SAHİH-İ MÜSLİM

HAC

 

(17) باب بيان وجوه الإحرام، وأنه يجوز إفراد الحج والتمتع والقران، وجواز إدخال الحج على العمرة، ومتى يحل القارن من نسكه

17- İHRAM ŞEKİLLERİNİN; İFRAD, TEMETTU VE KIR'AN HACCLARININ CAİZ OLDUĞUNU, HACCI UMRE İLE BİRLİKTE YAPMANIN CAİZ OLDUĞUNUN VE KIR'AN HACCI YAPAN KİMSENİN NE ZAMAN İHRAMDAN ÇIKACAĞININ BEYANI BABI

 

Şerh:          Veda Haccı ve Hacc ile Umreye Dair Çeşitli Meseleler

 

Veda Haccı adının veriliş sebebi Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bu haccında insanlara veda edip, hicretten sonra bundan başka bir hacc yapmamış olmasıdır.

 

 

Veda Haccı hicretin onuncu yılında gerçekleşmişti.

 

Şunu belirtelim ki bu babda yer alan hadisler haccın umreden ayrı, tek başına (hacc-ı İfrad) yapılmasının, Bununla birlikte Temettu ve Kıran haccının da yapılmasının caiz olduğu hususunda birbirini desteklemektedir. İlim adamları üç tUr haccın da caiz olduğu hususunda icma etmişlerdir.

 

Ömer ve Osman (radıyall6huanhum6)'dan bu hususta varid olmuş bulunan yasaklamalara gelince Bunun anlamını da bundan sonra yüce Allah'ın izni ile yeri gelince açıklayacağız.

 

 

İfrad Haccı

 

İfrad haccı, kişinin hacc aylarında yalnızca hacca niyet etmesi ve haccı bitirdikten sonra umre yapmasıdır.

 

 

Temettu Haccı

 

Temettu haccı, hacc aylarında umre niyeti ile ihrama girip onu bitirmesi, sonra da aynı sene (hacc günlerinde) hacc yapmasıdır.

 

 

Kır'an haccı

 

Hacc ve umre için birlikte ihrama girmesi demektir. Aynı şekilde önce umre niyeti ile ihrama girip, umre tavafını yapmadan önce, hacc niyeti ile de ihrama girse bu da sahih olur ve böylece Kıran haccı yapan bir kimse olur.

 

Eğer hacc niyeti ile ihrama girdikten sonra, umre niyeti ile de ihrama girecek olursa, bu hususta Şafii'nin iki görüşü vardır. Daha sahih olanına göre, umre niyeti ile ihrama girmesi sahih olmaz. İkinci görüşüne göre ise sahih olur ve böylelikle Kıran haccı yapan birisi olur. Ancak Bunun haccın ihramından çıkış sebeplerine başlamadan önce gerçekleşmiş olması şarttır. Arafatta vakfeden önce şarttır denildiği gibi, bir hacc farzını yapmadan önce şarttır, Kudum tavafını ya da başkasını yapmadan önce de denilmiştir.

Hacc Çeşitlerinin Hangisi Daha Faziletlidir?

 

İlim adamları bu üç hacc türünün hangisinin daha faziletli olduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir. Şafii, Malik ve pek çoğu en faziletlilerinin önce İfrad haccı, sonra Temettu haccı sonra Kıran haccı olduğunu söylemişlerdir. Ahmed ve diğerleri ise en faziletlileri Temettu haccıdır derken, Ebu Hanife ve başkaları da: En faziletlileri Kıran haccıdır, demişlerdir. Bu son iki görüş aynı zamanda Şafii'nin de diğer iki görüşünü teşkil eder. Sahih olan ise İfrad haccının, sonra Temettu haccının, sonra Kıran haccının faziletli olduğudur.

 

 

Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellemı'in hacc çeşidi

 

Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in haccınagelince, acaba Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) İfrad haccı mı, Temettu haccı mı yoksa Kıran haccı mı yaptığı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bunlar aynı zamanda az önce geçen görüşlerine bağlı olarak ilim adamlarının farklı üç görüşünü teşkil etmektedir. Her bir kesim bir türü tercih etmiş ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bu şekilde hacc ettiğini ileri sürmüştür. Ama sahih olan Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in önce İfrad haccına niyet ettiği, sonra da umre niyeti ile ihrama girip böylelikle umreyi hacca katıp, Kıran haccı yaptığıdır.

 

Ashabının (r.anhum) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in veda haccındaki haccının nitelikleri hususunda naklettikleri rivayetler farklı farklıdır. Acaba Allah Rasulü Kıran haccı mı yapmıştı, yoksa İfrad haccı mı, yoksa Temettu haccı mı?

 

Buhari ve Müslim, onların rivayetlerini de hep bu şekillerde zikretmiş bulunmaktadırlar. Bu rivayetleri bir arada cem ve telif etmenin yolu ise az önce zikrettiğim şekilde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in önce İfrad haccı yapmak üzere ihrama girdiği, bundan sonra ise Kıran haccına niyet ettiğidir. Buna göre; İfrad haccını rivayet edenler, asıl olanı rivayet etmişlerdir. Kıran haccı yaptığını rivayet edenler, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sonunda yaptığı şekli esas almışlardır. Temettu haccı yaptığını rivayet edenler de lügavi anlamda Temettu kast etmiştir ki o da yararlanmak, istifade etmek demektir. Böylelikle o Temettu yapanın yararlandığı ve ayrıca yalnızca bir fiili yapmakla yetinmesi halinde olduğu gibi Kıran haccı yaparak yararlanmıştır. İşte bu cem ve telif ile bütün hadisler doğru bir şekilde anlaşılabilir hale gelir. Hadisleri Ebu Muhammed İbn Hazm ez-Zahiri de özel olarak Veda Haccı hakkında tasnif ettiği bir kitabında bir araya getirip cem ve telif etmiş ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Kıran haccı yaptığını ileri sürerek geri kalan hadisleri ona göre tevil etmiştir. Ama sahih olan az önce kaydettiğimizdir. Ben bunu Mühezzeb Şerhinde delilleri ve hadisin bütün rivayet yolları ile birlikte ilim adamlarının ilgili açıklamaları ile beraber genişçe izah etmiş bulunmaktayım.

 

Şafii ve Şafii mezhebi alimleri İfrad haccını tercih etmelerine şunu delil göstermişlerdir: Bunun böyle olduğu Cabir, İbn Ömer, İbn Abbas ve Aişe (r.anha)'nın rivayetleri ile sahih olarak gelmiştir. Bunların ise Veda Haccı hususunda diğerlerine göre bir ayrıcalıkları bulunmaktadır. Cabir Veda Haccı ile ilgili hadisi en güzel şekilde rivayet eden sahabidir. Çünkü o Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in haccını Medine'den çıkışından itibaren sonuna kadar zikretmiş bulunmaktadır. Bu sebeple o bu rivayeti başkalarından daha iyi zapt etmiştir. İbn Ömer'e gelince; onun veda haccında Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yularını tuttuğu sahih olarak zikredilmiş ve Enes'in söylediğini kendi söylediğine tercih edenlerin bu yaptıklarını kabul etmeyerek şunları söylemiştir: Enes, kadınların yanına başları açık oldukları halde girerdi, ben ise Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in devesinin altında onun salyaları bana değiyar ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hacc için telbiye getirdiğini duyuyor idim, demiştir.

 

Aişe (r.anha) 'ya gelince, onun Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e yakırılığı da zaten bilinen bir husustur. Aynı şekilde onun Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in gizli ve açık bütün işlerine yalnızken ve açıktan yaptığı fiil ve davranışlarına vakıf ve bununla birlikte oldukça fakih ve büyük bir zeka ve kavrayışa sahipti.

 

İbn Abbas'a gelince onun din ilmindeki, fıkıhtaki yeri derin kavrayış ve anlayışı bilinen bir husustur. Bununla birlikte o başkasının bellemediği Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hallerini çokca araştırıp belleyen bunları ashab-ı kiramın büyüklerinden öğrenen bir kimse idi.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in İfrad haccını yaptığını tercih etmeyi gerektiren delillerden birisi de Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den sonra raşit halifeler (Allah hepsinden razı olsun) hep İfrad haccı yapmışlar ve İfrad haccı yapmayı sürdürmüşlerdir. Aynı şekilde Ebu Bekir, Ömer ve Osman (r.anhum) böyle yaptıkları gibi Ali (r.anh)'ın yaptığı hususunda görüş ayrılığı bulunmaktadır. Eğer İfrad haccı daha faziletli olmasaydı ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in de İfrad haccı yapmamış olduğunu bilmemiş olsalardı İslamın önder imamları, komutanları, hem kendi çağlarında, hem kendilerinden sonra kendilerine uyulan o ileri gelen şahsiyetler olmaları ile birlikte elbette İfrad haccını devamlı olarak yapmazlardı. Çünkü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in fiiline aykırı bir işe ısrarla devam etmeleri onlara nasıl yakışır.

 

Ali (r.anh)'tan ve diğerlerinden bu hususta gelen ihtilafa gelince; onlar bunu, caiz olanı beyan etmek için yapmışlardır. Nitekim sahihte buna açıklık getiren rivayetler de sabittir. Bunlardan birisi şudur: İfrat haccında icma ile kurban gerekmez; buna sebep ise, o haccın kemalinden dolayıdır. Fakat Temettu ve kıran hacclarında kurban gerekir. Bu ise mikatı aşmak ve benzeri diğer hususlar yerine getirilmediği için eksikleri telafi eden bir kurbandır. O halde böyle bir telafiye ihtiyacı olmayan bir hacc buna göre daha faziletlidir.

 

Kıran haccının daha faziletli olduğunu gösteren hususlardan birisi de şudur: İmamlar, İfrad haccının kerahat söz konusu olamamak üzere, caiz olduğu üzerinde icma etmişlerdir. Fakat Ömer, Osman ve başkaları Temettu haccını mekruh görmüşler; bazıları, hem Temettu hem Kıran haccını böyle değerlendirmişlerdi. O halde İfrad haccı, daha faziletli demektir. Allah en iyi bilendir.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir defa hacc etmiş olmakla birlikte haccın niteliği hususunda ashabı kiram (r.anhum) arasında -onların her biri aynı hadiseye tanıklığı haber verdiği halde nasıl aralarında görüş ayrılığı ortaya çıkmıştır denilecek olursa, Kadı İyaz buna şu cevabı vermektedir:

 

İnsanlar bu hadisler hakkında çokça söz söylemişlerdir. Kimileri gayet ve güzel insaflı açıklamalar yapmış, kimisi yapılması gerekeni yapmayarak kusurlu hareket etmiş kendisini zorlamış, kimisi alabildiğine işi uzattıkça uzatmış, kimi de son derece kısa ve muhtasar açıklamalar yapmıştır. Bu hususta ilim adamları arasında en çok nefes tüketen kişi Hanefi mezhebine mensup Ebu Cafer et-Tahifi'dir. O, bu hususta bin yapraktan daha fazla açıklamalarda bulunmuş, onunla birlikte bu hususta Ebu Cafet et-Tebevi de açıklamalar yapmış, sonra Ebu Abdullah b. Ebu Sufra sonra el-Mühelleb sonra Ebu Abdullah b. el-Murabıt, Kadı Ebul Hasan b. el-Kassar b. el-Bağdadi ve hafız Ebu Ömer b. Abdilberr ve başkaları bu hususlarda açıklamalar yapmışlardır. 

 

(Devamla) Kadi İyaz der ki: Bu hususta bizim, onların tahkik ettiğimiz açıklamalarında ve onların yaptıkları tercihlerde yaptığımız seçme ve tercihlere göre söylenecek en uygun söz şudur: Rivayetler için en kapsamlı hadislerin anlattıklarına en yakın açıklamaya göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hepsinin caiz olduğuna delalet etmesi için bu üç türlü de yapmayı mübah kılmıştır. Şayet bunlardan birisini emretmiş olsaydı herhangi bir kimse başkasının yeterli olmayacağını (kabul olunmayacağını) sanabilirdi. Bundan dolayı bu hac çeşitlerinin hepside ona izafe edilmiş oldu ve her bir ravi kendisine verdiği emri ve mübah kıldığı hususu haber vermiş ve ya Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kendisine bunu emretmesi ya hutta onun adına bunu tevil etmesi sebebi ile Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e nisbet etmiştir.

 

Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bizzat ihramına (niyet ettiği hacca) gelince o daha faziletli olanı yaparak İfrad haccı için ihrama girmiştir. Sahih hadisler bu hususta birbirini desteklemektedir. Onun Temettu haccı yaptığına dair rivayetler ise onun Temettu haccı yapmayı emrettiği manasındadır. Onun, Kıran haccı yaptığına dair rivayetlere gelince onun ilk ihrama girişini değil ikinci durumuna dair haber veren rivayetlerdir. Hatta bunlar cahiliyyeye muhalefet edip niyet ettikleri hac ihramından onu umreye dönüştürmeleri için ashabına emrettiği zamanki hali ile ilgili haberlerdir. Bu emrinde ise beraberlerinde kurbanlık bulunanları istisna etmişti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kendisi ve beraberinde kurbanlık bulunanlar son ihramları ile Kıran haccı yapmış oldular. Yani onlar hac üzerine umreyi eklemiş, ona katmış oldular. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bunu yapması ise ashabını kollamak ve hac aylarında bunu yapmak hususunda onları rahatlatıp onları buna alıştırmak içindi. Çünkü daha önce hacc aylarında umre yapmak, onlar tarafından uygun karşılanmıyardu. Kurbanlıkları sebebi ile ihramdan çıkanlarla birlikte onun da ihrama çıkmasına imkan yoktu ve bu husustan onları gözetmediği için onlara bunu mazeret göstermişti. Böylelikle Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sonunda Kıran haccı yapmış oldu.

 

İlim adamlarının cumhuru ise haccın umreye katılmasının caiz olduğunu kabul etmişlerdir. Bazı kimseler istisna teşkil ederek bunu kabul etmeyip şöyle demişlerdir: Bir ihram niyetinden sonra başka bir ihrama niyet edilip ona katılmaz, tıpkı bir namaz üzererine bir başka namazı sokamadığı gibi. Bunula birlikte hacca umreyi katma hususunda ihtilaf etmişlerdir. Rey ashabı fukaha, Bunun caiz olduğunu söylemişlerdir. Bu aynı zamanda bu hadisler sebebi ile Şafii'nin bir görüşüdür. Başkaları ise bunu kabul etmeyip bunu Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e O vakit hacc aylarında umre yapmanın zaruret olması dolayısıyla özel kabul etmişlerdir. İşte ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Temettu haccı yapmıştır diyenlerin görüşleri de böyle yorumlanır. Yani o, hacc aylarında umre yapmak ve umreyi hacc ile birlikte ihva etmek suretiyle Temettuh yapmış (yararlanmış) oldu. Çünkü Temettu lafzı bir kaç anlamda kullanılabilir. Böylelikle hadisler birbirleriyle ahenkli bir şekilde anlaşılabilmekte ve birbirleriyle uyum arz etmektedir.

 

(Kadi İyaz devamla) dedi ki: Ashab-ı kiramdan onların buna benzer yaptıkları uygulamalara dair yaptıkları ile bu husustaki sahih rivayetleri göz önünde bulunduracak olursak onların da önce İfrad haccı için ihrama girdikleri, böylelikle ifrat onların ilk yaptıklarının haberi, kıran ise beraberlerinde kurbanlık bulunan kimselerin ikinci olarak ihrama girmelerine dair verdikleri haberleri, Temettu ile ilgili söyledikleri de onların haclarını bozup, umre niyetine dönüştürmeleri, sonra da umrenin ihramından çıktıktan sonra hac için niyet edip ihrama girmelerine dair verdikleri haberleri olma ihtimali uzak değildir. Nitekim beraberlerinde kurbanlık bulunmayanların hepsi böyle yapmışlardır.

 

Bazı ilim adamlarımız da Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine verilecek emrin İfrad haccı mı, Temettuh haccı mı, Kıran haccı mı yapmak şeklinde olacağını bekleyerek mutlak anlamda ihrama girmiş, sonra da hac etmesi emri verilmiş sonra da Akik vadisinde onunla birlikte umre yapması emredilmişti. Bu da Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Şu mübarek vadide namaz kıl ve bir hac içinde bir umre diye (niyet et)" buyruğuyla bunu ifade etmektedir.

Ama daha önce geçen açıklamalar bunları tevil hususunda daha açık ve daha güzeldir. Kadi İyaz'ın açıklamaları burada sona ermektedir.

 

Sonra Kadı lyaz bir başka yerde şunları söylemektedir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in mutlak ve belirsiz bir niyetle ihrama girdi diyenlerin sözü sahih olamaz. Çünkü Cabir ve ashab-ı kiramdan diğerlerinin sahih hadislerdeki ifadeleri Bunun aksini açıkça ifade etmektedir.

 

Hattabi dedi ki: Şafii bu hususu "İhtilaful Hadis" adlı eserinde çok güzel açıklamış ve mükemmel ifadelerle bunu ortaya koymuştur.

 

Hattabi dedi ki: Onun bütün söylediklerini anlatmak işi uzattı. Ama onun söylediği kapsamlı ve uygun açıklamalarının bir kısmı şöyledir: Gerçek şu ki; arap dilinde, fiili bir işe izafe etmek mümkündür. Tıpkı o fiili, failine izafe etmenin mümkün olduğu gibi. Mesela bir kimse bir evin yapılmasını emredecek olursa, filan kişi bir ev inşa etti'denir. Emir birisinin dövülmesini emredecek olursa, emir filanı dövdü denilir. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Maizi recm etti. Saffa'nın ridasını çalanın elini kesti, demek gibi. Halbuki o sadece bunların yapılmasını emretmiş idi. Konuşmada Bunun benzerleri pek çoktur. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabının da kimi ifrat, kimi Temettu, kimi Kıran haccı yapmıştır. Onların her biri ibadetini nasıl yapacağına dair emri ondan alıyor ve herkes onun talimatına göre hareket ediyordu. Böylelikle bütün bunların, bunları emredip yapılmalarına izin vermesi anlamında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e izafe edilmesi mümkün olur. Diğer taraftan bazılarının onu "lebbeyke bi haccetin: yani hac niyetiyle ihrama giriyorum emrine hazırım" buyruğunu işitmiş, böylelikle onun İfrad haccı yaptığını nakletmiştir.

 

Ama Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: " ... ve umretin ... umre ile" sözünü işitmediğinden ötürü ancak işittiğini nakletmiştir. Enes ve başkaları ise fazla ibareyi işitmiş oldular; buda "lebbeyke bi haccin ve umratin" niyetidir. Ravinin fazla rivayetinin kabulu ise red olunamaz. Çünkü çelişki, ancak fazladan söylenen söz arkadaşının sözünü reddedici mahiyette olduğu taktirde söz konusu olur. Ama fazlalık eğer arkadaşının söylediğini tesbit etmekle birlikte, ondan fazla birşeyler de ihtiva ediyorsa bunda bir çelişki yoktur. Ravinin bu sözü, başkasına öğretmek maksadıyla söylerken işitmiş olması ihimali de vardır. O, o kişiye lebbeyke bi haccetin ve umretin sözünü kendisi söylesin diye telkin etmek üzere söylerken işitmiş olması mümkündür. Zahirleri itibariyle birbirleriyle ihtilaflı görülen bu rivayetler de gerçekten bir çelişki yotur. Açıkladığımız gibi bunları bir arada cerh ve tevil etmek kolaydır. Allah en iyi bilendir

 

 

111 - (1211) حدثنا يحيى بن يحيى التميمى. قال:

 قرأت على مالك عن ابن شهاب، عن عروة، عن عائشة رضي الله عنها ؛ أنها قالت: خرجنا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم عام حجة الوداع. فأهللنا بعمرة. ثم قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "من كان معه هدي فليهل بالحج مع العمرة. ثم لا يحل حتى يحل منهما جميعا". قالت: فقدمت مكة وأنا حائض. لم أطف بالبيت، ولا  بين الصفا والمروة. فشكوت ذلك إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم. فقال:

"انقضي رأسك وامتشطي. وأهلي بالحج ودعي العمرة" قالت ففعلت. فلما قضينا الحج أرسلني رسول الله صلى الله عليه وسلم مع عبدالرحمن بن أبي بكر إلى التنعيم. فاعتمرت. فقال: "هذه مكان عمرتك" فطاف، الذين أهلوا بالعمرة، بالبيت وبالصفا والمروة. ثم حلوا. ثم طافوا طوافا آخر، بعد أن رجعوا من منى لحجهم. وأما الذين كانوا جمعوا الحج والعمرة، فإنما طافوا طوافا واحدا.

 

2902- Bize Yahya b. Yahya et-Temımi tahdis edip dedi ki. Malik'e, İbn Şihab'ın rivayetini okudum. O Aişe (r.anha)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Veda Haccı senesinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıktık. Umre niyeti ile ihrama girdik. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Beraberinde kurbanlık bulunan kimseler umre ile birlikte bir de hacc niyeti ile ihrama girsin. Sonra da her ikisinden birlikte ihramdan çıkıncaya kadar ihramdan çıkmasın" buyurdu.

 

Aişe (r.anha) dedi ki: Ben ay hali olduğum halde Mekke'ye vardım. Beyt'i tavaf etmediğim gibi Safa ile Merve arasında da sa'y etmedim. Bundan dolayı Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e halimi arz ettiğimde o şöyle buyurdu: "Saçlarını çöz, tara, hacc niyeti ile ihrama gir ve umreyi bırak." Ben de böyle yaptım. Haccı bitirdiğimiz vakit de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni, Abdurrahman b. Ebi Bekir ile Tem'im'e gönderdi. Ben de (oradan ihrama girerek) umre yaptım. Allah Resulü: "İşte bu senin umrenin yerine geçti" buyurdu. Umre niyeti ile ihrama girmiş olanlar Beyt'i, Safa ile Merve'yi tavaf ettikten sonra ihramdan çıktılar. Sonra da Mina'dan döndükden sonra hacları için bir başka tavaf daha yaptılar. Hacc ile umreyi birlikte yapmış olanlar ise sadece bir tavaf yaptılar.

 

Diğer tahric: Buhari, 1556, 1638; Ebu Davud, 1781; Nesai, 242 -muhtasar-, 2763

 

 

112 - (1211) وحدثنا عبدالملك بن شعيب بن الليث حدثني أبي عن جدي. حدثني عقيل بن خالد عن ابن شهاب، عن عروة بن الزبير، عن عائشة زوج النبي صلى الله عليه وسلم ؛ أنها قالت:

 خرجنا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم عام حجة الوداع. فمنا من أهل بعمرة ومنا من أهل بحج. حتى قدمنا مكة. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم : "من أحرم بعمرة، ولم يهد، فليحلل. ومن أحرم بعمرة، وأهدي، فلا يحل حتى ينحر هديه. ومن أهل بحج، فليتم حجة" قالت عائشة رضي الله عنها: فحضت. فلم أزل حائضا حتى كان يوم عرفة. ولم أهلل إلا بعمرة. فأمرني رسول الله صلى الله عليه وسلم أن أنقض رأسي، وأمتشط، وأهل بحج، وأترك العمرة. ققالت: ففعلت ذلك. حتى إذا قضيت حجتي، بعث معي رسول الله صلى الله عليه وسلم عبدالرحمن بن أبي بكر. وأمرني أن أعتمر من التنعيم. مكان عمرتي، التي أدركني الحج ولم أحلل منها.

 

2903- Bize Abdülmelik b. Şuayb b. el-leys de tahdis etti... Urve b. ez-Zübeyr, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Aişe (r.anha)'den şöyle dediğini rivayet etti: Veda Haccı senesinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile çıktık. Kimimiz umre yapmak niyeti ile ihrama girdi, kimimiz haccı niyet ederek ihrama girdi. Nihayet Mekke'ye geldiğimizde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Umre yapmak niyeti ile ihrama girip, beraberinde hediyelik kurbanı bulunmayan kimse ihramdan çıksın. Umre yapmak niyeti ile ihrama girip, beraberinde hediyelik kurban bulunan kimse ise kurbanlığını kesinceye kadar ihramdan çıkmasın. Hacc yapmak niyeti ile ihrama giren kimse de haccını tamamlasın" buyurdu.

 

Aişe (r.anha) dedi ki: Ben de ay hali oldum. Arefe gününe kadar ay hali devam etti. Halbuki ben, yalnız umre niyeti ile ihrama girmiştim. Bunun için Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana saçlarımı çözmemi, taranmamı ve hacc niyeti ile ihrama girip, umreyi bırakmamı emir buyurdu. Aişe (r.anha) dedi ki: Ben de onun dediğini yaptım. Nihayet haccımı bitirince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) benimle birlikte Abdurrahman b. Ebu Bekr'i gönderdi ve haccedeceğim vakit gelmekle birlikte henüz ihramımdan çıkmamış olduğum umremin yerine Ten'im'den itibaren umre yapmak üzere (ihrama girmemi) emir buyurdu.

 

Diğer tahric: Buhari, 319

 

 

113 - (1211) وحدثنا عبد بن حميد. أخبرنا عبدالرزاق. أخبرنا معمر عن الزهري، عن عروة، عن عائشة رضي الله عنها ؛ قالت:

 خرجنا مع النبي صلى الله عليه وسلم عام حجة الوداع. فأهللت بعمرة. ولم أكن سقت الهدي. فقال النبي صلى الله عليه وسلم   "من كان معه هدي، فليهلل بالحج مع عمرته، ثم لا يحل حتى يحل منهما جميعا". قالت فحضت. فلما دخلت ليلة عرفة، قلت: يا رسول الله ! إني كنت أهللت بعمرة. فكيف أصنع بحجتي ؟ قال: "انقضي رأسك. وامتشطي. وأمسكي عن العمرة. وأهلي بالحج " قالت: فلما قضيت حجتي أمر عبدالرحمن بن أبي بكر، فأردفني، فأعمرني من التنعيم. مكان عمرتي التي أمسكت عنها.

 

2904- Bize Abd b. Humeyd de tahdis etti... Urve, Aişe (r.anha)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Veda Haccı senesi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıktık. Ben umre niyeti ile ihrama girdim. Çünkü beraberimde kurbanlık götürmemiştim. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Beraberinde kurbanlık bulunan kimseler, umresi ile birlikte hacca da niyet edip ihrama girsin. Sonra da her ikisinden, birlikte ihramdan çıkmadığı sürece ihramdan çıkmasın" buyurdu. Aişe (r.anha) dedi ki: Ben ay hali oldum. Arefe gecesi de: Ey Allah'ın Resulü! Ben umre yapmak niyeti ile ihrama girmiştim. Şimdi haccımı nasıl yapayım? dedim. Allah Resulu: "Saçlarını çöz, tara, umreyi (şimdilik) bırak ve hacc niyeti ile ihrama gir" buyurdu. (Aişe (r.anha) dedi ki: Haccımı bitirdikten sonra Abdurrahman b. Ebu Bekr'e verdiği emir ile beni bineğinin arkasına aldı ve yapamadığım umrenin yerine Ten'im'den (ihrama girmek sureti ile) umre yapmamı sağladı.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

114 - (1211) حدثنا ابن أبي عمر. حدثنا سفيان عن الزهري. عن عروة، عن عائشة رضي الله عنها. قالت:

 خرجنا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم. فقال: "من أراد منكم أن يهل بحج وعمرة، فليفعل. ومن أراد أن يهل بحج، فليهل  ومن أراد أن يهل بعمرة، فليهل" قالت عائشة رضي الله عنها: فأهل رسول الله صلى الله عليه وسلم بحج. وأهل به ناس معه. وأهل ناس بالعمرة والحج وأهل ناس بعمرة. وكنت فيمن أهل بالعمرة .

 

2905- Bize İbn Ebu Ömer de tahdis etti, bize Süfyan ez-2ühri'den, o Urve'den, o Aişe (r.anha)'dan rivayet etti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile çıkbm. O: "Sizden hacc ve umre niyeti ile ihrama girmek isteyen, bunu yapsın. Yalnız hacc yapmak niyeti ile ihrama girmek isteyen, (o niyetle) öylece ihrama girsin. Umre yapmak niyeti ile ihrama girmek isteyen de (öylece; ihrama girsin" buyurdu. Aişe (r.anha) dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kendisi hacc niyeti ile ihrama girdi. Onunla birlikte bazı kimseler de öylece ihrama girdi. Yine onunla birlikte bazı kimseler, hacc ve umre niyeti ile ihrama girdi. Bazı kimseler de yalnız umre niyeti ile ihrama girdi. Ben de yalnız umre niyeti ile ihrama girenler arasında idim.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          "Beraberinde hedy (kurbanlık) bulunanlar" Hedy dal harfi sakin ve ye harfi şeddesizdir. Dal harfi kesreli ye harfi şeddeli de söylenir. Her ikisi de meşhur iki söyleyiştir. Ama birincisi daha fasih ve daha meşhurdur. Bu da, . Harem bölgesine hediye olarak gönderilen davarların ortak adıdır. Hedy (kurbanlık) ları beraber götürmek hacc ya da umre niyetiyle ihrama girmek isteyenler için bir sünnettir.

 

(2902) "Urve Aişe (r.anha)'tan şöyle dediğini rivayet etti. .. " Diğer rivayette (2903) "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte veda haccından çıktık. .. " demektedir.

 

Kadi İyaz der ki: Aişe (r.anha)'tan hangi niyetle ihrama girdiği hususundaki rivayetler çokca ihtilaflıdır. Müslim bu rivayetlerden az önce kaydettiklerimizi zikretmiş bulunuyor. Yine Müslim'in ondan naklettiği bir rivayetinde (2907,2910) "Bizler (Medine'den) ancak hac edeceğiz kanaatiyle çıktık" Kasım'ın kendisinden naklettiği riveyette (2914) "Hacc niyetiyle ihrama girerek telbiye getirerek çıkmıştık" bir diğer rivayette (2911) "Haccdan başka birşey hatrımıza gelmiyordu." demektedir. el-Esved'in kendisinden naklettiği rivayette ise (2922) Telbiye getiriyorduk ama ne haccı, ne de umreyi söz ediyorduk" denilmektedir.

 

Kadi İyaz dedi ki: İlim adamlarının Aişe (r.anha)(r.anh)'in bu hadisi rivayetleri hakkında farklı açıklamarda bulunmuşlardır. Mali şöyle demiştir: Ameli uygulama bize göre eskiden de sonradan da Urve'in Aişe (r.anha)'den diye rivayet ettiği hadise göre değiL. Kimi ilim adamı şöyle demektedir: Aişe (r.anha)'ın hacc niyetiyle ihrama girdiği rivayetleri ağırlık kazanmaktadır. Çünkü bu rivayetler Amre Esved ve Kasım'ın rivayetleridir. Umre niyeti ile ihrama girdiği şeklindeki Urve'nin rivayetinin yanlış olduğunu belirtmişlerdir. Bu hususu kabul edenler arasında Kadı İsmail de vardır. Bu ilim adamları aynı zamanda başkasının rivayetlerini Urve'nin rivayetine tercih etmişlerdir. Çünkü Urve Hammad b. Zeyd'in Hişam'dan onun kendisinden naklettiği rivayette şunları söylemektedir: Birden çok kişinin bana tahdis ettiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona :""Umreni bırak" buyurmuştur demiştir. Böylelikle onun hadisi bizzat Aişe (r.anha)'tan dinlememiş olduğu açıkça ortaya çıkmıştır. Kadi İyaz -Yüce Allah'ın rahmeti ona olsun- şunları söylemektedir: Bununla birlikte bu çok açık değildir. Çünkü ona bunu rivayet edenlerden birisinin de Aişe (r.anha) olması ihtimali vardır. Yine ilim adamlarının dediklerine göre, diğer taraftan Amr'ın ve Kasım'ın rivayetlerine göre Aişe (r.anha)'nın hacda yaptıklarını başından sonuna kadar düzenli bir şekilde nakletmektedir. Bunun için Kasım Amre'nin rivayeti hakkında ben sana bu hadisi olduğu gibi naklettim demiştir. İlim adamları şunları da söylemektedir: Ayrıca Urve'nin rivayeti yalnızca Aişe (r.anha)'nin ihramı hakkında haber verilmiş bir rivayettir. Bununla birlikte rivayetler arasını Cerh ve tevil etmek mümkündür. O çoğunluğun rivayetinde kendisinden sahih olduğu üzere önce hacc niyetiyle ihrama girmiştir. Nitekim Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ve ashabının çoğunluğunun fiili uygulaması ile ilgili daha sahih olan da budur. Sonra Aişe (r.anha) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabına haccı eda edip Umre için niyet etmelerini emredince, o da umre niyetiyle ihrama girmiş oldu. el-Kasım da rivayet ettiği hadisinde bunu böylece açıklamış. Urve de Aişe (r.anha)'tan sonunda umreye niyet ettiğini haber vermekle birlikte işin başındaki niyetini söz konusu etmemiştir.

 

Kadi İyaz dedi ki: Bu husus kendisinden ashab-ı kiramın fiili uygulamasına dair haber verdiği ve onların farklı niyetlerle ihrama girdikleri kendisinin ise umre niyetiyle ihrama girdiği, verdiği sahih haberleri ile çatışma halindedir. Ama netice şudur: Aişe (r.anha) önce hac niyetiyle ihrama girmiş, sonra haccı eda ederek (Hac niyetini değiştirerek) insanlara haclarını eda etmeleri emredilince umreye dönüştürmüştür. Kendisi ise ay hali olup umresini tamamlayıp umrenin ihramından çıkmasına ve hac niyetiyle ihrama girmeye yetişmesine imkan kalmayınca bu sefer Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona hac niyetiyle ihrama girmesini emir buyurdu. O da bu niyetle ihrama girince haccı umrenin üzerine girdirmiş ve onunla birlikte (kıran) yapmış oldu.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Umreni terk et" demesinin anlamı da umresini büsbütün iptal edip umreden çıkması değildir. Çünkü umre ve hac için ihrama girdikten sonra ihramdan çıkmak niyetiyle ihramdan çıkmak sahih olamaz. Bunların ihramından ancak tamamlanıp bitirilmesinden sonra tehallul ile çıkılır. O halde bu, Umre için bir şeyler yapmayı ve onun tavaf, sa'y ve saçını kısaltmaktan ibaret fiilerini tamamlamayı bırak, demektir. Böylelikle Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona umre fiilerini bırakıp hac niyetiyle ihrama girmesini emretmiş oldu. Bununla Aişe (r.anha) Kıran haccı yapmış oldu. Arafatta vakfe yapıp diğer bütün hacc ibadetlerini ifa eti bundan tek istisna ise tavaf yapması idi bunu da temizleneceği vakte kadar tehir edecekti. Nitekim o da böyle yaptı.

 

İlim adamları der ki: Bu tevili destekleyen hususlardan birisi de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Abd b. Humeyd'in rivayetinde "Umreden uzak dur, umre yapma" buyurmuş olmasıdır. Yine bu yoruma açıklık getiren hususlardan biriside Müslim'in bundan sonra Aişe (r.anha)'ya dair son rivayetlerinde yer alan Muhammed b. Hatim, Behz'den, o Vuheyb'den, o Abdullah b. Tavus'dan, o babasından, o Aişe (r.anha)'dan umre yapmak üzere ihrama girdi, şeklinde yer alan rivayetidir. O Mekke'ye geldi ama Beyt'i tavaf etmeden ay hali olduğu için diğer bütün hacc ibadetlerini (menasikini) yaptı, hacc niyeti ile ihrama girdi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de kendisine Nahr günü: "Yaptığın tavaf, haccına da umrene de yeter" buyurduğu halde o bu kadarını kabul etmeyince onunla Abdurrahman'ı Tel'im'e götürdü ve haccdan sonra umre yaptı -Kadı lyaz'ın lafzen ifadeleri böyledir-.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Yaptığın tavaf, haccına da umrene de yeter" buyruğu onun umresinin sahih ve geçerli olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Onun umreyi iptal etmediğini ve umrenin ihramından çıkmadığını göstermektedir. Böylelikle umreni bırak, umreni terk et" buyruğunun muayyen olarak umrenin işlerini ve umre fiillerini tamamlamayı bırak şeklinde yorumlanması gerektiği ortaya çıkmış olmaktadır.

 

Diğer rivayette kardeşi Abdurrahman ile Ten'im'den umre yapmak üzere gittiği sırada Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İşte bu senin yapacağın umrenin yeridir" buyruğu da şu demektir: Aişe (r.a.) ayrıca haccdan ayrı bağımsız bir umre yapmak istemişti. Buda diğer müminlerin anneleri ile onların dışında haccı feshedip umreye dönüştüren ashab-ı kiramın yaptıkları gibi yapmak istemişti. Çünkü onlar umrelerini tamamlayıp Terviye gününden önce umre ihramından çıkmış sonra da Terviye günü Mekke'den hacc için ihrama girmişler, böylelikle bağımsız bir umre ve bağımsız bir hacc yapmış oldular. Aişe (r.a.)'nın kendisi ise sadece Kıran haccı içerisinde bir umre yapabilmişti. Bundan dolayı Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nefir günü kendisine: "Senin bu tavafın, haccına da umrene de yeter" demişti. Yani her ikisi de senin için tamamlanmış ve senin için ecirleri hesap edilmiştir. Ama kendisi kabul etmeyerek diğer insanların yaptıkları gibi ayrı bir umre yapmak istemişti. İşte başlı başına ayrı bir umre yapınca Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine: "İşte senin umrenin yerine geçti" buyurdu. Yani hacc içerisine girmiş olmayıp başlıbaşına yapmak istediği ama ay hali olduğundan ötürü yapamadığın umrenin yerini tutmuş oldu. İşte onun "insanlar bir hacc ve bir umre yapmış olarak geri dönüyor ama ben sadece bir hacc yapmış olarak geri dönüyorum" sözünün anlamı da bu çerçeveye girer. Yani onlar bağımsız bir hacc ve bağımsız bir umre yapıp döndükleri halde ben ise bağımsız bir umre yapmaksızın geri döneceğim. Halbuki ben de bunu yapmayı çok arzu ederdim. Bunu da amelleri çoğalsın diye istemişti. İşte bu husus Kıran haccı daha faziletlidir diyen kimselerin kanaatlerinin reddolunacağını açıkça ortaya koymaktadır.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Saçlarını çöz ve taran" buyruğu umreyi büsbütün iptal etmiş olmasını gerektirmemektedir. Çünkü saçları çözmek ve taranmak bize göre ihramda -saçlarını yolmayacak şekilde- caizdir. Ama mazeret olmadan taranmak mekruhtur. İlim adamları da Aişe (r.anha)'nın bu fiilin başında bir rahatsızlık bulunması sureti ile mazereti bulunduğu şeklinde yorumlamışlardır. Bundan dolayı Ka'b b. Ucre'nin başındaki rahatsızlığı dolayısı ile tıraş olması mübah olduğu gibi onun için de saçlarını taramak mübah olmuştur.

 

Bir görüşe göre de burada maksat gerçek manada tarak ile taranmak değildir. Aksine hacc niyeti ile ihrama girmek maksadı ile gusletmek için saçları parmakları ile tarayıp çözmektir. Özellikle eğer sünnette olduğu gibi saçlarını zamkla yapıştırıp taramış ise. Nitekim Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) böyle yapmıştı. Dolayısı ile suyu saçlarının tamamına ulaştırmadan gusletmesi sahih olmadığından saçını çözmesi gerekiyordu. Allah en iyi bilendir.

 

Aişe (r.anha)'nın: "Hacc ile umreyi bir arada niyet etmiş olanlar tek bir tavaf yaptılar" sözleri Kıran haccı yapan kimseye rükün tavafın yerine tek bir tavaf yapmalarının yeterli olduğuna ve onun yalnızca hacc fiillerini yapıp onlarla yetineceğine, umrenin bütün fiillerinin de haccın fiilleri içerisinde münderic olduğuna delildir. Şafii de böyle demiştir. Bu görüş aynı zamanda İbn Ömer, Cabir, Aişe (r.anha), Malik, Ahmed, İshak ve Davud'dan da nakledilmiştir. Ebu Hanife ise, onun iki tavaf ve iki say yapması gerekir demektedir. Bu görüş de aynı zamanda Ali b. Ebu Talib, İbn Mesud, Şa'bi ve Nehai'den rivayet edilmiştir. Allah en iyi bilendir.

 

(2902) "Aişe (r.anha) dedi ki: Veda Haccı senesinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıktık. .. " Kadi İyaz -yüce Allah'ın rahmeti ona- dedi ki: Buhari ve Müslim'in Sahihleri ile başka kaynaklarda yer alan Aişe (r.anha) Cabir (r.anh) ve diğerlerinin rivayetlerinin açıkça delalet ettiği husus şudur: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu hadis-i şerifteki buyruklarını seferlerinin sonunun yaklaştığı ve Serih denilen yerde Mekke'ye yaklaştıkları sırada hacc için ihrama girdiklerinden sonra söylemiştir. Nitekim Aişe (r.anha)'nın rivayetinde bu böylece belirtilmektedir. Yahut da o bu buyruklarını Cabir'in rivayetinde geldiği gibi Beyt'i tavaf edip say'ından sonra söylemiştir. Her iki yerde bu emri tekrar etmiş olması ve azimetin onlara hacclarını feshedip umreye dönüştürmelermi emrettiği son emrinde olma ihtimali de vardır.

 

(2903) Aişe (r.anha)'nın: "Veda haccında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıktık. .. " Bu hadis de Ebu Hanife, Ahmed ve onlara şu görüşlerinde muvafakat edenlerin görüşlerine açıkça delalet etmektedir. Onların bu görüşlerine göre Temettu haccı yapan umreci ile birlikte eğer kurbanlık varsa Nahr günü kurbanını kesinceye kadar umresi için girdiği ihramından Çıkmaz. Malik, Şafii ve ona muvafakat edenlerin görüşlerine göre ise tavaf ve say yapıp tıraş olursa umresinden çıkar ve derhal her şeyona helal olur. Beraberinde kurbanlık getirip getirmemiş olması arasında fark yoktur. Böyle deyip beraberinde kurbanlık getirmemiş olanlara göre yapılan kıyası delil göstermişlerdir. Bunlar ise umre ibadetini bitirmiş ve tehallül ettiklerine göre her şeyin de kendilerine helal olması gerekir. Tıpkı ihramlı bir kimsenin haccı bitirmek sureti ile tehallül etmesi gibi. Bu rivayete de Bunun Müslim'in bundan sonra ve bundan önce Aişe (r.anha)'dan diye zikretmiş olduğu rivayetlerden kısaltılmış olduğunu söyleyerek cevap vermişlerdir. Aişe (r.anha) dedi ki: Biz Veda Haccı senesinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte Çıktık. Umre yapmak üzere ihrama girdik, sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Beraberinde hediyelik kurban bulunan kimseler umre ile birlikte hacc için niyet edip ihrama girsin, sonra da her ikisinin ihramından çıkacağı vakte kadarihramdan çıkmasın" buyurdu. İşte bu rivayet Ebu Hanife'nin delil gösterdiği rivayetten hazfedilmiş (zikredilmemiş) hususlara açıklık getirmektedir. Bu hazfedilmiş kısmın takdiri de şudur: Her kim umre niyeti ile ihrama girip hediyelik kurban da getirmişse ayrıca hacc için de ihrama girsin ve kurbanlığını keSinceye kadar ihramdan çıkmasın demek olur. Böyle bir tevil yapmak ise kaçınılmaz bir şeydir. Çünkü mesele de birdir ravi de aynıdır. O halde zikrettiğimiz şekilde iki rivayetin bir arada cem ve telif edilmesi de kaçınılmaz olmaktadır. Allah en iyi bilendir.

 

(2904) "Umreyi bırak (yapma)" bu buyrukta Aişe (r.anha)'nın umreden (ihramından çıkmak sureti ile) çıkmadığı konusunda açıkça bir dalalet ihtiva etmektedir. O ihramından çıkmayıp sadece umre fiillerini yapmamış ancak hacc niyeti ile de ihrama girmiş böylelikle az önce açıklandığı gibi umre fiillerini hac ile birlikte derc etmiş (yapmış) oldu. Bu da daha önce Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Um ren i terk et, umreni bırak" ile ilgili yapmış olduğumuz; bundan maksat umrenin aslını iptal etmek olmayıp amellerini tamamlamak olduğu şeklindeki tevilimizi desteklemektedir.

 

"Beni arkasına bindirdi" ifadesi bineğin gücünün yetmesi halinde terkiye başkasını bindirmenin caiz olduğuna delil vardır. Sahih hadisler bu hususta birbirini desteklemiş bulunmaktadır. Yine bunda erkeğin mahremlerinden bir kadını arkasına bindirmesinin onunla halvette bulunmasının caiz olduğu hükmü de anlaşılmaktadır ki bu hususta icma vardır.

 

(2905) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Aranızdan hacc ve umre niyeti ile ihrama girmek isteyen bunu yapsın ... " buyruğu ise üç hacc çeşidinin caiz olduğuna delildir. Esasen müslümanlar bu hususta icma etmişlerdir, sadece -daha önce geçtiği gibi- hangisinin daha faziletli olduğu hususunda farklı kanaatlere sahiptirler.

 

 

 

115- (1211) وحدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا عبدة بن سليمان عن هشام، عن أبيه، عن عائشة رضي الله عنها قالت: خرجنا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم في حجة الوداع. موافين لهلال ذي الحجة. قالت : فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "من أراد منكم أن يهل بعمرة فليهل. فلولا أني أهديت لأهللت بعمرة " قالت: فكان من القوم من أهل بعمرة. ومنهم من أهل بالحج. قالت: فكنت أنا ممن أهل بعمرة. فخرجنا حتى قدمنا مكة. فأدركني يوم عرفة وأنا حائض، لم أحل من عمرتي. فشكوت ذلك إلى النبي صلى الله عليه وسلم. فقال: "دعي عمرتك. وانقضي رأسك. وامتشطي. وأهلي بالحج" قالت: ففعلت. فلما كانت ليلة الحصبة، وقد قضى الله حجنا، أرسل معي عبدالرحمن بن أبي بكر، فأردفني وخرج بي إلى التنعيم. فأهللت بعمرة. فقضى الله حجنا وعمرتنا. ولم يكن في ذلك هدي ولا  صدقة ولا صوم.

 

2906- Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe de tahdis etti. Bize Abde b. Süleyman, Hişam'dan tahdis etti. O, babasında, o Aişe (r.anha}'dan şöyle dediğini rivayet etti: Veda haccında Zülhicce ayının hilalinin doğmasına yakın bir zamanda Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıktık. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Aranızdan umre niyeti ile ihrama girmek isteyen öylece ihrama girip telbiye getirsin. Eğer ben beraberinde kurbanlık getirmemiş olsaydım şüphesiz umre niyeti ile ihrama girerdim" buyurdu.

 

Aişe (r.anha) dedi ki: Bundan dolayı beraber gelenlerin bir kısmı umre niyeti ile ihrama girdi, bir kısmı hacc niyeti ile ihrama girdi. Ben ise umre niyeti ile ihrama girenler arasında idim. Medine'den çıktık nihayet Mekke'ye geldiğimizde arefe günü, ben daha ay hali iken gelip yetişti. Henüz umremi tamamlayıp ihramımdan çıkmamıştım. Bundan dolayı Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e şikayette bulununca o: "Um ren i bırak, saçlarını çöz, taran ve hacc niyeti ile ihrama gir" buyurdu. Ben de onun dediğini yaptım. Hasbe gecesinde -ki Allah haccımızı tamamlamayı nasib etmişti- Abdurrahman b. Ebu Bekir'i benimle gönderdi. Abdurrahman beni arkasına bindirip birlikte Ten'im'e çıktık. Ben de umre yapmak üzere ihrama girdim. Böylelikle Allah hem haccımızı hem umremizi yapmayı nasib etti. Bunlarda ne kurban, ne sadaka ne de oruç oldu.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 1783; İbn Mace, 3000

 

AÇIKLAMA:          Aişe (r.anha)'nın: "Hasbe gecesi olunca" sözünde ha harfi fethalı, sad sakin olarak "hasbe" diye telaffuz edilir. Bu ise teşrik günlerinden sonraki gecedir. Ona bu ismin veriliş sebebi Min' ada n ayrıldıktan sonra Muhassab denilen yerde konaklayıp orada geceyi geçirmiş olmalarından dolayıdır.

 

"Veda haccında Zülhicce ayı hilaline yakın Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıktık." Yani hemen hemen o hilalin doğması ile birlikte çıktık. Çünkü onlar Zülhicce hilali görünmeden Zülkade'nin bitimine beş gün kala çıkmışlardı. Nitekim Müslim'in bundan sonra Abdullah b. Seleme, Süleyman b. Bilal'den, o Yahya'dan, o Amre'den diye rivayet ettiği Amre yolu ile gelen hadisde açıkça ifade etmiş bulunmaktadır.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Sizden umre niyeti ile ihrama girmek isteyen bu niyetle ihrama girsin ... " bu da Temettu haccının daha faziletli olduğunu söyleyenlerin gösterdikleri delillerdendir. Bunun bir benzeri de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Eğer geride bıraktığım hal ile gelecekte karşılaşacak olursam beraberinde kurbanlık götürmezdim" buyruğudur. Bu iki rivayetin delil olma yönü de şu şekildedir. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ancak daha faziletli olanı temenni eder.

 

İfrad haccının daha faziletli olduğunu kabul edenler ise buna şöyle cevap verirler: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in böyle demesinin sebebi yalnızca o sene kendilerine özgü olan haccı feshedip umre yapmış olmasından dolayıdır. Özellikle bunu da cahiliyeye muhalefet için yapmışlardı. O bu sözleri hakkında görüş ayrılığı bulunan Temettu haccını kast etmiş değildir. O bu sözlerini ashabının gönüllerini hoş etmek için söylemişti. Çünkü onlar haccın feshedilip umreye dönüştürülmesini hazmedemiyorlardı. Nitekim bundan sonraki hadislerde bu husus açıkça ifade edilmiştir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara bu sözleri söyledi ki Bunun manası şudur: Benim size verdiğim emirde sizin gibi hareket etmekten beni alıkoyan tek husus beraberimde kurbanlıklarımı getirmiş olmamdır. Eğer o olmasaydı şüphesiz ben de size verdiğim emre uygun hareket ederdim. Eğer ta başından beri hacc aylarında umre niyeti ile ihrama girmek şeklindeki bu husus ile gelecekte karşı karşıya kalacak olursam beraberimde kurbanlık getirmem. Bu rivayet Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Temettu haccı yapmadığını açıkça göstermektedir.

 

Aişe (r.a.)'nın: "Allah haccımızı ve umremizi tamamlamayı nasib etti. Bunda kurban, sadaka ve oruç da yoktu." Bu Aişe (r.a.)'nın kendisi hakkında verdiği bir haber olarak yorumlanır. Yani bu şekildeki hacc ve umremden ötürü benim ne kurban kesmem ne sadaka vermem ne de oruç tutmam gerekmişti. Diğer taraftan bu Aişe (r.a.)'nin Kıran haccına niyet etmiş olup Kıran haccı yapanın ise kurban kesme si gerektiği gibi Temettu haccı yapanın da kurban kesmesi gerektiği açısından açıklanması zor bir husustur. Bununla birlikte bu sözlerinin hoş koku kullanmak, yüzü örtmek, av hayvanını öldürmek, saçları, tırnakları kesmek ve buna benzer ihram'yasaklarından herhangi bir şeyi işlediğinden ötürü benim bir kurban kesmem gerekmedi. Yani ben kurban kesmeyi, sadaka vermeyi ya da oruç tutmayı gerektiren herhangi bir ihram yasağı işlemedim. Bunun tevili ile ilgili olarak tercih edilen açıklama budur.

 

Kadi İyaz dedi ki: Bu da Aişe (r.a.)'nın Temettu ve Kıran haccında değil İfrad haccında olduğuna delildir. Çünkü Davud ez-Zahiri dışında ilim adamları her ikisi dolayısı ile kurban kesmenin vacip olduğunu icma ile kabul etmişlerdir. Davud ez-Zahiri ise Kıran haccı yapanın kurban kesmesi gerekmez demiştir. Kadi İyaz'ın açıklamaları bunlardır. Hadisteki "bunda kurban da, sadaka da, oruç da olmadı" ifadelerinin birinci rivayette zahiren anlaşılan Aişe (r.anha)'nın sözlerinde olduğudur. Ama bundan sonraki rivayette Bunun Hişam b. Urve'nin sözü olduğu açıkça ifade edilmiştir. Bu durumda birincisi buna göre yorumlanır ve birincisindeki bu sözler müdrec rivayet manasında olur.

 

 

 

116 - (1211) وحدثنا أبو كريب. حدثنا ابن نمير. حدثنا هشام عن أبيه، عن عائشة رضي الله عنها. قالت:

 خرجنا موافين مع رسول الله عليه وسلم لهلال ذى الحجة. لانرى إلا الحج. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "من أحب منكم أن يهل بعمرة، فليهل بعمرة" وساق الحديث بمثل حديث عبدة.

 

2907- Bize Ebu Kureyb de tahdis etti. Bize İbn Numeyr tahdis etti. Bize Hişam babasından tahdis etti. O, Aişe (r.anha)'dan şöyle dediğini rvayet etti: Bizler Zülhicce hilaline yakın Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıktık. Sadece haccedeceğimizi düşünüyorduk. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizden umre niyeti ile ihrama girmeyi arzu eden umre niyeti ile ihrama girsin" buyurdu deyip hadisi Abde'nin rivayet ettiği hadisi ile aynı şekilde zikretti.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte Zülhicce hilaline yakın çıktık. Haccdan başkasını düşünmüyorduk." Yani bizler ancak hacc için ihrama gireceğimize inanıyorduk. Çünkü bizler hacc aylarında umre yapılamayacağını sanıyorduk.

 

 

 

117 - (1211) وحدثنا أبو كريب. حدثنا وكيع. حدثنا هشام عن أبيه، عن عائشة رضي الله عنها. قالت:

 خرجنا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم موافين لهلال ذي الحجة. منا من أهل بعمرة. ومنا من أهل بحجة وعمرة. ومنا من أهل بحجة. فكنت فيمن أهل بعمرة. وساق الحديث بنحو حديثهما. وقال فيه: قال عروة في ذلك : إنه قضى الله حجها وعمرتها  قال هشام: ولم يكن في ذلك هدي ولا صيام ولا صدقة .

 

2908- Bize Ebu Kureyb de tahdis etti. Bize Vek!' tahdis etti. Bize Hişam babasından tahdis etti. O, Aişe (r.anha)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Zülhicce hilaline yakın Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıktık. Kimimiz umre niyeti ile ihrama girmiş, kimimiz hem hacc hem umre niyeti ile ihrama girmiş, kimimiz de yalnızca hacc niyeti ile ihrama girmişti. Ben umre niyeti ile ihrama girmiş olanlar arasında idim. Sonra hadisi bundan önceki iki ravinin hadisi rivayetlerine yakın olarak rivayet etti ve şunları söyledi: Urve bu hususta dedi ki: Allah ona hacc ve umre yapmayı nasib etti. Hişam dedi ki: Bunda kurban, oruç ve sadaka yoktu.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

118 - (1211) حدثنا يحيى بن يحيى. قال: قرأت على مالك عن أبي الأسود محمد بن عبدالرحمن بن نوفل، عن عروة، عن عائشة رضي الله عنها. أنها قالت:

 خرجنا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم عام حجة الوداع. فمنا من أهل بعمرة. ومنا من أهل بحج وعمرة. ومنا من أهل بالحج. وأهل رسول الله صلى الله عليه وسلم بالحج. فأما من أهل بعمرة فحل. وأما من أهل بحج أوجمع الحج والعمرة، فلم يحلوا، حتى كان يوم النحر.

 

2909- Bize Yahya b. Yahya tahdis edip dedi ki: Malik'e, Ebu'l-Esved Muhammed b. Abdurrahman b. Nevfel'den rivayetini okudum, o Urve'den, o Aişe (r.anha}'dan şöyle dediğini rivayet etti: Veda Haccı senesinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıktık. Kimimiz umre niyeti ile ihrama girdi, kimimiz hem hacc hem umre niyeti ile ihrama girdi, kimimiz sadece hacc niyeti ile ihrama girdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de hacc niyeti ile ihrama girdi. Umre niyeti ile ihrama girenler ihramdan çıktı. Hacc niyeti ile ya da hacc ve umreyi birlikte yapma niyeti ile ihrama girenler ise Nahr günü olmadan ihramdan çıkmadılar.

 

Diğer tahric: Buhari, 1562, 4408; Ebu Davud, 1779, 1780; Nesai, 2715; İbn Mace, 2965

 

 

119 - (1211) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة وعمرو الناقد وزهير بن حرب. جميعا عن ابن عيينة. قال عمرو: حدثنا سفيان بن عيينة عن عبدالرحمن بن القاسم، عن أبيه، عن عائشة رضي الله عنها. قالت: خرجنا مع النبي صلى الله عليه وسلم، ولا  نرى إلا الحج. حتى إذا كنا بسرف، أو قريبا منها، حضت. فدخل على النبي صلى الله عليه وسلم وأنا أبكي. فقال "أنفست" (يعني الحيضة قالت) قلت: نعم. قال:

 "إن هذا شيء كتبه الله على بنات آدم. فافضي ما يقضي الحاج. غير أن لا تطوفي بالبيت حتى تغتسلي".

قالت: وضحى رسول الله صلى الله عليه وسلم عن نسائه بالبقر.

 

2910- Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe, Amr en-Nakid ve Züheyr b. Harb birlikte İbn Uyeyne'den tahdis etti. Amr dedi ki: Bize Süfyan b. Uyeyne, Abdurrahman b. el-Kasım'dan tahdis etti, o babasınan, o Aişe (r.anha}'dan şöyle dediğini rivayet etti: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıktık. Hacdan başka bir ibadet yapacağımız kanaatinde değildik. Nihayet biz Serih'e vardığımızda ya da oraya yakın bir yerde iken ay hali oldum. Ben ağlıyorken Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de yanıma girdi ve: "-Ay hali mi oldun anlamında- enefisti" buyurdu. Ben, evet dedim. O: "Bu Allah'ın Ademin kızlarına yazmış olduğu bir haldir. Artık sen de hacılar ne yaparsa onu yap. Ancak gusle kadar Beyt'i tavaf etme" buyurdu. Aişe (r.anha): Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hanımları adına inek kurban etti dedi. 

 

 

Diğer tahric: Buhari, 294, 5548, 5559; Nesai, 289, 347, 2740, 2990; İbn Mace, 2963

 

AÇIKLAMA:          "Nihayet Serif'e vardığımızda." Serif, sin harfi fethalı ve harfi kesreli telaffuz edilir. Mekke ile Medine arasında Mekke'ye birkaç mil uzaklıkta bir yerdir. Altı, yedi, dokuz, on ve oniki mil uzaklıkta olduğu söylenir.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellemı'in: "Enefisti" sözü, ay hali mi oldun demektir. Nun harfi fethalı ve ötreli olarak söyleyiş meşhur iki söyleyiştir. Fethalı söyleyiş daha fasihtir. Her iki halde de fe harfi kesrelidir. Doğum demek olan nifas (lahusaÜk) ise sadece nun harfi ötreli (nufisti: loğusa oldum) söylenir.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellemı'in ay hali hakkında: "Bu Allah'ın Adem'in kızlarına yazdığı bir husustur" buyruğu ona bir teselli ve acısını hafifletmek için söylediği bir sözdür. Yani senin ay halin olman sana özel bir durum değildir. Aksine Ademin bütün kızlarında bu hal görülür. Nitekim erkeklerde de küçük-büyük ihtiyaçlar ve benzeri hususlar da vardır. Buhari Sahihi'nde hayız (ay hali) kitabında bu hadisin genel ifadelerini ay halinin Adem'in bütün kızlarında görülen bir hal olduğuna delil göstermiş ve bunu delil göstererek ay halinin ilk olarak İsrail Oğulları arasında görülen bir durum olduğunu söyleyenlerin kanaatlerini reddetmiştir.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellemı'in: "Hacceden ne yapıyorsa sen de onu yap" burada (hadisde kullanılan lafzı ile): kaza yap demektir. Nitekim diğer rivayette "fEsmiH: yap" demiştir.

 

Bu ibarelerde ay hali, lahusa, abdestsiz ve cünüp olan kimselerin, haccın bütün fiillerini söz ve heyetlerini yapmalarının sahih olduğuna delildir. Tek istisna tavaf ve tavaf akabinde kılınan tavaf namazıdır. Buna göre zikrettiğimiz üzere Arafatta vakfe ve diğer ameller sahih olur. Aynı şekilde hacc da meşru olan gusüller de, ay hali olan ve diğer durumdakiler için de yapılmaları sözkonusudur.

 

Yine bunda ay hali olanın tavafının sahih olmadığına delil bulunmaktadır ki bu da üzerinde icma olunmuş bir husustur. Fakat illeti hakkında tavaf için abdestli olma şartı hususunda ihtilaflarına uygun olarak farklı kanaatlere sahiptirler. Malik, Şafii ve Ahmed taharet (abdestli olmak) şarttır derken, Ebu Hanife şart değildir demiştir. Davud da böyle demiştir. Buna göre tahareti (abdesti) şart koşan kimseler: Ay halinin tavafının batıl olmasının illeti taharetinin bulunmamasıdır derken, Bunun şart olmadığını söyleyenler, bundaki illet onun mescitte kalmasının yasaklanmış olmasıdır demişlerdir.

 

 

 

120 - (1211) حدثني سليمان بن عبدالله أبو أيوب الغيلاني. حدثنا أبو عامر عبدالملك بن عمرو. حدثنا عبدالعزيز بن أبي سلمة الماجشون عن عبدالرحمن بن القاسم، عن أبيه، عن عائشة رضي الله عنها. قالت:

 خرجنا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم لا نذكر إلا الحج. حتى جئنا سرف فطمثت. فدخل علي رسول الله صلى الله عليه وسلم وأنا أبكي. فقال "ما يبكيك ؟" فقلت: والله ! لوددت أني لم أكن خرجت العام. قال "مالك ؟ لعلك نفست ؟" قلت: نعم. قال: "هذا شيء كتبه على بنات آدم. افعلي ما يفعل الحاج غير أن لا تطوفي بالبيت حتى تطهري" قالت: فلما قدمت مكة قال رسول الله صلى الله عليه وسلم لأصحابه "اجعلوها عمرة" فأحل الناس إلا من كان معه الهدي. قالت: فكان الهدي مع النبي صلى الله عليه وسلم وأبي بكر وعمر وذوي اليسارة. ثم أهلوا حين راحوا. قالت: فلما كان يوم النحر طهرت. فأمرني رسول الله صلى الله عليه وسلم فأفضت. قالت: فأتينا بلحم بقر. فقلت: ما هذا ؟ فقالوا: أهدي رسول الله صلى الله عليه وسلم عن نسائه البقر  فلما كانت ليلة الحصبة قلت: يا رسول الله ! يرجع الناس بحجة وعمرة وأرجع بحجة ؟ قالت: فأمر عبدالرحمن بن أبي بكر، فأردفني على جمله. قالت: فإني لأذكر، وأنا جارية حديثة السن، أنعس فتيصيب وجهي مؤخرة الرحل. حتى جئنا إلى التنعيم. فأهللت منها بعمرة. جزاء بعمرة الناس التي اعتمروا.

 

2911- Bana Süleyman b. Ubeydullah Ebu Eyyub el-GaylSni tahdis etti, bize Ebu Amir Abdülmelik b. Amr tahdis etti, bize Abdülaziz b. Ebu Seleme el-Macişun, Abdurrahman b. el-Kasım'dan tahdis etti, o babasından, o Aişe (r.anha)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıktık. Haccdan başka bir şey hatırımızda yoktu. Nihayet biz Serih'e geldiğimizde ben ay hali oldum. Ben ağlıyorken de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanıma girdi ve: "Neden ağlıyorsun?" buyurdu. Ben: Allah'a yemin olsun ki keşke bu sene çıkmasaydım diye arzu ettim dedim. Allah Resulü: "Neyin var, galiba ay hali oldun" buyurdu. Ben:

 

Evet dedim. Allah Resulü: "Bu Allah'ın Adem'in kızları üzerine yazdığı bir husustur. Hacılar ne yapıyorsa sen de onu yap. Ancak temizleninceye kadar Beyt'i tava! etme" buyurdu.

 

Aişe (r.anha) dedi ki: Mekke'ye geldiğimde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabına: "Bunu umre yapınız" buyurdu. Bunun üzerine insanlar da beraberinde hediyelik kurbanlık bulunanlar dışında ihramlarından çıktı. Hediyelik kurban, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Bekir, Ömer ve varlıklı kimseler ile birlikte (r.anhum) bulunuyordu. Sonra (Mina'ya) gittiklerinde ihrama (yeniden) girdiler. (Aişe r.anha) dedi ki: Nahr (kurban bayramı birinci) günü gelince ben de temizlendim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bana emri ile ben de ifada (tavafını) yaptım. Bize sığır eti getirildi. Ben: Bu ne? dedim. Getirenler: Resulullah(Sallallahu aleyhi ve Sellem) hanımları adına (birer) sığır kesti dediler. Hasbe gecesinde ben: Ey Allah'ın Resulü! İnsanlar bir hacc ve bir umre yapmış olarak geri dönecekler ben sadece bir hacc yapmış olarak döneceğim (öyle mi) dedim. Bunun üzerine Abdurrahman b. Ebu Bekr'e emir verdi. O da beni devesinin üzerinde arkasına bindirdi. Ben şunu çok iyi hatırlıyorum. Henüz yaşım küçük bir kadın idim. Uyukluyorum, yüzüm semerin arka kaşına değiyordu. Nihayet Ten'im'e geldik, ben de oradan insanların yaptıkları umrelerine karşılık umre niyeti ile ihrama girdim.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 305

 

AÇIKLAMA:          "Resuluilah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hanımları adına sığır kesti." Bu uygulama onun (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu hususta onlardan izin aldığı şeklinde yorumlanır. Çünkü bir kimsenin başkası adına kurban kesmesi izni olmadan caiz olmaz. Malik bunu sığır kurban etmenin deveden daha faziletli olduğuna delil göstermiş ise de bunda delil olacak bir taraf yoktur. Çünkü bu hadisde ne sığırların daha faziletli olduğundan söz edilmektedir ne de genel bir lafız vardır. Mesele sadece muayyen bir hadisedir ve çeşitli ihtimalleri vardır. Dolayısı ile onun söylediğinin lehine bunda bir delil yoktur. Şafii ve çoğunluk ise deve kurban etmenin sığırdan daha faziletli olduğu kanaatindedir. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "(Cuma namazına) ilk saatte giden bir kimse bir deve kurban etmiş gibi olur, ikinci saatte giden bir kimse de bir inek kurban etmiş gibi olur ... " diye buyurmuştur.

 

Tı harfi fethalı, mim kesreli olarak "tamistu" ay hali oldum demektir.

 

Yine bu anlamda habat, tamisat, areket, nefiset, dahiket, asarat ve ekberat da kullanılır ki hepsi aynı anlamda (ay hali oldu) demektir. Bu fiillerden isim ise hays, tams, arak, dahik, ikbar ve ihsar şeklinde gelir. Etken ortaç olarak haiz ve haiza gelir ki bunu el-Ferra garip bir söyleyiş olarak nakletmiştir. Diğerleri tamis, arik, mukbir ve mu' sir diye gelir.

 

Bu hadislerde erkeğin zevcesi ile birlikte haccetmesinin caiz olduğu hükmü vardır. Bu da icma ile meşrudur. Yine ilim adamlarının icma ettiklerine göre gücü yetmesi halinde kadına da hacc vaciptir. Selef, kadının mahreminin güç yetirebilmesinin şartlarından olup olmadığı hususunda ihtilaf etmiş olmakla birlikte kocasının nafile haccdan onu engelleyebileceği üzerinde icma etmişlerdir. Farz hacca gelince, ilim adamlarının çoğunluğu bundan onu engelleyemez demişlerdir. Şafii'nin ise bu hususta iki görüşü vardır. Birisine göre cumhurun dediği gibi onu bundan alıkoyamaz ama bu iki görüşünden daha sahih olanı onu alıkoyabileceği şeklindedir. Çünkü kocanın hakkı fevren (derhal) yerine getirilmesi gereken bir haktır, haccın farziyeti ise terahi üzere (zaman genişliği olan) bir vaciptir. Mezhep alimlerimiz der ki: Bu husustaki sahih hadisler dolayısıyla kocanın zevcesi ile birlikte haccetmesi müstehabtır.

 

"Sonra (Mina'ya) gittiklerinde ihrama girdiler." Yani umre yapıp ihramdan çıkan ve Mina'ya gittikleri zaman hacc niyeti ile ihrama giren kimseleri kastetmektedir. Bu da Zülhicce'nin sekizinci günü olan Terviye gününde olmuştu. Burada Şafii mezhebinin ve ona muvafakat edenlerin şu görüşlerinin lehine delalet bulunmaktadır: Mekke de bulunan kimse için daha faziletli olan hacc için Terviye günü ihrama girmesidir. Bundan daha önce de ihrama girmez. Bu mesele daha önce geçmişti.

 

"İnsanların yaptıkları umrenin yerine ben de oradan bir umre niyeti ile ihrama girdim." Yani insanların yaptıkları umrenin yerine geçecek ve benim için onun yerine yeterli olacak bir umre niyet ettim.

 

 

121 - (1211) وحدثني أبو أيوب الغيلاني. حدثنا بهز. حدثنا حماد عن عبدالرحمن عن أبيه، عن عائشة رضي الله عنها. قالت:

 لبينا بالحج. حتى إذا كنا بسرف حضت. فدخل علي رسول الله صلى الله عليه وسلم وأنا أبكي. وساق الحديث بنحو حديث الماجشون. غير أن حمادا ليس في حديثه: فكان الهدي مع النبي صلى الله عليه وسلم وأبي بكر وعمر وذوي اليسارة ثم أهلوا حين راحوا. ولا  قولها: وأنا جارية حديثة السن أنعس فتصيب وجهي مؤخرة الرحل.

 

2912- Bize Ebu Eyyub el-Gaylani de tahdis etti, bize Behz tahdis etti, bize Hammad, Abdurrahman'dan tahdis etti, o Aişe (r.anha)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Hacc niyeti ile telbiye getirdik. Nihayet Serif'e geldiğimizde ay hali oldum. Ben ağlamakta iken Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanıma girdi ve hadisi el-Macişun'un hadisine yakın olarak rivayet etti. Ancak Hammad'ın hadisinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Bekir, Ömer ve varlıklı kimseler beraber kurbanlık getirmişti. Sonra (minaya) gittikleri zaman ihrama girdiler. Aynı zamanda: Ben yaşı küçük bir kadındım. Uyuklardım da yüzüm eğerin arka kaşına değerdi sözleri yer almamaktadır.

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 1782

 

 

122 - (1211) حدثنا إسماعيل بن أبي أويس. حدثني خالي مالك بن أنس. ح وحدثنا يحيى بن يحيى. قال: قرأت على مالك عن عبدالرحمن بن القاسم، عن أبيه، عن عائشة رضي الله عنها ؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم أفرد الحج.

 

2913- Bize İsmail b. Ebu Uveys de tahdis etti, bana dayım Malik b. Enes tahdis etti (Ho) Bize Yahya b. Yahya da tahdis edip dedi ki: Ben Malik'e, Abdurrahman b. el-Kasım'dan rivayetini okudum. O babasından, o Aişe (r.anha)'dan rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) İfrad haccı yaptı.

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 1777; Tirmizi, 820; Nesai, 2714; İbn Mace, 2964

 

 

123 - (1211) وحدثنا محمد بن عبدالله بن نمير. حدثنا إسحاق بن سليمان عن أفلح بن حميد، عن القاسم، عن عائشة رضي الله عنها. قالت:

 خرجنا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم مهلين بالحج. في أشهر الحج. وفي حرم الحج. وليالي الحج. حتى نزلنا بسرف. فخرج إلى أصحابه فقال: "من لم يكن معه منكم هدي فأحب أن يجعلها عمرة، فليفعل. ومن كان معه هدي، فلا" فمنهم الآخذ بها والتارك لها. ممن لم يكن معه هدي. فأما رسول الله صلى الله عليه وسلم فكان معه الهدي. ومع رجال من أصحابه لهم قوة. فدخل علي رسول الله صلى الله عليه وسلم وأنا أبكى. فقال: "ما يبكيك ؟" قلت: سمعت كلامك مع أصحابك فسمعت بالعمرة (فمنعت العمرة) قال "ومالك ؟" قلت: لا أصلي. قال: "فلا يضرك فكوني في حجك. فعسى الله أن يرزقكيها. وإنما أنت من بنات آدم. كتب الله عليك ما كتب عليهن" قالت: فخرجت في حجتي حتى نزلنا منى فتطهرت. ثم طفنا بالبيت. ونزل رسول الله صلى الله عليه وسلم المحصب. فدعا عبدالرحمن بن أبي بكر فقال: "اخرج بأختك من الحرم فلتهل بعمرة. ثم لتطف بالبيت. فإني أنتظركما ههنا" قالت: فخرجنا فأهللت. ثم طفت بالبيت وبالصفا والمروة. فجئنا رسول الله صلى الله عليه وسلم وهو في منزله من جوف الليل. فقال "هل فرغت ؟" قلت: نعم. فآذن في أصحابه بالرحيل. فخرج فمر بالبيت فطاف به قبل صلاة الصبح. ثم خرج إلى المدينة.

 

2914- Bana Muhammed b. Abdullah b. Numeyr de tahdis etti. .. el-Kasım Aişe (r.anha)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte hacc aylarında haccın haramlarına riayet ederek ve hacc günlerinde hacc için ihram niyeti ile çıktık. Nihayet Serif'te konakladık. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabının yanına çıkarak:

"Aranızdan beraberinde kurbanlık bulunmayan kimseler eğer bunu umreye dönüştürmeyi arzu ederse bunu yapıversin. Beraberinde kurbanlık bulunan kimseler ise yapmasın" buyurdu. Bu sebeble beraberinde kurbanlık bulunmayanlar arasından kimi bunu tuttu, kimi terk etti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelince onunla birlikte kurbanlık vardı. Ashabı arasından gücü yeten kimselerle birlikte de (hediyelik kurbanlık vardı). Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ben ağlıyorken yanıma girdi. "Neden ağlıyorsun?" dedi.

Ben: Senin ashabınla konuşmanı işittim. Umre yapabileceklerini söylediğini de işittim. Ama ben umre yapmaktan alıkonuldum, dedim. O: "Neyin var ki?" buyurdu. Ben: Namaz kılamıyorum dedim. Allah Resulü: "Bunun sana zararı yok. Sen haccında kalmaya devam et. Umulur ki Allah onu sana nasib eder. Üstelik sen ancak Adem'in kızlarından birisisin. Allah onların hepsi üzerine yazdığı nı senin de üzerine yazmıştır" buyurdu. (Aişe (r.anha) dediki: Ben de (vakti gelince) haccetmek üzere çıktım. Nihayet Mina'ya indiğimiz zaman temizlendim. Sonra Beyt'i tavaf ettik. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de el-Muhassab'da konakladı. Abdurrahman b. Ebu Bekr'i çağırarak: "Kız kardeşini Haremin dışına çıkar ve umre yapmak üzere niyet edip ihrama girsin. Sonra Beyt'i tava! etsin. Ben sizi burada bekliyorum" buyurdu. (Aişe (r.anha) devamla} dedi ki: Bunun üzerine (Haremin dışına) çıktık ve ben ihrama girdim. Sonra Beyt'i tavaf ettim, Safa ile Merve arasında-say ettim. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) konakladığı yerde kaldığı halde gecenin ortasında yanına vardık. Allah Resulü: "Bitirdin mi?" dedi. Ben: Evet dedim. Bunun üzerine ashabı arasında yola koyulmak için nida ettirdi. Yola çıktı, Beyt'e uğrayıp sabah namazından önce Beyt'i tavaf etti sonra Medine'ye çıktı.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 1560, 1788

 

AÇIKLAMA:          "Resuluilah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte hacc aylarında haccın haramlarına riayet ederek ve hacc günlerinde hacc için ihram niyeti ile çıktık" Aişe (r.anha)'nın: "hurumul hacc" tabirinde ha ve ra harfleri ötrelidir. Bunu böylece zaptettik Kadı lyaz da bunu el-Meşarik'de ravilerin çoğunluğundan böylece nakletmiştir. Ayrıca el-Asili'nin bunu re harfini fethalı olarak zaptettiğini de söyleyerek şunları eklemiştir: Re harfinin ötreli okuyuşuna göre vakitleri, yerleri, eşyaları ve durumları kastediyor gibidir. (Bundan dolayı haccın haramlarına riayet ederek diye tercüme ettik) Fethalı okuyuş ise "hurmet: haram olan şey"in çoğuludur ki, şeriatın yasakladığı ve haram kıldığı şeyler demek olur. İşte neseb yolu ile haram olan kadına "hurmet" denilmesinin sebebi budur. Çoğul u ise "hurem" gelir. "Hacc ayları" sözüne gelince ilim adamları yüce Allah'ın: "Hacc bilinen aylardır" (Bakara, 197) buyruğunda geçen "hacc ayları" ile ne kastedildiği hususunda ihtilaf etmişlerdir. Şafii ve ashab ile tabiinden ilim adamlarının büyük çoğunluğu ile onlardan sonra gelenler bunlar Şevval, Zülkade ve Zilhicce'nin on günü olup bu da kurban bayramı birinci (nahr) günü fecrine kadar devam eder. Bu görüş Malik'den de rivayet edilmiştir. Ama ondan meşhur olan rivayet, Şevval, Zülkade ve Zülhicce'nin de tamamıdır. Bu aynı zamanda İbn Abbas ve İbn Ömer'den rivayet edilmiş olup onlardan meşhur olan kanaat ise az önce cumhurdan diye naklettiğimiz görüştür.

 

"Resuluilah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabının yanına çıkıp: ... onlardan kimi bunu tuttu ... kimi terk etti." Bundan sonraki bir diğer hadisde (2922) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Benim insanlara bir emir verip de onların bunda tereddüt ettiklerini fark etmedin mi?" Cabir (r.anh) rivayet ettiği hadiste (2935) de: "İhramdan -yani umrenin ihramından- çıkmamızı emir buyurdu" hadisin sonlarında da: "İhramdan çıkınız" buyurdu biz de ihramdan çıktık, dinledik itaat ettik" Öbür rivayette (2937): "İhramınızdan çıkın, Beyt'i tavaf edin, safa ile Merve arasını sayedin, saçlarınızı kısaltın ve ihramdan çıkmış halinizle öylece kalın. Nihayet Terviye günü gelince hacc niyeti ile ihrama girin ilk olarak geldiğinizde yaptığınızı (umrenizi) mut'a olarak kabul edin." Ashab: Biz haccın adını söylemişken onu nasıl mut'a sayabiliriz ki dediler. Allah Resulü: "Size emrettiğimi yapınız" buyurdu.

 

İşte bütün bu rivayetler Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in haccı feshedip umreye niyet etmelerini birinci rivayetten farklı olarak kesin ve zorunlu olarak verdiğini ortaya koymaktadır. Sözkonusu bu birinci rivayetteki buyruğu ise Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Beraberinde kurbanlık bulunmayıp da bunu umre olarak değiştirmek isteyenler bunu yapabilirler" buyruğudur. İlim adamları şöyle demektedir: Önceleri onları haccı feshedip etmemek arasında muhayyer bıraktı. Böylelikle onlara karşı yumuşak davranıp hacc aylarında umre yapmaya onları hazırlayıp alıştırmak istemişti. Çünkü onlar böyle bir umreyi en büyük günahlardan birisi olarak kabul ediyorlardı. Bundan sonra da Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara hadarını kesin olarak feshetmelerini emredip onlara bu emri kararlı bir emir olarak verdi ve bunu yerine getirmelerini zorunlu kıldı. Bunu kabul etmekteki tereddütlerini de hoş görmedi. Sonra onlar da beraberlerinde kurbanlık bulunanlar dışında bu emri kabul edip yerine getirdiler. Allah en iyi bilendir.

 

Aişe (r.anha)'nın: "Ashabınla konuşma nı duydum. Onların umre yapmalarını istediğini de işittim." Bu nüshalarda "fesemiu tu bil umreti: Umre yapmalarını istediğini işittim" şeklindedir. Kadi İyaz dedi ki: Müslim ravilerinin çoğunluğu bunu böyle rivayet etmişlerdir. Bazıları ise "femiutul umrete: Ben umre yapmaktan alıkondum" diye rivayet etmişlerdir ki doğrusu budur.

 

"Neyin var buyurdu. Namaz kılamıyorum dedim." Bu ifadelerde haya sebebi olan teleffuzu hoş görülmeyen ay hali ve benzeri halleri kinayeli olarak sözkonusu etmenin -bir yanılgıyı gidermek ve buna benzer bir ihtiyaç olması hali dışında müstehab olduğu hükmü anlaşılmaktadır.

 

"Kız kardeşinle Haremden dışarıya çık, umre niyeti ile ihrama girsin" buyruğunda da ilim adamlarının şu görüşlerine delil vardır: Mekke de bulunup da umre yapmak isteyen bir kimse için mikat Haremin dışında bulunan en yakın yerdir. Bu umre için Harem bölgesinin içinden ihrama girmesi caiz değildir. Eğer buna uymayıp Harem içerisinden umre ile ihrama girecek olup tavaf etmeden önce Haremin dışına (Hill'e) çıkacak olursa bu da onun için yeterli olur, bundan dolayı kurban kesmesi gerekmez. Şayet Haremin dışına çıkmayıp tavaf ve say yapıp tıraş olursa hükmü ile ilgili iki görüş vardır: Birinci görüşe göre Haremin dışına çıkıp sonra tavaf ve say yapıp tıraş olmadıkça umresi sahih olmaz.

 

İkinci ve daha sahih olan görüş ise umresi sahih olur ayrıca mikatı terk ettiğinden ötürü kurban kesmesi gerekir.

 

İlim adamları der ki: Harem bölgesinin dışına çıkmasının icab etmesi ibadetini Harem bölgesinin içinde ve dışında bir arada yapması içindir. Nitekim hacceden de böyle yapmaktadır. O, Harem bölgesinin dışında bulunan Arafatta vakfe yapar sonra tavaf ve diğer işler için Mekke'ye girer. Şafii mezhebinin tafsilatı bu şekildedir. İlim adamlarının cumhuru da bu şekilde umre ihramı için en yakın Harem dışındaki bölgeye çıkması icab eder. Eğer umre niyeti ile Harem bölgesi içerisinde ihrama girecek ve çıkmayacak olursa kurban kesmesi gerekir demişlerdir. Ata ise: Ona bir şey gerekmez, Malik de: Haremin dışına çıkmadıkça umresi olmaz demişlerdir.

 

Kadi İyaz dedi ki: Malik dedi ki: Özellikle Ten'im'den ihrama girmesi zorunludur. İlim adamları der ki: Burası Mekke'den umre yapacak olanların mikatıdır. Ancak bu şaz ve kabul olunmayan bir görüştür. Büyük çoğunluğun kabul ettiği kanaate göre Haremin dışında kalan her taraf eşittir, özel olarak Ten'im'den ihrama girmek gibi bir zorunluluk yoktur. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

124 - (1211) حدثني يحيى بن أيوب. حدثنا عباد بن عباد المهلبي. حدثنا عبيدالله بن عمر عن القاسم بن محمد، عن أم المؤمنين عائشة رضي الله عنها قالت: منا من أهل بالحج مفردا. ومنا من قرن. ومنا من تمتع.

 

2915- Bana Yahya b. Eyyub tahdis etti. .. Mü'minlerin annesi Aişe (r.anha) dedi ki: Kimimiz yalnız hacc için (İfrad haccı yaparak) ihrama girdi, kimimiz Kıran haccı yaptı, kimimiz Temettu haccına niyet etti.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

(1211) حدثنا عبد بن حميد. أخبرنا محمد بن بكر. أخبرنا ابن جريج. أخبرني عبيدالله بن عمر عن القاسم بن محمد. قال: جاءت عائشة حاجة.

 

2916- Bize Abd b. Humeyd tahdis etti, bize Muhammed b. Bekr tahdis etti, bize İbn Cüreyc haber verdi, bana Ubeydullah b. Ömer, el-Kasım b. Muhammed'den haber verip dedi ki Aişe (r.anha) hacc etmek üzere geldi.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

125 - (1211) وحدثنا عبدالله بن مسلمة بن قعنب. حدثنا سليمان (يعني ابن بلال) عن يحيى (وهو ابن سعيد) عن عمرة. قالت  سمعت عائشة رضي الله عنها تقول:

 خرجنا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم لخمس بقين من ذي القعدة. ولا  نرى إلا أنه الحج حتى إذا دنونا من مكة أمر رسول الله صلى الله عليه وسلم من لم يكن معه هدي، إذا طاف بالبيت وبين الصفا والمروة، أن يحل. قالت عائشة رضي الله عنها: فدخل علينا يوم النحر بلحم بقر. فقلت: ما هذا ؟ فقيل: ذبح رسول الله صلى الله عليه وسلم عن أزواجه. قال يحيى: فذكرت هذا الحديث للقاسم بن محمد. فقال: أتتك، والله ! بالحديث على وجهه.

 

2917- Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb de tahdis etti, bize Süleyman -yani b. Bilal- Yahya -ki o b. Said'dir- dan tahdis etti. O Amre'den şöyle dediğini rivayet etti: Aişe (radıyallilhu anhil)'yı şöyle derken dinledim: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte Zülkade'nin bitmesine beş gün kala çıktık. Bizler hacc yapacağımız kanaatinde idik. Nihayet Mekke'ye yaklaştığımızda Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beraberlerinde kurbanlık bulunmayanlara Beyt'i tavaf edip Safa ile Merve arasında sayettiği taktirde ihramdan çıkmasını emir buyurdu. Aişe (radıyallilhu anhil) dedi ki: Nahr (kurban bayramı birinci) günü bize sığır eti getirildi. Ben: Bu ne? Dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zevceleri adına kurban kesti denildi.

Yahya dedi ki: Ben bu hadisi el-Kasım b. Muhammed'e zikrettim. O: Allah'a yemin olsun ki o (Amre) sana hadisi olduğu gibi rivayet etmiştir dedi.

 

Diğer tahric: Buhari, 1709 -buna yakın-, 1720, 2952 -uzunca-; Nesai, 2649, 2803;

 

 

(1211) وحدثنا محمد بن المثنى. حدثنا عبدالوهاب. قال: سمعت يحيى بن سعيد يقول: أخبرتني عمرة أنها سمعت عائشة رضي الله عنها. ح وحدثناه ابن أبي عمر. حدثنا سفيان عن يحيى، بهذا الإسناد، مثله.

 

2918- Bize Muhammed b. el-Müsenna da tahdis etti, bize Abdülvehhab tahdis edip dedi ki: Yahya b. Said'i şöyle derken dinledim: Amre, Aişe (radıyallilhu anhil) 'yı ... dinlemiştir. (H.) Bunu bize İbn Ebu Ömer de tahdis etti, bize Süfyan, Yahya'dan bu isnad ile aynısını tahdis etti.

 

 

126 - (1211) وحدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا ابن علية عن ابن عون، عن إبراهيم، عن الأسود، عن أم المؤمنين. ح وعن القاسم، عن أم المؤمنين. قالت: قلت:

 يا رسول الله ! يصدر الناس بنسكين وأصدر بنسك واحد. قال: "انتظرى. فإذا طهرت فاخرجي إلى التنعيم. فأهلي منه. ثم القينا عند كذا وكذا (قال أظنه قال غدا) ولكنها على قدر نصبك أو (قال) نفقتك".

 

2919- Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe de tahdis etti. .. el-Esved'den, o mü'minlerin annesi Aişe (r.anhil)'dan (H.) Ayrıca el-Kasım'dan, o mü'minlerin annesinden şöyle dediğini rivayet etti: Ben: Ey Allah'ın Resulü! İnsanlar iki nüsük (hacc ve umre ibadetini) yapmış oldukları halde geri dönüyorlar. Bense tek bir nüsük ile geri dönüyorum dedim. Allah Resulü: "Bekle, temizlenecek olursan Ten'im'e çık. Ten'im'den ihrama gir. Sonra filan filan yerde bizimle buluş. -Ravi dedi ki: Zannederim: Yarın dedi. Ama o senin yorgunluğuna göre -yahut nafakana göre dedi-dir."

 

 

Diğer tahric: Buhari, 1787

 

AÇIKLAMA:          Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Ama o yorgunluğuna göredir ... " bu buyruk ibadette sevap ve faziletin yorgunluğun ve nafakanın (harcamanın) çoğalması ile çoğalacağı hususunda açık bir delildir. Yorgunluktan maksat ise şeriatın yermediği kadar olandır. Nafaka için de aynı şey sözkonusudur.

 

 

 

127 - (1211) وحدثنا ابن المثنى. حدثنا ابن أبي عدي عن ابن عون، عن القاسم وإبراهيم. قال: لا أعرف حديث أحدهما من الآخر ؛ أن أم المؤمنين رضي الله عنها قالت:

 يا رسول الله ! يصدر الناس بنسكين. فذكر الحديث.

 

2920- Bize İbnü'l-Müsenna da tahdis etti, bize İbn Ebu Adiy, İbn Avn'dan tahdis etti, o el-Kasım ve İbrahim'den tahdis ederek: Ben onların her birinin hadisini diğerinden ayırdedecek kadar bilemiyorum dedi. (Ve şunları rivayet etti) mü'minlerin annesi (r.anha): Ey Allah'ın Resulü! İnsanlar iki nüsük (hac ve umre) ile geri dönüyor diye geri kalanını zikretti.

 

 

128 - (1211) حدثنا زهير بن حرب وإسحاق بن إبراهيم (قال زهير: حدثنا. وقال إسحاق: أخبرنا جرير)   عن منصور، عن إبراهيم، عن الأسود، عن عائشة رضي الله عنها قالت:

 خرجنا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم ولا  نرى إلا أنه الحج. فلما قدمنا مكة تطوفنا بالبيت. فأمر رسول الله صلى الله عليه وسلم من لم يكن ساق الهدي أن يحل. قالت: فحل من لم يكن ساق الهدي. ونساؤه لم يسقن الهدي. فأحللن. قالت عائشة: فحضت. فلم أطف بالبيت. فلما كانت ليلة الحصبة قالت: قلت: يا رسول الله ! يرجع الناس بعمرة وحجة، وأرجع أنا بحجة ؟ قال: "أو ما كنت طفت ليالي قدمنا مكة ؟" قالت: قلت: لا. قال: "فاذهبي مع أخيك إلى التنعيم. فأهلي بعمرة. ثم موعدك مكان كذا وكذا". قالت صفية: ما أراني إلا حابستكم. قال: "عقرى حلقى. أو ماكنت طفت يوم النحر ؟" قالت: بلى. قال: "لا بأس. انفري".

قالت عائشة: فلقيني رسول الله صلى الله عليه وسلم وهو مصعد من مكة وأنا منهبطة عليها. أو أنا مصعدة وهو منهبط منها. وقال إسحاق: متهبطة ومتهبط.

 

2921- Bize Züheyr b. Harb ve İshak b. İbrahim tahdis etti. Züheyr, bize Cerir, Mansur'dan tahdis etti derken İshak haber verdi dedi. O (Mansur) İbrahim'den, o el-Esved'den, o Aişe (r.anha)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıktık. Kanaatimiz haccedeceğimizden ibaretti. (Başka bir şey hatırımıza gelmiyordu). Ama Mekke'ye geldiğimizde Beyt'i tavaf ettik ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beraberinde kurbanlık getirmeyenlere ihramdan çıkmalarını emir buyurdu. Bunun üzerine beraberinde kurbanlık getirmemiş olanlar ihramdan çıktılar. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevceleri de kurbanlık getirmedikleri için onlar da ihramdan çıktılar. Aişe (r.anha) devamla dedi ki:

 

Ben de ay hali oldum. Bundan dolayı Beyt'i tavaf etmedim. Hasbe gecesinde: Ey Allah'ın Resulü! İnsanlar bir umre ve bir hacc ile dönüyorken ben sadece bir hacc yapmış olarak dönüyorum dedim. Allah Resulü: "Mekke'ye geldiğimiz gecelerde tavaf etmemiş miydin?" buyurdu. Ben: Hayır, dedim. Allah Resulü: "O halde kardeşinle Ten'im'e git, umre yapma niyeti ile ihrama gir, sonra da seninle filan filan yerde buluşalım" buyurdu.

 

Safiye de: Gördüğüm kadarı ile sizi alıkoyacak olan ancak benim dedi.

Allah Resulü: "Akra halka (Allah hayrmı versin) yoksa sen kurban bayramı birinci günü tavaf etmemiş miydin?" buyurdu. Ben: Etmiştim deyince Allah Resulü: "Zararı yok, sen dönebilirsin" buyurdu.

Aişe (r.an ha) dedi ki: Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ya o Mekke'den çıkarken ben Mekke'ye girerken yahut ben Mekke'den çıkarken o Mekke'ye girerken benimle karşılaştı.

İshak da (girerken anlamındaki lafzı): (Aişe (r.anha)için) mute hebbitatün diye (Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) için} mutehebbitun diye söylemiştir.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 1561 -uzunca-, 1762 -uzunca-; Ebu Davud, 1783 -muhtasar; Nesai, 2802

 

AÇIKLAMA:          "Safiye: Gördüğüm kadarı ile sizi alıkoyacak olan ancak benim dedi."

 

Zararı yok dön buyurdu." Yani mü'minlerin annesi Safiye (r.anha) veda tavafından önce ay hali olmuştu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'ye dönmek isteyince Safiye (r.anha), gördüğüm kadarı ile ben, sizi kesinlikle temizlenmeyi ve veda tavafını yapmayı beklemek için alıkoyacağım. Çünkü ben veda tavafımı yapmadan ay hali oldum. Şu anda da tavaf etmeme imkan yok dedi. O böylelikle veda tavafını ay hali olandan düşmeyeceğini zannetmiş idi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Nahr (kurban bayramı birinci günü) sen ifada tavafını yapmamış mıydın?" buyurdu. Safiye: Yapmıştım deyince. Allah Resulü: "O sana yeter" buyurmuştu. Çünkü rükün olan ve herkesin mutlaka yerine getirmesi gereken tavaf odur. Veda tavafı ise ay hali olana vacip değildir.

 

"(Allah hayrını diye tercüme ettiğimiz): Akra halka" lafızlarını bu şekilde muhaddisler münneslik elifi olan elif ile (ye ile) rivayet ederler ve bunu ye ile yazıp tenvinli okumazlar. Lügat imamlarından olsun başkalarından olsun sayısız büyük bir topluluk bunu muhaddislerin rivayetinden böylece nakletmişlerdir. Bu söyleyiş doğrudur ve fasihtir. el-Ezheri, Tehzibul Lüga adlı eserinde şunları söylemektedir: Ebu Ubeyd dedi ki: Akra'nın anlamı Allah onun boğazını kessin, halka'nın anlamı da Allah onun saçlarını kessin demektir. Yani Allah onu, vücudunu kessin, boğazında ona ağrı ve musibet versin demektir. Ebu Ubeyd dedi ki: Muhadissler bunu akra halka (sonları ye ile) diye rivayet ederler. Ama bu ancak akran ve halkan şeklindedir. Bu da Arapların gerçekleşmesini istememek üzere bir şeye beddua etmek istedikleri zaman izledikleri yola uygundur. Şemir dedi ki: Ebu Ubeyde'ye neden "akra (sonu ye ile) demeyi caiz bulmuyorsun? dedim. O: Çünkü fa'la (veznindeki kelimeler) sıfat olarak gelir ama duada bu şekilde gelmez. Ben: Ama İbn Şumeyd Araplardan matbara söyleyişlerini dahi rivayet etmiştir. Akra ise (söyleyişi itibari) ile daha kolaydır dedim, buna itiraz etmedi. el-Ezheri'nin sözleri burada sona ermektedir.

 

el-Muhkem sahibi de şunları söyler: Kadını (sonları ye ile) akra ve halka denilir. Allah onu kessin, saçlarını tıraş etsin yahut da boğazında bir ağrı musibetini versin demektir. Buna göre burada akra dava gibi bir mastardır. Bunun kavli, kesilmesine sebeb olur, uğursuzluğu sebebi ile de onların saçlarını tıraş ettirir anlamında olduğu da söylenmiştir. Bir diğer görüşe göre akra ay hali olan demektir. Akra halka'nın Allah onu kessin, saçlarını tıraş etsin anlamında olduğu da söylenmiştir. el-Muhkem sahibi (İbn Sid)'in sözleri burada sona ermektedir.

 

Bir diğer açıklamaya göre bu, Allah o kadını kısır yapsın, çocuğu olmasın; halka ise ailesine uğursuz kılsın demektir. Hangi görüş olursa olsun bu aslı itibari ile zikrettiğimiz gibi idi. Sonra Araplar Bunun anlamını genişletip ilk zamanlarda kullanılmaya başladığı hakikat anlamını kastetmeksizin kullanır oldular. Terimet yedahu (elleri toprağa değsin) kateallah me eşceau: Allah kahretsin o ne kahramandır. Vema eşreahu o ne büyük şairdir gibi. Allah en iyi bilendir.

 

Bu hadis-i şerifte veda tavafının ay hali olana vacip olmadığına, veda tavafını yapmak için temizlenmesini beklemek zorunda kalmadığına, bu tavafı terk ettiğinden ötürü de kurban kesmesinin gerekınediğine delildir. Hem bizim mezhebimizin hem bütün ilim adamlarının görüşü budur. Ancak Kadı lyaz'ın seleften birilerinden naklettiği rivayet müstesnadır. Bu görüş ise şazdır ve kabul edilmez.

 

 

 

129 - (1211) وحدثناه سويد بن سعيد عن علي بن مسهر، عن الأعمش، عن إبراهيم، عن الأسود، عن عائشة رضي الله عنها قالت:

 خرجنا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم نلبي. لا نذكر حجا ولا  عمرة. وساق الحديث بمعنى حديث منصور.

 

2922- Bunu bize Süveyd b. Said de tahdis etti, bize Ali b. Mushir, A'meş'den, o İbrahim'den, o Esved'den, o Aişe (r.anha)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte telbiye ederek çıktık. Haccı da umreyi de söz etmiyorduk. Sonra hadisi Mansur'un hadisi ile aynı manada rivayet etti.

 

Diğer tahric: Nesai, 2717

 

 

130 - (1211) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة ومحمد بن المثنى وابن بشار. جميعا عن غندر. قال ابن المثنى: حدثنا محمد بن جعفر. حدثنا شعبة عن الحكم، عن علي بن الحسين، عن ذكوان مولى عائشة، عن عائشة رضي الله عنها ؛ انها قالت:

 قدم رسول الله صلى الله عليه وسلم لأربع مضين من ذي الحجة، أو خمس. فدخل علي وهو غضبان. فقلت: من أغضبك، يا رسول الله ! أدخله الله النار. قال "أو ماشعرت أني أمرت الناس بأمر فإذا هم يترددون ؟" (قال الحكم: كأنهم يترددون أحسب)   ولو أني استقبلت من أمري ما استدبرت، ما سقت الهدي معى حتى اشتريه، ثم أحل كما حلوا".

 

2923- Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe, Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar birlikte Gunder'den tahdis etti. İbnu'l-Müsenna dedi ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be, el-Hakem'den tahdis etti, o Ali b. el-Huseyn'den, o Aişe (r.anha}'nın azatlısı Zetvan'dan, o Aişe (r.anha}'dan şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Zülhicce'nin dördüncü yahut beşinci günü (Mekke'ye) geldi. Öfkelenmiş olduğu halde yanıma girdi. Seni kim kızdırdıysa ey Allah'ın Resulü- Allah onu ateşe atsın dedim. Allah Resulü: "Benim insanlara bir emir verdiğim halde onların bunda tereddüt gösterdiklerini fark etmedin mi?" buyurdu. elHakem, rivayetinde: Zannederim: Sanki tereddüt gösteriyorlar dedi- Eğer ben gelecekte geride bıraktığım bu hal ile karşılaşacak olursam beraberimde kurbanlık getirmez (gelir buradan) onu satın alır, sonra da onların ihramdan çıktıkları gibi ihramdan çıkardım" buyurdu.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          "Öfkeli halde yanıma girdi. .. Tereddüt gösteriyorlar" Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in öfkelenmesi şeriatın haram kıldığını çiğnemeleri, hükmünü kabul etmekte tereddüt göstermeleridir. Halbuki yüce Allah: "Hayır! Rabbine andolsun ki onlar aralarındaki anlaşmazlıklarda seni hakem yapmadıkça, sonra da verdiğin hükümden dolayı içlerinde herhangi bir darlık ve sıkıntı duymadan tam bir teslimiyet göstermedikçe iman etmiş olmazlar" (Nisa, 65) buyurmaktadır. İşte Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zikrettiğimiz gibi şeriatın haram kıldığı bir hususu çiğnemelerinden dolayı öfkelenmiş ve bu husustaki duraksamaları sebebi ile imanlarındaki eksiklikten ötürü onlara üzülmüştü.

Bu ifadede dinin haram kıldığı bir husus çiğnenecek olursa kızıp öfkelenmenin müstehab olup ayrıca şeriatın hükmüne aykırı hareket edene beddua etmenin caiz olduğuna delil vardır. Allah en iyi bilendir.

 

"Farketmedin mi? Ben insanlara bir emir verdim ... el-Hakem: Zannederim sanki onlar tereddüt ediyorlar dedi" Kadı lyaz dedi ki: Bu lafız bu şekilde görülmüştür ve açıklanması zor olsa dahi doğrudur. Bunun açıklanmasının zorluğunu bundaki bir değişiklik daha da artırmıştır ki o da: "el-Hakem dedi ki: Sanki tereddüt gösteriyorlar" sözüdür. Bunu İbn Ebu Şeybe de elHakem'den böylece rivayet etmiştir. Manası şudur: el-Hakem Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in buradaki lafzında -anlamını iyice zaptetmiş olmakla birlikteşüphe ve tereddüt etmiştir. Acaba Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tereddüt gösteriyorlar mı yoksa buna yakın bir söz mü kullandığında şüphe etmiştir. Bundan dolayı sözü rivayet ettikten sonra "zannederim" onun lafzı böyledir demek istemiştir. Bunu ayrıca Müslim'in Gunder hadisi hakkında söyledikleri desteklemektedir. Bu rivayette el-Hakem'den "onlar tereddüt gösteriyorlar" sözünde herhangi bir şüpheyi sözkonusu etmemiştir. Allah en iyi bilendir.

 

"Eğer geride bıraktığım hal ile gelecekte karşılaşacak olursam ... " bu da dini bir takım hususları ve şer'i masIahatları kaçırmaktan ötürü üzülüp esef ederken "lev: eğer, keşke" lafzını kullanmanın caiz olduğuna delildir. "Lev: eğer, keşke şeytanın ameline kapı açar" şeklindeki sahih hadis ise dünyevi imkanlar ve benzerleri için üzülüp kederlenmek hakkında yorumlanır. Dünyalık paylar ve benzerleri dışında kalanlar için "keşke, eğer" kullanma hususunda sahih hadisler pek çoktur. Böylelikle bu hadislerin arası zikrettiğimiz şekilde cem ve telif edilir. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

131 - (1211) وحدثناه عبيدالله بن معاذ. حدثنا أبي. حدثنا شعبة عن الحكم. سمع علي بن الحسين عن ذكوان، عن عائشة رضي الله عنها. قالت:

 قدم النبي صلى الله عليه وسلم لأربع أو خمس مضين من ذي الحجة. بمثل حديث غندر. ولم يذكر الشك من الحكم في قوله: يترددون.

 

2924- Bunu bize Ubeydullah b. Muaz da tahdis etti... Aişe (r.anha) dedi ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Zülhicce'nin dördüncü yahut beşinci günü (Mekke'ye) geldi deyip hadisi Gunder'in hadisi ile aynen zikretmekle birlikte el-Hakem'den "tereddüt gösteriyorlar" sözündeki şüphesini de zikretmedi.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

132 - (1211) حدثنا محمد بن حاتم. حدثنا بهز. حدثنا وهيب. حدثنا عبدالله بن طاوس عن أبيه، عن عائشة رضي الله عنها ؛ أنها أهلت بعمرة. فقدمت ولم تطف بالبيت حتى حاضت. فنسكت المناسك كلها. وقد أهلت بالحج. فقال لها النبي صلى الله عليه وسلم، يوم النفر:

 "يسعك طوافك لحجك وعمرتك" فأبت. فبعث بها مع عبدالرحمن إلى التنعيم. فاعتمرت بعد الحج.

 

2925- Bana Muhammed b. Hatim tahdis etti, bize Behz tahdis etti, bize Vuheyb tahdis etti, bize Abdullah b. Tavus babasından tahdis etti, o Aişe (r.anha)'dan rivayet ettiğine göre umre niyeti ile ihrama girdi. Medine'ye geldi ama Beyt'i tavaf etmeden ay hali oldu. Hacc niyeti ile ihrama girip haccın bütün menasikini yerine getirdi. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona Nahr günü: "Yaptığın tava!, haccına da umrene de yeter" dedi ise de Aişe (r.anha) bunu kabul etmedi. Bundan dolayı onunla birlikte Abdurrahman'ı Ten'im'e kadar gönderdi, haccdan sonra umre yaptı.

 

 

133 - (1211) وحدثني حسن بن علي الحلواني. حدثنا زيد بن الحباب. حدثني إبراهيم بن نافع. حدثني عبدالله بن أبي نجيح عن مجاهد، عن عائشة رضي الله عنها ؛ أنها حاضت بسرف. فتطهرت بعرفة. فقال لها رسول الله صلى الله عليه وسلم:

 "يجزئ عنك طوافك بالصفا والمروة، عن حجك وعمرتك".

 

2926- Bana Hasan b. Ali el-Hülvani de tahdis etti, bize Zeyd b. el-Huda tahdis etti, bana İbrahim b. Nafi' tahdis etti, bana Abdullah b. Necih Mücahid de tahdis etti, o Aişe (r.anha)'dan rivayet ettiğine göre Serih'te ay hali oldu, Arafatta temizlendi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Safa ile Merve arasındaki tavafın haccın için de umren için de sana yeter" buyurdu.

 

 

AÇIKLAMA:          "Safa ile Merve arasındaki tavafın haccın ve umren için sana yeter" buyruğu Aişe (r.anhaj'nın Kıran haccı yaptığına ve umreyi iptal etmek manasında kaldırmadığına açık bir delil vardır. Aksine o sadece tek başına umrenin gerektirdiği amelleri sürdürmeyi bırakmıştır. Bu husus bu babın baş taraflarında açıklanmış ve yine orada Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona söylediği: "Tavafın, haccın ve umren için sana yeter" buyruğu da delil gösterilmişti.

 

 

 

134- (1211) وحدثنا يحيى بن حبيب الحارثي. حدثنا خالد بن الحارث. حدثنا قرة. حدثنا عبدالحميد بن جبير بن شيبة. حدثتنا صفية بنت شيبة. قالت:

 قالت عائشة رضي الله عنها: يا رسول الله ! أيرجع الناس بأجرين وأرجع بأجر ؟ فأمر عبدالرحمن بن أبي بكر أن ينطلق بها إلى التنعيم. قالت: فأردفني خلفه على جمل له. قالت: فجعلت أرفع خماري أحسره عن عنقي. فيضرب رجلي بعلة الراحلة. قلت له: وهل ترى من أحد ؟ قالت: فأهللت بعمرة. ثم أقبلنا حتى انتهينا إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم وهو بالحصبة.

 

2927- Bize Yahya b, Habib el-Harisi de tahdis etti.., Bize Şeybe kızı Safiye tahdis edip dedi ki: Aişe (r.anha): Ey Allah'ın Resulü! İnsanlar iki ecir ile dönerken ben bir ecir ile dönüyorum dedi. Bunun üzerine Abdurrahman b, Ebu Bekir'e onu Ten'im'e götürmesini emir buyurdu, Aişe (r.anha} dedi ki: Beni devesinin arkasına bindirdi. Ben başörtümü kaldırıp boynumdan yukarıya çekmeye başlayınca o da deveyi sürdüğü çubukla ayağıma vurdu, Ona: Kimseyi görüyor musun? dedim, Nihayet umre niyeti ile ihrama girdim, sonra da Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hasbada bulunuyorken yanına vardık

 

 

Diğer tahric: Nesai, 2911

 

AÇIKLAMA:          Şeybe kızı Safiye'nin rivayet ettiği hadiste Aişe (r.anha)'nın "başörtümü kaldırıp boynumdan yukarıya çekmeye başladım", nihayet umre niyeti ile ihrama girdim," Buradaki "bi illeti rahiye: deveyi sürdüğü çubuk ile" hakkında lügatta meşhur olan tek noktalı be ile olduğudur, Bundan sonra ayn harfi gelir ve her iki harf de kesrelidir, Sonra şeddeli bir lam ve sonunda yuvarlak te kelir, Kadı İyaz -Yüce Allah'ın rahmeti ona- dedi ki: Bazı rivayetlerde be harfi yerine nun harfi ile "na' le" şeklinde rivayet edilmiştir, bazılarında da "be" ile rivayet edilmiştir. Ancak bu tutarsız bir ifadedir, Kimileri Bunun doğru şekli "seaneturrahile" yani devenin uyluğu şeklindedir, Bundan da kastı devenin çöktüğü yerlerde sertleşen yerleridir. Dilbilginlerinin dediklerine göre bütün dört ayaklıların çöktükleri zaman vücutlarının yere değe n kısımlarına "sağne" denilir, Kadı İyaz dedi ki: Bununla birlikte ifade doğru bir hal almamaktadır, Onun kardeşine: "Kimseyi görüyormusun ki" sözü ile cevabı da yerinde bir cevap olarak gözükmemektedir, Çünkü binenin ayağının bindiği devenin sağne denilen çöktüğü zaman yere değen yerlerine ulaşması çok az görülen bir husustur, Bütün bunlar bir yanılmadır. Doğrusu ise: "(.....): Kılıcın ucu ile ayağıma vuruyordu" şeklindedir, Yani Aişe (r.anha) başörtüsünü yukarı doğru çekiştirince kardeşi de kılıcının ucu ile ayağına vurdu. Aişe (r.anha) da: Kimseyi görüyormusun ki dedi. Kadı İyaz'ın açıklamaları bunlardır,

 

Derim ki: Bu sözleri ile binekten ötürü benim ayağıma vuruyordu demek istemiş olma ihtimali de vardı. Yani deveyi vurur gibi yaparak kasten benim ayağıma vuruyordu. Böylelikle "bi illeti (çubuk anlamı verilen)" lafzı sebebi ile demek olur. Yani kardeşi onun ayağına başörtüsünü boynundan yukarı açınca onu kıskandığından ötürü kamçı, asa ya da başka bir şeyle ayağına vuruyordu. Kendisi ise ona, kimseyi görüyormusun ki diye cevap veriyordu. Yani biz kimsenin görmediği bir yerdeyiz. Burada kendisinden örtünmemi gerektiren bir yabancı kimse yoktur. Böyle bir tevil zorunlu ve biricik tevildir. Ya da ona yakın bir özelliktedir. Çünkü rivayetin ve anlamın aynı zamanda ifadelerin bağlamının kendisi ile sahih olarak anlaşıldığı lafza mutabık bir yorumdur. O halde bunu kabul etmek kaçınılmazdır. Allah en iyi bilendir.

 

"Hasbe" Musahhab denilen yerdir. Aişe (r.anha)'nın (1921) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mekke'den çıkarken ben de Mekke'ye girerken, yahut ben Mekke'den çıkarken o Mekke'ye girerken benimle karşılaştı" sözü ile diğer rivayette söylediği: "ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) konakladığı yerde iken yanına geldik ve bitirdin mi? dedi. Ben: Evet, deyince ashabı arasında ilan edip çıktı. Beyt'e uğrayıp tavaf yaptı" diğer rivayette de:

"Sonra geri dönüp el-Hasba'da bulunan Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına geldik" demektedir. Bu rivayetleri cem ve telif etmenin yolu şudur:

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) el-Musahhab'da konakladıktan sonra Aişe (r.anha)'yı kardeşi ile birlikte gönderdi ve onunla umresini tamamladıktan sonra kendisine gelip yetişmesi üzere sözleşti. Aişe (r.an ha) gittikten sonra kendisi çıkıp veda tavafını yapmak üzere Beyt'e doğru gitti. Veda tavafını bitirdikten sonra da geri döndü. Bütün bunlar gece olmuştu. Bu ise teşrih günlerinden sonraki gecedir. Kendisi veda tavafını bitirdikten sonra dönüşünde Aişe (r.anha) da umre tavafını yapmak üzere girişinde onunla karşılaştı. Sonra Aişe (r.anha) umresini bitirip Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e yetişti. Kendisi de henüz el-Musabbah' daki konakladığı yerde bulunuyordu. Aişe (r.anha) ashabı arasında ilan etti, dışarı çıktı ve Beyt'e uğrayıp tavaf yaptı sözleri ise ifadede takdim ve tehir olduğu ve onun tavafının Aişe (r.anha)'nın umreye gitmek üzere çıkışından sonra ve dönüşünden önce gerçekleştiği, Aişe (r.anha) umre tavafını yapmadan önce de onun tavafını bitirdiği şeklinde yorumlanır.

 

 

135 - (1212) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة وابن نمير. قالا: حدثنا سفيان عن عمرو. أخبره عمرو بن أوس. أخبرني عبدالرحمن ابن أبي بكر ؛ أن النبي صلى الله عليه وسلم أمره أن يردف عائشة، فيعمرها من التنعيم.

 

2928- Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe ve İbn Numeyr tahdis edip dedi ki: Bize Süfyan, Arm'dan tahdis etti, ona Amr b. Evs haber verdi, bana Abdurrahman b. Ebu Bekr'in haber verdiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine, Aişe (r.anha)'yı arkasına bindirip Ten'im'den ona umre yaptırmasını emretti.

 

Diğer tahric: Buhari, 1784, 2985; Tirmizi, 934; İbn Mace, 2999

 

 

136 - (1213) حدثنا قتيبة بن سعيد ومحمد بن رمح. جميعا عن الليث بن سعد. قال قتيبة: حدثنا ليث عن أبي الزبير: عن جابر رضي الله عنه ؛ أنه قال:

 أقبلنا مهلين مع رسول الله صلى الله عليه وسلم بحج مفرد. وأقبلت عائشة رضي الله عنها بعمرة. حتى إذا كنا بسرف عركت. حتى إذا قدمنا طفنا بالكعبة والصفا والمروة. فأمرنا رسول الله صلى الله عليه وسلم أن يحل منا من لم يكن معه هدي. قال فقلنا: حل ماذا ؟ قال "الحل كله" فواقعنا النساء. وتطيبنا بالطيب. ولبسنا ثيابنا. وليس بيننا وبين عرفة إلا أربع ليال. ثم أهللنا يوم التروية  ثم دخل رسول الله صلى الله عليه وسلم على عائشة رضي الله عنها. فوجدها تبكي. فقال "ما شأنك ؟" قالت: شاني قد حضت. وقد حل الناس. ولم أحلل. ولم أطف بالبيت. والناس يذهبون إلى الحج الآن. فقال "إن هذا أمر كتبه الله على بنات آدم. فاغتسلي ثم أهلي بالحج" ففعلت ووقفت المواقف. حتى إذا طهرت طافت بالكعبة والصفا والمروة. ثم قال: "قد حللت من حجك وعمرتك جميعا" فقالت: يا رسول الله ! إني أجد في نفسي أني لم أطف بالبيت حتى حججت. قال:

"فاذهب بها يا عبدالرحمن ! فأعمرها من التنعيم" وذلك ليلة الحصبة.

 

2929- Bize Kuteybe b. Said ve Muhammed b. Rumh birlikte Leys b. Sa'd'dan tahdis etti. Kuteybe dedi ki: Bize Leys, Ebu Zubeyr'den tahdis etti, o Cabir (r.anh)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile İfrad haccına niyet etmiş olarak geldik. Aişe (r.anha) ise umre niyeti ile gelmişti. Nihayet biz Serif'e geldiğimizde ay hali oldu. Mekke'ye varınca biz Kabe'yi tavaf ettik, Safa ile Merve arasında sayettik. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de aramızdan beraberimizde kurbanlık bulunmayanlara ihramdan çıkmalarını emretti. Biz, bize ne helal olacak ki dedik. Allah Resulü: "Her şey helal olacak" buyurdu. Bunun üzerine biz de hanımlarımızla beraber olduk, hoş kokular sürü nd ük, elbiselerimizi giyindik. Bizimle Arafata çıkmak arasında da sadece dört gün kalmıştı. Sonra Terviye günü ihrama girdik. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Aişe (r.anha)'nın yanına girdiğinde onun ağladığını gördü. Allah Resulü:

 

"Neyin var?" dedi. O: Halim şu ki ben ay hali oldum. İnsanlar ihramdan çıktı, ben çıkamadım, Beyt'i tavaf etti, ben edemedim. Şimdi de insanlar hacca gidiyorlar dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şüphesiz bu Allah'ın Adem'in kızları hakkında takdir ettiği bir şeydir. Guslet sonra hacc niyeti ile ihrama gir" buyurdu. Aişe (r.anha) bunu yaptı ve vakfe yapılacak her yerde de vakfe yapıp durdu. Nihayet temizlenince Ka'be'yi de tavaf etti, Safa ile Merve arasında da sayetti. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

 

"Böylelikle hem haccının hem umrenin ihramından çıkmış oldun" buyurdu. Aişe (r.anha): Ey Allah'ın Resulü! Ben haccımı yapıncaya kadar Beyt'i tavaf etmediğim için içimde bir rahatsızlık duyuyorum dedi. Allah Resulü: "O halde ey Abdurrahman! Onunla git ve Ten'im'den umre için ihrama girmesini sağla" buyurdu. Bu da Hasbe gecesi olmuştu.

 

 

Diğer tahric: Ebu Davud, ı 785; Nesai, 2762

 

AÇIKLAMA:          Cabir (r.anh)'ın rivayet ettiği hadisde: "Aişe (r.anha) ay hali oldu" ifadesindeki "araket" fiili ay hali oldu demektir.

 

"Terviye günü ihrama girdik" Terviye günü Zülhicce'nin sekizinci günüdür. Daha önce açıklanmıştı. Bu ifadede Şafii'nin ve ona muvafakat edenlerin şu görüşlerinin lehine bir delil vardır: Mekke de bulunup da hacc için ihrama girmek isteyen bir kimsenin Terviye gününde ihrama girmesi ve daha önce bunu yapmaması müstehabtır. Bu mesel e ve ilim adamlarının bu mesele hakkındaki görüşleri hacc kitabının baş taraflarında geçti.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Bu Allah'ın Adem'in kızları üzerİne yazdığı bir haldir. Guslet, sonra hacc niyeti ile ihrama gir. " Bu gusül ihram dolayısı ile alınan gusüldür. Daha önce açıklanmıştı. Hacc ya da umre yapmak üzere ihrama girmek isteyen herkes için -ay hali olsun olmasın- müstehabtır.

 

"Nihayet temizlenince Ka'beyi tavaf etti, Safa ile Merve arasında say yaptı. SonraAllah Resulü: Haccının da umrenin de ihramından birlikte çıkmış oldun buyurdu." Bu ifadeler umresinin batılalmadığı ve umresinden çıkmadığı hususunda gayet açıktır. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in:

 

"Umreni bırak, umreni terk et" sözleri daha önce bu babın baş taraflarında açıkça belirtildiği şekilde (buna uygun olarak) tevil edilir.

 

Yine bu ibarelerden şu üç güzel mesele de istinbat edilmektedir:

 

1. Aişe (r.anha) Kıran haccı yapmıştı, umresi batıl olmamıştı sözü geçen umreyi bırakmak daha önce belirtilen şekilde tevil edilir.

 

2. Kıran haccı yapan bir kimseye tek bir tavaf ve tek bir say yeter. Şafii'nin ve cumhurun görüşü budur. Ebu Hanife ve bir kesim ise iki tavaf ve iki say yapması gerekir demiştir.

 

3. Safa ile Merve arasında sayetmek için sahih bir tavaftan sonra yapılması şarttır. Bu hükme delil teşkil eden husus ise Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Aişe (r.anha)'yı Beyt'i tavaf etmenin dışında hacının yaptığı her bir işi yapmasını emretmesidir. O tavafı yapmadığı gibi say'da yapmamıştı. Eğer sayetmekten önce tavaf yapmak gerekli olmasaydı onu da ertelemezdi.

 

Şunu da belirtelim ki Aişe (r.anha)'nın temizlenmesi cumartesi günü gerçekleşmişti ki bu da veda haccında nahr (kurban bayramı birinci) günüdür. Ay halinin başlangıcı da onuncu sene Zülhicce ayının yine cumartesiye rastlayan üçüncü günü idi. Bunu Ebu Muhammed b. Hazf, Haccetül Veda kitabında zikretmiş bulunmaktadır.

 

 

 

(1213) وحدثني محمد بن حاتم وعبد بن حميد (قال ابن حاتم: حدثنا. وقال عبد: أخبرنا محمد بن بكر)   أخبرنا ابن جريج. أخبرني أبو الزبير ؛ أنه سمع جابر بن عبدالله رضي الله عنهما يقول:

 دخل النبي صلى الله عليه وسلم على عائشة رضي الله عنها. وهي تبكي. فذكر بمثل حديث الليث إلى آخره. ولم يذكر ما قبل هذا من حديث الليث.

 

2930- Bana Muhammed b. Ebu Hatim ve Abd b. Humeyd de tahdis etti -İbn Hatim bize Muhammed b. Bekr tahdis etti derken Abd bize haber verdi dedi. (Muhammed dedi ki) Bize İbn Cüreyc haber verdi, bana Ebu'z-Zübeyr haber verdiğine göre o Cabir b. Abdullah (r.anhuma)'yı şöyle derken dinlemiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Aişe (r.anha)' nın ağladığı bir sırada yanına girdi hadisi sonuna kadar Leys'in hadisi ile aynen zikretmekle birlikte Leys'in hadisinde yer alan bundan önceki hususları zikretmedi.

 

Diğer tahric: Ebu Davud,1786;2812

 

 

137 - (1213) وحدثني أبو غسان المسمعي. حدثنا معاذ (يعني ابن هشام) حدثني أبي عن مطر، عن أبي الزبير، عن جابر بن عبدالله  أن عائشة رضي الله عنها، في حجة النبي صلى الله عليه وسلم، أهلت بعمرة. وساق الحديث بمعنى حديث الليث. وزاد في الحديث: قال:

 وكان رسول الله صلى الله عليه وسلم رجلا سهلا. إذا هويت الشيء تابعها عليه. فأرسلها مع عبدالرحمن بن أبي بكر فأهلت بعمرة، من التنعيم. قال مطر: قال أبو الزبير: فكانت عائشة إذا حجت صنعت كما صنعت مع نبي الله صلى الله عليه وسلم.

 

2931- Bana Ebu Gassan el-Mismai de tahdis etti. .. Matar'ın Ebu Zubeyr'den, onun Cabir b. Abdullah'dan rivayet ettiğine göre Aişe (r.anha) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in haccında umre niyeti ile ihrama girdi. Sonra hadisi Leys'in hadisinin manasında rivayet etti ve hadisde şunları ekledi: Dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yumuşak tabiatlı bir zattı. Bu sebeble (Aişe (r.anha) bir şeyi arzu ederse bu hususta ona uyardı. Bu sebeble onu Abdurrahman b. Ebu Bekir ile gönderdi, o da Ten'im'den umre niyeti ile ihrama girdi.

Matar dedi ki: Ebu'z-Zübeyr dedi ki: Aişe (r.anha) haccettiği zaman Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte yaptığı gibi yapardı.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yumuşak huylu bir zattı. Öyle ki Aişe (r.anha) bir şeyi arzu ederse bu hususta ona uyardı." Yani dini bakımdan bir eksikliği gerektirmeyen bir şeyi -umre yapmak istemesi ve benzeri bir hususu- arzu edecek olursa onun isteğini kabul ederdi.

 

"Sehı: yumuşak huylu" geçimi kolay, nitelikleri pek güzel, latif, ahlaken kolaylaştırıcı birisi idi. Nitekim yüce Allah: "Muhakkak sen pek büyük bir ahlaka sahipsin" (Kalem, 4) buyurmaktadır. Hadisde zevcelerle güzel geçinme hükmüne dikkat çekilmektedir. Yüce Allah da: "Onlarla ma'ruf bir şekilde geçinin" (Nisa, 19) buyurmaktadır. Özellikle de yüce Allah'a itaat olunan hususlarda bu böyledir.

 

 

 

138 - (1213) حدثنا أحمد بن يونس. حدثنا زهير. حدثنا أبو الزبير عن جابر رضي الله عنه. ح وحدثنا يحيى بن يحيى (واللفظ له). أخبرنا أبو خيثمة عن أبي الزبير، عن جابر رضي الله عنه. قال: خرجنا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم مهلين بالحج. معنا النساء والولدان. فلما قدمنا مكة طفنا بالبيت وبالصفا والمروة. فقال لنا رسول الله صلى الله عليه وسلم:

 "من لم يكن معه هدي فليحلل" قال قلنا: أي الحل ؟  قال "الحل كله" قال: فأتينا النساء، ولبسنا الثياب، ومسسنا الطيب. فلما كان يوم التروية أهللنا بالحج. وكفانا الطواف الأول بين الصفا والمروة. فأمرنا رسول الله صلى الله عليه وسلم أن نشترك في الإبل والبقر. كل سبعة منا في بدنة.

 

2932- Bize Ahmed b. Yunus tahdis etti, bize Züheyr tahdis etti, bize Ebu Zubeyr, Cabir (r.a.)'dan tahdis etti (H.) Bize Yahya b. Yahya da -lafız ona aittir- tahdis etti, bize Ebu Hayseme, Ebu'z-Zübeyr'den tahdis etti, o Cabir {r.a.)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte hacc için ihrama girerek çıktık. Beraberimizde kadın ve çocuklar da vardı. Mekke'ye gelince Beyt'i tavaf ettik, Safa ile Merve arasında say yaptık. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize: "Beraberinde kurbanlık bulunmayanlar ihramdan çıksınlar" buyurdu. Biz, ne helal olacak dedik. Allah Resulü: "(ihramdan önceki) her şey helal olacak" buyurdu. Bunun üzerine biz de hanımlara yaklaştık, elbiselerimizi giyindik, güzel kokular süründük. Terviye günü gelince de hac niyeti ile ihrama girdik. Safa ile Merve arasındaki ilk sayımız da bize yetti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizlere develere ve sığırlara bizden her yedi kişi bir büyük başta olmak üzere develere ve sığırlara ortak olmamızı emir buyurdu.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte hacc için ihrama girerek çıktık, beraberimizde kadınlar ve çocuklar da vardı." Çocuklardan kasıt sabiler, küçük çocuklardır. Buradan çocuğun haccının ve onla birlikte haccetmenin sahih olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Malik, Şafii, Ahmed ve ashab ile tabiin ve ondan sonra gelen genel olarak bütün ilim adamlarının mezhebine göre küçük çocuğun haccı sahihtir, bundan dolayı sevap alır ve hacc için baliğ kimsenin haccının hükümleri terennüm eder. Ancak onun haccı İslam'da farz olan haccın yerini tutmaz. Bundan sonra baliğ olup hacc yapabilecek güç ve imkanı bulursa İslam'ın farzı olan haccı yerine getirmesi gerekir. Ebu Hanife cumhura muhalefet ederek: Küçük çocuğun ihramı da haccı da sahih olmaz, bundan dolayı sevap da olmaz, buna bağlı olarak haccın herhangi bir hükmü de terettüp etmez. Ebu Hanife'ye göre çocuklar ancak alışması ve öğrenmesi için haccedilir. Haccın yasaklarını öğretip uzak durup kaçınır. Aynı şekilde çocuğun namazı da sahih olmaz. Dediğimiz sebebler dolayısı ile ona namaz kılması emredilir. Ebu Hanife'ye göre diğer ibadetler de böyledir. Doğrusu ise cumhurun kanaatidir. Çünkü İbn Abbas {r.a.)'ın rivayet ettiği hadise göre bir kadın bir çocuğu kaldırarak: Ey Allah'ın Resulü! Bunun için hac var mı? diye sorunca. Allah Resulü: "Evet" buyurmuştur.

 

"Safa ile Merve arasındaki ilk sayımız bize yetti. " Maksat aramızdan Kıran haccı yapanlara yettiğidir. Temettu haccı yapan kimseler için ise hacda Arafattan dönüp ifada tavafını yaptıktan sonra Safa ile Merve arasında say etmesi mutlaka gerekir.

 

"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize bizden her yedi kişinin bir büyük baş ineğe ve sığıra ortak olmamızı emretti." Medene (tercümede büyük baş) aslında deve, sığır ve koyun hakkında kullanılır. Fakat çoğunlukla deve hakkında kullanılır. Burada ondan maksat ise deve ve inektir. İlim adamları der ki: Deve ve inek türü bedene (büyük baş)ın her biri yedi kişiye kurban olarak yeter. Bu hadis-İ şerifte bunların her birisinin yedi kişiye yettiği ve her birisinin yedi koyunun yerini tuttuğu hükmü anlaşılmaktadır. Ayrıca bu hadisde hediyelik kurban ile kurbanlıklarda ortaklığın caiz olduğuna da delil vardır. Şafii ve ona muvafakat edenler de bu görüştedir. Şafii'ye göre yedi kişinin bir büyük başa ortak olmaları caizdir. Bunların dağınık ya da toplu olmaları, farz yahut Nafile kurban kesen kimseler olmaları, hepsi Allah'a yakınlaştıncı bir ibadet olma maksadı ile bunu yapmaları ile bir kısmının bu maksatla yaparken bir kısmının et kastı ile katılmaları arasında hiçbir fark yoktur. Bu husus zaten İbn Ömer ve Enes'den de rivayet edildiği gibi Ahmed de böyle demiştir. Malik de şöyle demiştir: Eğer Nafile olarak kesiyorlarsa caizdir, farz olarak kesiyorlarsa caiz değildir. Ebu Hanife ise şöyle demiştir: Eğer Allah'a yakınlaşmak kastı ile yapıyoriarsa caizdir. Yakınlaşma niyetlerinin aynı veya farklı olması arasında bir fark yoktur. Fakat bazıları yakınlaşmak (ibadet) kastı ile yaparken bazıları et almak kastı ile yapıyorsa ortaklık için bu sahih olamaz.

 

 

 

139 - (1214) وحدثني محمد بن حاتم. حدثنا يحيى بن سعيد عن ابن جريج. أخبرني أبو الزبير، عن جابر بن عبدالله رضي الله عنهما. قال:

 أمرنا النبي صلى الله عليه وسلم، لما أحللنا، أن نحرم إذا توجهنا إلى منى. قال: فأهللنا من الأبطح.

 

2933- Bana Muhammed b. Hfitim de tahdis etti, bize Yahya b. Said, İbn Cüreyc'den tahdis etti, bana Ebu Zubeyr, Cabir b. Abdullah (r.anh)'dan şöyle dediğini haber verdi. İhramdan çıktıktan sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize Mina'ya gideceğimiz zaman tekrar ihrama girmemizi emretti. (Cabir) dedi ki: Biz de el-Abtah'dan itibaren ihrama girdik.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ihramdan çıktıkta sonra Mina'ya gideceğimiz vakit ihrama girmemizi emretti. (Cabir) dedi ki: Biz de el-abtah'da ihrama girdik." el-Abtah Mekke'nin Batha denilen yeridir. Muhassab'a bitişiktir.

 

"Minaya gittiğimizde" ibaresi de önceki rivayette açıkça ifade ettiği gibi Terviye günüdür. Bu hadisde Temettu haccı yapan ve Mekke'den hacc için ihrama girmek isteyen herkesin Terviye gününden başka bir günde ihrama girmemesinin daha faziletli olduğu şeklindeki Şafii mezhebi ile ona muvafakat edenlerin görüşlerinin lehine delil bulunmaktadır. Malik ve başkaları ise Zülhicce'nin başından itibaren ihrama girer demişlerdir. Mesele delilleri ile daha önceden geçti. Onun: "el-Abtah'dan ihrama girdik" sözü de Mekke'li olan ile Mekke de ikamet eden kimseler için Harem bölgesinin içinden hacc için ihrama girmeyi caiz kabul edenler delil gösterebilirler. Bu mesele ile ilgili olarak mezhep alimlerimizin iki görüşü bulunmaktadır: Bunların daha sahih olanına göre hacc için ancak Mekke'nin içinden ihrama girmesi caizdir. Daha faziletli olanı ise evinin kapısından itibaren ihrama girmesidir. Mescid-i Haram'dan ihrama girmesi de denilmiştir.

 

İkinci görüşe Mekke'den de Harem'in diğer yerlerinden de caizdir. Mesele daha önce mikatlar babında geçmiş bulunmaktadır. İkinci görüşü kabul edenler Cabir (r.a.)'ın bu hadisini delil gösterirler. Çünkü onlar Abtah'dan ihrama girmişlerdi. Abtah ise Mekke'nin dışında ama Haremin içindedir. Birinci görüşü kabul edenler -ki o daha sahihtir- şunları söyler:

 

Abtah'dan ihrama girmelerinin sebebi onların orada konaklamış olmaları idi. Sınırları belli olan mikattan beride olan herkesin mikatı daha önce mevakit babında geçtiği gibi konakladığı yerdir. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

140 - (1215) وحدثني محمد بن حاتم. حدثنا يحيى بن سعيد عن ابن جريج. ح وحدثنا عبد بن حميد. أخبرنا محمد بن بكر. أخبرنا ابن جريج. قال:

 أخبرني أبو الزبير ؛ أنه سمع جابر بن عبدالله رضي الله عنه يقول: لم يطف النبي صلى الله عليه وسلم، ولا  أصحابه بين الصفا والمروة، إلا طوافا واحدا. زاد في حديث محمد بن بكر: طوافه الأول.

 

2934- Bana Muhammed b; Hatim de tahdis etti, bize Yahya b.

Said, İbn Cüreyc'den tahdis etti. (H.) Bize Abd b. Humeyd de tahdis etti, bize Muhammed b. Bekr haber verdi, bize İbn Cüreyc haber verip dedi ki: Bana Ebu'z-Zübeyr'in haber verdiğine göre o Cabir b. Abdullah (r.anh)'ı şöyle derken dinlemiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de ashabı da Safa ile Merve arasında sadece bir tavaf (say) yapmışlardır.

Muhammed b. Bekr'in hadisi rivayetinde: (Yani ilk tavafını diye eklemiştir).

 

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 1895; Nesai, 2986

 

AÇIKLAMA:          "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de ashabı da Safa ile Merve arasında sadece bir tavaf (say) yapmışlardır ki o da onun ilk tavafıdır." Kasıt Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile ashabından Kıran haccı yapanlardır. Bunlar Safa ile Merve arasında sadece bir defa say yapmışlardır. Temettu haccı yapanlar ise iki say yapmışlardır. Bir say umreleri için, bir diğer say kurban bayramı birinci günü haccları için.

 

Bu hadisde Şafii ve ona uygun kanaat belirtenlerin şu görüşlerinin lehine delil bulunmaktadır: Kıran haccı yapana ifadası dolayısı ile sadece bir tavaf ve bir say yapmakla yükümlüdür. Bu görüşü kabul edenler arasında İbn Ömer, Cabir b. Abdullah, Aişe (r.anha), Tavus, Ata, Hasan-ı Basri, Mücahid, Malik, İbnü'l-Macişun, Ahmed, İshak, Davud ve İbnü'l-Münzir de vardır. Bir kesim ise şöyle demişlerdir: İki tavaf ve iki say yapması gerekir. Bu görüşü kabul edenler arasında Şa'bi, Nehai, Cabir b. Yezid, Abdurrahman b. el-Esved es-Sevri, Hasan b. Salih ve Ebu Hanife de vardır. Bu kanaat aynı zamanda Ali ve İbn Mesud'dan da nakledilmiştir. İbnü'l-Münzir: Bu görüş, Ali (r.anh)'dan sabit değildir demektedir.

 

 

 

141 - (1216) وحدثني محمد بن حاتم. حدثنا يحيى بن سعيد عن ابن جريج. أخبرني عطاء. قال: سمعت جابر بن عبدالله رضي الله عنهما، في ناس معي. قال:

 أهللنا، أصحاب محمد صلى الله عليه وسلم، بالحج خالصا وحده. قال عطاء: قال جابر: فقدم النبي صلى الله عليه وسلم صبح رابعة مضت من ذي الحجة. فأمرنا أن نحل. قال عطاء: قال "حلوا وأصيبوا النساء". قال عطاء: ولم يعزم عليهم. ولكن أحلهن لهم  فقلنا: لما لم يكن بيننا وبين عرفة إلا خمس، أمرنا أن نفضي إلى نسائنا. فنأتي عرفة تقطر مذاكيرنا المني ! قال يقول جابر بيده (كأني أنظر إلى قوله بيده يحركها)   قال فقام النبي صلى الله عليه وسلم فينا. فقال: "قد علمتم أني أتقاكم لله وأصدقكم وأبركم. ولولا هديي لحللت كما تحلون. ولو استقبلت من أمري ما استدبرت لم أسق الهدي. فحلوا" فحللنا وسمعنا وأطعنا. قال عطاء: قال جابر  فقدم علي من سعايته. فقال "بم أهللت ؟" قال: بما أهل به النبي صلى الله عليه وسلم. فقال له رسول الله صلى الله عليه وسلم: "فأهد وامكث حراما" قال: وأهدى له علي هديا. فقال سراقة بن مالك بن جعشم: يا رسول الله ! ألعامنا هذا أم لأبد ؟ فقال "لأبد".

 

2935- Bize Muhammed b. Hatim de tahdis etti, bize Yahya b. Said el-Kattan tahdis etti, bize İbn Cüreyc haber verdi, bana Ata haber verip dedi ki: Cabir b. Abdullah (r.anhuma)'yı benimle beraber başkalarının da bulunduğu bir sırada şöyle derken dinledim: Bizler yani Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabı sırf hacc niyeti ile ihrama girmiştik. Ata dedi ki: Cabir dedi ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Zülhicce'nin dördüncü sabahı geldi ve bize ihramdan çıkmamızı emretti. Ata dedi ki: (Allah Resulü): "İhramdan çıkın ve kadınlara yaklaşın" buyurdu. (Ata dedi ki: Bununla birlikte bunu ona kesin bir emir olarak vermedi ama kadınların ona helal olduğunu bildirmişti. Biz: Henüz bizimle Arafata çıkmak arasında ancak beş gün varken o bize hanımlarımıza yaklaşmamızı emir buyurdu. Bu halde Arafata zekerlerimizden meni damlayarak gitmiş olacağız dedik. (Ata) dedi ki: Cabir eli ile böyle diyordu -bu arada ben onun böyle yaparken elini hareket ettirdiğini görüyor gibiyim- (Cabir) dedi ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aramızda ayağa kalkarak şöyle buyurdu: "Siz de biliyorsunuz ki aranızda Allah'tan en korkanınız, en doğrunuz ve en iyiniz benim. Şayet kurbanlıklarım olmasaydı siz ihramdan çıktığınız gibi ben de çıkacaktım. Eğer gelecekte geride bıraktığım bu hal ile karşılaşacak olursam beraberimde kurbanlık getirmem. Artık ihramdan çıkınız. " Biz de ihramdan çıktık, dinledik ve itaat ettik.

 

Ata dedi ki: Cabir dedi ki: Ali de tayin edilmiş olduğu zekat toplama görevini yapıp geri geldi. ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Ne diyerek ihrama girdin?" sordu. Ali: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ne niyetle ihrama girdiyse onunla diye cevap verdi. Bunun üzerine ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "O halde hediyelik kurbanlığın olsun ve ihramlık almaya devam et" buyurdu. (Cabir) dedi ki: Ali Bunun için bir hediyelik kurban hediye etti (satın aldı). Suraka b. Malik Cu'şum: Ey Allah'ın Resulü! Bu bizim bu senemize mi hastır yoksa ebediyyen böyle mi olacaktır dedi. Allah Resulü: "Hayır! Ebediyyen (böyle olacaktır)" buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 2505; Nesai, 2872 -muhtasar-

 

AÇIKLAMA:          "Bize ihramdan çıkmamızı emretti. Ata dedi ki (Allah Resulü): İhramdan çıkın ve kadınlara yaklaşın buyurdu ... " Yani Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kadınlarla birlikte olmayı onlara kesin olarak emretmedi. Bunun onlara mübah olduğunu söyledi ama vacip olarak yapmalarını istemedi. Ama ihramdan çıkmaları ise beraberinde kurbanlık bulunmayan kimseler için kesin (azimet) bir emir idi.

 

"Zekerlerimizden men i damlarken Arafata gideceğiz." Bu Arafata çıkmadan kısa bir süre önce kadınlarla birlikte olmalarına işarettir.

 

"Ali gönderilmiş olduğu zekat toplama görevinden geldi ... Ali (r.anh) ona bir hediyelik kurbanlık hediye etti." Siayer si harfi kesreli olarak söylenir. (Zekat toplayıcılığı) Kadı lyaz dedi ki: Ali siayetinden döndü yani sadaka toplamak üzere gönderildiği görevini ifa edip geri geldi demektir. Bazı alimlerimiz de şöyle demiştir: Bu hadisden başkasında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Ali (r.anh)'1 zekat toplamak için bir amil (toplayıcı) olarak değil bir emir olarak göndermişti. Çünkü Haşimoğullarının zekat toplamak üzere görevlendirilmeleri caiz değildir. Buna sebeb ise Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in el-fadl b. Abbas ve AbdülMuttalib b. Rabia'ya kendisinden böyle bir görev istediklerinde sadaka (zekat) ne Muhammed'e ne Muhammed'in aline helaldir demiş ve onları görevlendirmemişti.

 

Kadı lyaz dedi ki: Ali (r.anh)'ın zekat ve benzeri diğer görevleri ecrini Allah'tan bekleyerek (maddi bir ücret almamak üzere) yapmış olma ihtimali vardır. Yahut da bu iş için ona verilen ücret zekattan başka bir kaynaktan verilmiş olabilir. Böyle bir açıklama onun "siayetinden: zekat toplama görevinden" sözüne daha uygun bir açıklamadır. Çünkü siaye özel olarak zekat toplamak hakkında kullanılır. Kadi İyaz'ın açıklamaları bunlardır. Onun bu açıklamaları güzel olmakla birlikte siayetin zekat toplamaya has bir iş olduğunu söylemesi böyle değildir. Çünkü mutlak olarak her türlü vilayet (devlet, kamu) görevi kullanılabilir. Çoğunlukla zekat görevi için kullanılmakla birlikte bu böyledir. Sözünü ettiğim hususa delil teşkil edenlerden birisi de daha önce Huzeyfe (r.anh)'ın Müslim'in Sahih'inde İman Kitabı'nda geçen hadis-i şeriftir. Emanetin kaldırılması ile ilgili hadisde o şunları söylemişti: Gerçekten benim üzerimden öyle bir zaman geçti ki aranızdan hanginizle alışveriş yaptığıma aldırmam. Çünkü eğer alışveriş yaptığım kişi bir müslüman ise kesinlikle onun dinine bağlılığı bana zarar vermekten kendisini alıkoyar. Eğer Nasrani ya da Yahudi ise onun saisi onu bana geri getirecektir." Kastettiği ise onun üzerindeki vali veya görevlidir. Allah en iyi bilendir .

 

"Ali (radıyallilhu anh) zekat toplama görevinden döndü ... ve Ali ona bir hediyelik kurban hediye etti." Bu hadisten biraz sonra Müslim, Ebu Musa el-Eş'ari (r.a.)'ın şu hadisini zikredecektir "dedi ki: Devesini Batha'da çöktürmüş iken ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna vardım. Bana: haccettin mi? dedi ben: Evet dedim. Ne niyet ettin? Dedi. Ben: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in niyeti gibi bir niyet ile lebbeyk dedim dedi. ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) güzel yaptın, haydi Beyt'i tavaf et, Safa ile Merve arasında say et sonra ihramdan çık buyurdu." Yine Ebu Musa'dan gelen diğer rivayette "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: Ne niyetle ihrama girdin? Sormuş. O: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in niyeti ile ben de ihrama girdim diye cevap verince Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): Peki beraberinde kurbanlık var mı? Buyurunca ben: Hayır dedim. Allah Resulü: Beyt'i tavaf et, Safa ile Merve arasında say yap sonra ihramdan çık buyurdu."

 

Bu iki hadis şarta bağlı olarak ihrama girmenin sahih olduğunu ittifakla ortaya koymaktadır. Bu da bir kimsenin filan kişi ihrama hangi niyetle girdi ise o niyetle o ihrama girmesi demektir. Böyle bir niyetle ihrama girmesi gerçekleşir ve o da o filan kişinin ihrama girdiği niyet ile o da ihrama girmiş olur. Fakat iki hadisin son kısımları ihramdan çıkış hususunda farklılık arzetmektedir. Ali (radıyallilhu anh)'a ihramlı halinde kalmasını emrettiği halde Ebu Musa'ya ihramdan çıkmasını emir buyurmuştur. Sonları arasındaki bu farklılığın sebebi her ikisinin de Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ihramı ile ihrama girmiş olmaları idi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte de kurbanlıkları vardı. Ali, beraberinde kurbanlık bulunması bakımından onunla ortak vasıfta idi. Bundan dolayı ona Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kurbanlıkları sebebi ile ihramlı halde kalmaya devam ettiği gibi ona da ihramlı halinde kalmasını emir buyurmuştur. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kıran haccı yapmışlı böylelikle Ali (radıyallilhu anh) da Kıran haccı yapmış oldu.

 

Ebu Musa ile birlikte ise hediyelik kurban yoktu. Böylelikle o da şayet Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte kurbanlık olmasaydı Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hükümlerine tabi olmuş olacaktı. Diğer taraftan Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): Eğer kurbanlık olmasaydı bunu umreye dönüştürecek ve ihramdan çıkmış olacaklı. Bundan dolayı Ebu Musa'ya böyle yapmasını emir buyurdu. İşte her ikisine farklı emir vermesinin sebebi bundandır. Sözünü ettiğimiz husus esas alınmıştır. Doğrusu budur. Hattabi ve Kadi İyaz ise bunları kabul edilemeyecek iki farklı şekilde tevil etmişlerdir. Allah en iyi bilendir.

"Ali Bunun için bir hediyelik kurban hediye etti." Bununla hediyelik kurban satın aldı demek istemiştir. Yoksa bu kurbanlığı topladığı zekattan değildi. Bu iki hadisde Şafii'nin ve ona muvafakat edenlerin kanaatlerinin lehine delil bulunmaktadır. Buna göre muallak (şartlı) ihram sahihtir. Bu da Zeyd'in ihrama giriş niyeti gibi bir ihrama niyet eder. Böylelikle bu şekilde şartlı niyet eden kişi de Zeyd'in durumunda olur. Eğer Zeyd hacc niyeti ile ihrama girmişse kendisi de aynı şekilde hacc niyeti ile ihrama girmiş olur. Eğer umre niyeti ile girmişse o da umre niyeti ile girmiş olur. Her ikisini de niyet ederek girmişse o şekilde o da ihrama girer. Eğer Zeyd mutlak olarak ihrama girmişse bu da mutlak bir ihram ile ihrama girmiş olur. Onu dilediği gibi hacc ya da umre hakkında geçerli kabul eder. Zeyd'in sonradan tayin etmesine uygun bir tayin yapmak zorunda değildir. Bu meselenin fıkıh kitaplarında pek çok ve meşhur fer'i meselesi daha vardır ki ben bunları Şerhü'I-Mühezzeb'de toplamaya gayret ettim. Hamd Allah'a mahsustur.

 

"Süraka b. Malik b. Cu'şum: Ey Allah'ın Resulü! Bu bizim bu yılımıza mı hastır yoksa ebediyyen böyle mi olacaktır dedi. Allah Resulü: Ebediyyen böyle olacaktır buyurdu.

Diğer rivayette ise: "Süraka b. Cu'şum kalkıp: Ey Allah'ın Resulü! Bu bu sene bize mi hastır, yoksa ebediyyen böyle mi olacaktır? dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) parmaklarını birini diğerine geçirerek: Umre haccın içine girmiştir -iki defa tekrarladı- hayır bu ebediyyen ve ebediyyen böyle kalacaktır buyurdu."

 

İlim adamları Bunun ne anlama geldiği hususunda farklı görüşlere sahiptirler.

Bu görüşlerin en sahihi aynı zamanda ilim adamlarının büyük çoğunluğunun kabul ettiği görüş olup şu manadadır: Umrenin kıyamet gününe kadar hacc aylarında yapılması caizdir. Bundan kasıt ise cahiliyye dönemi insanlarının hacc aylarında umrenin yapılamayacağına dair iddialarını çürütmektir.

 

İkinci görüşe göre bu Kıran haccının caiz olması anlamındadır. İfadenin takdiri de şöyledir: Umrenin fiilleri kıyamet gününe kadar haccın fiillerinin içine girmiştir.

Üçüncü görüş ise umrenin vacip olmadığını söyleyenlerin bazılarının yorumudur. Onlar derler ki: Bu umrenin düşmesi demektir. Yani umrenin haccın içine girmesi, vücubunun sakıt olması hakkındadır. Böyle bir açıklama zayıf ya da batıldır. Zaten hadisin bağlamı da Bunun batıl olmasını gerektirmektedir.

 

Dördüncü görüşü de Zahiri mezhebine mensub bazılarının tevilidir.

Buna göre hadis haccın feshedilerek umreye niyet edilmesinin caiz olduğu anlamındadır. Bu da aynı şekilde zayıf bir açıklamadır.

 

 

 

142 - (1216) حدثا ابن نمير. حدثي أبي. حدثنا عبدالملك بن أبي سليمان عن عطاء، عن جابر بن عبدالله رضي الله عنهما. قال:

 أهللنا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم بالحج. فلما قدمنا مكة أمرنا أن نحل ونجعلها عمرة. فكبر ذلك علينا. وضاقت به صدورنا. فبلغ ذلك النبي صلى الله عليه وسلم. فما ندري أشيء بلغه من السماء، أم شيء من قبل الناس ! فقال: "أيها الناس ! أحلوا. فلولا الهدي الذي معي، فعلت كما فعلتم" قال: فأحللنا حتى وطئنا النساء. وفعلنا ما يفعل الحلال. حتى إذا كان يوم التروية،، وجعلنا مكة بظهر أهللنا بالحج.

 

2936- Bize İbn Numeyr tahdis etti, bana babam tahdis etti, bize Abdülmelik b. Ebu Süleyman, Ata'dan tahdis etti, o Cabir b. Abdullah (r.anhuma)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte hacc niyeti ile ihrama girdik. Mekke'ye geldiğimizde bize ihramdan çıkmamızı ve onu umre kabul etmemizi emir buyurdu. Böyle bir iş bize çok ağır geldi. Bundan dolayı göğüslerimiz daraldı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bu husus ulaştı. Acaba ona semadan ulaşan bir şey miydi yoksa insanlar tarafından ona ulaştırılan bir şey miydi bilemiyoruz. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Ey insanlar! İhramdam çıkın. Eğer beraberimdeki hediye kurbanlıklar olmasaydı sizin yaptığınız gibi yapardım." (Cabir) dedi ki: Bunun üzerine biz de ihramdan çıktık, hatta kadınlarla beraber olduk ve ihramlı olmayanın yaptıklarını yaptık. Nihayet Terviye günü olup Mekke'yi de arkamıza alınca hacc niyeti ile ihrama girdik.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 2437

 

AÇIKLAMA:          "Nihayet Terviye günü gelip Mekke'yi arkamıza alınca hacc niyeti ile ihrama girdik." Bu hadisde, Şafii'nin ve ona muvafakat edenlerin şu görüşlerinin lehine delil bulunmaktadır. Temettu haccı yapan ve Mekke de bulunan ama hacc için ihrama girmek isteyen herkes için sünnet olan terviye günü ihrama girmesidir. Terviye günü ise Zilhicce'nin sekizinci günüdür. Mesele daha önce birkaç defa geçmişti.

 

"Mekke'yi arkamıza alınca" yani Mina'ya gitmek istediğimiz zaman ihrama girince.

 

 

 

143 - (1216) وحدثنا ابن نمير. حدثنا أبو نعيم. حدثنا موسى بن نافع. قال:

 قدمت مكة متمتعا بعمرة. قبل التروية بأربعة أيام. فقال الناس: تصير حجتك الآن مكية. فدخلت على عطاء بن أبي رباح فاستفتيته. فقال عطاء: حدثني جابر بن عبدالله الأنصاري رضي الله عنهم ؛ أنه حج مع رسول الله صلى الله عليه وسلم عام ساق الهدي معه. وقد أهلوا بالحج مفردا. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "أحلوا من إحرامكم. فطوفوا بالبيت وبين الصفا والمروة. وقصروا. وأقيموا حلالا حتى إذا كان يوم التروية فأهلوا بالحج. واجعلوا التي قدمتم بها متعة". قالوا: كيف جعلها متعة وقد سمينا الحج ؟ قال:

"افعلوا ما آمركم به. فإني لولا أني سقت الهدي، لفعلت مثل الذي أمرتكم به. ولكن لا يحل مني حرام. حتى يبلغ الهدي محله" ففعلوا.

 

2937- Bize İbn Numeyr de tahdis etti, bize Ebu Nuaym tahdis etti, bize Musa b. Nafi' tahdis edip dedi ki: Terviye gününden dört gün önce umre ile Temettu yaparak Mekke'ye geldim. İnsanlar: Şimdi senin haccın Mekke'mi olacak? dediler. Bunun üzerine Ata b. Ebu Rebah'ın yanına girip ona fetva sordum. Ata dedi ki: Bana Cabir b. Abdullah el-Ensari (r.a.)'ın tahdis ettiğine göre o Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile beraberinde kurbanlık götürdüğü sene haccetmişti. O vakit yalnız hacc niyeti ile (haccı ifrat) ihrama girmişlerdi.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İhramınızdan çıkınız, Beyt'i tava! edin, Sa!a ile Merve arasında say yapın, saçlarınızı kısaltın ve ihramdan çıkmış, ihram yasakları size helal olmuş olarak devam edin. Nihayet Terviye günü gelince hacc niyeti ile ihrama girin ve önceden yaptığınızı mut'a (Temettu haccının umresi) kabul edin" buyurdu.

 

Ashab: Biz hacca ismen niyet etmiş iken onu nasıl mut'a (Temettu haccı umresi) yapabiliriz ki? dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Size emrettiğimi yapın. Çünkü eğer ben beraberimde kurbanlık getirmemiş olsaydım size verdiğim emrin aynısını yapacaktım. Ama hediy (kurbanlık) yerine ulaşıncaya kadar ihramda yapılması yasak olan hiçbir şeyi yapmak bana helal değildir" buyurdu. Onlar da emrolunanı yaptılar. 

 

 

Diğer tahric: Buhari, 1568

 

AÇIKLAMA:          "Bana Cabir b. Abdullah el-Ensari (r.anh)'ın tahdis ettiğine göre o ... hacc etti. .. Önceden yaptığınız umreyi (Temettu haccını) mut'ası (umresi) yapın." Şunu belirtelim ki bu ifadelerde takdim ve tehir vardır. ifadenin takdiri şöyledir: Önce yalnız hacc için niyet edip ihrama girdiler, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de: "Bu ihramınızı umre yapın ve umrenin gerektirdiği amelleri yaparak ihramdan çıkın." işte haccın feshedilip umreye dönüştürülmesinin anlamı da budur. ilim adamları bu fesih hakkında ihtilaf etmişlerdir. Acaba o seneye özel olup ashab-ı kirama has mıydı yoksa hem onlar için hem başkaları için kıyamet gününe kadar baki midir? Ahmed ve Zahiri mezhebi mensublarından bir kesim bu özel olmayıp aksine kıyamet gününe kadar bakidir. Dolayısı ile hacc niyeti ile ihrama girmiş ve beraberinde kurbanlık bulunmayan herkesin ihramını umreye dönüştürmesi ve umre amellerini yaparak ihramdan çıkması caizdir.

 

Malik, Şafii, Ebu Hanife ve selef ile haleften ilim adamlarının büyük çoğunluğu: Bu o seneye mahsus ve onlara özeldi. Ondan sonra caiz değildir. O senede onlara bu emrin veriliş sebebi daha önce cahiliyenin uygulaması olan hacc aylarında umrenin haram olduğu şeklindeki kanaatlerine muhalefet etmek içindi demişlerdir.

 

Bu büyük çoğunluğun lehine gösterilebilecek delillerden birisi de Ebu Zer (r.anh)'ın bundan biraz sonra Müslim'in zikredeceği şu hadis-i şeriftir: "Haccda mut'a (hacc niyetini umreye dönüştürüp Temettu haccı yapmak) özel olarak Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabına aitti."

 

Bundan maksadı ise haccı feshedip umreye dönüştürmek ve umre yapmaktı. Nesai de de el-Haris b. Bilal'in babasından şöyle dediğine dair rivayeti yer almaktadır: Ben, ey Allah'ın Resulü! Haccın feshedilmesi bize özel midir yoksa genel olarak bütün insanlar için midir? dedim. Allah Resulü: "Hayır bize özeldir" buyurdu.

 

Süraka'nın hadisinde sözkonusu edilen: Bizim bu yılımıza mı hastır yoksa ebediYY2n böyle mi olacaktır?" sorusuna: "Ebediyyen hep böyle olacaktır" buyurmasının anlamı da şudur: -Daha önce açıklandığı gibi- hacc aylarında umre yapmanın caizliği ebediyyen devam edecektir.

 

Bu hadislerin rivayet yollarının toplamında varılan sonuç şudur: Hacc aylarında umre yapmak kıyamet gününe kadar caizdir. Aynı şekilde Kıran haccı da bu şekildedir. Fakat haccı feshedip umreye dönüştürmek o seneye mahsus bir özellikti. Allah en iyi bilendir.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Nihayet terviye günü gelince hacc niyeti ile ihrama girin ... Size emrettiğim gibi yapardım." Bu buyruk Şafii, Malik ve onlara muvafakat edenlerin şu görüşlerinin lehine açık bir delildir:

 

İfrad haccı daha çok tercih edilir ve ashabın çoğunluğu da hacc niyeti ile ihrama girmişlerdir. Ashab'ın Temettu haccı yaptıklarını söyleyen ravilerin rivayetleri de sonunda onlar Temettu haccı yaptılar anlamını kastettiği şeklinde tevil edilir. Nitekim bu babın baş taraflarında bu husus böylece açıklanmıştı. Ayrıca bunda Mekke de bulunup da haccetmek isteyen kimsenin hacc niyeti ile Terviye gününden itibaren ihrama gireceği hususunda Şafii ve ona muvafakat edenlerin lehine de delil ihtiva etmektedir. Bu meseleyi defalarca zikretmiş bulunuyoruz.

 

 

 

144 - (1216) وحدثنا محمد بن معمر بن ربعي القيسي. حدثنا أبو هشام المغيرة بن سلمة المخزومي عن أبي عوانة، عن أبي بشر، عن عطاء بن أبي رباح، عن جابر بن عبدالله رضي الله عنهما. قال:

 قدمنا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم مهلين بالحج. فأمرنا رسول الله صلى الله عليه وسلم أن نجعلها عمرة. ونحل. قال: وكان معه الهدي. فلم يستطع أن يجعلها عمرة.

 

2938- Bize Muhammed b. Ma'mer b. Rib'i el-Kaysi de tahdis etti, bize Ebu Hişam, el-Muğire b. Seleme el-Makdumi, Ebu Avane'den tahdis etti, o Ebu Bişr'den, o Ata b. Ebu Rebah'dan, o Cabir b. Abdullah (r.anhuma)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte hacc için niyet etmiş ve ihrama girmiş olarak geldik. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize bu niyetimizi umreye dönüştürerek ihramdan çıkmamızı emir buyurdu. (Cabir) dedi ki: Onunla birlikte kurbanlık vardı, o bakımdan o bu hacc niyetini umreye dönüştüremedi.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

18- HACC VE UMRE İLE MUT'A (TEMETTU HACCI) HAKKINDA BİR BAB