SAHİH-İ MÜSLİM |
SÜT EMME |
(10) باب
الولد
للفراش،
وتوقى
الشبهات
10/34- ÇOCUK DÖŞEĞE
AİTTİR VE ŞÜPHELERDEN KAÇINMAK BABI
36 - (1457) حدثنا
قتيبة بن
سعيد. حدثنا
ليث .ح وحدثنا
محمد بن رمح.
أخبرنا الليث
عن ابن شهاب،
عن عروة، عن
عائشة؛ أنها
قالت:
اختصم
سعد بن أبي
وقاص وعبد بن
زمعة في غلام.
فقال سعد: هذا.
يا رسول الله !
ابن أخي، عتبة
بن أبي وقاص.
عهد إلي أنه
ابنه. انظر
إلى شبهه.
وقال عبد بن
زمعة: هذا
أخي، يا رسول
الله ! ولد على
فراش أبي. من
وليدته. فنظر
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم إلى شبهه،
فرأى شبها
بينا بعتبة.
فقال "هو لك يا
عبد. الولد
للفراش
وللعاهر
الحجر.
واحتجبي منه
يا سودة بنت
زمعة". قالت:
فلم ير سودة
قط. ولم يذكر محمد
بن رمح قوله
"يا عبد".
3598-36/1- Bize Kuteybe
b. Said tahdis etti, bize Leys tahdis etti, (H.) Bize Muhammed b. Rumh da
tahdis etti, bize Leys, İbn Şihab'dan haber verdi, o Urve'den, o Aişe'den şöyle
dediğini rivayet etti: Sa'd b. Ebu Vakkas ile Abd b. Zem'a bir çocuk hakkında
davalaştı. Sa'd: Bu, -ey Allah'ın Rasulü!- Kardeşim Utbe b. Ebu Vakkas'ın
oğludur. O bana bunun kendi oğlu olduğunu söylemişti. Ona ne kadar benzediğine
bir bak, dedi.
Abd b. Zem'a da: Ey
Allah'ın Rasulü! Bu benim kardeşimdir. Babamın döşeği üzerinde onun
cariyesinden doğdu, dedi.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) onun kime benzediğine baktı, Utbe'ye çok belli bir şekilde
benzediğini gördü. Fakat: "Çocuk senindir ey Abd! Çocuk döşeğindir. Zina
edene ise mahrumiyet vardır. Ey Zem'a kızı Sevde! Sen ondan perdenin arkasına
çekil" buyurdu.
(Aişe) dedi ki: Bu
sebeple asla Sevde'yi görmedi.
Muhammed b. Rumh ise
Allah Rasulü'nün: "Ey Abd" buyruğunu zikretmedi.
Diğer tahric: Buhari,
2218, 6765, 6817 -muhtasar-; Nesai, 3484
AÇIKLAMA: "Çocuk
döşeğe aittir. Zina edene de mahrumiyet vardır." İlim adamları der ki:
'Ahir: zina eden, demektir. 'Ahire: zina etti, ahr da zina anlamındadır.
"Onun için
mahrumiyet vardır" ifadesi ise artık o ziyan ve hüsrandadır.
Çocukda bir hakkı
yoktur, demektir. Araplar: "Ona hacer (mahrumiyet vardır), ağzı da toprak
olsun" ve buna benzer tabirleri kullanarak o kimse zarar ve hüsrandadır
demek isterler.
Burada hacer (taş) ile
zina eden taşla taşlanır, recm edilir demek olduğu söylenmiş ise de bu açıklama
zayıftır. Çünkü zina eden herkes recm edilmez. özel olarak muhsan kimse recm
edilir. Ayrıca zina edenin recm edilmesi çocuğun ona ait olmadığını söylemeyi
gerektirmez. Hadis ise çocuğun ondan olmadığının söylenmesi hakkında varid olmuştur.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Çocuk döşeğe aittir" buyruğu da şu demektir:
Erkeğin bir zevcesi yahut mülkiyetinde bir cariyesi bulunup onunla yatmış ise
ve mümkün olan süre içerisinde çocuk doğurmuşsa o çocuk o erkeğe aittir ve böylelikle
onun çocuğu olup aralarında mirasçılık ve diğer doğum sebebi ile sözkonusu olan
hükümler cereyan eder. Bunun babasına benzemesi ile benzememesi arasında da bir
fark yoktur.
çocuğun ondan olmasının
mümkün görüleceği süre ise (çocuğun annesi ile) ikisinin bir araya geldiği
zamandan itibaren altı aylık süredir. Kadının ne ile firaş (döşek) olduğuna
gelince; eğer zevce ise mücerred nikah ile firaş olur. İlim adamları bu hususta
icma bulunduğunu nakletmiş bulunmaktadır. Ayrıca firaşın sabit oluşundan sonra cima'nın
mümkün olmasını şart koşmuşlardır.
Eğer mesela batıdaki
birisinin doğudaki birisini nikahlaması sureti ile buna imkan yoksa ve
ikisinden birisi vatanından ayrılmamışsa bundan altı ay sonra ya da daha fazla
bir süre akabinde bir çocuk doğurursa o çocuğun nikahlayan adamdan olması
imkanı bulunmadığından ötürü onun nesebine katılmaz. Bu Malik, Şafii ve Ebu
Hanife dışında bütün ilim adamlarının görüşüdür.
Ebu Hanife bir araya
gelmelerinin mümkün olmasını şart koşmayıp sadece akit ile yetinmiştir. Onun
dediğine göre hatta cima imkanı sözkonusu olmaksızın akdin akabinde boşayacak
olup akit tarihinden itibaren altı ayda doğum yaparsa çocuk kocaya ilhak
edilir. Bu ise açıkça tutarsız olduğu görülen zayıf bir görüştür. Hadisin
mutlak olmasında onun lehine bir delil bulunmamaktadır. Çünkü hadis çoğunlukla
görülen durum hakkındadır. Bu ise akit esnasında bunun mümkün olması halidir.
Bu anlatılanlar zevcenin hükmü ile alakalıdır.
Cariyeye gelince Şafii
ve Maliki'ye göre onunla cima edilmesi sureti ile "firaş" olur.
Yalnızca mülk edinilmekle firaş olmaz. İsterse onun mülkiyetinde senelerce
kalsın ve kendisi onunla cima etmediği halde onunla da cimayı kabul etmediği
halde çocukları olsun, bu çocukların hiçbirinin nesebi ona katılmaz. Ama onunla
cima edecek olursa artık bu cariye de bir "firaş" olur. Onunla cima
ettikten sonra bir ya da birkaç çocuk -mümkün olan süre içerisinde- doğuracak
olursa çocukların nesebi ondan sabit olur.
Ebu Hanife dedi ki:
Cariye bir çocuk doğurup efendisi çocuğun kendisinden olduğunu söylemedikçe
firaş olmaz. Artık çocuğun kendisinden olduğunu söyledikten sonra cariyenin
doğurduğu çocuk ona ait olur, onu reddetmesi hali ise müstesnadır. Çünkü
cariyenin cima ile firaş olduğu kabul edilirse o taktirde sadece ona sahip olup
mülkiyetine almakla da zevce gibi olur demiştir.
Mezhep alimlerimiz der
ki: Aradaki fark şudur. Zevce özel olarak cima içindir. Bundan dolayı şeriat
zevce ile nikah akdini yapmayı cima gibi değerlendirmiştir. Çünkü gözetilen
maksat budur. Cariye ise mülk edinilmek ve cima dışında çeşitli menfaatler için
edinilir. Bundan dolayı bir kimsenin iki kızkardeşi, anneyi ve kızı mülk
edinmesi caiz olmakla birlikte bunları aynı nikah akdi altında bir arada
bulundurmak caiz değildir. Dolayısıyla cariye bizzat akitle (satın alma akti)
firaş olmaz. Cima gerçekleşecek olursa hür kadın gibi olur ve artık firaş olur.
