SAHİH-İ MÜSLİM |
TALAK |
(3) باب
وجوب الكفارة
على من حرم
امرأته ولم
ينو الطلاق
3- TALAKI NİYET ETMEYEREK
KARISINI KENDİSİNE HARAM EDENE KEFFARETİN VACİB OLDUĞU BABI
18 - (1473) وحدثنا
زهير بن حرب.
حدثنا
إسماعيل بن
إبراهيم عن
هشام (يعني
الدستوائي)
قال: كتب إلي
يحيى بن أبي
كثير يحدث عن
يعلى بن حكيم،
عن سعيد بن جبير،
عن ابن عباس ؛
أنه كان يقول،
في الحرام: يمين
يكفرها. وقال
ابن عباس: { لقد
كان لكم في
رسول الله
أسوة حسنة} [
33/الأحزاب/
21].
3661-18/1- Bize Zuheyr
b. Harb da tahdis etti, bize İsmail b. İbrahim, Hişam -yani ed-Destevai- den
şöyle dediğini tahdis etti: Yahya b. Ebu Kesir bana yazarak Ya'la b. Hakım'den
tahdis etti, o Said b. Cübeyr'den, o İbn Abbas’DAN rivayet ettiğine göre o
(kocası tarafından kendisine bana) haramsın denilen kadın hakkında bu bir
yemindir, onun için keffarette bulunur, derdi. Ayrıca İbn Abbas dedi ki:
"Andalsun Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de sizin için güzel bir
örnek vardır" (Ahzab, 21}.
Diğer tahric: Buhari,
4911, 5266; İbn Mace, 2073
19 - (1473) حدثنا
يحيى بن بشر
الحريري.
حدثنا معاوية.
(يعني ابن
سلام) عن يحيى
بن أبي كثير ؛
أن يعلى بن حكيم
أخبره ؛ أن
سعيد بن جبير
أخبره ؛ أنه
سمع ابن عباس
قال: إذا حرم
الرجل عليه
امرأته فهي يمين
يكفرها. وقال
:لقد كان لكم
في رسول الله
أسوة حسنة.
3662-19/2- Bize Yahya b.
Bişr el-Hariri de tahdis etti, bize Muaviye -yani b. Sellam- Yahya b. Ebu
Kesir'den tahdis ettiğine göre Ya'la b. Hakim kendisine şunu haber verdi: Said
b. Cubeyr'in kendisine haber verdiğine göre o İbn Abbas'ı şöyle derken
dinlemiştir: Erkek hanımını kendisine haram ederse bu bir yemindir, onun
keffaretini yerine getirir. Ayrıca: ''Andolsun Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'de sizin için güzel bir örnek vardır" dedi.
20 - (1474) وحدثني
محمد بن حاتم.
حدثنا حجاج بن
محمد. أخبرنا
ابن جريج.
أخبرني عطاء ؛
أنه سمع عبيد
بن عمير يخبر
؛ أنه سمع
عائشة تخبر
النبي صلى
الله عليه
وسلم كان يمكث
عند زينب بنت
جحش فيشرب عندها
عسلا. قالت ؛
فتواطيت أنا
وحفصة ؛ أن
أيتنا مادخل
عليها النبي
صلى الله عليه
وسلم فلتقل ؛
أني أجد منك
ريح مغافير.
أكلت مغافير ؟
فدخل على إحداهما
فقالت ذلك له.
فقال:
"بل
شربت عسلا عند
زينب بنت جحش
ولن أعود له"
فنزل: {لم تحرم
ما أحل الله
لك} [66 /التحريم/ 1]
إلى قوله: إن
تتوبا (لعائشة
وحفصة) [ 66 /
التحريم / 4 ] وإذ
أسر النبي إلى
بعض أزواجه
حديثا
(لقوله: بل
شربت عسلا)
[66/التحريم/ 3].
