SAHİH-İ MÜSLİM

HAC

 

(2) باب مواقيت الحجة والعمرة

2- HAC VE UMRE'NİN MİKATLARI BABI

 

11 - (1181) حدثنا يحيى بن يحيى وخلف بن هشام وأبو الربيع وقتيبة. جميعا عن حماد. قال يحيى: أخبرنا حماد بن زيد عن عمرو ابن دينار، عن طاوس، عن ابن عباس رضي الله عنهما. قال: وقت رسول الله صلى الله عليه وسلم لأهل المدينة، ذا الحليفة. ولأهل الشام، الجحفة. ولأهل نجد، قرن المنازل. ولأهل اليمن، يلملم. قال:

 "فهن لهن. ولمن أتى عليهن من غير أهلهن. ممن أراد الحج والعمرة. فمن كان دونهن فمن أهله. وكذا فكذلك. حتى أهل مكة يهلون منها".

 

2795- Bize Yahya b. Yahya, Halef b. Hişam, Ebu'r-Rabi' ve Kuteybe b. Said birlikte Hammad'dan tahdis etti. Yahya dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd, Amr b. Dinar' d?n haber verdi. O Tavus'tan, o İbn Abbas (r.anhuma)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medinelileri Zulhuleyfihi, Şam ahalisine el-Cühbeli, Necidlilere Karn el-Menazil'i, Yemenlilere Yelemlem'i mikat olarak tayin etti ve: "Bu yerler hem o yerlerin ahalisi içindir hem de onların ahalisinden olmayıp oralardan hac ve umre yapmak için geçenler içindirBunlardan daha yakın olanlar ise ehlinin bulunduğu yerde (ihrama girer). Bunlardan daha yakın olanlar da hep bu şekildedir. Hatta Mekkeliler Mekke'den ihrama girerler" buyurdu.

 

Diğer tahric: Buhari, 1526, 1529; Ebu Davud, 1738 -buna yakın-; Nesai, 2657

 

 

12 - (1181) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا يحيى بن آدم. حدثنا وهيب  حدثنا عبدالله بن طاوس عن أبيه، عن ابن عباس رضي الله عنهما ؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم وقت لأهل المدينة ذا الحليفة. ولأهل الشام، الجحفة. ولأهل نجد، قرن المنازل. ولأهل اليمن، يلملم. وقال" هن لهم. ولكل آ ت أتى عليهن من غيرهن. ممن أراد الحج والعمرة. ومن كان دون ذلك، فمن حيث أنشأ. حتى أهل مكة، من مكة".

 

2796- Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe tahdis etti. .. İbn Abbas (r.anhuma)'dan rivayete göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medinelilere Zulhuleyfe'yi, Şamlılara Cuhfe'yi, Necidlilere Karn el-Menazil'i, Yemenlilere Yelemlem'i mikat olarak tayin edip şöyle buyurdu: "Bu yerler onlar içindir ve onlardan başka yerlerden gelip de hacc ve umre yapmak isteyen ve buraların üzerinden yolu geçen herkes içindir. Bundan daha yakın olanlar ise başladıkları yerden ihrama girerler. Hatta Mekkeliler Mekke'den (ihrama girerler). "

 

Diğer tahric: Buhari, 1524, 1530, 1545; Nesai, 2653, 2656

 

 

13 - (1182) وحدثنا يحيى بن يحيى. قال: قرأت على مالك عن نافع، عن ابن عمر رضي الله عنهما ؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال:

 "يهل أهل المدينة من ذى الحليفة. وأهل الشام، من الجحفة. وأهل نجد، من قرن". قال عبدالله: وبلغني أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال : "ويهل أهل اليمن من يلملم".

 

2797- Bize Yahya b. Yahya da tahdis edip dedi ki: Malik'e Nafi'den rivayetini okudum, o İbn Ömer (r.anhuma)'dan rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Medineliler Zulhuleyfe'den, Necidliler Karn (el-Menazil)'den, Şamlılar ise Cuhfe'den ihrama girerler."

Abdullah dedi ki: Bana Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Yemenliler de Yelemlem'den ihrama girerler" buyruğu ulaşmıştır.

 

Diğer tahric: Buhari, 1525; Ebu Davud, 1737; Nesai, 2650; İbn Mace, 2914

 

 

17 - (1182) وحدثني زهير بن حرب وابن أبي عمر. قال ابن أبي عمر: حدثنا سفيان عن الزهري، عن سالم، عن أبيه رضي الله عنه ؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال:

 "يهل أهل المدينة من ذي الحليفة. ويهل أهل الشام من الجحفة. ويهل أهل نجد من قرن". قال ابن عمر رضي الله عنهما: وذكر لي (ولم أسمع) أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: "ويهل أهل اليمن من يلملم".

 

2798- Bana Züheyr b. Harb ve İbn Ebu Ömer tahdis etti. İbn Ebu Ömer dedi ki: Bize Süfyan, ez-Zühri'den tahdis etti, o Salim'den, o babası (r.anh)'dan rivayet ettiğine göre: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Medineliler Zulhuleyfe'den ihrama girer. Şamlılar Cuhfe'den ihrama girer. Necidliler Karn (el-Menazil)'den ihrama girer."

 

İbn Ömer (r.anhuma) dedi ki: Bana zikrolunduğuna göre -ki bizzat kendim duymadım- Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ayrıca: "Yemenliler de Yelemlem'den ihrama girer" buyurmuştur.

 

 

14 - (1182) وحدثني حرملة بن يحيى. أخبرنا ابن وهب. أخبرني يونس عن ابن شهاب، عن سالم بن عبدالله بن عمر بن الخطاب رضي الله عنه، عن أبيه. قال: سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول:

 "مهل أهل المدينة ذو الحليفة. ومهل أهل الشام مهيعة، وهي الجحفة. ومهل أهل نجد قرن". قال عبدالله بن عمر رضي الله عنهما: وزعموا أن رسول الله صلى الله عليه وسلم (ولم أسمع ذلك منه) قال "ومهل أهل اليمن يلملم".

 

2799- Bana Harmele b. Yahya da tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Yunus, İbn Şihab'dan haber verdi, o Salih b. Abdullah b. Ömer b. el-Hattab (r.anh)'dan o babasından şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken dinledim: "Medinelilerin ihrama girecekleri yer Zulhuleyfe, Şamlıların ihrama girecekleri yer Mehyea -ki o el-Cuhfe'nin kendisidir- Necidlilerin ihram yeri ise Karn (el-Menazil)' dir. "

Abdullah b. Ömer (r.anhuma) dedi ki: Ayrıca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Yemenlilerin ihrama giriş yeri ise Yelemlem'dir" buyurduğunu söylemiş iseler de ben bunu bizzat ondan dinlemedim.

 

 

15 - (1182) حدثنا يحيى بن يحيى ويحيى بن أيوب وقتيبة بن سعيد وعلي بن حجر (قال يحيى: أخبرنا. وقال الآخرون: حدثنا إسماعيل بن جعفر) عن عبدالله بن دينار ؛ أنه سمع ابن عمر رضي الله عنهما قال: أمر رسول الله صلى الله عليه وسلم أهل المدينة أن يهلوا من ذي الحليفة. وأهل الشام، من الجحفة. وأهل نجد، من قرن.

وقال عبدالله بن عمر رضي الله عنهما: وأخبرت أنه قال : "ويهل أهل اليمن من يلملم".

 

2800- Bana Yahya b. Yahya, Yahya b. Eyyub, Kuteybe b. Said ve Ali b. Hucr tahdis etti. Yahya dedi ki: Bize İsmail b. Cafer, Abdullah b. DInar'dan haber verdi, diğer ikisi ise bize tahdis etti dedi. (Abdullah) İbn Ömer (r.anhuma)'yı şöyle derken dinlemiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medinelilere Zulhuleyfe'den, Şam ahalisine Cuhfe'den, Necidlilere de Karn (el-Menazil)'den ihrama girmelerini emir buyurdu.

Abdullah b. Ömer (r.anhuma) da dedi ki: Ayrıca onun: "Yemenliler de Yelemlem'den ihrama girer" buyurduğu da bana haber verilmiştir.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

16 - (1183) حدثنا إسحاق بن إبراهيم. أخبرنا روح بن عبادة. حدثنا ابن جريج. أخبرني أبو الزبير ؛ أنه سمع جابر بن عبدالله رضي الله عنهما يسأل عن المهل ؟ فقال: سمعت (ثم انتهى فقال: أراه يعني) النبي صلى الله عليه وسلم.

 

2801- Bize İshak b. İbrahim tahdis etti, bize Ravh b. Ubade haber verdi, bize İbn Cüreyc tahdis etti, bana Ebu Zubeyr'in haber verdiğine göre o Cabir b. Abdullah (r.anhuma)'ya ihrama giren kişiye dair soru sorulunca o: Dinledim deyip sonra da duraklayarak: - Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i kast ederek- zannederim o (buyurdu), dedi.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

18 - (1183) وحدثني محمد بن حاتم وعبد بن حميد. كلاهما عن محمد بن بكر. قال عبد: أخبرنا محمد. أخبرنا ابن جريج. أخبرني أبو الزبير ؛ أنه سمع جابر بن عبدالله رضي الله عنهما يسأل عن المهل ؟ فقال: سمعت (أحسبه رفع إلى النبي صلى الله عليه وسلم) فقال:

 "مهل أهل المدينة من ذي الحليفة. والطريق الآخر الجحفة. ومهل أهل العراق من ذات عرق. ومهل أهل نجد من قرن. ومهل أهل اليمن من يلملم".

 

2802- Bana Muhammed b. Hatim ve Abd b. Humeyd de tahdis etti. İkisi Muhammed b. Bekr'den rivayet etti. Abd dedi ki: Bize Muhammed haber verdi, bize İbn Cüreyc haber verip dedi ki: Bana Ebu'z-Zübeyr'in haber verdiğine göre o Cabir b. Abdullah (r.anhuma)'ya ihrama girilecek yere dair soru sorulurken (cevabını) dinlemişti. (Ebu Zubeyr) dinledim deyip zannederim Cabir hadisi Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e nisbet ederek merfu olarak rivayet etti- ve dedi ki: "Medineliler Zulhuleyfe'den ihrama girerler, diğer yol ise el-Cuhfe (üzerinden) dir. Iraklılar ise Zdtu Irk'dan ihrama girerler. Necidliler Karn'dan ihrama girerler. Yemenliler de Yelemlem'den ihrama girerler. "

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          Müslim bu babta üç hadis zikretmiş olup bunların en mükemmel olanı İbn Abbas'ın rivayet ettiği hadistir. Çünkü rivayet ettiği bu hadis açıkça Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den naklen dört mikat yerini ifade etmiş bulunuyor. Bundan dolayı Müslim bu hadisi babın başında zikretmiş oldu. (2795-2796 numaralı hadisler)

 

Sonra İbn Ömer'in rivayet ettiği hadisi zikretmektedir. (2797-2800 numaralı hadisler) Çünkü İbn Ömer Yemenlilerin mikatını bellememiş, bunu belağ yolu ile rivayet etmiştir.

 

Bundan sonra da Cabir (r.a.)'ın rivayet ettiği hadisi (2801-2802) kaydetmektedir. Çünkü Ebu'z-Zübeyr: (2802) zannederim, Cabir bu hadisi merfu olarak rivayet etmiştir, demektedir. Ama bu hadisin merfu olarak sabit olmasını gerektirmez.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medinelilere Zulhuleyfe'yi mikat olarak tespit etmiştir. Mekke'den en uzak mikat yeri burasıdır. Burası ile Mekke arasında yaklaşık on ya da dokuz merhalelik bir mesafe vardır. Medine'ye de burası yaklaşık altı millik bir mesafedir.

 

Şam halkı için Cuhfe'yi mikat olarak tayin etmiştir. Burası hem Şamlılar hem Mısır halkı için mikattır. Buraya bu adın veriliş sebebinin selin bir zamanlarda burada ne varsa önüne katıp götürmüş olmasıdır. Buraya aynı zamanda Mehyea da denilir. Müslim'in bazı rivayetlerinde zikredildiği gibi.

 

Kadı lyaz, bazılarından he harfinin kesreli okunacağını (Mehia) nakletmiş ise de doğrusu ve meşhur olan sakin (Mehyea) okunacağıdır. Burası Medine yolu üzerinde Mekke'den yaklaşık üç merhalelik bir mesafededir.

 

Yemen halkının mikat yeri ise Yelemlem'dir. Buraya ye harfi yerine hemze getirilerek Elemlem de denilir. Her ikisi de meşhur iki söyleyiştir. Tihame dağlarından bir dağ olup Mekke'den iki merhalelik mesafededir.

 

Necidliler için de Karn el-Menazil'i mikat yeri olarak tesbıt etmiştir. Karn lafzının kaf harfi fethalı re harfi de sakin söyleneceğinde hadis, lügat, tarih, (özel) isimler alanında mütehassıs alimler ve daha başka bütün ilim adamları arasında herhangi bir görüş ayrılığı yoktur. Fakat Cevheri, Sihah'ında bu hususta iki fahiş hataya düşmüştür. Evvela re harfinin fethalı okunacağını (Karan el-Menazil) diye söylemiş diğer taraftan da Uveys el-Karani (r.anh)'ın buraya mensub olduğunu iddia etmiştir. Doğrusu ise re harfinin sakin olmasıdır. Uveys ise Benu Karn diye bilinen bir kabileye mensubtur. Bu kabile de Muradlılara mensub bir kol olup ona nisbet el-Muradi diye yapılır. Karn el-Men azil de Mekke'den yaklaşık iki merhale kadar uzaklıktadır. İlim adamlarının dediklerine göre Mekke'ye en yakın mikat yeri burasıdır.

 

Zatu Irk ise kesreli ayn harfi ile (ırk) ile söylenir. Bu da Iraklıların mikatıdır.

 

İlim adamları burasının Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in tayini ile mi yoksa Ömer b. el-Hattab (r.anh)'ın içtihadı ile mi onların mikatı olduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bu mesele hakkında Şafii mezhebi alimlerinin de iki görüşü bulunmaktadır. Bunların daha sahih olanı -ki bu aynı zamanda Şafii (r.anh)'ın el-Umm'daki açık ifadesidir- Ömer (r.anh)'ın tayini mikat olmuştur. Ayrıca bu husus Buhari'nin Sahih'inde gayet açıktır. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in burayı onlara mikat tayin etmiş olduğunun delili ise Cabir (r.anh)'ın hadisidir. Ama onun merfu olduğunu açıkça söylememiş olduğundan dolayı sabit değildir. Darakutni'nin, bu zayıf bir hadistir. Çünkü Irak Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zamanında fethedilmemişti şeklindeki sözlerine gelince; hadisin zayıf olduğunu söylemesi doğrudur. Delili ise az önce zikrettiğim husustur ama bu hadisin zayıf olduğuna Irak'ın henüz fethedilmemiş olduğunu delil göstermiş olması bir tutarsızlıktır. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in orasının fethedileceğini bilmesi dolayısı ile onunla ilgili haber vermesi imkansız görülemez. Bu da Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellemı'in mucizelerinden olur ve gelecekteki gaybi hadiselerden haber vermek olur. Nitekim Şam ahalisi için de bütün sahih hadislerde Cuhfe'yi mikat olarak tayin etmiş bulunmaktadır. Bilindiği üzere Şam da o gün fethedilmiş değildi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den Şam'ın, Yemen'in ve Irak'ın fethedileceğini ve Şamlıların Medine'ye gelip onları oralara hicret etmeye teşvik edeceklerini halbuki eğer bilmiş olsalar Medine'nin kendileri için hayırlı olacağını haber verdiği gibi yerin doğularının ve batılarının bir araya getirilip kendisine gösterildiğini ve "ümmetimin mülkü bana gösterilen yerlere kadar ulaşacak, onlar kıratın sözkonusu edildiği bir yer olan Mısır' ı fethedeceklerini İsa (aleyhisselam)'ın da Dımeşk'ın doğu tarafında el-Menaretü'l-Beyda denilen yere ineceğini haber vermiştir.

 

Bütün bu hadisler sahihlerde yer aldığı gibi yine sahihde bu kabilden zik. redilmesi uzun sürecek daha başka hadisler de vardır. Allah en iyi bilendir.

 

İlim adamları bu mikat yerlerinin meşru olduğunu icma ile kabul etmişlerdir. Ayrıca Malik, Ebu Hanife, Şafii, Ahmed ve cumhur, bunlara riayet etmek vaciptir. Eğer buraları terk edip buraları geçtikten sonra ihrama girecek olursa günahkar olur ama bir kurban fidye gerekir. Haccı da sahihtir demişlerdir. Ata ve Nehai ise, ona hiçbir şey düşmez demişlerdir. Said b. Cübeyr ise, haccı sahih olmaz demiştir.

 

Mfkatların faydasına gelince; hacc ya da umre yapmak isteyen bir kimsenin ihramsız olarak buraları aşıp geçmesi haram olur ve kurban kesmesi -az önce belirttiğimiz gibi- gerekir. Mezhep alimlerimiz der ki: Eğer hacc ibadetlerine başlamadan önce tekrar mikat yerine geri dönecek olursa kurban kesme yükümlülüğü kalkar. Burada sözü edilen rüsük (hacc ibadetinden) neyin kastedildiği hususunda ise geniş bir görüş ayrılığı vardır.

 

Hacc ve umre yapmak istemeyen kimsenin ise mezhebimizdeki sahih görüşe göre Mekke'ye girmek için ihrama girmek yükümlülüğü yoktur. İster oduncu, ot toplayıcısı, avcı ve buna benzer ihtiyaçları sürekli tekrarlanıp durduğu için girmiş olsun, isterse de ticaret, ziyaret ve buna benzer pek sık tekrarlanmayan bir sebeb dolayısı ile girmiş olsun fark etmez. Şafii'nin zayıf bir görüşüne göre Hacc Kitabının baş taraflarında açıklamış olduğumuz şart ile tekrarlanan bir ihtiyacı sebebi ile Mekke'ye ya da Mekke'nin dışında Harem bölgesine girecek olursa hacc ya da umre yapmak üzere ihrama girmesi icab eder. Ama Harem bölgesine girmek istemeyip aksine Haremden berideki bir ihtiyacı olduğu için mikata uğrayıp geçen bir kimse mikatı geçtikten sonra ihrama girmeyi arzu edecek olursa bu isteğinin ortaya çıktığı yerden itibaren ihrama girer. Eğer bu yeri ihramsız olarak geçtikten sonra ihrama girerse günahkar olur ve kurban kesmesi gerekir. Eğer ihrama girme arzusunun doğduğu yerde ihrama girecek olursa bu onun için yeterlidir, kurban kesmesi gerekmez. Mikata dönmek mükellefiyeti de yoktur. Bizim ve cumhurun mezhebi budur. Ahmed ve İshak ise: Mikata dönmesi lazımdır demişlerdir.

 

(2795) "Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medinelilere Zulhuleyfe'yi...

 

Necidlilere de Karn'ı mikat olarak tayin etti." Nüshaların bir çoğunda "Karn" kelimesi nun'dan sonra elif'siz olarak (yani "karnen" şeklinde değil) yazılmış, bazılarında ise elif ile ("karnen" şeklinde) yazılmıştır ki daha güzeli budur. Çünkü orası bir yer adıdır, bir dağın adıdır. Bu sebeble munsarıf olması gerekmektedir. Elif'siz kaydedilen yerde de tenvinli olarak okunur.

 

Elif'i yazmayışIarının sebebi ise, bazı muhaddislerin adet edindiği üzere "Enes'ten dinledim (semi'tu Enesen) derken" sonuna elif getirmeksizin yalnızca "Enes" yazıp onu tenvin ile okumları gibi yazmalarıdır. Uzak bir ihtimal olarak da, "Karn"ın tenvinsiz ama mansub olarak okunması sözkonusudur. O taktirde hu isimle bölgeyi kastetmiş olur. Böylelikle de munsarıf olmaz.

 

"Buraları hem bunlar içindir hem de buraların ahalisinden başka buralardan yolu geçecek olanlar içindir." Kadi İyaz dedi ki: Rivayet iki Sahih'de de başka kaynaklarda da ravilerin çOğunluğunda "buralar onlar içindir" anlamını veren lafız "fehunne lehunne" şeklinde gelmiş bulunmaktadır. Ama Buhari ve Müslim'in ravilerinin bir kısmı bunu "fehunne lehum: buraları ora ahalisi içindir" diye kaydetmişlerdir. Nitekim Ebu Davud ve başkaları da bunu böylece rivayet ettikleri gibi Müslim de bu hadisi İbn Ebu Şeybe'nin rivayeti olarak (2796) böylece kaydetmiştir. Doğru şekil de budur. Çünkü bu, bu yerlerin ahalisine ait bir zamirdir. (Dolayısı ile lehunne değillehum doğru kullanımdır). (Kadi İyaz) devamla dedi ki: Meşhur olan rivayetin açıklaması da şöyledir.

 

Buradaki "lehunne" zamiri adı geçen yerlere ve bölgelere aittir. Buralar ise Medine, Şam, Yemen ve Necid' dir. Yani bu mikat yerleri bu bölgelere ait mikat yerleridir. Kasıt ise buranın ahalisidir. Bundan dolayı bu zarf hazfedilmiş, muzafun ileyh onun yerine geçirilmiştir.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) 'in: "Buranın ahalisi dışında olup buradan geçen kimseler içindir." Yani mesela Şamlı bir kimse (Mekke'ye) gidişinde Medinelilerin mikatından geçecek olursa o kimse Medinelilerin mikatından ihrama girmelidir. Şamlıların mikatı olan Cuhfe'ye kadar ihramını ertelemesi caiz değildir. Diğer mikatlar hakkında da durum böyledir. Bu hususta görüş ayrılığı yoktur.

 

"Buraları hem onlar için hem buranın ahalisinden olmayıp hacc ve umre. yapmak isteyip oralardan geçenler içindir" buyruğunda doğru olan mezhep lehine delalet bulunmaktadır. Şöyle ki hacc ve umre yapmak istemeyen bir kimse eğer mikattan yolu geçecek olursa Mekke'ye girmek için ihrama girmekle yükümlü değildir. Mesele az önce açık bir şekilde geçti.

 

Kimi ilim adamı da şöyle demiştir: Bunda haccın fevren değil de terahi üzere ifa edileceğine delalet vardır. Bu mesele de hacc kitabının baş taraflarında açık bir şekilde geçmiş bulunmaktadır.

 

Onlardan daha beride (Mekke'ye daha yakın) olanlar ise aile halkının bulunduğu yerde ihrama girer. Bu ibare de meskeni Mekke ile mikat arasında olan kimsenin mikat yerinin meskeni olup mikata gitmesinin gerekmediği ve ihramsız olarak da meskenini aşıp gitmesinin caiz olmadığı hususunda açık bir hüküm ifade eder. Hem bizim mezhebimizin hem bütün alimlerin -Mücahid dışında- görüşü budur. O: Bu kimsenin mikatı Mekke'nin kendisidir demiştir.

 

"Bunlardan daha beride olan ise aile halkının bulunduğu yerden ihrama girer. Bu hep böyledir hatta Mekkeliler Mekke'den ihrama girerler." İbare bütün nüshalarda bu şekildedir ve doğrudur. Manası da şudur: İşte bu böyledir. Meskeni mikattan sonra bulunan bu şekilde ihrama girer, aynı şekilde Mekkeliler de Mekke'den ihrama girerler.

 

ilim adamları bu hususların tamamı üzerinde icma etmişlerdir. Mekke de Mekke ahalisinden olan yahut da Mekke'ye gelip hacc için ihrama girmek isteyen bir kimsenin mikatı Mekke'nin kendisidir. Onun Mekke'yi terk etmesi ve ihram maksadı ile ister Harem bölgesi ister Haremin dışındaki hill bölgesi olsun oradan hacc için ihrama girmesi caiz değildir. Bizim mezhebimiz alimlerinin nezdinde sahih olan görüş budur. Bazı mezhep alimlerimiz de şöyle demiştir: Harem bölgesi içerisinden de tıpkı Mekke'den olduğu gibi ihrama girmesi caizdir. Çünkü Harem bölgesinin hükmü Mekke'nin hükmü ile aynıdır. Sahih olan ise bu hadis sebebi ile birincisidir. Mezhep alimlerimiz yine der ki: Mekke'nin her yerinden -şehrin dışına ve surlarının dışına çıkmayacak şekilde- ihrama girmesi caizdir. Daha faziletli olan hususunda ise iki görüş vardır. Bunların daha sahih olanına göre evinin kapısından ihrama girer. İkincisine göre ise Mescidi Haramda oluğun altında ihrama girer denilmektedir. Allah en iyi bilendir.

 

Bütün bu hususlar Mekke'linin hac için ihrama girmesi hakkındadır. Hadiste ancak hac için ihrama girmek ile alakalıdır. Mekke'lilerin umre maksadıyla ihrama girecekleri mikatları ise Haremin dışında kalan en yakın hill bölgesidir .. Çünkü ileride gelecek olan Aişe (r.anha) hadisinde Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona umre için Ten'im'e kadar Çıkıp oradan umre niyetiyle ihrama girmesini buyurmuştur. Ten'im ise Haremin dışında hillin bir kıyısıdır.

(2799) "Medine'lilerin ihrama girecekleri yer" ihrama girilecek yer anlamındaki "Muhel" lafzı mim harfi ötreli he harfi fethalı ve sondaki lam şeddelidir. İhlal yerleri (telbiye getirip ihrama girecekleri yerleri) demektir.

 

Abdullah b. Ömer dedi ki: "Söylediler" Bu kitabın baş taraflarında "zeame: söyledi" lafzının bazen kesin olarak, muhakkak olarak söylenen söz anlamında kullanılacağı belirtilmişti.

 

(2802) "Bana Ebu'z-Zübeyr'in haberverdiğine göre o Cabir b. Abdullah'a ihrama girilecek yere dair soru sorulurken dinlemiş ... " Burada ki sözlerin anlamı şudur: Ebu'z-Zübeyr dedi ki: Ben Cabir'i dinledim sonra bundan vazgeçmiş yani hadisi Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ref etmeyerek "zannederim hadisi ref etti demiştir." Bu da zannederim o yani Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dedi demektir. Bundan önceki rivayette: "Zannederim o hadisi Nebi'ye merfu olarak nisbet etti" dediği gibi. Ancak onun "zannederim hadisi merfu olarak rivayet etti" demesi dolayısıyla bu hadis merfu bir hadis olarak delil gösterilemez. Çünkü merfu olduğunu kesin bir ifadeyle söylememiştir.

 

Cabir'in rivayet ettiğihadiste: "Irak'lılar ise Zatu İrk'dan ihrama girerler." İbaresi Irak'lıların mikatının bu olduğu hususunda gayet açıktır. Ama az önce geçtiği gibi hadis merfu olarak sabit değildir. Zatu Irk'ın Irak'lıların ve Irak'lılar durumunda olanların mikatı olduğu hususunda icma bulunduğu az önce geçti. Şafii der ki: Eğer el-Akik denilen yerden ihrama girseler daha faziletli olur. el-Akik ise Zatu Irk'dan biraz daha uzaktadır. Şafii'nin bunu nüshap kabul etmesi bu husustaki bir rivayetten dolayıdır. Ayrıca Zatu Irkun önceleri orada olduğuda söylenmiş sonra yeri değiştirilip Mekke'ye yakınlaştırılmıştır. Allah en iyi bilendir. Şunu da bilelim ki haccın mekan olarak mikatı vardır. O da az önce bu hadislerde geçtiği gibidir. Birde zaman olarak mikatı (vakti) vardır ki bu Şevval, Zülkade ve Zülhicce'nin on günüdür. Bu zamanın dışında hac niyetiyle ihrama girmek caiz değildir. Şafii'nin mezhebi budur. Bu zamanın dışında hac için ihrama girecek olursa bu ihrama giriş için olmaz umre için olur. Umre maksadıyla ihrama girmek ise senenin her vaktinde caizdir ve her vaktinde umre yapılabilir. Senenin hiç bir vaktinde umre mekruh değildir. Ama umrenin bir şartı hac ediyor olmaması ve haccın herhangi bir fiilini yapmakta olmamasıdır. Bir senede tekrar tekrar umre yapmak mekruh değildir. Hatta bizce cumhura göre müstehabtır. Aynı yılda umrenin tekrar edilmesini İbn Sirin ve Malik mekruh görmüştür. Mikata varmadan Mekke'den daha uzak bir yerden hac için ihrama girmek caizdir. Bu yerin ahalisinin bulunduğu yerler olması ile başka yerler olması arasında bir fark yoktur. Ama hangisi daha faziletlidir? Şafii'nin bu husustaki iki görüşünden daha sahih olanına göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e uymak için mikattan ihrama girmek daha faziletlidir. Allah en iyi bilendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

3- TELBİYE GETİRMEK TELBİYENİN NİTELİKLERİ VE VAKTİ