Şunu bilelim ki burada
zikredilen Abd b. Zem'a hadisi babası Zem'a'nın cariyesinin neticede Zem'a'nın
firaşı olduğunun sabit olduğu şeklinde açıklanır. Bundan dolayı Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) çocuğun ondan olduğuna hüküm vermiştir. Zem'a
için cariyesinin firaş olduğu ise ya hayatta iken bunu ikrar etmesi sureti ile
bir beyyine ile olmuştur ya da Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bunu
bilmesi sözkonusudur. İşte bu durumda da Şafii ile Malik'in lehine Ebu
Hanife'ye karşı bir delil sözkonusu olur. Çünkü Zem'a'nın bundan önce bu
cariyeden başka bir çocuğu yoktu. Böylelikle bu Ebu Hanife'nin söylediğinin
aksine bunun (başka bir çocuğunun olmasının) şart olmadığına delildir.
Yine bu hadis-i şerif
Şafii ile ona muvafakat edenlerin lehine Malik ile ona muvafakat edenlerin
aleyhine nesebe katılmak hususunda delil vardır. Çünkü Şafii şöyle der: Neseben
mirasçı olan bir kimsenin kendisine miras bırakan kimse adına birisini nesebe
katması caizdir. Ancak onun mirası almış birisi olması ya da bütün mirasçıların
onu nesebe katmış olmaları şarttır.
Diğer taraftan nesebe
katan kimsenin de ölenin çocuğunun olması mümkün görülmesi ve ayrıca nesebinin
başka birisinden olduğunun bilinmemesi ve eğer akıllı ve baliğ ise nesebe
katılan kimsenin de onu tasdik etmesi de şarttır. İşte bütün bu şartlar Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Abd b. Zem'a babasının nesebine katılmasını
istediği zaman Zem'a'nın nesebinden olduğunu söylediği bu çocukda bulunuyordu.
Mezhep alimlerimiz bunu iki şekilde te'vil etmektedir. Birincisine göre Abd'in
kızkardeşi Zem'a kızı Sevde de onunla birlikte onu babalarının nesebine katmayı
kabul etmiş ve bu hususta kardeşine muvafakat etmiştir. Böylelikle bütün
mirasçılar nesebe katmayı kabul etmiş oldular. İkinci açıklamaya göre Zem'a
kafir olarak ölmüştü. Bu sebeple Sevde müslüman olduğu için ondan miras
almamış, buna karşılık Abd b. Zem'a ondan miras almıştı.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Ey Sevde! Sen ondan hicabın arkasına çekil (o seni
görmesin)" buyruğu ise ona mendub olarak ve ihtiyat olmak üzere verdiği
bir emirdir. Çünkü şeriatın zahiri hükmüne göre -artık o çocuk babasının
nesebine katıldığından ötürü- onun kardeşidir. Ama Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) O çocuğun Utbe b. Ebu Vakkas'a açıkça benzediğini gördüğünden
ötürü onun suyundan doğmuş olabileceğinden ve böylelikle Sevde'ye yabancı
birisi olacağından korkmuş, bunun için ihtiyat olmak üzere ona karşı hicabın
arkasına çekilmesini (ona görünmemesini) emir buyurmuştur.
el-Mazeri dedi ki:
Hanefi mezhebi alimlerinden birileri şu açıklamayı yapmıştır: Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in ona hicabın arkasına çekilmesini emir buyurması bir başka
rivayette: "Ondan hicabın arkasına çekil (ona görünme) çünkü o senin
kardeşin değildir" diye bir rivayet nakledilmiştir. Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "O senin kardeşin değildir" sözü ise bu hadiste
bir ibare olarak bilinmemektedir. Aksine bu batıl ve reddolunması gereken fazlalıktır.
Allah en iyi bilendir.
