SAHİH-İ MÜSLİM |
TALAK |
3- TALAKI NİYET
ETMEYEREK KARISINI KENDİSİNE HARAM EDENE KEFFARETİN VACİB OLDUĞU BABI
3661-18/1- Bize Zuheyr b. Harb da tahdis etti, bize İsmail
b. İbrahim, Hişam -yani ed-Destevai-
den şöyle dediğini tahdis etti: Yahya b. Ebu Kesir bana yazarak Ya'la b. Hakım'den tahdis etti, o Said b. Cübeyr'den, o İbn Abbas’DAN rivayet ettiğine
göre o (kocası tarafından kendisine bana) haramsın denilen kadın hakkında bu
bir yemindir, onun için keffarette bulunur, derdi.
Ayrıca İbn Abbas dedi ki: "Andalsun
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'de sizin için güzel bir örnek
vardır" (Ahzab, 21}.
Diğer tahric: Buhari, 4911, 5266; İbn Mace, 2073
3662-19/2- Bize Yahya b.
Bişr el-Hariri de tahdis
etti, bize Muaviye -yani b. Sellam-
Yahya b. Ebu Kesir'den tahdis
ettiğine göre Ya'la b. Hakim kendisine şunu haber
verdi: Said b. Cubeyr'in
kendisine haber verdiğine göre o İbn Abbas'ı şöyle
derken dinlemiştir: Erkek hanımını kendisine haram ederse bu bir yemindir, onun
keffaretini yerine getirir. Ayrıca: ''Andolsun Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de
sizin için güzel bir örnek vardır" dedi.
3663-20/3- Bana Muhammed
b. Hatim de tahdis etti, bize Haccac
b.
Muhammed tahdis etti, bana İbn Cureyc haber verdi, bize Ata'nın haber verdiğine göre o
Ubeyd b. Umeyr'i şunu haber verirken dinledi: O Aişe'yi şunu haber verirken dinledi: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Cahş kızı Zeyneb'in yanında bir
süre kalır ve onun yanında bal içerdi. (Aişe) dedi
ki: Bunun üzerine ben ve Hafsa şöyle anlaştık: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
hangimizin yanına girerse o: Ben senden meğafir
kokusu alıyorum, meğafir mi yedin, diyecekti. Sonra
onlardan birisinin yanına girince o da ona bu sözleri söyledi. Allah Rasulü: "Hayır! Cahş kızı Zeyneb'in yanında bal içtim. Asla bir daha onu
içmeyeceğim" buyurdu. Bunun üzerine: ''Allah'ın sana helal kıldığı şeyi
niçin haram edersin. Eğer" Aişe ile Hafsa'yı kastederek "ikiniz de tevbe
ederseniz"
(Tahrim, 1-4) buyruğuna
kadar nazil oldu. "Hani peygamber eşlerinden birine gizlice bir söz
söylemişti." (Tahrim, 3) buyruğu da: Hayır ben
bal içtim sözüne işarettir.
Diğer tahric: Buhari, 4912 -muhtasar-,
5267, 6691; Ebu Davud,
3714; Nesai, 3421, 3804
3664-21/4- Bize Ebu Kureyb Muhammed b. el-A'la Harun b. Abdullah tahdis edip
dedi ki: Bize Ebu Usame, Hişam'dan
tahdis etti, o babasından, o Aişe'den
şöyle dediğini rivayet etti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
tatlıyı ve balı severdi. İkindi namazını kıldıktan sonra hanımlarının evlerini
dolaşır, onlara yaklaşırdı. Bir sefer Hafsa'nın
yanına girdi ve onun yanında önceleri kaldığından daha fazla kaldı. Ben bunun
sebebini sordum. Bana, Hafsanın kavminden bir kadının
ona bir miktar bal hediye ettiğini ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e de
ondan bir içimlik takdim ettiği söylendi. Bunun üzerine ben şöyle dedim:
Allah'a yemin ederim ki ona karşı bir hile düzenleyeceğiz. Bunu Sevde'ye söyledim ve: Yanına girecek olursa sana
yaklaşacak, o taktirde sen de ona: Ey Allah'ın Rasulü!
