SAHİH-İ MÜSLİM |
HAC |
(73) باب
فرض الحج مرة
في العمر
73- HACCIN ÖMÜRDE BİR
DEFA FARZ OLDUĞU BABI
412 - (1337) وحدثني
زهير بن حرب.
حدثنا يزيد بن
هارون. أخبرنا
الربيع بن
مسلم القرشي
عن محمد بن
زياد، عن أبي
هريرة. قال:
خطبنا رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
فقال
" أيها
الناس ! قد فرض
الله عليكم
الحج فحجوا " فقال
رجل: أكل عام ؟
يا رسول الله !
فسكت. حتى
قالها ثلاثا.
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم" "لو قلت:
نعم. لوجبت.
ولما
استطعتم". ثم
قال "ذروني ما
تركتكم. فإنما
هلك من كان
قبلكم بكثرة
سؤالهم واختلافهم
على أنبيائهم.
فإذا أمرتكم
بشيء فأتوا منه
ما استطعتم.
وإذا نهيتكم
عن شيء فدعوه".
3244-412/1- Bana Zuheyr
b. Harb da tahdis etti. .. Ebu Hureyre dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) bize bir hutbe verdi ve: "Ey insanlar! Allah size haccı farz
etmiş bulunuyor. Bu sebeple siz de haccediniz" buyurdu. Bir adam: Her sene
mi ey Allah'ın Resulü? dedi. Bir süre sustu. Nihayet adam sorusunu üç defa
tekrar edince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Eğer evet desem
bu gerekli olurdu ve sizin de buna gücünüz yetmezdi" buyurduktan sonra
şunları ekledi: "Ben sizi bıraktığım sürece siz de beni bırakın. Çünkü
sizden öncekiler ancak çokça soru sormaları ve nebilerine muhalefet etmeleri
sebebi ile helak oldular. Bunun için size bir şeyi emredecek olursam ondan
gücünüzün yettiği kadarını yapınız ve size bir şeyi yasaklayacak olursam onu
bırakınız. "
Diğer tahric: Nesai,
2618
AÇIKLAMA: "Ey
insanlar! Allah size haccı farz etmiş bulunuyor ... ve size bir şeyi
yasaklayacak olursam onu bırakınız." Soru soran bu kişi Akra' b.
Habis'dir. Bundan başka rivayette ismi bu şekilde açıklanmış olarak gelmiştir.
Usül alimleri ise verilen bir emir tekrarı gerektirir mi hususunda farklı
görüşlere sahiptir. Mezhep alimlerimize göre sahih olan tekrarı
gerektirmediğidir. İkinci bir görüşe göre gerektirir. Üçüncüsüne göre birden
fazlası için bu husustaki beyana bağlıdır. Ne tekrarı gerektirdiğine hüküm
verilir, ne sözkonusu olmayacağı söylenir.
Bu hadis-i şerifin bu
üçüncü görüşü kabul edenler tarafından delil gösterilebilir. Çünkü soru soran
her sene mi diye sormuştur. Eğer emir mutlak olarak tekrarı ya da aksini
gerektirmiş olsaydı ayrıca soru sormaz, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de
ona soru sormaya gerek yok, aksine bunun mutlak hali zaten bu anlama gelir
demesi gerekirdi.
Diğerleri de buna kişi
konuya açıklık kazandırmak için ve ihtiyat olmak üzere soruyu sormuştur diye
cevap verebilirler.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Sizi bıraktığım sürece siz de beni bırakınız"
buyruğu da emrin tekrarı gerektirmediği hususunda açık bir ifadedir.
Maverdi dedi ki: Emrin
soru sorana göre bir başka açıdan tekrarı gerektirmiş olabileceği ihtimali de
düşünülebilir. Çünkü sözlükte "hacc" tekrar ihtiva eden şekilde
kastetmek manasınadır. Bundan dolayı emrin mutlak şeklinden değil de lafzın
türediği kök bakımından ona göre tekrar edilme ihtimalini doğurmuş olabilir.
Burada dil bilginlerinden zikrettiğimiz bu hususu umreyi vacip görenler delil
olarak almışlar ve şöyle demişlerdir: Yüce Allah'ın: "Beyt'i hacc etmek
Allah'ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır." (Ali İmran, 97) buyruğu dil ve
kelimenin türeyişi açısından Beyt'in defalarca kastedilip ziyaret edilmesini
gerektirdiğine göre ve fukaha hacc ancak bir defa farz olduğu üzerinde icma
ettiklerine göre Beyt'e ikinci defa dönüş bunun umre olmasını gerektirir. Çünkü
Beyt'in şeriatın esası gereğince hacc ve umreden başka bir maksat ile kastedilmemesi
gerekir derler.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Eğer evet dersem vacip olurdu" buyruğu Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ahkam ile ilgili hususlarda içtihat ederdi ve hükmünü
vahiy ile vermesi şartı yoktur diyen bu husustaki sahih görüşün lehine delil
bulunmaktadır. Vahyin şart olduğu da zayıf bir görüş olarak söylenmiştir. Bu
kanaatte olanlar bu hadise ona bu hususta vahiy de gelmiş olabilir diye cevap
verirler.
"Sizi bıraktığım
sürece siz de beni bırakınız." Bu da asl olanın vacip olmamak olduğuna ve
şeriat varid olmadan hüküm bulunmadığına delildir. Yüce Allah'ın: "Biz bir
rasul göndermedikçe azab ediciler değiliz" (İsra, 15) buyruğu dolayısı ile
usul alimlerinin muhakkiklerine göre sahih olan görüş de budur.
"Size bir şeyi
emredecek olursam ondan gücünüzün yettiği kadarını yapınız." Bu İslam'ın
önemli kaidelerinden ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e verilen cevamiül
kerim (özlü ve kapsamlı sözler)'den birisidir. Bunun kapsamı içerisine bütün
türleri ile namaz gibi sayılamayacak hükümler girer. Kişi eğer bazı rükünlerini
ya da bir takım şartlarını yerine getirmekten aciz olursa geri kalanlarını
yapar. Eğer bazı organlarını abdest ya da gusülde yıkayamayacak olursa mümkün
olanı yıkar. Eğer abdesti ya da necaseti yıkamak için yetebilecek kadar az
miktarda su bulacak olursa mümkün olanı yapar.
Eğer münkerleri ortadan
kaldırmak yahut nafakalarını sağlamakla yükümlü olduğu bir topluluğun fitresini
vermesi ya da benzeri yükümlülükleri olduğu halde ancak bazılarını yapabilme
imkanı varsa mümkün olanı yapar. Şayet avretinin bir kısmını örtecek bir şey
bulursa yahut Fatiha'nın bir kısmını ezberlemişse yine mümkün olanı yapar.
Bunun benzerleri sayılamayacak kadar çoktur. Bu gibi hükümler fıkıh
kitaplarında meşhurdur. Maksat ise bunun aslına dikkat çekmekten ibarettir.
Bu hadis yüce Allah'ın:
''Allah'tan gücünüz yettiği kadarı ile korkun" (Teğabun, 16) buyruğuna
muvafıktır. Yüce Allah'ın: ''Allah'tan hakkıyla korkun''(Al-i İmran, 102)
buyruğuna gelince bu ayet ile ilgili iki görüş vardır. Bir görüşe göre bu ayet
yüce Allah'ın: ''Allah'tan gücünüz yettiği kadarı ile korkun" buyruğu ile
neshedilmiştir, sahih ya da doğru olan ve muhakkiklerin kesin olarak kabul
ettikleri ikinci görüşe göre ise ayet neshedilmiş değildir. Aksine Yüce
Allah'ın: ''Allah'tan gücünüzün yettiği kadarı ile korkun" buyruğu bu
ayeti tefsir etmekte ve bundan maksadı beyan etmektedir. Bunlar derler ki:
"Hakkıyla korkmak onun emirlerine uymak, yasaklarından kaçınmak demektir.
Şanı yüce Allah ise
ancak güç ve takatin yettiği kadarını emreder. Nitekim yüce Allah: ''Allah
kimseye takatinden fazlasını yüklemez" (Bakara, 286); "O dinde sizin
aleyhinize bir zorluk bırakmadı" (Hacc, 78) buyurmaktadır. Allah en iyi
bilendir.
Yüce Rasul'ün: "Ve
size bir şeyi yasaklayacak olursam onu bırakınız.''
İşte bu buyruk bu mutlak
ifadesi ile geçerlidir. Şayet zaruret halinde meyteyi yemek yahut ikrah
neticesinde içki içmek ya da yine zorlanması ve benzeri hallerde küfür sözünü
telaffuz etmek gibi o münkeri mübah kılacak bir mazeret bulunacak olursa böyle
bir durumda bu yasağın kapsamına giren bir husus değildir. Allah en iyi
bilendir.
Ümmet şeriatın aslı
delilleri gereğince haccın ömürde sadece bir defa vacip olduğu üzerinde icma
etmişlerdir. Ama bundan sonrası adakta bulunmak sureti ile vacip olabilir. Aynı
şekilde ziyaret ve ticaret gibi tekerrürü sözkonusu olmayan bir ihtiyaç sebebi
ile haremin hududlarının içine girmek isteyen bir kimse de bu maksat için hacc
ya da umre niyeti ile ihrama girmeyi vacip kabul edenlerin görüşüne göre de
vacip olabilir. Bu mesele daha önce Hacc Kitabı'nın baş taraflarında geçmiş
bulunmaktadır. Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
74- KADININ HACC
VE BAŞKA YOLCULUKLAR İÇİN BİR MAHREM İLE BİRLİKTE SEFERE ÇIKMASI BABI