Kadı lyaz dedi ki: Zina
sebebi ile çocuğu nesebe katmak cahiliye adetlerinden idi. Onlar zina için
cariyeleri ücretle tutarlardı. Eğer anne çocuğun o kişiden olduğunu itiraf
ederse onu o adamın nesebinden kabul ederlerdi. İslam gelerek bunu iptal etti
ve çocuğun şer'i firaşe (döşeğe) ait olduğu hükmünü getirdi. Bundan dolayı Abd
b. Zem'a ve Sa'd b. Ebu Vakkas davalaşıp Sa'd da bu hususta kardeşi Utbe'nin
cahiliye dönemindeki uygulaması gereği tavsiyesini dile getirince ve Sa'd
İslam'da bunun geçersiz olduğunu bilmeyip çocuğu kendi nesebine katması da
cahiliye döneminde gerçekleşmediği için -ya bu hususta bir dava olmadığından
yahut da annenin çocuğun Utbe'den olduğunu itiraf etmediğinden- Abd b. Zem'a da
babasının döşeği üzerine doğduğunu iddia ettiği için Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) çocuğun ondan olduğuna hüküm verdi.
Hadisteki "Utbe'ye
açık şekilde benzediğini gördü, sonra (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Çocuk döşeğe aittir" buyurması, benzerliğin ve Kaif denilen (kişiler
arasındaki benzerliklerden hareketle akrabalıkları tespit eden) kıyafet
uzmanlarının verdikleri hükmün ancak ortada firaş (döşek) gibi ondan daha güçlü
bir dayanağın bulunmaması şartı ile dayanak görülebileceğine delildir. Nitekim
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) lanetleşen karı koca kıssasında çocuk
hoşlanılmayan şekilde (kadının kendisi ile ith am edildiği adama) benzediği
görülmekle birlikte bu benzerliğe dayanarak hüküm vermemiştir. Bazı Hanefi
alimleri ve ona muvafakat edenler bu hadis-i şerifi zina yoluyla cimanın sıhri
akrabalık dolayısıyla haramlık hükmünün sübutunda tıpkı nikah yoluyla cima
hükmünde delil göstermişlerdir. Nitekim Ebu Hanife, Evzai, Sevri ve Ahmed de bu
görüştedir. Malik, Şafii ve Ebu Sevr ve başkaları ise zina yoluyla cimanın bir
etkisi yoktur, aksine zina eden kimsenin kendisi ile zina ettiği kadının annesi
ile de kızı ile de evlenme imkanı vardır demişlerdir. Hatta Şafii şunu da
eklemektedir. Kendi zinasının mahsulü olan kızı dahi nikahlaması caizdir. Bu
kanaat sahipleri derler ki: Bunu delil gösterme şekli de şudur: Sevde ona
görünmemekle emrolunmuştur. Halbuki bu batıl bir delillendirmedir. Bunu delil
diye zikredenlere de hayret edilir. Çünkü bu o çocuğun zinadan doğduğunu ve
Sevde'nin ister zina edenin nesebine katılsın ister katılmasın ona görünmesinin
helal olmadığı bir yabancı olduğunu kabul etmek halinde sözkonusu olur. O halde
bunun sözü geçen mesele ile bir ilgisi yoktur.
Hadis-i şeriften
anlaşıldığına göre: Hakimin hükmü görünmeyen gerçekteki durumu değiştirmez.
Buna göre hakim iki yalan şahidin şahitliği ile yahut da buna benzer delile
dayanarak hüküm verecek olursa verilen o hüküm lehine hüküm verilen kimseye
helal olmaz.
Hadisin buna delil
oldUğu nokta ise şudur: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) O çocuğun Abd b.
Zem'a'ya ait olduğuna ve Abd'ın ve Sevde'nin kardeşi olduğuna hüküm vermiş
olmasıdır. Halbuki benzerlik sebebi ile çocuğun Utbe'den olma ihtimali de
vardı. Eğer hüküm batına (ortada görünmeyen gerçeğe) göre verilecek olsaydı
Sevde'ye ona görünmemesini emir buyurmazdı. Allah en iyi bilendir.
