SAHİH-İ MÜSLİM

HAC

 

(3) باب التلبية وصفتها ووقتها

3- TELBİYE GETİRMEK TELBİYENİN NİTELİKLERİ VE VAKTİ

 

 

 Telbiye (Lebbeyk ... Demek)              Kadi İyaz dedi ki: el-Mazeri dedi ki Telbiye (Lebbeyk lafzı) çokluk ve mübalağalı anlatmak için tesniyedir. Bu da ardı arkasına icabet (çağrım kabul edip gelmek) ve itaatine bağlılık anlamındadır. Tesniye yapılması gerçek manada bir tesniye (ikil kip) olmayıp tekit içindir. Tıpkı Yüce Allah'ın: "Hayır onun iki eli apaçıktır" (Maide, 64) buyruğunda olduğu gibidir. Yani burada ki "el" nimet diye tevil edilecek olursa onun nimetleri (ikildir) demek olur. Halbuki yüce Allah'ın nimetleri sayılamayacak kadar çoktur.

 

Yunus b. Habib el-Basri dedi ki: Lebbeyk tekili de tesniyesi de olmayan bir isimdir. Onun sonundaki elifin (lebba'daki elifi kastediyor) yeye dönüşmesi sonundaki zamire (lebbeyk'in sonundaki kaf zamirine) bitişmesinden dolayıdır.

 

Sibeveyh'in kanaatine göre ise bu bir tesniye kipidir. Buna delil de açığa çıkmasını sağlayan bir ekin gelmesi halinde ye'ye kalb edilmesidir. İnsanların çoğunluğu ise Sibeveyh'in kabul ettiği kanaati benimsemektedir.

 

İbnü'l-Enbari dedi ki: Arapların "lebbeyk" lafzını tesniye yapmaları tıpkı "hananeyk" lafzını tesniye yapmalarına benzemektedir. Bu da ardı arkasına şefkat ve merhamet göstermek anlamındadır. Lebbeyk'in aslı lebbeytüke olduğundan ardı arkasına üç tane be harfini ağır bulduklarından ötürü üçüncü be'yi ye'ye değiştirmişlerdir. Nitekim zandan asıl olan "tezannantu" olmakla birlikte tezanneytu demeleri de böyledir.

 

Dil bilginleri "lebbeyk"in anlamı ve iştikakı (türeyişi) hakkında ihtilaf etmişlerdir. Bunun ben sana yöneliyorum maksadım sensin anlamında Arapların: "dari telubbi darek evim senin evinin karşısındadır" sözlerinden alınmış olduğu söylendiği gibi Bunun "muhabbetim, sevgim senindir" anlamında olduğu da söylenmiştir. Bu da Arapların çocuğuna şefkatli, merhametli olan bir annenin durumunu anlatmak için kullandıkları: "imraetun lebbetun" tabirlerinden alınmıştır.

 

İhlasım senindir anlamında olduğu da söylenmiştir. Bu da bir kimse katıksız ihlasla seviyorsa kullandıkları "hibbun lebbabun" tabirlerinden alınmıştır. İşte yiyecek bir şeyin lubbu ve lübabı (özü) buradan gelmektedir. Bunun; ben sürekli olarak sana itaat eder ve senin davetini kabul ederim anlamın'da olduğu da söylenmiştir. Buna göre bu, Arapların: Bir yerde kalıp ikamet etme halini anlatmak üzere lebbe racüli bil mekani ve elebbe: Adam bir yerde ikamet etti, kalmayı sürdürdü tabirlerinden alınmış olur.

 

İbnü'l-Enbari dedi ki: el-Halil de bu görüşü kabul etmiştir. Kadi İyaz dedi ki: Denildiğine göre bu çağrıyı kabul etmek yüce Allah'ın İbrahim (a.s.)'a: "İnsanlar arasında haccı ilan et" (Hacc, 27) buyruğundaki emrine icabet etmektir.

 

İbrahim el-Harbi de lebbeyk'in anlamı ile ilgili sana yakın olarak sana itaat ederek diye açıklamıştır. Çünkü ilbab yakın olmak demektir. Ebu Nasr ise: Ben senin huzurunda telbiye getiren kimseyim. Yani ben sana zillet ve itaatle boyun eğiyorum, demektir, demiştir. Kadi İyaz'ın açıklamaları burada sona ermektedir.

 

 

19 - (1184) حدثنا يحيى بن يحيى التميمى. قال: قرأت على مالك عن نافع، عن عبدالله بن عمر رضي الله عنهما ؛ أن تلبية رسول الله صلى الله عليه وسلم:

 "لبيك اللهم ! لبيك. لبيك لا شريك لك لبيك. إن الحمد والنعمة لك والملك لا شريك لك". قال: وكان عبدالله بن عمر رضي الله عنهما يزيد فيها: لبيك لبيك. وسعديك. والخير بيديك. لبيك والرغباء إليك والعمل.

 

2803- Bize Yahya b. Yahya et-Temimı tahdis edip dedi ki: Malik'e, Nafi'den rivayetini okudum. O Abdullah b. Ömer (r.anhuma)'dan rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in telbiyesi: "Lebbeyk Allahumme lebbeyk. Lebbeyke la şerike leke lebbeyk. İnnel hamde ve ni'mete leke ve'l-mülk Id şerike lek: Allah'ım, ardı arkasına senin çağrım itaatle kabul ediyorum. Ardı arkasına senin çağrım kabul ediyorum, senin hiçbir ortağın yoktur. çağrını kabul ediyorum, şüphesiz hamd de, nimet de, mülk de yalnız senindir. Senin hiçbir ortağın yoktur" idi.

 

(Nafi') dedi ki: Abdullah b. Ömer (r.a.) bu telbiyeye şunu da ekliyordu: Lebbeyke lebbeyke ve sa'deyk ve'l-hayru bi yedeyk, lebbeyke ve'r-rağbau ileyke ve'l-amel: Tekrar ve tekrar tekrar ve tekrar senin çağrına uyuyor, emrine itaat ediyorum. Tekrar tekrar Sana itaat edebilmek, Senin yardımın iledir. Hayır yalnız Senin elindedir. Tekrar tekrar Senin çağrına uyuyorum. Dileklerimiz Sanadır, amellerimiz Senin içindir, ibarelerini de ekliyordu.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 1549; Ebu Davud, 1812; Nesai, 2748

 

AÇIKLAMA:          "çağrına ve emrine tekrar tekrar uyuyor, itaat ediyorum. Muhakkak hamd ve nimet..." Buradaki "inne'l-hamde: muhakkak hamd" deki "inne" lafzı hemzesi fethalı olarak "enne" diye de rivayet edilmekte olup bunlar hadis ehli ile lügat bilginlerinin kabul ettikleri meşhur iki şekildir. Cumhur ise kesreli okuyuş (inne) daha güzeldir demektedir.

 

Hattabı: Fethalı (enne) okuyuşu genel bir rivayettir. Sa'leb de: Tercih edilen kesreli okuyuştur. Mana itibari ile fethalı okuyuştan daha güzeldir. Çünkü kesreli okuyuşun anlamı hamd ve nimet her durumda sana aittir demek olur, fethalı okuyuşun anlamı ise bu sebebten ötürü sana lebbeyk diyorum demek olur.

 

"Nimet de yalnız Senindir." Nimet lafzında meşhur olan okuyuş "ve'nni' mete" şeklinde nasb okuyuşudur. Kadi İyaz dedi ki: Mübteda olarak merfu okunması da (ve'n-n'imetu şeklinde) caizdir. Bu durumda haber hazfedilmiş olur. İbnü'l-Enbari dedi ki: Arzu edilirse "innelinin haberi: "şüphesiz hamd yalnız Senindir, nimet de Senin için müstekardır" takdirinde hazfedilmiş de kabul edilebilir.

 

"Ve sa'deyk: itaat Senin yardımın iledir." Kadi İyaz dedi ki: Bunun i'rabı ve tesniyesi az önce lebbeyk ile ilgili açıklamalarda geçtiği gibidir. Bu da ardı arkasına Sana itaat etmek için yardım anlamındadır.

 

"Hayır da yalnız Senin elindedir" Yani hayrın tamamı yüce Allah'ın elinde ve O'nun lütfu iledir.

 

"Dileklerimiz Senden, amellerimiz Senin içindir" Kadi İyaz dedi ki: elMazerl dedi ki: "rağba (dilekler, rağbetler)" re harfi fethalı ve med ile rivayet edildiği gibi re harfi ötreli ve kasr ile (ru'ba) şeklinde de rivayet edilmektedir. el-ula ile el-alya, en-nu' ma ile en-na' ma gibidir.

 

Kadi İyaz dedi ki: Ebu Ali de yine bu söyleyişte kasır ile birlikte fethalı okuyuşu (er-rağba şeklinde) de rivayet etmiştir. Sekra gibi. Burada Bunun anlamı istekler ve dilekler hayır yalnız kendisinin elinde olanadır. O, ise yapılan ameller ile kast edilen, ibadeti hak edendir.

 

 

 

20 - (1184) حدثنا محمد بن عباد. حدثنا حاتم (يعني ابن إسماعيل) عن موسى بن عقبة، عن سالم بن عبدالله بن عمر، ونافع مولى عبدالله، وحمزة بن عبدالله، عن عبدالله بن عمر رضي الله عنهما ؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم كان، إذا استوت به راحلته قائمة عند مسجد ذي الحليفة، أهل فقال:

 "لبيك اللهم ! لبيك. لبيك لا شريك لك لبيك. إن الحمد والنعمة لك والملك لا شريك لك". قالوا: وكان عبدالله بن عمر رضي الله عنهما يقول: هذه تلبية رسول الله صلى الله عليه وسلم. قال نافع: كان عبدالله رضي الله عنهما يزيد مع هذا: لبيك لبيك. وسعديك. والخير بيديك لبيك. والرغباء إليك والعمل.

(إذا استوت به راحلته قائمة) أي رفعته مستويا على ظهرها، حال قيامها].

 

2804- Bize Muhammed b. Abbad tahdis etti, bize Hatim -yani b. İsmail- Musa b. Ukbe'den tahdis etti, o Salim b. Abdullah b. Ömer, Abdullah'ın azadlısı Nafi' ve Hamza b. Abdullah'dan onlar Abdullah b. Ömer (r.anhuma)'dan rivayet ettiklerine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Zulhuleyfe mescidi yakınında devesi ayağa kalkıp doğrulunca telbiye getirerek: "Lebbeyk allahumme lebbeyk, lebbeyke la şerike leke lebbeyk. İnne'lhamde, ve'n-ni'mete, leke ve'l-mülk, la şerike lek: Allah'ım, Senin çağrını ardı arkasına itaatle kabul ediyorum. Ardı arkasına Senin çağrını kabul ediyorum. Senin hiçbir ortağın yoktur. çağrını kabul ediyorum. Şüphesiz hamd de, nimet de, mülk de yalnız Senindir. Senin hiçbir ortağın yoktur" derdi.

 

(Hadisi Abdullah b. Ömer (r.anhuma)'dan rivayet edenler) dediler ki: Abdullah b. Ömer (r.a.) işte bu Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in getirdiği telbiyedir, derdi.

 

Nafi' dedi ki: Abdullah (r.anh) bu telbiye ile birlikte: Lebbeyke lebbeyke ve sa'deyke ve'l-hayru biyedeyke, lebbeyke ve rağbau ve ileyke ve amelu: Tekrar ve tekrar, tekrar tekrar Senin çağrına uyuyor, emrine itaat ediyorum. Tekrar tekrar Sana itaat edebilmek Senin yardımın iledir. Hayır yalnız Senin elindedir. Tekrar tekrar Senin çağrına uyuyorum, dileklerimiz Sanadır, amellerimiz Senin içindir" ibarelerini de eklerdi.

 

Diğer tahric: Buhari, 1541; Müslim, 2808, 2809; EbuDavud, 1771; Tirmizi, 818; Nesai, 2756

 

 

(1184) وحدثني محمد بن المثنى: حدثنا يحيى (يعني ابن سعيد) عن عبيدالله. أخبرني نافع عن ابن عمر رضي الله عنهما. قال: تلقفت التلبية من في رسول الله صلى الله عليه وسلم. فذكر بمثل حديثهم.

 

2805- Bize Muhammed b. el-Müsenna da tahdis etti, bize Yahya -yani b. Said-o Ubeydullah'dan tahdis etti, bana Nafi', İbn Ömer (r.anhuma)'dan şöyle dediğini haber verdi: Ben telbiyeyi bizzat Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ağzından kaptım dedi ve öncekilerin hadisinin aynısını rivayet etti.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          (2804) "ihrama girip telbiye getirdi ve: Lebbeyk Allahumme lebbeyk. .. dedi." ilim adamları der ki: İhlal (tercümede ihrama girmek) ihrama girerken yüksek sesle telbiye getirmek demektir. Sözlükteki asıl anlamı sesi yükseltmek demektir. Doğan çocuk için kullanılan "istehelle" ise ağladı, feryad etti anlamındadır. Yüce Allah'ın: "Ve ma uhille bihi ligayriilah: Allah'tan başkasının adı anılarak kesilenler" (Bakara, 173) buyruğunda da bu anlamdadır. Bu da hayvan kesilirken yüksek sesle Allah'tan başkasının adını anmak demektir. Hilale bu ismin veriliş sebebi ise onu gördüklerinde seslerini yükseltiyor olmaları idi.

 

"İbn Ömer'den ... ağzından kaptım" buradaki "telakkaftu" fiili hızlıca aldım, kaptım anlamındadır. Kadi İyaz dedi ki: Bu aynı zamanda nun harfi ile telakkantu diye de rivayet edilmiştir. Onun dediğine göre birincisi cumhurun rivayetidir. (Ondan öğrendim, onun telkini ile öğrendim demektir). Ayrıca bu ye harfi ile telakkaytu: telakki ettim, aldım, diye de rivayet edilmiştir. Hepsinin anlamı birbirine yakındır.

 

 

 

21 - (1184) وحدثني حرملة بن يحيى. أخبرنا ابن وهب. أخبرني يونس عن ابن شهاب. قال: فإن سالم بن عبدالله بن عمر. أخبرني عن أبيه رضي الله عنه، قال: سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يهل ملبدا يقول:

 "لبيك اللهم ! لبيك. لبيك لا شريك لك لبيك. إن الحمد والنعمة لك. والملك لا شريك لك". لا يزيد على هؤلاء الكلمات. وإن عبدالله بن عمر رضي الله عنهما كان يقول: كان رسول الله صلى الله عليه وسلم يركع بذي الحليفة ركعتين. ثم إذا استوت به الناقة قائمة عند مسجد الحليفة، أهل بهؤلاء الكلمات. وكان عبدالله بن عمر رضي الله عنهما يقول: كان عمر بن الخطاب رضي الله عنه يهل بإهلال رسول الله صلى الله عليه وسلم من هؤلاء الكلمات. ويقول: لبيك اللهم ! لبيك. لبيك وسعديك. والخير في يديك لبيك والرغباء إليك والعمل.

 

2806- Bana Harmele b. Yahya da tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Yunus, İbn Şihab'dan şöyle dediğini haber verdi: Salim b. Abdullah b. Ömer bana babası (r.anh)'dan şöyle dediğini haber verdi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellemı'i saçlarını zamklayıp taramış olarak yüksek sesle şöyle ce telbiye getirdiğini işittim: "Lebbeyk Allahumme lebbeyk, lebbeyke la şerike leke lebbeyk, inne'l-hamde, venni'mete, leke ve'l-mülk, la şerike lek: Allah'ım senin çağrım ardı arkasına itaatle kabul ediyorum. Ardı arkasına seninçağrını kabul ediyorum. Senin hiçbir ortağın yoktur. Şüphesiz ham d de nimet de mülk de yalnız Senindir. Senin hiçbir ortağın yoktur" buyurur ve bu sözlerden fazlasını söylemezdi.

 

Abdullah b. Ömer (r.a.) da şöyle derdi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Zulhuleyfe de iki rekat kılar ve Zulhuleyfe Mescidi'nin yanında devesi ayağa kalkıp doğrulunca bu sözleri yüksek sesle söyleyerek telbiye getirirdi.

 

Abdullah b. Ömer (r.a.) ayrıca şöyle derdi: Ömer b. elHattab (r.anh) da Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ihrama girerken yüksek sesle telbiye getirdiği bu kelimeleri söyleyerek telbiye getirir ve: "Lebbeyk Allahumme lebbeyk, lebbeyke ve sa'deyk ve'l-hayru fi yedeyk lebbeyke ve'r-rağbau ileyke ve'l-amel: Tekrar tekrar senin çağrına uyuyor, emrine itaat ediyorum. Sana itaat edebilmek, Senin yardımın iledir. Hayır yalnız Senin elindedir. Tekrar tekrar Senin çağrına uyuyorum, dileklerimiz Sanadır, amellerimiz Senin iledir" diye telbiye getirirdi.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 1540, 5915 -uzunca-; Ebu Davud, 1747; Nesai, 2682, 2746; İbn Mace, 3047

 

AÇIKLAMA:          "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i saçlarını zamklayıp yapıştırmış olarak yüksek sesle telbiye getirirken dinledim." Bu ifadelerde ihrama girmeden önce saçları zamklayıp taramanın müstehab olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Şafii ve mezhep alimlerimiz bunu açıkça söylemiş bulunmaktadırlar. Ayrıca bu devesinin üzerinden düşerek öldüğü ve kıyamet gününde bu şekilde saçları zamklanıp taranmış olarak diriltileceğini bildiren hadise de uygundur.

 

İlim adamlarının dediklerine göre telbid: Saçları zamklayıp taramak: Zamk hatmi ya da buna benzer saçları bir araya toplayıp birbirine yapıştırmaya yarayan ve saçın birbirine girmesini, bitlenmesini önleyen benzeri şeylerle taramak demektir. İhramlı kimse için böylesi daha kolayolduğundan ötürü bunu yapmak da müstehabtır. 

 

 

 

22 - (1185) وحدثني عباس بن عبدالعظيم العنبري. حدثنا النضر بن محمد اليمامي. حدثنا عكرمة (يعني ابن عمار) حدثنا أبو زميل عن ابن عباس رضي الله عنهما. قال: كان المشركون يقولون: لبيك لا شريك لك. قال فيقول رسول الله صلى الله عليه وسلم:

 "ويلكم ! قد. قد" فيقولون: إلا شريكا هو لك. تملكه وما ملك. يقولون هذا وهم يطوفون بالبيت.

 

2807- Bize Abbas b. Abdülazim el-Anberi de tahdis etti... Bize Ebu Zumeyl, İbn Abbas (r.anhuma)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Müşrikler: Lebbeyke la şerike lek: Senin çağrım itaatle kabul ediyorum, Senin ortağın yoktur derlerdi.

(İbn Abbas) dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de: "Vay sizin halinize! Bu kadarı sizin için yeter! Bu kadarı sizin için yeter!" buyururdu. Ama onlar: Ancak Sana ait olan bir ortağın vardır ki Sen ona da, onun sahib olduğuna da maliksin derlerdi. Onlar bu sözlerini Beyt'i tavaf ederken söylerlerdi.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          "Müşrikler ... derlerdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): Vay sizin halinize! Bu kadarı yeter, bu kadarı yeter buyururdu ... Bu sözleri Beyt'i tavaf ederken söylüyorlardı." Hadiste Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Kad kad:

 

Bu kadarı size yeter, bu kadarı size yeter" buyruğu ile ilgili olarak Kadi İyaz şunları söylemektedir: Bu, dal harfi sakin olarak da rivayet edilmiştir, tenvinli kesre ile de (kadin kadin şeklinde) de rivayet edilmiştir. Bu da söylediğiniz bu sözler yeter, bu kadarı ile yetinin, daha fazlasını söylemeyin demektir.

 

Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ait buyruk burada sona ermektedir. Sonra ravi tekrar müşriklerin neler söylediklerini nakletmeye devam ederek onların:

"Ancak Sana ait olan bir ortağın vardır.." dediklerini zikretmektedir. Bunun da anlamı şudur: Onlar bu cümleyi söylüyorlar, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendilerine: Emrine itaat ettik, Senin hiçbir ortağın yoktur sözünü söyleyip orada bırakın, daha fazlasını söylemeyin" buyuruyordu. Allah en iyi bilendir.

 

 

Telbiye ile ilgili bazı hükümler

 

Telbiyenin hükmü müslümanların İcmaı ile meşru olduğudur. Sonra telbiyenin vacip olup olmadığı hususunda farklı görüşlere sahiptir, Şafii ve başkaları haccın sıhhati için farz da vacip de olmayıp sünnettir, bu sebeble hacc eden bir kimse telbiye getirmeyecek olursa haccı sahih olup ayrıca kurban kesmesi de gerekmez. Fakat fazileti de kaçırmış olur demektedirler.

 

Bazı mezhep alimlerimiz de telbiye vaciptir, fidye (kurban) ile telafi edilir.

Telbiyesiz de hacc sahihdir demişlerdir. Diğer bir kısım mezhep alimlerimiz ise: Telbiye ihramın sahih olması için bir şarttır demiştir. Buna göre ihram da, hacc da telbiyesiz sahih olmaz.

 

Fakat mezhebimizin sahih olan görüşü Şafii'den az önce kaydetliğimiz kanaattir. Malik dedi ki: Telbiye getirmek vacip değildir fakat hacc eden kimse telbiye getirmeyi terk edecek olursa bir kurban kesmesi gerekir, haccı da sahih olur.

 

Şafii ve Malik der ki: Hacc niyeti telaffuz etmeden de kalpten niyet etmekle gerçekleşmiş olur. Tıpkı orucun da yalnızca niyet etmekle başlaması gibi.

 

Ebu Hanife dedi ki: Hacc niyeti ona telbiyeyi ya da beraberinde kurbanlık götürmeyi eklemedikçe gerçekleşmez. Ebu Hanife yine der ki: Telbiye anlamını ihtiva eden tesbih (subhanallah demek), tehlil vesair zikirler de telbiyenin yerini tutar. Nitekim yine Ebu Hanife namazda tesbih (subhanallah demek) ve benzeri zikirler de iftitah tekbirinin yerini tutar demiştir. Allah en iyi bilendir.

 

Mezhep alimlerimiz dedi ki: Telbiye getirirken kişiye meşakkat vermeyecek kadar sesi yükseltmek müstehabtır. Kadın ise telbiye getirirken sesini yükseltmez. Çünkü sesinden dolayı fitneye düşülmesinden korkulur.

 

Gecenin başlaması, gündüzün başlaması, bir tepeye çıkmak, o tepeyi aşıp inmek, arkadaşların bir araya gelmeleri, oturmak, kalkmak, binmek, inmek gibi özellikle durumların değişmesi sırasında namazların akabinde ve bütün mescitlerde çokça telbiye getirmek müstehabtır. Daha sahih olan tavaf ile say halinde telbiye getirilmeyeceğidir. Çünkü tavaf ile sayyın özel bir takım zikirleri vardır. Telbiyenin her seferinde üç ve daha fazla tekrarlanıp arasını konuşarak kesmeksizin ardı arkasına yapılması müstehabtır. Birisi ona selam verecek olursa lafız ile selamı alır, Bununla birlikte bu halde iken ona selam vermek mekruhtur.

 

Telbiye getirecek olursa Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e salavat getirip yüce Allah'tan kendisi için, sevdikleri ve bütün müslümanlar için dilediği şeyleri ister. En faziletli istek ise Allah'ın rızasını ve cenneti istemek, cehennemden Allah'a sığınmaktır. Beğenip hoşuna gidecek bir şey görecek olursa:

 

Lebbeyk, innel ayşe, ayşul ahira: Emrine itaat ederek geldim, şüphesiz gerçek hayat ahiret hayatıdır der. Telbiye nahr (kurban bayramı birinci günü) akabe cemresini taşlamaya başlayıncaya yahut da cemreye taş atmadan önce yapacak olursa ifada tavafım yapıncaya, yahut da saçları tıraş etmekle bir nüsük (haccın yapılması gereken bir ibadeti) diyenlere göre tıraş olmaya başlayıncaya kadar telbiye getirmeyi sürdürmek müstehabtır. Sahih olan da budur. (Yani tıraş olmanın bir hacc ibadeti (nüsük) olduğudur.)

 

Umre için de telbiye getirmek, tavafa başlayıncaya kadar müstehabtır.

Erkek olsun, kadın olsun abdestsiz, cünüp ve ay hali olsun hiç fark olmaksızın ihramh olan herkese telbiye getirmek mutlak olarak müstehabtır. Çünkü ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Aişe (r.anha)'ya: "Tava! etmemen dışında hacıların yaptığı her bir işi yap" buyurmuştur.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

4- MEDİNELİLERE ZÜLHULEYFE MESCİDİNDEN İHRAMA GİRMELERİNİN EMREDİLMESİ BABI