SAHİH-İ MÜSLİM |
ZEKAT |
الزكاة.
ZEKAT AÇIKLAMASI VE 1-
BEŞ VESK'DEN DAHA AŞAĞISINDA SADAKA (ZEKAT) YOKTUR BABI
Zekat ve Zekata Dair
Bazı Hususlar Zekat, sözlükte artıp
çoğalmak, arındırıp temizlemek demektir. Çünkü zekat sayesinde görülmeyen bir
cihetten mal artar. Aynı zamanda zekat, zekatı eda eden kimseyi günahlardan
tertemiz edip arındırır.
Zekatın ecri yüce Allah
nezdinde artıp çoğalır diye de açıklanmıştır. Şeriatta zekata bu adın veriliş
sebebi ise sözlük anlamının muhtevasından dolayıdır. Zekatın zekat vereni
temizlediğinden ve imanının sıhhatine tanıklık ettiğinden dolayı bu ismin
verildiği de söylenmiştir. Nitekim daha önce: "Sadaka ise bir burhandır
(bir delil ve belgedir)" buyruğu açıklanırken de bu hususlar ifade
edilmişti.
İlim adamlarının
dediklerine göre zekata "sadaka" denilmesi ise sadaka veren kimsenin
(tasdik edilmesi gerekenleri) tasdik ettiğine delil oluşundan, zahiri ve batıni
ile de imanının sıhhatine delil teşkil etmesinden dolayıdır.
Kadi İyaz dedi ki:
el-Mazerı -yüce Allah'ın rahmeti ona- dedi ki: Şeriat, zekatın koruyup gözetmek
üzere farz kılındığını ve kollayıp gözetmenin ise ancak kayda değer bir malda
sözkonusu olacağını, Bunun da nisab miktarı olduğunu bize anlatmış
bulunmaktadır. Sonra şeriat koyucu zekatı sabit mallarda öngörmüştür. Bunlar
ise aynı mallar, ekinler ve davarlardır. İlim adamlarının icmaı ile bütün bu
türlerde zekat vacip (farz)'dir. Bunun dışındakilerde ise ticaret malları gibi-
ihtilaf etmişlerdir. Cumhur "aruz"denilen ticaret mallarında zekatın
vacip olduğunu söylemişlerdir. Davud ise Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in:
"Kişiye kölesi ve atı dolayısı ile sadaka (zekat yükümlülüğü) yoktur"
hadisine dayanarak zekatının olmayacağını söylemiştir. Cumhur ise bu hadiste
sözkonusu edilen köle ve ata zekat düşmemesini tİCaret maksadı ile değil, mülk
edinmek maksadı ile (ihtiyacı için) edinenler hakkında yorumlamışlardır.
Ayrıca şeriat, başkasını
görüp gözetmeye elverişli olacak şekilde her türde nisabı sınırlandırıp
belirlemiş bulunmaktadır. Gümüşün nisabı beş ukyedir. Bu da hadis nassı ve icma
ile ikiyüz dirhemdir.
Altının nisabı yirmi
miskaldir. İcma ile bu husustaki uygulama budur. Bu konuda şaz bir görüş
ayrılığı nakledilmiş olmakla birlikte yine bu hususta Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'den de hadis varid olmuştur.
Ekin, meyve ve davarlara
gelince, bunların nisapları da bilinmektedir.
Şeriat nisap miktarını
malın sebeb olduğu külfet ve yorgunluğa göre düzenlemiştir. Yorgunluk ve emeğin
en ileri derecesini ve en aşağı sınırını göz önünde bulundurmuştur. Rikaz (gömü
ve maden gibi) de diğerleri kadar emek sözkonusu olmadığından ötürü zekaİ!
beşte birdir. Ondan sonra ekin ve diğer mahsuller gelir. Eğer bunlar yağmur ve
benzeri sularla sulanıyorsa bunlarda zekat miktarı onda birdir, değilse onda
birin yarısıdır. Bundan sonra altın, gümüş ve ticaret gelir ki bunlarda da
uşrun çeyreği (kırkta bir) zekat düşer. Çünkü sene boyunca bunlarla çalışıp
uğraşmak gerekir. Bunlardan sonra ise davarlar gelir. Bunlar hakkında ise
önceki türlerden farklı olarak 'vekas denilen çeşitli zekat dilimlerinin
arasındaki miktarlar da sözkonusu olur. Allah en iyi bilendir.