3663-20/3- Bana Muhammed
b. Hatim de tahdis etti, bize Haccac b. Muhammed tahdis etti, bana İbn Cureyc
haber verdi, bize Ata'nın haber verdiğine göre o Ubeyd b. Umeyr'i şunu haber
verirken dinledi: O Aişe'yi şunu haber verirken dinledi: Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Cahş kızı Zeyneb'in yanında bir süre kalır ve onun yanında
bal içerdi. (Aişe) dedi ki: Bunun üzerine ben ve Hafsa şöyle anlaştık: Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) hangimizin yanına girerse o: Ben senden meğafir
kokusu alıyorum, meğafir mi yedin, diyecekti. Sonra onlardan birisinin yanına
girince o da ona bu sözleri söyledi. Allah Rasulü: "Hayır! Cahş kızı
Zeyneb'in yanında bal içtim. Asla bir daha onu içmeyeceğim" buyurdu. Bunun
üzerine: ''Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçin haram edersin. Eğer"
Aişe ile Hafsa'yı kastederek "ikiniz de tevbe ederseniz"
(Tahrim, 1-4) buyruğuna
kadar nazil oldu. "Hani peygamber eşlerinden birine gizlice bir söz
söylemişti." (Tahrim, 3) buyruğu da: Hayır ben bal içtim sözüne
işarettir.
Diğer tahric: Buhari,
4912 -muhtasar-, 5267, 6691; Ebu Davud, 3714; Nesai, 3421, 3804
21 - (1474) حدثنا
أبو كريب محمد
بن العلاء
وهارون بن
عبدالله. قالا:
حدثنا أبو
أسامة عن
هشام، عن
أبيه، عن عائشة.
قالت:
كان
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يحب
الحلواء
والعسل. فكان،
إذا صلى
العصر، دار
على نسائه.
فيدنو منهن.
فدخل على حفصة
فاحتبس عندها
أكثر مما كان
يحتبس. فسألت
عن ذلك، فقيل
لي: أهدت لها
امرأة من
قومها عكة من عسل.
فسقت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم منه
شربة. فقلت:
أما والله !
لنحتالن له.
فذكرت ذلك لسودة.
وقلت: إذا دخل
عليك فإنه
سيدنو منك.
فقولي له: يا
رسول الله !
أكلت مغافير ؟
فإنه سقول لك:
لا. فقولي له:
ما هذه الريح.
(وكان رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يشتد عليه أن
يوجد منه
الريح) فإنه
سيقول لك:
سقتني حفصة
شربة عسل.
فقولي له:
جرست نحلة
العرفط. وسأقول
ذلك له.
وقوليه أنت يا
صفية. فلما
دخل على سودة.
قالت تقول
سودة: والذي
لا إله إلا هو !
لقد كدت أنا
أبادئه بالذي
قلت لي. وإنه
لعلى الباب،
فرقا منك.
فلما دنا رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
قالت: يا رسول
الله ! أكلت مغافير
؟ قال:
"لا" قالت: فما
هذه الريح ؟
قال: "سقتني
حفصة شربة
عسل" قالت:
جرست نحله
العرفط. فلما
دخل علي قلت
له مثل ذلك. ثم
دخل على صفية
فقالت بمثل
ذلك فلما دخل
على حفصة
قالت: يا رسول
الله ! ألا
أسقيك منه ؟
قال: "لا حاجة
لي به". قالت
تقول سودة:
سبحان الله !
والله !
لقد
حرمناه. قالت
قلت لها:
اسكتي.