(1457) حدثنا
سعيد بن منصور
وأبو بكر بن
أبي شيبة وعمرو
الناقد.
قالوا: حدثنا
سفيان بن
عيينة. ح وحدثنا
عبد بن حميد.
أخبرنا
عبدالرزاق.
أخبرنا معمر.
كلاهما عن
الزهري، بهذا
الإسناد،
نحوه. غير أن
معمرا وابن
عيينة، في
حديثهما
"الولد
للفراش" ولم يذكرا
"وللعاهر
الحجر".
3599- .. ./2- Bize Said
b. Mansur, Ebu Bekr b. Ebu Şeybe ve Amr en-Nakid tahdis edip dedi ki: Bize
Süfyan b. Uyeyne tahdis etti (H.) Bize Abd b. Humeyd de tahdis etti, bize
Abdurrezzak haber verdi, bize Ma'mer haber verdi, ikisi ez-Zühri’DEN bu isnad
ile hadisi buna yakın olarak rivayet etti. Şu kadar var ki Ma'mer ve İbn Uyeyne
hadisi rivayetlerinde "çocuk döşeğe aittir" demekle birlikte
"zina edene de mahrumiyet vardır" ibaresini zikretmemişlerdir. 670
37 - (1458) وحدثني
محمد بن رافع
وعبد بن حميد.
قال ابن رافع:
حدثنا
عبدالرزاق.
أخبرنا معمر
عن الزهري، عن
ابن المسيب
وأبي سلمة، عن
أبي هريرة ؛
أن رسول الله
صلى الله عليه
وسلم قال:
"الولد
للفراش
وللعاهر
الحجر".
3600-37/3- Bana Muhammed
b. Rafi' ve Abd b. Humeyd de tahdis etti, İbn Rafi'dedi ki bize Abdurrezzak
tahdis etti, bize Ma'mer ez-Zühri'den haberverdi, o İbnu'l-Müseyyeb ve Ebu
Seleme'den, o Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem): "Çocuk döşeğe aittir. Zina edene de mahrumiyet vardır. "
buyurdu. 671
(1458) وحدثنا
سعيد بن
منصور، وزهير
بن حرب ؛
وعبدالأعلى
بن حماد،
وعمرو الناقد.
قالوا: حدثنا
سفيان عن
الزهري. أما
ابن منصور
فقال: عن سعيد
عن أبي هريرة.
وأما
عبدالأعلى
فقال: عن أبي
سلمة أو عن
سعيد عن أبي
هريرة. وقال
زهير: عن سعيد
أو عن أبي سلمة.
أحدهما أو
كلاهما عن أبي
هريرة. وقال
عمرو: حدثنا
سفيان مرة عن
الزهري، عن
سعيد وأبي
سلمة. ومرة عن
سعيد أو أبي
سلمة. ومرة عن
سعيد عن أبي هريرة
عن النبي صلى
الله عليه
وسلم. بمثل
حديث معمر.
3601- .. ./4- Bize Said
b. Mansur, Zuheyr b. Harb, Abdü'l-A'la b. Hammad ve Amr en-Nakid de tahdis edip
dediler ki: Bize Süfyan, ez-Zühri'den tahdis etti, İbn Mansur ise Said'den, o
Ebu Hureyre’DEN diye rivayet etti, Abdü'lA'la ise: Ebu Seleme yahut Said’DEN o
Ebu Hureyre’DEN rivayet etti dedi. Zuheyr ise Said’DEN yahut Ebu Seleme'den,
onlardan biri yahut ikisi Ebu Hureyre’DEN rivayet etti dedi. Amr da dedi ki: Bize
Süfyan bir sefer ez-Zühri'den, o Said’DEN ve Ebu Seleme’DEN diye bir defasında
Said’DEN yahut Ebu Selemeden bir sefer de Said’DEN o Ebu Hureyre’DEN o Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den diye Ma'mer'in hadisi gibi rivayet etti.
Diğer tahric: Tirmizi,
1157; Nesai, 3482; İbn Mace, 2006
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: