SAHİH-İ MÜSLİM |
CENAZE |
باب
الميت يعذب
ببكاء أهله
عليه.
9- ÖLÜYE -YAKINLARININ
KENDİSİ İÇİN AĞLAMALARI SEBEBİ İLE- AZAB EDİLDİĞİ BABI
حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة
ومحمد بن
عبدالله بن
نمير. جميعا
عن ابن بشير.
قال أبو بكر:
حدثنا محمد بن
بشر العبدي عن
عبيدالله بن
عمر قال: حدثنا
نافع عن
عبدالله ؛
أن
حفصة بكت على
عمر. فقال:
مهلا يا بنية !
ألم تعلمي أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال "إن الميت
يعذب
ببكاء أهله
عليه ؟".
2139- Bize Ebu Bekr b.
Ebi Şeybe ve Muhammed b. Abdullah b. Numeyr birlikte İbn Bişr'den tahdis etti.
Ebu Bekr dedi ki: Bize Muhammed b. Bişr el-Abdi, Ubeydullah b. Ömer'den şöyle
dediğini tahdis etti: Bize Nafi'in Abdullah'dan tahdis ettiğine göre Hafsa, Ömer
için ağlayınca Ömer ona: Yavaş ol kızcağızım. Sen Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in: "Muhakkak ölüye yakınlarının kendisi için ağlaması sebebi
ile azab edilir" buyurduğunu bilmiyor musun? dedi.
Diğer tahric: Nesai,
1847
AÇIKLAMA: "Şüphesiz
ölüye yakınlarının kendisi için ağlamaları sebebi ile azab edilir"
(ileride gelecek 2146) bir rivayette: "Yakınlarının kendisi için
ağlamalarının bir kısmı sebebi ile" bir diğer rivayette (2143)
"hayatta olanın ağlaması sebebi ile" bir başka rivayette (2140)
"kendisi için feryad u figan edilmesi sebebi ile kabrinde ona azab
edilir" bir diğerinde (2144) "kendisi için ağlanılan kimseye azab
edilir" buyurulmaktadır. Bütün bu rivayetler Ömer b. el-Hattab ile oğlu
Abdullah (r.a.}'ın naklettiği rivayetlerdir.
Aişe ise (214-2147)
bunları kabul etmeyerek bu hallerinin unutmaktan ve tereddüde düşmelerinden
kaynaklandığını söylemiş Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in böyle bir şeyi
söylediğini kabul etmemiştir. Bunu söylerken de yüce Allah'ın: "Hiçbir kimse
başkasının günah yükünü yüklenmez" (En'am, 164) buyruğunu delil
göstermiştir. Aişe (r.anha) dedi ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu
sözlerini Yahudi bir kadın hakkında kullanmıştır. Bu kadın hakkında: Yakınları
onun için ağlarken ona azab ediliyor, buyurmasından kastı da şu idi: Bu kadına
yakınları onun için ağladığından dolayı değil, yakınlarının ağladıkları bu
halde küfrü sebebi ile azab edilmektedir.
İlim adamları bu
hadisler hakkında ihtilaf etmişlerdir. Cumhur bu hadisleri ölümden sonra kendisi
için ağlanılmasını ve ağıt yakılmasını vasiyet eden ve bu vasiyetinin gereği
yerine getirilen kişiler hakkındadır, diye tevil etmişlerdir. İşte böyle
birisine yakınlarının ağlayıp onun için feryad ve figan etmelerinden ötürü azab
edilir. Çünkü bu ağlayıp ağıt yakmak kendisinden dolayı olmuştur ve ona nisbet
edilir. İlim adamları der ki: Kendisinin bir vasiyeti olmaksızın ailesinin
kendisine ağladığı ve feryad ve figan ettiği kimselere ise azab edilmez. Çünkü
yüce Allah: "Kimse başkasının günah yükünü yüklenmez" (En'am, 164)
buyurmuştur. Derler ki: Bunu vasiyet etmek arapların adetlerindendi. İşte
Tarafa b. Abd'in:
"Eğer ben ölürsem
benim için layık olduğum şekilde ağıt yak,
Ve yine benim için
elbiseni yakanı yırt ey mabedin kızı" beyiti de bu tür vasiyetlerdendir.
Bu ilim adamları devamla
der ki: Hadis bu şekilde arapların alışageldikleri adete göre mutlak olarak
zikredilmiştir.
Bir başka kesim şöyle
demektedir: Bu gibi hadisler kendisi için ağlanılıp ağıt yakılmasını vasiyet
eden ya da böyle yapılmamasını vasiyet etmeyen kimseler hakkında yorumlanır.
Buna göre bunların yapılmasını vasiyet eden yahut da yapılmamasını vasiyet
etmeyi ihmal eden bir kimse bu sebebten dolayı yani bunların yapılmamasını
vasiyeti ihmal etmekteki kusuru dolayısı ile azaba uğratılır. Bunların
yapılmamasını vasiyet eden kimseye gelince, bu ikisi sebebi ile ona azab
edilmez çünkü bunların yapılmasında onun bir katkısı da yoktur bir kusuru da
bulunmamaktadır. Bundan anlaşılan şudur:
Ağlayıp feryat etmemeyi
vasiyet etmek vaciptir. Bunu vasiyet etmeyi ihmal eden kimseye bundan dolayı
azab edilir.
Bir kesim de şöyle
demiştir: Hadislerin anlamı şudur: Araplar ölen için feryad u figan eder onun
özelliklerini kendi kanaatlerine göre de güzelliklerini sayarak ağıt
yakarlardı. Halbuki güzel kabul edilen bu halleri şeriat açısından çirkin olan
ve kendilerinden ötürü azap görmesine sebeb olan hallerdir. Nitekim onlar: Ey
kadınları dul bırakan, çocukları yetim, bayındır yerleri tahrip eden, dostları
birbirinden ayıran gibi kahramanlık ve övünç sebebi gördükleri hususları
söyleyerek ağıt yakıyorlardı. Halbuki bu (amaçla bunlardan söz etmek) haramdır.
Bir başka kesim de şöyle
demektedir: Bunun anlamı şudur: Böyle bir kimseye aile halkının kendisi için
ağladıklarını işitmesinden ötürü azap görür ve bu hallerine acır. Muhammed b.
Cerir et-Taberi ve başkaları bu kanaattedir.
Kadi İyaz dedi ki: Bu da
bu husustaki görüşler arasında en uygun alandır. Bunlar babası için ağlamakta
olan bir kadına bu işi bırakmasını söylediği ve şu sözlerini eklediği bir
hadisi delil gösterirler: "Biriniz ağlayacak olursa onun için onun
arkadaşçığı yerine konulur. Bu sebeble ey Allah'ın kulları, kardeşlerinizi
azaplandırmayın. "
Aişe (r.anha) dedi ki:
Hadisin anlamı, kafir yahut da daha başka günah işlemiş kimseler, yakınlarının
kendileri için ağlamakta oldukları zamanda onların ağlayışlarından dolayı
değil, günahından dolayı azap görür.
Bu açıklamalar arasında
doğru olan bizim cumhurdan naklettiğimiz görüştür. Hepsi de mezheblerinin
farklılıklarına rağmen buradaki ağlayıştan yüksek sesle ağlamanın ve feryad ve
figan edip ağıt yakmanın kastedildiğini, yoksa yalnızca gözün yaşının akmasının
kastedilmediğini ittifakla ifade etmişlerdir.
حدثنا
محمد بن بشار.
حدثنا محمد بن
جعفر. حدثنا
شعبة قال:
سمعت قتادة
يحدث عن سعيد
بن المسيب، عن
ابن عمر، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم، قال:
"الميت
يعذب في قبره
بما نيح عليه
".
2140- Bize Muhammed b.
Beşşar tahdis etti, bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be tahdis edip
dedi ki: Katade'yi Said b. elMüseyyeb'den tahdis ederken dinledim, o İbn
Ömer'den, o Ömer'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den: "Ölüye
kabrinde kendisi için ağıt yakılmasından dolayı azap edilir" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
1292; Nesai, 1852; İbn Mace, 1953
وحدثناه
محمد بن
المثنى. حدثنا
ابن أبي عدي
عن سعيد، عن
قتادة، عن
سعيد بن
المسيب، عن
ابن عمر، عن
عمر، عن النبي
صلى الله عليه
وسلم، قال:
"الميت
يعذب في قبره
بما نيح عليه
".
2141- Bunu bize Muhammed
b. el-Müsenna da tahdis etti, bize İbn Ebu Adiy, Said'den tahdis etti, o
Katade'den, o Said b. el-Müseyyeb'den, o İbn Ömer'den, o Ömer'den, o Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den: "Ölüye kendisi için yakılan ağıt
dolayısı ile kabrinde azap edilir" buyurduğunu rivayet etti.
وحدثني
علي بن حجر السعدي.
حدثنا علي بن
مسهر عن
الأعمش، عن
أبي صالح، عن
ابن عمر ؛ قال:
لما
طعن عمر أغمي
عليه. فصيح
عليه. فلما
أفاق قال: أما
علمتم أن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم "إن
الميت ليعذب
ببكاء الحي" ؟
2142- Bana Ali b. Hucr
es-Sa'di'de tahdis etti ... İbn Ömer dedi ki: Ömer hançerlendiği vakit bayıldı,
bundan ötürü (öldü zannedilerek) onun için feryad ve figan edildi. Ayılınca
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in:
"Şüphesiz ölüye
diri olanın ağlaması sebebi ile azab edilir" buyurduğunu bilmiyor musunuz?
dedi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
حدثني
علي بن حجر.
حدثنا علي بن
مسهر عن الشيباني،
عن أبي بردة،
عن أبيه ؛ قال:
لما
أصيب عمر، جعل
صهيب يقول: وا
أخاه ! فقال له عمر:
يا صهيب ! أما
علمت أن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم قال
"إن الميت
ليعذب ببكاء
الحي" ؟.
2143- Bana Ali b. Hucr
tahdis etti... Ebu Burde babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ömer
hançerlenince Suhayb: Vay benim kardeşim, demeye başladı. Bunun üzerine Ömer
ona: Ey Suhayb! Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Muhakkak
hayatta olanın ağlaması sebebi ile ölene de azab edilir" buyurduğunu bilmiyor
musun? dedi.
Diğer tahric: Buhari,
1290
وحدثني
علي بن حجر.
أخبرنا شعيب
بن صفوان أبو يحيى
عن عبدالملك
بن عمير عن
أبي بردة بن
أبي موسى، عن
أبي موسى ؛
قال:
لما
أصيب عمر أقبل
صهيب من
منزله. حتى
دخل على عمر.
فقام بحياله
يبكي. فقال
عمر: علام
تبكي ؟ أعلى
تبكي ؟ قال: إي والله !
لعليك أبكي يا
أمير
المؤمنين !
قال: والله !
لقد علمت أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال "من
يبكى عليه يعذب".
قال: فذكرت
ذلك لموسى بن
طلحة. فقال:
كانت عائشة
تقول: إنما
كان أولئك
اليهود.
2144- Bana Ali b. Hucr
da tahdis etti. .. Ebu Burde b. Ebu Musa, Ebu Musa'dan şöyle dediğini rivayet
etti: Ömer hançerlenince Suhayb evinden gelip Ömer'in yanına girdi. Karşısında
durup ağlamaya başladı. Ömer: Niçin ağlıyorsun? Benim için mi ağlıyorsun? dedi.
Suhayb: Allah'a yemin ederim ki ey müminlerin emiri, evet senin için ağlıyorum,
deyince. Ömer:
Allah'a yemin olsun ki
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Kendisi için ağlanan kimseye
azap edilir" buyurduğunu biliyorsundur, dedi.
(Abdulmelik b. Umeyr)
dedi ki: Ben bunu Musa b. Talha'ya söyleyince o: Aişe bunlar ancak Yahudilerdir
derdi, diye cevap verdi.
AÇIKLAMA: (2144)
"Karşısında durup ağladı" onun hizasında, onun yanıbaşında ağladı,
demektir.
"Kendisi için
ağlanana azap olunur" bu ibare asıl nüshalarda ye harfi ile birlikte
"yubM" şeklinde kaydedilmiştir. Bu da sahihtir. Bu durumda (men
edatı) "ellezi" anlamında olur. Bir söyleyişe göre ise şart edatı
olması da bununla birlikte fiilin sonunda ye harfinin tesbit edilmesi de
mümkündür. Şairin:
"Haberler zaten
yayılıp dururken sana (bu haber) gelmedi mi" mısrası da böyledir.
"Bunu Musa b.
Talha'ya zikrettim" sözünü söyleyen kişi ravi Abdulmelik b. Umeyr' dir.
وحدثني
عمرو الناقد.
حدثنا عفان بن
مسلم. حدثنا
حماد بن سلمة
عن ثابت، عن
أنس ؛
أن
عمر بن
الخطاب، لما
طعن، عولت
عليه حفصة. فقال:
يا حفصة ! أما
سمعت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يقول " المعول
عليه يعذب" ؟
وعول عليه صهيب.
فقال عمر: يا صهيب
! أما علمت " أن
المعول عليه
يعذب" ؟
2145- Bana Amr en-Nakid
de tahdis etti ... Enes'den rivayete göre Ömer b. el-Hattab hançerlenince Hafsa
onun için yüksek sesle ağladı. Ömer:
Ey Hafsa! Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i: "Kendisi için yüksek sesle ağlanan
kimseye azab edilir" buyurduğunu duymadın mı? dedi. Suhayb de onun için
yüksek sesle ağlayınca Ömer: Ey Suhayb! "Kendisi için yüksek sesle ağlanan
kimseye azab edildiğini" bilmiyor musun? dedi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: "Hafsa
onun için yüksek sesle ağladı. .. " Muhakkik dil bilginlerinin dediğine
göre bir kimse için yüksek sesle ağlamayı anlatmak üzere "avvele aleyhi ve
a'vele aleyhi" denilir. Bunlar iki ayrı söyleyiştir. Yüksek sesle ağlamak
demektir. Bazıları ise yalnızca "a'vele"nin kullanıldığını söylemiş olmakla
birlikte bu hadis böyle diyenlerin kanaatini reddetmektedir.
حدثنا
داود بن رشيد.
حدثنا
إسماعيل بن
علية. حدثنا
أيوب عن عبدالله
بن أبي مليكة.
قال:
كنت
جالسا إلى جنب
ابن عمر. ونحن
ننتظر جنازة أم
أبان بنت
عثمان. وعنده
عمرو بن
عثمان. فجاء ابن
عباس يقوده
قائد. فأراه
أخبره بمكان
ابن عمر. فجاء
حتى جلس إلى
جنبي. فكنت
بينهما. فإذا
صوت من الدار.
