SAHİH-İ MÜSLİM

BAYRAM

 

باب الرخصة في اللعب، الذي لامعصية فيه، في أيام العيد.

188- BAYRAM GÜNLERİNDE MASİYET İHTİVA ETMEYEN OYUNA RUHSAT VERİLDİĞİ BABI

 

حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا أبو أسامة عن هشام، عن أبيه، عن عائشة ؛ قالت:

 دخل علي أبو بكر وعندي جاريتان من جواري الأنصار. تغنيان بما تقاولت به الأنصار، يوم بعاث. قالت: وليستا بمغنيتين. فقال أبو بكر: أبمزمور الشيطان في بيت رسول الله صلى الله عليه وسلم ؟ وذلك في يوم عيد. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "يا أبا بكر ! إن لكل قوم عيدا. وهذا عيدنا".

 

2058- Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe tahdis etti. Bize Ebu Usame, Hişam'dan tahdis etti, o babasından, o Aişe'den şöyle dediğini rivayet etti: Yanımda Ensar'ın Buas Günü karşılıklı söyledikleri sözleri şarkı olarak terennüm eden Ensar cariyelerinden iki cariye bulunuyorken Ebu Bekir yanıma girdi. (Aişe), bu iki cariye (esasında) şarkıcı değildi, dedi.

 

Ebu Bekr: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in evinde şeytanın şarkıları mı terennümediliyor, dedi. O gün bir bayram günüydü, bunun üzerine ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Ebu Bekr! Şüphesiz her bir kavmin bir bayramı vardır. Bu da bizim bayramımızdır" buyurdu.

 

Diğer tahric: Buhari, 952; İbn Mace, 1897

 

 

وحدثناه يحيى بن يحيى وأبو كريب. جميعا عن أبي معاوية عن هشام، بهذا الإسناد. وفيه: جاريتان تلعبان بدف.

[ش (بدف) هو بضم الدال وفتحها. والضم أفصح وأشهر. قال في المنجد: الدف آلة طرب. وجمعه دفوف].

 

2059- Bunu Bize Yahya b. Yahya ve Ebu Kureyb de birlikte Ebu Muaviye'den tahdis etti, o Hişam'dan bu isnad ile hadisi rivayet etti. Onun rivayetinde: "Tef ile oynayan iki cariye" ibaresi de vardır.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

حدثني هارون بن سعيد الأيلي. حدثنا ابن وهب. أخبرني عمرو ؛ أن ابن شهاب حدثه عن عروة، عن عائشة ؛

 أن أبا بكر دخل عليها. وعندها جاريتان من أيام منى. تغنيان وتضربان. ورسول الله صلى الله عليه وسلم مسجى بثوبه. فانتهرهما أبو بكر. فكشف رسول الله صلى الله عليه وسلم عنه. وقال: "دعهما يا أبا بكر ! فإنها أيام عيد". وقالت: رأيت رسول الله صلى الله عليه وسم يسترني بردائه وأنا أنظر إلى الحبشة، وهم يلعبون. وأنا جارية. فاقدروا قدر الجارية العربة الحديثة السن.

 

2060- Bana Harun b. Said el-Eyli de tahdis etti, bize İbn Vehb tahdis etti, bana Amr'ın haber verdiğine göre İbn Şihab kendisine Urve'den tahdis etti, o Aişe (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre, Mina günlerinde yanında şarkı söyleyen ve (tefe) vuran iki cariye bulunuyorken, Ebu Bekr de yanına girdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) da elbisesi ile yüzünü örtmüştü. Ebu Bekir bu iki cariyeye kızdı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) da üzerini açıp: "Onlara ilişme ey Ebu Bekir! Çünkü bu günler bayram günleridir" buyurdu.

 

Aişe dedi ki: Ben -yaşı m küçük olduğu halde- Habeşlilere oyun oynarlarken baktığımı, bu arada Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ridası ile beni örttüğünü gördüm. Oyun ve eğlenceye düşkün küçük bir kızın böyle bir oyunu seyretme arzusunu siz düşünün.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

وحدثني أبو الطاهر. أخبرنا ابن وهب. أخبرني يونس عن ابن شهاب، عن عروة بن الزبير. قال: قالت عائشة:

 والله ! لقد رأيت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقوم على باب حجرتي. والحبشة يلعبون بحرابهم. في مسجد رسول الله صلى الله عليه وسلم. يسترني بردائه. لكى أنظر إلى لعبهم. ثم يقوم من أجلى. حتى أكون أنا التي أنصرف. فاقدروا قدر الجارية الحديثة السن، حريصة على اللهو.

 

2061- Bana Ebu Tahir de tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Yunus, İbn Şihab'dan haber verdi, o Urve b. ez-Zubeyr'den şöyle dediğini rivayet etti: Aişe dedi ki: Allah'a yemin ederim, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i odamın kapısında ayakta dururken gördüm. Habeşliler de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in mescidinde harbeleri ile oynuyorlardı. Onların oyunlarına bakayım diye ridası ile beni örtüyor, kendiliğimden ayrılıp gidinceye kadar benim için ayakta duruyordu. Yaşı küçük, oyun ve eğlenceye düşkün bir kızın bunu ne kadar seveceğini varın siz düşünün.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 455

 

AÇIKLAMA:          (2058) "Yanımda Buas Günü ensarın karşılıklı söylediklerini şarkı olarak terennüm eden iki cariye vardı... Aişe bunlar şarkıcı değillerdi, dedi." Buas lafzının munsarıf olması da olmaması da mümkündür. Munsarıf olmaması daha meşhurdur. Buas, Ensar'ın iki kabilesi olan Evs ile Hazrec arasında cahiliye döneminde savaşın cereyan ettiği bir gündür. Bugünde Evsliler zaferi kazanmışlardı. Kadi İyaz dedi ki: Dil bilginlerinin çoğunluğu ve başkaları bunu ayn harfi ile "Buas" olduğunu söylediği halde, Ebu Ubeyde ğayn harfi ile (Buğas) olduğunu söylemiştir. Ama meşhur olan az önce kaydettiğimiz gibi ayn harfi ile olduğudur.

"Şarkıcı değillerdi" yani şarkı söylemek alışkanlıkları değildi, onlar şarkı söylemekle bilinen kimseler değildi.

 

İlim adamları ğina (şarkı) hakkında farklı görüşlere sahiptir. Hicazlılardan bir topluluk onu mübah kabul etmektedir. Aynı zamanda bu Malik'den gelen bir rivayettir. Ebu Hanife ve Iraklılar ise onu haram kabul etmişlerdir. Şafii'nin görüşü ise mekruh olduğu şeklindedir. Maliki mezhebinin meşhur görüşü de budur.

 

Şarkının caiz olduğunu söyleyenler bu hadisi delil göstermişlerdir. Diğerleri ise burada sözü edilen şarkının kahramanlık, kıtal, savaştaki maharet ve benzeri herhangi bir fesat ve kötülük bulunmayan bir tür idi ve bu tür nefisleri şerre karşı kışkırtan, tembelliğe ve çirkinliklere iten anlamları ihtiva eden bir şarkı değildi, demişlerdir.

 

Kadi İyaz dedi ki: O cariyelerin şarkıları savaşla, kahramanlıkla, galip ve üstün gelmekle övünmek mahiyetindeki şiirleri terennüm etmekten ibaretti. Bu gibi sözler ise cariyeleri şerre karşı tahrik etmediği gibi onların hükmü hakkında görüş ayrılığı bulunan o bilinen şarkıları söylemeye de itmiyordu. Onların bütün yaptıkları okudukları şiirleri yüksek sesle okumaktan ibaretti. Bundan dolayı Aişe (r.anha): "Esasen onlar şarkıcı değillerdi" demiştir. Yani bunlar şarkıcı kadınların adet edindikleri şekilde teşvikkar ifadeler kullanmak, hevayı harekete geçirip hayasızlıklara telmihte bulunmak, güzellerin güzelliklerini dile getirip nefisleri tahrik edip hevayı ve aşkı galeyana getiren türden şarkı söyleyenlerden değillerdi.

 

Denildiği gibi ğina (şarkı)da zina vardır. Aynı şekilde bu cariyeler sesin nağme ile uzatıldığı, duranı harekete getiren, gizli-saklı olanı açığa çıkaran türden güzel şarkı söylemekle bilinen ve bununla meşhur kimselerden, bu işi bir sanat ve bir kazanç yolu edinenlerden de değillerdi. Ayrıca Araplar şiir okumaya da ğina (şarkı) derler. Halbuki bu hükmü hakkında görüş ayrılığı bulunan ğina (şarkı) türünden değildir. Aksine bu mübahtır. Ashab-ı kiram mücerret şiir okumak ve terennümde bulunmaktan ibaret olan Arapların ğinasını caiz kabul ettikleri gibi yolculukta develere ezgi söylemeyi (hida) da caiz görmüşler ve bu işi Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzurunda yapmışlardır. Bütün bunlar, bu ve bunun gibi olan hususların mübah olduğunu ortaya koymaktadır. Bu ve benzerlerinin haram olmayıp şahitliğin şahitlik vasfına halel getirmediğini (cerh etmediğini) ortaya koymaktadır.

"Muzmur" lafzı da birinci mim ötreli ve fethalı (mezmur) da söylenebilir, ötreli söyleyiş daha meşhurdur. Hatta Kadi İyaz başka bir söyleyişi dahi zikretmemektedir. Aynı şekilde mim harfi kesreli olarak mizmar da söylenir. Bunun aslı ıslıklı ses çıkarmaktır. Zemir ise güzel ses anlamındadır. Aynı zamanda şarkı içinde kullanılır.

 

"Resuluilah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in evinde şeytanın nağmesi mi?" ibaresinden şu hükümler anlaşılmaktadır:

 

1. Salih zatların ve fazilet sahibi kimselerin bulunduğu yerler heva, boş iş ve benzeri hususlarda -muhtevasında günah bulunmasa dahi- uzak tutulur.

 

2. Büyük bir şahSiyete uyan bir kimse eğer onun huzurunda kabul olunmaması gereken bir şey ya da büyüğün meclisine yakışmayan bir husus görecek olursa ona karşı çıkıp tepki gösterir ve bu hal büyüğün yapması gereken bir işi haddi aşarak onun yerine yapmak sayılmaz. Aksine bu bir edeptir, ona bir saygıdır ve büyük olan şahsiyetin bu işi bizzat yapmasına, bunun için zahmete girmesine, onu tazim ederek gerek bırakmayıp onun meclisini olumsuzluklara karşı korumaktır.

 

3. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in cariyelere ses çıkarmaması onların bu yaptıklarının kendilerine mübah oluşundan dolayıdır. Allah Resulü ise elbisesi ile yüzünü örtüp böyle bir lehivden yüz çevirmek üzere başka tarafa dönmüştü. Aynı zamanda bunu yaparak onların utanmamalarını ve kendileri için mübah olan bir işi yarı da kesmemelerini sağlamak istemiştir. Bu ise onun şefkat ve merhameti, hilmi ve güzel ahlakının bir neticesi idi.

 

(2059) "Tef ile oynayan iki cariye." Tef (duf) kelimesi dal harfi ötreli ve fethalı da söylenir. Ama ötreli söyleyiş daha fasih ve daha meşhurdur. Bununla birlikte Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Bu bizim bayramımızdır" buyurmasından açık sevinç günleri olan bayram, düğün, sünnet düğünü gibi günlerde arap defi çalmanın mübah olduğu hükmü anlaşılmaktadır.

 

(2060) "Mina günlerinde" yani nahr (kurban bayramı birinci) gününden sonraki üç gün; bunlar teşrik günleri diye bilinir. Bundan da bu günlerin bayram günlerinin kapsamına girdikleri hükmü 9kmaktadır. Kurban kesmenin caiz olması, oruç tutmanın haram olması, tekbir getirmenin müstehaplığı ve daha başka pek çok bayrama ait hükmün bu günlerde de geçerli olduğu anlaşılmaktadır.

 

"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) 'in ridası ile beni örttüğünü gördüm ... " diğer rivayette (2061) "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in mescidinde harbeleri ile oynuyorlardı" denilmektedir.

 

Buradan da şu hükümler çıkar:

 

1. Mescitte harbe ve benzeri savaş aletleri ile oyun oynamak caizdir.

Cihada ve çeşitli iyilik türlerine destek özelliği bulunan bu anlamdaki diğer hususlarda buna katılır.

 

2. Bedenin kendisine bakmaksızın erkeklerin oyunlarına kadınların bakması caizdir.

 

3. Kadının yabancı erkeğin yüzüne bakmasına gelince, şehvetle olursa ittifakla haramdır, şayet şehvetsiz ve fitne korkusu olmadan bakılacak olursa caiz olup olmadığı hususunda mezheb alimlerimizin iki görüşü vardır. Daha sahih olan görüşe göre haram olduğudur. Buna sebep ise yüce Allah'ın:

 

"Mümin kadınlara da de ki: Gözlerini haramdan sakınsınlar" (Nur, 31) buyruğu ile Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Ümmü Seleme ve Ümmü Habibe'ye, İbn Ümmü Mektum'u kastederek ''ondan hicabın arkasına çekiliniz" demesi bunu gerektirmektedir. Her ikisi: Ama o kördür, bizi görmemektedir, dedikleri halde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ya siz kör müsünüz? Onu görmüyor musunuz?" buyurmuştur. Bu da hasen bir hadis olup bunu Tirmizi ve başkaları rivayet etmiş, Tirmizi hasen bir hadistir, demiştir. 

 

İşte buna dayanarak bu kanaati savunanlar Aişe (r.anha)'nın bu hadisine iki cevap vermişlerdir ki, bu iki cevabın en güçlüsü de şudur: Onun hadisinde Aişe (r.anha) 'nın Habeşli oyuncuların yüzlerine ve bedenlerine baktığına dair bir ifade yoktur. Ancak onların oyunlarına ve harbelerine baktığı sözkonusu edilmiştir. Bu ise kasti olarak bedenlerine bakmış olmasını gerektirmemektedir. Kasıt olmadan eğer bakmış ise anında gözünü başka bir tarafa çevirmiştir. İkinci cevap da şudur: Bunun bakmanın haram olduğu ile ilgili ayetinnüzulünden önce ve büluğa ermeden önce ve yaşı küçük iken meydana gelmiş bir olayolması ihtimali vardır. Bu durumda murahik (büluğa yakın) küçük, bakabilir, diyenlerin görüşlerine göre de mükellef olmaz. Allah en iyi bilendir.

 

4. Bu hadis-i şerifte Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şefkati, merhameti, güzel ahlakı, aile halkı, zevceleri ve başkaları ile güzel ve iyi bir şekilde geçimi açıkça ortaya çıkmaktadır.

 

"Yaşı küçük oyuna düşkün bir genç kızın durumunu varın, siz düşünün."

Yani böyle bir kız çocuğu oyalanıp eğlenmeyi seyretmeyi, oyuna bakmayı aşırı derecede sever, elinden geldiği kadar onu sürdürmeye çokça gayret gösterir ve uzayıp gitmesi gibi bir mazeret dışında bundan usanmaz.

 

"Varın siz düşünün" ifadesi ise böyle bir durumda onun sonuna kadar seyretme arzusunu hesap edin, demektir.

 

"Aribe" ise canı oyunu çeken, onu seven demektir.

 

 

 

حدثني هارون بن سعيد الأيلي ويونس بن عبدالأعلى (واللفظ لهارون) قالا: حدثنا ابن وهب. أخبرنا عمرو ؛ أن محمد بن عبدالرحمن حدثه عن عروة، عن عائشة. قالت:

 دخل رسول الله صلى الله عليه وسلم وعندى جاريتان تغنيان بغناء بعاث. فاضطجع على الفراش. وحول وجهه. فدخل أبو بكر فانتهرني. وقال: مزمار الشيطان عند رسول الله صلى الله عليه وسلم ؟ فأقبل عليه رسول الله صلى الله عليه وسلم. فقال: "دعهما" فلما غفل غمزتهما فخرجتا. وكان يوم عيد يلعب السودان بالدرق والحراب. فإما سألت رسول الله صلى الله عليه وسلم. وإما قال "تشتهين تنظرين ؟" فقلت: نعم. فأقامني وراءه. خدى على خده. وهو يقول: "دونكم يا بني أرفدة" حتى إذا مللت قال: "حسبك ؟" قلت: نعم. قال: "فاذهبي".

