SAHİH-İ MÜSLİM

ZEKAT

 

باب في الكنازين للأموال والتغليظ عليهم

11- MALLARI YIĞIP BİRİKTİRENLER VE ONLARA BU YAPTIKLARININ AĞIR BİR TEHDİDİ GEREKTİRDİĞİ HAKKINDA BİR BAB

 

وحدثني زهير بن حرب. حدثني إسماعيل بن إبراهيم عن الجريري، عن أبي العلاء عن الأحنف بن قيس. قال:

 قدمت المدينة. فبينا أنا في حلقة فيها ملأ من قريش. إذ جاء رجل أخشن الثياب. أخشن الجسد. أخشن الوجه. فقام عليهم فقال: بشر الكنازين برضف يحمى عليه في نار جهنم. فيوضع على حلمة ثدي أحدهم. حتى يخرج من نغضى كتفيه. ويوضع على نغض كتفيه. حتى يخرج من حلمة ثدييه. قال: فوضع القوم رؤوسهم. فما رأيت أحدا منهم رجع إليه شيئا. قال: فأدبر وأتبعته حتى جلس إلى سارية. فقلت: ما رأيت هؤلاء إلا كرهوا ما قلت لهم. قال: إن هؤلاء لا يعقلون شيئا. إن خليلي أبا القاسم صلى الله عليه وسلم دعاني فأجبته فقال: " أترى أحدا ؟ " فنظرت ما علي من الشمس وأنا أظن أنه يبعثني في حاجة له. فقلت: أراه. فقال: "ما يسرني أن لي مثله ذهبا أنفقه كله. إلا ثلاثة دنانير " ثم هؤلاء يجمعون الدنيا. لا يعقلون شيئا. قال قلت: مالك ولأخوتك من  قريش، لا تعتريهم وتصيب منهم. قال: لا. وربك ! لا أسألهم عن دنيا. ولا  أستفتيهم عن دين. حتى ألحق بالله ورسوله.

 

2303- Bana Zuheyr b. Harb da tahdis etti, bize İsmail b. İbrahim, el-Cureyri'den tahdis etti, o Ebu'l-Ala'dan, o el-Ahnef b. Kays'den şöyle dediğini rivayet etti: Medine'ye geldim. Ben Kureyşlilerden ileri gelenler topluluğunun bulunduğu bir halkanın içerisinde iken ansızın elbiseleri oldukça kaba, vücudu haşin, yüzü sert bir adam çıkageldi. Onların tepelerine dikilerek: Hazine yığanları cehennem ateşinde üzerlerine ateşte kızdırılacak taşlarla müjdele. Bu kızdırılmış taş (ların her biri) onlardan birisinin memesi üzerine konulacak ve kürek kemiğinin üstünden çıkıncaya kadar bırakılacak. Kürek kemiğinin üzerine konulacak ve iki memesinin ucundan çıkıncaya kadar bırakılacak, çalkalanıp duracak. (Ahnef) dedi ki: Orada bulunanlar başlarını önlerine eğdiler. Aralarından bir kimsenin kendisine bir şey söylediğini görmedim. Sonra arkasını dönüp gitti. Ben de onun arkasından gittim. Sonunda bir direğin yanında oturdu. Ben: Gördüğüm kadarı ile bunlar senin söylediğinden hoşlanmadılar, dedim. Şöyle dedi: Bunların aklı hiç bir şeye ermiyor. Benim can dostum Ebu'l-Kasım (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni çağırdı, ben de onun çağrısına uyup gittim. "Uhudu görüyor musun?"buyurdu. Ben de üzerimdeki güneş ışıklarına bir baktım, beni bir ihtiyacı sebebi ile göndere ceğini sanıyordum. Evet onu görüyorum, deyince şöyle buyurdu: "Beni, onun kadar altını -üç dinar dışında-(ancak) tamamını infak etmek sevindirir" buyurdu. Sonra bunlar hala dünya(lık)yı toplayıp duruyorlar. Bunların akılları hiç bir şeye ermiyor.

 

Bu sefer ben: Senin Kureyş'den kardeşlerinle aranda ne var ki? Onların yanlarına gelmiyor, onlardan bir şeyalmıyorsun, dedim. O: Hayır! Rabbine yemin ederim ki ben Allah'a ve Resulü'ne kavuşacağım zamana kadar onlardan ne dünyalık bir şey isterim, ne de dine dair onlara bir soru sorarım, dedi.

 

Diğer tahric: Buhari, 1407

 

 

وحدثنا شيبان بن فروخ. حدثنا أبو الأشهب. حدثنا خليد العصري عن الأحنف بن قيس. قال:

 كنت في نفر من قريش. فمر أبو ذر وهو يقول: بشر الكانزين بكيّ في ظهورهم. يخرج من جنوبهم. وبكيّ من قبل أقفائهم يخرج من جباههم. قال ثم تنحى فقعد. قال قلت: من هذا ؟ قالوا: هذا أبو ذر. قال: فقمت إليه فقلت: ماشيء سمعتك تقول قبيل ؟ قال: ما قلت إلا شيئا قد سمعته من نبيهم صلى الله عليه وسلم. قال قلت: ما تقول في هذا العطاء ؟ قال: خذه فإن فيه اليوم معونة. فإذا كان ثمنا لدينك فدعه.

 

2304- Bize Şeyban b. Ferruh da tahdis etti, bize Ebu'l-Eşheb tahdis etti, bize Huleyd el-Asari, el-Ahnef b. Kays'dan şöyle dediğini tahdis etti: Kureyş'den bir kaç kişi arasında bulunuyordum. Ebu Zer şöyle diyerek geldi: Hazine yığıp biriktirenlere, yanlarından çıkacak şekilde sırtlarının dağlanacağını, alınlarından çıkacak surette ense taraflarından kafalarının dağlanacağını müjdele.

 

(Ahnef) dedi ki: Sonra bir kenara çekilip oturdu. Ben: Bu kimdir? dedim.

Yanımdakiler: Bu Ebu Zer' dir, dediler. Kalkıp onun yanına gittim. Az önce senin söylediğini işittiğim şey neydi? dedim. O: Ben onların nebilerinden işittiğimden başka bir şey söylemedim, dedi.

 

Bu sefer ben: Peki bu ata (devlet ricalinin bağışı) hakkında ne dersin? dedim. O: Onu alabilirsin, çünkü bugün o bir yardımdır ama eğer senin dinine karşılık bir bedel olduğunu görürsen o zaman ona ilişme, dedi.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          (2303) "Ben Kureyş'den ileri gelenlerden bir topluluğun bulunduğu bir halkada iken." Mele', ileri gelenler, eşraf demektir. Cemaat ve topluluk hakkında da kullanılır. Halka lafzında lam harfi sakindir. Halaka söyleyişi ise pek güzel bir söyleyiş değildir.

 

"Ben bir halkada oturuyorken" yani halkada oturduğum bir zamanda. "Kaba elbiseli, cesedi haşin, yüzü sert bir adam geliverdi." Her üçünün niteliği olarak kullanılan haşin lafzı, haşinlik, kabalık anlamındadır. İbnu'lHazza'ya göre ise, yalnızca sonuncusu için güzellikten gelen yüzü güzel demektir.

 

el-Kab isi , Buhari'de "saçı, elbisesi, kılığı ve görünüşü güzel" diye rivayet etmiştir. Bunlar hakkında "hasen" nitelemesini kullanırken diğerleri için ise "haşin" niteliğini kullanmıştır ki bu daha doğrudur.

 

"Mal yığıp biriktirenleri... müjdele ... sarsılıp durur." Buradaki "mal yığıp biriktirenlere müjdele" ifadesinin zahirinden anlaşıldığı üzere o, bu sözler ile benimsediği kanaati olan insanın ihtiyacından arta kalan her bir şey kenz (hazine)dir şeklindeki görüşünün lehine delil getirmek istemiştir. Çünkü Ebu Zer'in bilinen kanaati budur. Bununla birlikte ondan (bu hususta) başka kanaat de rivayet edilmiştir. Ama cumhurun benimsediği sahih olan açıklama ise zekatı ödenmeyen ı:nala kenz denildiğidir. Eğer malın zekatı ödeniyorsa ona -az ya da çok olsun- kenz denilmez.

 

Kadi İyaz dedi ki: Doğrusu onun karşı çıkışı beytülmalden kendi şahısları için bir şeyler alan ve onu gerektiği yerlerde harcamayan sultanlara karşı olduğudur. Kadı İyaz'ın bu söylediği doğru değildir. Çünkü onun zamanındaki sultanların niteliği bu değildi. Beytülmale hainlik etmezlerdi. Çünkü onun zamanında Ebu Bekir, Ömer ve Osman (r.a.) vardı ve o Osman (r.a.) döneminde otuziki yılında vefat etmişti.

 

"Radı" ısıtılmış, kızdırılmış taşlara denilir.

 

"Kızdınlır, ısıtılır" yani üzerine ateş yakılır. "Cehennem" lafzı ile ilgili olarak Arapça dil bilginlerinin iki görüşü vardır. Birincisine göre bu kelime Arapça olmayan bir kelime olup, özel isim olmasından ötürü munsarıf değildir.

 

el-Vahidi dedi ki: Yunus ve nahivcilerin çoğunluğunun dediklerine göre bu kelime Arapça olmayan bir kelime olup hem marife olduğundan hem de ucme (Arapça olmayan bir isim) olduğundan munsarıf değildir. Başkaları ise bu Arapça bir isim olup dibinin çok derin oluşundan dolayı ona bu isim verilmiştir. Özel isim ve müennes olduğundan dolayı munsarıf değildir. Kutrub ise Ru'be'den: Cehnam bir kuyu denilir ki bu da dibi derin kuyu anlamındadır.

 

Vahidi başka yerde de şöyle demektedir: Bazı dil bilginlerinin söylediklerine göre cehennem "el-cuhume"den türetilmiştir. Bu da kabalık, haşinlik, sertlik anlamındadır. Mesela "cehmulvech" tabiri suratı haşin demektir. Cehenneme azap hususundaki katılığı ve kabalığından ötürü bu isim verilmiştir.

 

"Onlardan birisinin memesi üzerine" ifadesi erkek hakkında da meme (sedy) lafzının kullanılmasının caiz olduğu anlaşılmaktadır. Doğrusu budur. Ama kimi dil bilgini bunu kabul etmeyerek yalnız kadın hakkında meme (sedy) kullanılır. Erkek hakkında ise "sendue" denilir. Buna dair geniş açıklama, kılıcı ile kendisini öldüren adam ile ilgili hadisde iman bölümünde geçmiş bulunmaktadır. Bu kişi kendisini öldürmek için kılıcının keskin tarafını iki memesi arasına koymuştu. "Sedy" lafzının hem müzekker hem müennes olduğu da daha önce açıklanmıştı.

 

"Nağd" lafzı kürek kemiğinin uç tarafında bulunan ince kemiktir. Kürek kemiğinin üst tarafı olduğu da söylenmiştir. Buna aynı zamanda "nağıd" da denilir.

 

"Sarsılıp durur" hareket edip durur demektir. Kadi İyaz dedi ki: Bunun anlamının şöyle olduğu söylenmiştir: Oldukça piştiğinden ve adeta çürüdüğünden dolayı hareket eder denilmiştir. Ama doğrusu hareket ve sarsılmanın sözü geçen kızdırılmış taşlar hakkında olduğudur. Yani bu taşlar onun kürek kemiğinin ucundan hareket edip durur ve nihayet memesinin ucundan çıkar.

 

Bazı nüshalarda "birisinin memesi üzerine" ibaresinden "ve kürek kemiğinin üstünden çıkıncaya kadar" şeklindeki ibareye kadar olan ifadelerin ilk kısmında meme tekil kullanılmış, ikincisinde tensiye (ikil) kullanılmıştır ki her ikisi de doğrudur.

 

"Yanlarına gitmiyorsun" onlara gidip onlardan bir şey istemiyorsun demektir. Çünkü bu fiil birisinin yanına bir ihtiyacını karşılamasını istemek için gitmek hakkında kullanılır.

 

"Onlardan bir dünyalık da istemem, din hakkında onlardan fetva da sormam." Asıl nüshalarda bu şekilde "an dünya: dünyalık bir şey" diye zikredilmiş, Buhari'nin rivayetinde ise "an" lafzı olmaksızın zikredilmiştir. O daha güzeldir. Yani ben onlardan dünya metaından hiçbir şey istemem.

 

"Bize Huleyd el-Asar! tahdis etti." el-Asar!, Asar oğullarına mensup kimse demektir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

12- iNFAKA TEŞVİK VE İNFAK EDENE İNFAK ETTİĞİNİN YERİNİ ALACAK BAŞKA ŞEYİN VERİLECEĞİ MÜJDESİ BABI