SAHİH-İ MÜSLİM |
ZEKAT |
باب فضل
النفقة
والصدقة على
الأقربين
والزوج
والأولاد
والوالدين
،ولو كانوا
مشركين
15- AKRABAYA, KOCAYA, ÇOCUKLARA,
-MÜŞRİK OLSALAR DAHİ- ANNE BABAYA İNFAK EDİP SADAKA VERMENİN FAZİLETİ BABI
حدثنا
يحيى بن يحيى.
قال: قرأت على
مالك عن إسحاق
بن عبدالله بن
أبي طلحة ؛
أنه سمع أنس
بن مالك يقول:
كان أبو طلحة
أكثر أنصاري
بالمدينة مالا.
وكان أحب
أمواله إليه
بيرحى. وكانت
مستقبلة
المسجد. وكان
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يدخلها
ويشرب من ماء
فيها طيب. قال
أنس: فلما
أنزلت هذه
الآية: {لن
تنالوا البر
حتى تنفقوا
مما تحبون} [3/ آل
عمران/ الآية 92]
قام أبو طلحة
إلى رسول الله
صلى الله عليه
وسلم فقال:
إن
الله يقول في
كتابه: لن
تنالوا البر
حتى تنفقوا
مما تحبون.
وإن أحب
أموالي إلى
بيرحى. وإنها
صدقة لله.
أرجو برها وذخرها
عند الله.
فضعها ! يا
رسول الله،
حيث شئت. قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "بخ ! ذلك
مال رابح. قد
سمعت ما قلت
فيها. وإني
أرى أن تجعلها
في الأقربين"
فقسمها أبو
طلحة في
أقاربه وبني
عمه.
2312- Bize Yahya b.
Yahya tahdis edip dedi ki: Malik'e İshak b. Abdullah b. Ebu Talha'dan
rivayetini okudum. O Enes b. Malik'i şöyle derken dinlemiştir: Ebu Talha Medine'de
ensar arasında malı en çok olan bir kişi idi. Malları arasında en sevdiği malı
ise BeyraM. idi. Burası mescidin karşı tarafında olup Rasıllullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) içine girer ve oradaki tatlı suyundan içerdi.
Enes dedi ki:
"Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe birre (iyiliğe) asla nail
olamazsınız" (Ali İmran, 92) ayeti nazil olunca Ebu Talha, Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzurunda ayağa kalkarak: Şüphesiz aziz ve
celil Allah kitabında: "Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe iyiliğe nail
olamazsınız" buyurmaktadır. Benim mallarım arasında en sevdiğim ise
Beyraha' dır. O Allah için bir sadakadır. Ben onun Allah nezdinde (benim için)
birrini (sevabını) ve mükafatının Allah nezdinde saklı tutulmasını ümid ederim.
Bu sebeble ey Allah'ın Resulü onu istediğin yere koy (istediğin gibi kullan,
değerlendir) dedi.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Çok güzel. İşte bu kar getiren bir maldır. Bu kar
getiren bir maldır. Senin bahçen hakkında söylediklerini işittim. Ben onu
akrabana tahsis etmeni (vakfetmeni) uygun buluyorum" buyurdu.
Bunun üzerine Ebu Talha
da onu akrabaları ve amca çocukları arasında paylaştırdı.
Diğer tahric: Buhari,
1461,2318,2752,2769,4554,5611
حدثني
محمد بن حاتم.
حدثنا بهز.
حدثنا حماد بن
سلمة. حدثنا
ثابت عن أنس.
قال: لما نزلت
هذه الآية: { لن
تنالوا البر
حتى تنفقوا
مما تحبون}.
قال أبو طلحة:
أرى
ربنا يسألنا
من أموالنا.
فأشهدك، يا
رسول الله،
أني قد جعلت
أرضي، بريحا
لله. قال فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
"اجعلها في
قرابتك" قال:
فجعلها في
حسان بن ثابت وأبي
بن كعب.
2313- Bana Muhammed b.
Hatim tahdis etti, bize Behz tahdis etti, bize Hammad b. Seleme tahdis etti.
Bize Sabit, Enes'den şöyle dediğini tahdis etti: "Sevdiğiniz şeylerden
infak etmedikçe birre nail olamazsınız" ayeti nazil olunca Ebu Talha:
Gördüğüm kadarı ile Rabbimiz mallarımızdan infak etmemizi istiyor. Seni şahit
tutuyorum Ey Allah'ın Resulü! Ben bana ait bir arazi olan Beriha'yı Allah için
vakfettim, dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Onu akrabaların arasında (vakfederek) paylaştır" buyurdu. O da Bunun
üzerine orayı Hassan b. Sabit ve Ubey b. Ka'b'a vakfetti.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 1689; Nesai, 3604
حدثني
هارون بن سعيد
الأيلي. حدثنا
ابن وهب. أخبرني
عمرو عن بكير،
عن كريب، عن
ميمونة بنت الحارث
؛ أنها أعتقت
وليدة في زمان
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. فذكرت
ذلك لرسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
فقال:
"لو
أعطيتها
أخوالك، كان
أعظم لأجرك".
2314- Bana Harun b. Said
el-Eylt de tahdis etti, bize İbn Vehb tahdis etti, bana Amr Bukeyr'den haber
verdi, o Kureyb'den, o el-Halis kızı Meymune'den rivayet ettiğine göre Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) zamanında bir cariyeye hürriyetini vermişti.
Sonra bunu Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e söyleyince Allah Resulü:
"Eğer onu dayılarına vermiş olsaydın senin ecrin daha büyük olurdu"
buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
2592
AÇIKLAMA: (2312)
"En sevdiği malı Beyraha idi." Bu lafzı hadis alimleri çeşitli
şekillerde zaptetmişlerdir. Kadi İyaz (Allah'ın rahmeti ona) dedi ki: Biz bu
kelimeyi üstadlarımızdan re harfini fethalı ve ötreli olmakla birlikte be harfi
kesreli (yani bireha ve biruha şeklinde) ayrıca be ve re harfleri fethalı
(beyreha şeklinde) diye rivayet etmiş bulunuyoruz.
el-Baci dedi ki: Ben bu
kelimeyi Ebu Zer el-Herevi'ye her durumda re harfi fethalı olarak okudum.
Meşrikde ilim ve hıfz ehli kimselerin de böyle okuduklarını gördüm. es-Suri de
bana bu kelime (re harfi) fethalıdır, dedi. Her ikisi de re harfini merfu
okuyup onu i'rab hükmüne tabi kılanların hata etmiş olduğunu ittifakla
söylemişlerdir. (Yine el-Bad) dedi ki: Biz bu lafzı Endülüs' deki üstadlarımıza
ise ref ile okuduk. Burası mescidin kıble tarafında Cedile oğulları Kasrı diye
bilinen bir yerdir. Müslim ise Hammad b. Seleme'nin rivayetinde bu kelimeyi be
harfi fethalı ve re harfi kesreli olarak "Beriha" diye
zikretmektedir. Aynı şekilde biz bu lafzı Ebu Bahr'ın el-Uzri ve
es-Semerkandi'den rivayetinden de böyle dinlemiş bulunuyoruz. İbn Said'in
el-Bahri'den Hammad'ın rivayeti ile "Bireha" zaplı da bulunuyordu.
el-Humeydi ise Hammad'ın rivayetinden "Beyreha" diye zaptetmiştir.
Ebu Davud'un kitabında: "Arazim Beriha'yı Allah için vakfettim"
şeklinde zikredilmektedir. Fakat muhaddislerin bu kelimeyi rivayetleri
çoğunlukla sonu kasr iledir. Bununla birlikte bazı üstadlarımızdan her iki
şekilde de rivayet etmiş bulunuyoruz. el-Asili'nin el yazısı ile bunu med ile
buldum. Burası ise bu isimle anılan bir bahçe idi. Bir kuyu ismi' değildir.
Zaten hadis de buna delil teşkil etmektedir. Bununla birlikte Allah en iyi
bilendir. Kadi İyaz'ın ifadeleri burada sona ermektedir.
"Ebu Talha
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzurunda ayağa kalkarak. .. "
bu hadis sahih ve cumhurun da görüşü olan şu kanaatin lehine delildir: Bir
kimsenin Allah buyurdu,' diyebileceği gibi, Allah buyuruyor, demesi de caizdir.
Tabiinden Mutarrif b. Abdullah b. eş-Şihhir ise şöyle demiştir:
Allah buyuruyor,
denilmez, ancak: Allah buyurdu ya da: Allah buyurdu ki: ... denilir ve burada
buyurmak fiili muzari olarak kullanılmaz. Ama bu yanlışlır, doğrusu caiz
olduğudur. Esasen yüce Allah da: "Allah hakkı söylüyor (söyler) ve doğru
yola O hidayet eder" (Ahzab, 4) buyurmaktadır. Sahih hadisler de bu şeklin
kullanılması ile birbirini desteklemektedir. Bunların bazılarına elEzkar
kitabında işaret etmiş bulunmaktayım. Bunu mekruh kabul edenler muhtemelen
böyle bir ifade Allah'ın yeniden buyurmuş olmasını gerektirdiğini sanmıştır.
Halbuki yüce Allah'ın sözü kadimdir. Böyle bir zandan dolayı hayret doğrusu.
Çünkü mana anlaşılmaktadır ve bunda herhangi bir karışıklık yoktur.
Bu hadisde kişinin
sevdiği şeylerden infak etmesinin müstehab olduğu, sadakaların nasıl
dağıtılacağı, çeşitli itaat yolları ve başka hususlar hakkında ilim ehli ile
istişare etmenin müstehab olduğu hükmü anlaşılmaktadır.
"Oh ne güzel! Karlı
bir mal. Bu karlı bir maldır." Dil bilginleri "beh" lafzının ha
harfi sakin olarak da kesreli tenvin ile de söyleneceğini ifade etmişlerdir.
(Oh ne ala, aferin gibi anlamlara gelir). Kadi İyaz sadece kesre ile ve
tenvinsiz söyleneceğini nakletmektedir. el-Ahmer ise ha harfinin şeddeli
söyleneceğini de nakletmiştir. Kadi İyaz dedi ki: Bu sonu ötreli olarak da
rivayet edilmiştir. Eğer tekrar edilecek olursa birincisinin tenvinli olarak
harekelenmesi ikincisinin ise sakin söylenmesi tercih edilmiştir.
İbn Dureyd dedi ki: Bu
söz işin büyüklüğünü ve önemini anlatır. Ha harfinin burada sakin olması hel
(mi, mı) ve bel (hayır, aksine) lafızlarının lam harfinin sakin olması gibidir.
Ha harfini tenvinli ve kesreli olarak söyleyen bu lafzı sah ve mah gibi seslere
benzeterek böyle demiştir. İbnü's-Sikkit dedi ki: Hı harfi ile beh beh ve (he
harfi ile) beh beh aynı şeydir. ed-Davudi dedi ki: Beh, yapılan bir iş öğlen
bir iş olarak kabul edilirse söylenir derken, başkası yapılan işin beğenilmesi
halinde söylenir, demiştir.
"Karlı bir
mal" ibaresindeki (karlı anlamındaki rabih lafzını) burada biri iki
noktalı ye ile biri be ile olmak üzere (rdyih ve rabih olmak üzere) zaptetmiş
bulunuyoruz. Kadi İyaz dedi ki: Müslim'in kitabında bizim bu lafzı rivayetimiz
be harfi iledir. Fakat bu lafzın Buhari, Muvatta ve diğer kaynaklarda Malik'den
gelen rivayeti farklı gelmiştir. Bunun be harfi ile rivayet edenlerin
rivayetinin manası açıktır. Ye harfi ile "rayih" diye rivayet
edenlerin bu rivayetinin anlamı ise Bunun ecri ve menfaati ahirette senin için
geçerli olacaktır, demek olur.
Zikredilenlerden ayrı
olarak hadisten daha başka hükümler de anlaşılmaktadır:
1. Akrabalara sadaka
-muhtaç olmaları halinde- yabancılara sadakadan daha faziletlidir.
2. Sıla-ı rahim
yapılırken (akrabalık bağı gözetilirken) yakınlık hakkına riayet edilir.
İsterse uzak bir atada nesebler birleşsin. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) Ebu Talha'ya sadakasını akrabalara vermesini emredince o da bunu Ubey
b. Ka'b ile Hassan b. Sabit'e verdi. Her ikisinin onunla nesebi yedinci
atasında onunla bir araya gelmektedir.
(2314) Cariyesini
hürriyete kavuşturan Meymune kıssasında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in: "Eğer onu dayılarına vermiş olsaydın, ecrin daha büyük
olurdu" buyruğunda da şu hükümler anlaşılmaktadır:
1. Akrabalık bağını gözetmenin
ve onlara iyilik yapmanın fazileti ve bunun köleyi hürriyete kavuşturmaktan
daha faziletli olduğu anlaşılmaktadır.
Müslim'in Sahih'inde
"dayıların" lafzı bu şekilde (lam harfi ile) zikredilmiştir. Fakat
Buhari'de el-Asili'den başkasının rivayetinde ve el-Asili'nin de rivayetinde te
harfi ile "kızkardeşlerin" anlamında kaydedilmiştir. Kadi İyaz dedi
ki: Muhtemelen bu daha sahihtir. Buna delil de Malik'in Muvatta'daki:
"Onu kızkardeşine
verseydin" ibaresi buna delildir.
Derim ki: Hepsi de doğrudur,
arada bir çelişki yoktur. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de bunların
hepsini söylemiştir.
2. Anne tarafından
akrabalara annenin hakkına riayet olmak üzere itina gösterilir. Bu da anneye
karşı iyiliğin daha da ileri olması anlamına gelir.
3. Kadının kocasının
iznini almadan kendi malından bağışta bulunması caizdir.
حدثنا
حسن بن
الربيع. حدثنا
أبو الأحوص عن
الأعمش، عن
أبي وائل، عن
عمرو بن
الحارث، عن
زينب امرأة
عبدالله.
قالت: قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم
"تصدقن
يا معشر
النساء ! ولو
من حليكن"
قالت: فرحعت
إلى عبدالله
فقلت: إنك رجل
خفيف ذات
اليد. وإن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم قد
أمرنا بالصدقة.
فأته فاسأله.
فإن كان ذلك
يجزي عني وإلا
صرفتها إلى
غيركم. قالت:
فقال لي
عبدالله: بل
ائتيه أنت.
قالت:
فانطلقت. فإذا
امرأة من
الأنصار بباب
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. حاجتي
حاجتها. قالت:
وكان رسول
الله صلى الله
عليه وسلم قد
ألقيت عليه
المهابة.
قالت: فخرج علينا
بلال فقلنا
له: ائت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
فأخبره أن
امرأتين
بالباب
تسألانك:
أتجزي الصدقة
عنهما، على
أزواجهما،
وعلى أيتام في
حجورهما ؟ ولا
تخبره من نحن.
قالت: فدخل
بلال على رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
فسأله. فقال
له رسول الله
صلى الله عليه
وسلم: "من هما
؟" فقال: امرأة
من الأنصار
وزينب. فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: " أي
الزيانب ؟"
قال امرأة
عبدالله. فقال
له رسول الله
عليه وسلم
"لهما أجران
أجر القرابه
أجر الصدقة".
2315- Bize Hasan b.
er-Rabi' tahdis etti, Bize Ebu'l-Ahvas, A'meş'den tahdis etti ... Abdullah (b.
Mesud)'un zevcesi Zeyneb dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Ey kadınlar topluluğu! Süs eşyalarınızdan dahi olsa sadaka veriniz"
buyurdu. Zeyneb dedi ki: Bunun üzerine Abdullah'ın yanına döndüm ve: Sen elinde
avucunda pek bir şey bulunmayan bir adamsın. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) de bize sadaka vermemizi emir buyurdu. Git de ona sor, eğer bu
(sadakayı sana versem) benim için geçerli alacaksa (vereyim). Değilse sadakamı
sizden başkasına veririm, dedim.
(Zeyneb) dedi ki: Bunun
üzerine Abdullah bana: Hayır, ona sen git, dedi. Ben de kalkıp gittim. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kapısında isteği aynen benim isteğim olan
ensardan bir kadın ile karşılaştım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e
bir heybet verilmişti. Derken Bilal yanımıza çıkıp geldi. Ona: Git de
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e kapıda iki kadın bulunduğunu ve
onlar kocalarına ve himayelerindeki yetimlere sadaka vermeleri halinde makbul
olup olmayacağını sana sormak üzere geldiklerini haber ver ama bizim kim
olduğumuzu ona bildirme, dedik.
(Zeyneb) dedi ki: Bilal
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna girdi ve ona sordu.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Bu iki kadın kimdir?"
dedi. Bilal: Ensardan bir kadın ile Zeyneb, dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem): "Zeyneblerin hangisi?" sorunca, Bilal: Abdullah'ın
zevcesi, dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Onlar için
birisi akrabalık ecri diğeri sadaka ecri olmak üzere iki ecir vardır"
buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
1466; Tirmizi, 635, 636; İbn Mace, 1834, yine 1834 -muallak olarak-;
AÇIKLAMA: "Ey
kadınlar topluluğu! Sadaka veriniz." Burada emir yetkisine sahip olanın
(yöneticinin) yönetimi altında olanlara sadaka vermelerini, hayırlı işler
yapmalarını emretmesi, eğer herhangi bir fitne doğurmayacaksa kadınlara öğüt
vermesi hükmü anlaşılmaktadır. Hadisteki ma'şer nitelikleri bir olan cemaat ve
topluluk anlamındadır.
"Süs eşyanızdan
bile olsa." Süs eşyası anlamındaki lafız ha harfi fethalı, lam sakin
olarak "hali" tekildir. Çoğulu ise ha harfi ötreli de kesreli de
söyle nmekle birlikte her iki durumda da lam harfi sadece kesreli ve ye harfi
şeddeli (huliy şeklinde) söylenir.
"Eğer bu benim için
makbul ise" yeterli alacaksa demektir.
"Kocalarına sadaka
vermeleri onlar için yeterli olur mu?" ibaresinde "zevceyhime"
kocalarına ibaresi en fasih söyleyiştir. Aynı manada ala zevceyhime, ala
zevcihima ve ala ezvacihima dahi denilebilir. Ama en fasihleri bu söyleyiştir.
Kur'an-i azimuşşanda da yüce Allah'ın: "İkinizin kalbi meyletmiş
bulunuyor" (Tahrim, 4) buyruğunda da bu şekildedir.
"Himayelerindeki
yetimlere" onların her birisinin birer yetiminin olması hali gibi.
"Bizim kim
olduğumuzu da ona haber verme" dedikleri halde Bilal onların kim
olduklarını haber vermişti. Bu sözde durmamak ve sırrı ifşa etmektir,
denilebilir. Bunun cevabı şudur: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
sorusuna cevap vermek bu hal ile çatışmıştıt'. Onun sorusuna cevap vermek
kaçınılmaz bir vaciptir. Onu geciktirmek caiz olmadığı gibi başkası da onun
önüne geçirilemez. Maslahatlar birbiri ile çatışacak olursa daha önemli
olanlarına öncelik verileceği sabit bir husustur.
"Onlar için biri
akrabalık ecri diğeri sadaka ecri olmak üzere iki ecir vardır. " Bu buyruk
ile akrabalara sadaka vermekle sıla-i rahim teşvik edilmekte ve böyle bir
sadakada iki ecir olduğu hükmü anlaşılmaktadır.
حدثني
أحمد بن يوسف
الأزدي. حدثنا
عمر بن حفص بن
غياث. حدثنا
أبي. حدثنا
الأعمش. حدثني
شقيق عن عمرو
بن الحارث، عن
زينب امرأة
عبدالله. قال:
فذكرت
لإبراهيم.
فحدثني عن أبي
عبيدة، عن
عمرو بن
الحارث، عن
زينب امرأة
عبدالله.
بمثله. سواء.
قال قالت: كنت
في المسجد.
فرآني النبي
صلى الله عليه
وسلم فقال:
"تصدقن.
ولو من حليكن".
وساق الحديث
بنحو حديث أبي
الأحوص.
2316- Bize Ahmed b.
Yusuf el-Ezdi de tahdis etti, bize Ömer b. Hafs b. Giyas tahdis etti, bize
babam tahdis etti, bize A'meş tahdis etti, bize Şakik,. Amr b. Haris'den tahdis
etti, o Abdullah'ın hanımı Zeyneb'ten rivayet etti. (A'meş) dedi ki: Ben
İbrahim'e (bunu) zikrettim. O bana Ebu Ubeyde'den tahdis etti, o Amr b.
el-Haris'den, o Abdullah'ın hanımı Zeyneb'ten birebir aynen hadisi rivayet
etti. (O) dedi ki: Zeyneb dedi ki: Ben mescitte idim. Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) beni görünce: "(Kadınlar) süs eşyanızdan dahi olsa sadaka
veriniz" buyurdu. Sonra hadisi Ebu'l-Ahvas'ın hadisine yakın olarak
rivayet etti.
حدثنا
أبو كريب محمد
بن العلاء.
حدثنا أبو أسامة.
حدثنا هشام عن
أبيه، عن زينب
بنت أبي سلمة،
عن أم سلمة قالت:
قلت: يا رسول
الله ! هل لي
أجر في بني
أبي سلمة ؟
أنفق عليهم.
ولست
بتاركتهم
هكذا وهكذا.
إنما هم بني.
فقال:
"نعم.
لك فيهم أجر
ما أنفقت
عليهم".
2317- Bize Ebu Kureyb,
Muhammed b. el-A'la tahdis etti, bize Ebu Usame tahdis etti, bize Hişam
babasından tahdis etti, o Ebu Seleme'nin kızı Zeyneb'ten, o Ümmü Seleme'den
şöyle dediğini rivayet etti. Ey Allah'ın Resulü! Ebu Seleme'nin oğullarına
(harcamada bulunursam) benim için edr var mı? Onlara infak ediyorum, ben onları
böyle böyle terk edecek değilim. Çünkü onlar benim oğullarımdır, dedim. O:
"Evet, sen onların nafakasını karşıladığın sürece onlardan dolayı senin
için edr vardır" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
1467,5369
وحدثني
سويد بن سعيد.
حدثنا علي بن
مسهر. ح وحدثناه
إسحاق بن
إبراهيم وعبد
بن حميد. قالا:
أخبرنا
عبدالرزاق.
أخبرنا معمر.
جميعا عن هشام
بن عروة، في
هذا الإسناد،
بمثله.
2318- Bana Suveyd b.
Said de tahdis etti, bize Ali b. Müshir tahdis etti, (H.) Bunu bize İshak b.
İbrahim ve Abd b. Humeyd de tahdis edip ikisi dedi ki: Bize Abdurrezzak haber
verdi, bize Ma'mer haber verdi. Hepsi Hişam b. Urve'den bu isnad ile aynısını
rivayet etti.
AÇIKLAMA: (2316)
"Ben İbrahim'e zikrettim, o da bana Ebu Ubeyde'den tahdis etti..."
Burada "İbrahim'e zikrettim" diyen kişi A'meşdir. Maksadı ise bu
hadisi Şakik ve Ebu Ubeyde olmak üzere iki üstaddan rivayet etmiş olduğunu
ifade etmektir.
İbn Mesud'un hanımı ile
ensardan bir kadının kocalarını ve himayelerinde bulunan yetimlere nafakalarını
vermek ve ayrıca Ümmü Seleme'nin kendi oğullarının nafakasını vermesi (2317)
hadislerinin hepsinden maksat tatavvu (nafile) sadakadır. (Farz olan zekat değildir).
Hadislerin anlatımı da zaten buna delildir.
حدثنا
عبيدالله بن
معاذ العنبري.
حدثنا أبي. حدثنا
شعبة عن عدي
(وهو ابن ثابت)
عن عبدالله بن
يزيد، عن أبي
مسعود
البدري، عن
النبي صلى الله
عليه وسلم ؛
قال:
"إن
المسلم إذا
أنفق على أهله
نفقة، وهو
يحتسبها،
كانت له صدقة".
2319- Bize Ubeydullah b.
Muaz el-Anberi tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Şu'be, Adiy -ki o b.
Sabit'tir- Abdullah b. Yezid'den tahdis etti, o Ebu Mesud el-Bedri'den o Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu rivayet etti:
"Şüphesiz müslüman bir kimse ecrini Allah'tan bekleyerek aile halkının
nafakası olan bir harcamada bulunacak olursa bu onun içİn bİr sadaka olur.
"
Diğer tahric: Buhari,
55, 4006 -buna yakın-, 5351; Tirmizi, 1965; Nesai, 2544
وحدثناه
محمد بن بشار
وأبو بكر بن
نافع. كلاهما
عن محمد بن
جعفر. ح
وحدثناه أبو
كريب. حدثنا
وكيع. جميعا
عن شعبة، في
هذا الإسناد.
2320- Bunu bize Muhammed
b. Beşşar ve Ebu Bekr b. Nafi'de tahdis etti, ikisi Muhammed b. Cafer'den
rivayet etti (H.) Bunu bize Ebu Kureyb de tahdis etti, bize Veki' tahdis etti,
hepsi Şu'be'den bu isnad ile rivayet etti.
AÇIKLAMA: "Müslüman
ecrİni Allah'tan bekleyerek. .. " Bu hadis ve diğer hadislerde mutlak
olarak sadaka ve nafakanın eğer ecrini Allah'tan bekleyecek olursa durumlarının
ne olacağı beyan edilmektedir. İhtisab'ın (ecri Allah'tan bekleme) anlamı ise
yaptığı bu harcama, nafaka ve sadaka ile yüce Allah'ın rızasını isteyerek
yapmasıdır. Böylelikle Bunun kapsamına bu niyeti hatırına getirmeden infak
yapıp harcayan kimseler girmez. Bunun kapsamına ecrini Allah'tan bekleyen kişi
girer. Ecrini Allah'tan beklemenin yolu ise zevcesine, çocuklarının
çocuklarına, kölesine ve nafakalarını karşılaması kendisine vacip olan diğer
kimselere harcama yaparken Bunun kendisine vacip olduğunu hatırlayarak
yapmasıdır.
Nafakalarını
karşılamanın vacip olduğu kimseler durumlarına göre değişiklik gösterdiği gibi
ilim adamlarının da onlar ile ilgili görüşleri farklıdır. Onların dışında
infakta bulunacağı kimselere de infakta bulunması menduptur, teşvik edilmiştir.
İnfakını yapacağı zaman emrolunduğunu eda etmek niyeti ile infak etmelidir. Yakınlarına
iyilikte bulunmak ile de emrolunmuştur. Allah en iyi bilendir.
حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا
عبدالله بن إدريس
عن هشام بن
عروة، عن
أبيه، عن
أسماء. قالت:
قلت:
يا
رسول الله ! إن
أمي قدمت علي.
وهي راغبة (أو
راهبة)
أفأصلها ؟ قال:
"نعم".
2321- Bize Ebu Bekr b.
Ebi Şeybe tahdis etti, bize Abdullah b. İdris, Hişam b. Urve'den, o babasından,
o Esma'dan şöyle dediğini rivayet etti: Ey Allah'ın Resulü! Annem Kureyşlilerle
antlaşma döneminde hem arzu ederek hem hoşlanmayarak müşrik halde yanıma geldi.
Onu gözeteyim mi? dedim. O: "Evet" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
2620, 3183, 5978, 5979; Ebu Davud, 1668
وحدثنا
أبو كريب محمد
بن العلاء.
حدثنا أبو أسامة
عن هشام، عن
أبيه، عن
أسماء بنت أبي
بكر. قالت:
قدمت
علي أمي، وهي
مشركة، في عهد
قريش إذ عاهدهم.
فاستفتيت
رسول الله صلى
الله عليه وسلم.
فقلت: يا رسول
الله ! قدمت
علي أمي وهي
راغبة. أفأصل
أمي ؟ قال:
"نعم. صلي أمك".
2322- Bize Ebu Kureyb
Muhammed b. el-A'la da tahdis etti, bize Ebu Usame, Hişam'dan tahdis etti, o
babasından; o Ebu Bekr'in kızı Esma'dan şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kureyşlilerle antlaşma döneminde annem hem arzu
ederek hem hoşlanmayarak müşrik halde yanıma geldi. Ben de Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den fetva sorarak: Ey Allah'ın Resulü! Annem bir
şeyler ümit ederek yanıma geldi. Annemi gözeteyim mi? dedim. O: "Evet,
anneni gözet" buyurdu.
AÇIKLAMA: (2321)
"Ebu Bekir'in kızı Esma dedi ki: Annem Kureyşlilerle antlaşma döneminde
hem arzu ederek hem hoşlanmayarak müşrik halde yanıma geldi" ikinci
rivayette ise şüphe etmeksizin (2322) "ümit ederek" denilmektedir.
Yine aynı rivayette müşrik olduğu halde (geldi). Ben de Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellemı'e: Annemi gözeteyim mi? dedim. O: "Evet, anneni gözet"
buyurdu, denilmektedir.
Kadi İyaz dedi ki: Sahih
olan şekil şüphe sözkonusu olmaksızın (yalnızca) "ümit ederek"
şeklidir. Bunun İslam'ı ümit ederek, arzu ederek ve aynı zamanda ondan
hoşlanmayarak anlamına geldiği de söylenmiştir. Benim kendisine bir şeyler
vereceğim i ümit edip arzu ederek geldi, anlamında olduğu da söylenmiştir.
Ebu Davud'un
rivayetinde: "Annem Kureyşlilerle antlaşma döneminde hem arzu ederek hem
hoşlanmayarak müşrik halde yanıma geldi" denilmektedir. Birincisi
"rağibetün" şeklinde olup benim onu gözetmemi ümit ederek, isteyerek
geldi demektir. İkincisi ise "rağimetun" şeklinde, İslam'dan
tiksinerek, ondan hoşlanmayarak anlamındadır.
Bu hadiste müşrik olan
akrabayı gözetmenin caiz olduğu hükmü anlaşılmaktadır.
Esma'nın annesinin adı
Kayle'dir. Kuteyle olduğu da söylenir. Babasının adı Abduluzza olup Kureyşli ve
Amir oğullarındandır. İlim adamları müslüman olup müslüman olmadan küfrü üzere öldüğü
hususunda ihtilaf etmiş olmakla birlikte çoğunluk müşrik olarak öldüğü
kanaatindedir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
16- ÖLÜ ADINA
VERİLEN SADAKANIN SEVABININ ÖLÜYE ULAŞTIĞI BABI