3664-21/4- Bize Ebu
Kureyb Muhammed b. el-A'la Harun b. Abdullah tahdis edip dedi ki: Bize Ebu
Usame, Hişam'dan tahdis etti, o babasından, o Aişe'den şöyle dediğini rivayet
etti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tatlıyı ve balı severdi. İkindi
namazını kıldıktan sonra hanımlarının evlerini dolaşır, onlara yaklaşırdı. Bir
sefer Hafsa'nın yanına girdi ve onun yanında önceleri kaldığından daha fazla
kaldı. Ben bunun sebebini sordum. Bana, Hafsanın kavminden bir kadının ona bir
miktar bal hediye ettiğini ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e de
ondan bir içimlik takdim ettiği söylendi. Bunun üzerine ben şöyle dedim:
Allah'a yemin ederim ki ona karşı bir hile düzenleyeceğiz. Bunu Sevde'ye
söyledim ve: Yanına girecek olursa sana yaklaşacak, o taktirde sen de ona: Ey
Allah'ın Rasulü! Meğafir mi yedin diyeceksin. O sana hayır diyecek. Sen ona: O
halde bu koku ne diyeceksin; -Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e
kendisinden (hoşlanılmayan) bir koku alınması çok ağır gelirdi- o da sana:
Hafsa bana bir içim bal içirdi, diyecek. Sen ona: O balı yapan arılar urfut
denilen ağacı otlamış diyeceksin. Ben de ona aynı şeyi söyleyeceğim. Ey Safiye
sen de ona bunu söyle (dedim).
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Sevde'nin odasına girince (Aişe) dedi ki: Sevde dedi ki:
Kendisinden başka ilah olmayana yemin ederim ki nerede ise senin bana
söylediklerini daha o kapıda iken söyleyiverecektim. Senden korktuğum için
(söyleyemedim). Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona yaklaşınca: Ey
Allah'ın Rasulü! Meğafir mi yedin dedi. Allah Rasulü: "Hayır"
buyurdu. Sevde: O halde bu koku ne dedi. Allah Rasulü: "Hafsa bana bir içim
bal içirdi" buyurdu. Sevde: O halde onun arısı urfut otlamış dedi.
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanıma girince ben de ona aynı şeyleri
söyledim. Sonra Safiyye'nin yanına girdi, o da aynısını söyledi. Hafsa'nın
yanına girince: Ey Allah'ın Rasulü! Sana o baldan içireyim mi dedi. Allah
Rasulü: "Hayır, ona ihtiyacım yok" buyurdu.
(Aişe) dedi ki: Sevde
diyor ki: Subhanallah! Allah'a yemin olsun ki biz onu mahrum bıraktık. (Aişe)
dedi ki: Ben de ona: Sus, (sesini çıkarma) dedim.
Bu hadisi Suveyd b. Said
de tahdis etti, bize Ali b. Mushir, Hişam b.
Urve'den bu isnad ile
buna yakın olarak tahdis etti.
(1474) قال
أبو إسحاق
إبراهيم.
حدثنا الحسن
بن بشر بن
القاسم.
ححدثنا أبو
أسامة، بهذا،
سواء. وحدثنيه
سويد بن سعيد.
حدثنا علي بن
مسهر عن هشام
بن عروة، بهذا
الإسناد،
ونحوه.
Ebu İshak İbrahim dedi
ki: el-Hasan b. Bişr b. el-Kasım tahdis etti, bize Ebu Üsame, bunu aynı şekilde
tahdis etti.
Diğer tahric: Buhari,
5431 -muhtasar-, 5599 -muhtasar-, 5614, 5682 -muhtasar-, 6972; Ebu Davud, 3715
-muhtasar-; Tirmizi, 1831; İbn Mace, 3323;
AÇIKLAMA: (3661) İbn
Abbas'dan rivayete göre o (kocası tarafından kendisine) haram kılınan kadın
hakkında: Bir yemindir, onun için keffarette bulunur derdi. Ayrıca İbn Abbas
dedi ki: Andolsun ki Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de güzel bir
örnek vardır dedi." Yine İbn Abbas'dan gelen bir diğer rivayette (3662)
"Erkek karısını (kendisine) haram edecek olursa bu bir yemindir, onun için
keffarette bulunur." Müslim ayrıca (3663) Aişe (radıyallahu anha)'nın Yüce
Allah'ın: "Allah'ın sana helal kıldığını neden haram kılarsın"
(Tahrim, 1) buyruğunun nüzul sebebi ile ilgili hadisini de zikretmektedir.
ilim adamları bir
kimsenin eşine: Sen bana haramsın demesi halinde hükmün ne olacağı hususunda
ihtilaf etmişlerdir. Şafii'nin görüşüne göre eğer bunu söylerken ona talak
vermeyi niyet etmişse bu bir talak olur. Şayet zihar niyet etmişse zihar olur.
