SAHİH-İ MÜSLİM |
TALAK |
6- ÜÇ TALAK İLE BOŞANMIŞ
KADININ NAFAKA HAKKI YOKTUR BABI
3681-3611- Bize Yahya b.
Yahya da tahdis edip dedi ki: Malik'e el-Esved o b. Süfyan'ın azadlısı Abdullah
b. Yezid'den rivayetini okudum. O Ebu Seleme b. Abdurrahman'dan, o Kays kızı
Fatıma'dan rivayet ettiğine göre Ebu Amr b. Hafs kendisini hazır değilken
elbette (denilen üç) talakı ile boşadı. Vekili ona bir miktar arpa gönderdi.
Fakat Fatıma bunu beğenmedi.
Bu sefer (vekili):
Allah'a yemin olsun ki senin üzerimizde bir hakkın yok, dedi. Fatıma Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelerek ona durumu anlatınca Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Senin onun üzerinde nafaka hakkın
yoktur" buyurdu ve Um Şerik'in evinde iddet beklemesini emretti. Sonra
ise: "O arkadaşlarının yanına geldiği bir kadındır. Sen İbn Um Mektum'un
yanında iddetini bekle. Çünkü o gözleri görmeyen bir adamdır. Elbiselerini
üzerinden bıraktığın olur. İddetin bittimi de beni haberdar et" buyurdu.
Fatıma dedi ki: İddetimi
bitirince ona Muaviye b. Ebu Süfyan ile Ebu Cehm'in bana talib olduklarını
söyledim. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de: "Ebu'I Cehm asasını
omzundan bırakmayan birisidir. Muaviye ise malı olmayan yoksulun tekidir. Sen
Üsame b. Zeyd ile nikahlan" buyurdu.
Ben ondan hoşlanmadım,
sonra: "Üsame ile nikahlan" buyurunca. Onunla nikahlandım. Allah da
onda bana hayır buyurdu ve imrenilecek bir hale geldim.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 2284, 2285, 2286, 2287, 2289; Nesai, 3244, 3245, 3405, 3548;
AÇIKLAMA: Bu babta
Kays kızı Fatıma ile ilgili hadis yer almaktadır. Buna göre Ebu Amr b. Hafs onu
boşamıştı. Bu şekilde cumhur adının Ebu Amr b. Hafs olduğunu söylemiştir.
Adının Ebu Hafs b. Amr olduğu, Ebu Hafs b. el-Mugire olduğu da söylenmiş ve
isminin ne olduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir. Çoğunluk da adının Abdülhamid
olduğu kanaatindedir. Nesai ise, adı Ahmed'dir derken başkaları adı künyesidir
demiştir.
"Onu boşadı"
Hafızların rivayet ettiği ve lafızlan farklı olmakla birlikte sika ravilerin
rivayeti üzerinde ittifak ettikleri meşhur ve sahih olan görüşe göre onu üç
talak yahut elbette denilen (üç talak) ya da üç talakın sonuncusunu vererek
boşadı. Müslim'in Sahihi'nin son taraflarında Cessase hadisinde kocasının
Fatıma hayatta iken öldüğü anlamını çıkartmaya elverişli ifadeler de vardır.
İlim adamlarının dediklerine göre bu rivayet zahiri gibi kabul edilmez, aksine
o bir yanılmadır ya da te'vil edilir. Yeri gelince inşaallah bunu da orada
açıklayacağız.
Hadisteki kimi
rivayetlerde (3684,3696) "onu üç talak ile boşadı." Bazı rivayetlerde
(3681,3685,3689) "elbette talakı ile boşadı." Bir rivayette (3686)
"üç talakın sonuncusunu verdi." Bir başka rivayette (3688)
"Talakından geriye kalmış bir talak ile onu boşadı." Bir rivayette
ise sayı da başka bir şey de sözkonusu etmeksizin onu boşadığı
zikredilmektedir.
Bu rivayetlerin birlikte
cem ve telif edilmesi şöyledir: Kocası onu bundan önce iki talak ile boşamış,
sonra da bu anlatılan seferde ona üçüncü talakı vermişti. Dolayısı ile kayıtsız
ve şartsız olarak onu boşadığını yahut ona bir defa talak verdiğini ya da üç
talakın sonuncusunu verdiğini rivayet edenlerin rivayetleri açıkça
anlaşılmaktadır. Elbette talakı ile boşadığını rivayet eden ravilerin kastı da
artık üçüncü talak sebebi ile kendisinden kesin olarak (bet edilerek) ayrıldığı
talakı ile onu boşamıştır. Üç talak ile boşadığını rivayet edenlerin bu
rivayeti de üçüncü talakı tamamladığı anlamındadır.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in (3681) "senin onun üzerinde nafaka hakkın
yoktur" diğer rivayette (3682) "senin nafaka hakkın da sükna (mesken)
hakkın da yoktur" bir diğer rivayette ise süknayı sözkonusu etmeksizin
(3683) "nafaka
yoktur" buyruklarına gelince; İlim adamları hamile olmayan ve bain talak
ile boşanmış kadının nafaka ve süknu (mesken) hakkının olup olmadığı hususunda
ihtilaf etmişlerdir. Ömer b. el-Hattab, Ebu Hanife ve başkaları sükna ve nafaka
hakkının olduğunu söylerler. İbn Abbas ve Ahmed ise sükna (mesken temini) ve
nafaka hakkı yoktur derler. Malik, Şafii ve başkaları ise onun için sükna vacip
iken nafaka hakkı yoktur demişlerdir.
Her ikisinin de vacip
(hakkı) olduğunu söyleyenler yüce Allah'ın: "O kadınları gücünüz
yettiğince kaldığınız yerin bir kısmında iskan edin" (Talak, 6) buyruğunu
delil göstermişlerdir. Bu buyruk mesken teminini (süknayı) emretmektedir.
Nafakaya gelince kendisinin onun tasarrufu dolayısı ile alıkonulmuş olması
dolayısıyladır. Ömer (r.a.) da: Biz bir kadının bilmeden mi yoksa unuttuğundan
mı söylediği bir sözü dolayısı ile Rabbimizin kitabını Nebimizin sünnetini
bırakmayız demiştir. İlim adamları der ki: Rabbimizin kitabında bulunan ise
sükna hakkının sabit olduğu şeklindedir.
Darakutni dedi ki:
Nebimizin sünneti sözü şeklindeki fazlalık hıfzedilmiş değildir ve sika
ravilerden bir topluluk bunu zikretmemiştir.
Nafakanın da süknanın da
vacip olmadığını söyleyenler Kays kızı Fatıma'nın rivayet ettiği hadisi delil
gösterirler. Sükna'nın vacip olup nafakanın olmadığını söyleyenler de süknanın
vücubu için yüce Allah'ın: "O kadınları gücünüz yettiğince kaldığınız
yerin bir kısmında iskan edin" (Talak, 2) buyruğunun zahirini delil
göstermişlerdir. Nafakanın vacip olmadığına da Fatıma ile ilgili hadisi ve
bununla birlikte yüce Allah'ın: "Eğer onlar hamile iseler yüklerini
bırakıncaya kadar onlara nafaka verin" (Talak, 4) buyruğunun zahirini
delil gösterirler. Bundan anlaşıldığı üzere eğer bu durumdaki kadınlar hamile
değil iseler onlara nafaka verilmez.
Öbürleri ise nafakasının
düştüğü hususunda Fatıma'nın hadisine Said b. el-Müseyyeb 'in ve başkalarının
söylediği o dili uzun bir kadın olup kayınlarına dil uzatmış olduğundan
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine İbn Um Mektum'un yanına
geçmesini emretmiş olduğunu söyleyerek cevap verirler. Bir diğer açıklamaya
göre o daha önce kaldığı evden korkuyordu. Buna delil de Müslim'in Fatıma'nın
söylediğini rivayet ettiği: Bulunduğum yere ansızın girilmesinden korkuyorum
demesidir. Bununla birlikte nafaka hakkının düşmesi hususunda bu tevillerden
herhangi birisini yapmak imkanı yoktur.
Bain talak ile boşanmış
hamile kadına ise sükna da nafaka da kap eder.
Ric'i talak ile boşanmış
kadına süknanın da nafakanın da vacip olduğu icma ile kabul olunmuştur.
Kocası vefat etmiş
kadının icma ile nafaka hakkı yoktur. Bize göre daha sahih olan görüşe göre
sükna hakkının bulunduğudur. Eğer hamile ise meşhur olan görüşe göre tıpkı
hamile olmaması halinde olduğu gibi nafaka hakkı yoktur. Ama bazı mezhep
alimlerimiz nafakasının da vacip olduğunu söylemişlerdir. Fakat bu bir
yanlışlıktır. Allah en iyi bilendir.
"Kendisi hazır
değilken onu elbette talak ile boşadı ve onun vekili ona bir miktar arpa verdi,
kendisi ise bunu beğenmedi." Bu ibareden anlaşıldığına göre kadının gıyabı
halinde de verilen talak gerçekleşir ve hakların yerine getirilmesi hususunda
vekalet caizdir.
İlim adamları bu iki
hüküm üzerinde icma etmişlerdir.
"Onun vekili"
(özne durumunda) merfudur, (arpayı) gönderen kişi odur.
"Rasuluilah
{Sallallahu aleyhi ve Sellem} ona Um Şerik'in evinde iddet beklemesini emretti
sonra da: O ashabımın yanına gidip geldiği bir kadındır buyurdu." İlim
adamları der ki: Burada adı geçen Um Şerik Kureyşli Amiroğullarından bir
kadındır. Ensar’DAN olduğu da söylenmiştir. Müslim kitabının sonlarında Cessase
hadisinde bu kadının Ensar’DAN olduğunu, adının Gaziye olduğunu zikretmektedir.
Guzeyle olduğu da söylenmiştir. Kendisi Dudan b. Avf b. Amr b. Amir b. Revaha
b. Huceyr b. Abd b. Mu'is b. Amir b. Luey b. Galib kızıdır. Nesebi hakkında
daha başka şeyler de söylenmiştir. Denildiğine göre kendisini Nebi {Sallallahu
aleyhi ve Sellem}'e bağışlayan kadın odur. Başkası olduğu da söylenmiştir.
Hadis-i şerifin anlamına
gelince: Ashab-ı kiram (r.a.) Um Şerik'i salih bir kadın olduğundan dolayı ziyaret
eder, yanına çokça gider gelirlerdi. Bundan dolayı Nebi {Sallallahu aleyhi ve
Sellem} onun yanında iddet beklemesinde bir zorluk olacağını gördü. Çünkü bu
durumda iddet bekleyen kadının kendisine bakmalarından, onun da onlara
bakmasından herhangi bir yerinin açılmasından korunmasi gerekiyordu. Um
Şerik'in yaruna çokça girip çikmaları ve gidip gelmeleri ile birlikte bu
şekilde kendisini korumasında açıkça bir zorluk vardı. Bundan dolayı Nebi
{Sallallahu aleyhi ve Sellem} ona İbn Um Mektum'un yanında iddet beklemesini
emir buyurdu. Çünkü İbn Um Mektum onu görmezdi. Ayrıca Um Şerik'in evine gidip
gelenler, girip çıkanlar onun evine gidip gelmezdi.
Bazıları bu hadisi
kadının yabancı bir erkeğe bakmasının -erkeğin ona bakmasından farklı olarak-
caiz olduğuna delil göstermişlerdir. Fakat ilim adamlarının cumhurunun ve
ashabın çoğunluğunun kabul ettiği sahih görüşe göre yabancı bir erkeğin kadına
bakması haram olduğu gibi kadının da yabancı bir erkeğe bakması haramdır. Çünkü
yüce Allah: "Mümin erkeklere söyle gözlerini korusunlar, mümin kadınlara
da söyle gözlerini korusunlar"(Nur, 30) buyurmaktadır. Diğer taraftan
fitne her ikisi için ortak bir husustur. Kadın sebebi ile fitneye düşme korkusu
olduğu gibi kadının da erkek sebebi ile fitneye düşmesinden korkulur. Buna
sünnetten Um Seleme'nin azadlısı Nebha'nın Um Seleme'den diye rivayet ettiği
hadisi delildir. Buna göre kendisi ve Meymune Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in yanında bulunuyorken İbn Um Mektum girdi, Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Ondan hicabın arkasına çekilin" buyurdu. Her ikisi: Ama o
gözleri görmeyen bir kördür dedikleri zaman Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
de: "Peki ya siz kör müsünüz, onu görmüyor musunuz?" buyurmuştu. Bu
hasen bir hadis olup bunu Ebu Davud, Tirmizi ve başkaları rivayet etmiş,
Tirmizi: Hasen bir hadisdir demiştir. İtimat edilir bir delil olmaksızın bu
hadise tenkit yöneltenlerin tenkidine de itibar edilmez.
Kays kızı Fatıma'nın bu
hadisinde İbn Um Mektum'un yanında kalmasından söz edilmesine gelince bu hadiste
İbn Um Mektum'a bakması için Fatima'ya izin verilmemektedir. Aksine burada
Fatıma'nın başkasının kendisine bakmasından emin olacağı ifade edilmektedir.
Kendisi de gözünü harama bakmaktan korumakla emrolunmuştur. Um Şerik'in evinde
kalmasının aksine herhangi bir zorlukla karşılaşmadan bakmaktan kendisini
koruma imkanı vardır.
ResuluIlah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "İddetin bitince bana haber ver" yani bana
bildir. Bu ifadelerden bain talak ile boşanmış bir kadına üstü kapalı bir ifade
ile talib olmanın caiz olduğu anlaşılmaktadır. Bize göre de sahih olan budur.
"Ebu'l-Cehm asasını
omzundan bırakmayan birisidir," Bununla ilgili meşhur iki tevil vardır.
Birincisi o çokça yolculuk yapan birisidir, ikincisi ise kadınları çok döven
birisidir. Bu ise Müslim'in bundan sonra zikrettiği rivayetin delili ile daha
sahihtir. O rivayete göre: "O kadınları çokça döven birisidir. "
Bu ifadeler bir kimseyi
kendisi ile danışılması ve öğüt vermesinin istenmesi halinde bir kimsede sahip
olduğu hususları anarak zikretmenin caiz olduğuna delil vardır. Böyle bir
anlatış ise haram kılınmış gıybet türünden değildir. Aksine yapılması kap eden
nasihat kabilindendir. İlim adamlarının dediklerine göre gıybet altı yerde
mübahtır: Bunların birisi de nasihat istenmesi halidir. Ben bunları delilleri
ile birlikte Ezkar kitabında, sonra da Riyazüs Salihin'de zikretmiş
bulunuyorum.
"Ebu'l-Cehm"
isminde cim harfi fethalıdır ve büyüitme ismidir. Burada geçen Ebu'l-Cehm,
Enbicaniye hadisi diye bilinen hadiste anılan Ebu'l-Cehm'in kendisi olup
teyemmüm hadisinde ve namaz kılanın önünden geçmek hadisinde geçen
Ebu'l-Cüheym'den farklı birisidir. Çünkü o cim harfi ötreli ve küçültme
ismidir. Ben her ikisi ile ilgili isimleri nesebleri ve niteliklerine dair
Teyemmüm Babı'nda açıklamada bulundum. Daha sonra da namaz kılanın önünden
geçme babında bu açıklamaları bir daha hatırlattım. Orada, adı geçen
Ebu'l-Cehm'in, b. Huzeyfe el-Kuraşi el-Adevı olduğunu da zikrettim.
Kadı Iyaz dedi ki:
Herkes bunu zikretmiş ama rivayette kimse onun nesebini belirtmemiştir. Sadece
Muvatta'yı rivayet edenlerden birisi olan Endülüs'lü Yahya b. Yahya, Ebu Cam b.
Hişam demiştir. Halbuki bu da bir yanlıştır. Ashab-ı Kiram'dan Ebu Cam b. Hişam
denilen bir kişi bilinmemektedir. İster Muvatta ravilerinden olsun ister
başkalarından olsun kimse bu hususta da Yahya'ya muvafakat etmemiştir.
"Asayı omzundan
bırakmaz" Omuz (atik) boyun ile kürek kemiği arasındaki yerdir. İşte
buradan mecazi ifade kullanılabileceği ve bunun gibi bir ibareyi kullanmanın
caiz olduğu anlaşılmaktadır. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in onun
hakkında "asasını omzundan bırakmaz" demesi ile Muaviye hakkında ise
o bir yoksuldur, malı yoktur" demesi -halbuki bununla birlikte Muaviye'nin
giydiği bir elbisesinin olduğunu ve buna benzer pek değerli olmayan bazı
mallarının bulunduğu da bilinmekte iken- Ebu'l-Cehm'in ise mesela uyurken,
yerken ve başka hallerde asasını omzundan indirdiği bilindiği halde asayı çokça
taşıdığı, Muaviye de malı oldukça az bir kişi olduğu için her ikisi hakkında
mecazen bu ifadeleri kullanmak caiz olmuştur. İşte bu ibarelerden buna benzer
durumlarda mecazi kullanmanın caiz olduğu anlaşılmaktadır. Mezhep alimlerimiz
de bunu açıkça ifade etmişlerdir. Ben de bu hususu el-Ezkar adlı kitabımın
sonlarında açıklamış bulunmaktayım.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Muaviye bir yoksuldur" ibaresindeki
"su'luk: yoksul" kelimesi sad harfi ötrelidir. Bundan da az önce
Ebu'l-Cehm ile ilgili söylenenlerde belirtildiği gibi öğüt maksadı ile bir
kimseyi sahib olduğu nitelikleri ile zikretmenin caiz olduğu anlaşılmaktadır.
"İddetim
tamamlanınca ona Muaviye b. Ebu Süfyan ile Ebu'l-Cehm'in bana talib olduklarını
söyledim." Bu da bu hadiste Muaviye'nin ona talib olduğu açıkça
anlaşılmaktadır. O da Ebu Süfyan b. Harb'ın oğludur. Doğru olan da budur. Bunun
bir başka Muaviye olduğu söylenmiş ise de bu apaçık bir hatadır. Ona
aldanılmaması için burada ona dikkat çektim. Ayrıca da Tehzibü'l-Esma
Ve'l-lügat adlı eserimde Muaviye'nin biyografisinde de bunu açıkladım. Allah en
iyi bilendir.
"Üsame b. Zeyd'i
nikahla ... ve bana imrenildi." Fatıma'nın: "İğtebettu" sözünde
te ve be harfleri fethalıdır. Bazı nüshalarda "iğtebettubi"
şeklindedir ama nüshaların çoğunda "bih" lafzı kaydedilmemiştir.
Dilbilginlerinin dediklerine göre gıpta kişinin gıpta ettiği kimsenin halinin
aynısını, onun o halinin zeval bulmasını istemeksizin temenni etmesi demektir
ve bu kıskançlık değildir.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in Üsame'yi nikahlamasına işaret etmesine gelince onun dinine
bağlılığını, faziletini, onun güzel alışkanlıklarını, üstün niteliklerini
bildiğinden dolayıdır. Bundan dolayı ona samimi olarak bunu öğütledi. Ama
kendisi hem bir azadlı olduğundan hem de oldukça siyah olduğundan dolayı ondan
hoşlanmad!. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise bu hususta onun maslahatının
olduğunu bildiğinden ötürü Üsame ile evlenmesini tekrar söyleyip teşvik etti.
Nitekim de böyle oldu. Bundan dolayı kendisi de: "Allah onda benim için
hayır taktir buyurdu ve ben imrenilecek duruma geldim" demektedir. Bunun
için de Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bundan sonraki rivayette:
"Allah'a ve Resulü'ne itaat senin için daha hayırlıdır." buyurmuştur.
3682-37/2- Bize Kuteybe
b. Said tahdis etti, bize Abdulaziz -yani b. Ebu Hazim- tahdis etti. Yine Kuteybe
dedi ki: Bize Yakub -yani b. Abdurrahman el-Kari- tahdis etti, ikisi Ebu
Hazim'den, o Ebu Seleme'den, o Kays kızı Fatıma'dan rivayet ettiğine göre
kocası kendisini Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hayatta iken boşadı. Ona
pek yeterli olmayan bir nafaka vermişti. Kendisi bunu görünce:
Allah'a yemin ederim ki
ben bunu Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bildireceğim. Eğer benim
nafaka hakkım varsa bana yetişecek bir nafaka alırım. Eğer böyle bir nafakam
yoksa ondan hiçbir şey almam dedi. Sonra bunu Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e söyleyince o: "Nafaka hakkın da yok, mesken hakkın da yok"
buyurdu.
AÇIKLAMA: "Bize
Yakub b. Abdurrahman el-Kari tahdis etti, her ikisi. .. " el-Kari
nisbetinde daha önce defalarca geçtiği gibi son harfi ye şeddelidir. Burada her
ikisi anlamındaki lafız nüshalarda "kileyhima" diye kaydedilmiştir ve
bu sahihtir. Bu şerh'in mukaddimesinde zikrettiğimiz fasıllarda buna dair
açıklama da geçmiş bulunmaktadır.
"Ona pek yeterli
gelmeyen bir nafaka vermişti." Yeterli gelmeyen nafaka anlamındaki
"nafakatudun" ibaresi bütün nüshalarda bu şekilde "nafaka"
lafzı "dun" lafzına izafe edilerek kaydedilmiştir. Dil bilginlerinin
söylediklerine göre dun aşağılık ve değersiz anlamındadır. Cevheri'nin dediğine
göre bundan bir fiil türemez. Ancak bazıları bu kökten "dane, yedunu,
devnen, edinu, idaneten" türediğini söylerler .
3683- .. ./3- Bize
Kuteybe b. Said tahdis etti, bize Leys, İmran b. Ebu Enes'den tahdis etti, o
Ebu Seleme'den şöyle dediğini rivayet etti: Kays kızı Fatıma'ya sordum o da
bana haber verdiğine göre Mahzum oğullarından olan kocası kendisini boşamış ve
ona nafaka vermek istememişti. Fatıma Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e gelip onu haberdar edince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Nafaka hakkın yok, bu sebeple oradan taşın, İbn Um Mektum'un yanına git,
onun yanında kal, çünkü o gözleri görmeyen bir adamdır. Yanında elbiselerini
çıkaracağın olur" buyurdu.
AÇIKLAMA: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Onun yanında elbiselerini çıkaracağın
olur." Diğer rivayette (3684) "çünkü sen baş örtünü çıkaracak olursan
seni görmez" buyrulmaktadır ki bu da birincisine açıklık getirmekedir.
Yani bir erkeğin seni göreceğinden korkmazsın.
3684-38/4- Bana Muhammed
b. Rafi'de tahdis etti, bize Huseyn b. Muhammed tahdis etti, bize Şeyban,
Yahya'dan -ki o b. Ebu Kesir'dir- bana Ebu Seleme'nin haber verdiğine göre,
ed-Dahhak b. Kays'ın kızkardeşi olan Kays kızı Fatıma'nın kendisine haber
verdiğine göre Mahzun oğullarından Ebu Hafs b. Muğire kendisini üç talak ile
boşadı. Sonra Yemen'e gitti. Onun akrabaları Fatıma'ya: Senin üzerimizde nafaka
hakkın yok, dedi. Bunun üzerine Halid b. el-Velid (r.a.) birkaç kişi ile
birlikte çıktı ve Meymune'nin evinde iken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in huzuruna gidip: Ebu Hafs hanımını üç talak ile boşadı. Onun nafaka
hakkı var mı? dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onun
nafaka hakkı yoktur ve iddet beklemesi gerekir" buyurdu. Sonra da
kendisine: "Benden habersiz kendin için bir şey yapma" diye haber
gönderdi. Ayrıca Um Şerik'in yanına geçmesini de emretti.
Sonra ona: "Um
Şerik'in yanına ilk muhacirler gidip gelirler, bu sebeple sen gözleri görmeyen
İbn Um Mektum'un yanına git. Çünkü başörtünü çıkartacak olursan seni görmez"
diye haber gönderdi. O da onun yanına gitti. İddeti tamamlanınca Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisini Üsame b. Zeyd b. Harise'ye
nikahladı.
AÇIKLAMA: "Benden
habersiz kendin için bir şey yapma" ifadesi üstü kapalı evliliğe talib
olma ifadelerindendir. Bu da vefat dolayısı ile iddet beklenirken caizdir. Aynı
şekilde üç talak ile bain olmuş kadına da bu şekilde teklifte bulunulabilir. Bu
hususta bain talak dolayısı ile iddet bekleyen kadın hakkında zayıf bir görüş
varsa da doğrusu bu hadis dolayısı ile birincisidir.
3685-39/5- Bana Yahya b.
Eyyub, Kuteybe b. Said ve İbn Hucr tahdis edip dediler ki: Bize İsmail -yani b.
Cafer- Muhammed b. Amr'dan tahdis etti, o Ebu Seleme'den, o Kays kızı
Fatıma'dan rivayet etti. (H.) Bunu bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis etti,
bize Muhammed b. Bişr tahdis etti, bize Muhammed b. Amr tahdis etti, bize Ebu
Seleme, Kays kızı Fatıma'dan tahdis etti. (Ebu Seleme) dedi ki: Ben bunu onun
ağzından yazdım. O dedi ki: Mahzum oğullarından bir adamın yanında idim. Beni
elbette talakı ile boşadı. Bunun üzerine nafaka isteği ile onun akrabalarına
haber gönderdim. Sonra raviler hadisi Yahya b. Ebu Kesir'in Ebu Seleme'den
rivayet ettiği manada zikrettiler. Ancak Muhammed b. Amr'ın hadisinde:
"Kendin hakkında bize bildirmeden bir şeyler yapma" demiştir.
3686-40/6- Bize Hasan b.
Ali el-Hülvfmı ve Abd b. Humeyd birlikte Yakun b. İbrahim b. Sa'd'dan tahdis
etti, bize babam, Salih'den tahdis etti, o İbn Şihab'dan rivayet ettiğine göre,
Ebu Seleme b. Abdurrahman b. Avf'ın kendisine haber verdiği üzere Kays kızı
Fatıma da kendisine şunu haber vermiştir: Ebu Amr b. Hafs b. Muğire'nin nikahı
altında idi. Ona üç talakın sonuncusunu da verdi. Fatıma'nın anlattığına göre o
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelerek evinden çıkması hususunda
fetva sordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de ona gözlerigörmeyen
İbn Um Mektum'un evine gitmesini emretti. Mervan boşanmış kadının evinden
çıkması hususunda onu doğrulamayı kabul etmeyince bu sefer Urve: Şüphesiz Aişe,
Kays kızı Fatima'nın bu dediğini kabul etmemiştir dedi.
3687- .../7- Bunu Bana
Muhammed b. Rafi'de tahdis etti, bize Huceyn tandis etti, bize Leys, Ukeyl'den
tahdis etti, o İbn Şihab'dan bu isnad ile aynısını Urve'nin: "Aişe,
Fatıma'nın bu dediğini kabul etmedi" sözü ile birlikte rivayet etti.
3688-4118- Bize İshak b.
İbrahim ve Abd b. Humeyd -lafız Abd'a ait olmak üzere- tahdis edip dediler ki:
Bize Abdurrezzak haber verdi, bize Ma'mer, ez-Zühri'den haber verdi, o Ubeydullah
b. Abdullah b. Utbe'den rivayet ettiğine göre Ebu Amr b. Hafs b. el-Muğire, Ali
b. Ebu Talib ile birlikte Yemen'e gitmek üzere çıktı. O da hanımı Kays kızı
Fatıma'ya talakından geri kalmış bir talakı gönderdi ve el-Haris b. Hişam ve
Ayyaş b. Ebu Rebia'ya bir nafaka vermelerini de emretti.
İkisi Fatıma'ya: Allah'a
yemin olsun ki hamile olman hali dışında senin nafakan yoktur dediler. O da
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e giderek ikisinin söylediklerini ona
aktardı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de: "Nafaka hakkın
yok" buyurdu. Bunun üzerine başka bir eve geçmek için iznini istedi. O da
ona izin verince; peki nerede Ey Allah'ın Resulü dedi. Allah Resulü:
"İbn Um Mektum'un
yanına" buyurdu. Kendisi gözleri görmeyen birisi idi. Onun yanında
elbiselerini çıkardığı halde onu görmüyordu.
Fatıma'nın iddeti
bitince Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu Üsame b. Zeyd'e nikahladı.
Mervan kendisine Kabisa b. Zubey'i hadisi (olayı) sormak üzere gönderdi. O da
ona bu olanları anlattı. Mervan: Biz bu hadisi sadecE bir kadından dinledik ama
biz insanların uygulamakta olduklarını gördüğümüz ve bizi yanlıştan koruyacak
olanı uygulayacağız dedi. Mervan'ın bu söz leri Fatıma'ya ulaşınca Fatıma:
Benimle sizin arasında Kur'an var. Aziz vı celil Allah: "Onları evlerinden
çıkarmayınız" (Talak, 1) buyurmaktadır. (Fatımi devamla) dedi ki: Bu ric'ı
talak, verdiği için dönüş hakkı olan erkekler içindir. Peki üç talaktan sonra
ortaya ne çıkar. O zaman nasıl olur da eğer hamile dE ğilse onun nafakası
yoktur, diyorsunuz. O halde onu neden (iddeti içerisindE alıkoyuyorsunuz, dedi.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 2290; Nesai, 3222, 3554;
AÇIKLAMA: "'İnsanların
uyguladıklarını gördüğümüz ve bizi yanlışlıktan koruyacak olanı
uygulayacağız." Nüshaların bir çoğunda bu şekilde ayn harfi kesreli olarak
"elisme'" (hatadan yanlışlıktan koruyan) lafzı bazı nüshalarda da kaf
ve dat harfleri ile "kadiyye" şeklindedir. (Hüküm ve mesele demek
olur). Bunun anlamı açıktır. Birincisi ise güvenilen, doğru ve sağlam iş
anlamındır.
3689-42/9- Bana Zuheyr
b. Harb da tahdis etti, bize Huşeym tahdis etti, Bize Seyyar, Husayn, Muğire,
Eş'as, Mücalid, İsmail b. Ebu Halid ve Davud tahdis etti. Hepsi eş'Şa'bi'den
şöyle dediğini rivayet etti: Kays kızı Fatıma'nın huzuruna girdim ve ona Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hakkında verdiği hükmü sordum. Dedi ki: Kocası
kendisini elbette talakı ile boşadı. Ben de gidip Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'e mesken ve nafaka hususunda onu dava ettim. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bana ne mesken ne de nafaka verdi. Bununla birlikte İbn Um
Mektum'un evinde iddetimi bekleme mi emir buyurdu.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 2288, 2291,1180; Nesai, 3403, 3404, 3550, 3551; İbn Mace, 2024, 2036
AÇIKLAMA: "Mücalid"
cim harfi iledir. Zayıf bir ravidir. Zaten Müslim onun rivayetini burada sadece
mutabaat olmak üzere zikretmiştir. Mutabaat için zikredilen rivayetin ravileri
arasına zayıf bir ravi de girebilir.
"Kocası kendisini
elbette talakı ile boşamıştı. Ben de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e
gidip onu dava ettim. Kasıt onun vekilinden davacı oldum şeklindedir.
3690- ... 110- Bana
Yahya b. Yahya da tahdis etti, bize Huşeym, Husayn'dan Davud, Muğire, İsmail ve
Eş'as'dan tahdis etti, onlar Şa'bi'den şöyle dediğini rivayet etti: Kays kızı
Fatıma'nın huzuruna girdim deyip hadisi Zuheyr'in Huşeym'den naklettiği
rivayeti ile aynı şekilde rivayet etti.
3691-43/11- Bize Yahya
b. Habib tahdis etti, bize Halid b. el-Haris elHuceymi tahdis etti, bize Kurra
tahdis etti, bize Seyyar Ebu'l-Hakem tahdis etti, bize Şa'bı tahdis edip dedi
ki: Kays kızı Fatıma'nın huzuruna girdik. O bize İbn Tab'ın taze hurmasından
ikram etti ve dan seviki içirdi. Ona üç talak ile boşanmış bir kadının nerede
iddet bekleyeceğini sordum. O: Kocam beni üç talak ile boşamıştı. Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana aile halkım arasında iddet beklememe izin
verdi dedi.
AÇIKLAMA: "Bize
İbn Tab taze hurması ikram etti ve dan seviki içirdi" burada
"ithaf" misafire ağırlamak için yapılan ikramdır. İbn Tab taze
hurması ise Medine'deki taze hurma türlerinden birisidir. Medine hurma
çeşitlerinin yÜ2yirmi olduğunu daha önce söylemiştik. "SüIt" ise arpa
ile buğdayarasında bir tahıl çeşididir. Tabiatı itibari ile serinliği bakımından
arpaya benzer. Rengi ise buğday rengine yakındır. Aksi de söylenmiştir. Mezhep
alimlerimizin hükmüne dair üç meşhur görüşü vardır. Sahih olan bunun
tahıllardan olmakla birlikte buğday da arpa da olmadığıdır. İkinci görüşe göre
ise buğdaydır. Üçüncü görüşe göre arpadır. Bu görüş ayrılığının faydası buğday
ya da arpa ile fazlalıklı olarak satılması ve zekat nisabının tamamlanması
hususunda bunun onlara katılması ve başka hususlarda ortaya çıkar.
Bu hadiste misafirliğin,
misafir ağırlamanın fazilet sahibi erkeklerin ziyaretlerine gelmeleri halinde
hanımların onlara ikramda bulunmalarının misafirlere ikramda bulunup ona yemek
yedirmenin müstehap olduğu anlaşılmaktadır. Allah en iyi bilendir.
"Üç talak ile
boşanmış kadının iddetini nerede bekleyeceğini sordum. Ailemin yanında iddet
beklememe izin verdi." Buradaki bu açıklama az önce açıklandığı gibi
boşandığı meskenden herhangi bir mazeret dolayısı ile taşınmasının sözkonusu
olması halinde buna cevaz verdiği şeklinde açıklanır.
3692-44/12- Bize
Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar tahdis edip dedi ki: Bize Abdurrahman b.
Mehdi tahdis etti, bize Süfyan, Seleme b. Kuheyl’den tahdis etti, o Şa'bi'den,
o Kays kızı Fatıma'dan, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den üç talak ile
boşanmış kadın hakkında: "Onun mesken . akkı da nafaka hakkı da
yoktur" buyurdu.
3693-45/13- Bana İshak
b. İbrahim el-Hanzali de tahdis etti, bize Yahya b. Adem haber verdi, bize
Ammar b. Züreyk, Ebu İshak'dan tahdis etti, o Şa'bi'den, o Kays kızı Fatıma’DAN
şöyle dediğini rivayet etti. Kocam beni üç talak ile boşadı. Ben evimden
taşınmak istedim. Bunun için Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gidince o:
''Amcanoğlu Amr b. Um Mektum'un evine geç, onun yanında iddetini bekle"
buyurdu.
AÇIKLAMA: ''Amcanoğlu
Amr b. Um Mektum'un evine geç." Bu rivayet burada bu şekildedir. Kitabın
sonunda Müslim'in Sahihi'nde de böyle kaydedilmiştir. Ayrıca şunları da
eklemektedir. O ise kendisinin geldiği koldan; Fehroğullarından bir adamdır
demektedir.
Kadı Iyaz dedi ki: Ama
meşhur olan bundan farklıdır. Her ikisi aynı koldan değildirler. Çünkü Fatıma
Muharib b. Fihr oğullarından, kendisi ise Amir b. Luey oğullarındandır. Derim
ki: O mecazi olarak amcasının oğludur çünkü her ikisinin soyu Fihr'de
kavuşmaktadır. İbn Um Mektum'un adının ne olduğu hususunda rivayet
ihtilaflıdır. Amr olduğu söylendiği gibi Abdullah olduğu da söylenmiştir, daha
başka isimler de verilmiştir .
3694-46/14- Bunu bize
Muhammed b. Amr b. Cebele de tahdis etti, bize Ebu Ahmed tahdis etti, bize Ammar
b. Zurey'k, Ebu İshak'dan şöyle dediğini tahdis etti. El-Esved b. Yezid ile
birlikte Mescid-i Azam'da oturuyorduk. Beraberimizde Şa'bi vardı. Şa'bi Kays
kızı Fatıma'nın hadisini naklettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ona mesken hakkı vermediği gibi nafaka da vermemişti. Sonra Esved bir
avuç çakıl taşı alıp o çakıl taşlarını ona attı ve şunları söyledi: Vay sana.
Böyle bir şeyi tahdis ediyorsun ha. Ömer demişti ki: Biz Allah'ın kitabını ve
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sünnetini bir kadının sözü dolayısı ile
terk etmeyiz. Bilemiyoruz belki o iyi bellemiş yahut da unutmuş da olabilir. Bu
durumdaki kadının mesken hakkı da vardır, nafakası da vardır. Hem yüce Allah:
''Apaçık bir hayasızlıkta bulunmaları hali dışında evlerinden onları
çıkarmayın, onlar da çıkmasınlar" (Talak, 1) buyurmaktadır.
3695- .. ./15- Bize
Ahmed b. Abde ed-Dabbi de tahdis etti, bize Ebu Davud tahdis etti, bize
Süleyman b. Muaz, Ebu İshak'dan bu isnad ile Ebu Ahmed'in Ammar b. Züreyk'den
hadisine yakın ve onun anlattığı şekilde rivayet etti.
3696-47/16- Bize Ebu
Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis etti, bize Veki' tahdis etti, bize Süfyan, Ebu Bekr
Ebu'l Cem b. Suhayr el-Adevi'den şöyle dediğini tahdis etti. Ben Kays kızı
Fahma'yı şöyle derken dinledim: Kocası kendisini üç talak ile boşadı.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine ne mesken hakkı nede nafaka
verdi. Fatıma dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana:
''İddetin bitince beni
haberdar et" buyurdu. -Ben de ona haber verdim. Ona Muaviye, Ebu'l-Cem ve
Üsame b. Zeyd talib oldu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Muaviye malı olmayan fakir birisidir, Ebu'I-Cehm ise kadınları çok döven
bir adamdır. Ama Üsame b. Zeyd'(i sana tavsiye ederim)" buyurdu. Fatıma
eli ile bu şekilde Üsame, Üsame mi dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ona: "Allah'a itaat, Rasulüne itaat senin için daha
hayırlıdır" buyurdu. Fatıma: Sonra onunla evlendim ve imrenilecek hale
geldim dedi.
Diğer tahric: Tirmizi,
1135; Nesai, 3418, 3553; İbn Mace, 2035
AÇIKLAMA: "Ebu
Bekr b. Ebu'I-Cehm b. Suhayr" isim bizim diyarımızdaki nüshalarda bu
şekilde küçültme ismı olarak dat harfi ötreli "suhayr" şeklindedir.
Kadı Iyaz ise kendi ravilerinden birisinden adının büyüItme ismi olarak sad
harfi fethalı "sahr" olduğunu nakletmektedir. Ama doğru ve meşhur
olan birincisidir.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Muaviye fakir, malı olmayan birisidir"
buyurdu. Buradaki "terib: fakir" demektir. Bunu malı olmayan
birisidir diye pekiştirmiş bulunmaktadır. Çünkü fakir bazen az ve kendisine
yeterli olabilecek kadarı ile bir şeylere sahip kimse hakkında da kullanılır.
3697-48/17- Bana İshak
b. Mansur da tahdis etti, bize Abdurrahman, Süfyan'dan tahdis etti, o Ebu Bekr b.
Ebu'I-Cehm'den şöyle dediğini rivayet etti: Kays kızı Fatıma'yı şöyle derken
dinledim: Kocam Ebu Amr b. Hafs b. el-Muğire bana beni boşadığını bildirmek
üzere Ayyaş b. Ebu Rabia'yı gönderdi. Ayrıca onunla birlikte beş sa' kuru
hurma, beş sa' da arpa gönderdi. Ben: Benim bundan başka nafakam yok mu? Sizin
evinizde iddetimi beklemeyecek miyim? Dedim. O: Hayır dedi. Fatıma dedi ki:
Hemen üzerime elbisemi alıp Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
huzuruna gidiverdim. O: "Seni kaç talak ile boşadı" buyurdu. Ben: Üç
dedim. Allah Resulü: ''Doğru söylemiştir. Senin nafaka hakkın yok. Amca oğlu
İbn Um Mektum 'un evinde iddetini bekle. Çünkü o gözleri görmeyen birisidir.
Onun yanında elbiselerini bırakabilirsin. İddetin bittimi de beni haberdar et.
"
Fatıma dedi ki: Bir
takım kimseler bana talib oldu. Aralarında Muaviye ve Ebu'I-Cehm de vardı.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şüphesiz Muaviye fakir, durumu
pek iyi olmayan birisidir. Ebu'l-Cehm ise kadınlara bir parça katıdır -yahut
kadınlarI döver ya da buna benzer bir ifade kullandı. Ama ben sana Üsame b.
Zeyd'i tavsiye ederim. "
AÇIKLAMA: "O
gözleri görmeyen birisidir, elbiselerini bırakabilirsin" ifade bütün
nüshalarda bu şekilde "tuıki" diye kaydedilmiştir. Bu doğru bir
söyleyiştir. Ama meşhur söyleyiş sonuna nun harfi getirerek "tulkine"
şeklidir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Ebu'l-Cuheym'e
gelince ... " bu isim burada nüshalarda bu şekilde küçültme ismi olarak
cim harfi ötreli "Ebu'l-Cuheym" diye kaydedilmiştir. Meşhur olan ise
cim harfi fethalı büyüItme ismi şeklindedir. Diğer rivayetlerde de evsat
kitaplarında ve başka kaynaklarda da bilinen budur.
3698-49/18- Bana İshak
b. Mansur da tahdis etti, bize Ebu Asım haber verdi, bize Süfyan es-Sevri
tahdis etti, bana Ebu Bekr b. Ebu'l-Cehm tahdis edip dedi ki: Ben ve Ebu Seleme
b. Abdurrahman Kays kızı Fatıma'nın huzuruna girdik. Ona sorduk. O bize: Ben
Amr b. Hafs b. el-Muğire'nin yanında idim. Necran gazasına çıktı dedi ve hadisi
İbn Mehdi'nin hadisine yakın olarak naklettikten sonra şunları da ekledi:
Fatıma dedi ki: Ben de onunla evlendim. Allah beni Ebu Zeyd ile şereflendirdi.
Allah bana Ebu Zeyd ile lütuf ve ikramda bulundu.
AÇIKLAMA: "Allah
beni Ebu Zeyd ile şereflendirdi, Allah bana Ebu Zeyd ile ikram ve lütufta
bulundu." Bu, bu şekilde bazı nüshalarda her iki yerde de onun künyesi
olarak Ebu Zeyd kaydedilmiştir. Bazı nüshalarda ise her iki yerde de İbn Zeyd
şeklindedir. Kadı Iyaz ise çoğunluğun rivayetinin bu olduğunu ileri sürmüştür.
Her ikisi de doğrudur. Çünkü o Üsame b. Zeyd'dir, künyesi de Ebu Zeyd'dir.
Künyesi'nin Ebu Muhammed olduğu da söylenmiştir.
Şunu bilelim ki, Kays
kızı Fatıma ile ilgili bu hadisten pek çok hüküm ve
sonuç çıkmaktadır:
1. Gaib olan kimsenin
boşaması caizdir.
2. Kabs ve ödeme ile
ilgili haklarda vekalet vermek caizdir.
3. Bain talak ile
boşanmış kadının nafaka hakkı yoktur. Bir kesim ise nafaka hakkı da sükna
(mesken) hakkı da yoktur demiştir.
