SAHİH-İ MÜSLİM

SÜT EMME

 

13/37- ZEVCELER ARASINDA GÜNLERİ PAYLAŞTIRMAK VE SÜNNETİN, HER BİR ZEVCEYE GÜNDÜZÜ İLE BİRLİKTE BİR GECE AYIRMAK OLDUĞUNU BEYAN BABI

 

Bizim mezhebimize göre (koca), hanımlarına gün paylaştırmakla yükümlü değildir. Hatta onların hepsinden uzak durmak hakkı dahi vardır. Ama onların fitneye uğramaları ve onlara zarar vermek korkusuyla onları tamamen ihmal etmesi mekruhtur. Eğer paylaştırmak isterse onlardan herhangi birisinden ancak kur'a ilebaşlaması caiz olur. Günleri birer birer, ikişer ikişer, üçer üçer paylaştırması caizdir fakat bir geceden aşağı paylaştırması caiz olmadığı gibi rızaları olmaksızın üç günden fazla paylaştırması da caiz değildir. Mezhebimizde sahih olan görüş budur.

 

Bu hususta bu meseleler hakkında sözünü ettikleri m dışında zayıf bazı görüşler daha vardır. Ancak ittifakla kabul ettiklerine göre onların rızası ile aynı zamanda hepsini dolaşması ve hepsi ile cima etmesi caizdir. Fakat onların rızası olmadan bunu yapması caiz değildir.

Paylaştıracak olursa geceden sonraki gündüz de o zevcenin payıdır. Hasta olan, ay hali olan, loğusa olan zevcesine de payayırır. Çünkü o zevcesi onunla ünsiyet elde eder ve ayrıca öpmek, bakmak, dokunmak ve daha başka yollarla cimanın dışındaki bir yolla da ondan yararlanır.

 

Mezhep alimlerimizin dediklerine göre gün paylaştırdığı taktirde cima etmek yükümlülüğü de yoktur, bu hususta eşitlik sağlamakla da yükümlü değildir. Aksine onların yanında gecelemekle birlikte onların hiçbirisi ile de cima etmemek hakkı da vardır. Onlardan herhangi birisi ile nöbeti sırasında cima yaparken diğerleri ile birlikte olmayabilir. Fakat az önce belirttiğimiz gibi onları büsbütün ihmal etmemesi ve bu hususta aralarında eşitlik sağlaması mütsehaptır. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

3613-46/1- Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe de tahdis etti, bize Şebabe b. Sevvar tahdis etti, bize Süleyman b. el-Muğire, Sabit'den tahdis etti, o Enes'den şöyle dediğini rivayet etti: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in dokuz zevcesi vardı. Aralarında günlerini paylaştırdığı vakit yanında ilk gece kaldığı zevcesine ancak dokuz günde gelebiliyordu. Bu sebeple onların hepsi her gece Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına geleceği zevcesinin evinde toplanırlardı. Aişe (radıyallahu anha)'nın evinde bulunduğu bir sırada Zeyneb geldi. Elini ona uzatınca (Aişe) bu Zeyneb'dir dedi. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) elini geri çekti. Karşılıklı birbirlerine çeşitli sözler söylediler. Nihayet karşılıklı olarak birbirlerine seslerini yükselttiler.

 

 

Namaz için kamet getirilince Ebu Bekir de geçerken bu hali fark edip seslerini işitti. Bu sebeple: Ey Allah'ın Resulü! Namaza buyur ve bunların ağızlarına toprak doldur, dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dışarı çıkınca Aişe: Şimdi Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazını bitirecek, arkasından Ebu Bekir gelecek, kim bilir bana neler yapacak, dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazını bitirince Ebu Bekir (radıyallahu anh) yanına geldi, ona ağır sözler söyledi ve: Bunu nasıl yaparsın, dedi.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in dokuz zevcesi vardı. .. Ağızlarına toprak doldur." Hadiste: "dokuz zevcesi vardı" ifadesi vefat ettiğinde hayatta olan zevceleridir, Bunlar da Aişe, Hafsa, Sevde, Zeyneb, Um Seleme, Um Habibe, Meymune, Cuveyriye ve Safiyye (r.anha).

 

"Onlara günlerini paylaştırdığı zaman .. " buyruğunun anlamına gelince her bir hanımına dokuz günden sonra tekrar sıra gelirdi demektir. Buradan da hanım ları na birer geceden fazla paylaştırmamanın müstehap olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Çünkü o taktirde onların hakları tehlikeye düşer.

 

"Her gece geleceği hanımın hanesinde toplanırlardı ... " ibarelerinden de şu hükümler anlaşılmaktadır: 1 Kocanın, sırası gelen her bir hanım ın yanına kaldığı evde gitmesi ve onları kendisinin kaldığı eve çağırmaması müstehaptır. Fakat onların her birini sırasında kendisinin evine davet edecek olursa bu onun bir hakkıdır. Ama daha faziletli olana da aykırıdır. Fakat karısını kumalarından birisinin evine çağıracak olursa bu davetini kabul etmek zorunda değildir. Bu durumda davetini kabul etmemekle de ona karşı gelmiş olmaz. Halbuki kendi evine onu davet etmesi halinde gelmeyecek olursa durum böyle değildir. Çünkü kadının kumasının evine gitmesinde kendisi için bir zarar vardır. Onların bu şekilde toplanmaları ise kendi rızaları ile gerçekleşiyordu.

 

2 Geceleyin ancak sırası gelmiş olan zevcesinin evine gider. Bize göre bir zaruret olmadan başkasının evine gitmesi haramdır. Ölüm döşeğinde olması ya da buna benzer bir zaruret gibi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in elini Zeyneb'e uzatması, Aişe (radıyallahu anha)'nıin bu Zeyneb'dir demesine gelince, bunu kasten yapmadığı, aksine onu sırası gelmiş olan Aişe sandığı söylenmiştir. Çünkü gece idi ve evlerde aydınlatacak kandiller yoktu. Böyle bir davranışın onların rızası ile olduğu da söylenmiştir.

 

"Nihayet seslerini yükselttiler." Sehab seslerin yükselip birbirine karışması demektir. Sin harfi ile de söylenir, sad harfi ile de söylenir. Nüshaların bir çoğunda da bu şekilde sad harfi ile yazılmıştır. Kadı lyaz da bunu cumhurun rivayeti olarak nakletmektedir. Bazı nüshalarda ise "istehbeseta" şeklindedir ki bayağı sözler söylediler demektir. Bazı nüshalarda ise haya edip utanmak'tan gelen "istehyeta" şeklindedir. Kadı Iyaz bazılarından bunu istehseta" diye rivayet etmiş ve şunları söylemiştir: Eğer bu şekil bir tashif değilse anlamı şu olur: Onların her biri diğerinin yüzüne toprak saçtı demek olur.

 

Bu hadis-i şerifte Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ne kadar güzel ahlaklı; herkesle ne kadar güzel bir geçimi olduğu anlaşılmaktadır.

 

Hanefiler: "Elini uzattı, sonra" abdest almadan "namaza çıktı" ifadesini delil gösterebilirler fakat bu hususta onların lehine bir delil yoktur. Çünkü hadiste arada herhangi bir engel (elbise vs) bulunmaksızın tenlerinin dokunduğunu zikretmemektedir. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in onun tenine arada bir engel olmaksızın dokunduğu sonra abdest almadan namaz kıldığı sabit olmadıkça gerçekleşemez. Hadiste ise bunların hiçbiri sözkonusu edilmemiştir.

 

"Ağızlarına toprak doldur." Bu onların bu işten vazgeçmeleri, tartışmalarını kesmeleri için oldukça ileri bir ifadedir. Bundan Ebu Bekir (radıyallahu anh)'ın fazileti, şefkati ve maslahata olan işleri gözönünde bulundurması anlaşıldığı gibi fazilet itibari ile daha alt mertebede olanın kendisinden faziletli olan arkadaşına maslahatına olan hususu işaret etmesi ve göstermesi de vardır. Allah en iyi bilendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

14/38- KADININ SIRASINI KUMASINA BAĞIŞLAMANIN CAİZ OLDUĞU BABI