 

2062- Bana Harun b. Said el-Eyl! ve Yunus b. Abdu'l-A'lfı -lafız Harun'a ait olmak üzere- tahdis edip dediler ki: Bize İbn Vehb tahdis etti, bize Amr'ın haber verdiğine göre Muhammed b. Abdurrahman kendisine Urve'den tahdis etti, o Aişe'den şöyle dediğini rivayet etti: Yanımda Buas Günü şarkılarını söyleyen iki cariyenin bulunduğu bir sırada Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanıma girdi. Yatağa uzandı, yüzünü öbür tarafa çevirdi. Derken Ebu Bekir girdi, beni azarladı ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzurunda şeytan ın mizmarı (nağmesi) mi, dedi.

Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona dönerek: "O iki cariyeyi bırak" buyurdu. Ebu Bekir'in dalgınlığına gelince cariyelere işaret ettim, onlar da çıkıverdiler, o gün bir bayram günü idi. Sudanlılar kalkan larla, harbelerle oynuyorlardı. Ya ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den istedim yahut o: "Bakmak ister misin" buyurdu. Ben de, evet dedim, beni arkasında durdurdu, yanağım da yanağı üzerinde idi. Bu arada o: "Göreyim sizi Elfedeoğulları" diyordu. Nihayet ben usanınca "bu kadarı sana yeter mi?" dedi. Ben: Evet, deyince 'b halde git" buyurdu.

 

Diğer tahric: Buhari, 949, 2906 -muhtasar-

 

 

حدثنا زهير بن حرب. حدثنا جرير عن هشام، عن أبيه، عن عائشة. قالت:

 جاء حبش يزفنون في يوم عيد في المسجد. فدعاني النبي صلى الله عليه وسلم. فوضعت رأسي. على منكبه. فجعلت أنظر إلى لعبهم. حتى كنت أنا التي أنصرف عن النظر إليهم.

 

2063- Bana Zuheyr b. Harb tahdis etti, bize Cerir Hişam'dan tahdis etti, o babasından, o Aişe'den şöyle dediğini rivayet etti: Bir bayram günü Habeşliler gelip mescitte oyun oynadılar. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni çağırdı, ben de başımı omuzuna koydum. Onların oyunlarına bakmaya başladım. Sonunda onları seyretmekten yüz çevirip ayrılan yine ben oldum.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

وحدثنا يحيى بن يحيى. أخبرنا يحيى بن زكرياء بن أبي زائدة. ح وحدثنا ابن نمير. حدثنا محمد بن بشر. كلاهما عن هشام، بهذا الإسناد. ولم يذكرا: في المسجد.

 

2064- Bize Yahya b. Yahya da tahdis etti, bize Yahya b. Zekeriya b. Ebu Zaide haber verdi (H.) Bize İbn Numeyr de tahdis etti, bize Muhammed b. Bişr tahdis etti. İkisi Hişam'dan bu isnad ile hadisi rivayet etmekle birlikte "mescitte" lafzını zikretmediler.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          (2062) "Göreyim sizi Erfede oğulları" Erfede ismi fe harfi fethalı ve kesreli (Erfide) olmak üzere iki şekilde söylenir. Bu iki söyleyişi Kadı lyaz ve başkaları nakletmiş olup kesreli söyleyiş daha meşhurdur. Bu da Habeşlilerin bir lakabıdır.

 

"Dunekum" lafzı iğra (teşvik) lafızlarındandır. Haydi oynamakta olduğunuz bu oyunu güzelce oynayınız, gibi takdiri bir anlamı vardır. Hattabi ve başkaları dedi ki: Bu hadiste olduğu gibi iğra ibareleri kullanılacak olursa, ismin öne alınması gerekir. Şaz olarak ismin sonra geldiği de görülmüştür.

 

"Sana yeter mi?" Bu bir sorudur. Buna delil de Aişe (r.anha)'nın evet diye cevap vermesidir. Bu kadarı senin için kafi mi, taktirindedir.

 

(2063) "Habeşliler bir bayram günÜgelip mescitte oyun oynadılar." İlim adamları burada oyunu, silahları ve harbeleri ile oyun oynayanın hareket şekillerine yakın bir şekilde atiayıp zıplamaları olarak yorumlamışlardır. Çünkü rivayetlerin çoğunluğunda onların harbeleri ile oynadıkları ifade edilmektedir. Böylelikle bu lafız diğer rivayetlere uygun bir şekilde tevil edilir.