Meğafir mi yedin diyeceksin. O sana hayır diyecek.
Sen ona: O halde bu koku ne diyeceksin; -Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e
kendisinden (hoşlanılmayan) bir koku alınması çok ağır gelirdi- o da sana: Hafsa bana bir içim bal içirdi, diyecek. Sen ona: O balı
yapan arılar urfut denilen ağacı otlamış diyeceksin.
Ben de ona aynı şeyi söyleyeceğim. Ey Safiye sen de ona bunu söyle (dedim).
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Sevde'nin odasına girince
(Aişe) dedi ki: Sevde dedi
ki: Kendisinden başka ilah olmayana yemin ederim ki nerede ise senin bana
söylediklerini daha o kapıda iken söyleyiverecektim. Senden korktuğum için
(söyleyemedim). Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ona yaklaşınca: Ey Allah'ın Rasulü! Meğafir mi yedin dedi.
Allah Rasulü: "Hayır" buyurdu. Sevde: O halde bu koku ne dedi. Allah Rasulü:
"Hafsa bana bir içim bal içirdi" buyurdu. Sevde: O halde onun arısı urfut
otlamış dedi. Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yanıma girince ben de ona aynı
şeyleri söyledim. Sonra Safiyye'nin yanına girdi, o
da aynısını söyledi. Hafsa'nın yanına girince: Ey
Allah'ın Rasulü! Sana o baldan içireyim mi dedi.
Allah Rasulü: "Hayır, ona ihtiyacım yok"
buyurdu.
(Aişe)
dedi ki: Sevde diyor ki: Subhanallah!
Allah'a yemin olsun ki biz onu mahrum bıraktık. (Aişe)
dedi ki: Ben de ona: Sus, (sesini çıkarma) dedim.
Bu hadisi Suveyd b. Said de tahdis etti, bize Ali b. Mushir, Hişam b.
Urve'den bu isnad ile buna yakın olarak tahdis etti. Ebu İshak İbrahim
dedi ki: el-Hasan b. Bişr b. el-Kasım tahdis etti, bize Ebu Üsame, bunu aynı şekilde tahdis
etti.
Diğer tahric: Buhari, 5431 -muhtasar-,
5599 -muhtasar-, 5614, 5682 -muhtasar-, 6972; Ebu Davud, 3715 -muhtasar-; Tirmizi,
1831; İbn Mace, 3323;
AÇIKLAMA: (3661) İbn Abbas'dan rivayete göre o
(kocası tarafından kendisine) haram kılınan kadın hakkında: Bir yemindir, onun
için keffarette bulunur derdi. Ayrıca İbn Abbas dedi ki: Andolsun ki Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de güzel bir örnek vardır dedi." Yine İbn Abbas'dan gelen bir diğer
rivayette (3662) "Erkek karısını (kendisine) haram edecek olursa bu bir
yemindir, onun için keffarette bulunur." Müslim
ayrıca (3663) Aişe (radıyallahu
anha)'nın Yüce Allah'ın: "Allah'ın sana helal
kıldığını neden haram kılarsın" (Tahrim, 1)
buyruğunun nüzul sebebi ile ilgili hadisini de zikretmektedir.
ilim adamları bir
kimsenin eşine: Sen bana haramsın demesi halinde hükmün ne olacağı hususunda
ihtilaf etmişlerdir. Şafii'nin görüşüne göre eğer bunu söylerken ona talak
vermeyi niyet etmişse bu bir talak olur. Şayet zihar
niyet etmişse zihar olur. Eğer talakı da ziharı da niyet etmeyip bizzat kendi şahsının kendisine
haram olmasını niyet etmişse aynı lafız sebebi ile ona yemin keffareti gerekir ve bu yemin olmaz. Şayet hiçbir niyette
bulunmadan söylemişse Şafii'nin bu hususta iki görüşü vardır. Daha sahih
olanına göre yemin keffareti gerekir. ikincisine göre
bu boş bir sözdür, bunun için hiçbir şey gerekmez. Bundan dolayı herhangi bir
hüküm de doğmaz. Bizim mezhebimizin görüşü budur.
Kadı Iyaz'ın
nakletliğine göre bu mesele hakkında on dört görüş
vardır;
1. Maliki mezhebinin
meşhur görüşüne göre böyle bir söz dolayısı ile üç talak gerçekleşir. ister
onunla zifafa girilmiş olsun ister girilmemiş olsun. Ama üç talaktan daha azını
niyet etmiş ise özel olarak kendisi ile gerdeğe girilmemiş kadın hakkında bu
niyeti kabul edilir. Kadı Iyaz'ın dediğine göre Ali
b. Ebu Talib, Zeyd, Hasan ve el-Hakem de böyle demişlerdir.
2. Bu sözü sebebi ile üç
talak gerçekleşir. Onun kendisi ile zifafa girilmiş kadın hakkında olsun
başkası hakkında olsun niyeti kabul edilmez. Bu görüş de ibn
Ebu Leyla, Abdulmelik b.
el-Macişun, el-Maliki'nin görüşüdür.
3. Bu sözü söylemesi
halinde kendisi ile zifafa girilmiş kadın hakkında üç talak gerçekleşir.
Girilmemiş diğer kadınlar hakkında tek bir talak sözkonusu
olur. Bu da Maliki mezhebine mensup Ebu Musab ile Muhammed b. Abdülhakem'in
görüşüdür.
4. Bu söz sebebi ile
ister kendisi ile gerdeğe girilmiş olsun ister ondan başkası hakkında olsun bir
tek bain talak gerçekleşir. Bu da Malik’DEN
gelen bir başka rivayettir.
5. Bu ric'i bir talak olur. Bu da Maliki mezhebinden Abdulaziz b. Ebu Mesleme'nin görüşüdür.
6. Niyet ettiği ne ise o
gerçekleşir. Fakat hiçbir şekilde tek bir talaktan aşağı olmaz. Bu da Zühri'nin görüşüdür.
7. Bir ya da birden çok
talakı niyet ederse yahut da yemin niyeti ile söylerse niyet ettiği ne ise
odur. Niyeti yoksa boş bir sözdür. Bu da Süfyan es-Sevri'nin görüşüdür ..
8. Yedinci görüş ile
aynı olmakla birlikte eğer hiçbir niyeti yoksa yemin keffaretinde
bulunması gerekir. Bu da Evzai ve Ebu
Sevr'in görüşüdür.
9. Az önce açıklaması
geçen Şafii'nin görüşüdür. Ebu Bekr,
Ömer ve ashabdan başkaları ile tabiin (r.a.) böyle
demişlerdir.
10. Eğer talakı niyet
etmişse bir bain talak gerçekleşir. Şayet üç talak
niyet etmişse üç talak gerçekleşir. İki talak niyet etmişse yine bir talak
gerçekleşir. Hiçbir şey niyet etmemişse yemin demektir. Yalan söylemeyi niyet
etmişse boş bir sözdür. Bu da Ebu Hanife ve mezhebine
mensup fukahanın görüşüdür.
11. Onuncu görüşün aynı
olmakla birlikte eğer iki talak niyet etmişse iki talak gerçekleşir
şeklindedir. Bu da Züfer'in görüşüdür.
12. Bu durumda zihar keffareti kap eder. Bu da
İshak b. Rahuye'nin görüşüdür.
13. Bu bir yemindir,
bundan dolayı yemin keffareti gerekir. Bu da İbn Abbas ve tabiinden bazılarının görüşüdür.
