SAHİH-İ MÜSLİM

NİKAH

 

(9) باب استئذان الثيب في النكاح بالنطق، والبكر بالسكوت

9- NİKAHTA DULDAN SÖZLÜ OLARAK, BAKİREDEN SUSMASI SURETİ İLE İZİN ALMAK BABI

 

64 - (1419) حدثني عبيدالله بن عمر بن ميسرة القواريري. حدثنا خالد بن الحارث. حدثنا هشام عن يحيى بن أبي كثير. حدثنا أبو سلمة. حدثنا أبو هريرة ؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال:

 "لا تنكح الأيم حتى تستأمر. ولا  تنكح البكر حتى تستأذن" قالوا: يا رسول الله ! وكيف إذنها ؟ قال " أن تسكت".

 

3458-164/1- Bana Ubeydullah b. Ömer b. Meysere el-Kavariri tahdis etti, bize Halid b. el-Haris tahdis etti, bize Hişam, Yahya b. Ebu Kesir'den tahdis etti, bize Ebu Seleme tahdis etti, bize Ebu Hureyre'nin tahdis ettiğine göre Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Dul kadın kendisi ile istişare edilmedikçe nikahlanmaz, kız da izni alınmadıkça nikahlanmaz."

 

Ashab: Ey Allah'ın Rasulü! Kızın izni nasıl olur diye sordular. O: "Susması ile" buyurdu. 

 

Diğer tahric: Buhari, 5136, 6946, 6968; Nesai, 3267

 

 

(1419) وحدثني زهير بن حرب. حدثنا إسماعيل بن إبراهيم. حدثنا الحجاج بن أبي عثمان. ح وحدثنني إبراهيم بن موسى. أخبرنا عيسى (يعني ابن يونس) عن الأوزاعي. ح وحدثني زهير بن حرب. حدثنا حسين بن محمد. حدثنا شيبان. ح وحدثني عمرو الناقد ومحمد بن رافع. قالا: حدثنا عبدالرزاق عن معمر. ح وحدثنا عبدالله بن عبدالرحمن الدارمي. أخبرنا يحيى بن حسان. حدثنا معاوية. كلهم عن يحيى بن أبي كثير. بمثل معنى حديث هشام وإسناده. واتفق لفظ حديث هشام وشيبان ومعاوية بن سلام. في هذا الحديث.

 

3459" .. ./2- Bana Zuheyr b. Harb da tahdis etti, bize İsmail b. İbrahim tahdis etti, bize el-Haccac b. Ebu Osman tahdis etti. (H.) Bana İbrahim b. Musa da tahdis etti, bize İsa -yani b. Yunus- Evzai'den haberverdi. (H.) Bana Zuheyr b. Harb da tahdis etti, bize Huseyn b. Muhammed tahdis etti, bize Şeyban tahdis etti (H.) Bana Amr en-Nakid ve Muhammed b. Rafi'de tahdis edip dediler ki: Bize Abdurrezzak Ma'mer'den tahdis etti. (H.) Bize Abdullah b. Abdurrahman ed-Darimi de tahdis etti, bize Yahya -yani b. Hassan- tahdis etti, bize Muaviye tahdis etti. Hepsi de Yahya b. Ebu Kesir'den Hişam'ın hadisi ile aynı mana ve isnad ile rivayet etti.

 

Ayrıca Hişam'ın hadisi rivayeti ile Şeyban ve Muaviye b. Sellam'ın bu hadisi rivayetleri lafız itibari ile aynıdır. 

 

Diğer tahric: Zuheyr b. Harb'ın rivayetini yalnız Müslim rivayet etmiştir; İbrahim b. Musa'nın rivayetini Tirmizi, 1107; İbn Mace, 187; Zuheyr b. Harb'ın, Huseyn b. Muhammed'den rivayetini Buhari, 6970; Amr en-Nakid'in rivayetini yalnız Müslim rivayet etmiştir; Abdullah b. Abdurrahman ed-Darimi'nin rivayetini yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

65 - (1420) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا عبدالله بن إدريس عن ابن جريج. ح وحدثنا إسحاق بن إبراهيم ومحمد بن رافع. جميعا عن عبدالرزاق (واللفظ لابن رافع) حدثنا عبدالرزاق. أخبرنا ابن جريج. قال: سمعت ابن أبي مليكة يقول: قال ذكوان مولى عائشة: سمعت عائشة تقول: سألت رسول الله صلى الله عليه وسلم عن الجارية ينكحها أهلها. أتستأمر أم لا ؟ فقال لها رسول الله صلى الله عليه وسلم " نعم. تستأمر" فقالت عائشة: فقلت له: فإنها تستحي. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم:

 "فذلك إذنها إذا هي سكتت".

 

3460-65/3- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Abdullah b. İdris, İbn Cureyc'den tahdis etti. (H). Bize İshak b. İbrahim ve Muhammed b. Rafi'de tahdis etti, hepsi birlikte Abdurrezzak'dan -ki lafız İbn Rafi'e aittirrivayet etti. Bize Abdurrezzak tahdis etti, bize İbn Cureyc haber verip dedi ki:

İbn Ebu Muleyke'yi şöyle derken dinledim: Aişe'nin azadlısı Zekvan dedi ki:

Aişe'yi şöyle derken dinledim: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e büyükleri tarafından nikahlanan kız çocuğuna dair soru sordum. Onunla danışılır mı danışılmaz mı diye. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Evet, onunla danışılır" buyurdu. Aişe dedi ki: Bu sefer ben ona: Şüphesiz ki o utanır dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İşte sustuğu taktirde onun izni budur" buyurdu.

 

Diğer tahric: Buhari, 5137 -muhtasar-, 6971 -buna yakın-; Nesai, 3266

 

 

66 - (1421) حدثنا سعيد بن منصور وقتيبة بن سعيد. قالا: حدثنا مالك. ح وحدثنا يحيى بن يحيى (واللفظ له) قال: قلت لمالك  حدثك عبدالله بن الفضل عن نافع بن جبير، عن ابن عباس ؛ أن النبي صلى الله عليه وسلم قال:

 "الأيم أحق بنفسها من وليها. والبكر تستأذن في نفسها. وإذنها صماتها ؟" قال: نعم.

 

3461-66/4- Bize Said b. Mansur ve Kuteybe b. Said tahdis edip dediler ki: Bize Malik tahdis etti. (H.) Bize Yahya b. Yahya da -ki lafız ona ait olmak üzere- tahdis edip dedi ki: Malik'e dedim ki: Sana Abdullah b. el-Fadl, Nafi' b. Cübeyr'den tahdis etti, o İbn Abbas'dan rivayet ettiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Dul kadının kendisini evlendirmesi, velisinden daha çok hak sahibidir. Bakireden de kendisi hakkında izin istenir. Onun izin vermesi ise susmasıdır." (Malik) evet dedi.

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 2098, 2099, 2100; Tirmizi, 1108; Nesai, 3260, 3261, 3262, 3263, 3264. İbn Mace, 1870

 

 

67 - (1421) وحدثنا قتيبة بن سعيد. حدثنا سفيان عن زياد بن سعد، عن عبدالله بن الفضل. سمع نافع بن جبير يخبر عن ابن عباس  أن النبي صلى الله عليه وسلم قال:

 "الثيب أحق بنفسها من وليها. والبكر تستأمر. وإذنها سكوتها".

 

3462-67/5- Bize Kuteybe b. Said de tahdis etti... İbn Abbas Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Dul kadının kendisi hakkında velisine göre daha bir hak sahibidir. Bakire kız ile de danışılır. Onun izin vermesi ise susmasıdır" buyurdu.,

 

 

68 - (1421) وحدثنا ابن أبي عمر. حدثنا سفيان، بهذا الإسناد. وقال

 "الثيب أحق بنفسها من وليها. والبكر يستأذنها أبوها في نفسها. وإذنها صماتها" وربما قال "وصمتها إقرارها".

 

3463-68/6- Bize İbn Ebu Ömer de tahdis etti, bize Süfyan bu isnad ile tahdis etti ve: "Dul kadın kendisi hakkında velisine göre daha bir hak sahibidir, bakire kızdan da babası kendisini evlendirmek için izin ister, izin vermesi ise onun susmasıdır" dedi. "Susması ikrarıdır" demiş de olabilir.

 

 

AÇIKLAMA:          "Dul kadın ile istişare edilmedikçe nikahlanmaz ... susmasıdır buyurdu."

 

Diğer rivayette (3461) "dul kadın kendisi hakkında velisinden daha çok hak sahibidir. .. İzni susmasıdır." Diğer rivayette (3462) "dul kadın kendisi hakkında velisinden daha çok hak sahibidir... " Diğer rivayette (3463) "bakire kızdan kendisi hakkında babası izin ister, onun izni susmasıdır. "

 

İlim adamları der ki: Eyyin, burada zikretmiş olduğumuz diğer rivayet de açıklandığı gibi dul kadın demektir. Eyyinin daha başka anlamları da vardır.

Sumat -sad harfi ötreli olarak- susmak demektir.

