SAHİH-İ MÜSLİM |
ZEKAT |
باب بيان
أن اليد
العليا خير من
اليد السفلى، وأن
اليد العليا
هي المنفقة،
وأن السفلى هي
الآخذة
33- ÜSTTEKİ ELİN ALTTAKİ
ELDEN HAYIRLI OLDUĞUNUN; ÜSTTEKİ ELİN İNFAK EDEN EL, ALTTAKİ EL'İNDE ALAN EL
OLDUĞUNUN BEYANI BABI
حدثنا
قتيبة بن سعيد
عن مالك بن
أنس. فيما قرئ
عليه، عن
نافع، عن عبدالله
بن عمر ؛ أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال، وهو
على المنبر،
وهو يذكر
الصدقة والتعفف
عن المسألة
"اليد العليا
خير من اليد
السفلى. واليد
العليا
المنفقة.
والسفلى
السائلة".
2382- Bize Kuteybe b.
Said de Malik b. Enes'den kendisine okunan rivayetler arasında Nafi'den tahdis
etti. O Abdullah b. Ömer'den Rasillullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
minber'üzerinde iken sadakadan ve dilencilik yapmaktan iffetIi davranıp uzak
durmayı sözkonusu ediyorken: "Üst el, alt elden hayırlıdır. Üst el infak
eden, alt el ise dilenen eldir" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
1429; Ebu Davud, 1648; Nesai, 2532
AÇIKLAMA: Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sadaka hakkında: "Üst el, alt elden
hayırlıdır. Üst el infak eden, alt el ise dilenen eldir" buyruğu bu
şekilde Buhari'Rin Sahih'inde ve Müslim de "infak" lafzından
"el-ulya el-munfika: üst el infak eden (eldir)" şeklinde gelmiştir.
Ebu Davud da ravilerin çoğundan böylece zikretmiş olup şöyle demiştir: Bunu
Abdulvfuis de Eyyub'dan, o Nafi'den, o İbn Ömer'den: el-ulya el-müteaffife: Üst
el iffetli davranandır, diye iffetten gelen bir lafız olarak ayn ile rivayet
etmiştir demektedir. Hattabı de bu rivayeti tercih ederek şunları
söylemektedir: Çünkü ifadelerin bağlamı dilenrnek ve dilenmekten uzak kalıp
iffetli davranmak hakkındadır. Halbuki sahih olan birinci rivayettir. Bununla
birlikte her iki rivayetin sahih olması ihtimali de vardır. Çünkü infak eden
el, dilenen elden yukarıdadır. İffetli davranan el de dilenen elden üstündür.
Bu hadis ile çeşitli
itaat yollarında infak teşvik edilmektedir. Ayrıca cumhurun kabul ettiği görüş
olan üst elin infak eden el olduğuna da delil bulunmaktadır. Hattabı ise az
önce geçtiği gibi bu el iffetli davranan (dilenmeyen) eldir. Başkası ise üst el
alan eldir, alttaki el ise vermeyen eldir. Bunu da Kadi İyaz nakletmiştir.
Allah en iyi bilendir. Üstte olmaktan kasıt ise fazilet, şan ve şeref ve sevaba
nail olmanın üstünlüğüdür.
حدثنا
محمد بن بشار
ومحمد بن حاتم
وأحمد بن
عبدة. جميعا
عن يحيى
القطان. قال
ابن بشار:
حدثنا يحيى.
حدثنا عمرو بن
عثمان. قال:
سمعت موسى بن
طلحة يحدث ؛
أن حكيم بن
حزام حدثه ؛
أن رسول الله
صلى الله عليه
وسلم قال:
"أفضل
الصدقة (أو
خير الصدقة)
عن ظهر غنى.
واليد العليا
خيرا من اليد
السفلى. وابدأ
بمن تعول".
2383- Bize Muhammed b.
Beşşar, Muhammed b. Hatim ve Ahmed b. Abde birlikte Yahya el-Kattan'dan tahdis
etti. İbn Beşşar dedi ki: Bize Amr b. Osman tahdis edip dedi ki: Musa b.
Talha'yı tahdis ederken dinledim: Hakım b. Hizam'ın kendisine tahdis ettiğine
göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sadakanın en faziletlisi
-ya da sadakanın en hayırlısı- (kişiyi) varlık(lı) bırakandır. Üstteki el de
alttaki elden hayırlıdır. (İhtiyaçları karşılamaya) geçindirmekle yükümlü
olduğun kimselerden başla. "
Diğer tahric: Nesai,
2542
AÇIKLAMA: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "En hayırlı sadaka (kişiyi) varlık(lı)
bırakandır" buyruğu şu demektir: En faziletli şadaka kişinin sadakadan
sonra elinde kalanlarla muhtaç durumda kalmadığı sadakadır. İfadenin takdiri
şöyledir: En faziletli sadaka verildikten sonra sahibinin kendisine dayanacağı
ve bunları iş ve ihtiyaçları için kullanıp desteklerini alacağı bir şeyler
bırakan sadakadır. Böyle bir sadakanın malının tamamını sadaka olarak dağıtan
kimseye göre daha faziletli olmasının sebebi malının tamamını tasadduk eden
kimsenin çoğunlukla pişman olması yahut da ihtiyacı olduğunda pişman olacak
olması ve keşke (malının hepsini) tasadduk etmeseydi diye arzulayacak hale
gelmesidir. Oysa sadaka verdikten sonra yine muhtaç düşmeyen bir kimsenin
durumu böyle değildir. O verdiği sadakaya pişman olmaz. Aksine ondan dolayı
sevinir, memnun kalır.
İlim adamları malının
tamamını sadaka vermek hususunda farklı görüşlere sahiptir. Bizim mezhebimize
göre borcu olmayan, fakirliğe katlanamayacak durumda olan geçindirmekle yükümlü
olduğu çoluk çocuğu bulunmayan bir kimse için malının tümünü tasadduk etmek
müstehabtır. Ancak kendisinin de darlığa ve fakirliğe sabredecek kimselerden
olması şarttır. Eğer bu şartları taşımıyorsa böyle bir tasadduk mekruhtur.
Kadi İyaz dedi ki: İlim
adamlarının cumhuru ve İslam aleminin çeşitli bölgelerinin imamları malının tamamını
tasadduk etmenin caiz olduğunu kabul etmişlerdir. Bir görüşe göre ise verdiği
sadakanın tamamı ona geri verilir. Bu Ömer b. el-Hattab'dan (r.anh) rivayet
edilmiştir. Bir diğer görüşe göre malının üçte biri hakkında geçerli olur. Bu
da Şafii alimlerinin görüşüdür. Bir diğer görüşe göre verdiği sadaka, malının
yarısından fazla ise fazla olan miktar geri verilir. Bu da Mekhul'dan
nakledilmiş bir görüştür. Ebu Cafer et-Taberı dedi ki: Bu caiz olmakla birlikte
müstehab olan böyle bir işi yapmaması ve üçte birin sınırlarını aşmamasıdır,
demiştir.
"Geçindirmekle
yükümlü olduğun kimselerden başla. " Bu buyrukta kişinin kendisinin ve
aile halkının nafakasının önceleneceği hükmü anlaşılmaktadır. Çünkü
başkalarından farklı olarak bunların nafakasını sağlamak münhasıran onun
yükümlülüğüdür. Ayrıca şer'i hususlarda işlere önem sırasına göre başlanacağı
hükmü de anlaşılmaktadır.
حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة
وعمرو الناقد.
قالا: حدثنا
سفيان عن
الزهري، عن
عروة بن
الزبير
وسعيد، عن
حكيم بن حزام ؛
قال: سألت
النبي صلى
الله عليه
وسلم فأعطاني.
ثم سالته
فأعطاني. ثم
سألته
فأعطاني. ثم
قال:
"إن
هذا المال
خضرة حلوة.
فمن أخذه بطيب
نفس بورك له
فيه. ومن أخذه
بإشراف نفس لم
يبارك له فيه.
وكان كالذي
يأكل ولا يشبع. واليد
العليا خيرا
من اليد
السفلى".
2384- Bize Ebu Bekir b.
Ebi Şeybe ve Amr en-Nakıd tahdis edip dedi ki: Bize Süfyan, ez-Zühri'den tahdis
etti, O Urve b. ez-Züber ve Said'den, o HakIm b. Hizam'dan şöyle dediğini
rivayet etti: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den istedim o da bana verdi.
Sonra bir daha ondan istedim, o da bana verdi. Sonra tekrar ondan istedim yine
bana verdi. Sonra: "Şüphesiz bu mal yeşildir, tatlıdır. Onu gönül hoşluğu
ile alana o malda bereket ihsan olunur. Ona tamahkarlık ederek onu alana ise o
malda bereket ihsan olunmaz ve böyle bir kimse yiyip de bir türlü doymayan
kişiye benzer. Üstteki el ise alttaki elden hayırlıdır" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
1472 -uzunca-, 2750 -uzunca-, 3143 -uzunca-, 6441; Tirmizi, 2463 -uzunca-;
Nesai, 2530, 2601, 2602
AÇIKLAMA: Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şüphesiz bu mal yeşildir, tatlıdır"
buyruğu ile mala duyulan arzu, eğilim ve nefislerin mala olan tutkusunu,
lezzetli, tatlı, yeşil (taze) meyveye benzetmektedir. Çünkü yeşil, başlı başına
arzu edilen bir şeydir. Tatlı da aynı şekilde başlıbaşına arzu edilir. Her
ikisinin bir arada olması arzuyu daha da arhm.
Bu ifadede malın kalıcı
olmadığına da işaret vardır. Çünkü yeşil (taze sebze ve meyve)ler fazla kalmaz
ve kalsın diye de istenmez. Allah en iyi bilendir.
"Onu gönül hoşluğu
ile alana o malda bereket ihsan edilir. .. ve doymayan kişiye benzer."
İlim adamları dedi ki: "İşrafünnefs: nefsin tamahkarlığı" o mala göz
dikmesi, onu gözlemesi ve onu umup ona tamah etmesi demektir. TIbünnefs: gönül
hoşluğu ile ilgili olarak Kadi İyaz da iki anlama gelme ihtimalini sözkonusu
etmiştir. Bunların daha güçlü olanına göre bu hal alan kişiye aittir. Yani
dilenmeden, göz dikmeden ve tamahkarlık etmeden o malı alana bereket ihsan
olunur. İkinci ihtimale göre bu veren ile alakalıdır. Bu da o malı kendisine
dilencilik yaptığı ve mecbur bıraktığı için yahut da verenin gönlünün hoş
olmadığı benzeri bir hal dolayısı ile değil de malı kendisine gönlü hoş ve
rahat olarak veren kimseden malını alan kişiye (sadaka olana) o mal mübarek
kılınır demektir.
"Yeyip de bir türlü
doymayan kişi gibidir" buyruğu ise bu yeyip de doymayan kişi hasta olup bu
hastalığından ötürü bir türlü doymayan kişi demektir. Otlayan hayvana benzetme
kashnın güdülmüş olma ihtimali de vardır.
Bu hadis bundan önceki
ve sonraki hadisıkr dilenmeyip iffetli durmak, kanaatkar olmak, az dahi olsa
eline geçene razı olmak, malı kazanmak için güzel yollar izlemek teşvik
edildiği gibi insanın tamahkarlık ve benzeri halleri neticesinde eline
geçirdiği çok mala aldanınaması gerektiği de gösterilmektedir. Çünkü bu yolla
elde edilen malda kişiye bereket ihsan olunmaz. Bu anlam itibari ile yüce
Allah'ın: ''Allahfaizin bereketini yok eder, sadakaları ise büyültür,
artırır" (Bakara, 276) buyruğuna yakındır.
حدثنا
نصر بن علي
الجهضمي
وزهير بن حرب
وعبد بن حميد.
قالوا: حدثنا
عمر بن يونس.
حدثنا عكرمة
بن عمار.
حدثنا شداد.
قال: سمعت أبا
أمامة قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم " يا ابن
آدم ! إنك أن
تبذل الفضل
خير لك. وأن
تمسكه شر لك.
ولا
تلام على
كفاف. وابدأ
بمن تعول.
واليد العليا
خير من اليد
السفلى".
2385- Bize Nasr b. Ali
el-Cahdamı, Zuheyr b. Harb ve Abd b. Humeyd tahdis edip dedi ki: Bize Ömer b.
Yunus tahdis etti, bize İkrime b. Ammar tahdis etti, bize Şeddad tahdis edip
dedi ki: Ebu Umame'yi dinledim (dedi ki): Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Ey Ademoğlu! (İhtiyacından) arta kalanı cömertçe vermen senin
için hayırlıdır. Onu alıkoyup tutman senin için bir şerdir. Ama yetecek
kadarını elinde tutmandan dolayı kınanmazsın. Geçindirmekle yükümlü olduğun
kimselerden başla. Üstteki el de alttaki elden hayırlıdır. "
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Ey Ademoğlu! İhtiyacından arta kalanı
c;ömertçe vermen senin için hayırlıdır. .. kınanmazsın" bu buyrukta geçen:
(....) edatında hemze fethalıdır. Hadisin anlamı şudur: Eğer senin ve
geçindirmekle yükümlü olduğun ailenin ihtiyacından artanı cömertçe tasadduk
edip bağışlarsan, bu sevap kalıcı olacağından senin için daha hayırlıdır. Ama
onu yanında alıkoyarsan o senin için bir şerdir. Çünkü bir kimse farz olan
harcamayı yapmayıp cimrilik edecek olursa bundan dolayı cezalandırılmayı hak
eder. Eğer mendub olan harcamayı yapmayıp cimrilik ederse bu sefer sevabı
eksilir ve kendisi için ahirette hayırlı olanı kaçırmış olur. Bütün bunlar ise
bir şerdir.
"Yetecek kadarını
elinde tutmaktan dolayı kınanmazsın" buyruğu da bu durumda olan kişi
kınanmaz demektir. Bu ise elbetteki onun için yeterli olan miktarda şer'i bir
hakkın bulunmaması halinde böyledir. Zekat düşecek kadar bir nisabı (malı) olup
şartlarına uygun zekatın kendisine vacip olması ile birlikte ihtiyacını yeteri
kadarı ile karşılamak için de o nisaba muhtaç olan bir kimseye yine de zekatını
çıkarıp vermesi kap eder. Kendisine yetecek olan kadarını ise mübah başka bir
cihetten elde eder.
"Geçindirmekle
yükümlü olduğun kimselerden başla" buyruğu da aile halkının ve yakınların,
yabancılara göre daha çok hak sahibi oldukları anlamına gelir, açıklaması daha
önce geçti.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
34- DİLENMENİN
NEHYEDİLDİĞİ BABI