SAHİH-İ MÜSLİM

CUMA

 

باب حديث التعليم في الخطبة.

180- HUTBEDE ÖĞRETME HADİSİ BABI

 

وحدثنا شيبان بن فروخ. حدثنا سليمان بن المغيرة. حدثنا حميد بن هلال. قال: قال أبو رفاعة:

 انتهيت إلى النبي صلى الله عليه وسلم وهو يخطب. قال فقلت: يا رسول الله ! رجل غريب. جاء يسأل عن دينه. لا يدري ما دينه  قال فأقبل على رسول الله صلى الله عليه وسلم. وترك خطبته حتى انتهى إلي فأتى بكرسي، حسبت قوائمه حديدا. قال فقعد عليه رسول الله صلى الله عليه وسلم. وجعل يعلمني مما علمه الله. ثم أتى خطبته فأتم آخرها.

 

2022- Bize Şeyban b. Ferruh da tahdis etti, bize Süleyman b. elMuğire tahdis etti, bize Humeyd b. Hilal tahdis edip dedi ki: Ebu Rifaa dedi ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına o hutbe vermekte iken vardım. Ben: Ey Allah'ın Resulü! Dininin ne olduğunu bilmeyen, dinine dair soru sormaya gelen yabancı bir adam(ım), dedim.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hutbesini bıraktı, bana yöneldi ve benim yanıma kadar geldi. Sonra ona bir kürsi getirildi. Zannederim kürsinin ayakları demirdi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üzerine oturdu ve Allah'ın kendisine öğrettiklerinden bana da öğretmeye koyuldu. Sonra gidip hutbesinin geri kalan kısmını tamamladı.

 

 

Diğer tahric: Nesai, 5392

 

AÇIKLAMA:          "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hutbe verirken yanına gittim ... Zannederim ... hutbesini tamamladı." Bu rivayet bütün nüshalarda bu şekilde "hasibtu: zannederim" şeklindedir. İbn Ebu Hayseme ise bunu Müslim'in Sahih'inden başka yerlerde "hiltu" diye rivayet etmiştir ki, bu da "hasibtu" ile aynı anlamdadır.

 

Kadi İyaz dedi ki: İbnu'l-Hazza nüshasında noktah hı ve şın harfi ile "haşeb: kereste, ahşap" şeklinde geçmektedir. İbn Kuteybe'nin kitabında ise "kulb" diye kaydedilmiş ve o bunu lif diye açıklamıştır. Fakat bu her iki lafız da tashiftir. Doğrusu ise Müslim'in nüshalarında ve itimad edilen diğer kitaplarda olduğu gibi; sandım, zannettim anlamında "hasibtu" dur .. "Dininin ne olduğunu bilmeyen, dinine dair soru sormaya gelmiş yabancı bir adam(ım)."

 

Buradan şu hükümler anlaşılmaktadır:

 

1. Soru soran bir kimsenin nazik ve incitici olmayan lafızlar kullanması ve ilim adamına bu şekilde soru sorması müstehabtır.

 

2. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ne kadar mütevazı, müslümanlara ne kadar şefkatli, onlara ne kadar merhametli, onlar için ne kadar alçakgönüllü olduğu anlaşılmaktadır.

 

3. Fetva isteyen bir kimseye cevap vermekte acele edilmeli ve daha önemli işlere daha çok öncelik tanımalıdır. Çünkü muhtemelen o, imana ve imanın önemli temellerine dair soru sormuştur. İlim adamlarının ittifakla kabul ettiklerine göre imana ve İslam'a nasıl girileceğine dair soru soran kimseye derhal cevap vermek ve ona bunları öğretmek vaciptir.

 

4. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) diğerleri de onun söylediklerini duysun ve O'nun zat-ı ekremini görmeleri için kürsinin üzerine oturmuştur -kürsı lafzı kef kesreli kirsı diye de söylenir ama kürsı söyleyişi daha meşhurdur-

 

5. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in vermekte olduğu hutbenin cuma hutbesi dışında herhangi bir husus ile ilgili verdiği bir hutbe olması ihtimali de vardır. Bundan dolayı hutbesini bu şekilde uzunca bir kesintiye uğratmıştır. Bununla birlikte bu hutbenin cuma hutbesi olması ve sonradan buna tekrar başlamış olması ihtimali de vardır. Arada uzun bir fasıla geçmemiş olma ihtimali de bulunmaktadır. Onun bu yabancı kişiye söylediklerinin hutbe ile alakah olup böylelikle hutbenin bir bölümünü teşkil etmesi ihtimali de vardır.

 

6. Hutbe esnasında yürümenin de zararı yoktur.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

181- CUMA NAMAZINDA (ZAMM-İ SURE OLARAK) NE OKUNACAĞI BABI