SAHİH-İ MÜSLİM |
ZEKAT |
باب إثم
مانع الزكاة
7- ZEKATI VERMEYENİN
GÜNAHI BABI
وحدثني
سويد بن سعيد.
حدثنا حفص
(يعني ابن
ميسرة
الصنعاني) عن
زيد بن أسلم ؛
أن أبا صالح
ذكوان أخبره ؛
أنه سمع أبا
هريرة يقول:
قال رسول الله
صلى الله عليه
وسلم:
" ما
من صاحب ذهب
ولا
فضة، لا يؤدي
منها حقها،
إلا إذا كان
يوم القيامة،
صفحت له صفائح
من نار، فأحمي
عليها في نار
جهنم. فيكوى
بها جنبه
وجبينه وظهره.
كلما بردت
أعيدت له. في
يوم كان
مقداره خمسين
ألف سنة. حتى
يقضى بين
العباد. فيرى
سبيله. إما
إلى الجنة
وإما إلى
النار". قيل:
يا رسول الله !
فالإبل ؟ قال:
"ولا صاحب إبل
لا يؤدي منها
حقها. ومن حقها
حلبها يوم
وردها. إلا إذا
كان يوم
القيامة. بطح
لها بقاع
قرقر. أو فر ما كانت.
لا يفقد منها
فصيلا واحدا.
تطؤه بأخفافا
وتعضه
بأفواهها.
كلما مر عليه
أولاها رد
عليه أخراها.
في يوم كان
مقداره خمسين
ألف سنة. حتى يقضى
بين العباد.
فيرى سبيله
إما إلى الجنة
وإما إلى
النار". قيل يا
رسول الله !
فالبقر
والغنم ؟ قال:
"ولا صاحب بقر
ولا
غنم يؤدي
منها حقها.
إلا إذا كان
يوم القيامة
بطح لها بقاع
قرقر. لا يفقد
منها شيئا.
ليس فيها
عقصاء ولا جلحاء
ولا
عضباء تنطحه
بقرونها
وتطؤه
بأظلافها.
كلما مر عليه
أولادها رد
عليه أخراها.
في يوم كان
مقداره خمسين
ألف سنة. حتى
يقضى بين
العباد. فيرى
سبيله إما إلى
الجنة وإما
إلى النار".
قيل يا رسول
الله صلى الله
عليه وسلم !
فالخيل ؟ قال:
"الخيل ثلاثة:
هي لرجل وزر. وهي لرجل
ستر. وهي لرجل
أجر. فأما
التي هي له وزر،
فرجل ربطها
رياء و فخرا و
نواء على أهل
الإسلام فهي
له وزر. وأما
التي هي له
ستر. فرجل
ربطها في سبيل
الله. ثم لم
ينسى حق الله
في ظهورها
ولا
رقابها. فهي
له ستر. وأما
التي هي له
أجر. فرجل
ربطها في سبيل
الله لأهل
الإسلام. في
مرج وروضة،
فما أكلت من
ذلك المرج أو
الروضة من
شيء. إلا كتب له،
عدد ما أكلت،
حسنات، وكتب
له، عدد
أرواثها
وأبوالها،
حسنات. ولا تقطع طولها
فاستنت شرفا
أو شرفين إلا
كتب الله له،
عدد آثارها
وأرواثها،
حسنات. ولا مر بها
صاحبها على
نهر فشربت منه
ولا
يريد أن
يسقيها، إلا
كتب الله له،
عدد ما شربت،
حسنات". قيل:
يا رسول الله !
فالحمر ؟ قال: "ما أنزل
علي في الحمر
شيء إلا هذه
الآية الفاذة
الجامعة: { فمن يعمل
مثقال ذرة
خيرا يره. ومن
يعمل مثقال
ذرة شر يره }".
2287- Bana Suveyd b. Said
de tahdis etti, bize Hafs -yani b. Meysera es-San'ani-, Zeyd b. Eslem'den
tahdis ettiğine göre Ebu Salih Zekvan, kendisine Ebu Hureyre'yi şöyle derken
dinlediğini haber vermiştir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu
ki: "Bir miktar altın ya da gümüş sahibi olup da ondan hakkını ödemeyen
bir kimseye mutlaka kıyamet günü geleceği vakit bunlar (zekatını ödemediği
altın ve gümüşler) ateşten levhalar haline getirilerek cehennem ateşinde
kızdırılır. Bu kızdırılan levhalarla böğrü, alnı ve sırtı dağlanır. Soğudukları
her seferinde miktarı elli bin yılalan bir günde yeniden ona (bu şekilde)
getirilir. Bu hal kullar arasında hüküm verilip ya cennete ya da cehenneme
giden yolu ona gösterilinceye kadar sürüp gider. "
Ey Allah'ın Resulü! Peki
ya develer? diye soruldu. Şöyle buyurdu: "Deve sahibi olup da onlardan
haklarını ödemeyen bir kimse -ki suya geldikleri zaman ihtiyaç sahipleri için
sütlerini sağmak da onlardaki haklardandır- mutlaka kıyamet gününde onların
sahipleri önlerinde geniş ve düz bir arazide develerden bir yavru dahi dışarıda
bırakılmamak üzere en çok (ve semiz) oldukları halleri ile önlerine (yüz üstü)
yatırılır. Bu develer onu ayakları ile çiğner. Dişleri ile ısırırlar. Bunların
ilkleri onun üzerinden geçtikten sonra mutlaka sonrakileri tekrar onun üzerine
geri getirilir. Ve bu miktarı ellibin yıl olan bir günde kullar arasında hüküm
verilip (her kese) cennete mi cehenneme mi yolu kendisine gösterilinceye kadar
devam eder."
Ey Allah'ın Resulü! Peki
ya ineklerle koyunlar ne olacak? diye sordular.
Allah Resulü şöyle
buyurdu: "Koyun ve inek sahibi olup da onlardan haklarını ödemeyen herkes
mutlaka kıyamet gününde geniş ve düz bir arazi üzerinde önlerine yatırılır.
Onlardan hiçbirisi dışarıda kalmaz. Bunlar arasında çarpık boynuzlu, boynuzsuz,
kırık boynuzlu bulunmamak üzere boynuzları ile ona tos vururlar, ayakları ile
onu çiğnerler. Onların ilki üzerlerinden geçtiği her seferinde sonrakileri
tekrar onun üzerine geri getirilir. Ve bu hal miktarı ellibin yıl olan bir
günde kullar arasında hüküm verilip yolunun cennete mi yoksa cehenneme mi
gideceği görülünceye kadar sürüp gider."
Ey Allah'ın Resulü! Peki
ya atların durumu nedir? diye soruldu. Şöyle buyurdu: "Atlar üç türlüdür. Bir
adam için onlar bir yüktür, bir adam için onlar bir örtüdür, bir başka adam
için onlar bir ecirdir. Atların kendisi için yük olduğu kimse riyakarlık,
övünmek ve müslümanlara karşı düşmanlık maksadı ile atı bağlayıp besleyen
kimsedir. Atın sahibine örtü olduğu kimse ise Allah yolunda atı bağlayan sonra
onların sırtında ve rakabelerinde (bizzat kendilerinde) bulunan Allah'ın
hakkını unutmayandır. Atın ecir olduğu kimse ise müslümanlar için bir çayır ve
bir bahçede Allah yolunda atı bağlayan adam içindir. Bu atın o meradan yahut
bahçeden yediği her bir şey mutlaka onun için yedikleri sayısınca hasenat
olarak yazılır, onun pislikleri ve sidikleri sayısınca ve hatta ipini koparsa
dahi ona hasenat yazılır. Bu atların sahibi bunları eğer bir nehrin kenarından
geçirecek olup da o nehirden su içirmek istemediği halde su içerlerse mutlaka
onların içtiği sayısınca ona hasenat yazılır. "
Ey Allah'ın Resulü! Peki
ya eşeklerin durumu nedir? diye soruldu. Şöyle buyurdu: "Eşekler ile
ilgili bana şu eşsiz ve genel kapsamlı ayet dışında hiçbir şey indirilmedi:
"Her kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse onu görecektir, her kim zerre
ağırlığınca bir şer işlerse onu görecektir." (Zilzal, 7-8)"
Diğer tahric: Buhari,
2371, 2860, 3646, 4962, 4963, 7356; Nesai, 3565
وحدثني
يونس بن
عبدالأعلى
الصدفي.
أخبرنا عبدالله
بن وهب. حدثني
هشام بن سعد
عن زيد بن أسلم،
في هذا
الإسناد،
بمعنى حديث
حفص بن ميسرة،
إلى آخره.
غيره أنه قال:
"ما
من صاحب إبل
لا يؤدي حقها
"ولم يقل
"منها حقها"
وذكر فيه " لا
يفقد منها
فصيلا واحدا "
وقال: "يكوى
بها جنباه
وجبهته وظهره".
2288- Bana Yunus b.
Abdu'l-A'la es-Sadafi de tahdis etti, bize Abdullah b. Vehb haber verdi, bana
Hişam b. Sa'd, Zeyd b. Eslem'den bu isnad ile Hafs b. Meysere'nin hadisi ile
aynı manada sonuna kadar tahdis etti. Ancak o rivayetinde: "Hakkını eda
etmeyen hiçbir deve sahibi yoktur ki" demekle birlikte "ondan hakkını
ödemeyen" dememiş ve hadisinde: "Ondan bir tek yavru dahi
eksiltilmeksizin" ibaresini zikretmiş bir de: "Onlarla her iki yanı,
alnı ve sırtı dağlanır" demiştir.
AÇIKLAMA: (2287)
"Altın ve gümüş sahibi olup da onlardan hakkını ödemeyen bir kimse ...
" Bu hadis altın ve gümüşte zekatın vacip olduğu hususunda açıktır. Bunda
görüş ayrılığı yoktur. Geri kalan deve, inek ve koyun türü de böyledir.
"Onlar için geniş
ve düzlük bir alanda yüzüstü yatırılır. " Hadisteki "kd'" lafzı,
üzerinde yağmurun kaldığı, yağmuru tutan düz ve geniş araziye denilir.
Herevı'nin dediğine göre çoğulu kfy'ah ve kf'dn diye gelir. Karkar ise yine düz
ve geniş arazi demektir.
"Yüzüstü
yatırılır." Bir topluluğun açıkladığına göre bu yüzüstü yatırılıp
bırakılır anlamındadır. Kadi İyaz dedi ki: Buhari'deki bir rivayette bu
"develerin ayakları ile onun yüzüne şiddetlice vurulur" şeklindedir.
Bu ifade ise buradaki "bath"ın yüzüstü olmasının şart olmamasını
gerektirmektedir. Çünkü sözlükte bu açmak ve yaymak anlamındadır. Bu yüzüstü de
olabilir, sırt üstü de olabilir. Yayılması özelliğinden ötürü Mekke'ye
"Batha" denilmesi de buradan gelmektedir.
"İlkleri
üzerlerinden her geçtikçe sonrakileri tekrar onun üzerine geri getirilir.
" Bu ibare burada bütün asıl nüshalarda bu şekildedir. Kadi İyaz dedi ki:
Bu bir değişiklik ve bir tashiftir. Doğrusu ise bundan sonra diğer hadiste
(2289) Süheyl'in babasından naklettiği rivayet ile el-Ma'rur b. Suveyd'in Ebu
Zer'den naklettiği (2297) hadiste geçen: "Onun üzerinden sonuncuları her
geçtikçe ilkleri onun üzerine tekrar geri getirilir" şeklidir. Böylelikle
ifade muntazam bir hal almaktadır.
Dilbilginlerinin
dedikleri üzere hadiste geçen 'aksd boynuzları çarpık ve bükük; celM,
boynuzsuz; adbd ise içerden boynuzu kırılmış koyun demektir.
"Ve hiçbir inek
sahibi yoktur ki. .. " ibaresinde de inek türünde de zekatın vacip
olduğuna delil vardır. İneklerin zekatı hususunda varid olmuş hadislerin en
sahihi budur.
"Tek bir yavru dahi
dışarıda kalmamak üzere en çok oldukları halleri ile" diğer rivayette:
"en büyük oldukları halleri ile "denilmektedir ki, bu çoklukları ile
güçleri ve hilkatlerinin mükemmelliği ile onun cezalandırılmasının artırılması
içindir. Böylelikle onu çiğnerken daha ağır olsunlar. Nitekim boynuzlular da
boynuzları ile ona daha çok eziyet verir ve toslayıp boynuzları ile ona daha
çok isabet ettirirler.
"Ayakları ile onu
çiğnerler." Zılf inek, koyun ve ceylan türü için kullanılır.
Bu ise ortadan ikiye
bölünmüş ayaklar demektir. Huf, deve için; kadem, insan için; hafir, at, katır
ve eşek için kullanılır.
Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in atlar hakkında "atın kendisi için vebal olduğu (yük olduğu)
kimse" çoğu nüshalarda bu şekilde "elletf" lafzı kullanılmıştır.
Bazılarında ellezf kullanılmıştır. Bu daha açık ve daha vazıhtır.
"Müslümanlara karşı
düşmanlık" onlara zarar vermek ve onlara düşmanlık yapmak demektir.
"Onu Allah yolunda
bağlayan" yani cihad için hazırlayan, ribat da bir kimsenin kendisini serhatte
tutması ve bu maksatla da gerekli hazırlıkları yapması demektir.
"Sonra bunların
sırtlarında ve boyunlarında (kendilerinde) ki Allah'ın hakkını unutmaz. "
Ebu Hanife bunu atlarda zekat düştüğüne delil göstermiştir. Onun görüşüne göre
eğer atların tamamı erkek ise onlarda zekat yoktur. Şayet atları hep dişi
(kısrak) yahut erkek ve dişi karışık ise zekat vermesi icab eder. Bu hususta
muhayyer olup dilerse her bir at için bir dinar öder, dilerse atların değerini
tesbit edip değerlerinin kırkta birini zekat olarak verir.
Malik, Şafii ve ilim
adamlarının büyük çoğunluğu ise atlardan hiçbir durumda zekat yoktur, buna
delil ise daha önce geçen: "Müslümanın atında müslüman üzerine bir sadaka
yoktur" hadisidir. Bu kanaatte olanlar bu hadisi bu atlar ile cihad
etmesinin kastedildiği şeklinde yorumlamışlardır. Çünkü cihad farzı ayn olduğu
takdirde beslediği o atla cihad vacip olabilir. Ayrıca onların rakabelerinde
(boyunlarında, kendilerinde) ki haktan onlara iyilik yapmak, onların yemlerini
verip diğer işlerini görmek anlamında olma ihtimali de vardır. Sırtlarından
maksat ise erkeklerinin eğer ödünç olarak istenecek olursa dişilere
aşırılmasını kabul etmektir. Bu ise mendubluk ifade eder. Allah'ın hakkının,
atların sırtında düşmanın malından elde edilen kazanç demek olduğu da
söylenmiştir ki bu da ganimetin beşte biri demektir.
"TlVel" atın
kendisi ile bağlandığı ip demektir.
"İpini kopartıp da
bir ya da iki tepeye çıkarsa" yani orada yürürse. "Şeref" yerin
yüksek ve tümsek olan kısmına denilir.
"Kendisi ona su içi
rm ek istemediği halde içerse ... " Bu dikkat çekmek kabilindendir. Çünkü
ata su içirmek kastı olmaksızın bunca hasenatı kazandığına göre bu maksat ile
hareket etmesi ve bunu yapması halinde ise kazanacağı hasenat kat kat olur.
"Allah eşekler
hakkında benim üzerime şu eşsiz ve genel kapsamlı ayetten başka bir şey
indirmedi." Fazze; benzeri az görülen demektir. Camia ise genel her türlü
hayrı ve iyiliği kapsayan tabir demektir.
Buradan genel anlamı
delil almaya işaret vardır.
Hadisin anlamı da şudur:
Bu hususta benim üzerime belli ve muayyen bir nas inmedi. Ama şu genel ayet
nazil olmuştur.
Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in içtihad yapması caiz değildi o ancak vahiy ile hükmedebilirdi
diyenler bunu delil gösterebilirler. Ama onun içtihad yapmasının caiz olduğunu
söyleyen cumhur adına Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in onlar hakkında
içtihadım belirtecek şekilde herhangi bir hüküm açıklık kazanmamıştır, diye
cevap verilebilir.
وحدثني
محمد بن
عبدالملك
الأموي. حدثنا
عبدالعزيز بن
المختار.
حدثنا سهيل بن
أبي صالح عن أبيه،
عن أبي هريرة
قال: قال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم:
" ما
من صاحب كنز
لا يؤدي زكاته
إلا أحمي عليه
في نار جهنم.
فيجعل صفائح.
فيكوى بها
جنباه وجبينه.
حتى يحكم الله
بين عباده. في
يوم كان مقداره
خمسين ألف
سنة. ثم يرى
سلبيه إما إلى
الجنة وإما
إلى النار.
وما من صاحب
إبل لا يؤدي
زكاتها إلا
بطح لها بقاع
قرقر. كأوفر
ما كانت. تستن عليه.
كلما مضى عليه
أخراها ردت عليه
أولاها. حتى
يحكم الله بين
عباده. في يوم
كان مقداره
خمسين ألف
سنة. ثم يرى
سبيله إما إلى
الجنة وإما
إلى النار.
وما من صاحب
غنم لا يؤدي
زكاتها. إلا
بطح لها بقاع
قرقر. كأوفر
ما كانت.
فتطؤه
بأظلافها
وتنطحه
بقرونها. ليس
فيها عقصاء
ولا
جلحاء. كلما
مضى عليه أخراها
ردت عليه
أولاها. حتى
يحكم الله بين
عباده. في يوم
كان مقداره
خمسين ألف سنة
مما تعدون. ثم
يرى سبيله إما
إلى الجنة
وإما إلى
النار". قال
سهيل: فلا
أدري أذكر
البقر أم لا.
قالوا: فالخيل
؟ يا رسول
الله ! قال :
" الخيل
في نواصيها
(أو قال) الخيل
معقود في نواصيها
(قال سهيل: أنا
أشك) الخير
إلى يوم القيامة.
الخيل ثلاثة:
فهي لرجل أجر.
ولرجل ستر.
ولرجل وزر.
فأما التي هي
له أجر.
فالرجل
يتخذها في سبيل
الله ويعدها
له. فلا تغيب
شيئا في
بطونها إلا
كتب الله له
أجرا. ولو
رعاها في مرج،
ما أكلت من
شيء إلا كتب
الله له بها أجرا.
ولو سقاها من
نهر، كان له
بكل قطرة تغيبها
في بطونها
أجر. (حتى ذكر
الأجر في
أبوالها وأوراثها)
ولو استنت
شرفا أو شرفين
كتب له بكل خطوة
تخطوها أجر.
في عسرها
ويسرها. وأما
الذي هي له
ستر فالرجل
يتخذها تكرما
وتجملا .ولا
ينسى حق
ظهورها و
بطونها. في
عسرها ويسرها.
وأما الذي
عليه وزر
فالذي يتخذها
أشرا وبطرا وبذخا
ورياء الناس.
فذاك الذي هي
عليه وزر".
قالوا: فالحمر
؟ يا
رسول الله ! قال:
"ما أنزل الله
علي فيها شيئا
إلا هذه الآية
الجامعة
الفاذة: { فمن
يعمل مثقال
ذرة خيرا يره .
ومن يعمل
مثقال ذرة شرا
يره}".
2289- Bana Muhammed b. Abdulmelik
el-Umevı de tahdis etti, bize Abdulaziz b. Muhtar tahdis etti, bize Süheyl b.
Ebu Salih babasından tahdis etti. O Ebu Hureyre'den şöyle dediğini rivayet
etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Birikmiş
servet sahibi bir kimse olup da zekatını vermeyen herkese mutlaka o
biriktirdikleri kızdırılır ve levhalar haline getirilerek miktarı elli bin yıl
olan bir günde Aziz ve Celil Allah kulları arasında hüküm verinceye kadar o
levhalarla yanları ve alnı dağlanıp durur. Sonra da cennete mi yoksa cehenneme
mi gideceğinin yolu ona gösterilir. Zekatını vermediği develerin sahibi olan
her bik kimse de mutlaka düz ve geniş bir yerde yüz üstü yatırılır. Bu develer
en semiz oldukları halleriyle gelip onun üstüne çıkarlar, sonuncuları üzerinden
geçtikçe tekrar ilkleri onun üzerine geri geçirilir. Bu hal miktarı elli bin
yıl olan bir günde Allah kulları arasında hükmedinceye kadar sürüp gider. Sonra
da ya cennete ya da cehenneme giden yolu ona gösterilir.
Zekatını ödemediği koyun
sahibi olan herkes de geniş ve düzlük bir yerde yüz üstü yatırılır. Bu koyunlar
en güçlü ve fazla oldukları halleriyle gelip ayaklarıyla onu çiğner,
boynuzlarıyla onu toslar. Üstelik aralarında boynuzu çarpık ve tamamı ile
boynuzsuz hiç bir koyun da olmayacaktır. Onların sonuncuları üzerinden her
geçtikten sonra tekrar ilkleri onun üzerine gelip yeniden geçer. Bu hal sizin
saydığınız cinsten miktarı elli bin yıl olan bir günde Allah kulları arasında
hükmedinceye kadar sürer. Bundan sonra ya cennete ya da cehenneme giden yolu
ona gösterilir. "
Süheyl dedi ki: İnekleri
söz konusu edip etmediğini bilmiyorum. Ashab: Ya atlar ey Allah'ın Resulü
deyince şöyle buyurdu: "Atların alnında kıyamet gününe kadar hayır vardır
-ya da: Alınlarında hayır düğümlenmiştir, buyurdu. Şüphe eden benim-o Atlar üç
türlüdür bir adam için ecirdir, bir adam için örtüdür, bir adam için yüktür.
Kendisi için ecir olduğu kişi onu Allah yolunda edinip onun için hazırlayan
kişidir. Böyle bir at karnına her neyi indirip saklarsa mutlaka Allah ta onun
için bir ecir yazar. Eğer bir merada onu otlatacak olursa her ne yerse mutlaka
Allah ona karşılık onun için ecir yazar. Bir ırmaktan onu sularsa içine aldığı
her bir damlaya karşılık onun için bir ecir yazılır. -Hatta sidiğinde ve
pisliğinde dahi ecir olduğunu söz konusu etti.- Eğer bu at bir ya da iki
tepenin üzerine çıkacak olursa attığı her bir adım karşılığında onun için bir
ecir yazılır.
Atın kendisi için örtü
olduğu kimse ise atı kendi şeref ve haysiyetini korumak ve güzellik olsun diye edinen
ve kolaylık halinde de zorluk halinde de bunların sırtlarında ve karınlarındaki
hakkı unutmayan kimsedir.
Atın kendisi için yük
olduğu (vebal olduğu) kimseye gelince, atı böbürlenmek, şımarmak, övünmek ve
insanlara karşı riyakarlık yapmak için edinen kişidir. İşte atın kendisi için
yük (ve vebal) olduğu kişi böyle birisidir."
Ashab: Peki ya eşekler
ey Allah'ın Resulü, deyince o: "Onlar hakkında Allah benim üzerime şu
kapsamlı ve eşsiz ayetten başka bir şey indirmedi: "Kim bir zerre
ağırlığınca bir hayır işlerse onu görecektir, kim zerre ağırlığınca bir şer
işlerse on u. görecektir. " (Zilzal, 7-8)
Diğer tahric: İbn
Mace, 2788
وحدثناه
قتيبة بن سعيد
. حدثنا
عبدالعزيز
(يعني الدراوردى)
عن سهيل، بهذا
الإسناد،
وساق الحديث.
2290- Bunu bize Kuteybe
b. Said de tahdis etti, bize Abdulaziz -yani ed-Deraverdi- Süheyl'den bu isnad
ile tahdis edip hadisi rivayet etti.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
وحدثنيه
محمد بن
عبدالله بن
بزيع. حدثنا
يزيد بن زريع.
حدثنا روح بن
القاسم. حدثنا
سهيل بن أبي
صالح، بهذا
الإسناد وقال
(بدل عقصاء)
"عضباء". وقال:
" فيكوى
بها جنبه
وظهره " ولم
يذكر : جبينه
2291- Bunu bana Muhammed
b. Abdullah b. Bezi'de tahdis etti, bize Yezid bir Zürey' tahdis etti, bize
Havh b. el-Kasım tahdis etti, bize Süheyl b. Ebu Salih bu isnad ile hadisi
tahdis etti ve aksa (çarpık, yamuk) boynuzlu yerine adba (boynu iç taraftan
kırık) lafzını kullandı ve: "Onunla yanı ve sırtı dağlanır" demekle
birlikte "alnı" lafzını zikretmedi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
وحدثني
هارون بن سعيد
الأيلي. حدثنا
ابن وهب. أخبرني
عمرو بن
الحارث ؛ أن
بكيرا حدثه عن
ذكوان، عن أبي
هريرة، عن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم ؛ أنه
قال:
" إذا
لم يؤد
المرء حق
الله أو
الصدقة في إبله"
وساق الحديث
بنحو حديث
سهيل عن أبيه.
2292- Bana Harun b. Said
el-Eyli de tahdis etti, bize İbn Vehb tahdis etti, bana Amr b. el-Haris'in
haber verdiğine göre Bukeyr kendisine Zekvan'dan tahdis etti. O Ebu
Hureyre'den, o Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellemı'den şöyle buyurduğunu
rivayet etti: "Eğer kişi develerindeki Allah'ın hakkını yahut sadakayı
ödemeyecek olursa" deyip hadisi Süheyl'in babasından rivayetine yakın
olarak nakletti.
