SAHİH-İ MÜSLİM

HAC

 

(8) باب تحريم الصيد للمحرم

8- iHRAMLI KİMSE İÇİN AVLANMANIN HARAM KILINDIĞI BABI

 

50 - (1193) حدثنا يحيى بن يحيى. قال: قرأت على مالك عن ابن شهاب، عن عبيدالله بن عبدالله، عن ابن عباس، عن الصعب بن جثامة الليثي ؛ أنه أهدي لرسول الله صلى الله عليه وسلم حمارا وحشيا. وهو بالأبواء (أو بودان) فرده عليه رسول الله صلى الله عليه وسلم. قال: فلما أن رأى رسول الله صلى الله عليه وسلم ما في وجهي، قال " إنا لم نرده عليك، إلا أنا حرم".

 

2837- Bize Yahya b. Yahya tahdis edip dedi ki: Malik'e İbn Şihab'dan rivayetini okudum. O Ubeydullah b. Abdullah'dan, o İbn Abbas'dan, o Sa'b b. Cessame el-Leysi'den rivayet ettiğine göre kendisi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e Ebva yahut Veddan'da bulunuyorken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bir yabani eşşek (zebra) hediye etti ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hediyesini ona geri verdi.

(Sa'b) dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) benim yüzümdeki hali görünce: "Bizim onu geri çevirmemizin tek sebebi ihramlı olmamızdır" buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 1825,2573,2596; Tirmizi, 849; Nesai, 2818, 2819; İbn Mace, 3090;

 

AÇIKLAMA:          "Sa'b"ın babasının ismi olan Cessame'nin cim harfi fethalıdır. Ondan sonra şeddeli bir peltek se gelmektedir.

 

"Ebva'da yahut Veddan'da iken" buraları Mekke ile Medine arasında iki yerdir.

"Bizim onu sana geri çevirmemizin tek sebebi ihramlı olmamızdır." "İhramlıyız" anlamındaki "hurum" lafzında ha ve re harfleri ötrelidir.

 

Kadı İyaz -Yüce Allah'ın rahmeti ona- dedi ki: Bu hadiste "lem nerundehu: onu geri çevirmezdik" lafzını muhaddisler dal harfini fethalı olarak rivayet etmişlerdir. Ancak Arap dili üstadlarımızın muhakkık olanları bunu kabul etmeyerek bu ravilerin bir yanlışıdır; doğrusu dal harfinin ötreli okunuşudur demişlerdir. Nitekim ben de bunu bazı üstadların hattı işle dal harfi ötreli olarak gördüm; onlara göre Sibeveyh'in bu husustaki kanaatine göre doğru olan da budur. Çünkü Sibeveyh bu gibi mudaaf fiilerin sonuna şayet "he" gelecek olursa emir ve bunun benzeri meczum olan fiilerde he'den önceki harf damme ile harekelenir .... Bu müzekker lafızlarda böyledir.

 

"Reddeha ve Cebbaha" gibi dal ve benzeri harflerin fethalı geldiği müennes lafızlarda ise elif'e riayetle fethalıdır. Kadı İyaz'ın sözleri burada sona ermektedir.

"Reddeha: onu geri çevirdi" ve benzeri müennes lafızlar da he harfinin fethalı olacağı ve başka şekilde olmayacağı ittifakla kabul edilmektedir. Ancak "Reddehu (müzekker için onu geri çevirdi) ve benzeri müzekker lafızlarda ise üç şekil söz konusudur. Bunların daha fasih olanı Kadı İyaz'ın zikrettiği gibi dammeli okuyuşun vacip olduğudur. İkincisi kesreli bir okuyuştur ki, bu zayıf bir görüştür. Üçüncüsü ise fethalı okuyuştur, bu ondan da zayıftır. Bunu zikredenler arasında el-Fasih adlı eserinde Sa'leb de vardır. Ama Sa'leb'in -bunun fasih olduğu izlenimini verip zayıf olduğuna dikkat çekmediğinden ötürü- yanlış yaptığını söylemişlerdir.

 

 

 

51 - (1193) حدثنا يحيى بن يحيى ومحمد بن رمح وقتيبة. جميعا عن الليث بن سعد. ح وحدثنا عبد بن حميد. أخبرنا عبدالرزاق  أخبرنا معمر. ح وحدثنا حسن الحلواني. حدثنا يعقوب. حدثنا أبي عن صالح. كلهم عن الزهري، بهذا الإسناد. أهديت له حمار وحش كما قال مالك. وفي حديث الليث وصالح ؛ أن الصعب بن جثامة أخبره.

 

2838- Bize Yahya b. Yahya Muhammed b. Rumh ve Kuteybe birlikte el-leys b. Sa'd'dan tahdis etti (H.) Bize Abd b. Humeyd de tahdis etti, bize Abdürrezzak haber verdi, bize Mamer haber verdi (H.) Bize Hasan el-Hulvani de tahdis etti, bize Yakup tahdis etti, bize babam Salih'den tahdis etti. Hepsi Zühri'den bu isnad ile, Malik'in de dediği gibi ben ona bir yabani eşşek hediye ettim, dediler. Ama Leys ve Salih'in hadisi rivayetlerinde: Sa'b b. Cessame'nin kendisine haberdiğine göre, şeklindedir.

 

 

52 - (1193) وحدثنا يحيى بن يحيى وأبو بكر بن أبي شيبة وعمرو الناقد. قالوا: حدثنا سفيان بن عيينة عن الزهري، بهذا الإسناد  وقال: أهديت له من لحم حمار وحش.

 

2839- Bize Yahya b. Yahya Ebu Bekr b. Ebi Şeybe ve Amr en-Nakid de tahdis edip dediler ki: Bize Süfyan b. Uyeyne, Zühri'den bu isnad ile tahdis etti ve: Ben ona bir yabani eşek etinden bir miktar hediye ettim, dedi.

 

 

53 - (1194) وحدثنا أبو بكر بن أبي شيبة وأبو كريب. قالا: حدثنا أبو معاوية عن الأعمش، عن حبيب بن أبي ثابت، عن سعيد ابن جبير، عن ابن عباس رضي الله عنهما. قال:

 أهدي الصعب بن جثامة إلى النبي صلى الله عليه وسلم حمار وحش، وهو محرم. فرده عليه. وقال "لولا أنا محرمون، لقبلناه منك".

 

2840- Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe ve Ebu Kureyb tahdis edip dedi ki: . ..İbn Abbas (r.anhuma) dedi ki: Sa'b b. Cessame Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ihramlı iken bir yaban eşeği hediye etti. Onu kendisine geri verdi ve: "Eğer biz ihramlı olmasaydık bunu senden kabul ederdik." buyurdu.

 

Diğer tahric: Nesai, 2822, 2823

 

 

54 - (1194) وحدثنا يحيى بن يحيى. أخبرنا المعتمر بن سليمان. قال: سمعت منصورا يحدث عن الحكم. ح وحدثنا محمد بن المثنى وابن بشار. قالا: حدثنا محمد بن جعفر. حدثنا شعبة عن الحكم. ح وحدثنا عبيدالله بن معاذ. حدثنا أبي. حدثنا شعبة. جميعا عن حبيب، عن سعيد بن جبير، عن ابن عباس رضي الله عنهما. في رواية منصور عن الحكم: أهدي الصعب بن جثامة إلى النبي صلى الله عليه وسلم رجل حمار وحش. وفي رواية شعبة عن الحكم: عجز حمار وحش يقطر دما.

وفي رواية شعبة عن حبيب: أهدي للنبي صلى الله عليه وسلم شق حمار وحش فرده.

 

2841- Bunu bize Yahya b. Yahya da tahdis etti, bize el-Mu'temir b. Süleyman haber verip dedi ki: Ben Mansur'u el-Hakem'den tahdis ederken dinledim (H.) Bize Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar da tahdis edip dedi ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be el-Hakem'den tahdis etti (H.) Bize Ubeydullah b. Muaz da tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Şu'be tahdis etti. Birlikte Habib'den o Said b. Cübeyr'den, o İbn Abbas (r.anhuma)'dan rivayet etti.

 

Mansur'un el-Hakem'den rivayetinde: Sa'b b. Cessame Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bir yabani eşeğin ayağını hediye etti demektedir.

Şu'be el-Hakem'den rivayetinde kan damlayan bir yabani eşek butu demektedir.

Şu'be'nin Habib'den rivayetinde: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bir yabani eşe ği n yarısı hediye edildi de onu geri çevirdi demektedir.

 

 

55 - (1195) وحدثني زهير بن حرب. حدثنا يحيى بن سعيد عن ابن جريج. قال: أخبرني الحسن بن مسلم عن طاوس، عن ابن عباس رضي الله عنهما. قال:

 قدم زيد بن أرقم. فقال له عبدالله بن عباس يستذكره: كيف أخبرتني عن لحم صيد أهدي إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم وهو حرام ؟ قال قال: أهدي له عضو من لحم صيد فرده. فقال "إنا لا نأكله. إنا حرم".

 

2842- Bana Züheyr b. Harb da tahdis etti, bize Yahya b. Said, İbn Cüreyc'den şöyle dediğini tahdis etti: Bana el-Hasan b. Müslim, Tavus'tan haber verdi. O İbn Abbas (r.anhuma)'dan tahdis ederek dedi ki: Zeyd b. Erkam gelmişti. Abdullah b. Abbas ona hatırlatmak isteyerek, sen bana Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ihramlı iken ona hediye edilen bir av hayvanı eti ile ilgili olarak nasıl haber vermiştin? dedi. Zeyd dedi ki: Ona bir av etinin bir uzvu hediye edilmişti, Allah Resulü de: "Biz onu yiyemeyiz çünkü biz ihramlıyız" dedi.

 

 

Diğer tahric: Nesai, 2821

 

AÇIKLAMA:          (2837) "Sa'b b. Cessame el-Leysı'den rivayete göre o Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bir yaban eşeği hediye etmişti" diğer rivayette (2838) "Bir yaban eşeği" öbür rivayette (2839) "Bir yaban eşeği etinden" Başka rivayette (2841) "Bir yaban eşeğinin kan damlayan butu" Bir diğer rivayette (2841) "Bir yaban eşeğinin yarısı" öbür rivayette (2842) "Bir av hayvanı etinin bir uzvu" denilmektedir.

 

Bunlar Müslim'in zikrettiği rivayetlerdir. Buhari bu hadis için "İhramlı Bir Kimseye Canlı Olarak Bir Yaban Eşeği Hediye Edilecek Olursa Onu Kabul Etmez Babı" diye bir başlık açtıktan sonra hadisi isnadı ile rivayet etmekte ve rivayetinde "Bir yaban eşeği" demektedir. Buhari bu tevili aynı zamanda Malik ve başkalarından da nakletmişse de bu batıl bir tevildir. Çünki Müslim'in zikretmiş olduğu bu rivayet yolları bu hayvanın (canlı değil) boğazlanmış olduğu hususunda gayet açıktır. Ayrıca av hayvanının etinin bir kısmı ona hediye verilmiştir, tamamı değil. İlim adamları ise ihramlı bir kimsenin avI anmasının haram olduğunu ittifakla kabul etmişlerdir.

 

Şafii ve başkaları da şöyle demişlerdir: İhramlı olan bir kimsenin satın almak, hibe ve buna benzer herhangi bir yolla mülk edinmesi haramdır. Av hayvanının miras olarak mülk edilmesi hususunda ise görüş ayrlığı vardır. Av hayvanı etine gelince kendisi onu avlayacak olursa o haramdır. İster onun için izniyle avlanılmış olsun ister izinsiz avlanmış olsun. Eğer ihramlı olmayan bir kimse kendisi adına avlanıp ihramlı kimse için avlanmayacak olur sonrada kendi etinde ihramlı olana hediye verecek yahut ona satacak olursa ihramlı olana bu durumda haram değildir. Bizim mezhebimizde ki görüş budur. Malik, Ahmed ve Davud da bu görüştedir.

 

Ebu Hanife ise ihramlı kişinin yardımı ile olmamak şartıyla onun için avlanan av hayvanı onun için haram değildir.

 

Bir kesim de: İhramlı kimseye hiçbir şekilde av helal olmaz. İster kendisi avlasın ister başkası onun için avlamış olsun isterse de kendisi onu avlamak kastı gütmesin kayıtsız ve şartsız olarak ona haram olur. Bu görüşüde Kadı İyaz, Ali İbn Ömer ve İbn Abbas (r.anhum)'dan nakletmiş bulunmaktadır. Çünkü yüce Allah: "İhramlı olduğunuz sürece kara avı size haramdır" (Maide, 96) buyurmuştur. Bu görüş sahipleri derler ki: Avdan kasıt avlanılan hayvandır. Ayrıca Sa'b b. Cessame'nin hadisinin zahiride bunu gerektirmektedir. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu av hayvanının etini kabul etmemiş ve geri çevirmesine gerekçe olarak ihramlı olduklarını göstermiş sen bunu bizim için avladığın için dememiştir.

Şafii ve ona uygun kanaat belirtenler ise bu hususta bundan sonra Müslim'in Sahihinde zikredilecek olan Ebu Katade hadisini (2843) delil göstermişlerdir. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ihramlı olmadığı halde yakaladığı av hayvanı hakkında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ihramlılara:

 

"O helaldir, yiyebilirsiniz" buyurmuştur. Diğer bir rivayette ise (2845) "Ondan beraberinizde bir şey varmı?" diye sorunca onlar: Yanımızda onun bir bacağı var demişler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu alıp yemişti. Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai'nin sünenin de Cabir (r.a.) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den: "Kendiniz avlamadığınız ve sizin için avlanılmadığı sürece kara avı helaldir" buyurmuştur. Rivayette bu şekilde "yusadu" şeklinde elif ile yazılmıştır. Bu da bir söyleyişe göre caizdir. Nitekim şairin: "Haberler sana gelmedi mi?

 

Haberler halbuki yayılır" mısralarında da bu şekildedir. 

 

Mezhep alimlerimiz der ki: Bu hadislerin bir arada cem ve telif edilmeleri gerekir. Cabir (r.anh)'ın zikrettiğimiz bu hadisi arada fark bulunduğu hususunda gayet açık olup Şafii ile ona muvafakat edenlerin lehine delaleti ortadadır. Diğer iki görüş sahiplerinin kanaatlerini de açıkça reddetmektedir. Ebu Katade'nin (2843) gelecek hadisi ise avlanmakla onlara ikram etmeyi kastetmediği şeklinde yorumlanır. Sa'b b. Cessame'nin hadisi de onları kastederek avlandığı şeklinde yorumlanır. Ayette geçen avlanmak, ihramlı kimse için avlanan hayvanların hakkında yorumlanır. Buna sebep ise ayet-i kerimeden maksadı beyan eden zikredilmiş hadislerdir. Sa'b'ın rivayet ettiği hadis hakkında Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ihramlı olduğunu gerekçe göstermiştir demeleri ise o avın onun için avlanmış olduğuna engel değildir. Çünkü avın bir kimseye haram olması ihramlı olması şartıyla onun için avlanması haline aittir. Böylelikle Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) haram olmasına sebep teşkil eden şartı beyan etmiş olmaktadır.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Bizim onu sana geri çevirmemizin tek sebebi ihramlı olmamızdır" buyruğunda ise Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sadakanın aksine hediyeyi kabul etmesinin caiz olduğu hükmü ile hediye ve benzeri bir şeyi bir mazereti sebebiyle kabul etmeyen bir kimsenin hediye verenin gönlünü hoş etmek için onu mazeret olarak söylemesinin müstehap olduğu hükmü de anlaşılmaktadır.

 

 

 

56 - (1196) وحدثنا قتيبة بن سعيد. حدثنا سفيان عن صالح بن كيسان. ح وحدثنا ابن أبي عمر (واللفظ له). حدثنا سفيان. حدثنا صالح بن كيسان. قال:

 سمعت أبا محمد مولى أبي قتادة يقول: سمعت أبا قتادة يقول: خرجنا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم. حتى إذا كنا بالقاحة. فمنا المحرم ومنا غير المحرم. إذ بصرت بأصحابي يتراءون شيئا. فنظرت فإذا حمار وحش. فأسرجت فرسي وأخذت رمحي. ثم ركبت  فسقط مني سوطي. فقلت لأصحابي، وكانوا محرمين: ناولوني السوط. فقالوا: والله ! لا نعينك عليه بشيء. فنزلت فتناولته. ثم ركبت. فأدركت الحمار من خلفه وهو وراء أكمة. فطعنته برمحي فعقرته. فأتيت به أصحابي. فقال بعضهم: كلوه. وقال بعضهم  لا تاكلوه. وكان النبي صلى الله عليه وسلم أمامنا.  فحركت فرسي فأدركته. فقال " هو حلال. فكلوه ".

 

2843- Bize Kuteybe b. Said de tahdis etti, bize Süfyan, Salih b. Keysan'dan tahdis etti (H.) Bize İbn Ebu Ömer -ki lafız ona aittir- de tahdis etti, bize Süfyan tahdis etti. Bize Salih b. Keysan tahdis edip dedi ki: Ben Ebu Katade'nin azatlısı Ebu Muhammed'i şöyle derken dinledim: Ebu Katede'yi şöyle derken dinledim: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte (sefere) çıktık. el-Kahe denilen yere vardığımızda kimimiz ihramlı idik kimimiz ihramlı değildik. Bir de baktım ki arkadaşlarım bir şeye bakın ip duruyorlar, onu görmeye çalışıyorlar. Ben de baktığımda onun bir yaban eşeği olduğunu gördüm. Derhal atımı eğerleyip mızrağımı aldım arkasından bineğime bindim. Kamçım yere düştü. Arkadaşlarıma -ki onlar ihramlı idiler- kamçıyı bana uzatın dedim. Onlar: Allah'a yemin olsun ki onu avlaman için sana hiç bir şekilde yardımcı olmayız dediler. Bunun üzerine ben de inip onu aldım sonra bineğime bindim. Eşeğe bir tepeciğin arkasında iken arkasından yetiştim. Ona mızrağımı saplayıp yaraladım sonra alıp arkadaşlarıma götürdüm. Birileri: Onu yiyin, birileri onu yemeyin dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önümüzdeydi. Bende atımı koşturarak ona yetiştim. Allah Resulü "O helaldir, onu yiyebilirsiniz" buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 1823, 2914, 5491, 5492; Ebu Davud, 1852; Tirmizi, 847, Nesai, 2815

 

AÇIKLAMA:          "Ebu Katade'yi şöyle derken dinledim ... Nihayet el-Kahe'ye geldik. .. " el-Kaha bütün kitaplarda bilinen doğru şekli ha harfinin şeddesiz ve fethalı okunuşudur. Her kesimden ilim adamının dediği de budur. Kadi İyaz dedi ki: Herkes bu kelimeyi böylece kaydetmiştir. Ama bazıları bunu Buhari'de fe harfi ile "el-Fahe" şeklinde rivayet etmişlerse de bu bir yanılmadır. Doğrusu kaf ile olduğudur. Burası es-Sükya denilen yerden bir mil kadar Medine'den de üç merhale kadar uzaklıkta bir vadidir.

 

es-Sükya ise Mekke ile Medine arasında el-Fur'a bağlı büyükçe bir kasabadır. Ebva ile Veddan da aynı şekilde Fur'a ait kasabalardandır.

 

(2846'da gelecek olan) Te'hin (Ti'hin söyleyişi de vardır) Sukya'dan üç mil uzaklıkta bir pınardır. Kadi İyaz dedi ki: Te harfi kesreli ve fethalı olarak da söylenir. Ama bizim çoğunluktan naklettiğimiz rivayet kesreli (Ti'hin) söyleyişidir. el-Bekri de Mu'cem'inde böylece kaydetmiştir. Bana Ebu Zer elHerevI'den şöyle dediği ulaşmıştır: Ben Arapların bunu Tuahin diye te harfi ötreli, ayn fethalı, he kesreli olarak söylediklerini işittim. Ancak bu zayıf bir söyleyiştir.

 

(2846'da gelecek olan) "Gayka" ise Mekke ile Medine arasında Gifar oğulları diyarında bir yerin adıdır. Kadi İyaz dedi ki: Burasının Salebe oğullarına ait bir su kuyusu olduğu söylenir.

 

"Kimimiz ihramlıydık, kimimiz ihramb değildik." Burada Ebu Katade ile başkalarının Medine mikatını aşıp geçmiş oldukları halde nasıl ihramsız oldukları sorulabilir. Halbuki hacc ya da umre yapmak isteyen bir kimsenin mikatı ihramsız aşıp geçmesinin caiz olmadığı kesinleşmiş bir hükümdür. Kadi İyaz buna cevap olarak şunları. söyler: Denildiğine göre mikatlar o vakit henüz tayin edilmemişti. Yine denildiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ebu Katade ile arkadaşlarını sahil taraflarında düşmanların üzerine keşif yapmak üzere göndermişti. Nitekim Müslim bunu diğer rivayette böylece zikretmiş bulunmaktadır. Bir diğer açıklamaya göre Ebu Katade Medine'den Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıkmamıştı. Aksine bundan sonra Medineliler Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellemı'e onu bazı Arapların Medine'ye baskın yapmak istediklerini bildirmek üzere göndermişlerdi.

 

Yine bir başka açıklamaya göre Ebu Katade onlarla birlikte çıkmış ama ne hacc ne de umre niyeti yapmamıştı. Kadi İyaz dedi ki: Ama bu uzak bir ihtimaldir. Allah en iyi bilendir.

"Elimden kamçım düştü. Arkadaşlarıma -ki onlar ihramlı idiler- ... onu yiyeöilirsiniz buyurdu." Hadis ihramb olan kimseye av hayvanını öldürmek hususunda işarette bulunmak ve yardım etmenin haram olduğuna açıkça dela!et ettiği gibi ağı göstermek ve her bir yolla yardımcı olmanın hükmü de budur. İhramlı kimsenin avcıya yardım etmesinin haram olması ancak o yardım olmaksızın avlanmasının mümkün olmaması haline münhasırdır şeklindeki görüşü hususunda Ebu Hanife'ye karşı cumhurun lehine bir delildir.

 

"Kimileri bunu yeyin dedi, bazıları bunu yemeyin, dedi. Sonra Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) b helaldir, onu yiyebilirsiniz' buyurdu." Bunda da fer'i meselelerde ictihadın ve hükümleri hakkında da ihtilafın caiz olduğuna delil vardır. Allah en iyi bilendir.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellemı'in: "O helaldir, onu yiyebilirsiniz" buyruğu ihramlı olmayan bir kimsenin avlanması halinde eğer ihramlı kişi ona yardım etmemiş, işaret etmemiş ve av hayvanını da göstermemiş ise ihramlının onu yemesinin helal olduğu da açıktır. Bunun Şafii'nin ve çoğunluğun kanaati olduğu az önce geçmiş idi.

 

"Bir de baktım ki arkadaşlarım bir şeyi görmeye çalışıyorlar." Diğer rivayette (2846) "bazıları bana gülüyordu. Baktığımda ansızın bir yabani eşek gördüm." Bizim diyarımızdaki nüshaların tamamında "ileyye: bana" lafzı bu şekilde şeddelidir. Kadi İyaz dedi ki: Bu bir hatadır ve bir tashiftir. Çünkü Müslim'den rivayet nakledenlerden birisinde bu ortaya çıkmıştır. Doğrusu ise "yadhaku ba' duhum ila ba' d: kimisi kimisine gülüyordu" şeklindedir. Burada "ba' d: kimisine" lafzını düşmüş olmaktadır. Halbuki doğrusu ise diğer rivayetlerde meşhur olduğu gibi bunun bulunmasıdır. Çünkü onlar ona gülecek olurlarsa onlar tarafından yapılmış bir işaret olurdu. Halbuki asla kendisine bir işarette bulunmayacaklarını söylemiş idiler.

 

Derim ki: Bu rivayetin reddedilmesine imkan yoktur. Çünkü diğer rivayette bu sahih olarak gelmiştir ve bu iki rivayetten herhangi birisinde ava bir delalet ve bir işaretin bulunması sözkonusu değildi. Çünkü sadece gülmek bir işaret olamaz. İlim adamlarının dediklerine göre onlar ancak avlanmak onlara yasak kılındığından ötürü avlanmaya güçleri olmamakla birlikte avın ortaya çıkmasına hayret ederek gülmüşlerdi. Allah en iyi bilendir.

 

"Bir yaban eşeği olduğunu gördüm." Rivayetlerin bir çoğunda bu şekilde "himaru vahş: bir yaban eşeği" şeklindedir. (Biraz sonra gelecek olan) Ebu Kamil el-Cahderi'nin rivayetinde (2847) "derken yaban eşekleri gördüler. Ebu Katade ona hamle yaptı ve onlardan bir dişi eşeği yaraladı, etinden yediler" denilmektedir. İşte bu rivayet, rivayetlerin çoğunda geçen "yaban eşeği"nden kastın dişi olduğunu açıklamaktadır. Dişi yaban eşeği ise el-Cahderi'nin rivayetinde geçen "etan" anlamındadır. Mecazi olarak ona (erkek eşek demek olan) himar denilmiştir.

 

 

 

57 - (1196) وحدثنا يحيى بن يحيى. قال: قرأت على مالك. ح وحدثنا قتيبة عن مالك فيما قرئ عليه، عن أبي النضر، عن نافع مولى أبي قتادة، عن أبي قتادة رضي الله عنه ؛ أنه كان مع رسول الله صلى الله عليه وسلم حتى إذا كان ببعض طريق مكة تخلف مع أصحاب له محرمين. وهو غير محرم. فرأى حمارا وحشيا. فاستوى على فرسه. فسأل أصحابه أن يناولوه سوطه. فأبوا عليه. فسألهم رمحه. فأبوا عليه. فأخذه. ثم شد على الحمار فقتله. فأكل منه بعض أصحاب النبي صلى الله عليه وسلم. وأبى بعضهم. فأدركوا رسول الله صلى الله عليه وسلم. فسألوه عن ذلك ؟ فقال "إنما هي طعمة أطعمكموها الله".

 

2844- Bize Yahya b. Yahya da tahdis edip dedi ki: Malik'e okudum. (H.) Bize Kuteybe de Malik'den kendisine Ebu'n-Nadr'dan diye okunanlar arasında (bir rivayet olmak üzere) tahdis etti. O Ebu Katade'nin azadlısı Nafi'den, o Ebu Katade (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte idik. Nihayet Mekke yolunun bir yerinde ihramlı bir kaç arkadaşı ile birlikte geri kaldı. Kendisi ise ihramlı değildi. Bir yaban eşeği görünce derhal atına bindi, arkadaşlarından kamçısını kendisine vermelerini istediyse de onlar istediğini yerine getirmeyi kabul etmediler. Mızrağını vermelerini istedi yine kabul etmediler. Bu sefer kendisi aldı, sonra da eşeğe bir hamle yapıp onu öldürdü. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabından bazıları ondan yedi ise de bazıları yemeyi kabul etmedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e yetiştiklerinde ona Bunun hükmünü sordular. Allah Resulü: "O ancak aziz ve celil Allah'ın size sevk ettiği bir yemekti" buyurdu.

 

 

58 - (1196) وحدثنا قتيبة عن مالك، عن زيد بن أسلم، عن عطاء بن يسار، عن أبي قتادة رضي الله عنه. في حمار الوحش مثل حديث أبي النضر. غير أن في حديث زيد بن أسلم: أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال:  "هل معكم من لحمه شيء ؟".

 

2845- Bize Kuteybe de Malik'den tahdis etti, o Zeyd b. Eslem'den, o Ata b. Yesar'dan o Ebu Katade (r.a.)'dan yaban eşeği hakkında Ebu'n-Nadr'ın hadisi ile aynı şekilde rivayet etti. Ancak Zeyd b. Eslem'in hadisi rivayetinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Beraberinizde etinden bir şey kaldı mı?" diye sormuştur.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 2570, 2914, 5407, 5491; Tirmizi, 848

 

AÇIKLAMA:          Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Beraberinizde etinden bir şey kaldı mı?" sorusu diğer rivayette (2850 de geleceği üzere) "yanınızda ondan bir şey var mı" şeklindedir. Onlar: Yanımızda ayağı, (bacağı) kalmış dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu alıp yedi. Allah Resulü'nün onu alıp yemesi mübahlığı hususunda gönüllerini hoş etmek, bundan önce aralarındaki anlaşmazlık sebebi ile ortaya çıkmış olan şüphe ve tereddüdü gidermekte işi en ileri dereceye götürmek içindir.

 

 

 

59 - (1196) وحدثنا صالح بن مسمار السلمي. حدثنا معاذ بن هشام. حدثني أبي عن يحيى بن أبي كثير. حدثني عبدالله بن أبي قتادة. قال:

 إنطلق أبي مع رسول الله صلى الله عليه وسلم عام الحديبية. فأحرم أصحابه ولم يحرم. وحدث رسول الله صلى الله عليه وسلم ؛ أن عدوا بغيقة. فانطلق رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: فبينما أنا مع أصحابه. يضحك بعضهم إلى بعض. إذا نظرت فإذا أنا بحمار وحش. فحملت عليه. فطعنته فأثبته. فاستعنتهم فأبوا أن يعينوني. فأكلنا من لحمه. وخشينا أن نقتطع. فانطلقت أطلب رسول الله صلى الله عليه وسلم أرفع فرسي (أرفع فرسي) شأوا وأسير شأوا. فلقيت رجلا من بني غفار في جوف الليل. فقلت: أين لقيت رسول الله صلى الله عليه وسلم ؟ قال: تركته بتعهن. وهو قائل السقيا. فلحقته. فقلت: يا رسول الله ! إن أصحابك يقرؤون عليك السلام ورحمة الله. وإنهم قد خشوا أن يقتطعوا دونك. انتظرهم. فانتظرهم. فقلت: يا رسول الله إني أصدت ومعي منه فاضلة فقال النبي صلى الله عليه وسلم للقوم "كلوا" وهم محرمون.

 

2846- Bunu bize Salih b. Mismar es-Sülemı de tahdis etti, bize Muaz b. Hişam tahdis etti, bana babam Yahya b. Ebu Kesir'den tahdis etti, bana Abdullah b. Ebu Katade tahdis edip dedi ki: Babam Hudeybiye senesinde beni de alıp Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'le birlikte yola çıktı. Arkadaşları ihrama girdikleri halde kendisi ihrama girmedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ise Gayka denilen yerde bir düşman olduğu bildirildi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yola koyuldu, Ben de onun arkadaşları ile birlikte iken biri diğerine gülüyordu. Ansızın baktım, bir yabani eşek görüverdim. Ona bir hamle yaptım. Sonra ona mızrağımı sapladım ve onu çökerttim. Onlardan yardım istedim bana yardım etmeyi kabul etmediler. Biz de etinden yedik. Ama (düşman tarafından) önümüzün kesileceğinden de korktuk. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in arkasından onu bulmak için yola koyuldum. Bazen atımı hızlıca koşturuyor, bazen de mutedil yürütüyordum. Gece ortasında Gıfar oğullarından bir adam ile karşılaştım. Ona: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile nerede karşılaştın? dedim. O: Ben onu Te'hin'de bıraktım ama es-Sukya denilen yerde mola verecekti dedi. Ben de ona yetiştim. Ey Allah'ın Resulü! Ashabın sana Allah'ın selam ve rahmetini gönderdiler. Onlar senden uzakta iken (düşmanları tarafından) yollarının kesilmesinden korktular. Onları bekleyiver dedi. O da onları bekledi. Sonra: Ey Allah'ın Resulü! Ben avlandım, beraberimde de ondan geriye kalmış bir şeyler var dedim. Bunun üzerine Allah'ın Nebi'si yanımdakilere -ihramh oldukları halde- "yeyin" buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 1281, 1822,4149; Müslim, 2849; Nesai, 2824, 2825; İbn Mace, 3093

 

AÇIKLAMA:          "Atımı bazen hızlıca koşturuyor bazen yavaş yürütüyordum." Bu an latımdaki "eş-şe'v: serbest bırakmak ve en ileri derece" demektir. Yani bir süre onu hızlıca koşturuyor bir süre de yavaşlatıyordum.

 

"Ona Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile nerede karşılaştın? dedim ... " Gayka, Sukya ve Te'hin lafızlarının zaptı ve açıklamaları daha önce geçti.

 

"Kail: mola veren, dinlenen" iki şekilde rivayet edilmiştir. Bunların daha sahih ve meşhur olanları kaf harfinden sonra elif, hemze ve lam olup (öğle vakitlerinde dinlenmek maksadıyla biraz uyumak anlamındaki) "kaylule"den gelen bir lafız olduğudur. Anlamı ise, ben onları Te'hin'de bıraktım ve es-Sukya denilen yerde de mola verip dinlenmeyi kararlaştırmıştı. Bu durumda kail; seyakfl yani mola veren, mola verecek, dinlenecek" anlamında demektir.

 

Müslim Şerhinde Kadi İyaz, Matali' sahibi ve cumhur Bunun dışında bir anlamı zikretmemektedir. İkinci şekil ise (kail lafzının) "kabil" şeklindeki rivayetidir. Bu da oldukça zayıf ve gariptir. Hatta tashif gibi görünüyor. Sahih olsa dahi o taktirde Te'hin, es-Sukya karşısında bir yerdir demek olur.

 

"Ey Allah'ın Resulü! Ashabın sana Allah'ın selamı ve rahmetini bildiriyorlar dedim." Bu ifadeden hazır olmayana selam göndermenin müstehab olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Kendisine selam gönderilenin gönderenden daha faziletli olup olmaması arasında fark yoktur. Çünkü kendisinden daha faziletli olana selam gönderebildiğine göre kendisinden daha az faziletli olana göndermesi öncelikle sözkonusudur. Mezhep alimlerimiz der ki: Selamı taşıyan elçinin tebliğ etmesi (ilgilisine bildirmesi) icab eder.

 

Kendisine selam gönderilenin de kendisine selam tebliğ edilir edilmez derhal cevabını verip selamı alması gerekir.

 

"Ey Allah'ın Resulü! Ben av avladım ... " Bazı nüshalarda (avladım anlamındaki fiil) esadtu şeklinde sad harfi fethalı ve şeddesizdir. "Ondan" lafzındaki zamir ise avladım fiilinin delalet ettiği hazfedilmiş bulunan "sayd: av" lafzına aittir. Bu (assadtu şeklinde) sad harfi şeddeli olarak da söylenir. Bazı nüshalarda ise "sidtu" bazılarında ise "istadtu" şeklindedir. Hepsi sahihtir.

 

 

 

60 - (1196) حدثني أبو كامل الجحدري. حدثنا أبو عوانة عن عثمان بن عبدالله بن موهب، عن عبدالله بن أبي قتادة، عن أبيه رضي الله عنه. قال:

 خرج رسول الله صلى الله عليه وسلم حاجا. وخرجنا معه. قال: فصرف من أصحابه فيهم أبو قتادة. فقال "خذوا ساحل البحر حتى تلقوني" قال: فأخذوا ساحل البحر. فلما انصرفوا قبل رسول الله صلى الله عله وسلم، أحرموا كلهم. إلا أبا قتادة. فإنه لم يحرم. فبينما هم يسيرون إذ رأوا حمر وحش. فحمل عليها أبو قتادة. فعقر منها أتانا. فنزلوا فأكلوا من لحمها. قال فقالوا: أكلنا لحما ونحن محرمون. قال: فحملوا ما بقي من لحم الأتان. فلما أتوا رسول الله صلى الله عليه وسلم قالوا: يا رسول الله ! إنا كنا أحرمنا. وكان أبو قتادة لم يحرم فرأينا حمر وحش. فحمل عليها أبو قتادة. فعقر منها أتانا.  فنزلنا فأكلنا من لحمها. فقلنا: نأكل لحم صيد ونحن محرمون ! فحملنا ما بقي من لحمها. فقال " هل منكم أحد أمره أو أشار إليه بشيء ؟" قال قالوا: لا. قال" فكلوا ما بقي من لحمها.

 

2847- Bana Ebu Kamil el-Cahderi de tahdis etti, bize Ebu Avane, Osman b. Abdullah b. Mevheb'den tahdis etti. O Abdullah b. Katade'den o babası (r.a.)'tan şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) haccetmek üzere çıktı. Biz de onunla birlikte çıktık. Aralarında Ebu Katade'nin de bulunduğu ashabından bir kısmını gönderip "Siz benimle karşılaşlncaya kadar deniz sahilinden gidin" buyurdu. Onlar da deniz sahilinden yola koyuldular. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e doğru gitmek üzere yöneldiklerinde hepsi -Ebu Katade müstesna- ihrama girdiler. O ihrama girmedi.

Onlar yolda giderlerken ansızın yaban eşekleriyle karşılaştılar Ebu Katade onlara bir hamle yaptı. Aralarından bir dişi eşeği vurdu. Hepsi bineklerinden inip etinden yediler. Sonrada: Biz ihramlı olduğumuz halde av eti yedik, dediler. Sonra da eşeğin etinden kalanları beraberlerinde götürdüler.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e vardıklarında: Ey Allah'ın Resulü biz ihrama girmiştik. Ebu Katade ise ihrama girmemişti. Yaban eşekleri gördük. Ebu Katade onlara bir hamle yaptı ve aralarından bir dişi eşeği vurdu. Bizde inip onun etinden yedik. Sonra da: Biz ihramlı olduğumuz halde avetini nasıl yeriz, dedik. Etinden geri kalanmı da beraberimizde getirdik, dediler.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizden herhangi biriniz ona (avlanması için) emir verdi yahut ona herhangi bir şekilde işarette bulundu mu?" buyurdu. Ashab, hayır deyince Allah Resulü: "Etinden geri kalanı da yiyebilirsiniz" buyurdu.

 

Diğer tahric: Buhari, 1824; Nesai, 2826

 

 

61 - (1196) وحدثناه محمد بن المثنى. حدثنا محمد بن جعفر. حدثنا شعبة. ح وحدثني القاسم بن زكرياء. حدثنا عبيدالله عن شيبان. جميعا عن عثمان بن عبدالله بن موهب، بهذا الإسناد. في رواية شيبان. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم:

 "أمنكم أحد أمره أن يحمل عليها أو أشار إليها ؟". وفي رواية شعبة قال " أشرتم أو أعنتم أو أصدتم ؟". قال شعبة: لا أدري قال" أعنتم"  أو " أصدتم".

 

2848- Bunu bize Muhammed b. el-Müsenna da tahdis etti, bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be tahdis etti (H.) Bana el-Kasım b. Zekeriya da tahdis etti, bize Ubeydullah b. Şeyban tahdis etti. Hepsi Osman b.Abdullah b. Mevheb'den bu isnad ile hadisi rivayet etti.

Şeyban'ın rivayetine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizden biriniz ona o hayvanlara hamle yapmasını emretti yahut onlara işaret etti mi?" buyurdu.

Şu'be'nin rivayetine göre: "İşaret ettiniz mi? yardım ettiniz mi? yoksa avlanmasını emrettiniz mi ?" buyurdu

 

Şu'be: Ben, "yardım ettiniz mi?" yoksa "avlanmasını emrettiniz mi?" dediğini bilmiyorum, dedi.

 

 

AÇIKLAMA:          Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "İşaret ettiniz mi? yardım ettiniz mi? yahut avlanmasını emrettiniz mi?" Burada son kelime (esadtum) sad harfi şeddeli ve şeddesiz olarak (assadtum şeklinde) rivayet edilmiştir. Hatta "sidtum" diye de rivayet edilmiştir. Kadi İyaz dedi ki: Biz bu kelimeyi hemzeli olarak "esadtum" sad harfini şeddesiz olarak rivayet ettik. Bu da avlanmasını emrettiniz mi? demektir. Yahut onu avlayacak bir kimse buldunuz mu? anlamındadır. Bunu av hayvanını yerinden ürkütüp kaldırdınız mı? anlamına geldiği de söylenir. (Kadi İyaz) dedi ki: Bu rivayet bu kelimeyi "sidtum" yahut sad harfi şeddeli olarak "essadtum" diye rivayet edenlerin rivayetinden daha uygundur. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onların avlanmadığını ancak başkalarının avladığı hakkında soru sorduklarını biliyordu. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

62 - (1196) حدثنا عبدالله بن عبدالرحمن الدارمي. أخبرنا يحيى بن حسان. حدثنا معاوية (وهو ابن سلام) أخبرني يحيى. أخبرني عبدالله بن أبي قتادة ؛ أن أباه رضي الله عنه أخبره ؛ أنه غزا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم غزوة الحديبية. قال:

 فأهلوا بعمرة، غيري. قال: فاصطدت حمار وحش. فأطعمت أصحابي وهم محرمون. ثم أتيت رسول الله صلى الله عليه وسلم فأنبأته أن عندنا من لحمه فاضلة. فقال "كلوه" وهو محرمون.

 

2849- Bize Abdullah b. Abdurrahman ed-Darimi de tahdis etti... Abdullah b. Ebu Katade'den rivayete göre babası (r.anh) kendisine şunu haber vermiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte Hudeybiye gazvesine çıkmıştı. Benden başkaları umre yapmak üzere ihrama girdiler. Ben bir yaban eşe ği avladım. Arkadaşlarıma ihramlı oldukları halde ondan yedirdim. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gidip ona onun etinden yanımızda artmış bir miktar olduğunu da bildirdim. Allah Resulü: -onlar ihramlı oldukları halde- "onu yiyebilirsiniz" buyurdu.

 

 

63 - (1196) حدثنا أحمد بن عبدة الضبي. حدثنا فضيل بن سليمان النميري. حدثنا أبو حازم عن عبدالله بن أبي قتادة، عن أبيه رضي الله عنه ؛ أنهم خرجوا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم وهم محرمون. وأبو قتادة محل. وساق الحديث. وفيه: فقال "هل معكم منه شيء ؟" قالوا: معنا رجله. قال: فأخذها رسول الله صلى الله عليه وسلم فأكلها.

 

2850- Bize Ahmed b. Abde ed-Dabi de tahdis etti... Abdullah b. Ebu Katade babası (r.anh)'tan rivayet ettiğine göre: İhramlı oldukları halde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıktılar. Ebu Katade ise ihramlı değildi sonra hadisin geri kalan kısmını zikretti. Hadisi rivayetinde şunlar da vardır: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yanınızda ondan birşey varmı?" diye sormuş. Ashap: Yanımızda onun bacağı var demişlerdi. (Ebu Katade) ded ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu alıp yedi.

 

Diğer tahric: Buhari, 2570, 2854, 5406, 5407; Nesai, 4356

 

 

64 - (1196) وحدثناه أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا أبو الأحوص. ح وحدثنا قتيبة وإسحاق عن جرير. كلاهما عن عبدالعزيز بن رفيع، عن عبدالله بن أبي قتادة. قال: كان أبو قتادة في نفر محرمين. وأبو قتادة محل. واقتص الحديث. وفيه:

 قال"هل أشار إليه إنسان منكم أو أمره بشيء ؟" قالوا: لا. يا رسول الله ! قال "فكلوا".

 

2851- Bunu bize Ebu Bekr b, Ebu Şeybe de tahdis etti, bize Ebul Ahvas tahdis etti (H.) Bize Kuteybe ve İshak da Cerir'den tahdis etti. (Ebul Ahvas'la ikisi Abdülaziz b. Nüheyb'den.) O Abdullah b. Ebu Katade'den şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Katade kendisi ihramlı olmadığı halde ihramlı bir grup kişi ile birlikte idi. Sonra hadisin geri kalan kısmını anlattı.

Rivayetinde şunlar da vardır: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizden bir kimse ona işaret etti yahut ona bir şeyemretti mi?" buyurdu, Ashap: Hayır, Ey Allah'ın Resulü deyince. Allah Resulü: "Onu yiyebilirsiniz" buyurdu.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

65 - (1197) حدثني زهير بن حرب. حدثنا يحيى بن سعيد عن ابن جريج. أخبرني محمد بن المنكدر عن معاذ بن عبدالرحمن بن عثمان التيمي، عن أبيه. قال:

 كنا مع طلحة بن عبيدالله ونحن حرم. فأهدي له طير. وطلحة راقد. فمنا من أكل. ومنا من تورع. فلما استيقظ طلحة وفق من أكله. وقال: أكلناه مع رسول الله صلى الله عليه وسلم.

 

2852- Bana Züheyr b .. Harb tahdis etti... Muaz b. Abdurrahman b. Osman et-Teymı babasından şöyle dediğini rivayet etti: Bizler Talha b. Ubeydullah ile birlikte idik, ihrama girmiştik. Ona bir kuş hediye edildi. Talha uyuyordu, kimimiz yedi kimimiz yemekten çekindi. Talha uyanınca ondan yiyenlerin yemesini muvafık buldu ve: Biz Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte onu yemiştik, dedi.

 

Diğer tahric: Nesai, 2816

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

9- İHRAMLI OLANIN DA OLMAYANIN DA HAREM BÖLGESİ İÇİNDE VE DIŞINDA ÖLDÜRMESİ MENDUB OLAN HAYVANLAR BABI