Eğer talakı da ziharı da niyet etmeyip bizzat kendi şahsının kendisine haram
olmasını niyet etmişse aynı lafız sebebi ile ona yemin keffareti gerekir ve bu
yemin olmaz. Şayet hiçbir niyette bulunmadan söylemişse Şafii'nin bu hususta
iki görüşü vardır. Daha sahih olanına göre yemin keffareti gerekir. ikincisine
göre bu boş bir sözdür, bunun için hiçbir şey gerekmez. Bundan dolayı herhangi
bir hüküm de doğmaz. Bizim mezhebimizin görüşü budur.
Kadı Iyaz'ın
nakletliğine göre bu mesele hakkında on dört görüş vardır;
1. Maliki mezhebinin
meşhur görüşüne göre böyle bir söz dolayısı ile üç talak gerçekleşir. ister
onunla zifafa girilmiş olsun ister girilmemiş olsun. Ama üç talaktan daha azını
niyet etmiş ise özel olarak kendisi ile gerdeğe girilmemiş kadın hakkında bu
niyeti kabul edilir. Kadı Iyaz'ın dediğine göre Ali b. Ebu Talib, Zeyd, Hasan
ve el-Hakem de böyle demişlerdir.
2. Bu sözü sebebi ile üç
talak gerçekleşir. Onun kendisi ile zifafa girilmiş kadın hakkında olsun
başkası hakkında olsun niyeti kabul edilmez. Bu görüş de ibn Ebu Leyla,
Abdulmelik b. el-Macişun, el-Maliki'nin görüşüdür.
3. Bu sözü söylemesi
halinde kendisi ile zifafa girilmiş kadın hakkında üç talak gerçekleşir.
Girilmemiş diğer kadınlar hakkında tek bir talak sözkonusu olur. Bu da Maliki
mezhebine mensup Ebu Musab ile Muhammed b. Abdülhakem'in görüşüdür.
4. Bu söz sebebi ile
ister kendisi ile gerdeğe girilmiş olsun ister ondan başkası hakkında olsun bir
tek bain talak gerçekleşir. Bu da Malik’DEN gelen bir başka rivayettir.
5. Bu ric'i bir talak
olur. Bu da Maliki mezhebinden Abdulaziz b. Ebu Mesleme'nin görüşüdür.
6. Niyet ettiği ne ise o
gerçekleşir. Fakat hiçbir şekilde tek bir talaktan aşağı olmaz. Bu da Zühri'nin
görüşüdür.
7. Bir ya da birden çok
talakı niyet ederse yahut da yemin niyeti ile söylerse niyet ettiği ne ise
odur. Niyeti yoksa boş bir sözdür. Bu da Süfyan es-Sevri'nin görüşüdür ..
8. Yedinci görüş ile
aynı olmakla birlikte eğer hiçbir niyeti yoksa yemin keffaretinde bulunması
gerekir. Bu da Evzai ve Ebu Sevr'in görüşüdür.
9. Az önce açıklaması
geçen Şafii'nin görüşüdür. Ebu Bekr, Ömer ve ashabdan başkaları ile tabiin
(r.a.) böyle demişlerdir.
10. Eğer talakı niyet
etmişse bir bain talak gerçekleşir. Şayet üç talak niyet etmişse üç talak
gerçekleşir. İki talak niyet etmişse yine bir talak gerçekleşir. Hiçbir şey
niyet etmemişse yemin demektir. Yalan söylemeyi niyet etmişse boş bir sözdür.
Bu da Ebu Hanife ve mezhebine mensup fukahanın görüşüdür.
11. Onuncu görüşün aynı
olmakla birlikte eğer iki talak niyet etmişse iki talak gerçekleşir
şeklindedir. Bu da Züfer'in görüşüdür.
12. Bu durumda zihar
keffareti kap eder. Bu da İshak b. Rahuye'nin görüşüdür.
13. Bu bir yemindir,
bundan dolayı yemin keffareti gerekir. Bu da İbn Abbas ve tabiinden bazılarının
görüşüdür.