Diğer tahric: Buhari,
1460
AÇIKLAMA: (2289)
"Zekatını ödemediği malı yığıp biriktirmiş herkes ... " İmam Ebu
Caber et-Taberi dedi ki: Kenz (yığın, biriktirilmiş, hazine) üst üste konulup
toplanmış her şeye denilir. Bu ister yerin altında olsun ister üstünde.
Kitabu'lAyn sahibi (Halil b. Ahmed) ve başkaları şunu eklemektedir: İsterse de
hazine olarak biriktirilip saklanmış olsun.
Kadı lyaz dedi ki: Selef
Kur'an ve hadiste geçen kenz (hazine, biriktirilmiş mal) hakkında farklı
kanaatlere sahiptir. Onların çoğunluğu kendisinde zekatın vacip (farz) olmakla
birlikte zekatı ödenmeyen her bir maldır. Zekatı ödenmiş mal ise kenz değildir.
Kenz'in dil bilginlerinden
nakledilen şekilde tanımlandığı da söylenmiştir ama bu husustaki ayet, zekatın
farz olmasıyla nesh olmuştur.
Bir diğer açıklamaya
göre ayet ile kastedilenler bu ayetten önce söz konusu edilen kitap ehli
kimselerdir.
Bir diğer açıklamaya
göre dörtbinden fazla olan mal zekatı ödense dahi o kenzdir. İhtiyaçtan arta
kalan şey kenzdir, diye de açıklanmıştır. Muhtemelen bu tür açıklama ve
değerlendirmeler İslam'ın ilk dönemleri hakkında ve geçim darlığı bulunan
haller ile ilgilidir. Fetva imamlarının ittifakı ile birinci görüş
benimsenmiştir, sahih olan da odur. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
zekatını ödemediği bir kenz (yığılıp biriktirmiş mal) sahibi olan herkes
buyurmuş ve bunun karşı karşıya kalacağı cezayı söz konusu etmiştir.
Diğer hadiste ise (2293)
"Kimin yanında malı bulunup da onun zekatını ödemeyecek olursa malı ona
ileri derecede zehirli bir ejderha olarak temsii edilir, gösterilir."
Hadisin sonunda da: "İşte ben senin hazinenim, der" denilmektedir.
"Atların
alınlarında kıyamete kadar hayır vardır." Bunun açıklaması Sahih'te yer
alan başka bir hadiste: "Ecir ve ganimet" diye yapılmıştır. Bunda
İslam'ın ve cihadın kıyamet gününe kadar baki kalacağına delil bulunmaktadır.
Maksat ise kıyametin kopacağından kısa bir süre öncesine kadar kalacağıdır.
Yani bu hal sahih hadiste sabit olduğu üzere Yemen tarafından esecek, her mümin
erkek ve mümin kadının ruhunu kabzedecek rüzgarın geleceği vakte kadar devam
edecektir.
"Atın kendisi için
yük (ve vebal) olduğu kimseye gelince ... " Dil bilginlerinin dedikleri
üzere "eşer" böbürlenmek; "batar" hakka karşı azmak
kibirlenmek, "bezah" de aynı şekilde eşer ile batarla aynı anlamı
taşır.
حدثنا
إسحاق بن
إبراهيم.
إخبرنا
عبدالرزاق. ح وحدثني
محمد بن رافع
(واللفظ له)
حدثنا عبدالرزاق.
أخبرنا ابن
جريج. أخبرني
أبو الزبير ؛
أنه سمع جابر
بن عبدالله
الأنصاري
يقول: سمعت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يقول:
" ما
من صاحب إبل
لا يفعل فيها
حقها، إلا
جاءت يوم
القيامة أكثر
ما كانت قط.
وقعد لها بقاع
قرقر. تستن
عليه
بقوائمها وأخفافها.
ولا
صاحب بقر لا
يفعل فيها حقها،
إلا جاءت يوم
القيامة أكثر
ما كانت. وقعد لها
بقاع قرقر.
تنطحه
بقرونها
وتطؤه
بقوائمها. ولا
صاحب غنم لا
يفعل فيها
حقها. إلا
جاءت يوم
القيامة أكثر
ما كانت. وقعد
لها بقاع قرقر.
تنطحه
بقرونها
وتطؤه
بأظلافها. ليس
فيها جماء
ولا
منكسر قرنها.
ولا
صاحب كنز لا
يفعل فيه حقه. إلا جاء
كنزه يوم القيامة
شجاعا أقرع.
يتبعه فاتحا
فاه. فإذا
أتاه فر منه.
فيناديه: خذ
كنزك
الذي
خبأته. فأنا
عنه غني. فإذا
رأى أن لابد
منه. سلك يده
في فيه.
فيقضمها قضم
الفحل".
قال
أبو الزبير:
سمعت عبيد بن
عمير يقول هذا
القول. ثم
سألنا جابر بن
عبدالله عن
ذلك فقال مثل
قول عبيد بن
عمير. وقال
أبو الزبير:
سمعت عبيد بن
عمير يقول:
قال رجل: يا
رسول الله ! ما
حق الإبل ؟
قال: "حلبها
على الماء.
وإعارة دلوها.
وإعارة فحلها.
ومنيحتها.
وحمل عليها في
سبيل الله ".
2293- Bize İshak b.
İbrahim tahdis etti, bize Abdurrezzak haber vedi (H.) Bana Muhammed b. Rafi'
-lafız ona ait olmak üzere- tahdis etti, bize Abdurrezzak tahdis etti, bize İbn
Cüreyc haber verdi. Bana Ebu'z-Zübeyr'in haber verdiğine göre o Cabir b.
Abdullah el-Ensari'yi şöyle derken dinlemiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'i şöyle buyururken dinledim:
"Deve sahibi olup
da onlar ile ilgili (Allah'ın) hakkı(nı) yerine getirmeyen herkes için mutlaka
kıyamet gününde o develeri en çok oldukları halleriyle gelirler, kendisi de
onların önünde geniş bir düzlükte oturur. Bu develer bacaklarıyla, ayaklarıyla
onun üstüne çıkarlar.
İnek sahibi olup da
onlardaki hakları yerine getirmeyen bir kimseye de mutlaka kıyamet gününde
bunlar alabildiklerinin en çok halleriyle gelir, kendisi karşılarında geniş bir
düzlükte oturur. Ona boynuzlarıyla taslar, bacaklarıyla (üstüne çıkıp)
çiğnerler.
Koyun sahibi olup da
onlardaki hakkı yerine getirmeyen her bir kimsenin koyunları da mutlaka kıyamet
gününde en çok oldukları halleri ile gelirler, kendisi de geniş ve düzlük bir
alanda onların 'önüne oturur. Boynuzlarıyla ona taslar, ayaklarıyla onu
çiğnerler. Bu koyunlar arasında boynuzsuz ya da boynuzu kırık hiç bir koyun da
olmayacaktır.
Hazinedeki hakkını
yerine getirmeyen hazine sahibi her bir kimsenin de mutlaka hazinesi kıyamet
gününde kafası dazlak bir yılan olarak gelecek, ağzını açmış haliyle onun
arkasından gidecektir. Yılan ona geldi mi o ondan kaçacak, yılan kendisine:
Saklamış olduğun hazineni al, benim ona ihtiyacım yok, diyecek. Ondan
kurtulamayacağını göreceği zaman da elini o yılanın ağzına sokacak, yılan da onu
bir aygırın yemini yemesi gibi çiğneyecek. "
Ebu'z-Zübeyr dedi ki:
Ubeyd b. Umeyr'i bu sözleri söylerken dinledim.
Sonra biz Cabir b.
Abdullah'a bunu sorduk. O da Ubeyd b. Umeyr'in söylediğinin aynısını söyledi.
Ebu'z-Zübeyr dedi ki:
Ubeyd b. Umeyr'i şöyle derken dinledim: Bir adam: Ey Allah'ın Resulü, develerin
hakkı nedir? dedi. Allah Resulü: "Suyun üzerinde onları sağmak, kovasını
emanet vermek, erkek deveyi emanet vermek, deveyi meniha olarak vermek ve Allah
yolunda üzerinde taşımaktır" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
حدثنا
محمد بن
عبدالله بن
نمير. حدثنا
عبدالملك عن
أبي الزبير،
عن جابر بن
عبدالله، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال:
" ما
من صاحب إبل
ولا بقر ولا
غنم، لا يؤدى
حقها. إلا
أقعد لها يوم
القيامة بقاع
قرقر. تطؤه
ذات الظلف
بظلفها. وتنطحه
ذات القرن
بقرنها. ليس
فيها يومئذ
جماء ولا
مكسورة القرن
". قلنا: يا
رسول الله !
وما حقها ؟ قال:
"إطراق فحلها.
وإعارة دلوها.
ومنيحتها. وحلبها.على
المائز وحمل
عليها في سبيل
الله. ولا من
صاحب مال لا
يؤدي زكانه
إلا تحول يوم
القيامة
شجاعا أقرع.
يتبع صاحبه
حيثما ذهب.
وهو يفر منه.
ويقال: هذا
مالك الذى كنت
تبخل به. فإذا
رأى أنه لابد
منه. أدخل يده
في فيه. فجعل
يقضمها كما
يقضم الفحل"
2294- Bize Muhammed b.
Abdullah b. Numeyr tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Abdulmelik,
Ebu'z-Zübeyr'den tahdis etti, o Cabir b. Abdullah'tan, o Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Deve, inek ve koyun
sahibi olup da bunların haklarını ödemeyen her kişi mutlaka kıyamet gününde
geniş bir düzlükte bunların önünde oturtulur. Tımaklı olanlar tımaklarıyla onu
çiğner, boynuzlan olanlar boynuzlanyla ona tos vurur. O gün onlar arasında
boynuzsuz ve boynuzu kınk bir hayvan da olmayacaktır. "
Bizler: Ey Allah'ın
Resulü! Bunların hakkı nedir? dedik o: "Erkeğin i emanet vermek, kovasını
emanet vermek, onun menihasını vermek, suyun başında onu sağmak, Allah yolunda
üzerinde taşımak. Mal sahibi olup da onun zekatını ödemeyen herkese de mutlaka
(malı) kıyamet gününde başı dozlak bir ejderhaya dönüşür. Bu nereye giderse
sahibinin peşinden gider. Kendisi ise ondan kaçıp dururken: Bu senin vaktiyle
vermeyip cimrilik ettiğin malındır denilecek. Mal sahibi ondan kurtuluş
olmadığını göreceği zaman da elini ağzına sokacak, bu da bir erkek devenin
yemini çiğnemesi gibi onu çiğneyiverecek. "
Diğer tahric: Nesai,
2453
AÇIKLAMA: (2293)
"Mutlaka kıyamet gününde kesinlikle en çok halleriyle gelirler, o da onların
önünde oturur." Aynı ifadeler ineklerle koyunlar için de kullanılmıştır.
Bütün asıl nüshalarda "en çok (anlamındaki ekser lafzı)" bu şekilde
üç noktalı peltek se iledir. Hadisteki "kattu" lafzı çeşitli
şekillerde söylenir. Bu söyleyiş şekillerini el-Cevheri nakletmiş olup fasih ve
meşhur olan söyleyiş kaf harfi fethalı tı harfi şeddelidir ...
"Dazlak kafalı bir
yılan ... " Şuca'erkek yılan, dazlak kafalı ise zehrinin çokluğundan ötürü
saçları dökülmüş demektir. Şuca'ın yürüyenin ve süvari olanın üzerine atılan
kuyruğu üzerine yükselen bazen de süvarinin başına kadar yükselebilen ve
çöllerde olan bir yılan olduğu da söylenmiştir.
"Ona dazlak kafalı
bir yılan olarak temsil edilir." Kadi İyaz dedi ki: İfadenin zahirinden
anlaşıldığı üzere yüce Allah bu yılanı o kişiye azab vermesi için yaratmış
olacaktır.
Müssile {temsil edildi,
edilir); ise onun malı böyle bir yılan suretini alacaktır demektir.
"Elini onun ağzına
sokar o da erkek devenin (yemini) çiğnemesi gibi onu çiğner." Hadisteki
"kadama" fiili ağzına aldığı arpayı çiğneyip yiyen at ve benzeri
hayvanlar hakkında kullanılır.
Cemma': Boynuzsuz
demektir.
(2294) "Ey Allah'ın
Resulü hakkı nedir dedik ... " Kadi İyaz dedi ki: elMazeri dedi ki: Bu,
hakkın bu şekilde başkasını kollayıp gözetmenin muayyen olarak gerekli olduğu
yerlerde söz konusu olma ihtimali vardır. Bu lafızlar, bu hakların zekatın
dışındaki haklar olduğu hususunda açıktır. Belki de bunların hak olması zekatın
farz oluşundan önce idi. Selef yüce Allah'ın:
"Onların mallarında
dilenene ve yoksula bilinen bir hak vardır" (Mearic, 25) buyruğunun anlamı
hususunda ihtilaf etmişlerdir.
Cumhur şöyle demiştir:
Bundan maksat zekattır. Malda zekatın dışında da bir hak yoktur. Bunun dışında
gelen ifadeler teşvik ve ahlaki üstün değer olarak sözkonusu edilmiştir. Çünkü
ayet-i kerime yüce Allah'ın kendilerinden oldukça güzel bir takım hasletlerle
kendilerinden övgü ile söz ettiği bir topluluğun sahip olduğu nitelikleri haber
vermektedir. Bu vücup ifade eden bir tabir değildir. Nitekim yüce Allah'ın:
"Onlar gecenin az bir kısmında uyurlardı. " (Zariyat, 17) buyruğu da
Bunun vacip olmasını gerektirmemektedir.
Bazıları da şöyle
demiştir: Her ne kadar buyruğun lafzı haber kipi ise de emir anlamında olup
zekat emri ile nesh edilmiştir.
(Kadi İyaz devamla) dedi
ki: Aralarında Şa'bi, Hasen, Tavus, Ata, Mesruk ve başkalarının bulunduğu bir
topluluğun kanaatine göre ise buyruk muhkemdir ve malda zekatın dışında da bir
hak vardır. Esiri esaretten kurtarmak, çaresizkalmış kimseye yemek vermek,
varlık ve zorluk halinde başkalarını kollamak ve akrabalık bağını (sıla-i
rahim) gözetmek gibi.
Meniha, dil
bilginlerinin dediklerine göre iki türlüdür. Birisi bir kimsenin bir başkasına
bir şeyi hibe olarak vermesidir. Bu tür hayvanlarda, arazide, eşyalarda ve daha
başka şeyler de söz konusu olur.
İkinci şekli sütünden,
tüyünden, yününden ve kılından belli bir süre yararlanıp sonra da geri vermek
üzere birisine devesini, ineğini ya da koyununu vermesi demektir.
Sağmal hayvanların suya
gittikleri gün sağılmaları ise hem davar hayvanına hem de yoksullara bir
şefkattir. Çünkü böylesi davar için daha kolay ve daha şefkate şayandır.
Evlerde sağılması onlar için daha ra hattır. Yoksullar için daha kolay
gözetilmeleri için sağılacakları yerlere varmaları daha mümkündür.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
8- ZEKAT
TOPLAYICILARININ GÖNLÜNÜ HOŞ ETME BABI