14. Bu suyu ve yemeği
haram kılmak gibidir. Kesinlikle bundan dolayı bir şey vacip olmaz ve böyle bir
haram kılma sebebi ile herhangi bir şey meydana gelmez. Bu boş bir sözdür. Bu
açıklama da Mesruk, Şabii, Ebu Seleme ve Maliki mezhebinden Asbağ'ın
görüşüdür.
Bütün bu görüşler bir
kimsenin hür zevcesine böyle demesi halinde sözkonusudur.
Bu sözlerini bir cariyeye söyleyecek olursa Şafii'nin görüşüne göre eğer ona
hürriyetini vermeyi niyet etmişse hür olur. Bizzat kendisini haram kılmayı niyet
etmişse yemin keffareti gerekir, yemin olmaz. Hiçbir
şey niyet etmemişse mezhebin sahih olan görüşüne göre yine yemin keffareti gerekir. Malik ise: Böyle bir söz cariye hakkında
boş bir sözdür. Ona bağlı olarak herhangi bir hüküm ortaya çıkmaz demiştir.
Kadı Iyaz
dedi ki: genel olarak ilim adamlarının dediklerine göre bizzat haram kılması
sebebi ile bir yemin keffareti ona düşer. Ebu Hanife dedi ki:
Kendisine haram kıldığı
cariye, yemek ve başka her ne ise ona haram olur ve dediğinin aksini yapmadıkça
ona bir şey gerekmez. Şayet aksini yaparsa o taktirde bir yemin keffareti gerekir. Maliki, Şafii ve cumhurun görüşüne göre
eğer bu yemek yahut bu su yahut bu elbise bana haram olsun yahut eve girmek, Zeyd ile konuşmak ve buna benzer zevcenin ve cariyenin
dışında başka şeyleri haram kılacak olursa bu boş bir söz olur. Bundan dolayı
bir şey gerekmez ve bundan ötürü hiçbir şey de ona haram olmaz. Bu dediklerini
yapacak olursa onun bir şey yapması gerekmez. Zikrettiğimiz bu hususlarda um veled de cariye gibidir. Allah en iyi bilendir.
(4663) "Ben ve Hafsa anlaştık." Burada "anlaştık"
anlamındaki lafız nüshalarda bu şekilde "tevataytu"
şeklindedir. Aslı ise ye yerine hemze ile "tevata'tu"
şeklidir, ittifak ettik, demektir.
"Ben senden meğafir kokusu alıyorum." Burada "meğafir" lafzı birinci yerde bütün nüshalarda bu
şekilde mim harfi fethalı, ğayn ve fe harfleri ile feden sonra ye
iledir. Diğer iki yerde ise bazı nüshalarda ye harfi kaydedilmiş bazılarında
kaydedilmemiştir. Kadı Iyaz dedi ki: Doğrusu ye
harfinin kaydedilmesidir. Çünkü bu ye harfi tekilinde bulunan "vav"ın yerine geçmiştir. Ancak şiir zarureti dolayısı
ile hazfedilmiştir. "Meğafir" kelimesi
"meğfur"un çoğuludur. Bu da tatlı bir zampkdır ama hoş olmayan bir kokusu vardır. Bir ağaçtan
sızar. Bu ağaca da urfut denilir. Bu ağaç Hicaz'da
olur. Urfut'un yere doğru yayılan enli yaprakları
olup dikeni olan bir bitki olduğu da söylenir. Bunun pamuk gibi beyaz bir
meyvesi vardır. Meyvesi adeta gömlek düğmesi gibi olup kötü kokar.
Kadı Iyaz
dedi ki: Mühelleb'in söylediğine göre meğafirin ve urfutun kokusu
güzeldir. Ama onun bu açıklamaları hadisin muktezasına aykırıdır. İbn Abbas'ın söylediklerine de aykırıdır.
Dil bilginleri der ki: Urfut, idah türü ağaçlarındandır.
Dikenli her ağaca idah denilir. Denildiğine göre
kokusu nebizin kokusu gibidir. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de
kendisinden kötü bir kokunun gelmesinden tiksinirdi.