14. Bu suyu ve yemeği
haram kılmak gibidir. Kesinlikle bundan dolayı bir şey vacip olmaz ve böyle bir
haram kılma sebebi ile herhangi bir şey meydana gelmez. Bu boş bir sözdür. Bu
açıklama da Mesruk, Şabii, Ebu Seleme ve Maliki mezhebinden Asbağ'ın görüşüdür.
Bütün bu görüşler bir
kimsenin hür zevcesine böyle demesi halinde sözkonusudur. Bu sözlerini bir
cariyeye söyleyecek olursa Şafii'nin görüşüne göre eğer ona hürriyetini vermeyi
niyet etmişse hür olur. Bizzat kendisini haram kılmayı niyet etmişse yemin
keffareti gerekir, yemin olmaz. Hiçbir şey niyet etmemişse mezhebin sahih olan
görüşüne göre yine yemin keffareti gerekir. Malik ise: Böyle bir söz cariye
hakkında boş bir sözdür. Ona bağlı olarak herhangi bir hüküm ortaya çıkmaz
demiştir.
Kadı Iyaz dedi ki: genel
olarak ilim adamlarının dediklerine göre bizzat haram kılması sebebi ile bir
yemin keffareti ona düşer. Ebu Hanife dedi ki:
Kendisine haram kıldığı
cariye, yemek ve başka her ne ise ona haram olur ve dediğinin aksini yapmadıkça
ona bir şey gerekmez. Şayet aksini yaparsa o taktirde bir yemin keffareti
gerekir. Maliki, Şafii ve cumhurun görüşüne göre eğer bu yemek yahut bu su
yahut bu elbise bana haram olsun yahut eve girmek, Zeyd ile konuşmak ve buna
benzer zevcenin ve cariyenin dışında başka şeyleri haram kılacak olursa bu boş
bir söz olur. Bundan dolayı bir şey gerekmez ve bundan ötürü hiçbir şey de ona
haram olmaz. Bu dediklerini yapacak olursa onun bir şey yapması gerekmez.
Zikrettiğimiz bu hususlarda um veled de cariye gibidir. Allah en iyi bilendir.
(4663) "Ben ve
Hafsa anlaştık." Burada "anlaştık" anlamındaki lafız nüshalarda
bu şekilde "tevataytu" şeklindedir. Aslı ise ye yerine hemze ile
"tevata'tu" şeklidir, ittifak ettik, demektir.
"Ben senden meğafir
kokusu alıyorum." Burada "meğafir" lafzı birinci yerde bütün
nüshalarda bu şekilde mim harfi fethalı, ğayn ve fe harfleri ile feden sonra ye
iledir. Diğer iki yerde ise bazı nüshalarda ye harfi kaydedilmiş bazılarında
kaydedilmemiştir. Kadı Iyaz dedi ki: Doğrusu ye harfinin kaydedilmesidir. Çünkü
bu ye harfi tekilinde bulunan "vav"ın yerine geçmiştir. Ancak şiir
zarureti dolayısı ile hazfedilmiştir. "Meğafir" kelimesi
"meğfur"un çoğuludur. Bu da tatlı bir zampkdır ama hoş olmayan bir
kokusu vardır. Bir ağaçtan sızar. Bu ağaca da urfut denilir. Bu ağaç Hicaz'da
olur. Urfut'un yere doğru yayılan enli yaprakları olup dikeni olan bir bitki
olduğu da söylenir. Bunun pamuk gibi beyaz bir meyvesi vardır. Meyvesi adeta
gömlek düğmesi gibi olup kötü kokar.
Kadı Iyaz dedi ki:
Mühelleb'in söylediğine göre meğafirin ve urfutun kokusu güzeldir. Ama onun bu
açıklamaları hadisin muktezasına aykırıdır. İbn Abbas'ın söylediklerine de
aykırıdır.
Dil bilginleri der ki:
Urfut, idah türü ağaçlarındandır. Dikenli her ağaca idah denilir. Denildiğine
göre kokusu nebizin kokusu gibidir. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de
kendisinden kötü bir kokunun gelmesinden tiksinirdi.
