SAHİH-İ MÜSLİM

ZEKAT

 

باب فضل إخفاء الصدقة

31- SADAKANIN GİZLİ VERİLMESİNİN FAZİLETİ BABI

 

حدثني زهير بن حرب ومحمد بن المثنى. جميعا عن يحيى القطان. قال زهير: حدثنا يحيى بن سعيد عن عبيدالله. أخبرني خبيب بن عبدالرحمن عن حفص بن عاصم عن أبي هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم، قال:

 "سبعة يظلهم الله في ضله يوم لا ظل إلا ظله: الإمام العادل. وشاب نشأ بعبادة الله. ورجل قلبه معلق في المساجد. ورجلان تحابا في الله، اجتمعا عليه وتفرقا عليه. ورجل دعته امرأة ذات منصب وجمال، فقال: إني أخاف الله. ورجل تصدق بصدقة فأخفاها حتى لا تعلم يمينه ما تنفق شماله. ورجل ذكر الله خاليا، ففاضت عيناه".

 

2377- Bana Zuheyr b. Harb ve Muhammed b. el-Müsenna birlikte Yahya el-Kattan'dan tahdis etti. Zuheyr dedi ki: Bize Yahya b. Said, Ubeydullah'dan tahdis etti, bana Hubeyb b. Abdurrahman, Hafs b. Asım'dan haber verdi, o Ebu Hureyre'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Yedi kişi vardır ki Allah onları kendi gölgesinden başka hiçbir gölgenin olmadığı bir günde kendi gölgesinde gölgelendirecektir: Adaletli imam (yönetici), Aziz ve Celil Allah'a ibadet ile yetişmiş bir genç, kalbi mescitlere bağlı bir adam, Allah için birbirini seven, O'nun uğrunda bir araya gelip O'nun uğrunda ayrılan iki adam, mevki sahibi güzel bir kadının davet ettiği fakat muhakkak ben aziz ve celil Allah'tan korkanm diyen bir adam, sağ elinin verdiği şeyi sol eli bilmeyecek kadar bir sadakayı gizleyerek tasadduk eden bir adam, tenhada iken Allah'ı zikredip gözlerinden yaş akan bir adam. "

 

Diğer tahric: Buhari, 660, 1423,6479 -muhtasar-, 6806; Tirmizi, 2391, 2391 -muallak olarak-

 

 

وحدثنا يحيى بن يحيى. قال: قرأت على مالك عن خبيب بن عبدالرحمن، عن حفص بن عاصم، عن أبي سعيد الخدري (أو عن أبي هريرة) ؛ أنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم. بمثل حديث عبيدالله. وقال "ورجل معلق بالمسجد، إذا خرج منه حتى يعود إليه".

 

2378- Bize Yahya b. Yahya da tahdis edip dedi ki: Malik'e Hubeyb b. Abdurrahman'dan rivayetini okudu. O Havs b. Asım'dan, o Ebu Said elHudri'den -yahut Ebu Hureyre'den- şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu deyip hadisi Ubeydullah'ın hadisi gibi rivayet etti ve: "Kalbi mescide -oradan çıktığı vakit tekrar ona geri dönünceye kadarbağlı olan bir adam" dedi.

 

 

AÇIKLAMA:          (2377) "Yedi kişi vardır ki Allah kendi gölgesinden başka gölgenin olmadığı bir günde onları kendi gölgesinde barındırır. " Kadi İyaz dedi ki: Gölgenin yüce Allah'a izafe edilmesi mülkiyet ifade eden bir izafedir. Çünkü her ne gölge varsa Allah'a aittir, O'nun mülküdür, O'nun yarattığıdır, O'nun egemenliği altındadır. Burada kasıt ise bir başka hadiste beyan edilerek geldiği güzere: "Arşın gölgesi"dir. Kasıt ise insanların alemlerin rabbinin huzurunda ayağa kalkacakları, güneşin onlara son derece yaklaşıp aşırı sıcağında bulunacakları, terin içerisine gömülecekleri ve Arşın dışında hiçbir şeyin gölgesinin olmayacağı kıyamet günüdür. Burada gölge ile "cennetin gölgesi" de kastedilmiş olabilir. Cennetin gölgesi ise oranın nimetleri ve cennetin içerisinde bulunmaktır. Nitekim yüce Allah: "Ve biz onları oldukça koyu bir gölgeliğe sokacağız" (Nisa, 57) buyurmaktadır.

 

İbn Dinar dedi ki: Burada gölgeden kasıt ikram, himaye, o konumda hoşlanılmayan hallerden uzak tutulmaktır. Yoksa burada maksat gÜneş gölgesi değildir. Kadı lyaz dedi ki: Onun bu açıklaması dilde de bilinen bir husustur. Mesela filan kişi filanın gölgesindedir denilirken onun himayesinde ve kollaması altındadır demektir. Ayrıca bu, bu husustaki açıklamaların en uygun olanıdır. Bu durumda gölge Arşa izafe edilmiş olur. Çünkü Arş, yakınlaştırma, ikramda bulunma yeridir. Yoksa güneş vesair alem Arşın altında ve Arşın gölgesindedir.

 

"Adaletli imam." Kadı lyaz dedi ki: İmam müslümanların işlerinden herhangi bir işin kendisine havale edildiği herkese denilir. Valiler, hakim ve yöneticiler bunlar arasındadır. Öncelikle onu sözkonusu etmesi Bunun maslahatlarının (işlerinin, faydalarının) çokluğu ve menfaatinin geneli kapsamasıdır. Nüshaların çoğunda "el imamül adil" diye bir kısmında ise "el imamul adl" diye kaydedilmiştir ki her iki şekil de doğrudur.

 

''Allah'a ibadet ile yetişmiş bir genç" bütün nüshalarda "bi ibadetillah" şeklindedir. Bu hadisin meşhur rivayetlerinde ise "fi ibadetillah: Allah'a ibadet içerisinde" şeklindedir. Her ikisi de doğrudur. Be ile (bi ibadetillah: Allah'a ibadet ile) rivayetinin anlamı O ibadet ile iç; içe yahut onunla birlikte ya da ona bitişik gibi bir anlam ifade eder.

 

"Kalbi mescitlere bağlı bir adam" bütün nüshalarda çoğul olarak "mesacit" şeklindedir. Bu rivayetten başka bir rivayette (fi yerine) "be" harfi ile zikredilmiştir. Bu rivayette nüshaların çoğunda da "filmesacid" şeklinde bazılarında ise be harfi iledir. Her ikisi de doğrudur. Anlamı mescitleri ileri derecede seven ve mescitlerde cemaate devam eden kimse demektir. Yoksa mescitte sürekli oturup duran anlamında değildir.

 

"Allah için birbirini seven, O'nun için bir araya gelip O'nun uğrunda ayrılan iki adam" yani Allah sevgisi üzerine bir araya gelen, yine Allah sevgisi esası üzere birbirinden ayrılan iki adam demektir. Bu da bir araya gelmelerinin sebebi Allah sevgisi olması ve meclislerinden ayrılıncaya kadar bu hallerinin devam etmesi, her birinin diğerini yüce Allah için sevmesi, bir araya gelişlerinde de ayrılışlarında da oldukça samimi ve içten olan ve bunu sürdüren kimseler demektir.

 

Bu hadis ile Allah için birbirini sevmek teşvik edilmekte, Bunun faziletinin büyüklüğü beyan edilmektedir. Bu oldukça önemli hususlar arasındadır. Çünkü Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek imandandır. Allah'a hamd olsun ki bu da pek çoktur. İnsanların çoğuna bunu gerçekleştirmek başarısı ihsan olunur. Ya da kendisine bu başarı ihsan edilmiş olanlar bunu gerçekleştirir.

 

"Mevki sahibi güzel bir kadının kendisini davet ettiği fakat ben Allah'tan korkarım, diyen bir adam." Kadi İyaz dedi ki: Dili ile Allah'tan korkarım diye söylemesi de kendi nefsini bu işten vazgeçirmek için kalbinde bunu söylemesi de ihtimal dahilindedir. Özellikle mevki sahipliğinin ve güzelliğin sözkonusu edilmesi ise böyle bir kadına rağbet olunması ve bunun elde edilmesinin zorluğundan dolayıdır. Çünkü böyle bir kadın hem mevki hem güzellik vasıflarını bir arada bulundurur. Özellikle de böyle bir kadın kendisine çağıran ve bu işi isteyen bir halde ise artık onu bu amaçla kandırmak ve benzeri zorluklara başvurmaya da ihtiyaç bırakmamış olur. Mevki sahibi olmak ve güzel olmakla birlikte kendisine gelinmesini davet etmişken yüce Allah'tan korkması sebebi ile ona karşı direnmek elbetteki mertebelerin en mükemmellerinden, itaatlerin en büyüklerindendir. Bundan dolayı yüce Allah böyle birisini kendi gölgesinde gölgelendirme mükafatını vadetmiştir. "Mevki mansıb" sahibi ise şeref ve asil nesebi olan kadın demektir. "Kendisini davet etmesi" ise kendisi ile zina etsin diye çağırması demektir. Bunun anlamı ile ilgili doğru açıklama budur.

 

Kadi İyaz bu hususta iki ihtimal zikretmiş olup ikisinin daha doğru olanı budur. İkincisi ise böyle bir ,kadının kişiyi kendisi ile nikahlanmaya davet etmesi, o ise onun hakkını yerine getirmekten aciz kalmaktan korkması dolayısı ile bunu kabul etmemesidir. Yahut da yüce Allah'tan korkması, onu dünyevi lezzet ve arzularla uğraşmaktan alıkoymuştur. (Bundan dolayı Allah'tan korkarım deyip bu teklifi reddetmiştir).

 

"Verdiği sadakayı sol elinin infak ettiğini sağ eli bilmeyecek kadar saklayarak veren bir adam. " Bizim diyarımızdaki ve başka yerlerdeki bütün Müslim nüshalarında bu, bu şekildedir. Kadi İyaz'da Müslim nüshalarının bütün rivayetlerinden bu şekilde "sol elinin neyi infak ettiğini sağ eli bilmeyecek kadar" diye nakletmiştir. Ama doğru olan ve bilinen şekli ise "sağ elinin ne harcadığını sol eli bilmeyecek kadar" şeklindedir. Bunu Malik Muvatta' da, Buhari Sahih'inde ve bunların dışındaki diğer imamlar da böylece rivayet etmiştir. Uygun ifade de budur. Çünkü infakta bulunurken bilinen husus sağ eli ile yapılmasıdır. Kadi İyaz dedi ki: Bu ifadede yanılmanın Müslim'den değil de Müslim'den nakilde bulunanlarda olma ihtimali yüksektir. Buna delil ise hemen bundan sonra Malik'in -Allah'ın rahmeti ona- rivayet ettiği hadisi koymasıdır. Sonra da: Ubeyd'in hadisi gibi rivayet etti, demesidir. Ayrıca:

 

"Ve bir de mescitten çıktığı zaman tekrar ona geri dönünceye kadar mescide (kalbi) bağlı bir adam, dedi" ifadeleri buna delildir. Eğer onun zikrettiği rivayet Malik'in rivayetine muhalif olsa idi buna dikkat çektiği gibi bu hususa da dikkat çekerdi.

 

Hadiste gizli sadakanın faziletine dikkat çekilmektedir. İlim adamları dedi ki: Bu nafile sadaka hakkındadır. Nafile sadakanın gizli verilmesi daha faziletlidir. Çünkü bu hal ihlasa daha elverişli, riyakarlıktanda daha uzaktır. Farz olan zekatın ise açıktan verilmesi daha faziletlidir. Namazın hükmü de bu şekildedir. Farz olanların açıktan yapılması daha faziletliyken, Nafile olanların gizli tutulması ise daha iyidir. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

 

"Namazın en faziletlisi kişinin evinde kıldığı namazdır. Farz olan müstesna" buyurmuştur.

 

İlim adamları der ki: Sağ ve sol ellerin sözkonusu edilmesi sadakanın gizli ve saklı verilmesini ifade eden mübalağalı bir anlatımdır. Bunların gösterilmesi ise sağın sola olan yakınlığı ve hep beraber bulunmaları dolayısıyladır. Anlamına gelince: Eğer sol eli uyanık ve dikkatli bir adam olarak farz edecek olursak sağ elinin verdiği sadakayı -onu gizlemekteki aşırı duyarlılığı sebebi ile- bilemeyecekti.

 

Kadi İyaz kimi ilim adamından bundan kasıt sağında ve solunda bulunan insanlar olduğunu söylediklerini nakletmektedir. Doğru olan birincisidir.

 

"Tenhada iken Allah'ı zikredip gözleri yaş dolan bir adam" burada da yüce Allah'ın korkusu ile ağlamanın fazileti ve ihlasın kemal derecesinde olması sebebi ile de gizli itaatin fazileti gösterilmektedir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

32- EN FAZİLETLİ SADAKA SAĞLIKLI VE CİMRİ HALDE BULUNANIN VERDİĞİ SADAKA OLDUĞUNUN BEYANI BABI