SAHİH-İ MÜSLİM |
KÜSUF |
باب ما
عرض على النبي
صلى الله عليه
وسلم في صلاة
الكسوف من أمر
الجنة والنار.
196- KÜSUF NAMAZINDA NEBİ
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'E CENNET VE CEHENNEM HALLERİNDEN ARZ OLUNANLAR
BABI
وحدثني
يعقوب بن
إبراهيم
الدورقي.
حدثنا إسماعيل
بن علية عن
هشام
الدستوائى.
قال: حدثنا أبو
الزبير عن
جابر بن
عبدالله. قال:
كسفت
الشمس على عهد
رسول الله صلى
الله عليه وسلم في يوم
شديد الحر.
فصلى رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
بأصحابه.
فأطال القيام.
حتى جعلوا
يخرون. ثم ركع
فأطال. ثم رفع
فأطال. ثم ركع
فأطال. ثم رفع
فأطال. ثم سجد
سجدتين. ثم
قام فصنع نحوا
من ذاك. فكانت
أربع ركعات
وأربع سجدات.
ثم قال " إنه
عرض على كل
شيء تولجونه.
فعرضت على
الجنة. حتى لو
تناولت منها
قطفا أخذته
(أو قال
تناولت منها
قطفا) فقصرت
يدي عنه.
وعرضت على
النار. فرأيت
فيها امرأة من
بني اسرائيل
تعذب في هرة
لها. ربطتها
فلم تطعمها. ولم
تدعها تأكل من
خشاش الأرض.
ورأيت أبا
ثمامة عمرو بن
مالك يجر قصبه
في النار. وإنهم
كانوا يقولون:
إن الشمس
والقمر لا
يخسفان إلا
لموت عظيم.
وإنهما آيتان
من آيات الله يريكموهما.
فإذا خسفا
فصلوا حتى
ينجلى".
2097- Bana Yakub b.
İbrahim ed-Devraki de tahdis etti, bize İsmail b. Umeyye, Hişam b.
el-Destevai'den şöyle dediğini rivayet etti: Bize Ebu'zZubeyr, Cabir b.
Abdullah'dan şöyle dediğini tahdis etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) hayatta iken oldukça sıcak bir günde güneş tutuldu. Bunun üzerine
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabına namaz kıldırdı. Kıyamı öyle
bir uzun tuttu ki, ashab (arasından) yere düşenler oldu. Sonra rükua vadı,
rükuu da uzun tuttu. Arkasından başını kaldırdı, bu kalkışını da uzun tuttu.
Sonra tekrar rükua vardı, uzunca rüku yaptı. Sonra rüMdan kalktı, uzun süre
doğrulmuş kaldıktan sonra iki defa secde yaptı. Sonra ayağa kalktı ve öncekine
yakın (rüku) yaptı. Böylelikle (iki rekat namazda) dört rüku ve dört secde
olmuş oldu. Sonra şöyle buyurdu: "İçine gireceğiniz her bir şey bana
gösterildi. Bana cennet gösterildi, öyle ki eğer elimi uzatıp oradan bir salkım
almak isteseydim onu alabilirdim -ya da: oradan bir salkım almak istedim ama
elim ona ulaşmadı, dedi- Bana cehennem de gösterildi. Oradan İsrail
oğullarından bir kadına bağlamış olduğu bir kedi sebebi ile azap olunduğunu
gördüm. Ne kendisi ona yemek yedirmişti ne de yerin haşeratından yesin diye onu
salıvermişti. Ayrıca Ebu Sumame Amr b. Malik'i cehennemde bağırsaklarını
sürüklerken gördüm. Şüphesiz ki onlar, güneş ve ayancak çok büyük kabul edilen
bir kişinin ölümü dolayısı ile tutulur, derlerdi. Halbuki her ikisi de Allah'ın
ayetlerinden size gösterdiği iki ayettir. Bu sebeble bunlar tutulacak olurlarsa
tutulmalan geçinceye kadar namaz kılınız. "
Diğer tahric: Ebu
Davud, 1179 -muhtasar-; Nesai, 1477 -muhtasar-
وحدثنيه
أبو غسان
المسمعي.
حدثنا
عبدالملك بن
الصباح عن
هشام، بهذا
الإسناد،
مثله. إلا أنه
قال:
"ورأيت
في النار
امرأة حميرية
سوداء طويلة".
ولم يقل: "من
بني إسرائيل".
2098- Bana Ebu Gassan
el-Mismai de tahdis etti, bize Abdulmelik b. es-Sabbah, Hişam'dan bu isnad ile
aynısını rivayet etti, ancak o rivayetinde: ''Ayrıca cehennemde Himyer'li uzun
boylu siyah i bir kadın da gördüm" dedi, fakat "İsrail
oğullarından" demedi.
AÇIKLAMA: Ebu'z-Zubeyr'in
Cabir'den rivayetindeki: "Sonra uzunca rüku yaptı, sonra rüku'dan kalktı,
uzunca doğruldu, sonra iki secde yaptı" ifadenin zahiri onun sücuddan
sonraki doğrulmayı uzattığı anlamını vermektedir. Halbuki diğer rivayetlerde bu
sözkonusu edilmediği gibi Cabir'in Ebu'z-Zubeyr'den başka cihetten gelen
rivayetinde de sözkonusu edilmemiştir. Kadi İyaz ise ilim adamlarının sücuddan
sonraki doğrulmayı uzatmayacağı üzerinde icma ettiklerini nakletmiş
bulunmaktadır. Bu durumda bu rivayete iki şekilde cevap verilebilir: Birincisi,
bu rivayet çoğunluğun rivayetine aykırı şaz bir rivayet olduğundan onunla amel
edilmez, ikinci cevab ise burada uzatmaktan kasıt doğrulmayı kısa bir süre
uzatmış olmasıdır. Rükua yakın uzun bir süre kastedilmemiştir, şeklindedir.
"İçine gireceğiniz
her şey bana gösterildi" içine gireceğiniz cennet, cehennem, kabir ve
mahşer ve diğerleri bana gösterildi, demektir.
"Bana cennette
gösterildi, bana cehennem de gösterildi. " Kadi İyaz dedi ki: İlim
adamlarının dediklerine göre bu görmenin yüce Allah'ın, gözleri üzerindeki
perdeyi kaldırması sureti ile cennet ve cehennemi gözle gerçekleşmiş olma
ihtimali vardır. Tıpkı Mescid-i Aksa'yı anlattığı zaman mescidin ona
gösterilmesi gibi. Bu durumda onun (Mescid-i Aksa hakkında söylediği) "şu
duvarın eninde (gösterildi)" ifadesi, duvar tarafında veya yakınında demek
olur. Ya da bu ifadeyi onu görüp müşahade etmenin yakınlığını temsilen anlatmak
için kullanmıştır.
İlim adamlarının
dediklerine göre, bu görmenin ilim anlamında bir görme ve orayı görmek sureti
ile vahiy yolu ile bir arz etmek, onların durumlarının ona daha önce bilmediği
bir şekilde etraflı olarak tanıtılması şeklinde de olabilir. Böylelikle ona
cennet ve cehennemin muazzam hallerinin bir kısmı öğretilerek bu yolla onlar
hakkındaki ilmi artmış oldu. Ayrıca haşyeti, sakındırması ve sürekli onların
hatırda tutulması da artmış oldu. Bundan böyle Allah Resulü: "Benim
bildiğimi bilseydiniz çokça ağlar, az gülerdiniz" buyurmuştur.
Kadi İyaz dedi ki:
Birinci açıklama daha uygun ve hadisin lafızlarına daha yatkındır. Çünkü hadiste
elini salkıma uzatması ve ateşin alevinin kendisine isabet etmesi korkusu ile
geri çekilmesi gibi gözle gördüğüne delil olan bir takım hususlar da sözkonusu
edilmiştir.
"Bana cennet
gösterildi, öyle ki ordan. .. onu alabilirdim" "Tenavul" bir
şeyi almak için eli uzatmak demektir. Kıtf ise, salkım anlamındadır.
Buradan anlaşıldığı
üzere cennet ve cehennem yaratılmış olup günümüzde vardır. Cennette de çeşitli
meyveler vardır. Bütün bunlar Mutezile'nin benimsediği kanaatin aksine hem
mezheb alimlerimizin hem diğer ehli sünnet mezheblerinin kabul ettiği
hususlardır.
"Orada bir kedisi
sebebi ile azab edilen bir kadın gördüm ... " "haşaş"kelimesi
haşerat demektir. Küçük kuşlar anlamında olduğu da söylenmiştir. Kadi İyaz'ın
naklettiğine göre bu kelimenin hı harfi fethalı, kesreli ve ötreli olarak
okunabilir. Bununla birlikte fethalı okuyuş daha meşhurdur.
Bu hadis ile ilgili
olarak Kadi İyaz dedi ki: Bu hadise göre küçük günahlar sebebi ile sorgulanmak
sözkonusudur ama bundan dolayı bu kadının cehennem ateşi ile azap edildiği
belirtilmemektedir. Bu kadının kafir olması ve bu yaptığı iş dolayısı ile de
azabının daha da artırılmış olması ihtimali de vardır.
Evet, Kadi İyaz'ın
ifadeleri bunlardır ama doğru değildir. Aksine hadiste açıkça ifade edilen ve doğru
olan, kadının bu kedi sebebi ile azaba uğratıldığı ve bunun büyük bir günah
olduğudur. Çünkü kadın kediyi bağlamış ve kedi ölünceye kadar bunu ısrarla
sürdürmüştür. Küçük günah üzerinde ısrarcı olmak ise onu -fıkıh kitaplarında ve
başka eserlerde açıkça ifade edildiği Bibi- büyük günah haline dönüştürür.
Bununla birlikte hadis-i şerifte bu sözü edilen kadının kafir olmasını
gerektiren bir ifade de yoktur.
حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا
عبدالله بن نمير.
ح وحدثنا محمد
بن عبدالله بن
نمير. (وتقاربا
في اللفظ) قال:
حدثنا أبي.
حدثنا
عبدالملك عن
عطاء، عن
جابر. قال:
انكسفت
الشمس في عهد
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. يوم مات
إبراهيم ابن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. فقال
الناس: إنما
انكسفت لموت
إبراهيم. فقام
النبي صلى
الله عليه
وسلم فصلى
بالناس ست
ركعات بأربع
سجدات. بدأ
فكبر. ثم قرأ
فأطال
القراءة. ثم ركع
نحوا مما قام. ثم رفع
رأسه من الركوع
فقرأ قراءة
دون القراءة
الأولى. ثم
ركع نحوا مما
قام. ثم رفع
رأسه من
الركوع فقرأ
قراءة دون
القراءة
الثانية. ثم
ركع نحوا مما
قام. ثم رفع
رأسه من
الركوع. ثم
انحدر
بالسجود فسجد سجدتين.
ثم قام فركع
أيضا ثلاث
ركعات. ليس
فيها ركعة إلا
التي قبلها
أطول من التي بعدها.
وركوعه نحوا
من سجوده. ثم
تأخر وتأخرت الصفوف
خلفه. حتى
انتهينا.
(وقال أبو بكر:
حتى انتهى إلى
النساء) ثم
تقدم وتقدم
الناس معه. حتى
قام في مقامه.
فانصرف حين
انصرف، وقد
آضت الشمس.
فقال: "يا أيها
الناس ! إنما
الشمس والقمر آيتان
من آيات الله.
وإنهما لا ينكسفان
لموت أحد من
الناس (وقال
أبو بكر: لموت
بشر) فإذا
رأيتم شيئا من
ذلك فصلوا حتى
تنجلى. ما من
شيء توعدونه
إلا قد رأيته
في صلاتي هذه.
لقد جيء
بالنار. وذلكم
حين رأيتموني
تأخرت مخافة
أن يصيبني من
لفحها. وحتى
رأيت فيها
صاحب المحجن
يجر قصبه في
النار. كان
يسرق الحاج
بمحجنه. فإن
فطن له قال:
إنما تعلق
بمحجني. وإن
غفل عنه ذهب
به. وحتى رأيت
فيها صاحبة الهرة
التي ربطتها
فلم تطعمها.
ولم تدعها
تأكل من خشاش
الأرض. حتى
ماتت جوعا. ثم
جيء بالجنة. وذلكم
حين رأيتموني
تقدمت حتى قمت
في مقامي. ولقد
مددت يدي وأنا
أريد أن
أتناول من
ثمرها
لتنظروا إليه.
ثم بدا لي أن
لا أفعل. فما
من شيء
توعدونه إلا
قد رأيته في
صلاتي هذه".
2099- Bize Ebu Bekir b.
Ebi Şeybe tahdis etti, bize Abdullah b. Numeyr tahdis etti, (H.) Bize Muhammed
b. Abdillah b. Numeyr de tahdis etti -ki her ikisinin lafızları da bir birine
yakındır- dedi ki: Bize Babam tahdis etti, bize Abdülmelik, Ata'dan tahdis
etti, O Cabir'den şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) hayatta iken oğlu İbrahim'in öldüğü gün güneş tutulmuştu. İnsanlar:
Güneş ancak İbrahim'in ölümünden dolayı tutuldu, dedi. Bunun üzerine Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ayağa kalktı. İnsanlara dört secdeli, altı rükulu
(iki rekat) bir namaz kıldırdı. Önce tekbir alarak başladı. Sonra uzunca Kur'an
okudu. Sonra ayakta durduğu süreye yakın rüku yaptı. Sonra rükudan başını
kaldırarak birinci kıraatten biraz daha kısa miktarda Kur'an okudu. Sonra
ayakta duruşuna yakın bir süre rüku yaptı. Sonra başını rüMdan kaldırarak
ikinci kıraatteki Kur'an okuyuşundan daha az miktarda Kur'an okudu. Sonra
ayakta durduğu süreye yakın rüku yaptı. Sonra başını rükudan kaldırdı.
Arkasından secdeye vardı. İki secde yaptıktan sonra ayağa kalktı ve aynı
şekilde üç defa rüku yaptı. Yaptığı bu rükuların her birisinin önce olanı ondan
sonraki rükudan daha uzundu. rükuu da sücuduna yakın (bir süre) yapıyordu.
Sonra o geri çekildi, arkasındaki saflar da geriledi. Öyle ki kadınların
saflarının yanına kadar vardık -Ebu Bekir: o vardı, dedi- sonra o öne doğru
ilerledi, cemaat de onunla birlikte ilerledi. Nihayet Allah Resulü durduğu yere
gelip durdu. Namazı bitirdiğinde ise güneş tutulmadan önceki halini almıştı.
Allah Resulü şöyle
buyurdu: "Ey insanlar! Güneş de ay da ancak aziz ve celil Allah'ın
ayetlerinden iki ayettir. Şüphesiz onlar insanlardan bir kimsenin ölümü
dolayısı ile -Ebu Bekir beşerden (bir kimsenin) ölümü dolayısı ile, dedi-
tutulmazlar. Bundan dolayı bu türden bir şey görecek olursanız tutulma
bitinceye kadar namaz kılınız. Size vadolunmuş her ne varsa kesinlikle bu
namazımda hepsini gördüm. Ateş getirildi. Bu sıcağı bana değer korkusu ile
gerilediğimi gördüğünüz zaman oldu. O kadar ki ben orada o bastonlu kimsenin
bağırsaklarını ateşte sürüklerken gördüm. Bu kişi bastonu ile hacılardan bir
şeyler çalıyordu. Eğer çaldığı fark edilirse benim bastonuma asılmış derdi,
eğer farkedilmez ise onu alır giderdi. Hatta orada bir kediyi bağlamış ve ona
yemek vermemiş buna karşılık yerin haşeratından yesin diye de salmamış ve
sonunda açlığından ölmüş kedinin sahibi kadını da gördüm. Sonra cennet
getirildi, bu ise benim durduğum yere gelip dikilinceye kadar ileri geçtiğimi
gördüğünüz zaman oldu. Andolsun ben onu görmeniz için mahsullerinden bir şeyler
almak isteği ile elimi uzattım, sonra da bunu yapmamam gerektiğini hatırladım.
Velhasıl size vadolunmuş her ne varsa kesinlikle onu bu namazımda gördüm.
"
Diğer tahric: Ebu
Davud, 1178
AÇIKLAMA: "Sonra
geriledi, arkasındaki saflar da geriledi..." Bu hadisden anlaşıldığı üzere
az iş (amel-i kalil) namazı bozmaz. Mezheb alimlerimiz az işi arka arkaya
atılan üç adımdan daha az olarak tesbit etmiş ve arka arkaya atılan üç adım
namazı bozar demişlerdir. Bu hadisi de atılan adımların arka arkaya değil
dağınık olarak atıldığı şekilde yorumlamışlardır. Bunun iki adım atmış diye
tevil etmek doğru olamaz çünkü: "Kadınların safına kadar geldik" sözü
buna aykırıdır.
Yine bu hadisde
kadınların küsuf namazı kılmalarının müstehap olduğu ve kadınların erkeklerin
saflarının arkasında saf tutacakları hükmü de anlaşılmaktadır.
"Tutulmadan önceki
halini almışt!." Buradaki fiilin hemzesi medlidir. Diyarımızdaki bütün
raviler bunu böylece zaptettiği gibi Kadi İyaz da buna bu şekilde işaret
etmiştir. İlim adamlarının dediklerine göre bu da tutulmadan önceki haline dönünceye
kadar demektir. Fiil "ada-yeidu" dan gelmektedir. Bu da döndü, döner
anlamındadır. (de, dahi anlamında kullanılan) "eydan" da buradan
gelmektedir. Bu da bu fiilden bir mastar (meful-i mutlak)dır.
"Alevinin sıcağı
bana isabet eder korkusu ile" alevinin sıcağı bana çarpar korkusu ile
demektir.
Yüce Allah'ın: ''Ateşin
alevi onların yüzlerini yalar" (Müminun, 104) buyruğu buradan gelmektedir.
Alevi(nin) sıcağı yüzlerine çarpar demektir. İlim adamlarının dediklerine göre
"nehf" (ayette geçen) "lehf: yalar"dan daha aşağı bir
mertebededir. Yüce Allah: "Eğer rabbinin azabından onlara azıcık bir şey
(nefha) dokunacak olursa" (Enbiya, 46) buyurmaktadır ki, en az miktardaki
bir şey demektir. Bu açıklamaları Herevı ve başkaları yapmıştır.
"Ben orada bastonlu
kimseyi de gördüm," Mihcen (baston), ucu bükülü asaya denilir.
حدثنا
محمد بن
العلاء
الهمداني.
حدثنا ابن نمير.
حدثنا هشام عن
فاطمة، عن
أسماء ؛ قالت:
خسفت
الشمس على عهد
رسول الله صلى
الله عليه وسلم.
فدخلت على
عائشة وهي
تصلى.
فقلت: ما شأن
الناس يصلون ؟
فأشارت
برأسها إلى
السماء. فقلت:
آية ؟ قالت:
نعم. فأطال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم القيام
جدا. حتى
تجلاني الغشي.
فأخذت قربة من
ماء إلى جنبي.
فجعلت أصب على رأسي
أو على وجهي
من الماء.
قالت: فانصرف
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم وقد تجلت
الشمس. فخطب
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم الناس.
فحمد الله
وأثنى عليه.
ثم قال "أما
بعد. ما من شيء
لم أكن رأيته
إلا في مقامى
هذا. حتى
الجنة والنار.
وإنه قد أوحى
إلى أنكم تفتنون
في القبور
قريبا أو مثل
فتنة المسيح الدجال.
(لا أدرى أي
ذلك قالت
أسماء) فيؤتي
أحدكم فيقال:
ما علمك بهذا
الرجل ؟ فأما
المؤمن أو الموقن.
(لا أدري أي
ذلك قالت
أسماء) فيقول:
هو محمد، هو
رسول الله،
جاءنا
بالبينات
والهدي. فأجبنا
وأطعنا. ثلاث
مرار. فيقال
له: نم.
قد
كنا نعلم إنك
لتؤمن به. فنم
صالحا. وأما
المنافق أو
المرتاب (لا
أدري أي ذلك
قالت أسماء) فيقول:
لا أدري. سمعت
الناس يقولون
شيئا فقلت".
2100- Bize Muhammed b.
el-Ala el-Hemdani tahdis etti, bize İbn Numeyr tahdis etti, bize Hişam,
Fatıma'dan tahdis etti, o Esma'dan şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) hayatta iken güneş tutuldu. Aişe'nin yanına girdiğimde o da
namaz kılıyordu. Ben: İnsanlara ne oluyor ki namaz kılıyorlar, dediğimde o başı
ile semaya işaret etti. Ben: Bir ayet mi dedim, o, evet dedi.
Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) kıyamı gerçekten uzattı, öyle ki bayılacak gibi oldum. Yanıma bir su
kırbası aldım, başıma ya da yüzüme su dökmeye başladım. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) namazı bitirdiğinde güneş de açılmıştı. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) insanlara bir hutbe verdi. Allah'a hamd ve
senadan sonra şöyle buyurdu: "İmdi! Daha önce görmemiş olduğum her ne var
ise -Cennete, Cehenneme varıncaya kadarşüphesiz şu durduğum yerde onu gördüm ve
gerçekten bana sizin kabirlerde Mesih Deccal'in fitnesine yakın yahut onun gibi
-Esma'nın bunlardan hangisini söylediğini bilmiyorum- fitneye maruz
bırakılacağınız (sorgulanacağınız) vahyolundu. Sizden birisi getirilecek ve: Bu
adam hakkında ne biliyorsun, denilecek. Mümin ya da kesin inanan kimse -Esma'nın
bunların hangisini söylediğini bilmiyorum- o Muhammed'dir, o Allah'ın
Resulüdür, o bize apaçık delilleri ve hidayeti getirdi. Biz de onun çağrısını
kabul ettik ve itaat ettik, diyecek ve bu sözlerini üç defa tekrar edecektir.
Bunun üzerine kendisine:
Uyu, biz zaten senin
kesinlikle ona inanan birisi olduğunu biliyorduk. Salih bir kişi olarak uyu,
denilecek. Münafık ya da şüphe ve tereddütte olan kimse -Esma'nın hangisini
söylediğini bilemiyorum- ise, bilmiyorum, insanların bir şeyler söylediğini
işittim, ben de söyledim, diyecektir. "
Diğer tahric: Buhari,
86, 184, 922, 1235 -muhtasar-, 7287, 1053
حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة وأبو
كريب. قالا: حدثنا
أبو أسامة عن
هشام، عن
فاطمة، عن
أسماء. قالت:
أتيت
عائشة فإذا
الناس قيام.
وإذا هي تصلي.
فقلت: ما شأن
الناس ؟ واقتص
الحديث بنحو
حديث ابن نمير
عن هشام.
2101- Bize Ebu Bekr b.
Ebi Şeybe ve Ebu Kureyb tahdis edip dedi ki: Bize Ebu Usame, Hişam b. Urve'den
tahdis etti, o Fatıma'dan, o Esma'dan şöyle dediğini rivayet etti: Aişe'nin
yanına gitmiştim. İnsanların ayakta (namaz kılmakta) olduklarını gördüm.
Kendisi de namaz kılıyordu. İnsanlara ne oluyor, dedim deyip İbn Numeyr'in
Hişam'dan diye rivayet ettiği şekle yakın rivayet etti.
AÇIKLAMA: "Başı
ile semayı işaret etti" buradan namaz kılarken konuşulmayacağı, işarette
bulunmanın caiz olduğu ve bir ihtiyaç sebebi ile olması halinde mekruh olmadığı
hükmü ortaya çıkmaktadır.
"Bayılacak gibi
oldum" ğayn harfi fethalı, şin sakin "ğaşy" aynı zamanda
"ğişiyy" diye de rivayet edilmiş olup her ikiside "gaşavet:
kendinden geçmek, kendini kaybetmek, bayılmak" anlamındadır. Bu da bilinen
bir haldir. Uzun süre sıcakta kalmaktan ve daha başka hallerde görülür. Bundan
dolayı üzerine su dökmeye başlamıştır. Buradan bu halin aklı başında olduğu
sürece abdesti bozmadığı hükmü anlaşılmaktadır.
"Yanıma bir su
kırbası aldım ... su dökmeye başladım." Bu onun ardı arkasına bu fiili çok
işlemediği şeklinde yorumlanır. Çünkü işlenen fiiller ardı arkasına çoğalacak
olursa namazı bozar.
"Bu adam hakkında
ne biliyorsun ... " bu soruyu ona sorgu melekleri soracak ve bu adam
hakkında ne biliyorsun diyecekler, "Allah'ın Resulü" demeyeceklerdir.
Böylelikle onu sınamak isteyecekler ve bu kişinin kendilerinden Nepi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in ne kadar mükerrem kılındığını, mertebesinin yüksekliğini
öğrenmesin diye bilmeyeceği müphem bir isimle soruyu soracaklardır. Çünkü
"Allah'ın Resulü" diyecek olurlarsa sorulan kişi de inanarak değil de
meleklerin söylediklerini taklit ederek onu tazim etmeye kalkışacaktır. Bu
sebeble mü min bir kimse o Allah'ın Resulü diyecek, münafık kişi ise,
bilmiyorum diyecektir. Çünkü ''Allah iman edenlere dünya hayatında da ahirette
de sağlam söz ile sebat verecektir" (İbrahim, 27)
أخبرنا
يحيى بن يحيى.
أخبرنا سفيان
بن عيينة عن
الزهري، عن
عروة.
قال:
لا تقل: كسفت
الشمس. ولكن
قل: خسفت
الشمس.
2102- Bize Yahya b. Yahya
tahdis etti, bize Süfyan b. Uyeyne, ezZühri'den haber verdi, o Urve'den şöyle
dediğini nakletti: Güneş hakkında küsuf oldu deme, bunun yerine güneş husuf
oldu, de.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: "Güneş
küsuf oldu deme ... " Bu ona ait bir görüş olup bu görüşünde yalnız
kalmıştır. Meşhur ise bizim babın baş taraflarındaki açıklamalarımızdır.
حدثنا يحيى بن
حبيب الحارثي.
حدثنا خالد بن
الحارث. حدثنا
ابن جريج.
حدثني منصور
بن عبدالرحمن
عن أمه صفية
بنت شيبة، عن
أسماء بنت أبي
بكر ؛ أنها
قالت:
فزع
النبي صلى
الله عليه
وسلم يوما.
(قالت تعنى
يوم كسفت
الشمس) فأخذ
درعا حتى أدرك
بردائه. فقام
للناس قياما
طويلا. لو أن
إنسانا أتى لم
يشعر أن النبي
صلى الله عليه
وسلم ركع - ما
حدث أنه ركع،
من طول القيام.
2103- Bize Yahya b.
Habib el-Harisı tahdis etti, bize Halid b. elHaris tahdis etti, bize İbn Cureyc
tahdis etti, bana Mansur b. Abdurrahman annesi Şeybe kızı Safiye'den tahdis
etti, o Ebu Bekir kızı Esma'dan şöyle dediğini rivayet etti: Bir gün Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) telaşlanıverdi -Safiyye, güneşin tutulduğu günü
kastediyor, dedi- önce üzerine bir gömlek alarak çıkb, sonra ona ridasını
yetiştirdiler. Cemaate uzun bir kıyam ile namaz kıldırdı. Eğer Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in rüku yapmış olduğunu bilmeyen bir kimse (dışarıdan) gelmiş
olsaydı yapbğı uzun kıyamından dolayı onun rüku'a varmış olduğunu zannetmezdi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: "Telaşlandı."
Kadi İyaz dedi ki: Bunun korkunun kendisi olan telaşlanmak anlamında olma
ihtimali vardır. Nitekim diğer rivayette "kıyamet kopacağından
korktu" denilmektedir. Bunun bir işe yetişmek için acele etmek anlamındaki
telaş olma ihtimali de vardır.
"Bir gömlek aldı,
sonra ona ridası yetiştirildi." Yani aşırı hızlı hareket etmesi ve bu işe
gereğince ihtimam göstermesi dolayısı ile kendi ridasını almak isterken
yanılarak aile halkından birisinin gömleğini almış oldu. Kalbi güneş tutulması
ile meşgul olduğundan dolayı da bunun farkına varmadı. Aile halkı onun ridasını
bıraktığını öğrenince bir kişi ona ridasını yetiştirdi.
وحدثني
سعيد بن يحيى
الأموى. حدثني
أبي. حدثنا
ابن جريج،
بهذا
الإسناد،
مثله. وقال:
قياما طويلا.
يقوم ثم يركع.
وزاد: فجعلت
أنظر إلى المرأة
أسن مني. وإلى
الأخرى وهي
أسقم مني.
2104- Bana Said b. Yahya
el-Umevı de tahdis etti, bana babam tahdis etti, bize İbn Cureyc bu isnad ile
aynısını rivayet etti ve şöyle dedi: Uzunca bir kıyam yaptı. Kıyamdan sonra
rüku yapıyordu. Şunları da ekledi: Ben de, bir benden daha yaşlı bir kadın,
diğeri benden daha ağır hasta olan bir kadına bakmaya koyuldum.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
وحدثني
أحمد بن سعيد
الدارمي.
حدثنا حبان.
حدثنا وهيب.
حدثنا منصور
عن أمه، عن
أسماء بنت أبي
بكر. قالت:
كسفت
الشمس على عهد
النبي صلى
الله عليه
وسلم. ففزع،
فأخطأ بدرع،
حتى أدرك
بردائه بعد
ذلك. قالت:
فقضيت حاجتي
ثم جئت ودخلت
المسجد. فرأيت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قائما.
فقمت معه.
فأطال القيام
حتى رأيتني
أريد أن أجلس
ثم ألتفت إلى
المرأة
الضعيفة،
فأقول هذه
أضعف مني،
فأقوم. فركع
فأطال الركوع.
ثم رفع رأسه
فأطال القيام.
حتى لو أن
رجلا جاء - خيل
إليه أنه لم يركع.
2105- Bana Ahmed b. Said
ed-Darimi de tahdis etti, bize Habban tahdis etti, bize Vuheyb tahdis etti,
bize Mansur annesinden tahdis etti, o Ebu Bekir'in kızı Esma'dan şöyle dediğini
rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) döneminde güneş tutuldu.
O da telaşlanıverdi, yanlışlıkla bir (hanımına ait) gömleği aldı. Nihayet
bundan sonra kendi ridası ona ulaştırıldı. (Esma) dedi ki: İşimi gördükten
sonra gelip mescide girdim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i kıyamda
görünce ben de onunla birlikte kıyama durdum. Kıyamı o kadar uzattı ki oturmak
istediğimi anladım. Sonra baktığımda bir tarafta güçsüz zayıf bir kadın
görünce, bu benden daha güçsüz diyor ve ayakta kalmaya devam ediyordum. Sonra
rükua vardı ve rükuu oldukça uzattı. Arkasından başını kaldırdı kıyamı da uzun
tuttu. Hatta bir adam (dışarıdan) gelmiş olsaydı o hiç rükua varmamış diye bir
kanaate varırdı.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
حدثنا
سويد بن سعيد.
حدثنا حفص بن
ميسرة. حدثني
زيد بن أسلم
عن عطاء بن
يسار، عن ابن
عباس. قال:
انكسفت
الشمس على عهد
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. فصلى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم والناس
معه. فقام قياما
طويلا قدر نحو
سورة البقرة.
ثم ركع ركوعا
طويلا. ثم رفع
فقام قياما
طويلا، وهو
دون القيام
الأول. ثم ركع
ركوعا طويلا،
وهو دون
الركوع الأول.
ثم سجد. ثم قام
قياما طويلا.
وهو دون
القيام الأول.
ثم ركع ركوعا
طويلا. وهو دون
الركوع الأول
.ثم رفع فقام
قياما طويلا،
وهو دون
القيام الأول.
ثم ركع ركوعا
طويلا، وهو
دون الركوع
الأول. ثم سجد.
ثم انصرف وقد
انجلت الشمس.
فقال: "إن
الشمس والقمر
آيتان من آيات
الله. لا
ينكسفان لموت
أحد ولا لحياته.
فإذا رأيتم
ذلك فاذكروا
الله" قالوا:
يا رسول الله !
رأيناك
تناولت شيئا
في مقامك هذا.
ثم رأيناك
كففت. فقال "
إني رأيت
الجنة .
قتناولت منها
عنقودا. ولو
أخذته لأكلتم
منه ما بقيت الدنيا.
ورأيت النار.
فلم أر كاليوم
منظرا قط. ورأيت
أكثر أهلها
النساء
"قالوا: بم ؟
يا رسول الله !
قال "بكفرهن"
قيل: أيكفرن بالله
؟ قال "بكفر
العشير. وبكفر
الإحسان. لو
أحسنت إلى
إحداهن
الدهر، ثم رأت
منك شيئا،
قالت: ما رأيت
منك خيرا قط".
2106- Bize Suveyd b. Said
tahdis etti, bize Hafs b. Meysere tahdis etti, bana Zeyd b. Eslem, Ata b.
Yesar'dan tahdis etti, o İbn Abbas'dan şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) hayatta iken güneş tutuldu. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve onunla birlikte insanlar namaz kıldı. Allah
Resulü, Bakara Suresi'ne yakın bir miktar uzunca kıyamda durdu. Sonra uzunca
bir rüku yaptı, sonra rükudan kalkıp yine uzunca ayakta durdu. Ama bu ayakta
duruşun süresi birincisine göre biraz daha azdı. Sonra uzunca bir rüku yaptı,
bu rüku da süre itibari ile birinci rükudan daha azdı. Sonra secdeye vardı,
sonra yine uzunca bir kıyam yaptı. Bu da süre itibari ile birinci kıyamdan daha
azdı. Sonra uzun bir rükU yaptı. Bu da 'süre itibari ile birinci rükudan daha
azdı. Sonra başını rükudan kaldırıp uzunca bir kıyam yaptı. Bu da süre itibari
ile birinci kıyamdan daha kısa idi. Sonra uzunca bir rüku yaptı. Bu da süre
itibari ile birinci rükudan daha kısa süreli idi. Sonra secde yaptı, sonra da
namazı bitirdi. Güneş tutulması da bitmiş bulunuyordu.
Arkasından:
"Muhakkak güneş ve ay Allah'ın ayetlerinden iki ayettir.
Herhangi bir kimsenin
ölümü ya da hayatı sebebi ile tutulmazlar. Böyle bir hali gördüğünüz taktirde
Allah'ı zikrediniz" buyurdu.
Ashab: Ey Allah'ın Resulü!
Şu bulunduğun yerde elini bir şeye uzattığını gördük, sonra da senin bundan
vazgeçtiğini gördük, dediler.
Allah Resulü:
"Gerçek şu ki ben cenneti gördüm. Oradan bir salkım almak üzere elimi
uzattım. Onu almış olsaydım dünya kaldığı sürece ondan yiyecektiniz. Cehennemi
de gördüm. Kesinlikle bugün gördüğüm manzara gibisini görmedim. Üstelik oranın
ahalisinin çoğunluğunun kadınlar olduğunu da gördüm" buyurdu.
Ashab: Hangi sebeble ey
Allah'ın Resulü? dediler. O: "İnkarları sebebi ile" buyurdu. Onlar Allah'ı
inkar mı ediyorlar? diye soruldu. O: "Kocalarına karşı nankörlük etmeleri,
iyiliklere karşı nankörlük etmeleri sebebi ile. Eğer onlardan birisine zaman
durdukça iyilik yapsan sonra da senden bir şey görse senden hiçbir hayır
görmedim ki, der" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
1052, 5197, 29, 431, 748,3202; Ebu Davud, 1189 -muhtasar-: Nesai, 1492
وحدثناه
محمد بن رافع.
حدثنا إسحاق
(يعني ابن
عيسى). أخبرنا
مالك عن زيد
بن أسلم، في
هذا الإسناد،
بمثله. غير
أنه قال: ثم
رأيناك
تكعكعت.
2107- Bunu bize Hammed
b. Rafi'de tahdis etti, bize İshak -yani b. İsa- tahdis etti, bize Malik, Zeyd
b. Eslem'den bu isnad ile aynısını rivayet etti: Ancak o: "Sonra senin
durup geri çekildiğini gördük" dedi.
AÇIKLAMA: (2106)
Birinci rivayette İbn Abbas'ın naklettiği hadiste "Bakara suresine yakın
miktarda uzunca kıyamda durdu" ibaresinde "yakın miktarda"
anlamındaki ifade bütün nüshalarda "kadre nahvi" şeklindedir. Doğru
bir ifadedir. İki lafızdan birisini kullansaydı o da doğru olurdu.
"İnkarları sebebi
ile, buyurdu. Allah'ı mı inkar ediyorlar, denildi o: Kocaya karşı nankörlük
ederler, iyiliklere karşı nankörlük ederler, buyurdu." Burada nankörlük
anlamındaki lafzı kef ötreli, fe harfi sakin "küfr" diye zaptettik.
Buradan haklara karşı nankörlük etmek anlamında -böyle bir kişi bizzat Yüce
Allah'ı inkar eden bir kafir olmasa dahi- "küfr"ün kullanılmasının
caiz olduğu hükmü anlaşılmaktadır.
Bu lafza dair
açıklamalar daha önce defalarca geçmiş bulunmaktadır. Aşir de kişi ile işrette
bulunan, oturup kalkan kimse demektir. Koca ve başkaları buna örnektir.
Bu hadiste ayrıca hak
sahiplerinin haklarına karşı nankörlük etmek yerilmektedir.
(2107) "Durup geri
çekildiğini" durduğunu ve elini çektiğini gördük, demektir. Herevi ve
başkaları "teka'ke'a ve teka'a" diye kullanılır. Vekea fiili bir
şeyden çekinip korkmak anlamındadır.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
197- (NEBİ S.A.V.
KÜSUF NAMAZINDA:) "SEKİZ RÜKU VE DÖRT SECDE YAPTI" DİYENLER BABI