SAHİH-İ MÜSLİM

ZEKAT

 

باب فضل النفقة والصدقة على الأقربين والزوج والأولاد والوالدين ،ولو كانوا مشركين

15- AKRABAYA, KOCAYA, ÇOCUKLARA, -MÜŞRİK OLSALAR DAHİ- ANNE BABAYA İNFAK EDİP SADAKA VERMENİN FAZİLETİ BABI

 

حدثنا يحيى بن يحيى. قال: قرأت على مالك عن إسحاق بن عبدالله بن أبي طلحة ؛ أنه سمع أنس بن مالك يقول: كان أبو طلحة أكثر أنصاري بالمدينة مالا. وكان أحب أمواله إليه بيرحى. وكانت مستقبلة المسجد. وكان رسول الله صلى الله عليه وسلم يدخلها ويشرب من ماء فيها طيب. قال أنس: فلما أنزلت هذه الآية: {لن تنالوا البر حتى تنفقوا مما تحبون} [3/ آل عمران/ الآية 92] قام أبو طلحة إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال:

 إن الله يقول في كتابه: لن تنالوا البر حتى تنفقوا مما تحبون. وإن أحب أموالي إلى بيرحى. وإنها صدقة لله. أرجو برها وذخرها عند الله. فضعها ! يا رسول الله، حيث شئت. قال رسول الله صلى الله عليه وسلم "بخ ! ذلك مال رابح. قد سمعت ما قلت فيها. وإني أرى أن تجعلها في الأقربين" فقسمها أبو طلحة في أقاربه وبني عمه.

 

2312- Bize Yahya b. Yahya tahdis edip dedi ki: Malik'e İshak b. Abdullah b. Ebu Talha'dan rivayetini okudum. O Enes b. Malik'i şöyle derken dinlemiştir: Ebu Talha Medine'de ensar arasında malı en çok olan bir kişi idi. Malları arasında en sevdiği malı ise BeyraM. idi. Burası mescidin karşı tarafında olup Rasıllullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) içine girer ve oradaki tatlı suyundan içerdi.

 

Enes dedi ki: "Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe birre (iyiliğe) asla nail olamazsınız" (Ali İmran, 92) ayeti nazil olunca Ebu Talha, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzurunda ayağa kalkarak: Şüphesiz aziz ve celil Allah kitabında: "Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe iyiliğe nail olamazsınız" buyurmaktadır. Benim mallarım arasında en sevdiğim ise Beyraha' dır. O Allah için bir sadakadır. Ben onun Allah nezdinde (benim için) birrini (sevabını) ve mükafatının Allah nezdinde saklı tutulmasını ümid ederim. Bu sebeble ey Allah'ın Resulü onu istediğin yere koy (istediğin gibi kullan, değerlendir) dedi.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Çok güzel. İşte bu kar getiren bir maldır. Bu kar getiren bir maldır. Senin bahçen hakkında söylediklerini işittim. Ben onu akrabana tahsis etmeni (vakfetmeni) uygun buluyorum" buyurdu.

Bunun üzerine Ebu Talha da onu akrabaları ve amca çocukları arasında paylaştırdı. 

 

Diğer tahric: Buhari, 1461,2318,2752,2769,4554,5611

 

 

حدثني محمد بن حاتم. حدثنا بهز. حدثنا حماد بن سلمة. حدثنا ثابت عن أنس. قال: لما نزلت هذه الآية: { لن تنالوا البر حتى تنفقوا مما تحبون}. قال أبو طلحة:

 أرى ربنا يسألنا من أموالنا. فأشهدك، يا رسول الله، أني قد جعلت أرضي، بريحا لله. قال فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم "اجعلها في قرابتك" قال: فجعلها في حسان بن ثابت وأبي بن كعب.

 

2313- Bana Muhammed b. Hatim tahdis etti, bize Behz tahdis etti, bize Hammad b. Seleme tahdis etti. Bize Sabit, Enes'den şöyle dediğini tahdis etti: "Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe birre nail olamazsınız" ayeti nazil olunca Ebu Talha: Gördüğüm kadarı ile Rabbimiz mallarımızdan infak etmemizi istiyor. Seni şahit tutuyorum Ey Allah'ın Resulü! Ben bana ait bir arazi olan Beriha'yı Allah için vakfettim, dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onu akrabaların arasında (vakfederek) paylaştır" buyurdu. O da Bunun üzerine orayı Hassan b. Sabit ve Ubey b. Ka'b'a vakfetti.

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 1689; Nesai, 3604

 

 

حدثني هارون بن سعيد الأيلي. حدثنا ابن وهب. أخبرني عمرو عن بكير، عن كريب، عن ميمونة بنت الحارث ؛ أنها أعتقت وليدة في زمان رسول الله صلى الله عليه وسلم. فذكرت ذلك لرسول الله صلى الله عليه وسلم. فقال:

 "لو أعطيتها أخوالك، كان أعظم لأجرك".

 

2314- Bana Harun b. Said el-Eylt de tahdis etti, bize İbn Vehb tahdis etti, bana Amr Bukeyr'den haber verdi, o Kureyb'den, o el-Halis kızı Meymune'den rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zamanında bir cariyeye hürriyetini vermişti. Sonra bunu Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e söyleyince Allah Resulü: "Eğer onu dayılarına vermiş olsaydın senin ecrin daha büyük olurdu" buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 2592

 

AÇIKLAMA:          (2312) "En sevdiği malı Beyraha idi." Bu lafzı hadis alimleri çeşitli şekillerde zaptetmişlerdir. Kadi İyaz (Allah'ın rahmeti ona) dedi ki: Biz bu kelimeyi üstadlarımızdan re harfini fethalı ve ötreli olmakla birlikte be harfi kesreli (yani bireha ve biruha şeklinde) ayrıca be ve re harfleri fethalı (beyreha şeklinde) diye rivayet etmiş bulunuyoruz.

 

el-Baci dedi ki: Ben bu kelimeyi Ebu Zer el-Herevi'ye her durumda re harfi fethalı olarak okudum. Meşrikde ilim ve hıfz ehli kimselerin de böyle okuduklarını gördüm. es-Suri de bana bu kelime (re harfi) fethalıdır, dedi. Her ikisi de re harfini merfu okuyup onu i'rab hükmüne tabi kılanların hata etmiş olduğunu ittifakla söylemişlerdir. (Yine el-Bad) dedi ki: Biz bu lafzı Endülüs' deki üstadlarımıza ise ref ile okuduk. Burası mescidin kıble tarafında Cedile oğulları Kasrı diye bilinen bir yerdir. Müslim ise Hammad b. Seleme'nin rivayetinde bu kelimeyi be harfi fethalı ve re harfi kesreli olarak "Beriha" diye zikretmektedir. Aynı şekilde biz bu lafzı Ebu Bahr'ın el-Uzri ve es-Semerkandi'den rivayetinden de böyle dinlemiş bulunuyoruz. İbn Said'in el-Bahri'den Hammad'ın rivayeti ile "Bireha" zaplı da bulunuyordu. el-Humeydi ise Hammad'ın rivayetinden "Beyreha" diye zaptetmiştir. Ebu Davud'un kitabında: "Arazim Beriha'yı Allah için vakfettim" şeklinde zikredilmektedir. Fakat muhaddislerin bu kelimeyi rivayetleri çoğunlukla sonu kasr iledir. Bununla birlikte bazı üstadlarımızdan her iki şekilde de rivayet etmiş bulunuyoruz. el-Asili'nin el yazısı ile bunu med ile buldum. Burası ise bu isimle anılan bir bahçe idi. Bir kuyu ismi' değildir. Zaten hadis de buna delil teşkil etmektedir. Bununla birlikte Allah en iyi bilendir. Kadi İyaz'ın ifadeleri burada sona ermektedir.

 

"Ebu Talha Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzurunda ayağa kalkarak. .. " bu hadis sahih ve cumhurun da görüşü olan şu kanaatin lehine delildir: Bir kimsenin Allah buyurdu,' diyebileceği gibi, Allah buyuruyor, demesi de caizdir. Tabiinden Mutarrif b. Abdullah b. eş-Şihhir ise şöyle demiştir:

 

Allah buyuruyor, denilmez, ancak: Allah buyurdu ya da: Allah buyurdu ki: ... denilir ve burada buyurmak fiili muzari olarak kullanılmaz. Ama bu yanlışlır, doğrusu caiz olduğudur. Esasen yüce Allah da: "Allah hakkı söylüyor (söyler) ve doğru yola O hidayet eder" (Ahzab, 4) buyurmaktadır. Sahih hadisler de bu şeklin kullanılması ile birbirini desteklemektedir. Bunların bazılarına elEzkar kitabında işaret etmiş bulunmaktayım. Bunu mekruh kabul edenler muhtemelen böyle bir ifade Allah'ın yeniden buyurmuş olmasını gerektirdiğini sanmıştır. Halbuki yüce Allah'ın sözü kadimdir. Böyle bir zandan dolayı hayret doğrusu. Çünkü mana anlaşılmaktadır ve bunda herhangi bir karışıklık yoktur.

 

Bu hadisde kişinin sevdiği şeylerden infak etmesinin müstehab olduğu, sadakaların nasıl dağıtılacağı, çeşitli itaat yolları ve başka hususlar hakkında ilim ehli ile istişare etmenin müstehab olduğu hükmü anlaşılmaktadır.

 

"Oh ne güzel! Karlı bir mal. Bu karlı bir maldır." Dil bilginleri "beh" lafzının ha harfi sakin olarak da kesreli tenvin ile de söyleneceğini ifade etmişlerdir. (Oh ne ala, aferin gibi anlamlara gelir). Kadi İyaz sadece kesre ile ve tenvinsiz söyleneceğini nakletmektedir. el-Ahmer ise ha harfinin şeddeli söyleneceğini de nakletmiştir. Kadi İyaz dedi ki: Bu sonu ötreli olarak da rivayet edilmiştir. Eğer tekrar edilecek olursa birincisinin tenvinli olarak harekelenmesi ikincisinin ise sakin söylenmesi tercih edilmiştir.

 

İbn Dureyd dedi ki: Bu söz işin büyüklüğünü ve önemini anlatır. Ha harfinin burada sakin olması hel (mi, mı) ve bel (hayır, aksine) lafızlarının lam harfinin sakin olması gibidir. Ha harfini tenvinli ve kesreli olarak söyleyen bu lafzı sah ve mah gibi seslere benzeterek böyle demiştir. İbnü's-Sikkit dedi ki: Hı harfi ile beh beh ve (he harfi ile) beh beh aynı şeydir. ed-Davudi dedi ki: Beh, yapılan bir iş öğlen bir iş olarak kabul edilirse söylenir derken, başkası yapılan işin beğenilmesi halinde söylenir, demiştir.

 

"Karlı bir mal" ibaresindeki (karlı anlamındaki rabih lafzını) burada biri iki noktalı ye ile biri be ile olmak üzere (rdyih ve rabih olmak üzere) zaptetmiş bulunuyoruz. Kadi İyaz dedi ki: Müslim'in kitabında bizim bu lafzı rivayetimiz be harfi iledir. Fakat bu lafzın Buhari, Muvatta ve diğer kaynaklarda Malik'den gelen rivayeti farklı gelmiştir. Bunun be harfi ile rivayet edenlerin rivayetinin manası açıktır. Ye harfi ile "rayih" diye rivayet edenlerin bu rivayetinin anlamı ise Bunun ecri ve menfaati ahirette senin için geçerli olacaktır, demek olur.

 

 

Zikredilenlerden ayrı olarak hadisten daha başka hükümler de anlaşılmaktadır:

 

1. Akrabalara sadaka -muhtaç olmaları halinde- yabancılara sadakadan daha faziletlidir.

 

2. Sıla-ı rahim yapılırken (akrabalık bağı gözetilirken) yakınlık hakkına riayet edilir. İsterse uzak bir atada nesebler birleşsin. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ebu Talha'ya sadakasını akrabalara vermesini emredince o da bunu Ubey b. Ka'b ile Hassan b. Sabit'e verdi. Her ikisinin onunla nesebi yedinci atasında onunla bir araya gelmektedir.

 

(2314) Cariyesini hürriyete kavuşturan Meymune kıssasında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Eğer onu dayılarına vermiş olsaydın, ecrin daha büyük olurdu" buyruğunda da şu hükümler anlaşılmaktadır:

 

1. Akrabalık bağını gözetmenin ve onlara iyilik yapmanın fazileti ve bunun köleyi hürriyete kavuşturmaktan daha faziletli olduğu anlaşılmaktadır.

 

Müslim'in Sahih'inde "dayıların" lafzı bu şekilde (lam harfi ile) zikredilmiştir. Fakat Buhari'de el-Asili'den başkasının rivayetinde ve el-Asili'nin de rivayetinde te harfi ile "kızkardeşlerin" anlamında kaydedilmiştir. Kadi İyaz dedi ki: Muhtemelen bu daha sahihtir. Buna delil de Malik'in Muvatta'daki:

 

"Onu kızkardeşine verseydin" ibaresi buna delildir.

 

Derim ki: Hepsi de doğrudur, arada bir çelişki yoktur. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de bunların hepsini söylemiştir.

 

2. Anne tarafından akrabalara annenin hakkına riayet olmak üzere itina gösterilir. Bu da anneye karşı iyiliğin daha da ileri olması anlamına gelir.

 

3. Kadının kocasının iznini almadan kendi malından bağışta bulunması caizdir.

 

 

 

حدثنا حسن بن الربيع. حدثنا أبو الأحوص عن الأعمش، عن أبي وائل، عن عمرو بن الحارث، عن زينب امرأة عبدالله. قالت: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم

 "تصدقن يا معشر النساء ! ولو من حليكن" قالت: فرحعت إلى عبدالله فقلت: إنك رجل خفيف ذات اليد. وإن رسول الله صلى الله عليه وسلم قد أمرنا بالصدقة. فأته فاسأله. فإن كان ذلك يجزي عني وإلا صرفتها إلى غيركم. قالت: فقال لي عبدالله: بل ائتيه أنت. قالت: فانطلقت. فإذا امرأة من الأنصار بباب رسول الله صلى الله عليه وسلم. حاجتي حاجتها. قالت: وكان رسول الله صلى الله عليه وسلم قد ألقيت عليه المهابة. قالت: فخرج علينا بلال فقلنا له: ائت رسول الله صلى الله عليه وسلم. فأخبره أن امرأتين بالباب تسألانك: أتجزي الصدقة عنهما، على أزواجهما، وعلى أيتام في حجورهما ؟ ولا تخبره من نحن. قالت: فدخل بلال على رسول الله صلى الله عليه وسلم. فسأله. فقال له رسول الله صلى الله عليه وسلم: "من هما ؟" فقال: امرأة من الأنصار وزينب. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: " أي الزيانب ؟" قال امرأة عبدالله. فقال له رسول الله عليه وسلم "لهما أجران أجر القرابه أجر الصدقة".

 

2315- Bize Hasan b. er-Rabi' tahdis etti, Bize Ebu'l-Ahvas, A'meş'den tahdis etti ... Abdullah (b. Mesud)'un zevcesi Zeyneb dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey kadınlar topluluğu! Süs eşyalarınızdan dahi olsa sadaka veriniz" buyurdu. Zeyneb dedi ki: Bunun üzerine Abdullah'ın yanına döndüm ve: Sen elinde avucunda pek bir şey bulunmayan bir adamsın. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de bize sadaka vermemizi emir buyurdu. Git de ona sor, eğer bu (sadakayı sana versem) benim için geçerli alacaksa (vereyim). Değilse sadakamı sizden başkasına veririm, dedim.

 

(Zeyneb) dedi ki: Bunun üzerine Abdullah bana: Hayır, ona sen git, dedi. Ben de kalkıp gittim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kapısında isteği aynen benim isteğim olan ensardan bir kadın ile karşılaştım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bir heybet verilmişti. Derken Bilal yanımıza çıkıp geldi. Ona: Git de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e kapıda iki kadın bulunduğunu ve onlar kocalarına ve himayelerindeki yetimlere sadaka vermeleri halinde makbul olup olmayacağını sana sormak üzere geldiklerini haber ver ama bizim kim olduğumuzu ona bildirme, dedik.

 

(Zeyneb) dedi ki: Bilal Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna girdi ve ona sordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Bu iki kadın kimdir?" dedi. Bilal: Ensardan bir kadın ile Zeyneb, dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Zeyneblerin hangisi?" sorunca, Bilal: Abdullah'ın zevcesi, dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Onlar için birisi akrabalık ecri diğeri sadaka ecri olmak üzere iki ecir vardır" buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 1466; Tirmizi, 635, 636; İbn Mace, 1834, yine 1834 -muallak olarak-;

 

AÇIKLAMA:          "Ey kadınlar topluluğu! Sadaka veriniz." Burada emir yetkisine sahip olanın (yöneticinin) yönetimi altında olanlara sadaka vermelerini, hayırlı işler yapmalarını emretmesi, eğer herhangi bir fitne doğurmayacaksa kadınlara öğüt vermesi hükmü anlaşılmaktadır. Hadisteki ma'şer nitelikleri bir olan cemaat ve topluluk anlamındadır.

 

"Süs eşyanızdan bile olsa." Süs eşyası anlamındaki lafız ha harfi fethalı, lam sakin olarak "hali" tekildir. Çoğulu ise ha harfi ötreli de kesreli de söyle nmekle birlikte her iki durumda da lam harfi sadece kesreli ve ye harfi şeddeli (huliy şeklinde) söylenir.

"Eğer bu benim için makbul ise" yeterli alacaksa demektir.

 

"Kocalarına sadaka vermeleri onlar için yeterli olur mu?" ibaresinde "zevceyhime" kocalarına ibaresi en fasih söyleyiştir. Aynı manada ala zevceyhime, ala zevcihima ve ala ezvacihima dahi denilebilir. Ama en fasihleri bu söyleyiştir. Kur'an-i azimuşşanda da yüce Allah'ın: "İkinizin kalbi meyletmiş bulunuyor" (Tahrim, 4) buyruğunda da bu şekildedir.

 

"Himayelerindeki yetimlere" onların her birisinin birer yetiminin olması hali gibi.

"Bizim kim olduğumuzu da ona haber verme" dedikleri halde Bilal onların kim olduklarını haber vermişti. Bu sözde durmamak ve sırrı ifşa etmektir, denilebilir. Bunun cevabı şudur: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sorusuna cevap vermek bu hal ile çatışmıştıt'. Onun sorusuna cevap vermek kaçınılmaz bir vaciptir. Onu geciktirmek caiz olmadığı gibi başkası da onun önüne geçirilemez. Maslahatlar birbiri ile çatışacak olursa daha önemli olanlarına öncelik verileceği sabit bir husustur.

 

"Onlar için biri akrabalık ecri diğeri sadaka ecri olmak üzere iki ecir vardır. " Bu buyruk ile akrabalara sadaka vermekle sıla-i rahim teşvik edilmekte ve böyle bir sadakada iki ecir olduğu hükmü anlaşılmaktadır.

 

 

 

حدثني أحمد بن يوسف الأزدي. حدثنا عمر بن حفص بن غياث. حدثنا أبي. حدثنا الأعمش. حدثني شقيق عن عمرو بن الحارث، عن زينب امرأة عبدالله. قال: فذكرت لإبراهيم. فحدثني عن أبي عبيدة، عن عمرو بن الحارث، عن زينب امرأة عبدالله. بمثله. سواء. قال قالت: كنت في المسجد. فرآني النبي صلى الله عليه وسلم فقال:

 "تصدقن. ولو من حليكن". وساق الحديث بنحو حديث أبي الأحوص.

 

2316- Bize Ahmed b. Yusuf el-Ezdi de tahdis etti, bize Ömer b. Hafs b. Giyas tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize A'meş tahdis etti, bize Şakik,. Amr b. Haris'den tahdis etti, o Abdullah'ın hanımı Zeyneb'ten rivayet etti. (A'meş) dedi ki: Ben İbrahim'e (bunu) zikrettim. O bana Ebu Ubeyde'den tahdis etti, o Amr b. el-Haris'den, o Abdullah'ın hanımı Zeyneb'ten birebir aynen hadisi rivayet etti. (O) dedi ki: Zeyneb dedi ki: Ben mescitte idim. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni görünce: "(Kadınlar) süs eşyanızdan dahi olsa sadaka veriniz" buyurdu. Sonra hadisi Ebu'l-Ahvas'ın hadisine yakın olarak rivayet etti.

 

 

 

حدثنا أبو كريب محمد بن العلاء. حدثنا أبو أسامة. حدثنا هشام عن أبيه، عن زينب بنت أبي سلمة، عن أم سلمة  قالت: قلت: يا رسول الله ! هل لي أجر في بني أبي سلمة ؟ أنفق عليهم. ولست بتاركتهم هكذا وهكذا. إنما هم بني. فقال:

 "نعم. لك فيهم أجر ما أنفقت عليهم".

 

2317- Bize Ebu Kureyb, Muhammed b. el-A'la tahdis etti, bize Ebu Usame tahdis etti, bize Hişam babasından tahdis etti, o Ebu Seleme'nin kızı Zeyneb'ten, o Ümmü Seleme'den şöyle dediğini rivayet etti. Ey Allah'ın Resulü! Ebu Seleme'nin oğullarına (harcamada bulunursam) benim için edr var mı? Onlara infak ediyorum, ben onları böyle böyle terk edecek değilim. Çünkü onlar benim oğullarımdır, dedim. O: "Evet, sen onların nafakasını karşıladığın sürece onlardan dolayı senin için edr vardır" buyurdu.

 

Diğer tahric: Buhari, 1467,5369

 

 

وحدثني سويد بن سعيد. حدثنا علي بن مسهر. ح وحدثناه إسحاق بن إبراهيم وعبد بن حميد. قالا: أخبرنا عبدالرزاق. أخبرنا معمر. جميعا عن هشام بن عروة، في هذا الإسناد، بمثله.

 

2318- Bana Suveyd b. Said de tahdis etti, bize Ali b. Müshir tahdis etti, (H.) Bunu bize İshak b. İbrahim ve Abd b. Humeyd de tahdis edip ikisi dedi ki: Bize Abdurrezzak haber verdi, bize Ma'mer haber verdi. Hepsi Hişam b. Urve'den bu isnad ile aynısını rivayet etti.

 

 

AÇIKLAMA:          (2316) "Ben İbrahim'e zikrettim, o da bana Ebu Ubeyde'den tahdis etti..." Burada "İbrahim'e zikrettim" diyen kişi A'meşdir. Maksadı ise bu hadisi Şakik ve Ebu Ubeyde olmak üzere iki üstaddan rivayet etmiş olduğunu ifade etmektir.

 

İbn Mesud'un hanımı ile ensardan bir kadının kocalarını ve himayelerinde bulunan yetimlere nafakalarını vermek ve ayrıca Ümmü Seleme'nin kendi oğullarının nafakasını vermesi (2317) hadislerinin hepsinden maksat tatavvu (nafile) sadakadır. (Farz olan zekat değildir). Hadislerin anlatımı da zaten buna delildir.

 

 

 

حدثنا عبيدالله بن معاذ العنبري. حدثنا أبي. حدثنا شعبة عن عدي (وهو ابن ثابت) عن عبدالله بن يزيد، عن أبي مسعود البدري، عن النبي صلى الله عليه وسلم ؛ قال:

 "إن المسلم إذا أنفق على أهله نفقة، وهو يحتسبها، كانت له صدقة".

 

2319- Bize Ubeydullah b. Muaz el-Anberi tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Şu'be, Adiy -ki o b. Sabit'tir- Abdullah b. Yezid'den tahdis etti, o Ebu Mesud el-Bedri'den o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Şüphesiz müslüman bir kimse ecrini Allah'tan bekleyerek aile halkının nafakası olan bir harcamada bulunacak olursa bu onun içİn bİr sadaka olur. "

 

Diğer tahric: Buhari, 55, 4006 -buna yakın-, 5351; Tirmizi, 1965; Nesai, 2544

 

 

وحدثناه محمد بن بشار وأبو بكر بن نافع. كلاهما عن محمد بن جعفر. ح وحدثناه أبو كريب. حدثنا وكيع. جميعا عن شعبة، في هذا الإسناد.

 

2320- Bunu bize Muhammed b. Beşşar ve Ebu Bekr b. Nafi'de tahdis etti, ikisi Muhammed b. Cafer'den rivayet etti (H.) Bunu bize Ebu Kureyb de tahdis etti, bize Veki' tahdis etti, hepsi Şu'be'den bu isnad ile rivayet etti.

 

 

AÇIKLAMA:          "Müslüman ecrİni Allah'tan bekleyerek. .. " Bu hadis ve diğer hadislerde mutlak olarak sadaka ve nafakanın eğer ecrini Allah'tan bekleyecek olursa durumlarının ne olacağı beyan edilmektedir. İhtisab'ın (ecri Allah'tan bekleme) anlamı ise yaptığı bu harcama, nafaka ve sadaka ile yüce Allah'ın rızasını isteyerek yapmasıdır. Böylelikle Bunun kapsamına bu niyeti hatırına getirmeden infak yapıp harcayan kimseler girmez. Bunun kapsamına ecrini Allah'tan bekleyen kişi girer. Ecrini Allah'tan beklemenin yolu ise zevcesine, çocuklarının çocuklarına, kölesine ve nafakalarını karşılaması kendisine vacip olan diğer kimselere harcama yaparken Bunun kendisine vacip olduğunu hatırlayarak yapmasıdır.

 

Nafakalarını karşılamanın vacip olduğu kimseler durumlarına göre değişiklik gösterdiği gibi ilim adamlarının da onlar ile ilgili görüşleri farklıdır. Onların dışında infakta bulunacağı kimselere de infakta bulunması menduptur, teşvik edilmiştir. İnfakını yapacağı zaman emrolunduğunu eda etmek niyeti ile infak etmelidir. Yakınlarına iyilikte bulunmak ile de emrolunmuştur. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا عبدالله بن إدريس عن هشام بن عروة، عن أبيه، عن أسماء. قالت: قلت:

 يا رسول الله ! إن أمي قدمت علي. وهي راغبة  (أو راهبة)  أفأصلها ؟  قال: "نعم".

 

2321- Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe tahdis etti, bize Abdullah b. İdris, Hişam b. Urve'den, o babasından, o Esma'dan şöyle dediğini rivayet etti: Ey Allah'ın Resulü! Annem Kureyşlilerle antlaşma döneminde hem arzu ederek hem hoşlanmayarak müşrik halde yanıma geldi. Onu gözeteyim mi? dedim. O: "Evet" buyurdu.

 

Diğer tahric: Buhari, 2620, 3183, 5978, 5979; Ebu Davud, 1668

 

 

وحدثنا أبو كريب محمد بن العلاء. حدثنا أبو أسامة عن هشام، عن أبيه، عن أسماء بنت أبي بكر. قالت:

 قدمت علي أمي، وهي مشركة، في عهد قريش إذ عاهدهم. فاستفتيت رسول الله صلى الله عليه وسلم. فقلت: يا رسول الله ! قدمت علي أمي وهي راغبة. أفأصل أمي ؟ قال: "نعم. صلي أمك".

 

2322- Bize Ebu Kureyb Muhammed b. el-A'la da tahdis etti, bize Ebu Usame, Hişam'dan tahdis etti, o babasından; o Ebu Bekr'in kızı Esma'dan şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kureyşlilerle antlaşma döneminde annem hem arzu ederek hem hoşlanmayarak müşrik halde yanıma geldi. Ben de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den fetva sorarak: Ey Allah'ın Resulü! Annem bir şeyler ümit ederek yanıma geldi. Annemi gözeteyim mi? dedim. O: "Evet, anneni gözet" buyurdu.

 

 

AÇIKLAMA:          (2321) "Ebu Bekir'in kızı Esma dedi ki: Annem Kureyşlilerle antlaşma döneminde hem arzu ederek hem hoşlanmayarak müşrik halde yanıma geldi" ikinci rivayette ise şüphe etmeksizin (2322) "ümit ederek" denilmektedir. Yine aynı rivayette müşrik olduğu halde (geldi). Ben de Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellemı'e: Annemi gözeteyim mi? dedim. O: "Evet, anneni gözet" buyurdu, denilmektedir.

 

Kadi İyaz dedi ki: Sahih olan şekil şüphe sözkonusu olmaksızın (yalnızca) "ümit ederek" şeklidir. Bunun İslam'ı ümit ederek, arzu ederek ve aynı zamanda ondan hoşlanmayarak anlamına geldiği de söylenmiştir. Benim kendisine bir şeyler vereceğim i ümit edip arzu ederek geldi, anlamında olduğu da söylenmiştir.

 

Ebu Davud'un rivayetinde: "Annem Kureyşlilerle antlaşma döneminde hem arzu ederek hem hoşlanmayarak müşrik halde yanıma geldi" denilmektedir. Birincisi "rağibetün" şeklinde olup benim onu gözetmemi ümit ederek, isteyerek geldi demektir. İkincisi ise "rağimetun" şeklinde, İslam'dan tiksinerek, ondan hoşlanmayarak anlamındadır.

 

Bu hadiste müşrik olan akrabayı gözetmenin caiz olduğu hükmü anlaşılmaktadır.

Esma'nın annesinin adı Kayle'dir. Kuteyle olduğu da söylenir. Babasının adı Abduluzza olup Kureyşli ve Amir oğullarındandır. İlim adamları müslüman olup müslüman olmadan küfrü üzere öldüğü hususunda ihtilaf etmiş olmakla birlikte çoğunluk müşrik olarak öldüğü kanaatindedir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

16- ÖLÜ ADINA VERİLEN SADAKANIN SEVABININ ÖLÜYE ULAŞTIĞI BABI