 

Kadı İyaz dedi ki: İlim adamları burada eyyin ile ne kastedildiği hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bununla birlikte dil bilginleri de küçük ya da büyük olsun kız ya da dul olsun kocası olmayan her bir kadın hakkında kullanıldığını söylemişlerdir. Bu açıklamayı da İbrahim el-Harbi, İsmail el-Kadi ve başkaları yapmıştır. Dil bakımından el-eyyime aslında eşsiz, kocasız olma halidir. Raculün eyyimun vemraatun eyyumun denilir. (Eyyim lafzının müzekker ile müennesi arasında fark yoktur). Ebu Ubeyd ise kadın için "eyyimeh" de denileceğini nakletmektedir.

 

Kadı iyaz dedi ki: Diğer taraftan ilim adamları burada bu lafız ile ne kaste dildiği hususunda ihtilaf etmişlerdir. Hicaz alimleri ile genel olarak bütün fukaha maksat duldur demişler buna -belirttiğimiz gibi- diğer rivayette "seyyib: dul" lafzı ile açıklanmış olduğunu, ayrıca bunun bakire lafzı karşılığında kullanıldığını, bir de esasen dilde de çoğunlukla dul için kullanıldığını delil göstermişlerdir. Kufeliler ile Züfer burada "eyyim"den kasıt ister kız olsun ister dul olsun kocası olmayan her kadın hakkında kullanılır. Tıpkı dildeki muktezası gibi. Çünkü kadın büluğ yaşına erdiğinde artık kendisi hakkında velisinden daha çok hak sahibidir. Kendi kendisi için yapacağı nikah akdi sahih olur. Şabi ve Zühri de bu görüştedir. Derler ki: Dolayısıyla veli, nikahın sıhhatinin rükünlerinden değildir aksine onun tamamlayıcı unsurlarından birisidir. Evzai, Ebu Yusuf ve Muhammed ise nikahın sahih olması velinin onu geçerli kabul etmesine bağlıdır demişlerdir. Kadı Iyaz dedi ki: Yine ilim adamları Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Velisinden daha çok hak sahibidir" buyruğu hakkında da farklı kanaatlere sahiptirler. Acaba kendisi sadece izin vermek hususunda mı hak sahibidir yoksa hem izin vermek hem de kendisi adına akdi yapmak hususunda mı? Cumhura göre sadece izin vermek hususunda daha bir hak sahibidir. Diğerlerine göre ise her iki hususta da kendisi daha bir hak sahibidir.

 

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Kendisi hakkında daha bir hak sahibidir" buyruğu lafız bakımından Ebu Hanife ve Davud'un dediği gibi akit ve daha başka bütün hususlarda velisinden daha bir hak sahibidir anlamına da gelebilir. Razı olmak hususunda kendisi daha bir hak sahibidir anlamına da gelebilir. Yani bakire kızdan farklı olarak sözle izin vermedikçe evlendirilmez. Fakat Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "velisiz nikah olmaz" hadisi ile velinin şart olduğuna delalet eden diğer hadislerle birlikte ikinci anlama gelme ihtimalini kabul etmek kaçınılmaz olur. Şunu bilelim ki burada "ehak: daha bir hak sahibidir" lafzı müşterek bir lafız olup anlamı şudur: Onun nikah hususunda kendisi hakkında bir hakkı olduğu gibi velisinin de bir hakkı vardır. Ama onun hakkı velisinden daha güçlüdür. Çünkü velisi onu denk birisi ile evlendirmek istediği halde o bunu kabul etmezse buna mecbur edilemez ve eğer kendisi denk birisi ile evlenmek ister de velisi kabul etmezse o taktirde veli buna mecbur edilir. Kabul etmemekte ısrar ederse o taktirde onu hakim evlendirir. İşte bu da kadının hakkının daha ileri ve ağır bastığına delildir.

 

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bakire kız hakkında: "Bakire ile istişare etmedikçe nikahlanmaz" buyruğunun anlamı hakkında fukaha farklı kanaatlere sahiptir. Şafii, İbn Ebu Leyla, Ahmed, İshak ve başkaları bakire kızı evlendirmekte izin istemek emr edilmiştir. Eğer veli, baba ya da dede ise izin istemek mendub bir iş olur. Eğer iznini almadan onu evlendirecek olursa şefkatinin mükemmel derecede olmasından ötürü sahihtir. Şayet onların dışında birisi veli ise izin istemesi kap eder ve izin istemeden onu nikahlaması sahih olmaz.

 

Evzai, Ebu Hanife ve onların dışındaki Kufeliler büluğa ermiş bütün bakire kızlardan izin istemek kap eder demişlerdir.

