SAHİH-İ MÜSLİM

ZEKAT

 

باب النهي عن المسألة

34- DİLENMENİN NEHYEDİLDİĞİ BABI

 

حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا زيد بن الحباب. أخبرني معاوية بن صالح. حدثني ربيعة بن يزيد الدمشقي عن عبدالله بن عامر اليحصبي. قال: سمعت معاوية يقول: إياكم وأحاديث. إلا حديثا كان في عهد عمر. فإن عمر كان يخيف الناس في الله عز وجل. سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم وهو يقول:

 "من يرد الله به خيرا يفقهه في الدين ". وسمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول " إنما أنا خازن فمن أعطيته عن طيب نفس، فيبارك له فيه. ومن أعطيته عن مسألة وشره، كان كالذي يأكل ولا  يشبع ".

 

2386- Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe tahdis etti, bize Zeyd b. elHubab tahdis etti, bana Muaviye b. Salih haber verdi, bana Rabia b. Yezid ed-Dımeşki, Abdullah b. Amir el-Yahsubi'den şöyle dediğini tahdis etti: Muaviye'yi şöyle derken dinledim: Bir takım hadisler (rivayet etmek)'den sakının. Ömer zamanında rivayet edilen hadis (ler) müstesna. Çünkü Ömer insanları aziz ve celil Allah'tan korkmaya teşvik ediyordu. Ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i: "Allah kimin hakkında hayır murad ederse onu dinde fakih kılar" buyururken dinledim. Yine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i: "Ben ancak bir hazine bekçisiyim, her kime gönül hoşluğu ile bir şeyler verecek olursam o kimseye o verdiğim mübarek kılınır. Her kime de dilendiği ve aç gözlülük ettiği için bir şeyler verecek olursam o kişi yeyip de bir türlü doymayan kimse gibi olur" buyururken dinledim.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

حدثنا محمد بن عبدالله بن نمير. حدثنا سفيان عن عمرو، عن وهب بن منبه. عن أخيه همام، عن معاوية ؛ قال : قال رسول الله صلى الله عليه وسلم

 "لا تلحفوا في المسألة. فوالله ! لا يسألني أحد منكم شيئا، فتخرج له مسألته مني شيئا، وأنا له كاره، فيبارك له فيما أعطيته".

 

2387- Bize Muhammed b. Abdullah b. Numeyr tahdis etti, bize Süfyan, Amr'dan tahdis etti, o Vehb b. Münebbih'den, o kardeşi Hemmam'dan, o Muaviye'den şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Dilenirken aşırı ısrarcı almayınız. Allah'a yemin olsun ki sizden birisi benden bir şey isteyip de onun bu isteyişi benden bir şeyler çıkarıp vermemi -ben hoşlanmadığım halde- sağlayacak olsa dahi benim kendisine verdiğim o şeyde ona bereket ihsan edilmez. "

 

Diğer tahric: Nesai, 2592;

 

 

حدثنا ابن أبي عمر المكي. حدثنا سفيان عن عمرو بن دينار. حدثني وهب بن منبه (ودخلت عليه في داره بصنعاء فأطعمني من جوزة في داره) عن أخيه. قال: سمعت معاوية بن أبي سفيان يقول: سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول. فذكر مثله.

 

2388- Bize İbn Ebu Ömer el-Mekki tahdis etti, bize Süfyan, Amr b. Dinar'dan tahdis etti, bana Vehb b. Münebbih de tahdis etti -ki San'adaki evinde onun huzuruna girmiş bana evindeki bir ceviz ağacından (ceviz) yedirdi- O kardeşinden şöyle dediğini rivayet etti. Muaviye b. Ebu Süfyan'ı şöyle derken dinledim: ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken dinledim deyip aynısını zikretti.

 

 

وحدثني حرملة بن يحييى. أخبرنا ابن وهب. أخبرني يونس عن ابن شهاب. قال: حدثني حميد بن عبدالرحمن بن عوف قال: سمعت معاوية بن أبي سفيان، وهو يخطب يقول: إني سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول

 "من يرد الله به خيرا يفقهه في الدين. وإنما أنا قاسم ويعطى الله".

 

2389- Bana Harmele b. Yahya da tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bize Yunus İbn Şihab'dan şöyle dediğini haber verdi: Bana Humeyd o. Abdurrahman b. Avf tahdis edip dedi ki: Muaviye b. Ebu Süfyan'i hatip olarak konuşma yaparken şöyle derken dinledim. Ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i: "Allah, hakkında hayır dilediği kimseyi dinde fakih kılar. Ben 'ise ancak bir paylaştıncıyım. Aziz ve Celil Allah ise verir" buyururken dinledim.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 71, 7312,3116

 

AÇIKLAMA:          Bu babtan ve bu babta yer alan hadislerden maksat, dilenmenin yasaklanışını ifade etmektir. İlim adamları da eğer gerektirici bir zorunluluk yoksa yasaklığı hususunda ittifak etmişlerdir. Mezhep alimlerimiz kazanabilme gücü olan bir kimsenin (dilenmesi) meselesinde iki farklı görüşe sahiptirler. Bu iki görüşün daha sahih olanına göre bu hadislerin zahiri gereğince haramdır. tkinci,görüşe göre ise üç şartla kerahetle birlikte helal olur: Kendisini alçaltmamalı, dilenirken ısrarcı olmamalı, dilendiği kimseyi rahatsız etmemeli. Eğer bu şartlardanıbirisi olmaz ise ittifakla haramdır. Allah en iyi bilendir.

 

(2386) "Abdullah b. Amir el-Yahsubi" yedi kıraat aliminden birisidir. elYahsabi de denilir. Yahsub oğullarına mensubtur.

 

"Muaviye'yi rivayet edilen hadislere dikkat edin ... Çünkü Ömer Allah hakkında insanların korkmasını söylerdi." Nüshaların çoğunda "ve ehadise" şeklindedir. Bazılarında ise "vel ehadise" şeklindedir. Her ikisi de sahihtir. Muaviye'nin kastı emin olmadan çokça hadis rivayet etmekten sakındırmaktır. Çünkü onun zamanında kitap ehlinden ve fethedilen şehirlerde bulunan kitaplardan rivayet nakletmek yaygın bir hal almıştı. Muaviye onlara hadisler hususunda Ömer (r.anh) zamanında olana dönmelerini emretmişti. Çünkü Ömer bu hususta işi sıkı tutmuş olup insanlar da onun satvetinden korkuyorlardı. İnsanların hadis rivayeti hususunda aceleci davranmalarını engellemiş, bu rivayetlere şahit getirmelerini istemişti. Nihayet hadislerkarar bulmuş, sünnetler de gereği gibi yayılmıştı.

 

"Allah hakkında hayır murad ettiği kimseyi dinde fakih kılar" buyruğunda ilmin faziletine, dinde tefakkuha (bilgi sahibi olmaya) dikkat çekilmekte ve teşvik edilmektedir. Buna sebeb ise ilmin yüce Allah'a karşı takvalı olmaya götüren bir özelliğinin bulunmasıdır.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Ben ancak bir hazinedarım" diğer rivayette: (2389) "Ben ancak paylaştırıcıyım, Allah da verendir" buyurulması şu demektir: Gerçek manada veren şanı yüce Allah'tır. Ben veren değilim. Ben ancak benim yanımda bulunanın bir hazinenin (bekçisi)yim. Sonra da paylaştırmakla emrolunduğum malı yine emrolunduğuma göre paylaştırırım. Her şey yüce Allah'ın meşieti ve taktiri iledir. İnsan ise yönlendirilen ve Rabbi tarafından gözetilendir.

 

(2387) "Dilenmekte aşırı ısrarcı olmayınız." Bazı asıl nüshalarda bu şekilde fe harfi cerri ile "filmes'ele: dilenmekte" şeklindedir. Bazılarında ise bilmes'ele diye zaptedilmiştir. Her ikisi de sahihtir. İlhaf ise ısrar etmek, ısrarcı olmak demektir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

35- MİSKİN (DENİLEN YOKSUL), İHTİYACINI KARŞILAYACAK BİR ŞEYLERİ BULAMAYAN VE FARKINA VARILAMADIĞI İÇİN KENDİSİNE TASADDUKTA BULUNULMAYAN KİMSEDİR BABI