(3664) "Arısı urfut
ağacında otlamış" cerasa fiili cim, re ve sin harfleri ile olup bal yapmak
için urfut ağacından yemiş demektir.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Hayır! Cahş kızı Zeyneb'in yanında bal içmiştim. Bir
daha içmeyeceğim. Bunun üzerine: Allah'ın sana helal kıldığını ne diye haram
edersin" buyruğu indi." Bu, bu ayet-i kerimenin bal içmeyi terk sebebi
ile indiği hususunda açık bir ifadedir. Fıkıh kitaplarında kaydedildiği üzere
ise ayet Mariye (r.anha)'yı kendisine haram kılması hakkında inmiştir. Kadı
lyaz dedi ki: Ayetin nüzul sebebi hakkında ihtilaf edilmiştir. Aişe bal ile
ilgili olay sebebi ile inmiştir derken Zeyd b. Eslem'den rivayete göre cariyesi
Mariye'yi kendisine haram kılıp bir daha onunla birlikte olmayacağına dair
yemin etmesi üzerine inmiştir. (Kadı Iyaz devamla) dedi ki: Haram kılmak sebebi
ile yüce Allah'ın: ''Allah size yeminlerinizi çözme yolunu göstermiştir"
(Tahrim, 2) buyruğunu delil göstererek bir keffaretin vacip olduğunu
söyleyenlerin bu hususta bir delilleri yoktur. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in: "Allah'a yemin olsun ki bir daha onunla birlikte olmayacağım"
dedikten sonra: "O bana haramdır" dediği rivayet edilmektedir. Aynı
şekilde onun bal içmeye dair yemin edip balı kendisine haram kıldığı da rivayet
edilmiştir. Bunu da İbnu'l-Munzir zikretmektedir. Buhari'nin rivayetinde ise:
Bir daha tekrar
içmeyeceğim ve ayrıca bunu kimseye haber vermeyeceksin diye yemin ettim dediği
kaydedilmektedir. Tahavi de şunları söylemiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) bal içmek hakkında: "Bir daha ebediyyen onu içmeyeceğim"
demiş ve herhangi bir yeminden söz etmemiştir. Fakat yüce Allah'ın: ''Allah
size yeminlerinizi çözme yolunu göstermiştir" (Tahrim, 2) buyruğu ortada
bir yeminin bulunmasını gerektirmektedir. Derim ki: Ayet-i kerimenin Allah size
haram kılmanız halinde yemin keffarefini farz kılmıştır anlamında olma ihtimali
vardır. Nitekim Şafii, Şafii mezhebine mensup ilim adamları ve onlara muvafakat
edenler bunu böylece taktir etmişlerdir.
"Hayır! Cahş kızı
Zeyneb'in yanında bal içtim. " Bundan sonraki rivayette ise onun balı
Hafsa'nın yanında içtiği kaydedilmektedir. Kadı lyaz dedi ki:
Müslim, Haccac'ın İbn
Cureyc'den rivayet ettiği hadiste yanında bal içtiği zevcesinin Zeyneb
olduğunu, ona karşı birbirleri ile sözleşenlerin ise Aişe ve Hafsa olduğunu
zikretmiştir. Bu aynı şekilde Ömer b. el-Hattab ve İbn Abbas'ın rivayet ettiği
hadiste de birbirleri ile sözleşenlerin Aişe ve Hafsa oldukları sabittir. Yine
Müslim, Ebu Seleme'nin Hişam'dan rivayetine göre yanında balı içtiği zevcesinin
Hafsa (r.anha) olduğu, buna karşılık Aişe, Sevde ve Safiyye'nin ona karşı
birbirleri ile sözleşen kimseler oldukları kaydedilmektedir. Kadı lyaz dedi ki:
Birincisi daha sahihtir. Nesai dedi ki: Haccac'ın isnadı sahih ve son derece
ceyyiddir. el-Asili dedi ki: Haccac'ın rivayet ettiği hadis daha sahihtir ve
yüce Allah'ın kitabının zahirine daha uygundur ve ifade ettiği anlamlar ise
daha mükemmeldir. Bununla da yüce Allah'ın: "Şayet ikiniz birbirinize onun
aleyhine yardım ederseniz" (Tahrim, 4) ayetidir. Burada üç kişiden değil
iki zevcesi sözkonusu edilmiştir. Bunlar da rivayetinde dediği gibi Aişe ve
Hafsa (r.a.)'dır. Nitekim Ömer (r.a.) da bunu böylece itiraf etmiştir. Diğer
rivayette ise ravi, isimleri ters yüz etmiştir. Nitekim ayetin nüzul sebebi
hakkında sahih olan ayetin sahihayn dışındaki rivayetlerde geçen Mariye ile
ilgili olay hakkında değil bal ile ilgili olay hakkındadır. Bununla birlikte
Mariye ile ilgili olay sahih bir yolla da gelmemiştir. Nesai dedi ki: Bal
hakkında Aişe'nin rivayet ettiği hadisin isnadı ceyyid ve oldukça sahihtir.
Bunlar Kadı lyaz'ın açıklamalarıdır.
Sonra Kadı lyaz: Doğrusu
da bal içmenin Zeyneb'in yanında olduğudur demektedir.
Yüce Allah'ın:
"Hani o peygamber eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti."
buyruğu hakkında hayır sen bal içtin sözü ile ilgilidir. Bunu Müslim böylece
zikretmiştir. Kadı Iyaz dedi ki: Bu rivayette ihtisar vardır. Bunun tamamı
şudur: Ben bir daha onu içmeyeceğim ve ayrıca bunu hiçkimseye söylemeyeceğine
dair de yemin ettim şeklindedir. Nitekim Buhari de böyle rivayet etmiştir. İşte
bu da o gizlice söylenen sözün ne anlama geldiği ile ilgili görüşlerden
birisidir. Bunun Mariye olayı hakkında olduğu da söylenmiştir. Başka şeylerde
söylenmiştir.
"Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) tatlıyı ve balı severdi." İlim adamları der
ki: Burada helvadan kasıt tatlı olan her bir şeydir. Ondan sonra balı sözkonusu
etmesi ise balın şerefi ve meziyetine dikkat çekmek içindir. Bu gibi ifadeler
um um dan sonra özeli zikretmek türündendir. "Helva" kelimesinin sonu
med iledir.
Buradan lezzetli her bir
yiyecek ve içeceğin tüketilmesinin caiz olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Bunun
zühde ve murakabaya özellikle de böyle denk gelmiş ise aykırı olmadığı
anlaşılmaktadır.
"İkindi namazını
kıldım ı hanımlarını dolaşır onlara yaklaşırdı." Bu da bizim mezhep
alimlerimizin söyledikleri: Hanımları arasında günlerini paylaştırmış olan bir
kimsenin gündüzün, günü olmayan kimsenin evine bir ihtiyaç sebebi ile
girmesinin caiz olduğunu söyleyenlerin lehine bir delildir. Bununla birlikte
onunla cima etmesi caiz değildir.
"Andolsun biz onu
mahrum bıraktık" yani biz ona engel olduk. Onu baldan mahrum ettik.
"İbrahim dedi ki:
Bize el-Hasan b. Bişr tahdis etti, bize Ebu Üsame bunu tahdis etti"
sözünün anlamı şudur: Müslim'in arkadaşı İbrahim b. Süfyan bu hadisin isnadında
Müslim ile aynı seviyede olup bu hadisi birisinden, o Ebu Üsame'den diye
rivayet etmiştir. Tıpkı Müslim'in birisinden onun Ebu Üsame’DEN diye rivayet
etmesi gibi. Böylelikle bir ravi ile isnadı daha ali olmuştur. Allah en iyi
bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
4- KİŞİNİN
KARISINI SERBEST BIRAKMASININ NİYET OLMAKSIZIN TALAK OLMAYACAĞINI BEYAN BABI