 

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bakire kız hakkında: "İzni ise susmasıdır" buyurmasına gelince bunun zahiri bütün bakire kızlar ve bütün veliler hakkında genel olduğu ve kızın susmasının kayıtsız ve şartsız olarak yeterli olduğu anlamını vermektedir. Sahih olan da budur. Kimi mezhep alimlerimiz ise şöyle demişlerdir: Şayet veli, baba yahut dede ise onun izin istemesi müstehaptır. Bunun için de kızın susması yeterlidir. Eğer veli bunlardan başkası ise sözlü olarak konuşması kaçınılmazdır. Çünkü o babasından ve de desinden diğerlerine nisbetle daha çok haya eder. Cumhurun benimsediği doğru kanaat ise susmak, hadisin genel oluşu ve hayanın da mevcudiyeti sebebi ile bütün veliler için yeterlidir.

 

Dul kadına gelince, onun sözlü olarak izin vermesi zorunludur, bunda bir görüş ayrılığı yoktur. Velinin baba ya da bir başkası olmasında da fark yoktur. Çünkü artık dul kadın erkeklerle birlikte bulunması sebebi ile kemal derecesindeki hayası (nisbeten) zail olmuştur. Bakireliği ister sahih bir nikah, ister fasid bir nikah, ister şüpheli bir ilişki ister bir zina ile zail olmuş olsun fark etmez. Eğer bekareti yüksekten düşmek yahut parmaklamak ya da uzun süre kalmak (evlenmemiş olmak) ya da arkasından kendisine yaklaşılmak sureti ile zail olmuş ise yine de daha sahih olan görüşe göre onun da hükmü dul kadının hükmüdür. Bakire kız hükmünde olduğu da söylenmiştir. Allah en iyi bilendir.

 

Bizim mezhebimize ve cumhurun görüşüne göre bakire kıza susmasının izin anlamına geldiğini bildirmek şart değildir. Fakat kimi Maliki fukahası bunu şart kabul etmiştir. Bununla birlikte Maliki mezhebi alimleri bunu bildirmenin müstehap olduğunu ittifakla kabul etmişlerdir.

 

İlim adamları nikahın sıhhati hususunda velinin şart olup olmadığı hususunda da ihtilaf etmişlerdir. Maliki ve Şafii şarttır, velisiz nikah sahih olmaz derken Ebu Hanife dul kadın hakkında da büluğa ermiş bakire kız hakkında da şart değildir. Aksine velisinin izni olmaksızın kendi kendisini evlendirebilir demiştir.

 

Ebu Sevr dedi ki: Velisinin izni ile kendisini evlendirmesi caiz olmakla birlikte izni olmadan kendisini evlendirmesi caiz değildir. Davud da: Bakire kızın evlendirilmesinde veli şarttır ama dul için şart değildir demiştir.

 

Malik ve Şafii meşhur: "Velisiz nikah olmaz" hadisini delil göstermişlerdir. Bu ifade ise sahih olmamasını gerektirir. Davud ise Müslim'de zikredilen hadisin bakire ile dul arasında fark bulunduğu ve dulun kendisi hakkında daha bir hak sahibi olup bakire kızdan da izin isteneceği hususunda gayet açık olduğunu söyleyerek delil göstermişlerdir.

 

Mezhep alimlerimiz ise buna şu şekilde cevap vermektedirler: Onun daha bir hak sahibi olması demek hakta ortak olması anlamındadır. Yani o mecbur edilmez. Yine aynı şekilde kocasını tayin etmek hususunda daha'çok hak sahibidir.

 

Ebu Hanife ise alışveriş ve diğer akitlere kıyası delil göstermektedir. Çünkü bu gibi akitlerde velisiz olarak kendi adına bağımsız akdi yapabilir. Velinin şart koşulmasına dair varid olmuş olan hadisleri de cariye ve küçük kız hakkında yorumlamış, bu kıyas ile hadislerin umumi ifadesini tahsis etmiştir. Genel ifadenin kıyas ile tahsis edilmesi ise usul bilginlerinin bir çoğuna göre caizdir. Ebu Sevr ise meşhur şu hadisi delil göstermektedir: "Eğer bir kadın velisinin izni olmaksızın kendisini nikahlayacak olursa onun nikahı batıldır.'' Ayrıca veliden maksat bu husustaki utanılacak halleri bertaraf etmek için denk olan birisini seçmesidir. Bu da onun izin vermesi ile gerçekleşir.

 

İlim adamları der ki: Davud, bakire kız için veliyi şart koşarken, dul kadın hakkında şart koşmamakla kendi mezhebi ile çelişkiye düşmüştür. Çünkü b hakkında ihtilaf edilmiş bir mesele ile ilgili olarak yeni bir görüş ortaya koymaktır ve daha önce böyle bir görüşü ortaya atan, olmamıştır. Halbuki onu., mezhebinin görüşüne göre bu gibi hususlarda yeni bir görüş ortaya atmak caiz olmaz. Allah en iyi bilendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

10- BABANIN KÜÇÜK YAŞTAKİ BAKİRE KIZINI EVLENDİRMESİ BABI