وحدثني
عمرو بن محمد
بن بكير
الناقد. حدثنا
سفيان بن
عيينة. قال:
سألت عمرو بن
يحيى بن
عمارة.
فأخبرني عن
أبيه، عن أبي سعيد
الخدري، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال:
" ليس
فيما دون خمسة
أوسق صدقة.
ولا
فيما دون خمس
ذود صدقة. ولا فيما
دون خمس أواقي
صدقة ".
2260- Bana Amr b.
Muhammed b. Bukeyr en-Nakid de tahdis etti, bize Süfyan b. Uyeyne tahdis edip
dedi ki: Amr b. Yahya b. Umare'ye sordu, o bana babasından haber verdi, o Ebu
Said el-Hudri'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu
rivayet etti: "Beş veskden aşağısında sadaka yoktur. Her biri üç yaşında
beş deveden aşağısında sadaka yoktur. Beş ukiyeden aşağısında sadaka yoktur.
"
Diğer tahric: Buhari,
1405, 1447; Ebu Davud, 1558; Tirmizi, 626, 627; Nesai, 2445, 2472, 2474, 2475,2482,2483,2484,2486;
İbn Mace, 1793
وحدثنا
محمد بن رمح
بن المهاجر.
أخبرنا الليث.
ح وحدثني عمرو
الناقد. حدثنا
عبدالله بن
إدريس. كلاهما
عن يحيى بن
سعيد، عن عمرو
بن يحيى، بهذا
الإسناد،
مثله.
2261- Bize Muhammed b.
Rumh b. el-Muhacir de tahdis etti, bize Leys haber verdi (H.) Bana Amr en-Nakid
de tahdis etti, bize Abdullah b. İdris tahdis etti, her ikisi Yahya b.
Said'den, o Amr b. Yahya'dan bu isnad ile aynısını rivayet etti.
وحدثنا
محمد بن رافع.
حدثنا
عبدالرزاق.
أخبرنا ابن
جريج. أخبرني
عمرو بن يحيى
بن عمارة عن أبيه،
يحيى بن عمارة
؛ قال: سمعت
أبا سعيد الخدري
يقول:
سمعت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يقول.
وأشار النبي
صلى الله عليه
وسلم بكفه
بخمس أصابعه.
ثم ذكر بمثل
حديث ابن
عيينة.
2262- Bize Muhammed b.
Rafi'de tahdis etti, bize Abdurrezzak tahdis etti, bize İbn Cüreyc haber verdi,
bana Amr b. Yahya b .. Umare babası Yahya b. Umare'den şöyle dediğini haber
verdi: Ben Ebu Said el-Hudri'yi şöyle derken dinledim: Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellemı'i elinin beş parmağı ile işaret ederek buyururken dinledim
deyip sonra da hadisi İbn Uyeyne'nin hadisi rivayet ettiği gibi rivayet etti.
وحدثني
أبو كامل فضيل
بن حسين
الجحدري.
حدثنا بشر
(يعني ابن
مفضل) حدثنا
عمارة بن غزية
عن يحيى بن
عمارة ؛ قال:
سمعت أبا سعيد
الخدري يقول: قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم:
"ليس
فيما دون خمسة
أوسق صدقة.
وليس فيما دون
خمس ذود صدقة.
وليس فيما دون
خمس أواق صدقة".
2263- Bana Ebu Kamil
Fudayl b. Huseyn el-Cahderi de tahdis etti, bize Bişr -yani b. Mufaddal- tahdis
etti, bize Umare b. Gaziyye, Yahya b. Umare'den şöyle dediğini tahdis etti. Ebu
Said el-Hudrı'yi şöyle derken dinledim: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) şöyle buyurdu: "Beş veskden aşağısında sadaka yoktur. Her biri üç
yaşında beş deveden aşağısında sadaka yoktur. Beş ukiyeden aşağısında sadaka
yoktur. "
وحدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة
وعمرو الناقد
وزههير بن
حرب. قالوا:
حدثنا وكيع عن
سفيان، عن إسماعيل
بن أمية، عن
محمد بن يحيى
بن حبان، عن يحيى
بن عمارة، عن
أبي سعيد
الخدري ؛ قال:
قال رسول الله
صلى الله عليه
وسلم:
" ليس
فيما دون خمسة أو
ساق من تمر
ولا حب
صدقة ".
2264- Bize Ebu Bekr b.
Ebi Şeybe, Amr en-Nakid ve Zuheyr b. Harb tahdis edip dedi ki: Bize Veki',
Süfyan'dan tahdis etti, o İsmail b. Umeyye'den, o Muhammed b. Yahya b.
Hammad'dan, o Yahya b. Umare'den, o Ebu Said el-Hudri'den şöyle dediğini
rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Gerek hurma gerek
tanede beş veskden aşağı olursa sadaka yoktur. "
وحدثنا
إسحاق بن
منصور. أخبرنا
عبدالرحمن (يعني
ابن مهدي)
حدثنا سفيان
عن إسماعيل بن
أمية، عن محمد
بن يحيى ابن
حبان، عن يحيى
بن عمارة، عن
أبي سعيد
الخدري ؛ أن
النبي صلى
الله عليه وسلم
قال:
" ليس
في حب ولا تمر
صدقة. حتى
يبلغ خمسة أوسق.
ولا
فيما دون خمس
ذود صدقة. ولا فيما
دون خمس أواق
صدقة ".
2265- Bize İshak b.
Mansur da tahdis etti, bize Abdurrahman -yani b. Mehdi- haber verdi, bize
Süfyan, İsmail b. Umeyye'den tahdis etti, o Muhammed b. Yahya b. Hammad'dan, o
Yahya b. Umare'den, o Ebu Said el-Hudn'den Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in şöyle buyurduğunu rivayet etti:
"Beş veske ulaşmadığı
sürece tanede de hurmada da sadaka yoktur. Her biri üç yaşında beş deve
aşağısında da sadaka yoktur. Beş ukiyeden aşağısında da sadaka yoktur. "
وحدثني
عبد بن حميد.
حدثنا يحيى بن
آدم. حدثنا
سفيان الثوري
عن إسماعيل بن
أمية، بهذا
الإسناد، مثل
حديث ابن مهدي.
2266- Bana Abd b. Humeyd
de tahdis etti, bize Yahya b. Adem tahdis etti, bize Süfyan es-Sevri, İsmail b.
Umeyye'den bu isnad ile İbn Mehdi'nin hadisi rivayet ettiği şekilde aynen
rivayet etti.
وحدثني
محمد بن رافع.
حدثنا
عبدالرزاق.
أخبرنا
الثورى ومعمر
عن اسماعيل بن
أمية، بهذا
الإسناد، مثل
حديث ابن مهدي
ويحيى بن آدم.
غير أنه قال:
(بدل التمر)
ثمر.
2267- Bana Muhammed b.
Rafi'de tahdis etti, bize Abdurrezzak tahdis etti, bize es-Sevr! ve Ma'mer,
İsmail b. Umeyye'den bu isnad ile İbn Mehdi ile Yahya b. Adem'in hadisi rivayet
ettikleri gibi haber verdi. Ancak o temr (hurma) yerine "semer (meyve,
mahsul)" demiştir.
حدثنا
هارون بن معروف وهارون
بن سعيد
الأيلي. قالا:
حدثنا ابن
وهب. أخبرني
عياض بن
عبدالله عن
أبي الزبير،
عن جابر بن
عبدالله، عن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم ؛ أنه
قال:
"ليس
فيما دون خمس
أواق من الورق
صدقة. وليس فيما
دون خمس ذود
من الإبل
صدقة. وليس
فيما دون خمسة
أوسق من التمر
صدقة".
2268- Bize Harun b.
MarCıf ve Harun b. Said el-Eyli tahdis edip dedi, ki: Bize İbn Vehb tahdis
etti, bana Iyaz b. Abdullah, Ebu Zubeyr'den haber verdi, o Cabir b.
