SAHİH-İ MÜSLİM |
SÜT EMME |
10/34- ÇOCUK DÖŞEĞE
AİTTİR VE ŞÜPHELERDEN KAÇINMAK BABI
3598-36/1- Bize Kuteybe b. Said tahdis etti, bize Leys tahdis etti, (H.) Bize
Muhammed b. Rumh da tahdis
etti, bize Leys, İbn Şihab'dan haber verdi, o Urve'den,
o Aişe'den şöyle dediğini rivayet etti: Sa'd b. Ebu Vakkas
ile Abd b. Zem'a bir çocuk
hakkında davalaştı. Sa'd: Bu, -ey Allah'ın Rasulü!- Kardeşim Utbe b. Ebu Vakkas'ın oğludur. O bana
bunun kendi oğlu olduğunu söylemişti. Ona ne kadar benzediğine bir bak, dedi.
Abd b. Zem'a da: Ey Allah'ın Rasulü! Bu benim kardeşimdir. Babamın döşeği üzerinde onun
cariyesinden doğdu, dedi.
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun kime benzediğine baktı, Utbe'ye
çok belli bir şekilde benzediğini gördü. Fakat: "Çocuk senindir ey Abd! Çocuk döşeğindir. Zina edene ise mahrumiyet vardır. Ey
Zem'a kızı Sevde! Sen ondan
perdenin arkasına çekil" buyurdu.
(Aişe)
dedi ki: Bu sebeple asla Sevde'yi görmedi.
Muhammed b. Rumh ise Allah Rasulü'nün:
"Ey Abd" buyruğunu zikretmedi.
Diğer tahric: Buhari, 2218, 6765, 6817
-muhtasar-; Nesai, 3484
AÇIKLAMA: "Çocuk
döşeğe aittir. Zina edene de mahrumiyet vardır." İlim adamları der ki:
'Ahir: zina eden, demektir. 'Ahire: zina etti, ahr da
zina anlamındadır.
"Onun için
mahrumiyet vardır" ifadesi ise artık o ziyan ve hüsrandadır.
Çocukda bir hakkı yoktur, demektir. Araplar: "Ona hacer (mahrumiyet vardır), ağzı da toprak olsun" ve
buna benzer tabirleri kullanarak o kimse zarar ve hüsrandadır demek isterler.
Burada hacer (taş) ile zina eden taşla taşlanır, recm edilir demek olduğu söylenmiş ise de bu açıklama
zayıftır. Çünkü zina eden herkes recm edilmez. özel olarak muhsan kimse recm edilir. Ayrıca zina edenin recm
edilmesi çocuğun ona ait olmadığını söylemeyi gerektirmez. Hadis ise çocuğun
ondan olmadığının söylenmesi hakkında varid olmuştur.
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Çocuk döşeğe aittir" buyruğu da şu
demektir: Erkeğin bir zevcesi yahut mülkiyetinde bir cariyesi bulunup onunla
yatmış ise ve mümkün olan süre içerisinde çocuk doğurmuşsa o çocuk o erkeğe
aittir ve böylelikle onun çocuğu olup aralarında mirasçılık ve diğer doğum
sebebi ile sözkonusu olan hükümler cereyan eder.
Bunun babasına benzemesi ile benzememesi arasında da bir fark yoktur.
çocuğun ondan olmasının
mümkün görüleceği süre ise (çocuğun annesi ile) ikisinin bir araya geldiği
zamandan itibaren altı aylık süredir. Kadının ne ile firaş
(döşek) olduğuna gelince; eğer zevce ise mücerred
nikah ile firaş olur. İlim adamları bu hususta icma bulunduğunu nakletmiş bulunmaktadır. Ayrıca firaşın sabit oluşundan sonra cima'nın
mümkün olmasını şart koşmuşlardır.
Eğer mesela batıdaki
birisinin doğudaki birisini nikahlaması sureti ile buna imkan yoksa ve
ikisinden birisi vatanından ayrılmamışsa bundan altı ay sonra ya da daha fazla
bir süre akabinde bir çocuk doğurursa o çocuğun nikahlayan adamdan olması
imkanı bulunmadığından ötürü onun nesebine katılmaz. Bu Malik, Şafii ve Ebu Hanife dışında bütün ilim adamlarının görüşüdür.