 

 

 

وحدثني إبراهيم بن دينار وعقبة بن مكرم العمي وعبد بن حميد. كلهم عن أبي عاصم (واللفظ لعقبة) قال: حدثنا أبو عاصم عن ابن جريج. قال: أخبرني عطاء. أخبرني عبيد بن عمير. أخبرتني عائشة ؛  أنها قالت،

 للعابين: وددت أن أراهم. قالت: فقام رسول الله صلى الله عليه وسلم. وقمت على الباب أنظر بين أذنيه وعاتقه. وهم يلعبون في المسجد.

قال عطاء: فرس أو حبش. قال: وقال لي ابن عتق: بل حبش.

 

2065- Bana İbrahim b. Dinar, Ukbe b. Mukrem el-Amm! ve Abd b. Humeyd de -hepsi- Ebu Asım'dan -lafız Ukbe'ye ait olmak üzere- tahdis etti, (Ukbe) dedi ki: Bize Ebu Asım, İbn Cureyc'den şöyle dediğini tahdis etti: Bana Ata haber verdi, bana Ubeyd b. Umeyr haber verdi, bana Aişe'nin haber verdiğine göre o, oyun oynayanlar için: Onları görmeyi isterdim, dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalktı. Ben de kalkıp kapıda durdum. Onlar mescitte oynarlarken ben de onun kulakları ile omuzu arasından (onlara) bakıyordum.

Ata dedi ki: Fars ya da Habeşli (idiler). İbn Atik de bana: Hayır, Habeşlilerdi, dedi.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          "Ata dedi ki: Fars yahut Habeşliler (idi). İbn Atik dedi ki: Hayır, Habeşlilerdi, dedi." Bu ibare bütün nüshalarda bu şekildedir. Anlamı da şudur: Ata (Ubeyd'in) Fars mı Habeşliler mi, yani bu oyun oynayanlar Farslılardan mı Habeşlilerden mi? dediğinde şüphe etmiştir. İbn Atik ise, kesin bir ifade kullanarak onların Habeşlilerden olduklarını söylemiştir. Doğrusu da budur.

 

Kadı lyaz dedi ki: "İbn Atik dedi ki" ibaresi üstadlarımız nezdinde bu şekildedir. el-Baci'de ise: "İbn Umeyr bana dedi ki" şeklindedir. Bir başka nüshada ise: "İbn Ebu Atik bana dedi ki" şeklindedir. Meşarik ve Metali sahibi ise doğrusu İbn Umeyr'dir. Bu da senette adı geçen Ubeyd b. Umeyr'dir. Doğru olan da budur.

 

 

 

وحدثني محمد بن رافع وعبد بن حميد (قال عبد: أخبرنا. وقال ابن رافع: حدثنا عبدالرزاق). أخبرنا معمر عن الزهري، عن ابن المسيب، عن أبي هريرة. قال:

 بينما الحبشة يلعبون عند رسول الله صلى الله عليه وسلم بحرابهم. إذ دخل عمر بن الخطاب. فأهوى إلى الحصباء يحصبهم بها. فقال له رسول الله صلى الله عليه وسلم: "دعهم. يا عمر!".

 

2066- Bana Muhammed b. Rafi" ve Abd b. Humeyd tahdis etti. -Abd bize Abdurrezzak haber verdi, derken İbn Rafi' tahdis etti dedi.- Bize Ma'mer ez-Zühri'den haberverdi, o İbnu'l Museyyeb'den, o Ebu Hureyre'den şöyle dediğini rivayet etti: Habeşliler ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzurunda harbeleri ile oynarlarken Ömer b. el-Hattab içeri giriverdi. Hemen yere eğilip çakıl taşları alıp o taşları onlara atmaya başladı. Bunun üzerine ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Onlara ilişme ey Ömer!" buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 2901

 

AÇIKLAMA:          "Ömer b. el-Hattab (r.a.) içeri girdi..."

 

Hasba, küçük taşlara denilir. Onlara bu küçük taşları atmaya başladı.

 

Bu davranışı mescitte böyle bir işin yakışmadığı ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bu yapılanı bilmediği şeklinde yorumlanır. Allah en iyi bilendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

189- İSTİSKA NAMAZIBABI