Abdullah'dan, o Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu
rivayet etti: "Beş ukiyeden aşağı miktardaki gümüşten sadaka yoktur. Her
biri üç yaşında beş deveden aşağısında sadaka yoktur. Beş vesk hurmadan
aşağısında sadaka yoktur. "
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: (2260)
"Beş veskden aşağısında sadaka yoktur." Vesk'in çoğulu evsuk diye
gelir. Tekilinde meşhur olan "vesk" söyleyişi olmakla birlikte, vav
harfi kesreli "visk" de söylenir. Sözlükteki asıl anlamı yük
demektir. Veskden kasıt 60 sa'dır. Herbir sa' beş tam üçte bir Bağdat rıtlı
eder. Bağdat rıtlı'nın miktarı hususunda da değişik görüşler vardır. Bunların
en zahir (güçlü) olanına göre yüzyirmisekiz dirhem ve bir dirhemin yedide dördü
kadardır. Bunun yedide dört sözkonusu olmaksızın yüzyirmisekiz dirhem olduğu
söylendiği gibi yüzotuz dirhem olduğu da söylenmiştir.
Beş vesk buna göre 1600
Bağdadi rıtıl eder. Acaba bu rıtıl miktarı takribi midir yoksa mahdud mudur? Bu
hususta mezhep alimlerimizin iki görüşü vardır. Bu iki görüşün daha sahih
olanına göre bu takribidir. Dolayısı ile bundan az bir şeyeksik olması halinde
yine zekat icab eder. İkinci görüşe göre ise bu belirli bir sınırdır. Az dahi
olsa eğer bu sınırdan aşağıya düşerse zekat farz değildir.
Bu hadiste iki önemli
husus tesbit edilmiştir:
1. Sınırları belli bu
şeylerde zekat vaciptir
2. Bu belli sınırlardan
aşağısında zekat yoktur.
Bu iki husus hakkında
müslümanlar arasında görüş ayrılığı yoktur. Bundan tek istisna Ebu Hanife ve
selef'ten bazılarının söylediği zekat, taneli mahsullerin azında da çoğunda da
vacip olur (farzdır) şeklindeki görüşleridir. Bu ise batıl ve sahih hadislerin
açık ifadelerine karşı olan bir görüştür.
Aynı şekilde ilim
adamları 20 miskal altında da zekatın farz olduğunu icma ile kabul etmişlerdir.
Bundan tek istisna ise Hasan-ı Basri ve Zühri'nin: 40 miskalden aşağısında
zekat vacip olmaz, şeklindeki kanaatleridir. Ama onlardan daha meşhur olan
kanaat cumhurun dediği gibi 20 miskalde de zekatın vacip olduğudur.
Kadi İyaz dedi ki:
Selefden bazılarında miktarı 20 miskalden daha az olsa dahi değer itibari ile
200 dirheme ulaşması halinde de altında zekat vaciptir dedikleri rivayet edilmiştir.
Bu görüşü ortaya atan kişi aynı zamanda 20 miskalin değeri 200 dirhem (gümüş)'e
ulaşmadıkça da o altına zekat düşmez, demiştir.
Aynı şekilde fukaha
taneli mahsullerde ve hurmada 5 veskden fazla olan miktarında 5 veske olan
fazlalıklarına göre hesap edilerek zekatın verileceğini ve burada vaks denilen
zekat dilimlerine ulaşılmasının sözkonusu olmadığını icma ile kabul
etmişlerdir.
Fakat altın ve gümüş
hususunda ilim adamları arasında görüş ayrılığı vardır. Malik, Leys, Sevri,
Şafii, İbn Ebu Leyla, Ebu Yusuf, Muhammed, Ebu Hanife mezhebine mensub ilim
adamlarının çoğunluğu ve hadis ehlinden bir topluluk ise nisabdan fazla olan
miktar az ya da çok olsun dilimleme sözkonusu olmaksızın kırkta bir zekat
düşer. Bu görüş aynı zamanda Ali ve İbn Ömer'den de rivayet edilmiştir. Ebu
Hanife ile Selef'ten bazıları ise 200 dirhem fazlasında 40 dirheme ulaşmadığı
sürece herhangi bir şey düşmez. (Altın olarak) 20 dinardan fazlasında da 4
dinara ulaşmadıkça zekat düşmez.
Eğer bu sınıra ulaşacak
olursa o taktirde her 40 dirhemde 1 dirhem ve her 4 dinarda da 1 dirhem zekat
düşer. Böylelikle altın ve gümüş için de davarlar gibi zekat dilimleri tesbit
etmiş olmaktadır. Cumhur ise Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Buhari'nin
Sahih'indeki: "Gümüşte öşrün dörtte biri (kırkta bir) vardır"
hadisini delil göstermişlerdir. Bu ise nisab hakkında genel bir hükümdür.
Bundan sonrası ise taneli mahsullere bir kıyasdır. Bu meselede Ebu Hanife'nin
lehine delil gösterilmesi sahih olmayan zayıf bir hadis vardır. Kadı İyaz diyor
ki: Diğer taraftan Malik ve cumhur nisabı tamamlamak hususunda altın ve gümüşün
birbirine ekleneceğini söylemişlerdir. Aynı şekilde Malik ağırlığa itibar eder
ve (altın ve gümüşü) değerleri itibari ile değil cüzleri itibari ile birbirine
ekler. Her bir dinarı da ilk dönemdeki bozdurma değerlerine göre 10 dirhem gibi
kabul eder. Evzai, Sevri ve Ebu Hanife ise şöyle demektedir:
Zekat vereceği zaman
bunları birbirlerine değer olarak katar. Şafii, Ahmed, Ebu Sevr ve Davud ise
kayıtsız ve şartsız olarak birbirlerine eklemez, demişlerdir.
"Her biri üç
yaşında beş deveden aşağısında sadaka yoktur." Meşhur olan rivayet
"üç yaşındaki deve" anlamındaki "zevd" lafzının beş
anlamındaki lafza izafe edilmesi şeklindedir. "Beş" anlamındaki lafız
tenvinli olarak da rivayet edilmiştir. O taktirde zevd lafzı ondan bedel olur.
Bunu da İbn Abdilberr, Kadı İyaz ve başkaları nakletmiş olmakla birlikte
bilinen birinci şekildir. Aynı zamanda İbn Abdilberr ve Kadı İyaz bu şekli
cumhurdan diye de rivayet etmişlerdir.
Dil bilginlerinin
dediklerine göre zevd, lafzından tekili olmayan üçte n dokuza kadar deve
sayısını ifade eder. Çünkü tekil olarak ancak "ba'ır: deve" denilir.
Nefer, raht, kavim ve nisa kelimeleri ile benzeri diğer lafızlar da böyle olup
bunların da kendi lafızlarından tekilleri bulunmamaktadır.
Buna göre 'beş zevd'
demesi 'beş deve' demesi gibidir. Ayrıca buna benzer diğer lafızları kullanmaya
benzer. Sibeveyh dedi ki: "Üç zevd" denilirken üç anlamındaki lafzın
sonuna yuvarlak te getirilmez, çünkü "zevd" müennes bir kelimedir.
Diğer taraftan cumhur zevdin üçten ona kadar sayıdaki deveyi anlatmak için
kullanıldığını kabul etmiştir.
Ebu Ubeyd ise: Üç ile
dokuz arası için kullanılır ve bu özel olarak dişi develer hakkında kullanılır
demiştir. El-Harbi dedi ki: el-Esmai dedi ki: Zevd üç ile on arası hakkında
kullanılır. Subbe beş ya da altı, sırma on ile yirmi arası, akere yirmi ile
otuz arası, hecme altmış ile yetmiş arası, huneyde yüz, hatar yaklaşık ikiyüz,
arec beşyüz ile bin arası hakkında kullanılır. Ebu Ubeyde ve başkaları da sırma
yirmi ile kırk arası hakkında kullanılır demişlerdir. İbn Kuteybe, beş
sevb:elbise denilemeyeceği gibi beş zevd de denilemez demiş ancak ilim adamları
onun hatalı olduğunu söylemişlerdir. Aksine bu lafız sahih hadisde de yaygın bir
şekilde kullanılmıştır. Araplar tarafından da kullanılmış olup dil (lügat)
kitaplarında da bilinen bir husustur. Bu "esvab: sevbin çoğulu
elbiseler"in aksine tekili olan bir kelimenin çoğulu değildir.
Ebu Hatim es-Sicistani
dedi ki: Çoğulunda kıyası bırakarak beş deve için: hamsu zevdin, üç deve için
de: selasu zevdin, dört için: erbau zevdin ve ... on için: aşru zevdin diye
kıyasa uygun olmayarak kullanmışlardır. Nitekim 300 ve 400 anlamındaki
kelimeler de böyledir. Halbuki kıyas ve üçyüz için de miin ve miat demelerini
gerektirmektedir. Ama hemen hemen hiç böyle kullanmazlar.
