SAHİH-İ MÜSLİM

BAYRAM

 

كتاب صلاة العيدين

184- BAYRAM NAMAZLARI BABI

 

Bayram namazı, Şafii ve hem mezhebine mensup ilim adamlarının hem de diğer ilim adamlarının çoğunluğuna göre müekked bir sünnettir. Şafii mezhebine mensub Ebu Said el-İstahri ise farz-ı kifayedir demiştir. Ebu Hanife, bayram namazı vaciptir demiştir.

 

Eğer bizler farz-ı kifaye olduğu görüşünü kabul edecek olursak ve bir yerde yaşayanlar o namazı kılmayacak olurlarsa, diğer farz-ı kifayelerde olduğu gibi kılmamaları dolayısı ile o kimselerle savaşılır.

 

Şayet sünnet olduğunu kabul edecek olursak öğle namazının sünneti ve diğer sünnetler gibi onu terk etmekten ötürü o kasaba ahalasi ile savaşılmaz. Apaçık bir şiar olduğundan dolayı onlarla savaşılacağı da söylenmiştir.

 

İlim adamlarının dediklerine göre bayrama '''id''denilmesi avdet etmesi ve tekrarlanmasından dolayıdır. Bu günde sevincin avdet etmesi dolayısı ile bu ismin verildiği söylendiği gibi, ona yetişen kimselere tekrar avdet etmesinin güzel beklenti ifade etmesi için bu adın verildiği de söylenmiştir. Nitekim bir yolcu kafile si yola çıkacak olursa selametle dönmesi temennisinden ötürü ona "salime" adı verilmiştir. Halbuki dönen bir kafileye verilecek gerçek isim "racia: dönen kafile"dir.

 

 

وحدثني محمد بن رافع وعبد بن حميد. جميعا عن عبدالرزاق. قال ابن رافع: حدثنا عبدالرزاق. أخبرنا ابن جريج. أخبرني الحسن بن مسلم عن طاوس، عن ابن عباس. قال:

 شهدت صلاة الفطر مع نبي الله صلى الله عليه وسلم وأبي بكر وعمر وعثمان. فكلهم يصليها قبل الخطبة. ثم يخطب. قال فنزل نبي الله صلى الله عليه وسلم كأني أنظر إليه حين يجلس الرجال بيده. ثم أقبل يشقهم. حتى جاء النساء ومعه بلال. فقال: {يا أيها النبي إذا جاءك المؤمنات يبايعنك على أن لا يشركن بالله شيئا} [60/ الممتحنة/ الآية 12] فتلا هذه الآية حتى فرغ منها. ثم قال، حين فرغ منها: "أنتن على ذلك ؟" فقالت امرأة واحدة، لم يجبه غيرها منهن: نعم. يا نبي الله ! لا يدري حينئذ من هي. قال: "فتصدقن" فبسط بلال ثوبه. ثم قال: هلم ! فدى لكن أبي وأمي ! فجعلن يلقين الفتخ والخواتم في ثوب بلال.

 

2041- Bana Muhammed b. Rafi" ve Abd b. Humeyd de birlikte Abdurrezzak'tan tahdis etti. İbn Rafi dedi ki: Bize Abdurrezzak tahdis etti, bize İbn Cureyc haber verdi, Hasan b. Müslim, Tavus'tan haber verdi, o İbn Abbas'tan şöyle dediğini rivayet etti: Fıtır (ramazan) bayramı namazını Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Bekir, Ömer ve Osman ile birlikte kıldım. Hepsi de bayram namazını hutbeden önce kılıyor sonra hutbe veriyordu.

 

(İbn Abbas) dedi ki: Allah'ın Nebi'sini (minberden) indi(kten sonra) eli ile adamları oturturken hala görüyor gibiyim. Sonra onları yararak ve nihayet beraberinde Bilal de bulunduğu halde kadınların bulunduğu yere geldi ve: "Ey Nebi! Mümin kadınlar sana: Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamaları ... üzere sana bey'at etmeye geldikleri vakit bey'atlerini kabul et" (Mümtahine, 12) buyurdu ve bu ayeti bitirinceye kadar okuduktan sonra: "Siz bu bey'atiniz üzere misiniz?" sordu.

 

Sadece bir kadın -ki aralarından ondan başka ona cevap veren olmadı-:

Evet ey Allah'ın Nebisi, dedi. O gün o kadının kim olduğu bilinmiyordu.

Allah Resulü: "O halde tasadduk ediniz" buyurdu. Bilal de elbisesini yaydı. Sonra: Haydi, babam anam size feda olsun, dedi. Kadınlar da kimi halkalarını, kimi yüzüklerini Bilal'in elbisesine atmaya başladı.

 

Diğer tahric: Buhari, 962 -muhtasar-, 979, 4895; Ebu Davud, 1147 -muhtasar-; İbn Mace, 1274 -muhtasar-

 

 

وحدثنا أبو بكر بن أبي شيبة وابن أبي عمر. قال أبو بكر: حدثنا سفيان بن عيينة. حدثنا أيوب. قال: سمعت عطاء. قال: سمعت ابن عباس يقول:

 أشهد على رسول الله صلى الله عليه وسلم لصلى قبل الخطبة. قال ثم خطب. فرأى أنه لم يسمع النساء. فذكرهن. ووعظهن. وأمرهن بالصدقة. وبلال قائل بثوبه. فجعلت المرأة تلقي الخاتم والخرص والشيء.

 

2042- Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe ve İbn Ebu Ömer de tahdis etti, Ebu Bekr dedi ki: Bize Süfyan b. Uyeyne tahdis etti, bize Eyyub tahdis edip dedi ki: Ata'yı dinledim, dedi ki: İbn Abbas'ı şöyle derken dinledim: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hutbeden önce (bayram) namazı(nı) kıldığına şahitlik ederim. Sonra hutbe okudu. Kadınlara sesini işittirmediğini görünce yanlarına gitti, onlara hatırlattı, öğüt verdi, sadaka vermelerini emir buyurdu. Bilal de elbisesini yaymıştı. Kadın(lar) kimi yüzüğünü, kimi halkasını (bileziğini), kimisi de başka bir şeyi atmaya koyuldu.

 

Diğer tahric: Buhari, 1449; Ebu Davud, 1142, 1143, 1144; Nesai, 1568; İbn Mace, 1273;

 

 

وحدثنيه أبو الربيع الزهراني. حدثنا حماد. ح وحدثني يعقوب الدورقي. حدثنا إسماعيل بن إبراهيم. كلاهما عن أيوب، بهذا الإسناد، نحوه.

 

2043- Bunu Bana Ebu Rabi'ez-Zehrtmı de tahdis etti, bize Hammad b. Zeyd tahdis etti, (H.) Bana Yakub ed-Devrakı de tahdis etti, bize İsmail b. İbrahim tahdis etti, ikisi Eyyub'dan bu isnad ile hadisi buna yakın olarak rivayet etti.

 

 

AÇIKLAMA:          (2041) "Fıtır Bayramı namazında Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ... ile birlikte ... kıldım ... " Bu hadiste bütün ilim adamlarının benimsediği, Bayram hutbesi namazdan sonradır, şeklindeki kanaatin lehine delil vardır.

 

Kadi İyaz dedi ki: Bu, çeşitli bölgelerdeki ilim adamlarının mezhepleri ile fetva imamlarının üzerinde ittifak ettikleri bir husustur. Onların imamları arasında bu hususta bir görüş ayrılığı yoktur. Aynı zamanda bu Nebi(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ve ondan sonra Raşid halifelerin de fiill uygulamasıdır. Ancak Osman (r.anh)'ın halifeliğinin son yarısında hutbeyi öne aldığı rivayet edilmiştir. Buna sebep ise bazı kimselerin namazı kaçırdıklarını görmesidir. Benzer bir rivayet Ömer'den de nakledilmiş ise de sahih değildir.

 

Bir diğer görüşe göre hutbeyi öne alan ilk kişi Muaviye'dir. Medine'de Muaviye'nin halifeliği döneminde Mervan olduğu, yine Muaviye'nin halifeliği döneminde Basra'da Ziyad'ın bunu yaptığı söylendiği gibi bunu İbnu'z-Zühri'nin son son zamanlarında bunu yaptığı da söylenmiştir.

 

"Eliyle adamları oturtmasını ... " oturmalarını emretmesini demektir. "Yalnız bir kadın -ki aralarından ondan başkası ona cevap veren olmadı- Ey Allah'ın Nebi'si... dedi. O zaman bu kadının kim olduğu bilinmiyordu." Bu ibare bu şekilde Müslim'in bütün nüshalarında: "Hineizin: o zaman", diye kaydedilmiştir. Kadi İyaz da bütün nüshalardan bunu böylece nakletmiştir. Kendisi ve başkaları: Bu bir tashifdir doğrusu: "(Ravilerden) el-Hasen, bu kadının kim olduğunu bilmiyordu" şeklindedir. Sözü geçen el-Hasen ise Tavus'tan o İbn Abbas'tan diye rivayeti nakleden Hasen b. Müslim'dir. Buhari'de ise bu, İshak b. Nasr'ın, Abdürrezzak'tan rivayetinde: "Hasen (kim olduğunu) bilmiyordu" diye doğru olarak kaydedilmiştir.

 

Derim ki: "Hineizin: o zaman" lafzının sahih kabul edilme ihtimali de vardır. O taktirde bu, kadınların çokluğu ve elbiselerine bürünüp sarınmış olmaları dolayısıyla o kadının kim olduğu bilinmiyordu, demek olur.

 

"Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) indi ... beraberinde Bilal olduğu halde kadınların yanına geldi". Kadi İyaz: Buradaki iniş hutbe esnasındaki bir iniştir, demiştir.

Oysa durum onun dediği gibi değildir. O bayram hutbesini bitirip erkeklere verdiği öğüdü tamamladıktan sonra yanlarına inip gitti. Müslim bunu Cabir (r.a.)'ın rivayet ettiği hadiste açıkça zikretmiştir. Buna göre Cabir dedi ki: (Allah Resulu) namaz kıldıktan sonra insanlara hutbe verdi. Hutbeyi bitirince indi sonra hanımların yanına gidip onlara öğüt verdi. İşte bu, Nebi(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in erkeklere verdiği hutbeyi bitirdikten sonra, kadınların yanına gittiği hususunda açık bir ifadedir.

 

 

Bu hadislerden şu hükümler çıkmaktadır:

 

1. Hanımlara vaaz verip onlara ahireti, İslam'ın hükümlerini hatırlatmak, onları sadaka vermeye teşvik etmek müstehaptır. Ancak bu sebeple herhangi bir fesadın ortaya çıkmaması, öğüt verenin ya da verilenin yahut onlardan başkalarının adına fitne korkusunun olmaması şartına bağlıdır.

 

2. Kadınlar erkeklerin namaz kıldıkları ve toplandıkları yerlerde bulunacak olurlarsa fitne korkusu yahut bakmak, düşünmek ve benzeri korkular sebebi ile onlardan ayrı yerde bulunmalıdırlar.

 

3. Nafile (tatavvu) sadakanın ayrıca kap ve kabule ihtiyacı yoktur. Bunun için elden ele vermek ve almak yeterlidir. Çünkü kadınlar herhangi bir söz söylemeden sadakalarını Bilal'in elbiselerine atmış ne Bilal ne de başkası bir söz söylememiştir. Bizim mezhebimizde sahih olan budur. Ancak Irak'lı mezhep alimlerimizin çoğunluğu hibede olduğu gibi lafzİ kap ve kabule ihtiyacı vardır demişlerdir. Doğru olanı birincisidir. Muhakkikler de bunu açıkça ifade etmişlerdir.

 

"Babam anam size feda olsun" sözleri zahiren anlaşıldığına göre Bilal'in sözylediği bir sözdür.

 

"Kadınlar halkalarını ve yüzüklerini Bilal'in elbisesine atmaya başladılar." Çoğul olan "feth"in tekili "fetha"dır. Açıklaması hususunda ihtilaf edilmiştir. Buhari'nin Sahih'inde Abdürrezzak'dan bunlar büyük yüzükler demektir dediği nakledilmektedir. Asmai ise bunlar taşları (kaşları) bulunmayan yüzüklerdir. İbnü's-Sikkit, bunlar elin parmaklarına takılan yüzüklerdir derken, Sa'leb de bunların biri erkeğin bir parmağınada takılabilir; İbn Düreyd, bunların bazı hallerde taşları bulunabilir, demişlerdir. Bu lafzın çoğulu yine fetehat ve eftah diye de gelir.

 

Havatim de "hatem"in çoğuludur. Hatem'in de te harfi fethalı (hatem) ve kesreli olarak (hatim), ile ha ve te harfleri medli olarak "Hatam ve Hitam:' diye olmak üzere dört söyleyişi vardır.

 

Bu hadisten anlaşıldığına göre:

 

4. Kadının, kocasının izni olmaksızın kendi malından sadaka vermesi caizdir. Ayrıca bu sadece malının üçte birine münhasır da değildir. Hem bizim mezhebimiz hem Cumhur'un mezhebi budur. Malik dedi ki: Kocasının izni olmadan malının üçte birinden fazlası caiz olmaz.

 

Bizim bu hadisten delilimiz Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellemı'in kendilerinden bu hususta kocalarından izin isteyip istememelerini ve bu sadakalarının üçte birinin içinde mi dışında mı olduğunu sormamış olmasıdır. Eğer bu durumlarda hüküm farklılık arz etseydi mutlaka sorardı.

 

Kadi İyaz mezheplerinin bu husustaki cevaplarına da çoğunlukla görülen kocalarının hazır bulunmalarıdır. Kocalarının tepki göstermeyişleri eşlerinin yaptıklarına razı oldukları anlamına gelir, diye işaret etmiştir.

 

Böyle bir cevap ise zayıf yahut batıldır. Çünkü bu kadınlar ayrı bir yerde duruyorlar ve erkeler de aralarından kimin sadaka verip vermediğini ne kadar sadaka verdiğini bilmiyorlardı. Eğer bilselerdi dahi onların susup ses çıkarmayışları da izin değildir.

 

(2042) "Bilal elbisesini açmış olduğu halde" içine atılacak sadakaları almak için elbisesini açmış olduğu halde, demektir. Diğer rivayette ise "Bilal elbisesini yaymış olduğu halde" denilmektedir. Yani içinde sadakaları toplamak için elbisesini yaymıştır.

 

Sonra Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu sadakaları ihtiyaç sahiplerine dağıtacaktı. Nitekim hem nafile olarak verilen sadakalar hemde zekatlar hususunda onun adeti bu idi.

 

5. Bu hadiste gelen sadakaları imam'ın ilgili harcama yerlerinde harcayacağına delil bulunmaktadır.

 

 

 

وحدثنا إسحاق بن  إبراهيم ومحمد بن رافع: قال ابن رافع: حدثنا عبدالرزاق. أخبرنا ابن جريج. أخبرني عطاء عن جابر بن عبدالله. قال: سمعته يقول:

 إن النبي صلى الله عليه وسلم قام يوم الفطر، فصلى. فبدأ بالصلاة قبل الخطبة. ثم خطب الناس. فلما فرغ نبي الله صلى الله عليه وسلم نزل. وأتى النساء. فذكرهن. وهو يتوكأ على يد بلال. وبلال باسط ثوبه. يلقين النساء صدقة.

قلت لعطاء: زكاة يوم الفطر ؟ قال: لا. ولكن صدقة يتصدقن بها حينئذ. تلقي المرأة فتخها. ويلقين ويلقين.

قلت لعطاء: أحقا على الإمام الآن أن يأتي النساء حين يفرغ فيذكرهن ؟ قال: إي. لعمر ! إن ذلك لحق علهم. وما لهم لا يفعلون ذلك ؟

 

2044- Bize İshak b. İbrahim ve Muhammed b. Rafi'de tahdis etti. İbn Rafi' dedi ki: Bize Abdürrezzak tahdis etti, bize İbn Cüreyc haber verdi. Bana Ata, Cabir b. Abdullah'tan haber vererek dedi ki: Ben onu şöyle derken dinledim: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ramazan Bayramı günü kalkıp namaz kıldı. Hutbeden önce namaza başladı sonra insanlara hutbe verdi. Allah'ın Nebi'si (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hutbeyi bitirince inip kadınların bulunduğu yere gitti. Onlara öğüt verdi ve o sırada Bilal'in eline dayanıyordu. Bilal de elbisesini açmış, kadınlar da (oraya) sadaka atıyorlardı.

 

Ben (İbn Cureyc) Ata'ya: Fıtır günü zekatı (fıtır sadakasını) mı? Dedim, o, hayır ama bu o zaman tasadduk ettikleri bir sadaka idi. Her bir kadın halkasını (sadaka olarak) atıyordu. Hepsi de attılar da attılar, dedi.