4. Yabancı bir kadının
ve yabancı bir erkeğin fetva ve benzeri durumlarda sesini işitmek caizdir.
8. İhtiyaç sebebi ile
iddet beklenen evden dışarı çıkmak caizdir.
6. Erkekler için saliha
olan kadınların ziyaretine gitmek, haram kılınmış halvet sözkonusu olmayacak
şekilde müstehaptır. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Um Şerik
hakkında: "O, ashabımın, yanına girip çıktıkları bir kadındır"
buyurmuştur.
7. Üç talak ile boşanıp
bain olmuş iddet bekleyen kadına üstü kapalı ifade ile (tariz) talib olmak
caizdir.
8. Başkasının talib
olması üzerine eğer birincisine olumlu cevap verilmemiş ise talib olmak
caizdir. Çünkü Fatıma (r.anha) Muaviye'nin, Ebu'l-Cehm'in ve başkalarının
kendisine talib olduğunu ona haber vermişti.
9. Hazır olmayan bir
kimseden eğer karşıdakine nasihatta bulunmak amacı ile hoşuna gitmediği ve
kendisinde bulunan ayıplarını zikretmek caizdir ve o taktirde bu haram olan
gıybet olmaz.
10. Mecazın kullanılması
caizdir. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Omuzundan asayı
indirmez ve onun malı yoktur" buyurmuştur.
11. Bir kimseye
maslahatına olan bir hususu -hoşuna gitmese dahigöstermek ve bunu ona tekrar
tekrar söylemek. .. Çünkü Fatıma: "Üsame'yi nikahla dedi halbuki ben ondan
hoşlanmamıştım. Sonra tekrar Üsame'yi nikahla dedi, ben de onunla nikahlandım
demiştir."
12. Fazilet sahibi
kimselerin nasihatını kabul etmek, onların işaretlerine uymak ve ayrıca bunun
akıbetinin güzel olacağını ümid etmek gerekir.
13. Zevce ile velinin
razı olması halinde denk olmayan bir erkekle nikahlanmak caizdir. Çünkü Fatıma
Kureyşli, Üsame azadlı idi.
14. Takva ve fazilet
ehli kimselerle -nesebleri pek yüksek olmasa dahibirlikte ve beraber olmaya
gayret gösterilmelidir.
15. Fetva veren bir
müftü nassa aykırı fetva veren yahut özel olanı genelleştiren bir müftüye
itiraz eder. Çünkü Aişe (radıyallahu anha) Kays kızı Fatıma'nın kesin olarak
(bain talak ile) boşanmış olan bir kadının mesken hakkının olmadığını
genelleştirmesini kabul etmemiştir. Çünkü Fatıma'nın kaldığı meskenden başka
bir yere geçmesi onun kaldığı yere ansızın girilme korkusu yahut dilinin uzun
olması ya da benzeri bir sebeple olmuştu.
16. Ziyarete gelene
ikramda bulunmak, onu güzel yemek ve içeceklerle ağırlamak müstehaptır.
Ağırlayan kimsenin erkek yahut kadın olması da fark etmez. Allah en iyi
bilendir.
3699-50/19- Bize
Ubeydullah b. Muaz el-Anberi de tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Şu'be
tahdis etti, bana Ebu Bekr tahdis edip dedi ki: Ben ve Ebu Üsame İbn Zubeyr
zamanında Kays kızı Fatıma'nın huzuruna girdik. O bize kocasının kendisini bain
(ve üç) talak ile boşadığını bize -Süfyan'ın hadisine yakın olarak- tahdis
etti.
3700-51/20- Bana Hasan
b. Ali el-Hülvfmi de tahdis etti, bize Yahya b.
Adem tahdis etti, bize Hasan
b. Salih, es-Süddi'den tahdis etti. O el-Behi'den, o Kays kızı Fatıma’DAN şöyle
dediğini rivayet etti: Kocam beni üç talak ile boşadı. Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bana ne mesken ne nafaka verdi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
3701-52/21- Bize Ebu
Kureyb de tahdis etti, bize Ebu Üsame, Hişam'dan tahdis etti, bana babam tahdis
edip dedi ki: Yahya b. Said b. el-As, Abdurrahman b. el-Hakem'in kızı ile
evlendi. Sonra onu boşadı ve onu kaldığı yerden çıkardı. Onların bu halini Urve
ayıpladı. Onlar: Fatıma da çıkmıştı dediler. Urve dedi ki: Ben de Aişe'ye gidip
ona bunu haber verdim. O: Bu hadisi zikretmekte, Kays kızı Fatıma için hiçbir
hayır yoktur dedi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
3702-53/22- Bize
Muhammed b. el-Müsenna tahdis etti, bize Hafs b. Gıyaz tahdis etti, bize Hişam,
babasından tahdis etti, o Kays kızı Fatıma’DAN şöyle dediğini rivayet etti: Ey
Allah'ın Rasulü! Kocam beni üç talak ile boşadı ve bulunduğum yere ansızın
girileceğinden korkuyorum dedi. (Ravi Urve) dedi ki: Bu sözleri ile mesken
hakkının ve nafakasının olmadığını kastediyordu.
Diğer tahric: Nesai,
3549; İbn Mace, 2033
3703-54/23- Bize
Muhammed b. el-Müsenna da tahdis etti, bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize
Şu'be, Abdurrahman b. el-Kasım’DAN tahdis etti, o babasından, o Aişe’DEN şöyle
dediğini rivayet etti: Bunu zikretmek Fatıma için hiç hayırlı değildir. (Ravi
Kasım) dedi ki: Bununla mesken hakkı ve nafaka hakkı olmadığını söylemesini
kastediyor dedi.
3704- .. ./24- Bana
İshak b. Mansur da tahdis etti, bize Abdurrahman, Süfyan’DAN haber verdi, o
Abdurrahman b. el-Kasım'dan, o babasından şöyle dediğini rivayet etti: Urve b.
ez-Zubeyr Aişe'ye: el-Hakem'in kızı Filane'yi görmez misin? Kocası onu elbette
(kesin bain) ile boşadı o da çıktı dedi. Aişe (r.anha) ne kötü yapmıştır dedi.
Urve: Peki Fatıma'nın sözünü işitmedin mi dedi. Aişe (r.anha): Ama onun bunu
zikretmesinde kendisi için bir hayır yoktur dedi.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: