SAHİH-İ MÜSLİM

ZEKAT

 

باب إعطاء المؤلفة قلوبهم على الإسلام وتصبر من قوى إيمانه

47- KALPLERİ İSLAMA ISINDIRILACAK KİMSELERE BİR ŞEYLER VERMEK, İMANI KUVVETLİ OLANLARA DA SABRI TAVSİYE ETMEK BABI

 

123 - (1059) حدثني حرملة بن يحيى التجيبي. أخبرنا عبدالله بن وهب. أخبرني يونس عن ابن شهاب. أخبرني أنس بن مالك؛

 أن أناسا من الأنصار قالوا، يوم حنين، حين أفاء الله على رسوله من أموال هوازان ما أفاء. فطفق رسول الله صلى الله عليه وسلم يعطي رجالا من قريش. المائة من الإبل. فقالوا: يغفر الله لرسول الله. يعطي قريشا ويتركنا وسيوفنا تقطر من دمائهم!.

قال أنس بن مالك: فحدث ذلك رسول الله صلى الله عليه وسلم، من قولهم. فأرسل إلى الأنصار. فجمعهم في قبة من آدم. فلما اجتمعوا جاءهم رسول الله صلى الله عليه وسلم. فقال:

 "ما حديث بلغني عنكم ؟ " فقال له فقهاء الأنصار: أما ذوو رأينا، يا رسول الله ! فلم يقولوا شيئا. وأما أناس منا حديثه أسنانهم، قالوا يغفر الله لرسوله. يعطي قريشا ويتركنا، وسيوفنا تقطر من دمائهم ! فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "فإني أعطي رجالا حديثي عهد بكفر. أتألفهم. أفلا ترضون أن يذهب الناس بالأموال، وترجعون إلى رحالكم برسول الله ؟ فوالله ! لما تنقلبون به خير مما ينقلبون به" فقالوا: بلى. يا رسول الله ! قد رضينا. قال: "فإنكم ستجدون أثرة شديدة. فاصبروا حتى تلقوا الله ورسوله. فإني على الحوض". قالوا سنصبر.

 

2433- Bana Harmele b. Yahya et-Tucib'f tahdis etti, bize Abdullah b. Vehb haber verdi, bana Yunus, İbn Şihflb'dan haber verdi, bana Enes b. Malik'in haber verdiğine göre Huneyn günü Allah Resulü'ne Hevazin mallarından bilinen bir takım malları ganimet olarak verip de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kureyşlilerden bazılarına yüz deveye varıncaya kadar bir şeyler de verince Ensar'dan bir takım kimseler: Allah, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e mağfiret buyursun. Kılıçlarımızdan Kureyşlilerin kanları damlıyorken o Kureyşlilere verip bizleri bırakıyor, dediler.

Enes b. Malik dedi ki: Onların bu sözleri Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e anlatıldı. Bunun üzerine o da Ensar'a bir haber gönderdi. Onları sahtiyandan bir çadır içerisinde topladı. Ensar toplanıp bir araya gelince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanlarına geldi ve: "Sizden bana ulaşan sözün mahiyeti nedir?" buyurdu. Ensar'ın bilge olanları: Bizim sağlam görüş sahibi olanlarımız -Ey Allah'ın Resulü- hiçbir şey demiş değildir. Ama bizden yaşı genç bazı kimseler Allah Resulü'ne mağfiret buyursun, kılıçlarımızdan Kureyşlilerin kanı damlıyorken Kureyş'e bir şeyler veriyor ve bizi bırakıyor demişler diye cevap verdiler.

Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Gerçekten ben küfürden henüz yeni kurtulmuş bir takım kimselere onları dine ısındırmak gayesi ile bir şeyler veriyorum. Peki siz, insanlar malları alıp giderken evlerinize Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile dönmeye razı gelmez misiniz? Allah'a yemin olsun ki sizin beraberinizde alıp döneceğiniz şeyler onların beraber alıp gideceklerinden hayırlıdır. "

 

Ensar: Elbette öyledir ey Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem). Biz buna gerçekten razıyız dediler. Allah Resulü: "Siz gerçekten çok ileri derecede (başkalarının) tercih edildiğini göreceksiniz. Allah'a ve Resulüne kavuşacağınız zamana kadar sabredin. Şüphesiz ben Havz'ın üzerinde olacağım. "Ensar: Sabredeceğiz dediler.

 

Diğer tahric: Buhari, 5860

 

 

(1059) حدثنا حسن الحلواني وعبد بن حميد. قالا: حدثنا يعقوب (وهو ابن إبراهيم بن سعد) حدثنا أبي عن صالح، عن ابن شهاب. حدثني أنس بن مالك ؛ أنه قال:

 لما أفاء الله على رسوله ما أفاء من أموال هوازن. واقتص الحديث بمثله. غير أنه قال: قال أنس: فلم نصبر. وقال: فأما أناس حديثة أسنانهم.

 

2434- Bize Hasan el-Hulvanive Abd b. Humeyd tahdis edip dedi ki: Bize Yakub -ki o b. İbrahim b. Sa'd'dır- tahdisetti, bize babam Salih'den tahdis etti, o İbn Şihab'dan rivayet etti: Bana Enes b. Malik tahdis edip dedi ki: Allah Resulü'ne Hevazinlilerin mallarının bir kısmını fey olarak nasiP edince deyip hadisi aynen nakletti. Ancak o şöyle dedi: Enes dedi ki: Biz sabretmedik (dediler) yine o rivayetinde: Ama yaşları genç bazı kimseler dedi.

 

Diğer tahric: Buhari, 4333, 4335

 

 

(1059) وحدثني زهير بن حرب. حدثنا يعقوب بن إبراهيم. حدثني ابن أخي ابن شهاب عن عمه، قال: أخبرني أنس بن مالك. وساق الحديث بمثله. إلا أنه قال: قال أنس: قالوا: نصبر. كرواية يونس عن الزهري.

 

2435- Bana Züheyr b. Harb da tahdis etti, bize Yakub b. İbrahim tahdis etti, bize İbn Şihab'ın kardeşinin oğlu amcasından şöyle dediğini tahdis etti: Bana Enes b. Malik haber verdi deyip hadisi aynen nakletti ancak o (bu rivayetinde) Yunus'un ez-Zühri'den rivayetinde olduğu gibi: Enes dedi ki: Sabredeceğiz dediler diye rivayet etti.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          (2433) Enes'in rivayet ettiği hadisde "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Huneyn günü Hevazin ganimetlerinden Kureyş'den bir takım adamlara yüz deveye varacak kadar bağışlarda bulundu. Ensar'dan bir takım kimseler buna serzenişte bulundu ... " hadisi ile ilgili olarak Kadi İyaz şunları söylemektedir:

 

Bu hadisde bu gibi kimselere bu bağışları (beytülmalIn payı olan) beşte biri çıkardıktan sonra verdiğine ve onlara bu verdiklerini bu beşte birden hesap etmediğine dair açık bir ifade yoktur. Hadisin geri kalan kısmından anlaşılan ise Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bu kimselere bunu ancak beşte birden verdiğidir.

 

Buna göre buradan beytülmalın payı olan bu beşte biri harcamanın yetkisi imama ait olup o bu hususta uygun gördüğü şekilde insanlar arasında farklılık gözetebilir, bir kişiye o beşte birden çok miktarda verebildiği gibi müslümanların maslahatına olan alanlarda da harcayabilir, bir maslahat sebebi ile zengin olan bir kimseye de o beşte birden bir şeyler verebilir.

 

"Siz ileri derecede başkalarının size tercih edildiğini göreceksiniz" (başkasının tercih edilmesi anlamındaki) "esere" kelimesinin iki türlü söyleyişi vardır. Biri hemze ötreli se harfi sakin "üsre" söyleyişi. Ama daha sahih ve meşhur olan ise her iki harfin fethalı olarak "esere" söyleyişidir. Esere ise ortak olan bir hususun birileri tarafından kendi tekellerine alınması demektir. Yani sizin aleyhinize birileri bir şeyleri alacak, size vermeyecek, haksız yere başkaları size üstün tutulacaktır.

 

 

 

133 - (1059) حدثنا محمد بن المثنى وابن بشار. قال ابن المثنى: حدثنا محمد بن جعفر. أخبرنا شعبة. قال: سمعت قتادة يحدث عن أنس بن مالك. قال:

جمع رسول الله صلى الله عليه وسلم الأنصار. فقال: "أفيكم أحد من غيركم ؟" فقالوا: لا. إلا ابن أخت لنا. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "إن ابن أخت القوم منهم" فقال: "إن قريشا حديث عهد بجاهلية ومصيبة. وإني أرادت أن أجبرهم وأتألفهم. أما ترضون أن يرجع الناس بالدنيا، وترجعون برسول الله إلى بيوتكم ؟ لو سلك الناس واديا، وسلك الأنصار شعبا، لسلكت شعب الأنصار".

 

2436- Bize Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar tahdis etti. İbnü'l-Müsenna dedi ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be haber verip dedi ki: Katade'yi Enes b. Malik'den diye tahdis ederken dinledim. Enes dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ensar'ı topladı ve: "Aranızda sizden başka bir kimse var mı?" buyurdu. Ashab: Hayır, bir kız kardeşimizin bir oğlu müstesna, dediler. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bir kavmin kızkardeşinin oğlu onlardandır" buyurduktan sonra şunları söyledi: "Şüphesiz Kureyşliler henüz cahiliye döneminden ve (uğradıkları) musibetten yeni kurtulmuşlardır. Ben ise onların kırık gönüllerini onarmak, onları (İslam'a) ısındırmak istedim. İnsanlar dünyafığı alıp dönerken sizler evlerinize Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte dönmeye razı değil misiniz? Eğer bütün insanlar bir vadiden gitse Ensar da bir dağ yolunu takip etse hiç şüphesiz Ensar'ın geçtiği dağ yolunu ben de takip ederim" buyurdu.

 

Diğer tahric: Buhari, 3528, 6762,3146,4334,6761; Tirmizi, 3901 -uzunca-; Nesai, 2610

 

 

134 - (1059) حدثنا محمد بن الوليد. حدثنا محمد بن جعفر. حدثنا شعبة عن أبي التياح. قال: سمعت أنس بن مالك قال:

 لما فتحت مكة قسم الغنائم في قريش فقالت الأنصار: إن هذا لهو العجب. إن سيوفنا تقطر من دمائهم. وإن غنائمنا ترد عليهم ! فبلغ ذلك رسول الله صلى الله عليه وسلم فجمعهم. فقال: "ما الذي بلغني عنكم ؟" قالوا: هو الذي بلغك. وكانوا لا يكذبون. قال: "أما ترضون أن يرجع الناس بالدنيا إلى بيوتهم، وترجعون برسول الله إلى بيوتكم ؟ لو سلك الناس واديا أو شعبا، وسلكت الأنصار واديا أو شعبا، لسلكت وادي الأنصار أو شعب الأنصار".

 

2437- Bize Muhammed b. el-Velid tahdis etti, bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be, Ebu't-Teyyah'dan şöyle dediğini tahdis etti: Enes b. Malik'i şöyle derken dinledim. Mekke fethedilip ganimetleri Kureyş arasında paylaştırınca Ensar: Şüphesiz bu hayret edilecek bir iştir. Gerçekten bizim kılıçlarımızdan onların kanları damlıyorken bizim aldığımız ganimetlerimiz onlara geri veriliyor, dediler.

Onların bu söyledikleri Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ulaşınca onları toplayıp: "Sizden bana (söylediğinize dair ulaşan) sözlerin mahiyeti nedir?" buyurdu. Ensar: Sana ulaştığı gibidir dediler. Asla yalan söylemezlerdi. Allah Resulü şöyle buyurdu: "Sair insanlar dünyalıkla evlerine dönerken siz Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile evlerinize dönmeye razı değil misiniz? Eğer insanlar bir vadiden yahut bir dağ yolundan geçecek olsa, Ensar da bir vadiden ya da bir dağ yolundan geçse şüphesiz ben Ensar'ın geçtiği vadiyi ve onların geçtiği dağ yolunu izlerim" buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 3778

 

AÇIKLAMA:          (2346) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bir kavmin kızkardeşlerinin oğlu onlardandır" buyruğunu zevilerhama mirastan pay veren kimseler delil göstermişlerdir ki bu da Ebu Hanife, Ahmed ve başkalarının görüşüdür. Malik, Şafii ve başkalarının görüşüne göre ise onlar mirasTan payalmazlar. Buna da bu lafızda böyle bir kimseye miras vermeyi gerektiren bir ifade yoktur. Bu ancak o kavim ile onların kızkardeşlerinin oğlu arasında bir irtibat ve bir akrabalık bulunduğu anlamına gelir. Bunun miras ile bir alakası yoktur diye cevap vermişlerdir.

 

Hadisin anlatımı ise bundan maksadın o da onun da huzurunda onlara ait sırrın açıklanması bakımından ve benzeri hususlarda onlardan birisi gibi olduğu anlamında olmasını gerektirmektedir. Allah en iyi bilendir.

 

"Mutlaka Ensar'ın geçtiği dağ yolundan geçerdim. " Halil dedi ki: "şi'b" iki dağ arasındaki aralık, geçit demektir. İbnü's-Sikkit de dağdaki yol anlamındadır demiştir.

Hadisde Ensar'ın fazileti ve üstünlükleri ifade edilmektedir.

 

 

 

135 - (1059) حدثنا محمد بن المثنى وإبراهيم بن محمد بن عرعرة (يزيد أحدهما على الآخر الحرف بعد الحرف) قالا: حدثنا معاذ ابن معاذ. حدثنا ابن عون عن هشام بن زيد بن أنس، عن أنس بن مالك ؛ قال:

 لما كان يوم حنين أقبلت هوازن وغطفان، بذراريهم ونعمهم. ومع النبي صلى الله عليه وسلم يومئذ عشرة آلاف. ومعه الطلقاء. فأدبروا عنه. حتى بقي وحده. قال: فنادى يومئذ نداءين. لم يخلط بينهما شيئا. قال: فالتفت عن يمينه فقال "يا معشر الأنصار ! " فقالوا: لبيك، يا رسول الله ! أبشر نحن معك. قال: ثم التفت عن يساره فقال "يا معشر الأنصار!" قالوا: لبيك، يا رسول الله ! أبشر نحن معك. قال: ثم التفت عن يساره فقال "يا معشر الأنصار!" قالوا: لبيك، يا رسول الله ! أبشر نحن معك. قال: وهو على بغلة بيضاء. فنزل فقال: أنا عبدالله ورسوله. فانهزم المشركون. وأصاب رسول الله صلى الله عليه وسلم غنائم كثيرة. فقسم في المهاجرين والطلقاء. ولم يعط الأنصار شيئا. فقالت الأنصار: إذا كانت الشدة فنحن ندعى. وتعطي الغنائم غيرنا ! فبلغه ذلك. فجمعهم في قبة. فقال: "يا معشر الأنصار ! ما حديث بلغني عنكم ؟" فسكتوا. فقال:

"يا معشر الأنصار ! أما ترضون أن يذهب الناس بالدنيا وتذهبون بمحمد تحوزونه إلى بيوتكم ؟" قالوا: بلى. يا رسول الله ! رضينا. قال: فقال:

"لو سلك الناس واديا، وسلكت الأنصار شعبا، لأخذت شعب الأنصار".

قال هشام: فقلت: يا أبا حمزة ! أنت شاهد ذاك ؟ قال وأين أغيب عنه ؟.

 

2438- Bize Muhammed b. el-Müsenna ile İbrahim b. Muhammed b. Ar'ara -biri diğerine bir harf akabinde bir diğer harfi fazla zikretmek sureti ile- tahdis edip dediler ki: Bize Muaz b. Muaz tahdis etti, bize İbn Avn, Hişam b. Zeyd b. Enes'den tahdis etti, o Enes b. Malik'den şöyle dediğini rıvayet etti: Huneyn gününde Hevaziri, Gatafan ve başkaları kadın ve çocuklarıyla, davarlarıyla birlikte gelmişti. O gün Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte de onbin savaşçı ve onlarla birlikte tulaka {denilen ve Mekke'nin fethedildiği gün müslüman olan kimseler} vardı. Onu bırakıp geri kaçtılar, hatta bir başına kaldı. O gün iki nida ile seslendi. İkisi arasına hiçbir şey karıştırmadı. {Devamla} dedi ki: Sağına dönüp: "Ey Ensar topluluğu!" diye seslendi. Ensar: Buyur ey Allah'ın Resulü! Emrindeyiz, müjde olsun ki biz seninle beraberiz dediler. Sonra soluna dönerek: "Ey Ensar topluluğu!" buyurdu. Ensar: Buyur, emrindeyiz ey Allah'ın Resulü! Müjde olsun ki seninle beraberiz, dediler. Allah Resulü beyaz bir kabr üzerinde idi. Katınndan inip: "Ben Allah'ın kulu ve Resulüyüm" deyince müşrikler de geri dönüp kaçtılar. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çok miktarda ganimet elde etti. Ganimetleri muhacirlerle Tulaka arasında paylaştırdığı halde Ensar'a hiçbir şey vermedi:

 

Ensar Bunun üzerine: Zor zamanlar oldumu biz çağrılırız, ganimetler ise bizden başkalarına verilir, dediler. Bu sözleri ona ulaşınca onları bir çadır içinde toplayıp bir araya getirip: "Ey Ensar topluluğu! Sizden bana ulaşan sözün mahiyeti nedir?" dedi. Ensar sustu. Allah Resulü şöyle buyurdu: "Ey Ensar topluluğu! İnsanlar dünyalığı alıp giderken siz Muhammed'i alıp evlerinize gitmeye razı gelmez misiniz?"

 

Elbette razıyız ey Allah'ın Resulü dediler. Bunun üzerine Allah Resulü:

 

"İnsanlar bir vadiden gitse, Ensar da bir dağ yolundan gitse. şüphesiz ben de Ensar'ın gittiği dağ yolundan giderim" buyurdu. Hişam dedi ki: Ey Ebu Hamza! (Enes -r.a'nın künyesidir) Sen de buna tanık mıydın? dedim. O: Peki böyle bir yerde olmayıp da nerede olacaktım ki? dedi.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          "İbrahim b. Muhammed b. Ar' ara" . Ar'ara ismi ikisi de fethalı iki ayn iledir.

 

"Beraberinde tulaka olduğu halde" tı harfi ötreli lam fethalı ve sonu medlidir. Tulaka Mekke'nin fethedildiği gün müslüman olanlara'denir. "Talik"in çoğuludur. Esirlikten kurtarılan ya da vuruldu ğu bağdan ve zincirden kurtarılıp serbest bırakılana böyle denilir. Kadi İyaz Meşariku'l-Envar'da dedi ki:

 

Mekke fethedildiği gün müslüman olanlara "tulaka" denilmesi Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in onları hiçbir karşılık olmaksızın serbest bırakmasından dolayıdır.

"O gün Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte onbin kişi vardı. Onunla birlikte tuIaka da vardı." Bundan sonraki rivayette (2439) "O gün biz çok sayıda kimseydik. Albbini bulmuştuk"denilmekte ise de ilk rivayet daha sahihtir. Çünkü meğazi kitaplarında meşhur olduğu üzere müslümanların sayısı o gün oniki bin kişi idi. Bunların onbini Mekke fethinde hazır bulunmuş, ikibini ise Mekkeliler ile onlara katılanları teşkil ediyordu. İşte "onunla birlikte onbin kişi vardı, yine onunla beraber tulaka da vardı" sözünün manası budur.

 

Kadı 'Iyaz dedi ki: Hadisdeki "albbin kişi" ifadesi Enes'den rivayeti nakledenin bir yanılmasıdır demiştir. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

136 - (1059) حدثنا عبيدالله بن معاذ وحامد بن عمر ومحمد بن عبدالأعلى. قال ابن معاذ: حدثنا المعتمر بن سليمان عن أبيه. قال:

 حدثني السميط عن أنس بن مالك. قال: افتتحنا مكة. ثم إنا غزونا حنينا. فجاء المشركون بأحسن صفوف رأيت. قال: فصفت الخيل. ثم صفت المقاتلة. ثم صفت النساء من وراء ذلك. ثم صفت الغنم. ثم صفت النعم. قال: ونحن بشر كثير. قد بلغنا ستة آلاف. وعلى مجنبة خيلنا خالد بن الوليد. قال: فجعلت خيلنا تلوى خلف ظهورنا. فلم نلبث أن انكشفت خيلنا، وفرت الأعراب، ومن نعلم من الناس. قال: فنادى رسول الله صلى الله عليه وسلم: "يال المهاجرين ! يال المهاجرين". ثم قال "يال الأنصار ! يال الأنصار!". قال: قال أنس: هذا حديث عمية. قال: قلنا: لبيك. يا رسول الله ! قال: فتقدم رسول الله صلى الله عليه وسلم. قال: فايم الله ! ما أتيناهم حتى هزمهم الله. قال: فقبضنا ذلك المال. ثم انطلقنا إلى الطائف فحاصرناهم أربعين ليلة. ثم رجعنا إلى مكة فنزلنا. قال: فجعل رسول الله صلى الله عليه وسلم يعطي الرجل المائة من الإبل. ثم ذكر باقي الحديث. كنحو حديث قتادة، وأبي التياح،وهشام ابن زيد.

 

2439- Bize Ubeydullah b. Muaz, Hamid b. Ömer ve Muhammed b. Abdi'l-P;la tahdis etti. Muaz dedi ki: Bize el-Mu'temir b. Süleyman babasından tahdis edip dedi ki: Bana es-Sümeyd, Enes b. Malik'den şöyle dediğini tahdis etti. Mekke'yi fethettikten sonra Huneyn gazasına gittik. Müşrikler gördüğüm en mükemmel saflarla geldiler. Atlar diziidi, sonra savaşçılar diziidi. Bunların arkasında da kadınlar diziidi, sonra koyunlar, sonra develer diziidi. Biz de çok sayıda kimse idik. Hatta altıbin kişiyi bulmuştuk. Suvarilerimizin yan cenahının komutanı Halid b. el-Velid idi. Bizim atlarımız arkamıza doğru kaymaya başladılar. Fazla bir zaman geçmeden süvarilerimiz dağıldı, bedeviler kaçtı, hatta tanıdığımız insanlar dahi kaçtılar. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Muhacirler yetişin, ey Muhacirler yetişin!" buyurdu. Sonra da: "Ey Ensar yetişin, ey Ensar yetişin!" buyurdu.

 

Enes dedi ki: İşte bizim cemaatin hadisi (olayı) budur. (Enes devamla) dedi ki: Biz de: Buyur, emret ey Allah'ın Resulü dedik. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öne geçti. (Enes) dedi ki: Allah'a yemin ederim ki bizim yanlarına varmamız ile Allah'ın onları bozguna uğratması bir oldu.

 

İşte onca malı ele geçirdik, sonra Taif'in üzerine gittik. Onları kırk gün boyunca muhasara ettik. Sonra Mekke'ye dönüp orada konakladık. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de bir adama (hatta) yüz deve vermeye başladı.

 

Sonra hadisin geri kalan kısmını Katade, Ebu't-Teyyah ve Hişam b. Zeyd'in hadislerine yakın olarak rivayet etti.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          "Süvarilerimizin yan cenahı üzerinde Halid vardı." "el-mücennibe: Yan cenah" hakkında Şemir şu açıklamayı yapmıştır: el-Mücennibe yolun sağ tarafını tutan süvari birliğinin adıdır. Yolun iki tarafında sağında ve solunda olmak üzere iki yan cenah bulunur. Kalp(gah) ise ikisi arasındadır.

 

"Süvarilerimiz arkamıza bükülmeye başladılar." Nüshaların bir çoğunda bu şekilde "teM" diye kaydedilmiştir. Bazılarında ise "telfuu: sığınıyor, himaye oluyordu" şeklindedir. Her ikisi de sahihtir.

 

"Ey Muhacirler yetişin, ey Muhacirler yetişin. Sonra: Ey Ensar yetişin, ey Ensar yetişin buyurdu." Bütün nüshalarda her dört yerde de: "ya le: yetişin" lafzı fethalı ve ayrı lam ile yazılmıştır. Ama bilinen şekil bu lam ın kendisinden sonra gelen tarif lamına bitişik olarak yazılması şeklindedir.

 

"Enes: İşte bizim cemaatin hadisi budur dedi." Buradaki "'immiyye" lafzını Müslim'in Sahih'inde dört şekilde zaptetmişlerdir. Bunların biri "immiyye" şeklidir. Kadi İyaz dedi ki: Bu kelimeyi genel olarak üstadlarımızdan bu şekilde rivayet ettik, zorluk ve şiddet diye açıklanmıştır. İkincisi ise ummiyye şeklidir. Üçüncüsü ammiyye şeklidir. Yani amcam bunu bana böylece tahdis etti demek olur.

 

Kadi İyaz şunları da söylemektedir: Bu şekle göre bana göre Bunun anlamı benim cemaatim demek olur. Yani onların hadisleri bu demektir. Sahibu'l-Ayn (el-Ayn kitabının müellifi Halil b. Ahmed) dedi ki: "el-imm" cemaat demektir. İbn Cüreyc buna dair el-Cemhare de: "Efneytu immen vecebartu immen: nice cemaati yok ettim, nice cemaati kurtardım" sözlerini zikretmişlerdir.

 

Kadi İyaz dedi ki: Hadise daha uygun anlam budur.

 

Dördüncü şekil de bir önceki gibi olmakla birlikte ye harfi şeddelidir. el-Cem Beyne's-Sahihayn adlı eserin sahibi Humeydi'nin zikrettiği şekil bu olup bunu amcalarım diye açıklamıştır. Yani işte amcalarımın fazileti ile ilgili hadis budur ya da amcalarımın bana naklettikleri hadis budur demek olur.

 

Buna göre sanki kendisi hadisin baş taraflarını kendisinin tanık olduğu şekilde nakletmiş sonra muhtemelen insanlar dağıldığı için bu yerde anlatılanları iyice zaptetmediğinden onu orada hazır bulunan amcalarından ya da kendi cemaatinden nakledip tahdis etmiş gibidir. Bun:dan sonra da arkasından: Biz buyur emret ey Allah'ın Resulü dedik demektedir. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

137 - (1060) حدثنا محمد بن أبي عمر المكي. حدثنا سفيان عن عمر بن سعيد بن مسروق، عن أبيه، عن عباية بن رفاعة، عن رافع ابن خديج ؛ قال:

 أعطى رسول الله صلى الله عليه وسلم أبا سفيان بن حرب، وصفوان بن أمية، وعيينة بن حصن، والأقرع بن حابس، كل إنسان منهم، مائة من الإبل. وأعطى عباس بن مرداس دون ذلك. فقال عباس بن مرداس:

أتجعل نهـبى ونهب العبيـ * ـد بيـن عيينـة والأقرع ؟

فما كان بدر ولا  حابس * يفوقان مرداس في المجمع

وماكنت دون امرئ منهما * ومن تخفض اليوم لا يرفع

قال: فأتم له رسول الله صلى الله عليه وسلم مائة.

 

2440- Bize Muhammed b. Ebu Ömer el-Mekki tahrlis etti, 'bize Süfyan, Ömer b. Said b. Mesruk'dan tahdis etti, o babasından, o Abaye b. Rifaa'dan, o Rafi' b. Hadic'den şöyle dediğini rivayet etti: -ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ebu Süfyan b. Hatb'a, Süfyan b. Umuyye'ye, Uyeyne b. Hasn'a ve el-Akra' b. Habis'e her birine yüzerdeve verdi. Abbas b. Mirdas'a ise bundan daha az verince Abbas b. Mirdas dedi ki: "Benim yaptığım talan ile Ubeyd'in talanını, Uyeyne ile Akra' arasında mı pay ediyorsun?.

 

Bedir de Habis de üstün değillerdi, Toplulukların bir araya geldiğinde Mirdas'a, Ve ben bu ikisinden birisinden aşağı değildim, Bugün alçalttığın bir kimse asla yükselemeyecektir. "

 

(Rafi') dedi ki: Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) da ona verdiği deve sayısını yüze tamamladı.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

138 - (1060) وحدثنا أحمد بن عبدة الضبي. أخبرنا ابن عيينة عن عمر بن سعيد بن مسروق، بهذا الإسناد ؛ أن النبي صلى الله عليه وسلم قسم غنائم حنين فأعطى أبا سفيان بن حرب مائة من الإبل. وساق الحديث بنحوه. وزاد: وأعطى علقمة بن علاثة مائة.

 

2441- Bize Ahmed b. Abde ed-Dabbi de tahdis etti, bize İbn Uyeyne, Ömer b. Said b. Mesruk'dan bu isnad ile haber verdiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Huneyn ganimetlerini paylaştırdı. Ebu Süfyan b. Harb'a yüz deve verdi deyip hadisi buna yakın olarak rivayet etti ve: Alkame b. Ulaseye de yüz deve verdi ibaresini ekledi.

 

 

AÇIKLAMA:          "Mirdas" ismi bütün rivayetlerde bu şekilde sin harfi fethalı gayri munsarıf olarak zikredilmiştir. Bu tek bir sebebten dolayı bir ismin gayrı munsarıf olacağını kabul edenler lehinde bir delildir. Cumhur ise Bunun burada şiir zarureti dolayısı ile böyle olduğunu söyleyerek cevap vermişlerdir.

 

"Alkame b. Ulase" babasının adı olan Ulase ayn harfi ötreli lam harfi de şeddeli ve (yuvarlak te'den önce) peltek se iledir.

 

 

 

(1060) وحدثنا مخلد بن خالد الشعيري. حدثنا سفيان. حدثني عمر بن سعيد، بهذا الإسناد. ولم يذكر في الحديث علقمة بن علاثة، ولا  صفوان بن أمية. ولم يذكر الشعر في حديثه.

 

2442- Bize Mahled b. Halid eş-ŞaM de tahdis etti, bize Süfyan tahdis etti, bana Ömer b. Said bu isnad ile tahdis etti ama hadisde Alkame b. Ulase'yi de Safvan b. Umeyye'yi de zikretmediği gibi hadisinde şiiri de zikretmemektedir.

 

 

AÇIKLAMA:          "Bize Mahled b. Halid eş-Şairi de tahdis etti" bu bilinen tahıl olan şair'e (arpa) mensuptur. Adı (nesebi ile) Mahled b. Halid b. Yezid Ebu Muhamed olup Bağdat'lıdır, Tarsus'a yerleşmiştir. İkisi de Sana'lı olan Abdurrezzak b. Hemmam ile İbrahim b. Halid'den rivayet etmiştir. Süfyan'dan ise Müslim, Ebu Davud, İbn Avf el-Bezdevi, onun oğlu Ahmed b. Avf ve el-Münzir b. Şazan rivayet nakletmişlerdir. Ebu Davud: O sika birisidir demiştir. Hafız Abdülgani el-Makdisi onun halleri ile alakalı bu kadarını zikretmiş bulunmaktadır. Onu ayrıca Ebu Muhammed b. Ebu Hatim meşhur kitabı el-Cerh ve'tTa' dil de muhtasar zikretmiş, yine onu Hafız Ebu Fadıl, Muhammed b. Tahir b. Ali b. Ahmed b. Makdisi Ricalu's-Sahihayn adlı eserinde zikrederek şunları söylemektedir: Mahled b. Halid eş-Şairi, Süfyan b. Uyeyne'den zekata dair hadisler dinlemiştir.

 

Bütün bunları zikretmemin sebebi Kadi İyaz'ın şunları söylemiş olmasıdır: Ben herhangi bir kimsenin Mahled b. Halid eş-Şairi'yi ne Sahih'in ricali (ravileri) arasında ne de başkaları arasında söz eden kimseyi görmedim demiş olmasıdır. Ayrıca şunları söylemiştir: Bunu Hakim de el-Bad de, el-Ceyyani de zikretmemiştir. Sahih'in ricali hakkında söz söyleyenler de sözkonusu etmediği gibi el-Mu' telif ve'l-Muhtelif müelliflerinden de kimse söz etmemiş, et-Takyid sahiplerinden de onu zikreden olmamıştır. Ayrıca nisbeti belirtilmeksizin Mahled b. Halid'i de kesinlikle zikretmemişlerdir. Kadi İyaz bu ismin tanınmadığı hususunda geniş açıklamalarda bulunmuş ve Sahih de olsun başkasında olsun Mahled b. Halid adında bir ravinin olmadığını söylemiştir. Buna ayrıca hayret edilecek açıklamalar da eklemiştir. Onun bu söyledikleri gerçekten şaşırtıcıdır. Çünkü Mahled b. Halid önceleri zikrettiğimiz şekilde meşhur bir ravidir. Başarı Allah'tandır.

 

 

 

139 - (1061) حدثنا سريج بن يونس. حدثنا إسماعيل بن جعفر عن عمرو بن يحيى بن عمارة، عن عباد بن تميم، عن عبدالله بن زيد؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم لما فتح حنينا قسم الغنائم. فأعطى المؤلفة قلوبهم. فبلغه أن الأنصار يحبون أن يصيبوا ما أصاب الناس. فقام رسول الله صلى الله عليه وسلم فخطبهم. فحمد الله وأثنى عليه. ثم قال "يا معشر الأنصار ! ألم أجدكم ضلالا  فهداكم الله بي؟ وعالة، فأغناكم الله بي؟ ومتفرقين، فجمعكم الله بي؟ " ويقولون: الله ورسوله أمن. فقال" ألا تجيبوني ؟" فقالوا: الله ورسوله أمن. فقال:"أما إنكم لوشئتم أن تقولوا كذا وكذا. وكان من الأمر كذا وكذا". لأشياء عددها. زعم عمرو أن لا يحفظها. فقال: " ألا ترضون أن يذهب الناس بالشاء والإبل، وتذهبون برسول الله إلى رحالكم؟ الأنصار شعار والناس دثار. ولولا الهجرة لكنت امرأ من الأنصار. ولو سلك الناس واديا وشعبا، لسلكت وادي الأنصار وشعبهم. إنكم ستلقون بعدي أثرة. فاصبروا حتى تلقوني على الحوض".

 

2443- Bize Sureyc b. Yunus tahdis etti, bize İsmail b. Cafer, Amr b. Yahya b. Umare'den tahdis etti, o Abbad b. Temim'den, o Abdullah b. Zeyd'den rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Huneyn zaferinden sonra ganimetleri paylaştırdı. Kalpleri İslam'a ısındırılacak olanlara bağışlarda bulundu. Sonra Ensar'ın da başkalarının payına düşen gibi bir şeyler almayı arzu ettikleri haberini aldı. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalkıp onlara hitap etti. Allah'a hamd ve senada bulunduktan sonra şöyle buyurdu: "Ey Ensar topluluğu! Ben sizi dalalette kalmışlar olarak bulup Allah benimle size hidayet vermedi mi? Yoksul bulup Allah benimle sizi ihtiyaçtan kurtarmadı mı? Dağınık bulup Allah sizi benimle bir araya getirip toplamadı mı?" Onlar ise Allah'ın ve Resulü'nün lütuf ve minneti daha çoktur, diyorlardı.

 

Allah Resulü: "Bana cevap vermeyecek misiniz?" buyurdu. Onlar:

 

Allah'ın ve Resulü'nün minneti daha büyüktür dediler. Allah Resulü şu cevabı verdi: "Sizler isteseniz şöyle şöyle diyebilirdiniz, şunlar şunlar oldu diyebilirdiniz" deyip bir takım hususları saydı. Sonra Amr bunları bellememiş olduğunu söyledi. Allah Resulü devamla şöyle buyurdu: "İnsanlar koyunları, develeri alıp giderken siz Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile evlerinize geri dönmeye razı olmaz mısınız? Ensar iç elbise, insanlar ise dış elbisedir. Eğer hicret olmasaydı gerçekten Ensar'dan bir adam olurdum. Ve eğer insanlar bir vadiden ve bir dağ yolundan gitse ben hiç şüphesiz Ensar'ın vadisinden ve dağ yolundan giderim. Sizler benden sonra başkalarının tercihi ile karşılaşacaksınız. Havz'ın üzerinde benimle karşılaşacağınız vakte kadar sabrediniz. "

 

 

Diğer tahric: Buhari, 4330, 7245 -muhtasar-

 

AÇIKLAMA:          "Ensar iç elbisedir, insanlar dış elbisedir." Dil bilginlerinin dediklerine göre şiar (iç elbise) tene doğrudan temas eden giyeceklere, disar ise (dış elbise) onun üzerine giyilenlere denilir. Hadisde Ensar, sırdaşlar, özel kimseler, seçkinler ve diğer insanlar arasında benimle daha içli dışlı, daha sıkıfıkı olanlardır demektir. Bu ise Ensar'ın açık görülen menkıbelerinden, göz kamaştırıcı faziletlerindendir.

 

 

 

140 - (1062) حدثنا زهير بن حرب وعثمان بن أبي شيبة وإسحاق بن إبراهيم (قال إسحاق: أخبرنا. وقال الآخران: حدثنا جرير) عن منصور، عن أبي وائل، عن عبدالله. قال:

 لما كان يوم حنين آثر رسول الله صلى الله عليه وسلم ناسا في القسمة. فأعطى الأقرع بن حابس مائة من الإبل. وأعطى عيينة مثل ذلك. وأعطى أناسا من أشراف العرب. وآثرهم يومئذ في القسمة. فقال رجل: والله ! إن هذه لقسمة ما عدل فيها، وما أريد فيها وجه الله. قال فقلت: والله ! لأخبرن رسول الله صلى الله عليه وسلم. قال: فأتيته فأخبرته بما قال. قال: فتغير وجهه حتى كان كالصرف. ثم قال: "فمن يعدل إن لم يعدل الله ورسوله!" قال: ثم قال: "يرحم الله موسى. قد أوذي بأكثر من هذا فصبر". قال قلت: لا جرم لا أرفع إليه بعدها حديثا.

 

2444- Bize Züheyr b. Harb, Osman b. Ebu Şeybe ve İshak b. İbrahim tahdis etti -İshak bize Cerir haber verdi derken diğer ikisi tahdis ettidedi. (Cerir) Mansur'dan, o Ebu Vfiil'den, o Abdullah'dan şöyle dediğini rivayet etti: Huneyn gününde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mal paylaşımında bir takım kimseleri üstün tutup Akra' b. Hfibis'e bin deve, Uyeyne'ye onun kadar verip Arap eşrafından bir takım kimselere de çeşitli bağışlarda bulunup o gün paylaşımda onlara üstünlük verince bir adam: Allah'a yemin ederim ki bu paylaştırmada adil davranılmadı. Bununla Allah'ın rızası da kastedilmedi dedi. (Abdullah) dedi ki: Bunun üzerine ben de: Allah'a yemin ederim ki Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e mutlaka haber vereceğim dedim. Sonra ona gittim o adamın söylediklerini ona haber verdim. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yüzü değişti, kan gibi kıpkırmızı bir hal aldı. Sonra: "Eğer Allah ve Resulü adalet yapmayacak olursa kim adalet yapacak?"buyurdu. Sonra da: "Allah Musa'ya rahmet buyursun. Ona bundan fazla eziyet edilmişti de o yine sabretmişti" buyurdu.

(Abdullah) dedi ki: Ben de: Şüphesiz bundan sonra ona asla konuşulmuş bir sözü ulaştırmayacağım dedim.

 

Diğer tahric: Buhari, 3150, 4337

 

 

141 - (1062) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا حفص بن غياث عن الأعمش، عن شقيق، عن عبدالله. قال:

 قسم رسول الله صلى الله عليه وسلم قسما. فقال رجل: إنها لقسمة ما أريد بها وجه الله. قال: فأتيت النبي صلى الله عليه وسلم فساورته. فغضب من ذلك غضبا شديدا. واحمر وجهه حتى تمنيت أني لم أذكره له. قال: ثم قال: "قد أوذى موسى بأكثر من هذا فصبر".

 

2445- Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe de tahdis etti, bize Hafs b. RIyaz, A'meş'den tahdis etti, o Şakik'den, o Abdullah'dan şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir mal paylaştırmıştı. Bu sebeble bir adam: Şüphesiz bu Allah'ın rızası gözetilerek yapılmış bir paylaştırma değildir, dedi.

(Abdullah) dedi ki: Ben de Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gidip gizlice ona bunu söyledim. Bundan dolayı aşırı derecede öfkelendi. Yüzü öyle bir kızardı ki keşke o sözü ona söylemeseydim diye temenni ettim. Sonra da: "Musa'ya bundan fazla eziyet edilmişti de o yine sabretmişti" buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 3405, 4336, 6059, 6100, 6291, 6336

 

AÇIKLAMA:          "Yüzü değişti o kadar ki kan gibi kırmızı oldu" sırf (kan gibi kırmızı), derilerin boyasında kullanılan kırmızı bir boyadır. İbn Dureyd: Aynı şekilde kana da sırf denilir demiştir.

 

"Bir adam: Allah'a yemin olsun ki şüphesiz bu paylaştırmada adil davranılmadı, Allah'ın rızası da gözetilmedi." Kadi İyaz -yüce Allah'ın rahmeti ona- dedi ki: Şeriatin hükmü gereğince Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellemı'e ağır söz söyleyen bir kimse kafir olur ve öldürülür. Bu hadis-i şerifte ise bu adamın öldürüldüğünden söz edilmemektedir. el-Mazerı dedi ki: Onun bu sözünden belki de nübüvveti tenkid edip ona dil uzatmak anlamı çıkarılmamıştır. Çünkü onu sadece bu paylaştırmada adaleti terk etmekle itham etmişti. Masiyetler ise büyük ve küçük olmak üzere iki türlüdür. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) icma ile büyük günahlardan korunmuştur. Küçük günahları işlemesinin mümkün olup olmadığı hususunda ise ilim adamlarının farklı görüşleri vardır. Bunu mümkün kabul edenler küçük günahları işlemeyi nebilere onları eksiltmek ve küçültmek maksadı ile izafe etmeyi kabul etmezler. Bu durumda belki de Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu sözü söyleyeni cezalandırmamıştır. Çünkü onun hakkında bu sabit olmamıştır. Zira bunu o kişiden sadece bir kişi nakletmiştir. Bir kişinin şahitliğine bağlı olarak da bir kimsenin kanı dökülmez.

 

Kadi İyaz dedi ki: Bu batıl bir açıklamadır. Çünkü onun bu açıklamasını -ey Muhammed! Adaletli 01. Ey Muhammed! Allah'tan kork- demiş olması bu açıklamayı geçersiz kılmaktadır. Bu sözleri ile pek çok kişinin huzurunda yüz yüze ona hitab etmiştir. Hatta Ömer ve Halid Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den onu öldürmek için izin istediler, Allah Resulü: "İnsanların Muhammed ashabını öldürüyor diye konuşmalarından Allah'a sığınırım" buyurmuştur. İşte asıl sebeb budur. Onunla birlikte kendisine eziyette bulunan, kendilerinden bir çok yerde hoşlanmadığı şeyler işitmiş olduğu lakin sabrettiği diğer münafıklara karşı izlediği tutumun aynısını izlemiştir. Böylelikle onların itaatlerinin devamını, başkalarının da gönüllerini kazanmayı sağlamak istemiştir. Ta ki insanlar o ashabını öldürüyor diye konuşup ondan uzaklaşmasınlar. İnsanlar da kendi cemaatleri arasında bu tür kimseleri görmüş ve onları kendilerinden saymışlardır.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

48- HARİCİLERİ VE ONLARIN NİTELİKLERİNİ ZİKRE DAİR BİR BAB