SAHİH-İ MÜSLİM

NİKAH

 

(3) باب نكاح المتعة وبيان أنه أبيح ثم نسخ، ثم أبيح ثم نسخ، واستقر تحريمه إلى يوم القيامة

3- MUT'A NİKAHI VE ÖNCE MÜBAH KILINIP SONRA NESH EDİLDİĞİ SONRA BİR DAHA MÜBAH KILINIP SONRA NESH EDİLDİĞİ VE SONUNDA KIYAMETE KADAR HARAM HÜKMÜNÜN KARAR BULDUĞU BABI

 

Şunu bilelim ki Kadı Iyaz bu bab ile ilgili oldukça özlü açıklamalarda bulunmuş ve bu hususta son derece nefis konuları dile getirdiği gibi kendisine muhalif olunan bazı değerlendirmelerde de bulunmuştur. O halde bizim yapacağımız önce onun zikrettiklerini özlü bir şekilde kısaltarak nakletmek sonra da kendisinin kabul olunmayan ve ona muhalefet olunan kanaatlerini sözkonusu etmek ve tercih olunan görüşe de dikkat çekmek olacaktır.

 

el-Mazeri dedi ki: Sabit olduğu üzere mut'a nikahı İslam'ın ilk yıllarında caiz idi. Sonra burada sözkonusu edilen sahih hadisler ile bu nikahın nesh olduğu ve mut'a nikahının haramlığı üzerinde icma'nın gerçekleştiği, bu hususta da bid'atçiliğe kaçan bir kesim dışında kimsenin muhalefet etmediği sabit olmuştur. Bu bid'atçi kesim de bu hususta varid olmuş bir takım hadisleri delil diye almıştır. Biz ise bunların mensuh olduğunu söylediğimiz için bu hadislerde onların lehine delil olacak bir taraf yoktur. Ayrıca onlar Yüce Allah'ın: "O halde onlardan hangisi ile faydalandı iseniz (mut'a yaptıysanız) bundan dolayı onlara tayin edildiği şekilde mehirlerini veriniz" (Nisa, 24) buyruğunu da delil gösterdiler.

 

İbn Mesud'un kıraatinde ise bu "bir süreye kadar onlardan hangisinden faydalandı iseniz (mut'alandı iseniz)" şeklindedir. İbn Mesud'un bu kıraati ise şaz bir kıraattir, ne Kur'an-ı Kerim'den bir ayet olarak delil gösterilebilir, ne bir haber (hadis vs.) olarak delil gösterilebilir, ne de gereğince amel etmek gerekir.

 

el-Mazeri devamla dedi ki: Züfer dedi ki: Kim mut'a nikahı yaparsa onun bu nikahı ebedilik vasfını da kazanır. Sanki o bu görüşü ile mut'a nikahında vade belirlemeyi geçersiz kabul edilen nikahtaki fasit şartlar türünden değerlendirmiş gibidir. Böyle bir şart fasid olur ama nikah sahihtir.

 

(Devamla) el-Mazeri dedi ki: Müslim'in Sahihi'nde mut'anın yasaklanışı ile ilgili rivayetler ihtilaflıdır. Buradaki rivayetlerde Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in mut'a nikahını Hayber günü yasakladığı belirtildiği gibi Mekke'nin fethedildiği gün bunu yasakladığı da rivayet edilmektedir. Mut'a nikahını caiz kabul edenler bunu delil alıp hadislerin birbiri ile çatışhklarını ve bu ihtilafın hadisleri tenkit etme sebebi olduğunu ileri sürecek olursak biz de şöyle deriz:

 

Bu iddia bir hata değildir ve bu bir çelişki de değildir. Çünkü bir süre yasaklandıktan sonra bir başka zaman o yasağın tekid edilmesi yahut da yasağın daha yaygın bir hal alması için tekrar yasaklanması doğrudur, mümkündür. Böylelikle ilk olarak o yasağı işitmemiş olan da işitmiş olur. Buna bağlı olarak bazı raviler belli bir zamandaki yasağı işitmiş, diğer bazıları başka bir zamandaki yasağı işitmiş, onların herbiri kendi işittiğini nakledip ve onu işittiği zamana izafe etmiştir. el-Mazeri'nin açıklamaları bunlardır.

 

Kadı Iyaz dedi ki: Mut'a nikahının mübah olduğu ile ilgili hadisi ashab-ı kiramdan bir topluluk rivayet etmiş bulunmaktadır. Müslim bu hadisi İbn Mesud, İbn Abbas, Cabir, Seleme b. el-Ekva, Sebre b. Ma'bed el-Cüheni'den diye zikretmiş olup bütün bu hadislerde mut'anın hazerde (ikamet halinde) mübah kılındığına dair bir ifade yoktur. Bütün bunlar onların zaruret içinde bulundukları ve kadınları yanlarında olmadığı gaza sebebi ile yaptıkları seferlerinde olmuştur. Üstelik onların ülkeleri sıcak ve kadınsız kalmaya tahammülleri de oldukça az olur.

Müslim, İbn Ebu Amra'nın rivayet ettiği hadiste (3415) mut'a nikahının İslam'ın ilk zamanlarında onu yapmaya mecbur kalan kimseler için -tıpkı meyte ve benzerlerinde olduğu gibi- bir ruhsat olduğunu zikretmiştir. İbn Abbas (r.a.)'dan da buna benzer bir rivayet gelmiş bulunmaktadır. Yine Müslim Seleme b. el-Ekva'dan (3404) Evtas günü mut'a nikahının mübah kılındığını sözkonusu ettiği gibi Sebre'nin Mekke'nin fethedildiği günü mübah kılındığı rivayetini (340.6) kaydetmektedir. Her ikisi aynı olayın rivayetidir. Sonra da aynı günde haram kılınmıştır .

 

Ali (r.a.)'ın rivayet ettiği (3417) hadisinde ise Mekke fethinden önce gerçekleşmiş bulunan Hayber günü olduğu belirtilmektedir. Müslim'den başkaları ise Ali (radıyallahu anh)'dan rivayet edildiği üzere Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Tebük gazvesinde mut'a nikahını yasaklamıştır. Bu ise İshak b. Raşid'in ez-Zühri'den diye naklettiği bir rivayettir. O Abdullah b. Muhammed b. Ali'den, o babasından, o Ali'den diye rivayet etmiş fakat hiçkimse bu hususta ona mütabaat etmemiştir. Bu rivayet ise onun (İshak'ın) bir yanlışıdır. Ayrıca bu hadisi Malik ise Muvatta'da, Süfyan b. Uyeyne el-Umeri, Yunus ve başkaları da ez-Zühr'i'den rivayet etmiş olup onların rivayetlerinde "Hayber günü" denilmektedir. Müslim de bunu aynı şekilde bir topluluktan, onlar ez-Zühri'den diye rivayet etmişlerdir. Sahih olan rivayet şekli de budur. Ebu

 

Davud ise er-Rabi' b. Sebre'den, o babasından mut'anın Veda Haccında yasaklandığı rivayetini kaydetmektedir. Ebu Davud da: Bu rivayet ise bu hususta nakledilmiş rivayetlerin en sahihidir demiştir.

 

Yine Sebre'den mut'a nikahının Veda Haccında mübah kılındığı sonra Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in O zaman da kıyamet gününe kadar bunu yasakladığı rivayeti nakledilmiş bulunmaktadır.

 

Hasan-ı Basri'den ise mut'a nikahı kaza umresi dışında hiçbir zaman helal kılınmadığını söylediği rivayet edilmektedir. Bu açıklama aynı şekilde Sebre el-Cüheni'den de rivayet edilmiştir.

 

Müslim ise Sebre hadisinin gelen rivayetlerinde Muhammed b. Said edDarimi'nin İshak b. İbrahim'in ve Yahya b. Yahya'nın rivayeti dışında hiçbir rivayette vakit tayin etmemektedir. Yalnız bu rivayetlerde bunun Mekke'nin fethi günü olduğunu sözkonusu etmektedir. İlim adamlarının dediklerine göre Veda Haccında mübah kılındığı rivayeti bir hatadır. Çünkü o gün ne bir zorunluluk ne de bir bekarlık sözkonusu idi. Çoğunlukla da hanımları ile birlikte hacc etmişlerdi. Veda Haccında olan ile ilgili sahih vakıa ise sadece -başka rivayetlerde geldiği gibi- o nikahın yasaklanmasından ibarettir. Bu durumda Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Veda Haccında mut'a nikahını yeniden yasaklaması insanların o haccda toplanması ve hazır bulunanın hazır olmayana tebliğ etmesi, dinin tamamlanması ve daha başka hususların kesin halini aldığı gibi şeriatın hükümlerinin kesin halinin tespit edilmesi sebebi iledir. Yine o gün helal ve haramı açıkça bildirmiş ve o gün "kıyamete kadar" buyurmak sureti ile mut'a nikahının kesin olarak haram olduğunu ifade etmiş idi.

 

Kadı Iyaz {devamla} dedi ki: Mut'a nikahının Hayber günü, kaza umresi, Mekke'nin fethedildiği gün ve Evtas gazvesi günü haram kılındığı ile ilgili gelmiş olan rivayetlerin bütün bu vakıalarda onun bunu tekrar yenide,... yasakladığını dile getirdiği anlamına gelme ihtimali de vardır. Çünkü mut'a nikahının Hayber günü haram kılındığı ile ilgili hadis sahihtir ve bu hadisin tenkit edilecek bir tarafı yoktur. Aksine bu hadis sika ve sağlam ravilerin rivayeti ile sabit olmuştur. Fakat Süfyan'ın rivayetinde Hayber'in fethedildiği günü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in mut'a nikahını ve ehli merkeblerin etlerini yasakladığı da belirtilmektedir. Kimi ilim adamlarına göre bu ifadeler arasında bir zaman aralığı bulunmaktadır. O da şu demektir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mut'a nikahını haram kılmıştır demekle birlikte bunun ne zaman haram kılındığını beyan etmemiştir. Sonra da: Ehl! merkeblerin etlerini de Hayber günü haram kılmıştır diye eklemiştir. Böylelikle Hayber günü özel olarak eşek etlerinin haramlığını beyan için olur ama mut'a nikahının haram kılınma zamanını (bu rivayette) ayrıca beyan etmemiştir. Böylelikle rivayetlerin arası cem ve telif edilebilir. Bu kanaatin sahibi kimse ise şunları da söyler: İşte mut'a nikahının Mekke'de (fetih sırasında) haram kılındığı rivayeti bakımından daha uygun açıklamadır. Ama eşek etlerinin haram kılınma zamanının ise Hayber günü gerçekleştiğinde hiçbir şüphe yoktur.

 

Kadı Iyaz dedi ki: Şayet Süfyan'dan başkasından gelmiş olan diğer rivayetler bunu destekleyecek mahiyette olsaydı en güzel açıklama budur. Ama bundan daha uygunu bizim söylediğimiz haram kılmanın tekrarlanmış olduğudur. Fakat yine geriye mut'a nikahının kaza umresinde Mekke fethedildiği günde ve Evtas gününde mübah kılındığını sözkonusu eden rivayetlere açıklık getirmektedir. Muhtemelen Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) haram kılındıktan sonra zaruret dolayısıyla mut'a nikahını onlara mübah kılmış, sonra da onu ebedi olarak haram kılmıştır. Bu durumda Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mut'a nikahını Hayber günü ve kaza umresinde haram kıldıktan sonra zaruretten ötürü Mekke'nin fethedildiği günü mübah kılmış, sonra da yine Mekke'nin fethedildiği günü ebediyyen haram kılmıştır. Bu durumda da mut'a nikahının Veda Haccı gününde mübah kılındığı şeklindeki rivayet de sakıt olur. Çünkü bu Sebre el-Cüheni'den nakledilmiş bir rivayettir. Halbuki sağlam ve sika ravilerin ondan naklettikleri rivayet Mekke'nin fethedildiği gün mübah kılındığı rivayetidir. Veda Haccında gerçekleşen ise sadece haram kılındığıdır. Böylelikle onun hadisinde ravilerin cumhurunun üzerinde ittifak ettikleri ve onun dışındaki diğer ashabın (r.a.) Mekke fethedildiği günü yasaklandığı şeklinde muvafakat ettiği kadarı alınır. Bu durumda Veda Haccı günü mut'a nikahının haram kılınması -daha önce geçtiği gibi- bir te'kid ve bu hükmün yaygınlaştırılması maksadıyla yapılmış olur.

 

Hasan(-ı Basri'nin) bu ancak kaza umresinde olmuştur, öncesinde de sonrasında da olmamıştır şeklindeki görüşüne gelince; Hayber günü haram kılındığı hususunda sabit olan hususlar onun bu kanaatini reddetmektedir. Hayber ise kaza umresinden öncedir. Mut'a nikahının Mekke'nin fethedildiği gün ve Evtas günü mübah kılındığına dair rivayetler ile birlikte bunun rivayeti daha sahih bulunan diğer hadislerin de ravisi olan Sebre el-Cüheni'den sadece gelmiştir. Bu durumda daha sahih olan rivayetlere aykırı olan kısım terk edilir.

 

Kimi ilim adamı da bu haram ve mübah kılışın ve nesh edilişin iki defa sözkonusu olduğu hususlardan birisidir. Allah en iyi bilendir. Kadı Iyaz'ın açıklamaları bunlardır.

 

Doğru ve tercih edilen kanaat de haram kılmanın ve mübah kılmanın iki defa gerçekleştiğidir. Mut'a Hayber gününden önce helaldi, sonra Hayber günü haram kılındı. Sonra arka arkaya gerçekleştikleri için aynı zamanda meydana gelen Evtas ve Mekke'nin fethi günü mübah kılındı, sonra yine bundan üç gün sonra kıyamet gününe kadar ebediyyen haram kılınmış ve haramlık hükmü süreklilik kazanmıştır. Buna göre mübah kılış Hayber'den öncesine özeldir, haram kılış da ebedi olmak üzere Hayber günü gerçekleşmiştir. Mekke fethedildiği günde -Mekke fethinden önce mübah kılınması sözkonusu olmaksızın- haramlığın sadece te'kid olduğu bildirilmiştir, denilemez. (Yani) el-Mazeri ile Kadı Iyaz'ın tercih ettiklerini kabul edemeyiz. Çünkü Müslim'in Mekke'nin fethedildiği gün, mübah olduğuna dair zikretmiş olduğu rivayetler bu hususta son derece açıktır. Dolayısıyla bu rivayetleri ıskat etmek caiz değildir. Ayrıca mübah kılışın tekrarlanmasının önünde herhangi bir engel de bulunmamaktadır. Allah en iyi bilendir.

 

Kadı Iyaz dedi ki: İlim adamlarının ittifak ettiklerine göre bu mut'a nikahı miras hükmünü doğurmamak üzere belli bir süreliğine kadar yapılan bir nikah idi. Bu nikahta ayrılık da herhangi bir talaka gerek olmaksızın nikah süresinin sona ermesi ile gerçekleşirdi. Ama bundan sonra mut'a nikahının haram kılındığı -Rafiziler dışında- bütün ilim adamları tarafından kabul edilmiştir. İbn Abbas (radıyallahu anh) ise mut'a nikahının mübah olduğunu söylerdi. Sonra onun bu görüşünden döndüğü de rivayet edilmektedir. Kadı Iyaz devamla dedi ki: İlim adamlarının icma ettikleri üzere şu anda (yani bu husustaki icmadan sonra) ne zaman mut'a nikahı yapılırsa bunun batıl olduğuna hükürr. verilir. İster duhulden olsun, ister sonra olsun farketmez. Bundan tek istisna daha önce Züfer'den nakledilen kanaattir.

 

Maliki mezhebine mensup ilim adamları mut'a nikahı yapıp da ilişki kurulduğundan ötürü had uygulanıp uygulanmayacağı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bizim mezhebimize göre akit şüphesi ve bu husustaki görüş ayrılığı şüphesi dolayısı ile had uygulanmaz. Bu görüş ayrılığının kaynağı da usül alimlerinin ihtilaftan sonraki icma hakkındaki ihtilaflarından kaynaklanmaktadır. Acaba böyle bir icma ihtilafı kaldırıp artık mesele üzerinde icma olunmuş bir mesele haline gelir mi gelmez mi hususudur. Bizim mezhep alimlerimizin daha sahih kabul edilen kanaatine göre böyle bir ihtilaflı hali ortadan katdırmış olmaz, aksine bu hususta görüş ayrılığı devam eder ve bundan sonra mesele ebediyyen icma olunmuş bir mesele halini almaz. Kadı Ebu Bekr el-Bakillani de bu kanaattedir. Kadı Iyaz der ki: Mutlak bir nikah yapıp da niyeti ancak kendisinin niyetinde tespit ettiği bir süre kadar onunla kalmak olan bir kimsenin nikahı sahihtir, helaldir ve bu mut'a nikahı sayılmaz. Çünkü mut'a nikahı ancak sözü edilen (belli bir süre) şartı ile sözkonusu olur. Fakat İmam Malik: Bu insanın ahlakına yakışmaz demiştir. Evzai de istisna teşkil ederek bu bir mut'a nikahıdır ve bunda hayır yoktur demiştir. Allah en iyi bilendir.

 

 

11 - (1404) حدثنا محمد بن عبدالله بن نمير الهمداني. حدثنا أبي ووكيع وابن بشر عن إسماعيل، عن قيس، قال: سمعت عبدالله يقول:

 كنا نغزو مع رسول الله  صلى الله عليه وسلم. ليس لنا نساء. فقلنا: ألا نستخصى ؟ فنهانا عن ذلك. ثم رخص لنا أن ننكح المرأة بالثوب إلى أجل. ثم قرأ عبدالله: { يا أيها الذين آمنوا لا تحرموا طيبات ما أحل الله لكم ولا  تعتدوا إن الله لا يحب المعتدين}  [5 /المائدة/ الآية 87].

 

3396-1111- Bize Muhammed b. Abdullah b. Numeyr el-Hemdani tahdis etti, bize babam Veki' ve İbn Bişr, İsmail'den tahdis etti, o Kays’DAN şöyle dediğini rivayet etti: Abdullah'ı şöyle derken dinledim: Biz Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte kadınlarımız olmaksızın gazaya çıkardık. (Ona) hayalarımızı buralım mı? dedik, o bize bunu yasakladı. Sonra da bizlere belli bir süreye kadar bir elbise karşılığında (mut'a nikahı ile) nikahlanmamıza ruhsat verdi. Sonra Abdullah: "Ey iman edenler! Allah'ın size helal kıldığı o en temiz ve en güzel şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Çünkü Allah haddi aşanları sevmez"(Maide, 87) buyruğunu okudu.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 4615, 5071 -muhtasar-, 5075

 

AÇIKLAMA:          "Biz: Hayalarımızı buralım mı? dedik. O bize bunu yasakladı." Bu ibare bundan önceki babta sözünü ettiğimiz Allah'ın hilkatini değiştirmeyi ve neslin kesilmesi ile canlıya azap verilmesi sebebi ile hayaların burulmasının haram kılındığı kanaatine uygunluk vardır. Allah en iyi bilendir.

 

"Bize bir elbise ile bir kadını (mut'a nikahı ile) nikahlamamıza ruhsat verdi. Kasıt elbise ve bunun dışında her iki tarafın rıza gösterdikleri her bir değerdir.

 

Sonra Abdullah (b. Mesud): "Ey iman edenler! Allah'ın size helal kıldığı o en temiz ve güzel şeyleri haram kılmayın. .. " ayetini okuması ise onun İbn Abbas'ın görüşü gibi mut'a nikahının mübah olduğuna ve neshedildiği rivayetinin ona ulaşmamış olduğuna işaret vardır.

 

 

 

(1404) وحدثنا عثمان بن أبي شيبة. حدثنا جرير عن إسماعيل بن أبي خالد، بهذا الإسناد، مثله. وقال: ثم قرأ علينا هذه الآية. ولم يقل: قرأ عبدالله.

 

3397- .. ./2- Bize Osman b. Ebu Şeybe de tahdis etti, bize Cerir, İsmail b. Ebu Halid'den bu isnad ile aynısını rivayet etti ve şunları ekledi: Sonra bize şu ayeti okudu dediği halde Abdullah okudu demedi.

 

 

12 - (1404) وحدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا وكيع عن إسماعيل، بهذا الإسناد. قال: كنا، ونحن شباب، فقلنا:

 يا رسول الله ! ألا نستخصي ؟ ولم يقل: نغزو.

 

3398-12/3- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis etti, bize Veki' İsmail'den bu isnad ile tahdis etti. {Abdullah} dedi ki: Bizler genç olarak: Ey Allah'ın Resulü! Hayalanmızı buralım mı? dedik. Dedi ama rivayetinde -gazaya çıkardık- demedi. 

 

 

13 - (1405) وحدثنا محمد بن بشار. حدثنا محمد بن جعفر. حدثنا شعبة عن عمرو بن دينار. قال: سمعت الحسن بن محمد يحدث عن جابر بن عبدالله وسلمة بن الأكوع، قالا:

 خرج علينا منادي رسول الله صلى الله عليه وسلم، فقال: إن رسول الله صلى الله عليه وسلم قد أذن لكم أن تستمعوا. يعني متعة النساء.

 

3399-13/4- Bize Muhammed b. Beşşar da tahdis etti, Cabir b. Abdullah ve Seleme b. el-Ekva' dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in münadisi bulunduğumuz yere çıkıp geldi ve şüphesiz Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem size mut'a yapmanıza -kadınlarla mut'ayı kastediyor- izin vermiştir dedi.

 

Diğer tahric: Buhari, 5117, 5118

 

 

14 - (1405) وحدثني أمية بن بسطام العيشي. حدثنا يزيد (يعني ابن زريع). حدثنا روح (يعني ابن القاسم) عن عمرو بن دينار، عن الحسن بن محمد، عن سلمة بن الأكوع وجابر بن عبدالله ؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم أتانا، فأذن لنا في المتعة.

 

3400-14/5- Bana Umeyye b. Bistam el-Ayşltahdis etti, bize Vezid -yani b. Zurey"- tahdis etti, bize Ravh -yani b. el-Kasım- Amr b. Dinar'dan tahdis etti. o Hasan b. Muhammed'den, o Seleme b. el-Ekva' ve Cabir b. Abdullah'tan rivayet ettiğine göre Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanımıza geldi ve bize mut'a için izin verdi.

 

 

AÇIKLAMA:          "Bana Umeyye b. Bistam el-Ayşi de tahdis etti, bize Yezid b. Zurey" tahdis etti, bize Ravh -ki o b. el-Kasım'dıı- Amr b. Dinar'dan tahdis etti, o el-Hasan b. Muhammed'den, o Seleme b. el-Ekva' ve Cabir'den." Sened bazı nüshalarda bu şekildedir. Bazı nüshalarda ise el-Hasan b. Muhammed'in adı düşmüştür. Bunun yerine "Amr b. Dinar, Seleme b. el-Ekva ve Cabir'den" denilmiştir. Yine el-Mazeri'nin zikrettiğine göre bu hususta nüshalar ihtilaflıdır. el-Hasan ismi İbn Mahan'ın rivayetinde sabit olmakla birlikte el-Culudi'nin rivayetinde düşmüştür.

 

Daha önce Umeyye b. Bistam ismi ile ilgili olarak "Bistam" isminin munsarıf olmasının caiz olmakla birlikte gayr-i munsarıf olduğu da kabul edilmiştir. Be harfi bazen kesreli (Bistam) okunabildiği gibi fethalı olarak (Bestam) şeklinde de okunabilir. el-Ayşi ise şin harfi iledir.

 

(3399) "Cabir b. Abdullah ve Seleme b. el-Ekva' dedi ki: ... " İkinci rivayette ise (3400) "Seleme ve Cabir'den rivayete göre Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ... " denilmektedir. Buna göre ikinci rivayette "yanımıza geldi" tabirinin onun elçisi ve münadisi yanımıza geldi anlamında, birinci rivayette açıkça ifade ettiği gibi olma ihtimali de vardır. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanlarından geçerken bizzat kendi ağzından onlara bunları söylemiş olduğu ihtimali de vardır.

 

 

 

15 - (1405) وحدثنا الحسن الحلواني. حدثنا عبدالرزاق. أخبرنا ابن جريج. قال: قال عطاء: قدم جابر بن عبدالله معتمرا. فجئناه في منزله. فسأله القوم عن أشياء. ثم ذكروا المتعة. فقال: نعم. استمتعنا على عهد رسول الله صلى الله عليه وسلم. وأبي بكر وعمر.

 

3401-15/6- Bize Hasan b. Ali el-Hülvani de tahdis etti... Ata dedi ki: Cabir b. Abdullah umre yapmak üzere gelmişti. Konakladığı yerde hazır bulunanlar ona bazı hususlara dair sorular sordu. Sonra mut'ayı sözkonusu ettiler. O da: Evet biz Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Bekir ve Ömer dönemlerinde mut'a yaptık dedi.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          "Rasuluilah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ebu Bekir ve Ömer döneminde mut'a yaptık." Bu Ebu Bekir ve Ömer dönemlerinde mut'a yapan kimselere neshedildiği hükmünün ulaşmadığı şeklinde yorumlanmalıdır.

 

 

 

16 - (1405) حدثني محمد بن رافع. حدثنا عبدالرزاق. أخبرنا ابن جريج. أخبرني أبو الزبير. قال: سمعت جابر بن عبدالله يقول:

 كنا نستمتع، بالقبضة من التمر والدقيق، الأيام، على عهد رسول الله صلى الله عليه وسلم، وأبي بكر، حتى نهى عنه عمر، في شأن عمرو بن حريث.

 

3402-16/7- Bana Muhammed b. Rafi' tahdis etti... Ebu Zubeyr dedi ki: Cabir b. Abdullah'ı şöyle derken dinledim: Biz bir avuç hurma ve un karşılığında bir kaç gün süreliğine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve Ebu Bekir dönemlerinde, Ömer (radıyallahu anh) bize bunu Amr b. Hureys durumu ile ilgili olarak yasaklayıncaya kadar mut'a yapardık. 

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          "Bize Ömer bunu yasaklayıncaya kadar" bundan kastettiği bu hükmün neshedildiği bilgisi kendisine ulaştığı zamandır. Buna dair açıklama daha önceden geçti.

 

"Bir avuç hurma ve un karşılığında ... mut'a yapardık." "Kubda: avuç'' kaf harfi ötreli ve fethalı (kabza olarak) da söylenir. Ama ötreli söyleyiş daha fasihtir. Cevheri dedi ki: Ötreli olarak kubda, avucunun içerisine alıp avucunu üzerine kapattığı şeye denilir. Mesela ona bir avuç sevik ya da kuru hurma verdi denilir. Ama fethalı olarak söylendiği de olur.

 

 

 

17 - (1405) حدثنا حامد بن عمرو البكراوي. حدثنا عبدالواحد (يعني ابن زياد) عن عاصم، عن أبي نضرة، قال: كنت عند جابر بن عبدالله. فأتاه آت فقال: ابن عباس وابن الزبير اختلفا في المتعتين. فقال جابر:

 فعلناهما مع رسول الله صلى الله عليه وسلم. ثم نهانا عنهما عمر. فلم نعد لهما.

 

3403-17/8- Bize Hamid b. Ömer el-Bekravi de tahdis etti... Ebu Nadra dedi ki: Cabir b. Abdullah'ın yanında idim. Birisi onun yanına geldi ve: İbn Abbas ve Ebu Zubeyr iki mut'a (temettu haccı ile mut'a nikahı hakkında) anlaşmazlığa düştüler dedi. Bunun üzerine Cabir dedi ki: Biz Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte her ikisini de yaptık. Sonra her ikisini de Ömer bize yasakladı. Artık bir daha bu ikisini yapmayın dedi. 

 

 

AÇIKLAMA:          "Bize Hamid b. Ömer el-Bekravı tahdis etti." Daha önce defalarca belirttiğimiz gibi bu büyük dedesi Ebu Bekr el-Hassabi'ye mensubtur.

 

 

 

18 - (1405) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا يونس بن محمد. حدثنا عبدالواحد بن زياد. حدثنا أبو عميس عن إياس بن سلمة، عن أبيه، قال:

 رخص رسول الله صلى الله عليه وسلم عام أوطاس، في المتعة ثلاثا. ثم نهى عنها.

 

3404-18/9- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe tahdis etti... İyas b. Seleme babasından şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Evtas gazvesi senesinde üç gün mut'a yapmaya ruhsat verdikten sonra onu yasakladı. 

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          "Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Evtas senesinde ... " bu hadis mut'anın Mekke'nin fethedildiği gün mübah kılındığına dair açık bir ifadedir. Mekke'nin fethedildiği gün ile Evtas günü aynı gündür. Evtas, Taif'de bir vadinin adıdır. Münsarıf da kullanılır. Gayr-ı munsarıf da olabilir. Onu munsarıf kabul edenler, vadiyi ve yeri kasteder. Munsarıf kabul etmeyenler ise benzerlerinde olduğu gibi o alanı, bölgeyi kasteder. Ama dilcilerin çoğunlukla kullanımı munsarıf olmadığı şeklindedir.

 

 

 

19 - (1406) وحدثنا قتيبة بن سعيد. حدثنا ليث عن الربيع بن سبرة الجهني، عن أبيه سبرة ؛ أنه قال:

 أذن لنا رسول الله صلى الله عليه وسلم بالمتعة. فانطلقت أنا ورجل إلى امرأة من بني عامر. كأنها بكرة عيطاء. فعرضنا عليها أنفسنا. فقالت: ماتعطي ؟ فقلت: ردائي. وقال صاحبي: ردائي. وكان رداء صاحبي أجود من ردائي. وكنت أشب منه. فإذا نظرت إلى رداء صاحبي أعجبها. ثم قالت: أنت ورداؤك يكفيني. فمكثت معها ثلاثا. ثم إن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: "من كان عنده شيء من هذه النساء التي يتمتع، فليخل سبيلها".

 

3405-19/10- Bize Kuteybe b. Said de tahdis etti ... Sebre dedi ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize mut'a yapmak için izin verdi. Ben ve benimle birlikte bir adam ile Amiroğullarından bir kadının yanına gittik. Kadın adeta mutedil derecede boynu uzun genç (dişi) bir deveyi andırıyordu. Biz ona bizimle mut'a nikahı yapmasını teklif ettik. Kadın sen ne verirsin dedi. Ben: Ridamı (cübbemi) veririm dedim. Arkadaşım da aynı şekilde ridamı veririm dedi. Ama arkadaşımın ridası benim ridamdan daha iyi idi. Ama ben ondan daha gençtim. Kadın arkadaşımın ridasına baktı, ridasını beğendi. Bana bakınca da beni beğendi. Sonra: Sen ve ridan bana yetersiniz dedi. Onunla üç gün kaldıktan sonra Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Her kimin yanında kendisi ile mut'a nikahı yapmış olduğu bu kadınlardan birisi varsa artık onu serbest bıraksın" buyurdu. 

 

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 2072, 2073 -muhtasar-, Nesai, 3367; İbn Mace, 1962 -uzunca-

 

AÇIKLAMA:          "Ben ve benimle birlikte bir adam Amir oğullarından bir kadının yanına gittik. Kadın mutedil uzun boyunlu genç dişi bir deve gibiydi." Hadiste geçen "bekre" genç dişi deve demektir. Kastettiği genç ve güçlü (bir kadın) idi. "  Ayta" ise mutedil ve ölçüleri güzel bir şekilde boynu uzun anlamındadır. Ayt da boynun uzun olması halini anlatır.

 

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Her kimin yanında kendileri ile mut'a yaptığı bu kadınlardan birisi varsa onu serbest bıraksın" ibaresi bütün nüshalarda bu şekilde ifadenin delaleti sebebi ile "biha: kendisi ile" ibaresi hazfedilmiştir. Yahut da burada yetemettau: mut'a yaptığı ifadesi mübaşeret ettiği (cima yaptığı) anlamındadır. Meful hazfedilmiş demek olur.

 

 

 

20 - (1406) حدثنا أبو كامل فضيل بن حسين الجحدري. حدثنا بشر (يعني ابن مفضل) حدثنا عمارة بن غزية عن الربيع بن سبرة  أن أباه غزا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم فتح مكة. قال:

 فأقمنا بها خمس عشرة. (ثلاثين بين ليلة ويوم) فأذن لنا رسول الله صلى الله عليه وسلم في متعة النساء. فخرجت أنا ورجل من قومي. ولي عليه فضل في الجمال. وهو قريب من الدمامة. مع كل واحد منا برد. فبردي خلق. وأما برد ابن عمي فبرد جديد. غض. حتى إذا كنا بأسفل مكة، أو بأعلاها فتلقتنا فتاة مثل البكرة العنطنطة. فقلنا: هل لك أن يستمع منك أحدنا ؟ قالت: وماذا تبذلان ؟ فنشر كل واحد منا برده. فجعلت تنظر إلى الرجلين. ويراها صاحبي تنظر إلى عطفها. فقال: إن برد هذا خلق وبردي جديد غض. فتقول: برد هذا لا بأس به. ثلاث مرار أو مرتين. ثم استمتعت منها. فلم أخرج حتى حرمها رسول الله صلى الله عليه وسلم.

 

3406-20/11- Bize Ebu Kamil Fudayl b. Husayn el-Cahderi tahdis etti, bize Bişr -yani b. Mufaddal- tahdis etti, bize Umare b. Gaziye, er-Rabi' b. Sebre'den tahdis ettiğine göre babası Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte Mekke'nin fethi gazasına katılmıştı (babası Sebre) dedi ki: On beş gün -otuz gündüz ve gece- kaldık. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de bize kadınlarla mut'a nikahı yapmaya izin verdi. Bunun üzerine ben ve kavmimden bir adamla birlikte Çıktık. Ben kendisinden daha yakışıklı idim. O ise daha çok, çirkine yakındı. Her birimizin de bir burdu vardı. Ama benim burdum (cübbem) yıpranmıştı. Amcamın oğlunun burdu ise yepyeni idi. Nihayet Mekke'nin alt ya da yukarı taraflarında iken uzun boyunlu, genç bir dişi deveyi andıran bir genç kız karşımıza çıktı. Biz ona: Bizden birimizin seninle mut'a nikahı yapmana ne dersin dedik. O: Ne vereceksiniz dedi. Bunun üzerine her birimiz kendi burdunu (cübbesini) yaydı. O da iki erkeğe bakıp durdu. Benim arkadaşım, kadının cübbenin yan tarafına baktığını görünce ona:

 

Bunun cübbesi eski, benim cübbem ise yepyenidir dedi. Kadın ise: Üç ya da iki defa bunun cübbesinin de bir zararı yok dedi. Sonra onunla ben mut'a yaptım. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mut'ayı haram edinceye kadar da yanından çıkmadım. 

 

 

AÇIKLAMA:          "O da çirkine yakındı" demame fethalı dal harfi ile suretin çirkin olması anlamındadır.

 

"Benim burdum eski (yıpranmış) idi." Halik çürümeye yakın (yıpranmış)

hali anlatır.

 

"Karşımıza uzun boyunlu, genç bir deveyi andıran genç bir kız çıktı."

Buradaki atantana lafzı da az önceki hadiste geçen ve açıklaması yapılan elayta (mutedil uzun boyunlu) demektir. Sadece uzun boylu anlamına geldiği de söylenmiştir ama meşhur olan anlam ilkidir.

 

"Kadının yanına baktığını gördü." Elbisenin yan tarafına baktı demektir. Baştan aşağıya baktı anlamında olduğu da söylenmiştir.

 

Bu hadiste o zaman için mut'a nikahında veli ve şahitlerin bulunmasınır. sözkonusu olmadığına delil vardır.

 

 

 

(1406) وحدثني أحمد بن سعيد بن صخر الدارمي. حدثنا أبو النعمان. حدثنا وهيب. حدثنا عمارة بن غزية. حدثني الربيع بن سبرة الجهني عن أبيه. قال: خرجنا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم عام الفتح إلى مكة. فذكر بمثل حديث بشر. وزاد: قالت: وهل يصلح ذاك ؟ وفيه: قال: إن برد هذا خلق محّ.

 

3407- .. ./12- Bize Ahmed b. Said b. Sahr ed-Darimi de tahdis etti... er-Rabi' b. Sebre el-Cüheni, babasından şöyle dediğini tahdis etti: Mekke fethedildiği sene Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıkıp Mekke'ye gittik deyip sonra da (bir önceki) Bişr'in hadisini aynen zikretti ve şunları ekledi: Kadın: O bir işe yarar mı? dedi. Yine onun rivayetinde: Bunun burdu ise oldukça eskidir" demiştir. 

 

 

AÇIKLAMA:          "Bunun burdu ise oldukça eskidir" ibaresinde mahr lafzı fethalı bir mım ve şeddeli bir ha iledir. Eski ve çürük demektir. çürüyüp okunamaz hale geldiği zaman "mehhalkitab: kitap çürüdü" tabiri de buradan gelmektedir.

 

 

 

21 - (1406) حدثنا محمد بن عبدالله بن نمير. حدثنا أبي. حدثنا عبدالعزيز بن عمر. حدثني الربيع بن سبرة الجهني ؛ أن أباه حدثه ؛ أنه كان مع رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال:

 "يا أيها الناس ! إني قد كنت أذنت لكم في الاستمتاع من النساء. وإن الله قد حرم ذلك إلى يوم القيامة. فمن كان عنده منهن شيء فليخل سبيله. ولا  تأخذوا مما آتيتموهن شيئا".

 

3408-21/13- Bize Muhammed b. Abdullah b. Numeyr tahdis etti ... er-Rabi' b. Sebre el-Cüheni'nin tahdis ettiğine göre babası da kendisine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte iken şöyle buyurduğunu tahdis etti: "Ey insanlar! Ben size kadınlarla mut'a nikahı yapmanıza izin vermiştim ve şüphesiz Allah bunu kıyamet gününe kadar haram kıldı. Her kimin yanında bu kadınlardan birileri varsa onu serbest bıraksın ve ona verdiklerinizden geriye de bir şeyalmayın. "

 

 

AÇIKLAMA:          "Size kadınlarla mut'a nikahı yapmanıza izin vermiştim. .. Onlardan bir şeyalmayın" Bu hadis-i şerifte aynı hadiste Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sözü ile nasih ve mensuh açıkça bir arada zikredilmiş bulunmaktadır. Tıpkı: "Size kabir ziyaretini yasaklamıştım, artık onları ziyaret edebilirsiniz" hadisi gibidir. Yine bu hadiste mut'a nikahının kıyamet gününe kadar haram kılındığı açıkça ifade edilmiştir. Böylelikle daha önceki hadiste geçen Ebu Bekir ve Ömer dönemine kadar mut'a yapıyorlardı şeklindeki hadis-i şerifin yine az önce kaydettiğimiz gibi neshedici buyruğun kendilerine ulaşmamış olduğu şeklinde tevil edilmesi de bir zorunluluk olmaktadır. Diğer taraftan bu hadiste mut'a nikahı yapılan kadına önceden verilen mehrin artık ona ait olduğu ve ondan geriye bir şeyalmanın helal olmadığı hükmü de anlaşılmaktadır. İsterse tespit edilen vadeden önce o kadından ayrılmış olsun. Tıpkı bilinen nikahta tayin edilen mehrin cinsel ilişki ile kadına tamamen ait olması ve artık bundan sonra ayrılmak sebebi ile o mehirden bir şey düşmeyeceği gibi.

 

 

 

(1406) وحدثناه أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا عبدة بن سليمان عن عبدالعزيز بن عمر، بهذا الإسناد. قال:

 رأيت رسول الله صلى الله عليه وسلم قائما بين الركن والباب، وهو يقول. بمثل حديث ابن نمير.

 

3409- .. ./14- Bunu bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybede tahdis etti, bize Abde b. Süleyman, Abdulaziz b. Ömer'den bu isnad ile tahdis edip dedi ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i rükn (ihaceri) ile kapı arasında şöyle buyururken dinledim deyip hadisi İbn Numeyr'in rivayet ettiği gibi rivayet etti.

 

 

22 - (1406) حدثنا إسحاق بن إبراهيم. أخبرنا يحيى بن آدم. حدثنا إبراهيم بن سعد عن عبدالملك بن الربيع بن سبرة الجهني، عن أبيه، عن جده قال:

 أمرنا رسول الله صلى الله عليه وسلم بالمتعة، عام الفتح، حين دخلنا مكة. ثم لم نخرج منها حتى نهانا عنها.

 

3410-22/15- Bize İshak b. İbrahim tahdis etti... Abdulmelik b. er-Rabi' b. Sebre el-Cüheni babasından, o dedesinden şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mekke'nin fethedildiği sene Mekke'ye girdiğimiz zaman bize mut'a yapmamızı emretti, sonra oradan çıkmadan önce bize mut'a yapmayı yasakladı. 

 

 

23 - (1406) وحدثنا يحيى بن يحيى. أخبرنا عبدالعزيز بن الربيع بن سبرة بن معبد. قال:

 سمعت أبي، ربيع بن سبرة يحدث عن أبيه سبرة بن معبد ؛ أن نبي الله صلى الله عليه وسلم، عام فتح مكة، أمر أصحابه بالتمتع من النساء. قال: فخرجت أنا وصاحب لي من بني سليم. حتى وجدنا جارية من بني عامر. كأنها بكرة عيطاء. فخطبناها إلى نفسها. وعرضنا عليها بردينا. فجعلت تنظر فتراني أجمل من صاحبي. وترى برد صاحبي أحسن من بردي. فآمرت نفسها ساعة ثم اختارتني على صاحبي. فكن معنا ثلاثا. ثم أمرنا رسول الله صلى الله عليه وسلم بفراقهن.

 

3411-23/12- Bize Yahya b. Yahya da tahdis etti, bize Abdulaziz b. er-Rabi' b. Sebre b. Ma'bed haber verip dedi ki: Ben babamı Rabi' b. Sebre'yi kendi babası Sebre b. Ma'bed'den tahdis ederken dinledim. Buna göre Allah'ın Nebi'si (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mekke fethedildiği sene ashabına kadınlarla mut'a yapmalarını emretti. (Sebre) dedi ki: Ben ve Süleym oğullarından bir arkadaşımla birlikte çıktım. Nihayet Amir oğullarından uzun boyunlu, genç bir deveyi andıran bir genç kız bulduk. Ona kendisinden talib olduk ve ona her birimiz kendi burdunu (cübbesini) teklif etti. Genç kadın bakmaya başladı. Benim arkadaşımdan daha yakışıklı olduğumu diğer taraftan arkadaşımın cübbesinin benim cübbemden daha güzel olduğunu da görüyordu. Kendi kendisine bir süre düşündükten sonra beni arkadaşıma tercih etti. Bu şekilde kadınlar bizimle birlikte üç gece kaldı. Sonra Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu kadınlardan ayrılmamızı emir buyurdu.

 

 

AÇIKLAMA:          "Bir süre kendi kendisine düşündü." Burada (düşündü manasını verdiğimiz) "amerat" kendi kendisine danıştı ve bu hususta düşündü anlamındadır. Yüce Allah'ın: "İleri gelenler senin hakkında danışıyorlar" (Kasas, 20) buyruğunda da aynı kökten gelen lafız kullanılmıştır.

 

 

 

24 - (1406) حدثنا عمرو الناقد وابن نمير. قالا: حدثنا سفيان بن عيينة عن الزهري، عن الربيع بن سبرة، عن أبيه ؛ أن النبي صلى الله عليه وسلم نهى عن نكاح المتعة.

 

3412-24/17- Bize Amr en-Nakid ve İbn Numeyr tahdis edip dediler ki. .. er-Rabi' b. Sebre'nin babasından rivayet ettiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mut'a nikahını yasakladı.

 

 

25 - (1406) وحدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا ابن علية عن معمر، عن الزهري، عن الربيع بن سبرة، عن أبيه ؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم نهى، يوم الفتح، عن متعة النساء.

 

3413-25/18- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis etti ... er-Rabi' b. Sebre'nin babasından rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mekke'nin fethedildiği gün kadınlarla mut'ayı yasakladı.

 

 

26 - (1406) وحدثنيه حسن الحلواني وعبد بن حميد عن يعقوب بن إبراهيم بن سعد. حدثنا أبي عن صالح. أخبرنا ابن شهاب عن الربيع بن سبرة الجهني، عن أبيه ؛ أنه أخبره ؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم نهى، عن المتعة، زمان الفتح، متعة النساء وأن أباه كان تمتع ببردين أحمرين.

 

3414-26/19- Bunu bana Hasan el-Hülvanive Abd b. Humeyd de Yakub b. İbrahim b. Sa'd'dan tahdis etti... er-Rabi' b. Sebre el-Cüheni'nin babasından rivayetine göre kendisine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Mekke'nin fethedildiği zamanda mut'ayı yani kadınlarla mut'a nikahı yapmasını yasakladığını ve ayrıca babasının kırmızı renkli iki burd (cübbe) ile mut'a nikahı yapmış olduğunu haber verdi.

 

 

27 - (1406) وحدثني حرملة بن يحيى. أخبرنا ابن وهب. أخبرني يونس. قال ابن شهاب: أخبرني عروة بن الزبير ؛ أن عبدالله ابن الزبير قام بمكة فقال:

 إن ناسا، أعمى الله قلوبهم، كما أعمى أبصارهم، يفتون بالمتعة. يعرض برجل. فناداه فقال: إنك لجلف جاف. فلعمري ! لقد كانت المتعة تفعل على عهد إمام المتقين (يريد رسول الله صلى الله عليه وسلم) فقال له ابن الزبير: فجرب بنفسك. فوالله ! لئن فعلتها لأرجمنك بأحجارك.

قال ابن شهاب: فأخبرني خالد بن المهاجر بن سيف الله ؛ أنه بينا هو جالس عند رجل جاءه رجل فاستفتاه في المتعة. فأمره بها. فقال له ابن أبي عمرة الأنصاري: مهلا ! قال: ما هي ؟ والله ! لقد فعلت في عهد إمام المتقين. قال ابن أبي عمرة: إنها كانت رخصة في أول الإسلام لمن اضطر إليها. كالميتة والدم ولحم الخنزير. ثم أحكم الله الدين ونهى عنها.

قال ابن شهاب: وأخبرني ربيع بن سبرة الجهني ؛ أن أباه قال: قد كنت استمتعت في عهد رسول الله صلى الله عليه وسلم امرأة من بني عامر، ببردين أحمرين. ثم نهانا رسول الله صلى الله عليه وسلم عن المتعة.

قال ابن شهاب: وسمعت ربيع بن سبرة يحدث ذلك عمر بن عبدالعزيز، وأنا جالس.

 

3415-27/20- Bana Harmele b. Yahya da tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Yunus haber verdi. İbn Şihflb dedi ki: Bana Urve b. ez-Zubeyr'in haber verdiğine göre Abdullah b. ez-Zubeyr Mekke'de kalkıp (hutbe vererek) dedi ki: Bir takım kimselerin Allah gözlerini kör ettiği gibi kalplerini de kör etmiştir. Bunlar mut'a yapılabileceği fetvasını veriyorlar -bu sözleri ile bir adama söz işittirmek istiyordu- O adam kendisine seslenerek: Gerçekten sen kaba saba bir adammışsın. Ömrüme yemin ederim ki mut'a takva sahiplerinin imamı -Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i kastediyor- döneminde yapılıyordu dedi.

 

Bunun üzerine İbn ez-Zubeyr ona: O halde kendini bir dene, Allah'a yemin ederim ki eğer böyle bir şey yaparsan kendi taşlarınla seni recm ederim dedi.

 

İbn Şihflb dedi ki: Bana Halid b. el-Muhacir b. Seyfullah'ın haber verdiğine göre kendisi bir adamın yanında oturmakta iken ona bir adam gelmiş ve mut'a hakkında ona fetva sormuştu. O da ona yapmasını emretti (yapabilirsin dedi). Bunun üzerine İbn Ebu Amre el-Ensari ona: Yavaş ol, dedi. O: O ne ki, Allah'a yemin ederim ki bu takva sahiplerinin imamı döneminde yapılmıştır, diye cevap verdi.

 

Bu sefer İbn Ebu Amre dedi ki: Ama o İslam'ın ilk zamanlarında ona mecbur kalan kimselere tıpkı meyte, kan ve domuz eti gibi- zaruretten dolayı verilmiş bir ruhsattı. Sonra Allah dini muhkemleştirdi ve onu yasakladı dedi.

 

İbn Şihab dedi ki: Bana Rebi b. Sebre el-Cüheni de haber verdiğine göre babası dedi ki: Ben Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zamanında Amir oğullarından bir kadın ile kırmızı iki burd karşılığında mut'a nikahı yapmıştım. Sonra Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize mut'ayı yasakladı dedi. 

 

İbn Şihab dedi ki: Ben Rebi' b. Sebre'yi bunu Ömer b. Abdulaziz'e, ben de oturuyorken tahdis ederken dinledim.

 

 

AÇIKLAMA:          "Şüphesiz bir takım kimselerin Allah gözlerini kör ettiği gibi kalplerini de kör etmiştir. Bunlar mut'a nikahının yapılabileceğine fetva veriyorlar. Bu sözleri ile birisine söz işittiriyordu." O bununla İbn Abbas'a gönderme yapıyordu.

 

"Şüphesiz sen gerçekten kaba saba birisisin." İbnü's-Sikkit dedi ki: Celif katı, kaba kişi demektir. Buna binaen (cafin kelimesi ile birlikte kullanılması hakkında) şöyle denilmiştir. Bu iki lafzı birlikte kullanması, lafız farklılığından ötürü te'kid olmak üzere kullanmıştır. Zaten eMi de tabiatı itibari ile kaba anlayışlı, bilgisi ve edebi ise bu vasıflara sahip ehil kimselerden uzak olduğu için kıt kalmış kimseye denilir.

 

"Allah'a yemin ederim ki eğer onu yaparsan seni kendi taşlarınla recm ederim" sözleri ise ona mut'a nikahını nesh eden buyruğu tebliğ ettiği şeklinde ve artık haram olduğu hususunda herhangi bir şüphenin kalmadığına yorumlanır. Ona, eğer artık bundan itibaren bu işi yapıp da mut'a nikahına dayanarak bir kadınla ilişki kuracak olursan sen zina etmiş birisi olursun ve böylelikle ben de seni zina eden kişiye atılan taşlar ile taşlarım, demektir.

"Bana Halid b. el-Muhacir b. Seyfullah haber verdi." Seyfullah'dan kasıt Halid b. el-Velid el-Mahzumi'dir. Ona Seyfullah (Allah'ın kılıcı) ismini Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vermiştir. Çünkü o, Allah'ın düşmanlarına büyük zararlar veriyordu. 

 

 

 

28 - (1406) وحدثني سلمة بن شبيب. حدثنا الحسن بن أعين. حدثنا معقل عن ابن أبي عبلة،، عن عمر بن عبدالعزيز. قال: حدثنا الربيع بن سبرة الجهني عن أبيه ؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم نهى عن المتعة. وقال:

 "ألا إنها حرام من يومكم هذا إلى يوم القيامة. ومن كان أعطى شيئا فلا يأخذه".

 

3416-28/21- Bana Seleme b. Şebib de tahdis etti... Ömer b. Abdulaziz dedi ki: Bana er-Rabi' b. Sebre el-Cüheni babasından tahdis ettiğine göre ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mut'a nikahım yasaklayıp şöyle buyurmuştur: "Şunu bilin ki bu (mut'a nikahı) bugününüzden itibaren kıyamet gününe kadar haramdır. Her kim (mut'a nikahı karşılığında) bir şey vermişse onu geri almasın."

 

 

29 - (1407) حدثنا يحيى بن يحيى. قال: قرأت على مالك عن ابن شهاب، عن عبدالله والحسن ابني محمد بن علي، عن أبيهما  عن علي بن أبي طالب ؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم نهى، عن متعة النساء، يوم خيبر. وعن أكل لحوم الحمر الإنسية.

 

3417-29/22- Bize Yahya b. Yahya tahdis edip dedi ki: Ben Malik'e, İbn Şihab'dan rivayetini okudum. O Muhammed b. Ali'nin iki oğlu Abdullah ve Hasan'dan ikisi babalarından o da Ali b. Ebu Talib (radıyallahu anh)'dan rivayet ettiğine göre ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hayber gününde kadınlar ile mut'a yapmayı ve ehli merkeb etlerini yemeyi yasakladı.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 4216, 5115, 5523, 6961; Müslim, 4981, 4982; Tirmizi, 1121, 1794; Nesai, 3365, 3366, 3367, 4345, 4346; İbn Mace, 1961

 

AÇIKLAMA:          "Hayber günü kadınlarla mut'a yapmayı ve ehli eşeklerin etlerinin yenmesini yasakladı." Hadisteki "elinsiye: ehli" lafzını iki şekilde zaptetmişlerdir. Birincisine göre hemze kesreli nun harfi sakin, ikincisi ise her ikisinin de fethalı söyleyişidir (edesiye şeklinde). Kadı Iyaz da açıkça fethalı söyleyişi tercih etmiş ve çoğunluğun rivayetinin bu olduğunu ifade etmiştir.

Bu hadis ile ehli merkeblerin etlerinin haram kılındığı anlaşılmıştır. Bizim mezhebimizin de genellikle bütün ilim adamlarının görüşü de budur. Şu kadar var ki seleften oldukça az bir topluluk bu hususta istisna teşkil etmektedir.. İbn Abbas, Aişe ve seleften bazı kimselerden bunu mübah gördükleri rivayet edilmiştir. Yine onlardan haram olduğu rivayeti geldiği gibi İmam Malik'den de hem mekruh gördüğü hem de onu haram kabul ettiği rivayeti nakledilmiştir.

 

 

 

(1407) وحدثناه عبدالله بن محمد بن اسماء الضبعي. حدثنا جويرية عن مالك، بهذا الإسناد. وقال:

 سمع علي بن أبي طالب يقول لفلان: إنك رجل تائه. نهانا رسول الله صلى الله عليه وسلم. بمثل حديث يحيى بن يحيى عن مالك.

 

3418- .. ./23- Bunu bize Abdullah b. Muhammed b. Esma ed-Dubai de tahdis etti, bize Cuveyriye Malik'den bu isnad ile tahdis etti, ayrıca şöyle dedi: O Ali b. Ebu Talib'i filan kimseye şunları söylerken dinlemiştir: Sen şaşkın bir adamsın. Çünkü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizlere ... yasaktadı deyip hadisi Yahya b. Yahya'nın Malik'den rivayet ettiği gibi rivayet etti.

 

 

AÇIKLAMA:          "Sen şaşkın bir adamsın," Taih doğru yoldan uzaktaşıp gitmiş, şaşırmış, şaşkın kimseye denir. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

30 - (1407) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة وابن نمير وزهير بن حرب. جميعا عن ابن عيينة. قال زهير: حدثنا سفيان بن عيينة عن الزهري، عن الحسن وعبدالله ابني محمد بن علي، عن أبيهما، عن علي ؛ أن النبي صلى الله عليه وسلم نهى، عن نكاح المتعة، يوم خيبر. وعن لحوم الحمر الأهلية.

 

3419-30/24- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, İbn Numeyr ve Zuheyr b. Harb birlikte İbn Uyeyne'den tahdis etti. Zuheyr dedi ki: Bize Süfyan b. Uyeyne, ez-Zühri'den tahdis etti, o Muhammed b. Ali'nin oğulları Hasan ve Abdullah'tan, onlar babalarından, babaları Ali (radıyallahu anh)'dan rivayet ettiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hayber günü mut'a nikahını ve ehli merkeblerin etlerini yasaktadı. 

 

 

31 - (1407) وحدثنا محمد بن عبدالله بن نمير. حدثنا أبي. حدثنا عبيدالله عن ابن شهاب، عن الحسن وعبدالله ابني محمد بن علي، عن أبيهما، عن علي ؛ أنه سمع ابن عباس يلّين في متعة النساء.

فقال: مهلا. يا ابن عباس ! فإن رسول الله صلى الله عليه وسلم نهى عنها يوم خيبر، وعن لحوم الحمر الإنسية.

 

3420-31/25 Bize Muhammed b. Abdullah b. Numeyr de tahdis etti... Ali (radıyallahu anh)'dan rivayete göre o İbn Abbas'ı kadınlarla mut'a nikahı yapma hususunda işi esnek tuttuğunu işitince: Yavaş ol ey İbn Abbas, çünkü şüphesiz Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hayber günü mut'a nikahını ve ehli merkeblerin etlerini yasakladı dedi.

 

 

32 - (1407) وحدثني أبو الطاهر وحرملة بن يحيى. قالا: أخبرنا ابن وهب. أخبرني يونس عن ابن شهاب، عن الحسن وعبدالله ابني محمد بن علي بن أبي طالب، عن أبيهما ؛ أنه سمع علي بن أبي طالب يقول لابن عباس:

 نهى رسول الله صلى الله عليه وسلم، عن متعة النساء، يوم خيبر. وعن أكل لحوم الحمر الإنسية.

 

3421-32/26- Bana Ebu't-Tahir ve Harmele b. Yahya tahdis edip dedi ki: Bize İbn Vehb haber verdi, bana Yunus, İbn Şihab'dan haber verdi, o Muhammed b. Ali b. Ebu Talib'in oğulları Hasan ve Abdullah'tan rivayet etti, onların babalarının rivayet ettiklerine göre o da Ali b. Ebu Talib'i, İbn Abbas'a şunları söylerken dinlemiştir: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hayber günü kadınlar ile mut'a nikahı yapmayı ve ehli eşeklerin etlerini yemeyi yasakladı.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

4- KADININ HALASI YAHUT TEYZESİ İLE BİRLİKTE AYNI KİŞİNİN NİKAHINDA BİR ARADA BULUNMASININ HARAM KILINMASI BABI