(3664) "Arısı urfut ağacında otlamış" cerasa
fiili cim, re ve sin harfleri ile olup bal yapmak için urfut
ağacından yemiş demektir.
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hayır! Cahş kızı Zeyneb'in yanında bal içmiştim. Bir daha içmeyeceğim. Bunun
üzerine: Allah'ın sana helal kıldığını ne diye haram edersin" buyruğu
indi." Bu, bu ayet-i kerimenin bal içmeyi terk sebebi ile indiği hususunda
açık bir ifadedir. Fıkıh kitaplarında kaydedildiği üzere ise ayet Mariye (r.anha)'yı kendisine
haram kılması hakkında inmiştir. Kadı lyaz dedi ki:
Ayetin nüzul sebebi hakkında ihtilaf edilmiştir. Aişe
bal ile ilgili olay sebebi ile inmiştir derken Zeyd
b. Eslem'den rivayete göre cariyesi Mariye'yi kendisine haram kılıp bir daha onunla birlikte
olmayacağına dair yemin etmesi üzerine inmiştir. (Kadı Iyaz
devamla) dedi ki: Haram kılmak sebebi ile yüce Allah'ın: ''Allah size
yeminlerinizi çözme yolunu göstermiştir" (Tahrim,
2) buyruğunu delil göstererek bir keffaretin vacip
olduğunu söyleyenlerin bu hususta bir delilleri yoktur. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in:
"Allah'a yemin olsun ki bir daha onunla birlikte olmayacağım"
dedikten sonra: "O bana haramdır" dediği rivayet edilmektedir. Aynı
şekilde onun bal içmeye dair yemin edip balı kendisine haram kıldığı da rivayet
edilmiştir. Bunu da İbnu'l-Munzir
zikretmektedir. Buhari'nin rivayetinde ise:
Bir daha tekrar içmeyeceğim
ve ayrıca bunu kimseye haber vermeyeceksin diye yemin ettim dediği
kaydedilmektedir. Tahavi de şunları söylemiştir: Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
bal içmek hakkında: "Bir daha ebediyyen onu
içmeyeceğim" demiş ve herhangi bir yeminden söz etmemiştir. Fakat yüce
Allah'ın: ''Allah size yeminlerinizi çözme yolunu göstermiştir" (Tahrim, 2) buyruğu ortada bir yeminin bulunmasını
gerektirmektedir. Derim ki: Ayet-i kerimenin Allah size haram kılmanız halinde
yemin keffarefini farz kılmıştır anlamında olma
ihtimali vardır. Nitekim Şafii, Şafii mezhebine mensup ilim adamları ve onlara
muvafakat edenler bunu böylece taktir etmişlerdir.
"Hayır! Cahş kızı Zeyneb'in yanında bal
içtim. " Bundan sonraki rivayette ise onun balı Hafsa'nın
yanında içtiği kaydedilmektedir. Kadı lyaz dedi ki:
Müslim, Haccac'ın İbn Cureyc'den
rivayet ettiği hadiste yanında bal içtiği zevcesinin Zeyneb
olduğunu, ona karşı birbirleri ile sözleşenlerin ise Aişe
ve Hafsa olduğunu zikretmiştir. Bu aynı şekilde Ömer
b. el-Hattab ve İbn
Abbas'ın rivayet ettiği hadiste de birbirleri ile sözleşenlerin Aişe ve Hafsa oldukları sabittir.
Yine Müslim, Ebu Seleme'nin
Hişam'dan rivayetine göre yanında balı içtiği
zevcesinin Hafsa (r.anha) olduğu, buna karşılık Aişe, Sevde ve Safiyye'nin ona karşı birbirleri ile sözleşen kimseler
oldukları kaydedilmektedir. Kadı lyaz dedi ki:
Birincisi daha sahihtir. Nesai dedi ki: Haccac'ın isnadı sahih ve son derece ceyyiddir.
