SAHİH-İ MÜSLİM |
CENAZE |
باب
البكاء على
الميت.
6- ÖLENE AĞLAMAK BABI
وحدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة،
وابن نمير،
وإسحاق بن
إبراهيم. كلهم
عن ابن عيينة.
قال ابن نمير.
حدثنا سفيان
عن ابن أبي
نجيح، عن
أبيه، عن عبيد
بن عمير. قال:
قالت أم سلمة:
لما
مات أبو سلمة
قلت: غريب وفي
أرض غربة.
لأبكينه بكاء
يتحدث عنه.
فكنت قد تهيأت
للبكاء عليه.
إذ أقبلت
امرأة من
الصعيد تريد
أن تسعدني.
فاستقبلها
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم وقال:
"أتريدين أن
تدخلي
الشيطان بيتا
أخرجه الله
منه ؟" مرتين.
فكففت عن
البكاء فلم
أبك.
2131- Bize Ebu Bekr b.
Ebi Şeybe, İbn Numeyr ve İshak b. İbrahim hepsi İbn Uyeyne'den tahdis etti. İbn
Numeyr dedi ki: Bize Süfyan, İbn Ebu Necih'den tahdis etti. O babasından o,
Ubeyd b. Umeyr'den şöyle dediğini rivayet etti: Ümmü Seleme dedi ki: Ebu Seleme
vefat edince ben: Garip (bir adamdı) ve gurbet diyarında (öldü), andolsun onun
için öyle bir ağlamalıyım ki, dillere destan olsun, dedim. Onun için ağlamaya
hazırlanmışken Sa'td denilen yerden bir kadın geliverdi. Bana (yasımda) yardım
etmek istiyordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun karşısına çıkıp:
"Sen Allah'ın, şeytanı çıkarmış olduğu bir eve onu tekrar sokmak mı
istiyorsun?" diye iki defa söyledi. Ben de ağlamaktan vazgeçtim ve
ağlamadım;
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: "Garip
(bir adamdı) gurbet diyarında (öldü}." Yani o Mekke ahalisinden olmakla
birlikte Medine'de vefat etti. "Sa'td denilen yerden bir kadın
geliverdi" burada Said'den kasıt Medine'nin Avali diye bilinen yerleridir.
Asıl anlamı da yerin yüksekçe olan kısımları demektir.
"Bana yardım etmek
isiyordu" yani o kadın, ağlamak ve ağıt yakmakta bana yardımcı olmak
istiyordu.
حدثنا
أبو كامل
الجحدري.
حدثنا حماد
(يعني ابن زيد)
عن عاصم
الأحول، عن
أبي عثمان
النهدي، عن
أسامة بن زيد.
قال:
كنا
عند النبي صلى
الله عله
وسلم. فأرسلت
إليه إحدى
بناته تدعوه.
وتخبره أن
صبيا لها، أو
ابنا لها، في
الموت. فقال
للرسول: "ارجع
إليها. فأخبرها:
إن لله ما أخذ
وله ما أعطى.
وكل شيء عنده
بأجل مسمى.
فمرها فلتصبر
ولتحتسب"
فعاد الرسول
فقال "إنها قد
أقسمت
لتأتينها".
قال
فقام النبي
صلى الله عليه
وسلم. وقام
معه سعد بن
عبادة ومعاذ
بن جبل.
وانطلقت معهم.
فرفع إليه
الصبي ونفسه
تقعقع كأنها
في شنة. ففاضت
عيناه. فقال
له سعد: ما هذا
؟ يا رسول
الله ! قال "هذه
رحمة. جعلها
الله في قلوب
عباده. وإنما
يرحم الله من
عباده
الرحماء".
2132- Bize Ebu Kamil
el-Cahderi tahdis etti, bize Hammad -yani b.
Zeyd- Asım el-Ahvel'den
tahdis etti, o Ebu Osman en-Nehdi'den, o Usame b. Zeyd'den şöyle dediğini
rivayet etti: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanında idik. Kızlarından
biri onu çağırmak ve küçük bir çocuğunu yahut da bir oğlunun ölüm halinde
olduğunu haber vermek üzere birisini göndermişti.
Allah Resulü haberciye
şöyle dedi: "Onun yanına dön ve ona şunu bildir:
Aldığı da Allah'a aittir
verdiği de onundur. Onun nezdinde her bir şeyin belli bir vadesi vardır. Ona
sabretmesini ve ecrini Allah'tan beklemesini söyle."
Sonra elçi bir daha geri
gelerek: O mutlaka yanına gelmen için and verdi, dedi. Bunun üzerine Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalktı. Sa'd b. Ubade ve Muaz b. Cebel de onunla
birlikte kalktı. Ben de onlarla beraber yola koyuldum. Çocuk ona kaldırılıp
verildiğinde adeta bir eski tulum içindeymiş gibi can çekişiyordu. Allah
Resulü'nün gözleri yaş dolunca Sa'd ona: Bu ne ey Allah'ın Resulü? dedi. O:
"Bu Allah'ın kullarının kalplerinde yarattığı bir rahmettir ve şüphesiz
Allah kulları arasında merhametli olanlara merhamet buyurur" dedi.
Diğer tahric: Buhari,
1284, 5655, 6606, 6655, 7375, 7448; Ebu Davud, 3125; Nesai, 1867; İbn Mace,
1588;
وحدثنا
محمد بن
عبدالله بن
نمير، حدثنا
ابن فضيل. ح
وحدثنا أبو
بكر بن أبي
شيبة. حدثنا
أبو معاوية.
جميعا عن عاصم
الأحول، بهذا
الإسناد. غير
أن حديث حماد
أتم وأطول.
2133- Bize Muhammed b.
Abdullah b. Numeyr de tahdis etti, bize İbn Fudayl tahdis etti. (H.) Bize Ebu
Bekr b. Ebi Şeybe de tahdis etti, bize Ebu Muaviye tahdis etti, hepsi Asım
el-Ahvel'den bu isnad ile rivayet etti, ancak Hammad'ın hadisi rivayeti daha
tam ve daha uzundur.
AÇIKLAMA: (2132)
"Şüphesiz aldığı da Allah'a aittir, verdiği de O'nundur..." Bu
sözlerin anlamı sabırlı olmaya, yüce Allah'ın kaza ve takdirine teslimiyet göstermeye
bir teşviktir. Çünkü onun sizden bu aldığı esasen sizin değil O'nundu. O ancak
kendisine ait olanı almıştır. O halde nasıl ki bir kimse yanında bulunan bir
emanet geri alındığı vakit sabırsızlık gösterip sızlanmıyorsa siz de
sabırsızlık ve tahammülsüzlük göstermeyin, sızlanmayın.
"Verdiği de
O'nundur" yani size verip bağışladığı şey O'nun mülkünün dışına çıkmış
olmuyor. Aksine şanı yüce Allah onda dilediğini yapar.
"Her şeyin O'nun
nezdinde belli bir vadesi vardır." Bu da şu demektir:
Sabredin, sabırsızlık
göstermeyin. Çünkü giden herkesin belli olan vadesi sona ermiş demektir. Bu
vadenin öne alınması ya da geri kalması imkansızdır. Bütün bunları bildiğinize
göre sabredin ve başınıza gelen musibetlerin ecrini Allah'tan bekleyin. Allah
her şeyi en iyi bilendir.
Bu hadis-i şerif, dinin
asli ve fer'ı bir takım hususları ve bir takım edebleri ihtiva eden İslam'ın
temel esaslarından birisidir.
"Canı eski bir
kırba içinde imiş gibi. .. " şinn, eski kırba demektir. Yani çürümüş eski
bir kırbaya su doldurulduğunda çıkardığı ses gibi onun da bir sesi ve hırıltısı
vardı.
"Gözleri doldu ...
" yani her türlü ağlamanın haram olduğunu, gözün yaşarmasının dahi haram
olduğunu zannetmişti. Ayrıca Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in unuttuğunu
düşünerek ona hatırlatınca, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de ona: Sadece
ağlayıp gözyaşı dökmenin haram olmadığını, me kruh da olmadığını aksine bir
rahmet ve bir fazilet olduğunu, haram olanın feryad edip ağlamak, ağıt yakmak
ve bunlarla birlikteki ağlamak ya da sadece bunların birisi ile birlikte
ağlamak olduğunu -ilerideki hadislerde geleceği gibi- bildirdi: "Şüphesiz
Allah gözün yaş akıtması sebebi ile de kalbin üzülmesinden dolayı da
azaplandırmaz ama bundan dolayı azaplandırır ya da merhamet eder. " Bu
arada diline işaret buyurdu.
Diğer hadiste de şöyle
buyurulmuştur: "Göz yaş akıtır, kalp üzülür. Ama Allah'ı gazaplandırıcı
bir söz söylemeyiz." Öbür hadiste de: "Başa toprak saçılmadıkça ya da
feryad ve figan olmadıkça ... " denilmektedir.
حدثنا
يونس بن
عبدالأعلى
الصدفي وعمرو
بن سواد
العامري.
قالا: أخبرنا
عبدالله بن
وهب. أخبرني
عمرو بن
الحارث عن
سعيد بن
الحارث
الأنصاري، عن
عبدالله بن
عمر. قال:
اشتكى
سعد بن عبادة
شكوى له. فأتى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يعوده مع
عبدالرحمن بن
عوف وسعد بن
أبي وقاص
وعبدالله بن
مسعود. فلما
دخل عليه وجده
في غشية. فقال
" أقد قضى ؟ "
قالوا: لا. يا
رسول الله !
فبكى رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
فلما رأى
القوم بكاء رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
بكوا. فقال "
ألا تسمعون ؟
إن الله لا
يعذب بدمع
العين، ولا بحزن
القلب، ولكن
يعذب بهذا
(وأشار إلى
لسانه) أو
يرحم".
2134- Bize Yunus b.
Abdu'l-A'la es-Sadefi ile Amr b. Sevvad elAmiri tahdis edip dediler ki: Bize
Abdullah b. Vehb haber verdi, bana Amr b. el-Haris, Said b. Haris el-Ensari'den
haber verdi, o Abdullah b. Ömer'den şöyle dediğini rivayet etti: Sa'd b. Ubade hastalanıp
rahatsızlanmıştı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Abdurrahman b. Avf,
Sa'd b. Ebu Vakkas ve Abdullah b. Mes'ud ile birlikte onun ziyaretine gitti.
Yanına girdiği sırada onu kendinden geçmiş (ya da etrafı yakınları ile
sarılmış) bulunca: "Öldü mü?" buyurdu, etrafındakiler, hayır ey
Allah'ın Resulü dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ağladı,
oradakiler Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ağladığını görünce onlar
da ağladılar. Allah Resulü: "Duymuyor musunuz? Şüphesiz Allah gözün
yaşarması dolayısıyla da kalbin üzülmesi dolayısı ile de azaplandırmaz. Ama
asıl bununla -bu arada diline işaret buyurdu- azaplandırır yahut merhamet
buyurur" dedi.
Diğer tahric: Buhari,
1304
AÇIKLAMA: "Onu
kendinden geçmiş bir halde (ğaşiyyeh) buldu" Kadi İyaz dedi ki: Çoğunluğun
rivayeti bu şekildedir. Bazıları ise bunu şin harfi sakin ye harfi şeddesiz
(ğaşyeh şeklinde) de zaptetmişlerdir. Buhari'nin bir rivayetinde ise
"ğaşiyeh" dir. Hepsi de doğrudur. Anlamı ile ilgili iki açıklama yapılmıştır.
Birisi onun aile halkının etrafını çevirmiş olması anlamındadır. Diğeri ise onu
bürüyen ölümün ağır ve sıkıntılı halleri demektir.
"Resuluilah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Abdurrahman b. Avf ... onu ziyarete gitti."
Buradan hasta ziyaretinin müstehap olduğu, fazileti daha üstün olanın fazileti
daha az olanı hasta ziyaretine gideceği, imamın, hakimin, alimin ve ona
uyanların da hasta ziyareti yapacağı hükmü anlaşılmaktadır.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
7- HASTALARI
ZİYARET ETME HAKKINDA BİR BAB