 

Ata'ya: Peki şimdi imam'ın hutbeyi bitirdikten sonra kadınların yanına gidip orilara öğüt vermesi görevi midir? dedim. O: Yemin ederim ki evet, bu gerçekten onların üzerine bir görevdir ama bunu neden yapmıyorlar ki, dedi.

 

Diğer tahric: Buhari, 958 -muhtasar-, 978; Ebu Davud, 1141

 

 

وحدثنا محمد بن عبدالله بن  نمير. حدثنا أبي. حدثنا عبدالملك بن أبي سليمان عن عطاء، عن جابر بن عبدالله. قال:

 شهدت مع رسول الله صلى الله عليه وسلم الصلاة يوم العيد. فبدأ بالصلاة قبل الخطبة. بغير أذان ولا  إقامة. ثم قام متوكأ على بلال. فأمر بتقوى الله. وحث على طاعته. ووعظ الناس. وذكرهم. ثم مضى. حتى أتى النساء. فوعظهن وذكرهن. فقال "تصدقن. فإن أكثركن حطب جهنم" فقامت امرأة من سطة النساء سفعاء الخدين. فقالت: لم ؟ يا رسول الله !  قال "لأنكن تكثرن الشكاة. وتكفرن العشير" قال: فجعلن يتصدقن من حليهن. يلقين في ثوب بلال من أقرطتهن وخواتمهن.

 

2045- Bize Muhammed b. Abdullah b. Numeyr de tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Abdulmelik b. Ebu Süleyman, Ata'dan tahdis etti. O, Cabir b. Abdullah'tan şöyle dediğini rivayet etti: Bayram günü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte namaza duruldu. Ezan ve kametsiz olarak hutbeden önce namaza başladı sonra Bilal'e dayanarak kalktı. Allah'a karşı takvalı olmayı emir buyurdu, ona itaat etmeyi teşvik etti, insanlara öğüt verdi ve onlara hatırlattı. Sonra kadınların yanına varıncaya kadar gitti onlara da öğüt verdi, onlara da hatırlattı ve: "Sadaka veriniz çünkü sizlerin çoğunuz cehennem odunudur" buyurdu. Bunun üzerine aralarından yanaklarının rengi sarıya çalan esmerce bir kadın ayağa kalkarak: Neden Ey Allah'ın Resulü, dedi. O: "Çünkü siz çokça şikayet eder kendisiyle oturup kalktığınız kocanızın iyiliklerine karşılık nankörlük edersiniz" buyurdu.

(Cabir) dedi ki: Bunun üzerine kadınlar süs eşyalarından sadaka vermeye başladılar. Bilal'in elbisesine yüzüklerini ve bileziklerini attılar.

 

 

Diğer tahric: Nesai, 1574

 

AÇIKLAMA:          (2044) "Kadınlar da (oraya) sadaka atıyorlardı." Nüshalarda bu şekilde "yülkine: kadınlar ... atıyorlardı" şeklindedir. Bu ise az kullanılan, bilinen söyleyişe göre caizdir. "Aranızda melekler nöbetleşirler ve pireler beni yediler" kullanımları bu türdendir.

 

"Her bir kadın halkasını (sadaka olarak) atıyordu. Hepsi de attılar da attılar" Yazma nüshalarda bu şekilde "attılar" lafzı tekrar edilmiştir, bu sahihtir. Yani -diğer rivayetlerde zikrettiği gibi- şunu attılar, şunu attılar, demektir ..

 

"Ata'ya: Şimdi imamın ... görevi midir ... bilemiyorum" ile ilgili olarak Kadi İyaz: Ata'nın bu söyledikleri uygun görülmemiştir, demektedir. Ama durum onun söylediği gibi değildir, aksine eğer sesini onlara işittirememiş ise -bundan dolayı herhangi bir mefsedet (kötülük) çıkmayacak olması şartı ile- hutbesini bitirdikten sonra onların yanına gider, onlara vaaz eder ve onlara öğütler verir. İşte Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu şartlarla bunu böylece yapmıştır. Ata'nın söylediği doğru alandır. Bu hem şimdi hem de her zaman anılan şartlar ile yerine getirilmelidir. Hem bu sahih sünnetin gereğini yerine getirmekten bizi alıkoyan nedir ki? Allah en iyi bilendir.

 

(2045) "Ezan ve kametsiz olarak hutbeden önce namaza başladı." Bu bayram namazında ezan ve kamet olmadığına delildir. Günümüzde ilim adamlarının icmaı da böyledir. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ve raşid halifelerin bilinen fiill uygulamaları da budur. Seleften birisinden bu hususta o kişiden önceki ve sonraki icma'ya aykırı bir görüş de nakledilmiş bulunmaktadır.

 

Bayram -namazında birinci lafız igra olmak, ikincisi de halalmak üzere nasbedilmek sureti ile "es-salate camiaten: toplu olarak namaza gelin" denilmesi müstehabtır.

"Kadınların arasından bir kadın dedi ki..." Yazma nüshalarda sin harfi kesreli, tı harfi fethalı ve şeddesiz olarak "sitah" lafzı kaydedilmiştir. Bazı nüshalarda ise "vasita" diye kayıtlıdır. Kadi İyaz dedi ki: Onların hayırlılarından, iyilerinden anlamındadır. Vasat da zaten mutedil ve hayırlı demektir. Üstadlarımızın maharetli alanlarının iddia ettiklerine göre bu lafız Müslim'in kitabında değişikliğe uğramış olup doğrusu "min sefeleti'n-nisa: kadınların alt kesiminden" şeklindedir. İbn Ebu Şeybe de Müsned'inde Nesai de Sünen'inde bunu böylece rivayet etmiştir. İbn Ebu Şeybe'deki bir rivayette de: "Kadınların ileri gelenlerinden olmayan bir kadın" denilmektedir. Bu ise birinci açıklamanın tam aksinedir. Bunu bundan sonra gelen: "yanaklarının rengi sarıya çalan esmerce bir kadın" ifadesi de desteklemektedir. Kadi İyaz'ın açıklamaları bunlardır.

 

Sözünü ettiği üstadların kelimenin değişikliğe uğratıldığı kanaati, makbul değildir. Aksine bu kelime doğrudur. Bundan maksat ise. kendisinin de bizzat açıkladığı gibi. kadınların iyilerinden olan bir kadın değildir. Aksine kasıt, kadınların arasında orta yerde oturan bir kadın, demektir. Cevheri ve başka dil bilginleri ise: "Vesattu'l-kavme, esituhum" tabirinin, onların ortalarında bulundum, ahlamında olduğunu söylemişlerdir ..

 

"Yanaklarının rengi sarıya çalan" yani renginde bir miktar değişiklik ve esmedik bulunan kadın demektir.

 

"Oturup ka/ktığınız (kocalarınızın) iyiliklerine karşı nankörlük edersiniz. " Dil bilginlerinin söylediklerine göre "aşır" kendisi ile işrette bulunulan, oturup kalkılan kişi demektir. Çoğunluk bu lafzı burada, koca diye açıklamışlardır. Başkaları ise oturup kalkılan herkes diye açıklamışlardır. Halil dedi ki: "Aşır diye ona denir, kalbin üzerinde aşir odur" denilir.

 

Hadisin anlamı da onların akıllarının zayıflığı, bilgilerinin azlığı dolayısı ile yapılan iyiliklere karşı nankörlük etmeleridir. Buna göre bu, iyilik sahibi bir kimsenin iyiliğini inkar edip kabul etmeyenlerin yerildiğine delil gösterilir.

 

"Küpelerini" buradaki "akrita" lafzı "kurt"un çoğuludur. İbn Cureyc dedi ki: Kulağın yumuşağına asılan her bir şeye "kurt" denilir. Altın ya da boncuktan olması fark etmez. Hurs, ise halka şeklindeki küçük süs eşyası demektir. Kadi İyaz dedi ki: Doğru olanın (akrita değil de) elifin hazf edilmesi ile "kırta" olduğu ve (tekili olan) kurt'un bilinen çoğulunun bu olduğu da söylenmiştir. Ayrıca kırat diye de çoğulu yapılabilir. Kadı der ki: -Özellikle hadiste de kullanılmış olduğu sahih olarak sabit olduğundan- "akrita"nın doğru olma ihtimali de uzak değildir. Bu durumda çoğulun çoğulu yani kırat'ın çoğulu olur.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

BAYRAM NAMAZLARINDA EZAN VE KAMET GETİRİLMEYECEĞİ BABI