el-Asili dedi ki: Haccac'ın rivayet ettiği hadis daha
sahihtir ve yüce Allah'ın kitabının zahirine daha uygundur ve ifade ettiği
anlamlar ise daha mükemmeldir. Bununla da yüce Allah'ın: "Şayet ikiniz
birbirinize onun aleyhine yardım ederseniz" (Tahrim,
4) ayetidir. Burada üç kişiden değil iki zevcesi sözkonusu
edilmiştir. Bunlar da rivayetinde dediği gibi Aişe ve
Hafsa (r.a.)'dır. Nitekim Ömer (r.a.) da bunu böylece
itiraf etmiştir. Diğer rivayette ise ravi, isimleri
ters yüz etmiştir. Nitekim ayetin nüzul sebebi hakkında sahih olan ayetin sahihayn dışındaki rivayetlerde geçen Mariye
ile ilgili olay hakkında değil bal ile ilgili olay hakkındadır. Bununla
birlikte Mariye ile ilgili olay sahih bir yolla da
gelmemiştir. Nesai dedi ki: Bal hakkında Aişe'nin rivayet ettiği hadisin isnadı ceyyid
ve oldukça sahihtir. Bunlar Kadı lyaz'ın açıklamalarıdır.
Sonra Kadı lyaz: Doğrusu da bal içmenin Zeyneb'in
yanında olduğudur demektedir.
Yüce Allah'ın:
"Hani o peygamber eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti."
buyruğu hakkında hayır sen bal içtin sözü ile ilgilidir. Bunu Müslim böylece
zikretmiştir. Kadı Iyaz dedi ki: Bu rivayette ihtisar
vardır. Bunun tamamı şudur: Ben bir daha onu içmeyeceğim ve ayrıca bunu hiçkimseye söylemeyeceğine dair de yemin ettim şeklindedir.
Nitekim Buhari de böyle rivayet etmiştir. İşte bu da
o gizlice söylenen sözün ne anlama geldiği ile ilgili görüşlerden birisidir.
Bunun Mariye olayı hakkında olduğu da söylenmiştir.
Başka şeylerde söylenmiştir.
"Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tatlıyı ve balı severdi." İlim adamları der
ki: Burada helvadan kasıt tatlı olan her bir şeydir. Ondan sonra balı sözkonusu etmesi ise balın şerefi ve meziyetine dikkat
çekmek içindir. Bu gibi ifadeler um um dan sonra
özeli zikretmek türündendir. "Helva" kelimesinin sonu med iledir.
Buradan lezzetli her bir
yiyecek ve içeceğin tüketilmesinin caiz olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Bunun
zühde ve murakabaya özellikle de böyle denk gelmiş
ise aykırı olmadığı anlaşılmaktadır.
"İkindi namazını
kıldım ı hanımlarını dolaşır onlara yaklaşırdı." Bu da bizim mezhep
alimlerimizin söyledikleri: Hanımları arasında günlerini paylaştırmış olan bir
kimsenin gündüzün, günü olmayan kimsenin evine bir ihtiyaç sebebi ile
girmesinin caiz olduğunu söyleyenlerin lehine bir delildir. Bununla birlikte
onunla cima etmesi caiz değildir.
"Andolsun biz onu mahrum bıraktık" yani biz ona engel
olduk. Onu baldan mahrum ettik.
"İbrahim dedi ki:
Bize el-Hasan b. Bişr tahdis
etti, bize Ebu Üsame bunu tahdis etti" sözünün anlamı şudur: Müslim'in arkadaşı
İbrahim b. Süfyan bu hadisin isnadında Müslim ile aynı
seviyede olup bu hadisi birisinden, o Ebu Üsame'den diye rivayet etmiştir. Tıpkı Müslim'in birisinden
onun Ebu Üsame’DEN diye
rivayet etmesi gibi. Böylelikle bir ravi ile isnadı
daha ali olmuştur. Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
4- KİŞİNİN
KARISINI SERBEST BIRAKMASININ NİYET OLMAKSIZIN TALAK OLMAYACAĞINI BEYAN BABI