SAHİH-İ MÜSLİM |
TALAK |
9- VEFATTAN DOLAYI
BEKLENEN İDDETTE İHDAD (BİR ÇEŞİT YAS)IN VÜCUBU VE BUNDAN BAŞKASI DOLAYISI İLE
-ÜÇ GÜNDEN FAZLASINDA- HARAM OLDUĞU BABI
Dil bilginleri der ki:
İhdad ve hidad alıkoymak, engellemek anlamındaki "had" den
türemiştir. Çünkü ihdad ile mükellef olan kadının süslenmesi ve güzel koku
sürünmesi yasaktır. Kadının bu şekilde yas tutma durumunu anlatmak için ehaddet
ve haddet şekilleri kullanılabilir. Cumhur böyle demiştir. Asmai dedi ki: Bu
ancak rubai olarak ehaddet olarak kullanılır. Kadının yas halini anlatmak için
"had" denilir, "hadde" denilmez.
Şer'i bir terim olarak
ihdad, güzel koku sürünmeyi ve süslenmeyi terk etmek demektir. Bunun fıkıh
kitaplarında meşhur açıklamaları vardır.
3709-5811- Bize Yahya b. Yahya da tahdis edip dedi ki: Malik'e,
Abdullah b. Ebu Bekir'den rivayetini okudum, o Humeyd b. Nafi'den, o Ebu
Seleme'nin kızı Zeyneb'den rivayet ettiğine göre kendisine şu üç hadisi haber
vermiştir: (Humeyd) dedi ki: Zeyneb dedi ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in zevcesi Um Habibe'nin babası Ebu Süfyan vefat ettiğinde yanına
girdim. Um Habibe içinde safran, güzel kokular (haluk) ya da başkalarının
bulunduğu hoş kokuların getirilmesini istedi. O hoş kokulardan bir kıza sürdü,
sonra kendisi de yanaklarına koydu. Sonra da: Allah'a yemin ederim ki güzel
kokuya ihtiyacım yok. Şu kadar var ki Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'i minber üzerinde şöyle buyururken dinledim, dedi: "Allah'a ve
ahiret gününe iman eden bir kadına üç günden fazla herhangi bir ölü için yas
tutması helal değildir. Kocası için tuttuğu yas olan dört ay on gün
müstesnadır."
Zeyneb dedi ki: Sonra
kardeşi vefat ettiği zaman Cahş kızı Zeyneb'in yanına gittim. O da güzel koku
getirilmesini istedi ve ondan bir miktar süründü. Sonra dedi ki: Allah'a yemin
ederim benim güzel kokuya bir ihtiyacım yok. Ancak Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'i minber üzerinde şöyle buyururken dinledim: ''Allah'a ve
ahiret gününe iman eden bir kadının üç günden fazla bir ölü için yas tutması helal
değildir. Kocası için dört ayan gün müstesnadır. "
Zeyneb dedi ki: Annem Um
Seleme'yi de şöyle derken dinledim: Bir kadın Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e gelerek dedi ki: Ey Allah'ın Rasulü! Kızımın kocası vefat etti.
Gözlerinden rahatsızlandı, ona sürme çekebilir miyiz? Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Hayır" buyurdu. İki ya da üç defa (sordu). Her
birisinde: "Hayır" buyurdu. Sonra: "Hepsi, dört ay on gündür. Halbuki cahiliye döneminde sizden biriniz sene tamamlanınca
tezek atıyordu" buyurdu.
Humeyd dedi ki:
Zeyneb'e, sene tamamlanınca tezek atıyordu, ne demektir? dedim. Zeyneb dedi ki:
(Cahiliye döneminde) kadının kocası öldü mü alçak küçük bir kümes gibi bir yere
girerdi. En kötü elbiselerini giyerdi. Elini güzel kokuya da başka bir şeye de
sürmezdi. Sonra üzerinden bir sene geçince ona bir eşek, bir koyun ya da bir
kuş getirilir ve ön tarafını onunla silerdi. Onunla ön tarafını silip de ölmeye
n bir şeye pek az rastlanırdı. Sonra dışarı çıkar ona bir tezek verilir ve onu
atardı. Bundan sonra artık güzel koku ya da başka her neyse dilediğine döner
(kullanır}dı.
Diğer tahric: Buhari,
1280, 1281, 1282, 5334, 5335, 5336, 5338, 5345, 5706; Ebu Davud, 2299; Tirmizi,
1195, 1196, 1197; Nesai, 3500, 3501, 3502, 3527, 3533, 3534, 3535, 3540,
3541,3542,3543; İbn Mace, 2084
AÇIKLAMA: "Allah'a
ve ahiret gününe iman eden bir kadının ... " Bu hadiste kocasının vefatı
dolayısıyla iddet bekleyen kadının ihdadının vacip olduğuna delil vardır. Bu da
her ne kadar teferruatında ihtilaf edilmiş ise de genel olarak üzerinde icma
olunmuş bir husustur. Kendisi ile zifafa ister girilmiş olsun ister girilmemiş
olsun ister yaşı küçük ister büyük ister bakire ister dul, ister hür ister
cariye, ister müslüman ister kafir olsun vefat dolayısı ile iddet bekleyen her
kadına ihdad vaciptir. Şafii'nin ve cumhurun görüşü budur. Ebu Hanife ve ondan
başka diğer Kufeliler, Ebu Sevr ve Malikilerden bazı fakihler ise kitap
ehlinden olan zevceye ihdad vacip değildir, aksine bu yalnızca müslüman kadına
ait özel bir yükümlülüktür. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kadına ... " buyurarak bunun
mümin bir kadının özelliği olduğunu göstermiştir.
Cumhurun delili ise şudur:
Çünkü şeriat koyucunun hitabına muhatab olan, ondan yararlanan ve ona itaat
edecek olan mümindir. Bundan dolayı mümin kaydı ile sözkonusu edilmiştir.
Yine Ebu Hanife'nin
dediğine göre küçük için de ihdad yükümlülüğü yoktur, cariye zevce hakkında da
bu yükümlülük yoktur.
Um Veled (efendisinden
çocuğu olmuş cariye}nin de, cariyenin de efendilerinin vefat etmesi dolayısı
ile ihdadla yükümlü olmadığı, aynı şekilde ric'i talak ile boşanmış zevcenin de
böyle bir yükümlülüğünün bulunmadığını icma ile kabul etmiş olmakla birlikte üç
talak ile boşanmış kadın hakkında ihtilaf etmişlerdir. Ata, Rabia, Malik, Leys,
Şafii ve İbnu'l-Munzir, bunun ihdad yükümlülüğü yoktur derken, el-Hakem, Ebu
Hanife, Kufeliler, Ebu Sevr ve Ebu Ubeyd ihdadla yükümlüdür demişlerdir. Aynı
zamanda bu Şafii'nin de zayıf bir görüşüdür. Kadı Iyaz, Hasan-ı Basri'den,
boşanmış ve kocası vefat eden kadına ihdad icap etmez dediğini nakletmektedir
ki bu şaz ve garib bir görüştür.
Üç talak ile boşanmış
kadın hakkında ihdad yükümlülüğü olmadığını söyleyenlerin delili Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Ölen kişi için müstesna" buyurarak
başkası hakkında haram olduğunu belirttikten sonra bu şekildeki bir ihdadı
ölüye özel olarak sözkonusu etmiştir.
Kadı Iyaz dedi ki:
Kocası vefat etmiş kadın hakkında ihdadın vacip olduğu hükmü -hadisin lafzında
vücuba delil bir ifade bulunmamakla birliktehadisi bu şekilde ittifakla
yorumlayışlarından anlaşılmaktadır. Her ne kadar vücub ifade eden bir lafız
yoksa da onlar vücub ifade ettiğini ittifakla kabul etmelerinin yanında ayrıca
Um Seleme'nin ve Um Atiye'nin rivayet ettikleri sürmenin, güzel kokunun ve
güzel elbisenin giyinmesini ihdad yapmakta olan kadına yasaklayışından da
çıkarmışlardır. Allah en iyi bilendir.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Dört ay on gün" buyruğundan kasıt ise geceli
gündüzlü on gündür.
Bizim de genel olarak
ilim adamlarının da görüşü budur. Bundan Yahya b. Ebu Kesir ve Evzai'den
nakledilen şu görüş müstesnadır: Kasıt dört ay on gecedir. Artık onuncu günü
helal olur. Bize ve cumhura göre ise onbirinci günün gecesi girmeden helal
olmaz. Şunu da belirtelim ki bize göre dört ay ve on gün kaydı iddet bekleyen
kadınların çoğunlukla aylar hesabı ile iddet yapmalarından dolayı sözkonusu
edilmiştir. Şayet bu durumda iddeti beklemesi gereken kadın hamile ise onun
iddeti hamileliği ile sınırlıdır. Artık doğumunu yapıncaya kadar iddeti boyunca
o ihdad yapmak zorundadır. Bu müddet ister kısa ister uzun olsun. Doğum
yaptıktan sonra artık ihdad sözkonusu olmaz.
Bazı ilim adamları ise:
Dört ay on günden sonra ihdad yapmakla yükümlü değildir, isterse doğum yapmasın
demişlerdir. Allah en iyi bilendir.
ilim adamları der ki:
Talak iddetinde değil de vefat iddetinde ihdadın vacip oluş hikmeti şudur:
Süslenmek ve güzel koku sürünmek nikaha çağırır ve nikahın içine düşürür.
Kendisine bunlar yasaklanarak bu nikahlanmaktan alıkoyucu olsun istenmiştir.
Çünkü koca ölmüş bulunuyor. O kendisinden dolayı iddet bekleyen kadının
nikahını engelleyemez, o kadını nikahlayacak olacak kişi de onun hakkına riayet
etmez. Yaşayan ve karısını boşamış kimsenin aksine ondan korkmaz. Çünkü boşamış
kocanın varlığı ile ayrıca bir başka engelleyiciye ihtiyaç kalınmaz. işte bu
illet sebebi ile kocası vefat etmiş kadının iddet beklemesi kap etmiştir. isterse
onunla gerdeğe girilmemiş olsun. Bu ise boşamaktan farklı bir haldir. işte
iddetin vacip kılınması sureti ile ölen kişinin hakkı korunup desteklenmiş ve
bu süre de dört ay on gün olarak tespit edilmiştir. Çünkü eğer kadın gebe ise
bu süre zarfında çocuğa ruh üflenir. On gün ise bir ihtiyattır. Bu süre
zarfında çocuk annesinin karnında hareket etmeye başlar. İlim adamları devamla
derler ki: Bu iş kadınların bu usustaki güvenilir kanaatlerine bırakılmamış ve
talakta olduğu gibi kurlar ile hesab edilmemiştir. Buna sebep ise sözünü
ettiğimiz ölü adına ihtiyattır. iğer taraftan yaşça küçük zevceler az
rastlanıldığından ötürü onlar da iddetin ve ihdadın vücubunun hükmü bakımından
çoğunlukla rastlanılanların hükmüne tabi tutulmuşlardır.
"Um Habibe, içinde
sarı renk karışık kokular ya da başka kokuların bulunduğu bir koku
getirilmesini istedi." Yani sarı renkli bir koku getirilmesini 'stedi. Bu
getirdiği koku ise haluk (denilen karışımı yahut başka kokulardır. Çünkü hı
harfi fethalı "haluk" koku karışımına denilir.
"Yanaklarına
sürdü." Yanaklar çenenin üstü, kulakların altı olan yüzün iki yanıdır.
Bunu yapmasının sebebi ise ihdad şeklini ortadan kaldırmaktır. "m
Habibe'nin bu yaptığı ile birlikte zikredilen Zeyneb'in yaptığını gösteren
'""ladiste kocadan başkaları için üç gün ve daha aşağı süre ihdadın
(yasın) caiz olduğuna delalet etmektedir.
"Gözünden
rahatsızlanmıştı." Bu hadiste "ayn: göz" kelimesi nun harfi
merfu olarak kaydedilmiştir. Bazı asıl nüshalarda ise tesniye olarak elif ile
''aynaha: gözleri" şeklindedir.
"Ona sürmeçekelim
mi dedi, Hayır buyurdu." Bu hadis ile bundan sonra zikredilen Um Atiye
hadisinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Sürme
çekmesin" buyruğu ister gerek duysun, ister duymasın ihdadda bulunan
kadına sürme çekmenin haram olduğuna delildir. Muvatta ve başka kaynaklardaki
Um Seleme'nin rivayet ettiği hadiste: "Onu geceleyin sür, gündüzün sil''
buyurulmaktadır. Bu hadislerin bir arada cem ve telif şekli de şöyledir: Eğer
sürmeye ihtiyacı yoksa onu kullanması helal değildir. Şayet ihtiyacı varsa
gündüzün caiz değil ama geceleyin caizdir. Bununla birlikte daha uygunu bunu
tamamen terk etmektir. Şayet sürme kullanırsa gündüzün onu silmelidir. O halde
izin veren hadiste geceleyin sürme kullanılacak olursa haram olmadığını beyan
etmektedir. Yasaklayıcı hadis de ihtiyaç bulunmaması hali ha&ında
yorumlanır. Gözünden rahatsızlanıp da sürmemesini söylediği kadın ile ilgili
hadis ise bu yasağın tenzih bildirdiği şeklinde yorumlanır. Bazıları ise göze
zarar geleceği muhakkak değildi diye yorumlamışlardır.
İlim adamları ihdad
halinde olan kadının sürme çekmesinin hükmü konusunda ihtilaf etmişlerdir.
Salim b. Abdullah, Süleyman b. Yesar ve kendisinden gelen bir rivayete göre
Malik, eğer gözüne zarar geleceğinden korkarsa güzel koku ihtiva etmeyen sürme
kullanması caizdir demişlerdir. Bazıları ihtiyaç halinde, içinde güzel koku
bulunsa dahi bunu caiz kabul etmişlerdir. Mezhebimiz ise ihtiyaç duyulması
halinde içinde güzel koku bulunmayan sürmenin geceleyin kullanılması caizdir.
"Hepsi dört ay on
gündür ... Sene başında tezeği atardı." Yani siz kadınlar bu iddeti ve
iddet süresi içerisinde sürmenin yasaklanmasını çok görmeyin. Bu kısa bir
süredir. Sizin bu yükümlülüğünüz de hafifletilmiş ve önceleri bir yıl iken dört
ay on güne indirilmiştir. Bu da bir yıl iddet beklemenin nesh edildiğini açıkça
ortaya koymaktadır ki bu da Bakara Suresi'nde ilgili ayette sözü geçen bir yıl
süre ile iddet beklemenin nesh edilmiş olduğunu açıkça ifade etmektedir. Sene
sonunda tezeği atmasına gelince bunu hadiste açıklamış bulunmaktadır. Bazı ilim
adamları da anlamının şu olduğunu söylemişlerdir:
O iddeti atar ve
iddetten çıkmış olur. Tıpkı bu tezekten ayrılması ve onu atması gibi. Bazıları
da: Bu onun bu yaplığının bir yıl boyunca iddete sabredip en kötü elbiseleri
giymeye katlanmasının, küçücük bir evde kalmasının, kocanın hakkına ve onun bu
hakkına riayet edilmesi gereğine nisbetle şu tezeği atmak ne kadar önemsizse
öylece önemsiz olduğuna işarettir demişlerdir.
"Kümes gibi bir eve
girerdi." Hifş, ha harfi kesreli olup fe harfi sakindir. Küçük, değersiz,
tavanı alçak ev demektir.
"Sonra eşek, koyun
ya da kuş gibi canlı bir hayvan getirilir ve onunla temizlenir." Burada
"teftadlu" lafzı bütün nüshalarda bu şekilde fe ve dat harfleri
iledir. İbn Kuteybe dedi ki: Hicazlılara bu kelimenin ne anlama geldiğini
sordum. Onların bana anlattıklarına göre iddet bekleyen kadın yıkanmaz, eli
suya değmez, lımaklarını kesmezdi. Bir yıl geçtikten sonra en çirkin bir
görünüşle dışarı çıkar sonra içinde bulunduğu bu iddet halini önünü kendisi ile
sildiği bir kuş ile kırar, kaldırırdı. O kuşla önünü sildikten sonra onu
atardı. Kendisi ile silindiği bu canlı hemen hemen yaşamazdı. Malik dedi ki:
Bu derisini ona silerdi
demektir. İbn Vehb ise elini onun üzerine ya da sırtınna silerdi demektir
demiştir. Bunun onunla silinir sonra ifdidat yapardı yani guslederdi anlamında
olduğu da söylenmiştir. Çünkü ifdidat temizlenmek ve bir gümüş parçası gibi
beyaz ve temiz hale gelinceye kadar kirleri gidermek için tatlı su ile yıkanmaya
denilir. Ahfeş dedi ki: Bu temizlenir ve pisliklerden arınır anlamındadır. Bu
ifade temizliği ve beyazlığı itibari ile gümüşe benzetilerek kullanılmışlır.
el-Hevrevi'nin zikrettiği üzere el-Ezheri dedi ki: Şafii bunu "kabz"
den alınmış bir kelime olarak kaf ve sad ile "tekbusu" diye rivayet
etmiştir ki bu da parmak uçları ile tutmak demektir.
3710-59/2- Bize Muhammed
b. el-Müsenna da tahdis etti, bana Hammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be,
Humeyd b. Nafi'den şöyle dediğini tahdis etti: Um Seleme'yi şöyle derken
dinledim: Um Habibe'nin bir yakını vefat etmişti. Sonra sarı renkli (bir hoş
koku) istedi. Onu kollarına sürdü ve şunları söyledi: Bunu yapmamın sebebi
ancak Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken dinlemiş
olmamdır: "Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kadının üç günden fazla
yas tutması helal değildir. Kocası için dört ay on gün müstesna." Zeyneb
bunu annesinden, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Zeyneb’DEN yahut
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcelerinden birisinden de tahdis
etmiştir.
3711-60/3- Bize Muhammed
b. el-Müsenna da tahdis etti, bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be,
Humeyd b. Nafi'den şöyle dediğini tahdis etti. Um Seleme'nin kızı Zeyneb'i
annesinden şunu tahdis ederken dinledim: Bir kadının kocası vefat etmişti. Gözü
için korktular. Bu sebeple Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelerek sürme
kullanmak hususunda ondan izin istediler. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) de: "Sizden biriniz en kötü evinde, en kötü elbiseleri ile -yahut
en kötü elbiseleri ile kendi evinde- bir sene kalırdı. Bir köpek geçtimi bir
tezek atıp dışarı çıkardı. Bu hepsi dört ay on gün değil mi?"
buyurdu.
AÇIKLAMA: "En
kötü elbiseleri ... " Ehlas, diğer rivayette de belirtileceği gibi en kötü
elbiseler demektir. Deve ve diğer binekler üzerine konulan hils (çul)dan
alınmıştır ki bu da onların sırtlarına konulan yünden (çullar) şeylerdir.
3712- .. ./4- Bize
Ubeydullah b. Muaz da tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Şu'be, Humeyd
b. NMi'den her iki hadisi de birlikte yani Um Seleme'nin sürme ile ilgili
hadisini ve Um Seleme'nin ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
zevcelerinden bir diğerinin hadisini rivayet etti, şu kadar var ki Zeyneb onun
ismini vermedi. Bu hadisi Muhammed b. Cafer'in rivayetine yakın olarak
zikretti.
3713-61/5- Bize Ebu Bekr
b. Ebu Şeybe ve Amr en-Nakid de tahdis edip dedi ki: Bize Yezid b. Harun tahdis
etti, bize Yahya b. Said, Humeyd b. NMi'den haber verdiğine göre o Ebu
Seleme'nin kızı Zeyneb'i Um Seleme ve Um Habibe'den tahdis ederken dinledi. Um
Seleme ile Um Habibe'nin zikrettiklerine göre bir kadın Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'e gelerek ona kocası vefat etmiş bir kızının olduğunu ve
bunun gözlerinden rahatsızlanıp ona sürme çekmek istediğini söyleyince
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Sizden biriniz sene sonunda bir
tezek atardı. Halbuki o (bu iddet) dört ay on günden ibarettir.'' buyurdu.