Cumhur bu ifadeyi
"hamsu zevdin" diye zapt etmiş, bazıları ise hamsetu zevdin diye
rivayet etmişlerdir. Her ikisini de Müslim'in kitabını rivayet edenler
zikretmiş olmakla birlikte birincisi daha meşhurdur, dil bakımından her ikisi
de sahihtir. Sonda he (yuvarlak te)'nin zikredilmesi Bunun hem müzekker hem
müennes hakkında kullanılabilmesinden dolayıdır.
"Beş ukiyeden
aşağısında da sadaka yoktur." Birinci rivayette (ukiye'nin çoğulu) bu
şekilde "evakı" diye kaydedilmiştir. Bundan sonra gelen diğer
rivayetlerde ise sonunda ye harfi olmaksızın "evak" olarak
geçmektedir. Her ikisi de doğrudur. Dil bilginleri dedi ki: Hemze ötreli, ye
harfi şeddeli olarak ukiyenin çoğulu, sondaki ye harfi şeddeli ve şeddesiz
okunabilmek sureti ile " evakı" diye geldiği gibi ye harfinin hazf
edilmesi ile "evak" olarak da söylenir. İbnu's-Sikkıt, el-Islah
(Islahu'l-Mantık) adlı eserinde şöyle diyor: Bu türden olup tekili şeddeli gelen
bütün kelimelerin çoğulunda hem şeddeli hem şeddesiz söylenebilir. Buna göre
ukiye, evakı, seriyye, serarı, buhtiye, uleyye, esfiye ve benzerleri de
böyledir. Ancak dil bilginlerinin çoğunluğu tekil olarak başındaki hemze
söylenmeksizin "vakiyye"denilmesini kabul etmezler. el-lihyani ise
vav harfi hazf edilip ye harfi şeddeli olarak söylenebileceğini nakletmektedir.
(Bu durumda hemzeyi uzatmaksızın "ukiyye"denilir). Çoğulu da vekaye
gelir. Hadis ve fıkıh alimleri ile ileri gelen dil bilginleri şer'i ukiyyenin
kırk dirhem olduğunu ve bunun da Hicaz ukiyyesi olduğunu ittifakla kabul
etmişlerdir.
Kadi İyaz dedi ki:
Ukiyye ve dirhemin belli miktarlarında zekatın vacip olduğunu tesbit etmiş
bulunan Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in döneminde ukiye ve dirhemlerin
bilinmeyen şeyler olması doğru olamaz. Diğer taraftan bunlar ile alışverişler
yapılıyor, nikahların mehirleri ödeniyordu. Nitekim bu husus sahih hadislerde
sabit olmuştur. Bu ise dirhemlerin Abdülmelik b. Mervan zamanına kadar
bilinmiyordu iddiasında bulunanların ve Abdülmelik'in ilim adamlarının
görüşlerini alarak bunları bir araya getirip her onunu yedi miskal ağırlığında,
dirhemin ağırlığını da altı danik olarak tesbit ettiğini ileri sürenlerin bu
görüşlerinin batıl olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Bu hususta yapılan
naklin anlamı da şundan ibarettir: Bu dirhemler İslam döneminde sikke olarak
darbedilmiş ve aralarında hiçbir fark bulunmayan bir nitelikte değildi. Aksine
bunlar küçük, büyük, Fars ve Rumlar tarafından sikke halinde darbedilmiş birkaç
şekildeydiler. Diğer taraftan sikke halinde darbedilmemiş nakışları bulunmayan
Yemen ve Mağrip türü gümüş parçalar da vardı. Bu sebeble İslam (devleti
tarafından) sikke olarak darbedilip nakş edilmelerini ve bunların aralarında
fark bulunmayan tek bir ağırlık ve muayyen bir hale getirilmelerini uygun
gördüler. Böylelikle bunlar ile ilgili ayrıca tartıya ihtiyaç kalmamış
olacaktı. Bundan dolayı en büyükleri ile en küçüklerini toplayıp, onların
ağırlıklarına göre sikke olarak darbettiler.