فقال ابن عمر
(كأنه يعرض
على عمرو أن
يقوم
فينهاهم):
سمعت رسول
الله صلى
الله
عليه وسلم
يقول "إن
الميت ليعذب
ببكاء أهله"
قال: فأرسلها
عبدالله
مرسلة.
2146- Bize Davud b.
Ruşeyd tahdis etti, Bize İsmail b. Uleyye tahdis etti, Bize Eyyub Abdullah b.
Ebi Muleyke'den şöyle dediğini tahdis etii: Osman'ın kızı ve Eban'ın annesinin
cenazesini bekliyor iken İbn Ömer'in yanı başında oturuyordum. Yanında Amr b.
Osman da vardı. Bu sırada İbn Abbas, birisi onun elinden tutup yederek geldi.
Zammederim onun elinden tutan ona İbn Ömer'in oturduğu yeri haber verdi. O da
gelip benim yanıma oturdu. Böylelikle ben ikisi arasında kaldım. Ansızın evin
içinden bir ses duyuldu. İbn Ömer - Amr'dan kalkıp onlara bu işi yapmamasım
söylemesini istercesine-: Ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i:
"Şüphesiz ölüye aile halkının ağlaması sebebi ile azab edilir"
buyururken dinledim dedi.
(Ravi) dedi ki: Abdullah
(bin Ömer) bunu böylece herhangi bir kayıt zikretmeden söyledi.
فقال
ابن عباس:
كنا
مع أمير
المؤمنين عمر
بن الخطاب.
حتى إذا كان
بالبيداء،
إذا هو برجل
نازل في شجرة.
فقال لي: اذهب
فاعلم لي من
ذاك الرجل.
فذهبت فإذا هو
صهيب. فرجعت
إليه. فقلت:
إنك أمرتني أن
أعلم لك من
ذلك. وإنه صهيب.
قال: مره
فليلحق بنا.
فقلت: إن معه
أهله. قال: وإن
كان معه أهله.
(وربما قال
أيوب: مره
فليلحق بنا).
فلما قدمنا لم
يلبث أمير
المؤمنين أن
أصيب. فجاء
صهيب يقول:
وأخاه !
واصاحباه !
فقال عمر: ألم
تعلم، أو لم
تسمع (قال
أيوب: أو قال:
أولم تعلم
أولم تسمع) أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال "إن
الميت ليعذب
ببعض بكاء
أهله". قال:
فأما عبدالله
فأرسلها مرسلة.
وأما عمر
فقال: ببعض.
فقمت
فدخلت علي
عائشة.
فحدثتها بما
قال ابن عمر.
فقالت: لا.
والله ! ما قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قط: "إن
الميت يعذب
ببكاء أحد".
ولكنه قال "إن
الكافر يزيده
الله ببكاء
أهله عذابا وإن
الله لهو أضحك
وأبكى. ولا تزر
وازرة وزر
أخرى".
قال
أيوب: قال ابن
أبي مليكة:
حدثني القاسم
بن محمد قال:
لما بلغ عائشة
قول عمر وابن
عمر قالت:
إنكم
لتحدثوني عن
غير كاذبين
ولا مكذبني.
ولكن السمع
يخطئ.
İbn Abbas dedi ki:
Müminlerin emiri Ömer b. el-Hattab (r.anh) ile birlikte idik. Nihayet
el-Beyda'ya kadar geldik. Orada bir ağacın gölgesinde konaklamış bir adam
görüverdi. Bana: Git de benim için bu adamın kim olduğunu öğreniver, dedi. Ben
de kalkıp gittiğim de onun Suhayb olduğunu gördüm. Yanına dönüp: Sen bana senin
için o adamın kim olduğunu öğrenmemi emrettin. O Suhayb' dır dedim. Bana: Bize
katılmasını emret, dedi. Ben: Onunla birlikte aile halkı da var, dedim. Ömer:
Onunla birlikte ailesi dahi olsa (bunu söyle) dedi. -Belki de Eyyub: Ona bize
katılmasını emret, demiş olabilir- (Medine'ye) döndüğümüzde aradan fazla zaman
geçmeden müminlerin emiri hançerlendi. Suhayb geldi ve: Vah kardeşim, vah
arkadaşım, demeye başladı. Ömer: Sen Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in: "Şüphesiz ölene yakınlarının ağlamasının bir kısmı sebebi ile
azab edilir" buyurduğunu bilmiyor musun, yahut duymadın mı? dedi. -Eyyub
rivayetinde dedi ki: Ya da bilmiyor musun yahut duymadın mı (derken) her iki
yerde de soru hemzesinden sonra araya vav koyarak zikretti.-
(Ravi) dedi ki:
Abdullah'a gelince, o bu sözü herhangi bir kayıt zikretmeden söyledi. Ömer ise
"bazı" kaydı ile zikretti.
