SAHİH-İ MÜSLİM

İSTİSKA

 

باب التعوذ عند رؤية الريح والغيم، والفرح بالمطر.

192- RÜZGARI VE BULUTU GÖRÜNCE ALLAH'A SIĞINMAK, YAĞMUR İLE SEVİNMEK BABI

 

حدثنا عبدالله بن مسلمة بن قعنب. حدثنا سليمان (يعني ابن بلال) عن جعفر (وهو ابن محمد) عن عطاء بن أبي رباح  أنه سمع عائشة زوج النبي صلى الله عليه وسلم تقول:

 كان رسول الله صلى الله عليه وسلم إذا كان يوم الريح والغيم، عرف ذلك في وجهه، وأقبل وأدبر. فإذا مطرت، سر به، وذهب عنه ذلك. قالت عائشة : فسألته. فقال: "إني خشيت أن يكون عذابا سلطا على أمتي". ويقول، إذا رأى المطر "رحمه".

 

2081- Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb tahdis etti, bize Süleyman -yani b. Bilal- Cafer'den -ki o b. Muhammed'dir- tahdis etti, o Ata b. Ebu Rebah'tan rivayet ettiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Aişe'yi şöyle derken dinlemiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eğer gün rüzgarlı ve bulutlu ise bundan hoşlanmadığı yüzünden anlaşılır, ileri gider geri gelirdi. Yağmur yağdı mı bundan dolayı sevinir ve onun o hali kaybolup giderdi.

Aişe dedi ki: Ben de ona (sebebini) sorunca o: "Şüphesiz onun ümmetime musallat kılınan bir azap olacağından korkmuştum" dedi. Yağmur yağdığını görünce de: "Bir rahmettir" buyururdu.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          "Rüzgarlı ve bulutlu bir gün oldu mu ... bir azap olacağından korktum, derdi." Bu hadisten şu anlaşılmaktadır: Hallerin değişmesi ve korku uyanmasına sebeb olan bir işin meydana gelmesi halinde Allah'ı hatırlayıp onun murakabesi altında olmaya ve ona sığınmaya hazırlanmak gerekir. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise isyankarların isyanları sebebi ile cezalandırılmalarından korkuyordu. Sevinmesi ise korkmasına sebeb olan halin ortadan kalkması dolayısıyla idi.

 

"Yağmuru gördüğünde de" bu "bir rahmettir, derdi"

 

 

 

وحدثني أبو الطاهر. أخبرنا ابن وهب. قال: سمعت ابن جريج يحدثنا عن عطاء بن أبي رباح، عن عائشة، زوج النبي صلى الله عليه وسلم ؛ أنها قالت:

 كان النبي صلى الله عليه وسلم إذا عصفت الريح قال: "اللهم ! إني أسألك خيرها، وخير ما فيها، وخير ما أرسلت به. وأعوذ بك من شرها، وشرما فيها، وشر ما أرسلت به". قالت: وإذا تخيلت السماء، تغير لونه، وخرج ودخل، وأقبل وأدبر. فإذا مطرت سري عنه. فعرفت ذلك في وجهه. قالت عائشة: فسألته. فقال: "لعله، ياعائشة ! كما قال قوم عاد: {فلما رأوه عارضا مستقبل أوديتهم قالوا هذا عارض ممطرنا}".

 

2082- Bana Ebu Tahir de tahdis etti, bize İbn Vehb haber verip dedi ki: İbn Cüreyc'i Ata b. Ebu Rebah'tan bize tahdis ederken dinledim. O Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Aişe'den şöyle dediğini nakletti: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rüzgar şiddetlice estiğinde: ''Allah'ım! Ben senden bunun hayrını, bunun içindeki hayrı ve kendisi ile gönderilen hayrı dilerim. Bunun şerrinden, içindekinin şerrinden, kendisi ile gönderilen şerden de Sana sığınırım" derdi.

 

Semada gökgürültülü, şimşekli bulutlar oldu mu rengi değişir, dışarı çıkar, içeri girer, bir ileri gider bir geri gelirdi. Yağmur yağdı mı bu hali de kaybolurdu. Ben onun bu halini yüzünden anlardım.

 

Aişe dedi ki: Ben ona (bunun sebebini) sordum. O: "Belki de ey Aişe bu, .Ad kavminin dediği gibidir: "Onlar onu vadilerine doğru yönelip bir bulut olarak gördüklerinde bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur, dediler" (Ahkaf, 24)"

 

Diğer tahric: Tirmizi, 3449; İbn Mace, 3891

 

 

وحدثني هارون بن معروف. حدثنا ابن وهب عن عمرو بن الحارث. ح وحدثني أبو الطاهر. أخبرنا عبدالله بن وهب. أخبرنا عمر بن الحارث ؛ أن أبا النضر حدثه عن سليمان بن يسار، عن عائشة، زوج النبي صلى الله عليه وسلم ؛

 أنها قالت ما رأيت رسول الله صلى الله عليه وسلم مستجمعا ضاحكا. حتى أرى منه لهواته. إنما كان يبتسم. قالت: وكان إذا رأى غيما أو ريحا، عرف ذلك في وجهه. فقالت: يا رسول الله ! أرى الناس، إذا رأوا الغيم، فرحوا. رجاء أن يكون فيه المطر. وأراك إذا رأيته، عرفت في وجهك الكراهية ؟ قالت فقال: "يا عائشة ! ما يؤمنني أن يكون فيه عذاب. قد عذب قوم بالريح. وقد رأى قوم العذاب فقالوا: هذا عارض ممطرنا".

 

2083- Bana Harun b. Maruf da tahdis etti, bize İbn Vehb, Amr b. el-Haris'den tahdis etti. (H.) Bana Ebu Tahir de tahdis etti, bize Abdullah b. Vehb haber verdi, bize Amr b. el-Haris'in haber verdiğine göre Ebu Nadr kendisine Süleyman b. Yesar'dan tahdis etti. O Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Aişe'den şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in küçük dilini göreceğim kadar alabildiğine güldüğünü görmedim. O ancak tebessüm ederdi. O bir bulut yahut bir rüzgar gördü mü bu hal yüzünden anlaşılırdı.

Aişe: Ey Allah'ın Resulü! Ben sair insanların bulutu gördüklerinde içinde yağmur var ümidi ile sevindiklerini görüyorum. Halbuki senin, bulutu gördüğün zaman yüzünden hoşlanmadığının anlaşıldığını görüyorum, dedi.

Bunun üzerine Allah Resulü: "Ey Aişe! Onun içinde bir azap olduğundan yana beni güvende ne kılabilir? Bir kavim rüzgar ile azaba uğratıldı, bir başka kavim azabı görünce, bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur, demişlerdi" buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 4828, 4829, 6092 -muhtasar- Ebu Davud, 5098

 

AÇIKLAMA:          (2082) "Gök bulutlandığında rengi değişirciL" Ebu Ubeyde ve başkları dedi ki: Tehayyelet fiili "mahile" den gelmekte olup içinde gökgürültüsü ve şimşek bulunan ve kişiye yağmur yağdıracak gibi görünen buluttur. Bulutlandığı zamanı anlatmak için "ehalet" denilir.

 

(2083) "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i küçük dilini görünceye kadar... güldüğünü görmedim. O sadece tebessüm ederdi." Mustecmi', herhangi bir işte olanca gayret gösteren ve o işi kastederek yapan demektir. (Alabildiğine diye tercüme edildi)

 

Lehevat; lehat'ın çoğulu olup bu da damağa asılı bulunan kırmızı küçük et parçasıdır (küçük dil). Bu açıklamayı Esmai yapmıştır.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

193- SABA VE BATI RÜZGARI HAKKINDA BİR BAB