Ebu Hanife bir araya gelmelerinin mümkün olmasını şart koşmayıp
sadece akit ile yetinmiştir. Onun dediğine göre hatta cima imkanı sözkonusu olmaksızın akdin akabinde boşayacak olup akit
tarihinden itibaren altı ayda doğum yaparsa çocuk kocaya ilhak edilir. Bu ise
açıkça tutarsız olduğu görülen zayıf bir görüştür. Hadisin mutlak olmasında
onun lehine bir delil bulunmamaktadır. Çünkü hadis çoğunlukla görülen durum
hakkındadır. Bu ise akit esnasında bunun mümkün olması halidir. Bu anlatılanlar
zevcenin hükmü ile alakalıdır.
Cariyeye gelince Şafii
ve Maliki'ye göre onunla cima edilmesi sureti ile "firaş"
olur. Yalnızca mülk edinilmekle firaş olmaz. İsterse
onun mülkiyetinde senelerce kalsın ve kendisi onunla cima etmediği halde onunla
da cimayı kabul etmediği halde çocukları olsun, bu
çocukların hiçbirinin nesebi ona katılmaz. Ama onunla cima edecek olursa artık
bu cariye de bir "firaş" olur. Onunla cima
ettikten sonra bir ya da birkaç çocuk -mümkün olan süre içerisinde- doğuracak
olursa çocukların nesebi ondan sabit olur.
Ebu Hanife dedi ki: Cariye bir çocuk doğurup efendisi çocuğun
kendisinden olduğunu söylemedikçe firaş olmaz. Artık
çocuğun kendisinden olduğunu söyledikten sonra cariyenin doğurduğu çocuk ona
ait olur, onu reddetmesi hali ise müstesnadır. Çünkü cariyenin cima ile firaş olduğu kabul edilirse o taktirde sadece ona sahip
olup mülkiyetine almakla da zevce gibi olur demiştir.
Mezhep alimlerimiz der
ki: Aradaki fark şudur. Zevce özel olarak cima içindir. Bundan dolayı şeriat
zevce ile nikah akdini yapmayı cima gibi değerlendirmiştir. Çünkü gözetilen
maksat budur. Cariye ise mülk edinilmek ve cima dışında çeşitli menfaatler için
edinilir. Bundan dolayı bir kimsenin iki kızkardeşi,
anneyi ve kızı mülk edinmesi caiz olmakla birlikte bunları aynı nikah akdi
altında bir arada bulundurmak caiz değildir. Dolayısıyla cariye bizzat akitle
(satın alma akti) firaş
olmaz. Cima gerçekleşecek olursa hür kadın gibi olur ve artık firaş olur.
Şunu bilelim ki burada
zikredilen Abd b. Zem'a
hadisi babası Zem'a'nın cariyesinin neticede Zem'a'nın firaşı olduğunun sabit
olduğu şeklinde açıklanır. Bundan dolayı Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) çocuğun ondan olduğuna hüküm
vermiştir. Zem'a için cariyesinin firaş
olduğu ise ya hayatta iken bunu ikrar etmesi sureti ile bir beyyine
ile olmuştur ya da Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bunu bilmesi sözkonusudur.
İşte bu durumda da Şafii ile Malik'in lehine Ebu
Hanife'ye karşı bir delil sözkonusu olur. Çünkü Zem'a'nın bundan önce bu cariyeden başka bir çocuğu yoktu.
Böylelikle bu Ebu Hanife'nin söylediğinin aksine
bunun (başka bir çocuğunun olmasının) şart olmadığına delildir.
Yine bu hadis-i şerif
Şafii ile ona muvafakat edenlerin lehine Malik ile ona muvafakat edenlerin
aleyhine nesebe katılmak hususunda delil vardır. Çünkü Şafii şöyle der: Neseben mirasçı olan bir kimsenin kendisine miras bırakan
kimse adına birisini nesebe katması caizdir. Ancak onun mirası almış birisi
olması ya da bütün mirasçıların onu nesebe katmış olmaları şarttır.