Ben de kalkıp Aişe'nin
huzuruna girdim, ona İbn Ömer'in söylediklerini naklettim. Bunun üzerine Aişe:
Allah'a yemin ederim ki hayır. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) asla:
"Ölüye herhangi bir kimsenin ağlamasından dolayı azab edilir"
buyurmamıştır. Ama bunun yerine o: "Şüphesiz Allah kafirin azabını aile
fertlerinin ağlaması sebebi ile daha da artırır ve şüphesiz güldüren de ağlatan
Allah'tır ve hiçbir kimse başkasının günah yükünü yüklenmez" buyurmuştur.
Eyyub dedi ki: İbn Ebu
Muleyke dedi ki: Bana Muhammed b. el-Kasım tahdis edip dedi ki: Aişe'ye Ömer'in
ve İbn Ömer'in sözleri ulaşınca şöyle dedi: Şüphesiz sizler bana kesinlikle
yalan söylemeyen ve) yalan söyledikleri iddia edilemeyecek kimselerden
naklediyorsunuz ama kulak bazen hata edebilir.
Diğer tahric: Buhari,
1286; Nesai, 1857
AÇIKLAMA: "İbn
Ebu Muleyke dedi ki: İbn Ömer'in yanında oturuyordum ... İkisi arasında
kaldım." Bu ifadelerde cenazeyi beklemek maksadı ile oturmanın caiz
oluşuna, toplanıp beklemenin de müstehap oluşuna delil vardır. İbn Ömer ile İbn
Abbas'ın kendisine göre sahabilik, ilim, fazilet, salah, neseb, yaş ve daha
başka hususlar bakımından daha faziletli olmalarına rağmen ve edep, daha
faziletli olan bir kimsenin mazeret olmaksızın faziletli iki kişi arasında
oturmamasını gerektirmekle birlikte ikisinin arasında oturması bu hususta bir
mazereti n bulunduğu şeklinde yorumlanır. Ya İbn Abbas'ın oturduğu yerin onun
için daha rahat olması ya da başka bir sebeb dolayısı ile olabilir.
"İbn Ömer dedi ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i. .. dinledim. Abdullah böylece
herhangi bir kayıt zikretmeden bunu söyledi." Yani İbn Ömer rivayetinde
hayatta olanın ağlayışı dolayısı ile ölüye azap edildiği şeklindeki rivayetini
kayıtsız olarak zikretmiş, Aişe'nin rivayetinde kayıtlı olarak zikrettiği
şekilde "Yahudi" kaydı ile de başkalarının kayıtladığı gibi
"vasiyet" kaydı ile de zikretmemiş, babası Ömer'in rivayet ettiği
gibi aile halkının ağlayışının bir kısmı sebebi ile de dememiştir.
"Aişe: Allah'a
yemin ederim ki hayır. Resulullah (asla) ... söylemedi."
Bu ifadelerden de bir
kimse kesin emin olmasa dahi bir takım karinelere bağlı olarak galip zan ile
yemin etmesinin caiz olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Mezhebimizin kabul ettiği
görüş de budur. Bundan dolayı da mezheb alimlerimiz şöyle demişlerdir: Ölmüş
babasının el-yazısı ile -ona ait olduğunu zannetmesi halinde- filanın üzerinde
bir alacağının olduğunu görürse buna dair yemin edebilir.
Denildiğine göre Aişe
zanna bağlı olarak yemin etmemiştir. Aksine kesin bir bilgiye dayanarak yemin
etmiştir. Bu da hayatının başka herhangi bir zamanında Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'den bunu işitmiş olması ile açıklanmıştır. Ancak biz diyoruz ki: Bu
iki bakımdan uzak bir ihtimaldir.
Her şeyden önce Ömer ve
İbn Ömer Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i: ''Aile halkının ağlaması sebebi
ile ona azab edilir" buyururken dinlemişlerdir.
İkincisi eğer durum
böyle olsaydı Aişe (r.anha)'nın bunu delil göstermesi ve: Ben onu hayatının son
döneminde dinledim, demesi gerekirdi. Fakat böyle bir gerekçeyi delil olarak
göstermeyip ayeti delil olarak göstermiştir. Allah en iyi bilendir.
حدثنا
محمد بن رافع
وعبد بن حميد.
قال ابن رافع:
حدثنا
عبدالرزاق.
أخبرنا ابن
جريج. أخبرني عبدالله
بن أبي مليكة.
قال:
توفيت
ابنة لعثمان
بن عفان بمكة.
قال: فجئنا لنشهدها.
قال: فحضرها
ابن عمر وابن
عباس. قال: وإن
لجالس بينهما.
قال: جلست إلى
أحدهما ثم جاء
الآخرى فجلس
إلى جنبي.
فقال عبدالله
بن عمر لعمرو
بن عثمان، وهو
مواجهه: ألا
تنهى عن
البكاء ؟ فإن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال "إن
الميت ليعذب
ببكاء أهله
عليه".
فقال
ابن عباس:
قد
كان عمر يقول
بعض ذلك. ثم
حدث فقال:
صدرت مع عمر
من مكة. حتى
إذا كنا
بالبيداء إذا
هو بركب تحت
ظل شجرة. فقال:
إذهب فانظر من
هؤلاء الركب ؟
فنظرت فإذا هو
صهيب. قال:
فأخبرته.
فقال: ادعه لي.
قال: فرجعت
إلى صهيب.
فقلت: ارتحل
فالحق أمير
المؤمنين.
فلما أن أصيب
عمر، دخل صهيب
يبكي يقول: وا
أخاه !
واصاحباه !
فقال عمر: يا
صهيب ! أتبكي
علي ؟ وقد قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "إن
الميت يعذب
ببعض بكاء
أهله عليه".
فقال
ابن عباس:
فلما
مات عمر ذكرت
ذلك لعائشة.
فقالت: يرحم
الله عمر. لا
والله ! ما حدث
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: "إن الله
يعذب المؤمن
ببكاء أحد"
ولكن قال "إن
الله يزيد
الكافر عذابا
ببكاء أهله عليه".
قال: وقالت
عائشة: حسبكم
القرآن: {ولا
تزر وازرة وزر
آخرى}. [35 /فاطر/ الآية 18].
قال: وقال ابن
عباس عند ذلك:
والله أضحك وأبكى.
قال ابن أبي
مليكة: فوالله
ما قال ابن عمر
من شيء.
2147- Bana Muhammed b.
Rafi' ve Abd b. Humeyd tahdis etti, İbn Rafi' dedi ki: Bize Abdurrezzak haber
verdi, bize İbn Cureyc haber verdi, bana Abdullah b. Ebu Muleyke haber verip
dedi ki: Mekke'de Osman b. Affan'ın bir kızı vefat etti. Cenazesinde bulunmak
üzere geldik. Cenazede İbn Ömer ve İbn Abbas da bulundu. Bense ikisi arasında
oturuyordum. (Yani) ben önce onlardan birisinin yanında oturuyordum, sonra
diğeri gelip benim yanıma oturdu.
Abdullah b. Ömer,
karşısında duran Amr b. Osman'a: Neden ağlamayı yasak etmiyorsun, çünkü
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Muhakkak ölüye yakınlarının
kendisi için ağlamalarından dolayı azab edilir" buyurmuştur, dedi.
İbn Abbas dedi ki:
Gerçekten Ömer bu sözlerin bir kısmını söylüyordu.
Sonra sözlerini sürdürüp
şöyle dedi: Ömer ile birlikte Mekke'den çıktım. Nihayet biz Beyda denilen yere
geldiğimizde bir ağacın gölgesi altında bir kafile ile karşılaştık. Git de bu
kafilenin kim olduklarına bir bak, dedi. Ben de gidip baktığımda Suhayb'ın
orada olduğunu gördüm. Gelip ona haber verdim. Ömer: Onu yanıma çağır, dedi.
Ben de Suhayb'ın yanına döndüm ve müminlerin emirinin yanına gel, dedim.
Sonraları Ömer
hançerlenince Suhayb içeri girdi, ağladı. Bu arada: Vay kardeşim, vayarkadaşım,
diyordu. Bunun üzerine Ömer: Ey Suhayb! Benim için mi ağlıyorsun, dedi. Halbuki
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şüphesiz ölene yakınlarının bir
kısım ağlaması sebebi ile azab edilir" buyurmuştur, dedi.
İbn Abbas (devamla) dedi
ki: Ömer vefat ettikten sonra ben bunu Aişe'ye söyledim. Aişe: Allah Ömer'e
rahmet buyursun. Allah'a yemin ederim Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Muhakkak Allah herhangi bir kimsenin ağlaması dolayısı ile mümine azab
eder" diye bir şey söylememiştir. Ama o:
"Şüphesiz Allah
aile halkının kendisi için ağlamaları sebebi ile kafirin azabını artırır"
buyurmuştur, dedi. Yine Aişe şunları ekledi: Size Kur'an yeter. "Hiçbir
kimse başkasının günahını yüklenmez" (Fatır, 18) buyurmaktadır.
Bunu söyledikten sonra
da İbn Abbas: Güldüren de ağlatan da Allah' dır, dedi. İbn Ebu Muleyke dedi ki:
Allah'a yemin ederim ki İbn Ömer hiçbir şey söylemedi.
وحدثنا
عبدالرحمن بن
بشر. حدثنا سفيان.
قال عمرو عن
ابن أبي مليكة:
كنا
في جنازة أم
أبان بنت
عثمان. وساق
الحديث. ولم
ينص رفع
الحديث عن عمر
عن النبي صلى
الله عليه
وسلم، كما نصه
أيوب وابن
جريج.
وحديثهما أتم
من حديث عمرو.
2148- Bize Abdurrahman
b. Bişr de tahdis etti, bize Süfyan tahdis etti, Amr da İbn Ebu Muleyke'den
şöyle dediğini nakletti. Bizler Osman kızı ve Eban'ın annesinin cenazesinde
idik, dedikten sonra hadisi rivayet etti ama Eyyub ve İbn Cureyc'in açıkça ifade
ettikleri gibi hadisi Ömer'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den diye
merfu olarak açıkça zikretmedi. Her ikisinin hadisi ise Amr'ın hadisi
rivayetinden daha mükemmeldir.
وحدثني
حرملة بن
يحيى. حدثنا
عبدالله بن
وهب. حدثني
عمر بن محمد ؛
أن سالما حدثه
عن عبدالله بن
عمر ؛ أن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم قال:
"إن
الميت يعذب
ببكاء الحي".
2149- Bana Harmele b.
Yahya da tahdis etti, bize Abdullah b. Vehb tahdis etti, bana Ömer b.
Muhammed'in tahdis ettiğine göre Salim kendisine Abdullah b. Ömer'den
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Muhakkak hayatta olanın
ağlaması dolayısı ile ölüye azab edilir" buyurduğunu tahdis etti.
وحدثنا
خلف بن هشام
وأبو الربيع
الزهراني. جميعا
عن حماد. قال
خلف: حدثنا
حماد بن زيد
عن هشام بن
عروة، عن
أبيه. قال:
ذكر
عند عائشة قول
ابن عمر:
الميت يعذب
ببكاء أهله
عليه. فقالت:
رحم الله أبا
عبدالرحمن.
سمع شيئا فلم
يحفظه. إنما
مرت على رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
جنازة يهودي.
وهم يبكون
عليه. فقال
"أنتم تبكون.
وإنه ليعذب".
2150- Bize Halef b.
Hişam ve Ebu Rabi ez-Zehranı de birlikte Hammad'dan tahdis ettiler. Halef dedi
ki: Bize Hammad b. Zeyd, Hişam b. Urve'den tahdis etti, o babasından şöyle
dediğini rivayet etti: Aişe'nin yanında İbn Ömer'in, ölüye yakınlarının kendisi
için ağlaması sebebi ile azab edilir, şeklindeki sözü habrlatılınca Aişe şöyle
dedi: Allah Ebu Abdurrahman'a rahmet buyursun. O bir şeyler işittiği halde o
işittiklerini iyice bellemedi. İşin aslı şudur. Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in yanından bir Yahudi cenazesi geçirildi. Yakınları onun için
ağlıyordu. Allah Resulü: "Onlar ağlıyor, ona ise azab ediliyor"
buyurdu.
حدثنا
أبو كريب.
حدثنا أبو
أسامة عن
هشام، عن أبيه،
قال: ذكر عند
عائشة ؛ أن
ابن عمر يرفع
إلى النبي صلى
الله عليه
وسلم:
"إن
الميت يعذب في
قبره ببكاء
أهله عليه".
فقالت: وهل.
إنما قال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم "إنه
ليعذب
بخطيئته أو
بذنبه. وإن
أهله ليبكون
عليه الآن".
وذاك مثل
قوله: إن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم قام
على القليب
يوم بدر. وفيه
قتلى بدر من
المشركين.
فقال لهم ما
قال: "إنهم
ليسمعون ما
أقول" وقد وهل.
إنما قال:
"إنهم
ليعلمون أن
ماكنت أقول
لهم حق" ثم قرأت:
{إنك لا تسمع
الموتى}. [27
/النمل/ الآية 80].
{وما أنت
بمسمع من في
القبور}. [35 /فاطر/
الآية 22]. يقول:
حين تبوؤا
مقاعدهم من
النار.
2151- Bize Ebu Kureyb
tahdis etti, bize Ebu Usame, Hişam'dan tahdis etti, o babasından şöyle dediğini
rivayet etti: Aişe'nin huzurunda İbn Ömer'in, Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e isnad ederek: "Şüphesiz ölüye yakınlarının kendisi için ağlaması
sebebi ile kabrinde azab edilir" dediğinden bahsedildi.
Bunun üzerine Aişe: O
hata etmiştir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) 'in söylediği şundan
ibarettir: "Muhakkak ona kendi hatiesi yahut zenbi (iki kelime de: günahı
anlamındadır) dolayısı ile azab edilir ve onun yakınları ise şu anda onun için
ağlamaktadır." Bu da Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) 'in Bedir
günü kör kuyunun başına dikilip söylediği söze benzer. O kuyunun içerisinde
Bedir'de öldürülmüş müşrikler vardı. Onlara o sözlerini söyledikten sonra:
"Muhakkak onlar benim sözlerimi işitiyorlar" buyurdu. Evet, o hata
etmiştir. Çünkü Allah Resulü'nün söylediği: "Muhakkak onlar bir zamanlar
kendilerine söylediklerimin hak olduğunu biliyorlardır" demekten ibaretti.
Aişe daha sonra: "Muhakkak sen ölülere işittiremessin" (NemI, 80);
"Ve sen kabirdekilere işittirecek değilsin" (Fatır, 22) buyruklarını
okudu. (Yüce Allah):
Onlar cehennemdeki
yerlerine yerleştikleri zaman demek istiyor.
Diğer tahric: Buhari,
3979, 3980, 3981; Nesai, 2075
AÇIKLAMA: (2151)
"Vehile: hata etti" lafzı vav harfi fethalı, he harfi kesreli de
fethalı da söylenir. Hata etti ve unuttu anlamındadır. Ölülerin söylenen sözleri
işittiklerini kabul etmeyişi anlamındaki sözlerine gelince kitabın sonlarında
Müslim'in bu husustaki hadisleri zikredeceği yerde genişçe açıklamalar
gelecektir.
وحدثناه
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا وكيع.
حدثنا هشام بن
عروة، بهذا
الإسناد.
بمعنى حديث أبي
أسامة. وحديث
أبي أسامة أتم.
2152- Bize Ebu Bekr b.
Ebi Şeybe tahdis etti, bize Veki' tahdis etti, bize Hişam b. Urve bu isnad ile
Ebu Usame'nin hadisi ile aynı manada rivayet etti. Bununla birlikte Ebu
Usame'nin rivayet ettiği hadis daha eksiksizdir.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
وحدثنا
قتيبة بن سعيد
عن مالك بن
أنس، فيما قرئ
عليه، عن
عبدالله بن
أبي بكر، عن
أبيه، عن عمرة
بنت
عبدالرحمن ؛
أنها أخبرته ؛
أنها سمعت
عائشة، وذكر
لها أن
عبدالله بن
عمر يقول:
إن
الميت ليعذب
ببكاء الحي.
فقالت عائشة:
يغفر الله
لأبي
عبدالرحمن.
أما أنه لم
يكذب. ولكنه نسى
أو أخطأ. إنما
مر رسول الله
صلى الله عليه
وسلم على يهودية
يبكى عليها.
فقال "إنهم
ليبكون عليها.
وإنها لتعذب
في قبرها".
2153- Bize Kuteybe b. Said
de Malik b. Enes'den, ona Abdullah b. Ebu Bekir'den naklen okunanlar arasında
tahdis etti. O babasından, o Abdurrahman kızı Amre'den rivayet ettiğine göre
kendisine şunu haber verdi: Onun işittiği üzere Aişe'ye Abdullah b. Ömer'in:
Muhakkak ölüye hayatta olanın ağlaması dolayısı ile azab edilir, sözü
zikredilince şöyle demişti:
Allah, Ebu Abdurrahman'a
mağfiret buyursun. Elbetteki o yalan söylemiyor. Ama unutmuş ya da hata ediyor
olabilir. Mesele şundan ibarettir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
yanından kendisi için ağlanılan Yahudi bir kadın (cenazesi) geçirildi. Allah
Resulü: "Bunlar o kadın için ağlıyorlar, kendisinde ise kabrinde azab
ediliyor" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
1289; Tirmizi, 1006; Nesai, 1855
حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا وكيع عن
سعيد بن عبيد
الطائي ومحمد
بن قيس، عن
علي بن ربيعة.
قال:
أول
من نيح عليه
بالكوفة قرظة
بن كعب. فقال
المغيرة بن
شعبة: سمعت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يقول "من
نيح عليه فإنه
يعذب، بما نيح
عليه، يوم
القيامة".
2154- Bize Ebu Bekr b. Ebi
Şeybe de tahdis etti, bize Veki', Said b. Ubeyd et-Tai'den ve Muhammed b.
Kays'dan tahdis etti, o Ali b. Rabia'dan şöyle dediğini rivayet etti: Kufe'de
kendisi için ağıt yakılan ilk kişi Karaza b. Ka'b oldu. Bunun üzerine Muğire b.
Şu'be şöyle dedi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken
dinledim: "Kendisi için ağıt yakılan kimseye kıyamet gününde ona yakılan
ağıt sebebi ile azab edilir. "
وحدثني
علي بن حجر
السعدي. حدثنا
علي بن مسهر. أخبرنا
محمد بن قيس
الأسدي عن علي
بن ربيعة الأسدي،
عن المغيرة بن
شعبة، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم، مثله.
2155- Bana Ali b. Hucr
es-Sa'di de tahdis etti, bize Ali b. Mushir tahdis etti, bize Muhammed b. Kays
el-Esedi, Ali b. Rabia el-Esedi'den haber verdi, o Muğire b. Şu'be'den o Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den aynısını rivayet etti.
وحدثناه
ابن أبي عمر.
حدثنا مروان
(يعني الفزاري).
حدثنا سعيد بن
عبيد الطائي
عن علي بن
ربيعة، عن
المغيرة بن
شعبة، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم، مثله.
2156- Bunu bize İbn Ebu
Ömer de tahdis etti, bunu bize Mervan -yani el-fezari- tahdis etti, bize Said
b. Ubeyd et-Tai, Ali b. Rabia'dan tahdis etti, o Muğire b. Şu'be'den o Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den aynısını rivayet etti.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
10- AĞIT YAKMA
VEBALİNİN AĞIR OLDUĞU BABI