SAHİH-İ MÜSLİM

ZEKAT

 

باب التحريض على قتل الخوارج

49 HARİCİLERİN ÖLDÜRÜLMESİNE TEŞVİK BABI

 

154 - (1066) حدثنا محمد بن عبدالله بن نمير وعبدالله بن سعيد الأشج. جميعا عن وكيع. قال الأشج: حدثنا وكيع. حدثنا الأعمش عن خيثمة، عن سويد بن غفلة. قال: قال علي:

 إذا حدثتكم عن رسول الله صلى الله عليه وسلم، فلأن أخرّ من السماء أحبّ إلي من أن أقول عليه ما لم يقل. وإذا حدثتكم فيما بيني وبينكم فإن الحرب خدعة. سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول" سيخرج في أخر الزمان قوم أحداث الأسنان، سفهاء الأحلام، يقولون من خير قول البرية. يقرأون القرآن لا يجاوز حناجرهم. يمرقون من الدين كما يمرق السهم من الرمية. فإذا لقيتموه فاقتلوهم. فإن في قتلهم أجرا، لمن قتلهم، عند الله يوم القيامة".

 

2459- Bize Muhammed b. Abdullah b. Numeyr ve Abdullah b. Said el-Eşeccc birlikte Veki'den tahdis etti. el-Eşeccc dedi ki: Bize Veki' tahdis etti, bize A'meş Hayseme'den tahdis etti. O Süveyd bin Gafele'den şöyle dediğini rivayet etti: Ali dedi ki: Ben size Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den diye hadis nakledecek olursam onun aleyhine söylemediğini söylemektense gökten aşağı doğru düşmeyi daha çok severim. Eğer sizlerle benimle sizin aranızda konuşacak olursam şunu bilin ki, savaş bir hiledir. Ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken dinledim: "Ahir zamanda yaşları küçük akılları basit bir topluluk çıkacak bunlar yaratılmışların söyledikleri en hayırlı sözlerle konuşacaklar. Kur'an'ı okuyacaklar ama hançerelerinden aşağıya inmeyecek, okun hedefini delip çıktığı gibi dinden öylece çıkacaklar. Onlarla karşılaştığınız zaman onları öldürünüz; çünkü onları öldürmekte, onları öldürenler için Allah nezdinde kıyamet gününde bir ecir vardır."

 

Diğer tahric: Buhari, 3611, 5057, 6930; Ebu Davud, 4767; Nesai, 4113

 

 

(1066) حدثنا إسحاق بن إبراهيم. أخبرنا عيسى بن يونس. ح وحدثنا محمد بن أبي بكر المقدّمي وأبو بكر بن أبي نافع. قالا: حدثنا عبدالرحمن بن مهدي. حدثنا سفيان. كلاهما عن الأعمش، بهذا الإسناد، مثله.

 

2460- Bize İshak b. İbrahim de tahdis etti, bize İsa b. Yunus haber verdi (H.) Bize Muhammed b. Ebu Bekr el-Mukaddemi ve Ebu Bekr b. Nafi'de tahdis edip dediler ki: Bize Abdurrahman b. Mehdi tahdis etti, bize Süfyan tahdis etti, her ikisi .A:meş'ten bu isnad ile aynısını rivayet etti.

 

 

(1066) حدثنا عثمان بن أبي شيبة. حدثنا جرير. ح وحدثني أبو بكر بن أبي شيبة وأبو كريب وزهير بن حرب. قالوا: حدثنا أبو معاوية. كلاهما عن الأعمش، بهذا الإسناد. وليس في حديثهما " يمرقون من الدين كما يمرق السهم من الرمية".

 

2461- Bize Osman b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Cerir tahdis etti (H.) Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe de Ebu Kureyb ve Züheyr b. Harb da tahdis edip dediler ki: Bize Ebu Muaviye tahdis etti. (Cerir ile) ikisi .A:meş'ten bu isnad ile aynısını rivayet etti. Ama ikisinin hadisi rivayetlerinde: "Okun hedefini delip çıktığı gibi dinden çıkarlar" ibaresi bulunmamaktadır.

 

 

AÇIKLAMA:          (2459) "Size benimle aranızda konuşacak olursa şüphesiz harb bir hiledir." Yani ben kendi içtihadımla kendi görüşümü ortaya koyarım. Kadi İyaz dedi ki: Buradan savaşta tevriye ve tariz (kinayeli) konuşmanın caiz olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Sanki o hadisi böyle yorumlamış gibidir.

 

"Hile (Hud'a)" Lafzının en fasih söyleyiş şekli ha harfi fethalı dal harfi sakin olarak "Had'a" şeklidir. Ha harfi ötreli de söylenir. Bununla birlikte hı harfi ötreli dal fethalı "hudea" de söylenir. Böylelikle bunlar meşhur üç söyleyiştir.

 

"Yaşları küçük akılları kıt" bu ifadeler yaşça küçük oldukları gibi akıllarının da yetişkin aklı olmadığı anlamındadır.

 

"Yaratılmışların en hayırlılarının sözleri gibi söz söylerler. " Bu nitelemenin zahiren anlamına örnek onların: Hüküm ancak Allah'ındır sözleri ile buna benzer yüce Allah'ın kitabına çağırmaları gibi sözleridir: Allah en iyi bilendir.

 

"Onlarla karşılaşacak olursanız onları öldürünüz; çünkü onları öldürmekte bir ecir vardır. " İşte bu Hariciler ve bağilerle savaşmanın vacip olduğunu açıkça ifade etmektedir. Bu aynı zamanda ilim adamlarının da icma ile kabul ettikleri bir görüştür.

 

Kadi İyaz dedi ki: İlim adamları Haricilerle onlara benzer bidat ehli ile bağiler ne zaman imama (İslam Devlet'inin meşhur yöneticisine) karşı çıkacak olup cemaatin görüşlerine muhalefet edip birliği bölüp parçalayacak olurlarsa onları uyarıp korkutmak, onların ileri sürecek mazeretleri bırakılmadıktan sonra onlarla savaşmak kap eder. Çünkü yüce Allah: "Haksızlık yapan kesim ile Allah'ın emrine dönünceye kadar savaşınız" (Hucurat, 9) buyurmaktadır. Fakat onların yaralılarının işleri bitirilmez, kaçıp gidenlerinin arkasından gidilmez, esirleri öldürülmez, malları ganimet alınmaz. İtaatin dışına çıkmadıkça savaş hazırlıklarına da girişmedikleri sürece onlarla savaşılmaz, aksine onlara öğüt verilir, bid'atlerinden ve batıl kanaatlerinden vazgeçip tevbe etmeleri istenir. Bütün bu hükümler bid'atleri dolayısıyla kafir olmadıkları takdirde söz konusudur.

 

Eğer tekfir edilmelerini gerektiren bir bid'atleri varsa o taktirde onlar hakkında mürtedlerle ilgili hükümler uygulanır. Küfre gitmeyen bağiler ise müslümanlardan miras aldıkları gibi onların bıraktıkları miras da alınır. Savaş esnasında kanlarıhederdir. Aynı şekilde savaşırken telef olan mallarının hükmü de budur. Sahih kabul edilen görüşe göre onlar da aynı şekilde savaşırken adalet ehli olan kimselere ait olup telef ettikleri can ve malların tazminatını ödemezler. Savaş hali dışında telef ettikleri can ve malların ise tazminatını öderler. Onlara ait bineklerden ve silahlardan savaş halinde hem bize göre hem cumhura göre yararlanmak helal değildir. Ama Ebu Hanife Bunun caiz olduğunu söylemiştir. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

155 - (1066) وحدثنا محمد بن أبي بكر المقدمي. حدثنا ابن علية وحماد بن زيد. ح وحدثنا قتيبة بن سعيد. حدثنا حماد بن زيد  ح وحدثنا أبو بكر بن أبي شيبة وزهير بن حرب (واللفظ لهما) قالا: حدثنا إسماعيل بن علية عن أيوب، عن محمد، عن عبيدة، عن علي. قال:

 ذكر الخوارج فقال: فيهم رجل مخدج اليد، أو مودن اليد، أو مثدون اليد، لولا أن تبطروا لحدثتكم بما وعد الله الذين يقتلونهم، على لسان محمد صلى الله عليه وسلم. قال قلت: آنت سمعته من محمد صلى الله عليه وسلم ؟ قال: إي. ورب الكعبة ! إي. ورب الكعبة ! إي. ورب الكعبة!

 

2462- Bize Muhammed b. Ebu Bekr el-Mukaddemi de tahdis etti, bize İbn Uleyye ve Hammad b. Zeyd tahdis etti (H.) Bize Kuteybe b. Said de tahdis etti, bize Hammad b. Zeyd tahdis etti (H.) Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe ve Züheyr b. Harb -ki lafız ikisine aittir- tahdis edip dediler ki: Bize İsmail b. Uleyye, Eyyub'dan tahdis etti, o Muhammed'den, o Abtde'den, o Ali'den tahdis etti. Abtde dedi ki: (Ali) Haricileri söz konusu ederek dedi ki: Aralarında eli eksik yahut eli kısa yahut eli küçük bir adam vardır. Eğer şımarmayacak olsaydınız ben size Allah'ın onları öldürenlere Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in dili ile neler vaadettiğini sizlere anlatacaktım.

(Abide) dedi ki: Ben: Bunu bizzat sen mi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den dinledin dedim. O: Ka'be'nin Rabbi hakkı için evet, Ka'be'nin Rabbi hakkı için evet, Ka'be'nin Rabbi hakkı için evet dedi.

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 4762; İbn Mace, 167

 

 

(1066) حدثنا محمد بن المثنى. حدثنا ابن أبي عدي عن ابن عون، عن محمد عن عبيدة. قال: لا أحدثكم إلا ما سمعته منه. فذكر عن علي، نحو حديث أيوب، مرفوعا.

 

2463- Bize Muhammed b. el-Müsenna tahdis etti, bize İbn Ebu Adiyy İbn Avn'dan tahdis etti, o Muhammed'den, o Abide'den şöyle dediğini rivayet etti: Ben size ondan işittiklerimden başkasını tahdis etmiyorum. Böyle deyip Ali'den, Eyyub'un hadisine yakın ve merfu olarak hadisi zikretti.

 

 

AÇIKLAMA:          "Muhammed'den, o Abtde'den." Abtde ismi ayn harfi fethalı olup Abide es-Selmani' dir.

 

"Aralarında eli eksik yahut eli kısa yahut eli küçük bir adam vardır."

 

Hadisteki "muhdec" "eli eksik" demektir. "Mliden" aynı şekilde "eli eksik" anlamındadır. "Mesdun" da eli küçük ve eli meme gibi toplanıp büzüşmüş, anlamındadır.

 

 

 

156 - (1566) حدثنا عبد بن حميد. حدثنا عبدالرزاق بن همام. حدثنا عبدالملك بن أبي سليمان حدثنا سلمة بن كهيل. حدثني زيد بن وهب الجهني ؛

 أنه كان في الجيش الذين كانوا مع علي رضي الله عنه. الذين ساروا  إلى الخوارج. فقال علي رضي الله عنه: أيها الناس ! إني سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول " يخرج قوم من أمتي يقرأون القرآن. ليس قراءتكم إلى قرائتهم بشيء. ولا  صلاتكم إلى صلاتهم بشيء. ولا  صيامكم إلى صيامهم بشيء. يقرأون القرآن. يحسبون أنه لهم وهو عليهم. لا تجاوز صلاتهم تراقيهم. يمرقون من الإسلام كما يمرق السهم من الرمية". لو يعلم الجيش الذي يصيبونهم، ما قضي لهم على لسان نبيهم صلى الله عليه وسلم، لاتكلوا عن العمل. وآية ذلك أن فيهم رجلا له عضد، وليس له ذراع. على رأس عضده مثل حلمة الثدي. عليه شعرات بيض. فتذهبون إلى معاوية وأهل الشام وتتركون هؤلاء يخلفونكم في ذراريكم وأموالكم ! والله ! إني لأرجو أن يكونوا هؤلاء القوم. فإنهم قد سفكوا الدم الحرام. وأغاروا في سرح الناس. فسيروا على اسم الله. قال سلمة بن كهيل: فنزلني زيد بن وهب منزلا. حتى قال: مررنا على قنطرة. فلما التقينا وعلى الخوارج يومئذ عبدالله بن وهب الراسبي. فقال لهم: ألقوا الرماح. وسلوا سيوفكم من جفونها فإني أخاف أن يناشدوكم كما ناشدوكم يوم حروراء. فرجعوا فوحّشوا برماحهم. وسلوا السيوف. وشجرهم الناس برماحهم. قال: وقتل بعضهم على بعض. وما أصيب من الناس يومئذ إلا رجلان. فقال علي رضي الله عنه: التمسوا فيهم المخدج. فالتمسوه فلم يجدوه. فقام علي رضي الله عنه بنفسه حتى أتى ناسا قد قتل بعضهم على بعض. قال: أخّروهم. فوجدوه مما يلي الأرض. فكّبر. ثم قال: صدق الله. وبلّغ رسوله. قال: فقام إليه عبيدة السلماني. فقال: يا أمير المؤمنين ! ألله الذي لا إله إلا هو ! لسمعت هذا الحديث من رسول الله صلى الله عليه وسلم ؟ فقال: إي. والله الذي لا إله إلا هو ! حتى استحلفه ثلاثا. وهو يحلف له.

 

2464- Bize Abd b. Humeyd tahdis etti, bize Abdürrezzak b. Hemmam tahdis etti, bize Abdülmelik b. Ebi Süleyman tahdis etti, bize Seleme b. Kuheyl tahdis etti, bana Zeyd b. Vehb el-Cüheni'nin tahdis ettiğine göre o Ali (r.anh) ile birlikte olup Haricilerin üzerine giden askerler arasında idi. Ali (r.anh) dedi ki: Ey insanlar! Şüphesiz ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken dinledim: "Ümmetimden öyle bir toplulÜk çıkacak ki Kur'an-ı Kerim'i okuyacaklar ama sizin Kur'an okumanız onların kıraatine göre bir şey sayılmaz. Sizin namazınız onların namazına göre bir şey değildir. Sizin orucunuz onların orucuna göre bir şey değildir. Kur'an'ı okurlar, onun kendi lehlerine olduğunu sanırlar. Halbuki o, onların aleyhinedir. Namazları köprücük kemiklerini aşmaz. Okun hedefinden çıkıp gittiği gibi İslam'dan çıkarlar.''

 

Onlarla savaşacak ordu lehine nebilerinin dili ile neler hükmedilmiş olduğunu o ordu bilseydi mutlaka amel etmekten vazgeçerlerdi. Bunun alameti ise; bunların aralarında dirseği olmayıp pazusu olan bir adamın bulunmasıdır. Onun pazusunun ucunda da meme ucu gibi bir şey vardır. Üzerinde bir kaç beyaz kıl bulunmaktadır. Şimdi sizler Muaviye'ye ve Şamlılara gidecek ve bunları ise kendi çoluk çocuklarınız ve mallarınız arasında geride bırakacaksınız. Allah'a yemin ederim ki gerçekten ben bunların o kimseler olacağını ümid ederim. Çünkü şüphesiz onlar haram olan kanı akıtmışlar, insanların merada yayılan davarlarına baskın düzenlemişler. Haydi Allah'ın adı ile (onların üzerine) yürüyün.

 

Seleme b. Kuheyl dedi ki: Zeyd b. Vehb beni (ordunun) konakladığı bir yere indirdi. Hatta şöyle dedi: Derken biz bir köprüye vardık. Onlarla karşılaştığımızda o gün Haricilerin komutanı Abdullah b. Vehb er-Rasibi idi. Onlara: Mızraklarınızı bırakın, kılıçlarınızı kınlarından sıyırın. Çünkü ben onların Harura günü yaptıkları gibi size Allah adına sulh teklif edeceklerinden korkuyorum dedi. Bunun üzerine onlar da geri dönüp uzaktan mızraklarını fırlattılar, kılıçlarını kınlarından sıyırdılar. İnsanlar (bizim askerlerimiz) mızrakları ile onlara giriştiler. Biri diğerinin üzerine öldürüldü. O gün insanlardan (Ali r.a.'ın ordusundan) iki kişiden başka öldürülen olmadı.

 

Ali (r.anh): Onlar arasında eli eksik olan o adamı arayın, dedi.

Onu aradılarsa da bulamadılar. Bu sefer Ali (r.anh) bizzat kalktı. Sonunda birbirleri üzerine öldürülmüş kimselerin yanına geldi. Bunları birer birer açınız, dedi. Derken onu yerde yatanlar arasında buldular. Ali tekbir getirdikten sonra Allah doğru söylemiştir, Resulü de tebliğ etmiştir, dedi.

 

Abide es-Selmani onun yanına kalkarak: Ey mü'minlerin emiri! Kendisinden başka ilah olmayan Allah aşkına söyle. Bu hadisi bizzat Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den mi işittin? dedi. Ali: Kendisinden başka hiçbir İlah olmayan Allah'a yemin ederim ki, evet, dedi. Hatta ona üç defa yemin ettirdi, o da ona yemin ederek cevap verdi. 

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 4768

 

 

157 - (1066) حدثني أبو الطاهر ويونس بن عبدالأعلى. قالا: أخبرنا عبدالله بن وهب. أخبرني عمرو بن الحارث عن بكير بن الأشج، عن بسر بن سعيد، عن عبيدالله بن أبي رافع ، مولى رسول الله صلى الله عليه وسلم ؛ أن الحرورية لما خرجت، وهو مع علي بن أبي طالب رضي الله عنه، قالوا: لا حكم إلا لله. قال علي: كلمة حق أريد بها باطل. إن رسول الله صلى الله عليه وسلم وصف ناسا. إني لأعرف صفتهم في هؤلاء.

 "يقولون الحق بألسنتهم لا يجوز هذا، منهم. (وأشار إلى حلقه) من أبغض خلق الله إليه منهم أسود. إحدى يديه طبى شاة أو حلمة ثدي". فلما قتلهم علي بن أبي طالب رضي الله عنه قال: انظروا. فنظروا فلم يجدوا شيئا. فقال: ارجعوا. فوالله ! ما كذبت ولا  كذبت. مرتين أو ثلاثا. ثم وجدوه في خربة. فأتوا به حتى وضعوه بين يديه. قال عبيدالله: وأنا حاضر ذلك من أمرهم. وقول علي فيهم. زاد يونس في روايته: قال بكير: وحدثني رجل عن ابن حنين أنه قال: رأيت ذلك الأسود.

 

2465- Bana Ebu't-Tahir ve Yunus bin Abdu'l-A'la tahdis edip dediler ki: Bize Abdullah b. Vehb haber verdi, bana Amr b. el-Haris, Bukeyr b. el-Eşecc'den haber verdi, o Busr b. Said'den, o Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in azadlısı Ubeydullah b. Ebu Rafi'den rivayet ettiğine göre Haruralılar huruc ettiklerinde kendisi de Ali b. Ebu Talib (r.a.) ile birlikte idi. Hüküm ancak Allah'ındır, dediler. Ali de: Bu kendisi ile batıl murad olunan hak bir sözdür. Şüphesiz Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir takım kimselerin niteliklerini anlatmıştı ve ben o anlattıklarının niteliklerini bu kimselerde görüyorum, dedi. (Allah Resulü şöyle buyurdu diye devam etti) "Onlar dilleri ile hakkı söylerler ama onların burasını geçmez -bu arada boğazına işaret etti-o Aralarında Allah'ın yarattıklarının en çok buğz ettiği kişi de siyah bir kişidir. Onun iki elinden biri bir koyun memesi, yahut bir memenin ucu gibidir. "

Ali b. Ebu Talib (r.anh) onları öldürdükten sonra (o kişiyi) bakın (arayın) dedi. Onlar baktılarsa da hiçbir şey bulamadılar. Ali: Dönün, Allah'a yemin ederim ne ben yalan söyledim, ne de bana yalan söylenmiştir dedi.

 

Bu iki yahut üç defa oldu. Sonra onu bir harabe yerde buldular. Onu getirip önüne koydular. Ubeydullah: Onlar bunu yaptıklarında, Ali de onlar hakkında bu sözleri söylediklerinde, ben de hazır bulunuyordum, dedi.

Yunus rivayetinde şunu da ekledi: Bukeyr dedi ki: Bir adam bana İbn Huneyn'den: Ben o siyahi kişiyi gördüm dediğini tahdis etti.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          (2464) "Zeyd b. Vehb beni bir konakladıkları bir yere indirdi... Nihayet bir köprüye geldik." Nüshaların bir çoğunda "menzilen" kelimesi sadece bir defa kaydedilmiştir. Nadir bazı nüshalarda ise iki defa "menzilen menzilen: konakladıkları yerlere birer birer"denilmiştir. el-Humeydi de el-Cem Beyne'sSahiheyn adlı eserinde bu lafzı böylece zikretmiştir. Uygun ifade de budur. Yani onların ordu ile katettikleri merhaleleri bana birer birer zikretti ve nihayet savaşın yanında cereyan ettiği köprüye kadar geldi. Bu ise Eddebrecan Kantarası (köprüsü) dır. Sünen-i Nesai de böylece ismi açıklanmıştır. İşte Ali (r.anh) kendilerine orada hutbe vermiş, onlara bu hadisleri orada rivayet etmiştir.

 

"Vehhaşu" yani uzaktan (mızraklarını) fırlatblar demektir.

 

"İnsanlar onlara mızraklarını uzattılar" yani mızraklarını onlara uzatıp, mızraklarını onlara sapladılar.

 

"O gün insanlar arasında yalnız iki kişi isabet aldı (öldü)." Kastedilenler Ali (r.anh) ile birlikte olanlardan iki kişi öldüğüdür. Hariciler ise biri diğerinin üzerine öldürülmüştü.

 

İbarelerin ihtiva ettiği anlam şudur: Ab'ide Ali (r.anh)'a üç defa yemin ettirmiştir. Ona bu şekilde yemin ettirmesinin sebebi hazır bulunanlara işittirmek ve bunun onların zihnine iyice yer etmesini sağlamak, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in gerçekleşeceğini haber verdiği mucizenin onlar tarafından açıkça görülmesi, aynı şekilde Ali ve taraftarlarını iki taifeden hakka daha yakın olan olduğunu açıkça anlamalarını, savaşmalarında haklı olduklarını ve bundan başka bu hadislerden anlaşılacak diğer hususları anlamalarını sağlamak istemişti.

 

"es-Selman'i" bilinen bir kabilenin büyük atası olan Selman'e nisbettir.

 

Bu da Muradlıların bir koludur. Bunu İbn Ebu Davud es-Sicistani söylemiştir: Abide, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in vefatından iki sene önce müslüman olmuş olmakla birlikte onu görmemiştir. Ömer, Ali, İbn Mesud ve daha başka sahabelerden hadis dinlemiştir. Allah ondan razı olsun.

 

(2465) "Hüküm ancak Allah'ındır, dediler. Ali: Bu kendisi ile batıl murad olunan hak bir sözdür dedi." Yani bu sözleri aslında doğrudur. Çünkü yüce Allah: "Hüküm ancak Allah'ındır" (Yusuf, 40) buyurmuştur. Ama onlar bu sözleri ile Ali (radıyallilhu anh)'ın hakem tayin etme olayı ile ilgili olarak tutumunu reddetmek istemişlerdi.

 

"İki elinden birisi bir koyun memesi gibidir." Bu tabirde bir mecaz ve bir istiare vardır. Çünkü burada kullanılan lafzın aslı dişi köpek ve yırtıcı hayvanlar için kullanılır. Ebu Ubeyd dedi ki: Aynı şekilde tırnaklılar için de kullanılır. Yine koyun için "dar' (meme)" ve inek için de dar' kullanılmakla birlikte dişi deve için "half"denilir. Ebu Ubeyd dedi ki: "AhIM (halfin çoğulu)" deve gibi hayvanlar ile tırnaklılar için kullanılır. el-Herevi dedi ki: Deve gibi hayvanlarla, tırnaklılar için half ve dar' kullanılır.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

50- HARİCİLER İNSANLARIN DA DİĞER YARATILMIŞLARIN DA EN ŞERLİLERİDİR BABI