(Devamla) Kadı lyaz dedi
ki: Şüphesiz o dönemde dirhemlerin miktarı biliniyor idi. Böyle olmasaydı zekat
gibi yüce Allah'ın hakları ve zekat dışındaki kulların hakları, bunlar ile
alakalı olarak nasıl tesbit edilebilirdi. Bundan dolayı ukiyye de bilinen bir
miktar idi.
Kadı lyaz'ın açıklamaları
bunlardır.
Mezhep alimlerimiz de
şöyle demektedir: Birinci asır insanları bu bilinen tartı ile miktarını takdir
etmek hususunda icma etmişlerdir. Bu da bir dirhem altı dan ik ve her on dirhem
yedi miskal olarak tesbit edildi. Miskal ise cahiliye döneminde olsun İslam
döneminde olsun değişiklik göstermemiştir.
(2264) Ebu Bekr b. Ebi
Şeybe'nin rivayetinde: "Beş veskden aşağısında sadaka yoktur" ifadesi
bütün asıl nüshalarda "veskılin çoğulu "evsak" olarak
zikredilmiştir. Bu da doğrudur. Çünkü vav harfi kesreli olarak
"visk"in cem'i -himl'in çoğulunun ehmal olarak gelmesi gibi-
"evsak" diye gelir. "Vesk" kelimesinin vav harfi fethalı ve
kesreli (visk) şeklinde kullanıldığı az önce açıklandı.
"Hurma yahut
tane" Muhammed b. Rafi'in Abdurrezzak'tan rivayetinde ise (2267) peltek se
harfi ile "semer" şeklindedir. (Bu da mahsul, meyve, yemiş demektir).
(2268) "Gümüş beş
ukiyeden aşağısında sadaka yoktur." Dil bilginleri der ki: (gümüş
anlamında) verik ve verk denilebilir. Burada bu kelime ile kastedilen sikkeli
ve sikkesiz olsun gümüştür. Dil bilginleri bu kelimenin aslının ne olduğu
hususunda ihtilaf etmişlerdir. Asıl itibari ile her türlü gümüş hakkında
kullanılacağı söylendiği gibi dirhem olarak sikke yapılmış gümüş hakkında
hakikat anlamında kullanıldığı, dirhem halinde olmayan gümüşler hakkında ise
mecazen kullanıldığı söylenmiştir. Dilbilginlerinin çoğunluğunun görüşü budur.
İbn Kuteybe ve daha
başkaları ise birincisini kabul etmektedir. Fukahanın görüşü de budur. Fakat
Sahih'de altının nisabı beyan edilmemiştir. Bu hususta altının nisabı yirmi
miskalalarak sınırlandıran hadisler gelmiş olmakla birlikte bunlar zayıf
hadislerdir. Fakat icma hususunda kendisine itibar edilen kimseler bu hususta
icma etmiş bulunmaktadır.
Aynı şekilde davarların,
altın ve gümüşün zekatı hususunda sene geçmesinin şart olduğunu ancak zekatı
öşür olarak (onda bir ve yirmide bir esası ile) verilenler hakkında Bunun şart
olmadığını da ittifakla kabul etmişlerdir. Bu hadis-i şerifte gümüş hususunda
Şafii'nin ve ona uygun kanaat belirtenlerin görüşlerinin lehine delalet vardır.
Bu görüşe göre eğer gümüş miktarı piyasada geçerli ikiyüz dirhemden daha az ya
da ona yakın miktarda ise ona zekat düşmez. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Gümüş beş ukiyeden aşağısında zekat yoktur" buyurmuştur.
Ukiye'nin de kırk dirhem olduğu daha önce geçmiş bulunmaktadır ki bu da Hicaz
şer'i ukiyesidir.
Malik dedi ki: Gümüş
miktarı eğer tartı gibi geçerli olması halinde az bir miktar eksik olursa yine
zekatının verilmesi icab eder. Bizim delilimiz ise "bu miktar beş ukiyeden
daha aşağıdır" denilebilmesidir.
Yine bu hadiste hileli
dirhemler hususunda bunların katıksız gümüş miktarları ikiyüz dirheme
ulaşmadığı sürece onlara zekat düşmeyeceği şeklindeki Şafii'nin ve ona uygun
kanaat belirtenlerin görüşlerinin lehine delil bulunmaktadır.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
2- ZEKATI ÖŞÜR
YADA YARIM ÖŞÜR OLANLAR BABI