerinden birinden, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den diye öncekilerin hadisi ile aynı manada rivayet
etti.
65 - (1491) وحدثنا
يحيى بن يحيى
وأبو بكر بن
أبي شيبة
وعمرو الناقد
وزهير بن حرب
(واللفظ
ليحيى) (قال
يحيى: أخبرنا.
وقال الآخرون:
حدثنا سفيان بن
عيينة) عن
الزهري، عن
عروة، عن
عائشة، عن النبي
صلى الله عليه
وسلم. قال:
"لا
يحل لامرأة
تؤمن بالله
واليوم
الآخر، أن تحد
على ميت فوق
ثلاث، إلا على
زوجها".
3719-65/11- Bize Yahya
b. Yahya, Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, Amr
en-Nakid ve Zuheyr b. Harb -lafız Yahya'ya ait olmak üzere- tahdis
etti. Yahya, bize Süfyan b. Uyeyne,
ez-Zühr!'den haber verdi derken diğerleri tahdis etti dedi. O Urve'den, o Aişe'den, o Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'den: ''Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kadının kocası için olması
müstesna herhangi bir ölü için üç günden fazla yas tutması helal değildir"
buyurduğunu rivayet etti.
Diğer tahric: İbn Mace,
2085
66 - (938) وحدثنا
حسن بن
الربيع. حدثنا
ابن إدريس عن
هشام، عن
حفصة، عن أم
عطية ؛ أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال :"لا
تحد امرأة على
ميت فوق ثلاث.
إلا على زوج،
أربعة أشهر
وعشرا. ولا تلبس
ثوبا مصبوغا
إلا ثوب عصب.
ولا
تكتحل. ولا تمس
طيبا. إلا إذا
طهرت، نبذة من
قسط أو أظفار".
3720-66/12- Bize Hasan
b. er-Rabi'de tahdis etti,
bize İbn İdris, Hişam’dan tahdis etti, o Hafsa'dan, o Um Atiyye’DEN rivayet ettiğine göre Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Hiçbir kadın kocası dışında herhangi bir ölü için üç günden fazla yas
tutmaz. Kocası için de dört ay on gün yas tutar. (Yemen işi) asp türü elbise dışında boyalı bir elbise giymez, sürme
çekmez, güzel kokuya el sürmez. Ancak temizlendikten sonra bir parça kust ya da esfar alır. "
Diğer tahric: Buhari, 313, 5342; Ebu Davud, 2302, 2303; Nesai, 3536; İbn Mace, 2087;
AÇIKLAMA: ''Asb türü elbise dışında boyalı bir elbise giyinmez. " Asb; Yemen işi çizgili elbiselerdir. Bunların yünleri
sıkılır sonra bu sıkılmış hali ile boyanır sonra da dokunur. Hadisin ifade
ettiği mana ise; asb türü elbise dışında süs olsun
diye boyanmış bütün elbiselerin giyinmesini (bu halde iken) yasaklamaktır.
İbnu'l-Munzir dedi ki: İlim adamlarının icma ettiklerine göre yas tutan (ihdad
yapan) bir kadının aspur ile boyanmış veya başka türlü boyalarla boyanmış
elbiseler giyinmesi -siyah boyalılar dışında- caiz değildir. Siyaha boyanmış
elbiseye Urve b. ez-Zubeyr,
Malik ve Şafii ruhsat vermiş olmakla birlikte Zühri
bunu mekruh görmüştür. Urve, asb
ile boyanmış elbiseyi de mekruh görmekle birlikte Zühri
caiz kabul etmiştir. Malik de bunun kaba dokunmuş olanını caiz kabul
etmektedir.
Bizim mezhep alimlerimize
göre daha sahih olan ise mutlak olarak haram olduğudur. Fakat bu hadis onun
caiz olduğunu söyleyenlerin lehine delildir.
İbnu'l-Munzir dedi ki: Bütün ilim
adamları beyaz elbiselere ruhsat vermiş olmakla birlikte Maliki mezhebinin müteahhir bazı fukahası süslenmek
için giyilen kaliteli beyaz elbiseler giyinmeyi kabul etmemiştir. Kaliteli
güzel siyah elbiseler için de hüküm böyledir.
Mezhep alimlerimiz der
ki: Boyanmış olmakla birlikte ziynet kastı güdülmeyen her bir elbiseyi giyinmek
caizdir, daha sahih kabul edilen görüşe göre ipek giymesi de caizdir ama altın
ve gümüş süs eşyası haramdır. İnci de böyledir. İnci ile ilgili bir görüşe göre
ise caizdir.
"Güzel kokuya da el
sürmez. Ancak temizlendiği vakit bir nebze kust yahut
ezfar alır. " Nun
harfi ötreli olarak "nübze" parça ve azıcık
miktar demektir. Kust ise ötreli kaf
ile ve kef harfi ile de söylenir. Bu da ezfar ile bilinen iki koku türleridir. Bunlar güzel koku
kastı ile kullanılmazlar. Bundan dolayı ay halinden yıkanan kadına hoş koku
sürünmek için değil de kanın izinin arkasından hoş olmayan kokuyu gidermek
kast! ile ay halinden yıkanan kadına bunu kullanma ruhsatı verilmiştir. Allah
en iyi bilendir.
(938) وحدثناه
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا
عبدالله بن
نمير. ح
وحدثنا عمرو
الناقد. حدثنا
يزيد بن
هارون. كلاهما
عن هشام، بهذا
الإسناد.
وقالا "عند
أدنى طهرها.
نبذة من قسط
وأظفار".
3721- .. ./13- Bunu bize
Ebu Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis
etti, bize Abdullah b. Numeyr tahdis
etti, (H.) Bize Amr en-Nakid
de tahdis etti, bize Yezid
b. Harun tahdis etti, ikisi Hişam'dan
bu isnad ile rivayet etti ve: "Temizlenmesine en
yakın zamanda bir parça kust ve ezfar
alır" demişlerdir.
67 - (938) وحدثني
أبو الربيع
الزهراني.
حدثنا حماد.
حدثنا أيوب عن
حفصة، عن أم
عطية. قالت:
كنا ننهى أن نحد
على ميت فوق
ثلاث. إلا على
زوج. أربعة
أشهر وعشرا.
ولا
نكتحل. ولا نتطيب.
ولا نلبس
ثوبا مصبوغا.
وقد رخص
للمرأة في
طهرها، إذا
اغتسلت
إحدانا من
محيضها، في
نبذة من قسط
وأظفار.
3722-67/14- Bana Ebu Rabi'
ez-Zehranı de tahdis etti,
bize Hammad tahdis etti,
bize Eyyub, Hafsa'dan tahdis etti, o Um Atiyye'den
şöyle dediğini rivayet etti: Bize bir ölü için üç günden fazla yas tutmamız
yasaklanmıştı. Koca müstesna. Onun için dört ayan gün yas tutulur. Ama (bu yas
süremiz içerisinde) ne sürme çeker ne güzel koku sürün ür
ne boyalı bir elbise giyerdik. Kadına temizlenmesi halinde birimiz ay halinden
gusledecek olursa bir nebze kust ve ezfar kullanmasına ruhsat verilmiştir.
Diğer tahric: Buhari, 313, 5341
Sonraki sayfa için aşağıdaki
link’i kullan: