SAHİH-İ MÜSLİM

HAC

 

(10) باب جواز حلق الرأس للمحرم إذا كان به أذى، ووجوب الفدية لحلقه، وبيان قدرها

10- BAŞINDAN RAHATSIZ OLAN İHRAMLI BİR KİMSENİN BAŞINI TIRAŞ ETMESİNİN CAİZ OLDUĞU VE TIRAŞI DOLAYISIYLA FİDYENİN VACİB OLUP MİKTARININ BEYANI BABI

 

80 - (1201) وحدثني عبيدالله بن عمر القواريري. حدثنا حماد (يعني ابن زيد) عن أيوب. ح وحدثني أبو الربيع. حدثنا حماد. حدثنا أيوب. قال: سمعت مجاهدا يحدث عن عبدالرحمن بن أبي ليلى، عن كعب بن عجرة رضي الله عنه. قال:

 أتى على رسول الله صلى الله عليه وسلم زمن الحديبية وأنا أوقد تحت (قال القواريري: قدر لي. وقال أبو الربيع: برمة لي) والقمل يتناثر على وجهي. فقال " أيؤذيك هوام رأسك ؟" قال قلت: نعم. قال " فاحلق. وصم ثلاثة أيام. أو أطعم ستة مساكين. أو أنسك نسيكة ". قال أيوب: فلا أدري بأي ذلك بدأ.

 

2869- Bana Ubeydullah b. Ömer el-Kavarırı de tahdis etti, bize Hammad -yani b. Zeyd- Eyyub'dan tahdis etti (H) Bana Ebu'r-Rabı de tahdis etti, bize Hammad tahdis etti, bize Eyyub tahdis edip dedi ki: Mücahid'i Abdurrahman b. Ebu Leyla'dan tahdis ederken dinledim. O Ka'b b. Ucre'nin şöyle dediğini rivayet etti: Hudeybiye zamanında ben -el-Kavariri'nin dediği şekilde çömleğimin, -Ebu'r-Rablin dediği şekilde: de tenceremin- altını yakıp bitler de yüzümü n üzerine saçılmakta iken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanıma gelerek: "Başının haşeratı seni rahatsız ediyor mu?" buyurdu. Ben: Evet dedim. Allah Resulü: "O halde tıraş ol, üç gün oruç tut yahut altı yoksula yemek yedir ya da bir kurban kes" buyurdu.

Eyyub dedi ki: Ben (Mücahid'in) bunların hangisini başta söylediğini bilemiyorum.

 

Diğer tahric: Buhari, 1814 -muhtasar-, 1815, 1817, 1818, 4159, 4190,4191,5665 -muhtasar- 5703, 6708, -muhtasar-; Ebu davud, 1856-1861; Tirmizi, 953, 2973, 2974; Nesai, 2851;

 

 

(1201) حدثني علي بن حجر السعدي وزهير بن حرب ويعقوب بن إبراهيم. جميعا عن ابن علية، عن أيوب، في هذا الإسناد. بمثله.

 

2870- Bana Ali b. Hucr es-Sa'dı Züheyl b. Harb ve Yakub b. İbrahim birlikte İbn Uleyye'den bu isnat ile aynısını tahdis etti.

 

 

81 - (1201) وحدثنا محمد بن المثنى. حدثنا ابن أبي عدي عن ابن عون، عن مجاهد، عن عبدالرحمن بن أبي ليلى، عن كعب بن عجرة رضي الله عنه. قال: فيّ أنزلت هذه الآية: { فمن كان منكم مريضا أو به أذى من رأسه ففدية من صيام أو صدقة أو نسك} [2 / البقرة / الآية 196] قال: فأتيته. فقال " ادنه " فدنوت. فقال " ادنه " فدنوت. فقال صلى الله عليه وسلم

 "أيؤذيك هوامك ؟". قال ابن عون: وأظنه قال: نعم. قال: فأمرني بفدية من صيام أو صدقة أو نسك، ما تيسر .

 

2871- Bize Muhammed b. el-Müsenna da tahdis etti, bize İbn Ebu Ali, İbn Avn'dan tahdis etti. O Mücahit'ten, o Abdurrahman b. Ebu Leyla'dan, o Ka'b b. Ucre (r.anh)'tan şöyle dediğini rivayet etti: ''Artık içinizde her kim hasta olup yahut başında bir eziyet bulunursa ona (üçgün) oruç, sadaka ya da kurbandan bir fidye gerekir." (Bakara,196) ayeti benim hakkımda nazil oldu. (Ka'b) dedi ki: Onun yanına gittim o: "Yaklaş" buyurdu. Yaklaşbm. Yine: "Yaklaş" buyurdu, ben yine yaklaştım. Bu sefer (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Haşeratın seni rahatsız ediyor mu?" buyurdu.

İbn Avn dedi ki: -Zannederim- evet dedi: (Ayrıca) dedi ki: Bana oruç, sadaka ya da kurbandan kolayıma gelen bir fidye vermemi emir buyurdu.

 

 

82 - (1201) وحدثنا ابن نمير. حدثنا أبي،. حدثنا سيف. قال: سمعت مجاهدا يقول: حدثني عبدالرحمن بن أبي ليلى. حدثني كعب بن عجرة رضي الله عنه ؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم وقف عليه ورأسه يتهافت قملا. فقال

 "أيؤذيك هوامك ؟" قلت: نعم. قال " فاحلق رأسك " قال: ففي نزلت هذه الآية: {فمن كان منكم مريضا أو به أذى من رأسه ففدية من صيام أو صدقة أو نسك} [2 / البقرة / الآية 196]  فقال لي رسول الله صلى الله عليه وسلم صم ثلاثة أيام. أو تصدق بفرق بين ستة مساكين. أو انسك ما تيسر".

 

2872- Bize İbn Numeyr de tahdis etti, bize babam tahdis etti... Ka'b b. Ucre (r.anh)'ın tahdis ettiğine göre başından bitler saçılırken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun yakınında durdu ve : "Haşeratın seni rahatsız ediyor mu?" buyurdu (Ka'b dedi ki): Evet dedim. Allah Resulü: " O halde başını tıraş et" buyurdu. İşte şu: ''Artık içinizde her kim hasta olur yahut başında bir eziyet bulunursa ona (üç gün) oruç sadaka ya da kurbandan (biriyle) fidye gerekir" ayeti benim hakkımda nazil oldu. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: " Ya üç gün oruç tut yahut altı yoksula bir ferak (buğdayı) tasadduk et yahut ta kolayına gelen bir kurban kes" buyurdu.

 

 

83 - (1201) وحدثنا محمد بن أبي عمر. حدثنا سفيان عن ابن أبي نجيح وأيوب وحميد وعبدالكريم، عن مجاهد، عن ابن أبي ليلى، عن كعب بن عجرة رضي الله عنه ؛ أن النبي صلى الله عليه وسلم مر به وهو بالحديبية، قبل أن يدخل مكة، وهو محرم، وهو يوقد تحت قدر، والقمل يتهافت على وجهه. فقال:

 "أيؤذيك هوامك هذه ؟" قال: نعم. قال "فاحلق رأسك. وأطعم فرقا بين ستة مساكين. (والفرقة ثلاثة آصع)" أو صم ثلاثة أيام. أو انسك نسيكة " قال ابن أبي نجيح " أو أذبح شاة ".

 

2873- Bize Muhammed b. Ebu Ömer de tahdis etti. Bize Süfyan, İbn Ebu Necih, Eyyub, Humeyd ve Abdulkerim'den tahdis etti. (Onlar) Mücahid'den, o İbn Ebu Leyla'dan, o Ka'b b. Ucre (r.anh)'tan rivayet ettiğine göre Hudeybiye'de iken Mekke'ye girmeden önce ihramlı olduğu halde Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun yanından geçti, o sırada bir çömleğin altını yakıyordu. Bitler de yüzüne saçılıyordu. Allah Resulü: "Bu haşeratın seni rahatsız ediyor mu?" buyurdu. O: Evet dedi. Allah Resulü(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "O halde başını tıraş et, altı yoksula bir ferak yedir - ferak altı sadzr- yahut üç gün oruç tut yada bir kurban kes" buyurdu.

İbn Ebi Necih: "Yahut bir koyun kes" diye rivayet etti.

 

 

84 - (1201) وحدثنا يحيى بن يحيى. أخبرنا خالد بن عبدالله عن خالد، عن أبي قلابة، عن عبدالرحمن بن أبي ليلى، عن كعب بن عجرة رضي الله عنه ؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم مر زمن الحديبية. فقال له:

 " آذاك هوام رأسك ؟" قال: نعم. فقال له النبي صلى الله عليه وسلم "احلق رأسك. ثم اذبح شاة نسكا. أو صم ثلاثة أيام. أو أطعم ثلاثة آصع من تمر، على ستة مساكين".

 

2874- Bize Yahya b. Yahya da tahdis etti... Ka'b b. Ucre (r.anh)'tan rivayete göre Hudeybiye zamanında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına geldi. Ona: "Başının haşeratz seni rahatsız etti mi?" buyurdu. Ka'b: Evet değince, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Başını tıraş et sonra bir koyun kurban kes yahut üç gün oruç tut ya da üç sa' hurmayı altı yoksula yedir" buyurdu.

 

 

85 - (1201) وحدثنا منحمد بن المثنى وابن بشار. قال ابن المثنى: حدثنا محمد بن جعفر. حدثنا شعبة عن عبدالرحمن بن الأصبهاني، عن عبدالله بن معقل. قال:

 قعدت إلى كعب رضي الله عنه، وهو في المسجد. فسألته عن هذه الآية: { ففدية من صيام أو صدقة أو نسك ؟} فقال كعب رضي الله عنه: نزلت في. كان بي أذى من رأسي. فحملت إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم والقمل يتناثر على وجهي. فقال " ما كنت أرى أن الجهد بلغ منك ما أرى أتجد شاة ؟ " فقلت: لا. فنزلت هذه الآية: { ففدية من صيام أو صدقة أو نسك }. قال: صوم ثلاثة أيام، أو إطعام ستة مساكين  نصف صاع، طعاما لكل مسكين. قال: فنزلت في خاصة، وهي لكم عامة.

 

2875- Bize Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar da tahdis etti. İbnu'l-Müsenna dedi ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Abdurrahman b. el-Asbahani'den tahdis etti. O Abdullah b. Ma'kil'den şöyle dediğini rivayet etti: Mescidde bulunduğu bir sırada Ka'b b. Ucre (r.anh)'ın yanına oturdum ona şu: "(Üç gün) oru, sadaka yahut kurbandan biri ile fidye gerekir" buyruğu hakkında soru sordum.

Ka'b şöyle dedi: Benim hakkımda nazil oldu. Başımdan rahatsızlığım vardı. Bundan dolayı bitler yüzüme saçıldığı halde taşınarak Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna götürüldüm.

Allah Resulü: "Hastalığının şu gördüğüm hale kadar ulaştığını zannetmemiştim. Peki bir koyun bulabilir misin?" buyurdu. Ben, hayır deyince ona bu: (Üç gün) oruç tutmak sadaka yahut kurbandan fidye gerekir" ayeti nazil oldu. (Devamla) dedi ki: Üç gün yahut her bir yoksula yarımşar sa' olmak üzere altı yoksula yemek yedirme. İşte bu ayet özel olarak benim hakkımda indirildi, ama hepiniz içinde umumidir, dedi.

 

Diğer tahric: Buhari, 1816, 4517; Tirmizi, 2973 -muallak olarak- ; İbn Mace, 2079;

 

 

86 - (1201) وحدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا عبدالله بن نمير عن زكرياء بن أبي زائدة. حدثنا عبدالرحمن بن الأصبهاني. حدثني عبدالله بن معقل. حدثني كعب بن عجرة رضي الله عنه ؛ أنه خرج مع النبي صلى الله عليه وسلم محرما فقمل رأسه ولحيته. فبلغ ذلك النبي صلى الله عليه وسلم. فأرسل إليه. فدعا الحلاق فحلق رأسه. ثم قال له "هل عندك نسك ؟" قال: ما أقدر عليه. فأمره أن يصوم ثلاثة أيام، أو يطعم ستة مساكين، لكل مسكينين صاع. فأنزل الله عز وجل فيه خاصة: { فمن كان منكم مريضا أو به أذى من رأسه} [2 / البقرة / الآية 196]. ثم كانت للمسلمين عامة.

 

2876- Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe da tahdis etti... Bana Ka'b b. Ucre (r.anh)'ın tahdis ettiğine göre o ihramlı olarak Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıktı. Başı ve sakalı bitlendi. Bu hali Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ulaşınca ona birisini gönderdi sonra berberi çağırtıp başını tıraş ettirdi. Sonra da ona: "Yanında kurbanlık var mı?" buyurdu. Ka'b buna gücüm yetmez dedi.

Bunun üzerine ona üç gün oruç tutmasını yahut altı yoksula her birisine yarımşar sa' olmak üzere yemek yedirmesini emir buyurdu. Sonra Aziz ve Celil olan Allah onun hakkında: "Artık içinizde her kim hasta olur yahut başında bir eziyet bulunursa ... " (Bakara, 196) buyruğunu indirdi. Sonra da bu genel olarak bütün Müslümanlar hakkında geçerli oldu.

 

 

AÇIKLAMA:          (2869) "Başının haşeratı seni rahatsız ediyor mu? ... " (2870) "Bana, oruç tutmamı, sadaka ... fidye vermemi emretti." Başka bir rivayette (2872) "Üç gün oruç tut, altı yoksul arasında bir ferak tasadduk et ... " Diğer rivayette (2873) "Altı yoksula bir ferak -ki ferak altı sa' dır- yedir. .. " Bir rivayette de:

 

"Yahut bir koyun kes." Başka bir rivayette (2874) "Yahut üç sa' hurmayı altı yoksula yedir." Öbür rivayette (2875) "Üç gün oruç tut yahut ... buyurdu." Başka bir rivayette (2876) "Yanında kurbanlık var mı? dedi. Ben: Ona gücüm yok dedim ... "

 

Bu babtaki rivayetler bunlardır. Hepsi de anlam itibariyle birbiriyle uyum arz etmektedir. Bu rivayetlerin maksadı da şudur: Bit, hastalık ya da buna benzer herhangi bir zarar sebebi ile başını tıraş etmek ihtiyacını duyan bir kimsenin ihramlı iken başını tıraş etme imkanı vardır ama fidye ile yükümlü olur. Yüce Allah'da: ''Artık içinizde her kim hasta olur yahut başında bir eziyet bulunursa ona (üç gün) oruç sadaka yahut kurban dan (biriyle) fidye gerekir" (Bakara, 196) buyurmaktadır. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de orucun üç gün, sadakanın ise her bir yoksula yarımşar sa' olmak üzere altı yoksula üç sa' olduğunu, kurban edilecek koyunun da kurbanlık olarak kesilebilecek bir koyun olduğunu beyan buyurmaktadır. Diğer taraftan ayet ile hadis-i şerifler ittifakla fidye verecek olan kimsenin bu üç tür arasından istediğini seçmekte serbest olduğunu beyan etmektedir. ilim adamlarına göre de hüküm bu şekilde olup, kişi bu hükümlerden birisini seçmekte serbesttir.

 

"Yanında kurbanlık var mı" rivayetinde ise benim ona gücüm yetmiyor demesi üzerine ona üç gün oruç tutmasını emir buyurdu. Rivayetten maksat oruç ancak kurbanlığı olmayan için olur demek değildir. Aksine bu, onun bulması halinde kurbanlığın hükmünü sorduğu; bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in de kendisine kurban kesmek ile oruç tutmak ve yemek yedirmek arasında istediğini seçmekte serbest olduğunu, eğer kurbanlık bulamazsa da oruç tutmak ile yemek yedirmekten birisini seçmekte serbest olduğunu haber verdiği şeklinde yorumlanır. ilim adamları ittifakla bu hadisin zahirine uygun görüş belirtmişlerdir. Bundan Ebu Hanife ve Sevr! de nakledilen her bir yoksula yarım sa' yedirilmesi ancak buğday hakkındadır dedikleri müstesnadır.

 

Onlara göre hurma , arpa ve diğer şeylerden ise her bir yoksul için birer sa' vermek gerekir. Bu ise Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bu hadiste açıkça söylediği "üç sa' hurma" buyruğuna muhaliftir. Ahmed b. Hanbel'den gelen bir rivayete göre ise her bir yoksula bir mud buğday yahut buğday dışındakilerden yarım sa' verilir. Hasan-ı Basri ile seleften bazılarına göre on yoksula yemek yedirmek yahut on gün oruç tutmak gerekir. Bu ise zayıf bir görüş olup sünnete uygun değildir ve kabul edilemez.

 

(2874) "Yahut üç sa' hurmayı altı yoksula yedir" buyruğu bu kadar hurmayı altı yoksula paylaştırarak yedir anlamındadır. Hadisteki "asu: sa"'ın çoğuludur. Hem müzekker hem müennes olabilir. Bir sa' ise beş tam bir bölü üç Bağdat rıtlı alabilen bir ölçektir. Malik, Şafii, Ahmed ve ilim adamlarının büyük çoğunluğunun kanaati budur. Ebu Hanife ise sekiz rıtıl alır demiştir. Hepsi ise sa'ın dört mud olduğu üzerinde icma etmişlerdir.

 

Az önce belirttiğimiz üzere "asu"un sa'ın çoğulu olduğu doğrudur. Nitekim asu çoğulu bu hadiste Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sözü olarak zikredilmiş bulunmaktadır. Ashab ile ondan sonraki ilim adamlarının meşhur olan görüşleri de lügat kitaplarında, nahiv ve sarf kitaplarında da böyledir. Bu şekildeki çoğulun caiz ve doğru olduğunda da görüş ayrılığı yoktur. ibn Mekki'nin "Teskifu'l-Lisan" adlı eserinde sözünü ettiği: Arapların sa'ın çoğulunu asu' olarak yapmaları avamın bir hatasİdır. Doğrusu ise asvu'dur şeklindeki açıklamaları onun bir yanlışı ve bir yanılmasıdır. Diğer taraftan bu lafız hadis kitapları ile Arapça ve lügat kitaplarında meşhur olmakla birlikte onun bu sözleri gerçekten şaşırtıcıdır.

 

İlim adamları bu çoğulun doğruluğu üzerinde icma etmişlerdir. Bu şekildeki çoğul ile kalbedilmiş türdendir. Derler ki: Sa' lafzının "asu'" diye çoğul yapılması, dar'ın da adur olması caizdir. Bu da Arap dili kitaplarında bilinen bir konudur. Çünkü asu' kelimesinde kelimenin fa'sı (birinci harfi) sad, ayn'ı (ikinci harfi) vav'dır. Burada vav hemze'ye kalbedildikten sonra fe'nin yerine nakledilmiştir. Sonra hemze çoğul hemzesi ile birlikte bir araya gelince elif'e kalbedilerek "asu'" şeklini almıştır. Onlara göre de bu kelimenin vezni "a'kul" kelimesinin vezni ile aynıdır. İşte adur ve benzeri lafızlar hakkında da yapılacak açıklama budur.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Başının haşeratı"ndan kastı bittir.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): (2869-2873): "Bir kurbanlık kes" bir rivayette (2870) "kolayına gelen" bir diğer rivayette (2874) "bir koyun" buyurmaktadır ki hepsinin ortak tarafı aynı manayı ihtiva etmeleridir. O da koyundur. Koyunda aranan şart kurbanlık olarak kesilebilecek olmasıdır. Kurban olarak kesilebilen koyun ve diğer kurbanlıklara "nesfke: kurbanlık"denilir. Mazi ve muzari olarak neseke, yensükü ve yensiku denilmekle birlikte muzari'de yensükü şeklinde sin harfinin ötreli oluşu daha meşhurdur.

 

(2872) "Başından bitler saçıldığı halde" düşüp ve etrafa dağıldığı halde demektir.

"Bir ferak tasadduk et." Ferak ve fark iki ayrı söyleyiştir. İkinci rivayette bunu üç sa' olarak açıklamış bulunmaktadır. Buna dair açıklama Taharet Kitabı'nda geçmiş bulunmaktadır.

 

(2876) "Başı bitlendi" ibaresindeki bitlendi anlamındaki "kamile" lafzında kaf harfi fethalı, mim harfi kesreli olup bitleri artıp çoğaldı anlamındadır.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

11- İHRAMLI İÇİN HACAMATIN CAİZ OLDUĞU BABI