3714-62/6- Bize Amr
en-Nakid ve İbn Ebu Ömer -Iafız Amr'a ait olmak üzere- de tahdis etti, bize
Süfyan b. Uyeyne, Eyyub b. Musa'dan tahdis etti, o Humeyd b. Nafi'den, o Ebu
Seleme'nin kızı Zeyneb'den şöyle dediğini rivayet etti: Um Habibe'ye Ebu
Süfyan'ın vefat haberi gelince üçüncü günde bir sarı {koku} getirilmesini
istedi, ondan kollarına ve yanaklarına sürüp dedi ki: Benim buna ihtiyacım
yoktu, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem}'i şöyle buyururken dinledim:
''Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kadına koca dışında herhangi bir kimse
için üç günden fazla yas tutması helal değildir. O vefat eden kocası ise onun
için dört ay on gün yas tutar. "
3715-6317- Bana Yahya b.
Yahya, Kuteybe ve İbn Rumh da Leys b. Sa'd'dan tahdis etti, onun Nafi'den
rivayet ettiğine göre Ebu Ubeyd'in kızı Safiyye kendisine Hafsa'dan yahut
Aişe’DEN ya da her ikisinden tahdis ettiği üzere Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) buyurdu ki: ''Allah'a ve ahiret gününe iman eden -yahutAllah'a ve
Rasulü'ne iman eden- bir kadının, kocası için olması müstesna bir ölüye üç
günden fazla yas tutması helal değildir. "
Diğer tahric:
Safiyye'nin Aişe'den rivayetini yalnız Müslim rivayet etmiştir Safiyye'nin
Hafsa'dan rivayetini, Nesai, 3503; İbn Mace, 2086;
3716- .. ./8- Bunu bize
Şeyban b. Ferruh da tahdis etti, bize Abdulaziz -yani b. Müslim- tahdis etti,
bize Abdullah b. Dinar, Nafi'den, Leys'in hadisinin isnadı ile ve onun rivayeti
gibi tahdis etti.
3717-64/9- Bunu bize Ebu
Gassan el-Mismai ve Muhammed b. el-Müsenna da tahdis edip dedi ki: Bize
Abdülvehhab tahdis edip dedi ki: Yahya b. Said'i şöyle derken dinledim, Nafi'i,
Ebu Ubeyd'in kızı Safiyye'den şunu tahdis ederken dinledim: O, Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Ömer kızı Hafsa'yı Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) 'den Leys ve İbn Dinar'ın hadisinin aynısını tahdis ederken dinlemiş ve
ayrıca: "o, onun için (kocası için) dört ay on gün yas tutar"
ibaresini eklemiştir.
3718- .. ./10- Bize Ebu
Rabi'de tahdis etti, bize Hammad, Eyyub'dan tahdis etti, (H.) Bize İbn Numeyr
de tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Ubeydullah tahdis etti, hepsi
Nafi'den, o Ebu Ubeyd'in kızı Safiyye'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in zevcelerinden birinden, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den
diye öncekilerin hadisi ile aynı manada rivayet etti.
3719-65/11- Bize Yahya
b. Yahya, Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, Amr en-Nakid ve Zuheyr b. Harb -lafız Yahya'ya
ait olmak üzere- tahdis etti. Yahya, bize Süfyan b. Uyeyne, ez-Zühr!'den haber
verdi derken diğerleri tahdis etti dedi. O Urve'den, o Aişe'den, o Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den: ''Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir
kadının kocası için olması müstesna herhangi bir ölü için üç günden fazla yas
tutması helal değildir" buyurduğunu rivayet etti.