Diğer taraftan nesebe
katan kimsenin de ölenin çocuğunun olması mümkün görülmesi ve ayrıca nesebinin
başka birisinden olduğunun bilinmemesi ve eğer akıllı ve baliğ ise nesebe
katılan kimsenin de onu tasdik etmesi de şarttır. İşte bütün bu şartlar Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Abd b. Zem'a babasının nesebine
katılmasını istediği zaman Zem'a'nın nesebinden
olduğunu söylediği bu çocukda bulunuyordu. Mezhep
alimlerimiz bunu iki şekilde te'vil etmektedir.
Birincisine göre Abd'in kızkardeşi
Zem'a kızı Sevde de onunla
birlikte onu babalarının nesebine katmayı kabul etmiş ve bu hususta kardeşine
muvafakat etmiştir. Böylelikle bütün mirasçılar nesebe katmayı kabul etmiş
oldular. İkinci açıklamaya göre Zem'a kafir olarak
ölmüştü. Bu sebeple Sevde müslüman
olduğu için ondan miras almamış, buna karşılık Abd b.
Zem'a ondan miras almıştı.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Ey Sevde! Sen
ondan hicabın arkasına çekil (o seni görmesin)" buyruğu ise ona mendub olarak ve ihtiyat olmak üzere verdiği bir emirdir.
Çünkü şeriatın zahiri hükmüne göre -artık o çocuk babasının nesebine
katıldığından ötürü- onun kardeşidir. Ama Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
O çocuğun Utbe b. Ebu Vakkas'a açıkça benzediğini gördüğünden ötürü onun suyundan
doğmuş olabileceğinden ve böylelikle Sevde'ye yabancı
birisi olacağından korkmuş, bunun için ihtiyat olmak üzere ona karşı hicabın
arkasına çekilmesini (ona görünmemesini) emir buyurmuştur.
el-Mazeri
dedi ki: Hanefi mezhebi alimlerinden birileri şu açıklamayı yapmıştır: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
ona hicabın arkasına çekilmesini emir buyurması bir başka rivayette:
"Ondan hicabın arkasına çekil (ona görünme) çünkü o senin kardeşin
değildir" diye bir rivayet nakledilmiştir. Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "O senin kardeşin
değildir" sözü ise bu hadiste bir ibare olarak bilinmemektedir. Aksine bu
batıl ve reddolunması gereken fazlalıktır. Allah en iyi bilendir.
Kadı lyaz
dedi ki: Zina sebebi ile çocuğu nesebe katmak cahiliye adetlerinden idi. Onlar
zina için cariyeleri ücretle tutarlardı. Eğer anne çocuğun o kişiden olduğunu
itiraf ederse onu o adamın nesebinden kabul ederlerdi. İslam gelerek bunu iptal
etti ve çocuğun şer'i firaşe (döşeğe) ait olduğu
hükmünü getirdi. Bundan dolayı Abd b. Zem'a ve Sa'd b. Ebu Vakkas davalaşıp Sa'd da bu hususta kardeşi Utbe'nin
cahiliye dönemindeki uygulaması gereği tavsiyesini dile getirince ve Sa'd İslam'da bunun geçersiz olduğunu bilmeyip çocuğu kendi
nesebine katması da cahiliye döneminde gerçekleşmediği için -ya bu hususta bir
dava olmadığından yahut da annenin çocuğun Utbe'den
olduğunu itiraf etmediğinden- Abd b. Zem'a da babasının döşeği üzerine doğduğunu iddia ettiği
için Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
çocuğun ondan olduğuna hüküm verdi.
Hadisteki "Utbe'ye açık şekilde benzediğini gördü, sonra (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Çocuk döşeğe aittir" buyurması, benzerliğin ve Kaif
denilen (kişiler arasındaki benzerliklerden hareketle akrabalıkları tespit
eden) kıyafet uzmanlarının verdikleri hükmün ancak ortada firaş
(döşek) gibi ondan daha güçlü bir dayanağın bulunmaması şartı ile dayanak
görülebileceğine delildir. Nitekim Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) lanetleşen karı koca kıssasında
çocuk hoşlanılmayan şekilde (kadının kendisi ile ith am edildiği adama) benzediği görülmekle birlikte bu
benzerliğe dayanarak hüküm vermemiştir. Bazı Hanefi alimleri ve ona muvafakat
edenler bu hadis-i şerifi zina yoluyla cimanın sıhri
akrabalık dolayısıyla haramlık hükmünün sübutunda tıpkı nikah yoluyla cima
hükmünde delil göstermişlerdir. Nitekim Ebu Hanife, Evzai, Sevri ve Ahmed de bu görüştedir. Malik, Şafii ve Ebu
Sevr ve başkaları ise zina yoluyla cimanın bir etkisi
yoktur, aksine zina eden kimsenin kendisi ile zina ettiği kadının annesi ile de
kızı ile de evlenme imkanı vardır demişlerdir. Hatta Şafii şunu da
eklemektedir. Kendi zinasının mahsulü olan kızı dahi nikahlaması caizdir. Bu
kanaat sahipleri derler ki: Bunu delil gösterme şekli de şudur: Sevde ona görünmemekle emrolunmuştur.
Halbuki bu batıl bir delillendirmedir. Bunu delil
diye zikredenlere de hayret edilir. Çünkü bu o çocuğun zinadan doğduğunu ve Sevde'nin ister zina edenin nesebine katılsın ister
katılmasın ona görünmesinin helal olmadığı bir yabancı olduğunu kabul etmek
halinde sözkonusu olur. O halde bunun sözü geçen
mesele ile bir ilgisi yoktur.
Hadis-i şeriften anlaşıldığına
göre: Hakimin hükmü görünmeyen gerçekteki durumu değiştirmez. Buna göre hakim
iki yalan şahidin şahitliği ile yahut da buna benzer delile dayanarak hüküm
verecek olursa verilen o hüküm lehine hüküm verilen kimseye helal olmaz.
Hadisin buna delil oldUğu nokta ise şudur: Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) O çocuğun Abd
b. Zem'a'ya ait olduğuna ve Abd'ın
ve Sevde'nin kardeşi olduğuna hüküm vermiş olmasıdır.
Halbuki benzerlik sebebi ile çocuğun Utbe'den olma
ihtimali de vardı. Eğer hüküm batına (ortada görünmeyen gerçeğe) göre verilecek
olsaydı Sevde'ye ona görünmemesini emir buyurmazdı.
Allah en iyi bilendir.
3599- .. ./2- Bize Said b. Mansur, Ebu Bekr b. Ebu Şeybe
ve Amr en-Nakid tahdis edip dedi ki: Bize Süfyan
b. Uyeyne tahdis etti (H.)
Bize Abd b. Humeyd de tahdis etti, bize Abdurrezzak
haber verdi, bize Ma'mer haber verdi, ikisi ez-Zühri’DEN bu isnad ile hadisi
buna yakın olarak rivayet etti. Şu kadar var ki Ma'mer
ve İbn Uyeyne hadisi
rivayetlerinde "çocuk döşeğe aittir" demekle birlikte "zina
edene de mahrumiyet vardır" ibaresini zikretmemişlerdir. 670
3600-37/3- Bana Muhammed
b. Rafi' ve Abd b. Humeyd de tahdis etti, İbn Rafi'dedi ki bize Abdurrezzak tahdis etti, bize Ma'mer ez-Zühri'den haberverdi, o İbnu'l-Müseyyeb ve Ebu Seleme'den, o Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Çocuk döşeğe aittir. Zina edene de mahrumiyet vardır. " buyurdu. 671
3601- .. ./4- Bize Said b. Mansur, Zuheyr b. Harb, Abdü'l-A'la
b. Hammad ve Amr en-Nakid de tahdis edip dediler ki:
Bize Süfyan, ez-Zühri'den tahdis etti, İbn Mansur ise Said'den, o Ebu Hureyre’DEN diye rivayet etti, Abdü'lA'la
ise: Ebu Seleme yahut Said’DEN
o Ebu Hureyre’DEN rivayet
etti dedi. Zuheyr ise Said’DEN
yahut Ebu Seleme'den,
onlardan biri yahut ikisi Ebu Hureyre’DEN
rivayet etti dedi. Amr da dedi ki: Bize Süfyan bir sefer ez-Zühri'den, o Said’DEN ve Ebu Seleme’DEN diye bir defasında Said’DEN
yahut Ebu Selemeden bir
sefer de Said’DEN o Ebu Hureyre’DEN o Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'den diye Ma'mer'in
hadisi gibi rivayet etti.
Diğer tahric: Tirmizi, 1157; Nesai, 3482; İbn Mace, 2006
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: