SAHİH-İ MÜSLİM |
HAC |
(32) باب
تقليد الهدي
وإشعاره عند
الإحرام
32- İHRAMA GİDERKEN
HEDİYELİK KURBANLIKLARA GERDANLIK KOYMAK VE ONLARA ALAMET YAPMAK
205 - (1243) حدثنا
محمد بن
المثنى وابن
بشار. جميعا
عن ابن أبي
عدي. قال ابن
المثنى: حدثنا
ابن أبي عدي عن
شعبة، عن
قتادة، عن أبي
حسان عن ابن
عباس رضي الله
عنهما. قال:
صلى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم الظهر
بذي الحليفة.
ثم دعا بناقته
فأشعرها في
صفحة سنامها
الأيمن. وسلت
الدم. وقلدها
نعلين. ثم ركب
راحلته. فلما
استوت به على
البيداء، أهل
بالحج.
3006-205/1-
Bize Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar birlikte İbn Ebu Adiyy'den tahdis
etti. İbnu'l-Müsenna dedi ki: Bize İbn Ebi Adiyy, Şu'be'den tahdis etti, o
Katade'den, o Ebu Hassan'dan, o İbn Abbas (r.a.)'dan şöyle dediğini rivayet
etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Zulhuleyfe de öğle namazını
kıldıktan sonra dişi devesinin getirilmesini istedi. Hörgücünün sağ yanında onu
alametlendirdi ve kanını da (eli ile) çıkardı. Boynuna da iki nalın taktıktan
sonra devesine bindi. Devesi sırtında onu el-Beyda düzlüğünde kaldırınca hacc
niyeti ile ihrama girdi.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 1752, 1753; Tirmizi, 906; Nesai, 2772, 2773, 2781, 2790; İbn Mace, 3097
AÇIKLAMA: ''Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Zülhuleyfe de öğle namazını kıldı... hacc niyeti ile
ihrama girdi." Hadiste geçen iş'ar (alametlendirmek) devenin hörgücünün
sağ tarafını harbe, bıçak, demir parçası ya da benzeri bir şeyle yaralayıp
ondan sonra üzerindeki kanı çıkarması / silmesi demektir. İş'arın asıl anlamı
şuur (fark etmek) bildirmek ve alamet demektir. Hediyelik kurbanlıkların iş'arı
denilmesi ise bu işlemin onlar için alamet oluşundan dolayıdır. Hediyelik
kurban olduğunun bilinmesi için bu şekilde alametlendirmek müstehabtır.
Kaybolacak olursa onu bulan geri getirir, başka develer arasına karışacak
olursa ayırd edilir. Ayrıca böyle yapılarak bir şiar (ibadet) açıkça yapılmış,
izhar edilmiş olur.
İşte buradan bu
kurbanlığın sahibinden başkasının yapılan bu işin bir benzerini yapması için
bir uyarı, bir dikkat çekmektir.
Safha (deve hörgücünün)
yan tarafı demektir. Müennes bir kelime olmakla birlikte onun niteliği olan
"eymen: sağ" lafzının müzekker olarak gelmesi bu sıfatın lafza değil
de manaya sıfat olması şeklinde yorumlanır, bu taktirde safhadan kasıt canib:
yan demek olur. Bu durumda o hörgücünün sağ canibini (yanını) demiş gibidir.
Bu hadisten hediyelik
kurbanlık develerinin alametlendirmelerinin ve boyunlarına ayakkabı (vb.)
takmanın müstehab olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Selefi ile halefi ile ilim
adamlarının büyük çoğunluğu böyle demiştir. Ebu Hanife ise: İş'ar (deve
hörgücünü kanatarak alametlendirmek) bir müsle olfuğundan ötürü bir bid'attir
demiştir. Fakat bu iş'ar ile ilgili meşhur ve sahih hadislere aykırıdır.
O'nun "bu bir
müsledir" demesi doğru değildir. Aksine bu işlem kan aldırmak, hacamat,
sünnet, dağlamak ve dağlayarak işaretlemek gibidir.
İş'arın
(alametlendirmenin) nerede yapılacağına gelince; bizim ve selef'in alimlerinin
büyük çoğunluğunun kanaatine göre bu alametlendirme hörgücün sağ yanında yapılması
müstehabtır. Malik sol tarafında demiştir. Ama bu hadis onun görüşünü
reddetmektedir.
Koyunların boynuna bir
şeyler takmaya gelince bu hem bizim mezhebimizin kabul ettiği bir görüştür hem
de selef ve halefi ile genellikle bütün ilim adamlarının görüşüdür. Malik
müstesna. O koyunların boyunlarına bir şeyler takılmayacağını söylemiştir.
Kadı lyaz dedi ki: Bu
hususta sabit olmuş olan hadis ona ulaşmamış olabilir.
Derim ki: Boyunlara
gerdanlık takmak hususunda sahih çok sayıda hadis gelmiştir. Bu hadisler
bunlara muhalefet edenlerin kanaatlerini reddettiği hususunda çok açıktır.
Diğer taraftan ilim adamlarının ittifakla kabul ettikleri üzere koyunların
açılacak yaraya tahammül güçleri olmayacağından onlar (vücutlarının bir tarafı)
kanatılarak alametlendirilmezler. Ayrıca böyle bir kanatına yapılırsa bile yün
ile kapanır. Sığır cinsine gelince Şafii ve ona uygun kanaat belirtenlere göre
develerde olduğu gibi bunların da hem alametlendirilmesi hem boyunlarına bir
şeyler takılması müstehabtır,
Bu hadisten develerin
boyunlarına iki ayakkabı takmanın müstehab olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Bizim
de genel olarak bütün ilim adamlarının görüşü budur. Eğer ayakkabıdan başka
deri, bükülmüş ip ve benzerlerini boynuna takacak olursa bunda da bir sakınca
yoktur.
"Sonra devesine
bindi." Bu alametlendirdiği deveden başka bir devedir. Haccda bineğe
binmenin müstehab olduğu ve yürümekten daha faziletli olduğu ile ilgili
açıklamalar defalarca daha önce geçti.
"Devesi sırtında
iken devesi Beyda düzlüğünde doğrulunca hacc niyeti ile ihrama girdi."
Buradan devenin doğrulduğu zaman -öncesinde de değil sonrasında da değil-
ihrama girmenin müstehab olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Buna dair açıklama daha
önceden geçti.
Bu sırada hacc niyeti
ile ihrama girmek ise tercih olunan görüştür. Bu husustaki görüş ayrılığı da
önceden açıklanmış bulunmaktadır. Allah en iyi bilendir.
(1243) حدثنا
محمد بن
المثنى. حدثنا
معاذ بن هشام.
حدثني أبي عن
قتادة، في هذا
الإسناد،
بمعنى حديث
شعبة. غير أنه
قال: إن
نبي الله صلى
الله عليه
وسلم لما أتى
ذا الحليفة.
ولم يقل: صلى
بها الظهر.
3007- .. ./2- Bunu bize
Muhammed b. el-Müsenna tahdis etti, bize Muaz b. Hişam tahdis etti, bana babam,
Katade'den bu isnad ile Şu'be'nin hadisi ile aynı manada tahdis etti, yalnız o:
Muhakkak Allah'ın Nebi'si (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Zülhuleyfe'ye gelince
dedi, orada öğle namazını kıldı demedi.
206 - (1244) حدثنا
محمد بن
المثنى وابن
بشار. قال ابن
المثنى: حدثنا
محمد بن جعفر.
قال: حدثنا
شعبة عن قتادة.
قال: سمعت
أبا حسان
الأعرج قال:
قال رجل من
بني الهجيم
لابن عباس: ما
هذا الفتيا
التي قد تشغفت
أو تشغبت بالناس،
أن من طاف
بالبيت فقد حل
؟ فقال: سنة نبيكم
صلى الله عليه
وسلم. وإن
رغمتم.
3]08-206/3- Bize
Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar da tahdis etti, İbnu'l-Müsenna dedi ki:
Bize Muhammed b. Cafer tahdis edip dedi ki: Bize Şu'be, Katade'den tahdis edip
dedi ki: Ebu Hassan el-A'rec'i şöyle derken dinledim: Huceyn oğullarından bir
adam İbn Abbas'a: Beyt'i tavaf eden ihramdan çıkar diye insanların kalplerine
giren yahut insanları fırkalara ayıran bu fetva neyin nesidir? dedi. İbn Abbas:
İstemeseniz dahi bu sizin Nebi'nizin (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sünnetidir
dedi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
207 - (1244) وحدثني
أحمد بن سعيد
الدارمي.
حدثنا أحمد بن
إسحاق. حدثنا
همام بن يحيى
عن قتادة، عن
أبي حسان. قال:
قيل لابن
عباس: إن هذا
الأمر قد تفشغ
بالناس، من
طاف بالبيت
فقد حل.
الطواف عمرة.
فقال: سنة
نبيكم صلى
الله عليه
وسلم. وإن
رغمتم.
3009-207/4- Bana Ahmed
b. Said ed-Darimı de tahdis etti, bize Ahmed b. İshak tahdis etti, bize Hemmam
b. Yahya, Katade'den tahdis etti, o Ebu Hassan'dan şöyle dediğini rivayet etti:
İbn Abbas'a bu iş insanlar arasında oldukça yayıldı. Güya Beyt'i tavaf eden
ihramdan çıkarmış. Tavaf bir umredir denilldi. İbn Abbas: İstemeseniz dahi bu
Nebi'nizin (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sünnetidir dedi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: Diğer
rivayette (3009) "bu iş insanlar arasında oldukça yayıldı"
denilmektedir. Birinci rivayette ise bu lafız şin sonra ğayn, sonra da fe harfi
ile (teğaşşefe) şeklinde ikincisi aynı şekilde ama sondaki fe yerine be ile
"tegaşşebe" üçüncüsü ise önce gelen fe'den sonra sin sonra da ayn ile
"tefeşşea" şeklindedir. Bu üçüncüsü yayıldı. İnsanlar arasında
yaygınlaştı demektir. Birincisinin anlamı ise kalpler ona bağlandı ve kalplere
işledi anlamındadır. İkincisi aynı zamanda ayn ile (teaeşşebe) şeklinde de
rivayet edilmiştir. Bu iki rivayette hem ayn hem gayn ile rivayeti zikredenler
arasında Ebu Ubeyd ile Kadı Iyaz da vardır. Ayn ile anlamı insanların bu
hususta görüşleri farklılaştı ve aralarında görüş ayrılığı doğurdu demektir.
Gayn ile rivayet ise işlerini onların aleyhine olmak üzere karıştırdı, içinden
çıkılamaz bir hale getirdi anlamındadır.
(3008) "Bu fetva ne
oluyor?" Nüshaların bir çoğunda "bu" anlamındaki işaret zamiri
"haza" şeklindedir. Bazılarında da "hazihi" diye
kaydedilmiştir. Daha güzeli bu şekildir. Birincisi de fetva ile iftaye (fetva
vermeyi) kastetmiş olduğundan onu müzekker olarak nitelendirmiştir. Futya ve
fetva aynı şeydir.
(3010) İbn Abbas'ın:
"Beyt'i tavaf eden ihramdan çıkmış olur sözü ile ilgili olarak İbn
Abbas'ın: Hoşunuza gitmese dahi bu Nebi'nizin (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
sünnetidir." Diğer rivayette de şöyle denilmektedir: Bize İbn Cureyc
tahdis edip dedi ki: Bana Ata haber verdi dedi ki: İbn Abbas şöyle derdi: Hacı
olsun olmasın Beyt'i tavaf eden bir kimse mutlaka ihramdan çıkmış olur. Ben
Ata'ya bunu neye dayanarak söylüyor dedim. O aziz ve celil Allah'ın:
"Sonra onların varacakları (ya da helal olacakları) yer Beyt-i
Atik'dir" (Hacc, 33) buyruğundan çıkartıyor dedi. Ben, ama bu muarraftan
(Arafat vakfesinden) sonradır dedim: O şöyle dedi: İbn Abbas'la o muarraftan
sonradır, hem de öncedir derdi. Ayrıca o bunu Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in Veda Haccı sırasında kendilerine ihramdan çıkmalarını emrettiği
zaman verdiği emirden çıkartıyordu dedi.
İbn Abbas'ın sözünü
ettiği bu husus onun kendi görüşüdür. Fakat bu selef ve haleften cumhurun
görüşüne muhaliftir. Çünkü İbn Abbas dışında bütün ilim adamlarının
benimsedikleri kanaate göre hacı yalnızca kudum tavafını yapmakla ihramdan
çıkmış olmaz. Aksine Arafat'da vakfesini yapıp cemreye taş atıp tıraş olup
sonra da ziyaret (itada) tavafını yapmadıkça ihramdan çıkmış olmaz. İşte o
vakit her iki tehallül (ihramdan çıkış) gerçekleşmiş olur. Birinci tehallül ise
akabe cemresine taş atmak, tıraş ve tavafdan ibaret üçünden ikisinin yapılması
ile gerçekleşir. İbn Abbas'ın ayeti delil göstermesine gelince: Ayette onun
lehine delil olacak bir taraf yoktur. Çünkü Yüce Allah'ın: "Onların
varacağı yer Beyt-i Atik'tir" (Hacc, 33) buyruğunun anlamı şudur:
Kurbanlıklar ancak Harem bölgesinde kesilir. Yoksa buyrukta ihramdan çıkıp
ihram yasaklarının helal olması ile alakah bir husus yoktur. Çünkü eğer bundan
kasıt ihramdan çıkıp ihram yasaklarının helal olmasının dile getirilmesi ydı
tavaf etmeden önce de sadece kurbanlığın Harem bölgesine varması ile ihramdan
çıkması gerekirdi. İbn Abbas'ın Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
kendilerine veda haccında ihramdan çıkmalarını emretmiş olmasını delil
göstermesine gelince; bunda da delil olacak bir taraf yoktur. Çünkü Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendilerine o sene haccı feshedip umreye
dönüştürmelerini emir buyurmuştu. O halde bu hacc niyeti ile ihrama girmiş olan
bir kimsenin ihramdan çıkması hususunda delil olamaz.
:"a6 Iyaz dedi ki:
el-Mazerı dedi ki: Bazı üstadlarımız İbn Abbas'ın bu mesele hakkındaki görüşünü
haccı kaçıran, yetişemeyen kimsenin tavaf ve say yapmakla ihramdan çıkacağı
şeklinde yorumlamıştır. O dedi ki: Ama bu uzak bir yorumdur. Çünkü bundan sonra
da şunları söylemiştir: İbn Abbas Beyt'i Hacı olsun olmasın tavaf eden herkes
mutlaka ihramdan çıkar derdi. Allah en iyi bilendir.
208 - (1245) وحدثنا
إسحاق بن
إبراهيم.
أخبرنا محمد
بن بكر.
أخبرنا ابن
جريج. أخبرني
عطاء. قال: كان
ابن عباس يقول:
لا
يطوف بالبيت
حاج ولا
غير حاج إلا
حل. قلت لعطاء:
من أين يقول
ذلك قال: من
قول الله
تعالى: {ثم
محلها إلى
البيت العتيق}
[22 / الحج / 33] قال:
قلت: فإن ذلك
بعد المعرّف.
فقال: كان ابن
عباس يقول: هو
بعد المعرّف
وقبله. وكان
يأخذ ذلك من
أمر النبي صلى
الله عليه
وسلم.
حين أمرهم أن
يحلوا في حجة
الوداع.
3010-208/5- Bize İshak
b. İbrahim de tahdis etti, bize Muhammed b. Bekr haber verdi, bize İbn Cureyc
haber verdi, bana Ata haber verip dedi ki: İbn Abbas şöyle derdi: Beyt'i hacı
olsun olmasın tavaf eden herkes mutlaka ihramdan çıkar. Ben Ata'ya: O bunu
nereden çıkartıyor dedim. Ata: Yüce Allah'ın: "Sonra onların varacağı yer
Beyt-i Atik'dir" (Hacc, 33) buyruğundan dedi. Ben: Ama bu muarref (denilen
Arafatta vakfe)den sonradır dedim. O şöyle dedi: İbn Abbas muarrefden (Arafatta
vakfeden) önce de sonra da olur derdi ve o bunu aynı zamanda Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in kendilerine veda haccında ihramdan çıkmalarını emrettiği
zaman verdiği emirden çıkartıyordu.
Diğer tahric: Buhari,
4396
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
33- UMREDE SAÇLARI
KISALTMAK BABI