Diğer tahric: İbn
Mace, 2085
3720-66/12- Bize Hasan
b. er-Rabi'de tahdis etti, bize İbn İdris, Hişam’dan tahdis etti, o Hafsa'dan,
o Um Atiyye’DEN rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Hiçbir kadın kocası dışında herhangi bir ölü için üç günden fazla yas
tutmaz. Kocası için de dört ay on gün yas tutar. (Yemen işi) asp türü elbise
dışında boyalı bir elbise giymez, sürme çekmez, güzel kokuya el sürmez. Ancak
temizlendikten sonra bir parça kust ya da esfar alır. "
Diğer tahric: Buhari,
313, 5342; Ebu Davud, 2302, 2303; Nesai, 3536; İbn Mace, 2087;
AÇIKLAMA: ''Asb türü
elbise dışında boyalı bir elbise giyinmez. " Asb; Yemen işi çizgili
elbiselerdir. Bunların yünleri sıkılır sonra bu sıkılmış hali ile boyanır sonra
da dokunur. Hadisin ifade ettiği mana ise; asb türü elbise dışında süs olsun
diye boyanmış bütün elbiselerin giyinmesini (bu halde iken) yasaklamaktır.
İbnu'l-Munzir dedi ki:
İlim adamlarının icma ettiklerine göre yas tutan (ihdad yapan) bir kadının
aspur ile boyanmış veya başka türlü boyalarla boyanmış elbiseler giyinmesi
-siyah boyalılar dışında- caiz değildir. Siyaha boyanmış elbiseye Urve b.
ez-Zubeyr, Malik ve Şafii ruhsat vermiş olmakla birlikte Zühri bunu mekruh
görmüştür. Urve, asb ile boyanmış elbiseyi de mekruh görmekle birlikte Zühri
caiz kabul etmiştir. Malik de bunun kaba dokunmuş olanını caiz kabul
etmektedir.
Bizim mezhep
alimlerimize göre daha sahih olan ise mutlak olarak haram olduğudur. Fakat bu
hadis onun caiz olduğunu söyleyenlerin lehine delildir.
İbnu'l-Munzir dedi ki:
Bütün ilim adamları beyaz elbiselere ruhsat vermiş olmakla birlikte Maliki
mezhebinin müteahhir bazı fukahası süslenmek için giyilen kaliteli beyaz
elbiseler giyinmeyi kabul etmemiştir. Kaliteli güzel siyah elbiseler için de
hüküm böyledir.
Mezhep alimlerimiz der
ki: Boyanmış olmakla birlikte ziynet kastı güdülmeyen her bir elbiseyi giyinmek
caizdir, daha sahih kabul edilen görüşe göre ipek giymesi de caizdir ama altın
ve gümüş süs eşyası haramdır. İnci de böyledir. İnci ile ilgili bir görüşe göre
ise caizdir.
"Güzel kokuya da el
sürmez. Ancak temizlendiği vakit bir nebze kust yahut ezfar alır. " Nun
harfi ötreli olarak "nübze" parça ve azıcık miktar demektir. Kust ise
ötreli kaf ile ve kef harfi ile de söylenir. Bu da ezfar ile bilinen iki koku
türleridir. Bunlar güzel koku kastı ile kullanılmazlar. Bundan dolayı ay
halinden yıkanan kadına hoş koku sürünmek için değil de kanın izinin arkasından
hoş olmayan kokuyu gidermek kast! ile ay halinden yıkanan kadına bunu kullanma
ruhsatı verilmiştir. Allah en iyi bilendir.
3721- .. ./13- Bunu bize
Ebu Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis etti, bize Abdullah b. Numeyr tahdis etti, (H.)
Bize Amr en-Nakid de tahdis etti, bize Yezid b. Harun tahdis etti, ikisi
Hişam'dan bu isnad ile rivayet etti ve: "Temizlenmesine en yakın zamanda
bir parça kust ve ezfar alır" demişlerdir.
3722-67/14- Bana Ebu
Rabı' ez-Zehranı de tahdis etti, bize Hammad tahdis etti, bize Eyyub, Hafsa'dan
tahdis etti, o Um Atiyye'den şöyle dediğini rivayet etti: Bize bir ölü için üç
günden fazla yas tutmamız yasaklanmıştı. Koca müstesna. Onun için dört ayan gün
yas tutulur. Ama (bu yas süremiz içerisinde) ne sürme çeker ne güzel koku sürün
ür ne boyalı bir elbise giyerdik. Kadına temizlenmesi halinde birimiz ay
halinden gusledecek olursa bir nebze kust ve ezfar kullanmasına ruhsat
verilmiştir.
Diğer tahric: Buhari,
313, 5341
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: