SAHİH-İ MÜSLİM

ZEKAT

 

باب تخوف ما يخرج من زهرة الدنيا

42- İHSAN EDiLECEK DüNYA NiMETLERiNDEN KORKMA / ÇEKiNME BABI

 

121 - (1052) وحدثنا يحيى بن يحيى. أخبرنا الليث بن سعد. ح وحدثنا قتيبة بن سعيد (وتقاربا في اللفظ) قال: حدثنا ليث عن سعيد بن أبي  سعيد المقبري، عن عياض بن عبدالله بن سعد ؛ أنه سمع أبا سعيد الخدري يقول:

 قام رسول الله صلى الله عليه وسلم فخطب الناس فقال: "لا والله ! ما أخشى عليكم، أيها الناس ! إلا ما يخرج الله لكم من زهرة الدنيا: فقال رجل: يا رسول الله ! أيأتي الخير بالشر ؟ فصمت رسول الله صلى الله عليه وسلم ساعة. ثم قال "كيف قلت ؟" قال: قلت: يا رسول الله ! أيأتي الخير بالشر ؟ فقال له رسول الله صلى الله عليه وسلم: "إن الخير لا يأتي إلا بخير. أو خير هو. إن كل ما ينبت الربيع يقتل حبطا أو يلم. إلا آكلة الخضر. أكلت. حتى إذا امتلأت خاصرتاها استقبلت الشمس. ثلطت أو بالت. ثم اجترت. فعادت. فأكلت. فمن يأخذ مالا بحقه يبارك له فيه. ومن يأخذ مالا بغير حقه فمثله كمثل الذي يأكل ولا  يشبع".

 

2418- Bize Yahya b. Yahya da tahdis etti, bize Leys b. Sa'd haber verdi (H.) Bize Kuteybe b. Said de tahdis edip -ki lafız itibari ile birbirlerine yakın rivayette bulundular- dedi ki: Bize Leys b. Sa'd, Said b. Ebu Said elMakburi'den tahdis etti, o İyaz b. Abdullah b. Sa'd'dan rivayet ettiğine göre Ebu Said el-Hudri'yi şöyle derken dinlemiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ayağa kalkıp insanlara bir hutbe verdi ve: "Hayır, Allah'a yemin ederim ki ey insanlar sizin için fakirlikten korkmuyorum. Ancak Allah'ın sizin için çıkartıp ihsan edeceği dünya malından korkuyorum" buyurdu.

 

Bir adam: Ey Allah'ın Resulü! Hayır şer ile hiç gelir mi? dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir süre sustuktan sonra: "Nasıl demiştin?" buyurdu. Adam: Ey Allah'ın Resulü! Hayır şer ile gelir mi? demiştim dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Şüphesiz hayır ancak hayır ile gelir. Ama peki ya o (mal hep) bir hayır mıdır? Şüphesiz dere akıntısında yetişen her bir bitki şişkinlikten ya öldürür yahut ölüme yaklaştırır. Bundan yalnız yeşillik yiyen hayvan müstesnadır. Bu da yan tarafları dolup şişinceye kadar yedikten sonra güneşe karşı durur def-i hacette bulunur yahut bevleder, sonra da geviş getirir yine (dönerek) ot yer. Her kim bir malı hakkı ile alırsa o malda ona bereket ihsan edilir. Her kim haksız yere bir mal edinirse onun da misali yiyip de bir türlü doymayanın misali gibidir. "

 

Diğer tahric: İbn Mace, 3995

 

 

122 - (1052) حدثني أبو الطاهر. أخبرنا عبدالله بن وهب. قال: أخبرني مالك بن أنس عن زيد بن أسلم، عن عطاء بن يسار، عن أبي سعيد الخدري ؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال

 " أخوف ما أخاف عليكم ما يخرج الله لكم من زهرة الدنيا " قالوا: وما زهرة الدنيا ؟ يا رسول الله ! قال " بركات الأرض " قالوا: يا رسول الله ! وهل يأتي الخير بالشر ؟ قال " لا يأتي الخير إلا بالخير. لا يأتي الخير إلا بالخير. لا يأتي الخير إلا بالخير. إن كل ما أنبت الربيع يقتل أو يلم. إلا آكلة الخضر. فإنها تأكل . حتى إذا امتدت خاصرتاها استقبلت الشمس. ثم اجترت وبالت وثلطت. ثم عادت فأكلت. إن هذا المال خضرة حلوة. فمن أخذه بحقه، ووضعه في حقه، فنعم المعونة هو. ومن أخذه بغير حقه، كان كالذي يأكل ولا  يشبع ".

 

2419- Bana Ebu't-Tahir de tahdis etti, bize Abdullah b. Vehb haberverip dedi ki: BanaMalik b. Enes, Zeyd b. Eslem'den haberverdi, o Ata b. Yesar'dan, o Ebu Said el-Hudri'den rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Sizin için en çok korktuğu m şey Allah'ın sizin önünüze çıkartacağı dünya nimetleridir" buyurdu. Ashab: Dünya nimetleri nedir ey Allah'ın Resulü? dedi. O: "Yeryüzünün bereketleridir" buyurdu.

 

Ashab: Ey Allah'ın Resulü! Hiç hayır şer ile gelir mi? dedi. Allah Resulü şöyle buyurdu: "Hayır! Hayır ancak hayır getirir. Şüphesiz ki hayır ancak hayır ile gelir. Muhakkak hayır hayırdan başka bir şeyle gelmez. Şüphesiz derenin bitirdiği her bir şey ya öldürür ya da öldürecek hale yaklaştırır. Yeşillik yiyen müstesna. Böyle bir davar yer. Nihayet yan tarafları şişince güneşe doğru döner, sonra geviş getirir, bevleder, def-i hacette bulunur. Sonra tekrar dönüp yer. İşte gerçekten bu mal yeşil ve tatlıdır. Onu hakkı ile alıp hak ettiği yere koyan bir kimse için o ne güzel bir yardımcıdır. Ama onu hak etmediği bir şekilde alan kişi yiyip de bir türlü doymayan kimseye benzer. "

 

Diğer tahric: Buhari, 1465,2842, 921, 6427; Nesai, 2580

 

 

123 - (1052) حدثني علي بن حجر. أخبرنا إسماعيل بن ابراهيم عن هشام صاحب الدستوائي، عن يحيى بن أبي كثير، عن هلال ابن أبي ميمونة، عن عطاء بن يسار، عن أبي سعيد الخدري. قال: جلس رسول الله صلى الله عليه وسلم على المنبر. وجلسنا حوله. فقال " إن مما أخاف عليكم بعدي، ما يفتح عليكم من زهرة الدنيا وزينتها " فقال رجل: أو يأتي الخير بالشر ؟ يا رسول الله! قال: فسكت عنه رسول الله صلى الله عليه وسلم. فقيل له: ما شأنك ؟ تكلم رسول الله صلى الله عليه وسلم ولا  يكلمك ؟  قال: ورأينا أنه ينزل عليه. فأفاق يمسح عنه الرحضاء. وقال " إن هذا السائل " (وكأنه حمده) فقال " إنه لا يأتي الخير بالشر. وإن مما ينبت الربيع يقتل أو يلم. إلا أكلة الخضر. فإنها أكلت. حتى إذا امتلأت خاصرتاها استقبلت عين الشمس فثلطت وبالت. ثم رتعت. وإن هذا المال خضر حلو. ونعم صاحب المسلم هو لمن أعطي منه المسكين واليتيم وابن السبيل (أو كما قال رسول الله صلى الله عليه وسلم) وإنه من يأخذه بغيرحقه كان كالذي يأكل ولا  يشبع. ويكون عليه شهيدا يوم القيامة ".

 

2420- Bana Ali b. Hucr da tahdis etti, bize İsmail b. İbrahim, ed-Destevai'nin arkadaşı Hişlam'dan haber verdi, o Yahya b. Ebi Kesir'den, o Hilal b. Ebi Meymune'den, o Ata b. Yesar'dan, o Ebu Said el-Hudri'den şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) minberin üzerine oturdu. Biz de etrafında oturduk. Şöyle buyurdu: ''Şüphesiz benden sonra sizin için korktuğum hususlardan birisi de size açılacak dünyanın malı - mülkü ve ziyenetidir.''

 

Bir adam: Hayır, hiç şer ile gelir mi ey Allah'ın Resulü? dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir süre ona cevap vermeyip sustu. Ona: Sana ne oluyor ki sen Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile konuştuğun halde o seninle konuşmuyor? Ebu Said dedi ki: Biz onun üzerine vahiy indiğini anladık. Derken onun kendisine gelip terini sildiğini gördük. Bir de -şüphesiz soru soran bu kişi sanki onun bu halini övüyor gibiydi- dedikten sonra şöyle buyurdu:

 

"Şüphesiz hayır, şer ile birlikte gelmez ama gerçekten de derenin bitirdikleri arasında öldürücü olanlar ya da öldürecek noktaya yaklaştıranlar da vardır. Ancak yeşil yiyen müstesnadır. Bu o yeşlılıkten yer. Nihayet her iki böğrü tamamen dolunca güneşe karşı döner, def-i hacette bulunur, bevleder sonra (tekrar) otlar. Elbetteki bu mal yeşildir, tatlıdır. O maldan yoksula, yetime ve yolda kalmışa veren kimseler için o mal müslümanın ne iyi arkadaşıdır -yahut Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in buyurduğu gibi- ve şüphesiz o malı haksız bir yerden alan bir kimse yiyip de bir türlü doymayan kimseye benzer. Kıyamet gününde de onun aleyhine şahit olur. "

 

 

AÇIKLAMA:          Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (2418) "Hayır! Allah'a yemin ederim ki ey insanlar! Sizin için tek korktuğu m şey ... " buyruğu ile dünyaya aldanıştan, ona göz dikip dünyalık ile övünmekten sakındırılmaktayız. Ayrıca bu buyruktan yemin teklif edilmeden yemin etmenin eğer daha bir pekiştirici ve konuya daha bir dikkat çekici bir tarafı varsa -ruhları daha etkileyici olması için- yemin etmenin müstehab olduğu hükmü de anlaşılmaktadır.

 

"Ey Allah'ın Resulü! Hiç hayır, şer ile gelir mi? .. Yeyip de doymayan kimse gibidir" bölümünde yer alan Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "O bir hayır mıdır ki?" ibaresinde vav harfi fethalıdır. "el-habat" he harfi fethalı olup davarların aşırı yemekten şişkinleşmesi demektir. "Ev yulimmu" yani ölüme yakın hale getirir.

 

"Yeşlılık yiyen müstesna." Buradaki "illa, müstesna"nın hemzesi kesreli, lam harfi şeddeli bir istisna edatıdır. Hadis ehlinden dil bilgini ve başkalarından cumhurun söylediği meşhur görüş budur. Kadi İyaz dedi ki: Bazıları ise bunu hemze fethalı, lam şeddesiz bir istiftah (başlangıç edatı) olarak "ela" diye rivayet etmişlerdir. (Dikkat edin, şunu bilin ki yeşillik yiyen ... demek olur).

 

"Def-i hacet yapar" {anlamındaki) seletat, ishal olmuş davarın kaba pisliğine "selat" denilir. Çoğunlukla bu deve, inek ve filler hakkında kullanılır.

 

"Geviş getirir" yani içinden geri çektiği yemini çiğner. Dil bilginlerinin dediklerine göre "cirra: geviş" devenin yeniden çiğneyip sonra yutmak üzere karnından ağzına geri çıkardıklarıdır. Kas ise şiddetlice çiğnemek demektir.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Ey insanlar! Benim sizin için korktuğu m tek şey Allah'ın sizin önünüze açacağı dünya ma!ı-mülküdür. .. Muhakkak hayır ancak hayır getirir. Peki o hayır mıdır?" buyruğu da şu demektir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları dünya süsünden (malından mülkünden) sakındırmış ve dünyalık tehlikesinden onlar için korkmuş idi. Şunu söylemek istemiştir: Böyle bir adam böyle bir malı mübah bir cihetten elde eder. Ganimet ve buna benzer bir yolla ona sahip olur. Bu bir hayırdır. Peki hayır şer ile gelir mi ki? Bu da böyle bir şeyi uzak görmek anlamında inkari bir sorudur. Yani bir şeyin hayır olmakla birlikte onun şer doğurması uzak bir ihtimaldir. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise ona şu cevabı verdi:

 

"Gerçek hayır, hayırdan başka bir şey getirmez" yani o hayırdan başka bir sonuç getirmez. Sonra da "o bir hayır mıdır ki?"buyurması da şu demektir:

 

Sizin elde ettiğiniz bu dünyalık ve dünya süsü hayır değildir. O ancak bir fitne (sınama aracı)dır. İfadenin takdiri de şöyledir: Hayır, hayırdan başka bir şey getirmez ama bu dünya malı ve süsü sonuçta vardığı fitne, mal-mülk yarışı sebebi ile hayır değildir. Ayrıca Bununla uğraşırken ahirete tam anlamı ile yönelmek fırsatı da kaybedilir. Sonra Allah Resulü buna bir örnek vererek şöyle buyurdu: "Derenin {kenarında) biten her bir şey ya şişkinlikten öldürür ya da öldürecek noktaya getirir. Yeşillik yiyen müstesna ... " bu da şu demektir:

 

Derenin kenarında biten ot ve yeşillikler çokça yenildiği için şişkinlik yapar ve öldürür. Ya da öldürme kertesine getirir. Şu kadar var ki ihtiyaç kadarı ile ve ortalama yeterli gelecek miktarı ile yetinen bir kimse müstesnadır. Bu kadarının zararı olmaz. İşte bu mal da canların çektiği, ona meylettiği güzel gelen dere kenarında biten otlara benzer. Kimileri bundan çokça yer, onu uygun yerlere harcamaksızın içine dalar gider. İşte bu mal böyle bir kimseyi ya helak eder ya helak olacağı bir noktaya kadar getirir. Kimileri ise bu maldan aşırı derecede almaz, az bir miktarını almakla yetinir. Ondan çok şeyalsa dahi onu örnekte verilen hayvanın def-i hacette bulunup dışarı çıkardığı gibi uygun yerlere dağıtıp harcar. Bu malın böyle birisine zararı olmaz. İşte hadisin kısaca manası budur.

 

el-Ezherı dedi ki: Bu hadiste iki örnek verilmiştir:

 

1. Çokça mal toplayıp yığmakla birlikte o maldaki hakları yerine getirmeyen kimse Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Şüphesiz dere kenarında yetişen atların bir kısmı öldürücüdür" buyruğu ile buna işaret etmiştir. Çünkü dere, türlü bakliyalın kalınlılarını sürükleyip bitirir. Böyle bir hayvan da ölesiye bundan çokça yer.

 

2. ikinci örnek aşırıya kaçmadan orta halli alanın örneğidir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Yeşlılık yiyen müstesna" buyruğu ile buna işaret edilmiştir. Çünkü yeşillik bu şekilde sürüklenen bakliyattan değildir.

 

Kadi İyaz dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara orta halli kimse ile çokça alan kimsenin durumlarını örnek vererek şöyle buyurmuştur: Sizler derenin kenarında yetişen bitkinin bir hayır olduğunu, hayvanların onunla beslendiğini söylüyorsunuz. Ama bu kayıtsız ve şartsız böyle değildir. Aksine Bunun bir kısmı öldürücüdür ya da öldürecek kerteye kadar yaklaştırıcıdır. Nitekim yeyip karnı şişenin hali de mal toplayıp onu uygun cihetlere harcamayan kimsenin haline benzer. Böylelikle Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in mal toplayıp yığmakta mutedil ve'dengeli olmanın daha güzel, daha iyi olduğuna işaret etmiş olmaktadır. Sonra çokça mal biriktirmenin kime faydalı olacağına misal vermiştir ki bu da yeşillik yiyene bir benzetmedir. Bu ise malı şer'i bakımdan uygun cihetlere harcayan kimseye yapılan bir benzetmedir. Benzeme yönü de şudur: Böyle bir davar yanları şişinceye kadar yeşillikten yer sonra da onu def-i haceti ile dışarı çıkarlır. işte malı topladıktan sonra (uygun yerlerde) harcayan kimsenin durumu da böyledir. Allah en iyi bilendir.

 

(2420) "Üzerindeki teri silerek ayıldı" ibaresinde "ruhasa" ağır halden dolayı terlemek demektir. Bu tabir çoğunlukla sıtmadan dolayı terleme hali için kullanılır.

Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Şüphesiz soru soran bu kişi" bazı nüshalarda bu şekilde iken bazılarında: "eyne: nerede" bir diğer kısmında: "enna: kimdi, nerede" diğer bir kısmında da: "eyyu: hangi" diye kaydedilmiştir ki hepSi de doğrudur. Enna yahut eyne rivayeti aynı anlamdadır. "inne" rivayeti ise Allahualem şu demektir: Şüphesiz ki bu soru soran övülen, maharetli ve uyanık bir kişidir demektir. Bundan dolayı (Ebu Said): "Onu över gibi oldu" demiştir. "Eyyu" diye rivayetin manası: "Hanginiz" demek olup sondaki "küm" lafzı hazf edilmiştir. Allah en iyi bilendir.

 

"Şüphesiz derenin bitirdiklerinden" bundan önceki iki rivayette birisinde "şüphesiz derenin bitirdiği her şey" ya da "derenin bitirdiği" şeklindedir. "Her şey" lafzının yer aldığı rivayet "bitirdiklerinden" rivayetine göre açıklanır. Bu da yüce Allah'ın: "Her şeyi mahveder" (Ahkaf, 25) buyruğu ile "ve ona her şeyden verilmiştir" (Nemi, 23) buyrukları gibidir.

 

"Şüphesiz bu mal yeşildir, tatlıdır. .. Müslümana ne güzel bir arkadaştır."

Bu buyruk malı hak ile alan ve onu hayır cihetlerde harcayan kimse için faziletli olduğu hükmünü, ayrıca zengini fakire tercih eden kimseler lehine bir delil ihtiva etmektedir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

43- İFFETLİ DAVRANMANIN VE SABRIN FAZİLETİ BABI