SAHİH-İ MÜSLİM |
CUMA |
باب صلاة
الجمعة حين
تزول الشمس.
174- GÜNEŞİN ZEVALİ
ZAMANINDA CUMA NAMAZI BABI
وحدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة
وإسحاق بن
إبراهيم. قال
أبو بكر:
حدثنا يحيى بن
آدم. حدثنا
حسن بن عياش
عن جعفر بن
محمد، عن
أبيه، عن جابر
بن عبدالله ؛
قال:
كنا
نصلي مع رسول
الله صلى الله
عليه وسلم. ثم نرجع
فنريح
نواضحنا. قال
حسن فقلت
لجعفر: في أي
ساعة تلك ؟
قال: زوال
الشمس.
1986-
Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe ve İshak b. İbrahim de tahdis etti. Ebu Bekr dedi
ki: Bize Yahya b. Adem tahdis etti, bize Hasan b. Ayyaş, Cafer b. Muhammed'den
tahdis etti, o babasından, o Cabir b. Abdullah'dan şöyle dediğini rivayet etti:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte namaz kılar sonra dönüp
su taşıyan develerimizi dinlendirirdik.
Hasan dedi ki: Ben
Cafer'e: Bu hangi saatte oluyordu, dedim. O: Güneşin zevali vaktinde, dedi.
Diğer tahric: Nesai
1389
وحدثنا
القاسم بن
زكرياء. حدثنا
خالد بن مخلد.
ح وحدثني
عبدالله بن
عبدالرحمن
الدارامي. حدثنا
يحيى بن حسان.
قالا جميعا:
حدثنا سليمان
بن بلال عن
جعفر، عن أبيه
؛ أنه سأل
جابر بن
عبدالله:
متى
كان رسول الله
صلى الله عليه
وسلم يصلي الجمعة
؟ قال: كان
يصلي. ثم نذهب
إلى جمالنا
فنريحها. زاد
عبدالله في
حديثه: حين
تزول الشمس، يعني
النواضح.
1987-
Bana Kasım b. Zekeriya da tahdis etti, bize Halid b. Mahled de tahdis etti. (H.)
Bana Abdullah b. Abdurrahman ed-Darimi de tahdis etti, bize Yahya b. Hassan
tahdis etti, ikisi birlikte dedi ki: Bize Süleyman b. Bilal, Cafer'den tahdis
etti, o babasından rivayet ettiğine göre Cabir b. Abdullah'a:
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Cuma namazını ne zaman kılardı? diye sormuş. O: Biz namazı
kılar, sonra develerimize gider onları dinlendirirdik, dedi. Abdullah hadisi
rivayetinde: Güneş zevale erdiği zaman, ibaresini de eklemiştir. Develerinden
kastı ise su taşıyan develeridir.
وحدثنا
عبدالله بن
مسلمة بن قعنب
ويحيى وعلي بن
حجر. (قال يحيى
أخبرنا. وقال
الآخران:
حدثنا عبدالعزيز
بن أبي حازم)
عن أبيه، عن
سهل ؛ قال: ما
كنا نقيل ولا نتغدى
إلا بعد
الجمعة. (زاد
ابن حجر) في
عهد رسول الله
صلى الله عليه
وسلم.
1988- Bize Abdullah b.
Mesleme b. Ka'neb, Yahya b. Yahya ve Ali b. Hucr tahdis etti. Yahya: Bize
Abdulaziz b. Ebu Hazim babasından haber verdi derken diğer ikisi tahdis etti,
dedi. O, Sehl'den şöyle dediğini rivayet etti: Bizler ancak cumadan sonra
kaylule yapar ve yemek yerdik.
İbn Hucr ayrıca:
"Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zamanında" ibaresini eklemiştir.
Diğer tahric: Buhari,
939; Tirmizi, 525; İbn Mace, 1099
وحدثنا
يحيى بن يحيى
وإسحاق بن
إبراهيم.
قالا: أخبرنا
وكيع عن يعلى
بن الحارث
المحاربي، عن إياس
بن سلمة
الأكوع، عن
أبيه ؛ قال:
كنا نجمع مع
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
إذا زالت
الشمس. ثم
نرجع نتتبع
الفيء.
1989- Bize Yahya b.
Yahya ve İshak b. İbrahim de tahdis edip dedi ki: Bize Veki', Ya'la b. el-Haris
el-Muharibi'den haber verdi. O Iyaz b. Seleme b. el-Ekva'dan, o babasından
şöyle rivayet etti: Biz güneş zevale erdiği zaman Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) ile birlikte cuma namazını kılar, sonra geri döndüğümüzde gölgelik
yerde yürümeye dikkat ederdik.
Diğer tahric: Buhari,
4169 -buna yakın-; Ebu Davud, 1085 -buna yakın-; Nesai, 1390 -buna yakın-; İbn
Mace, 1100 -buna yakın-
وحدثنا
إسحاق بن
إبراهيم.
أخبرنا هشام
بن عبدالملك.
حدثنا يعلى بن
الحارث عن
إياس بن سلمة بن
الأكوع، عن
أبيه ؛ قال:
كنا نصلي مع
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم الجمعة.
فنرجع وما نجد
للحيطان فيأ نستظل
به.
1990- Bize İshak b.
İbrahim de tahdis etti, bize Hişam b. Abdulmelik haber verdi, bize Ya'la b.
el-Haris, İyas b. Seleme b. el-Ekva'dan tahdis etti, o babasından şöyle
dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte cuma
namazını kılardık, geri döndüğümüzde ise duvarların altında sığınacağımız bir
gölgeleri olduğunu göremezdik.
AÇIKLAMA: Cabir'in
hadisinde (1986): "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte
namaz kılardık. Sonra geri dönüp su taşıyan develerimizi dinlendirirdik"
demiş ve namazın kılınış vaktini "güneşin zevali" diye açıklamıştır.
Diğer rivayette ise (1987) "güneş zevale erdiği zaman" diye
açıklamıştır. Sehl'in rivayet ettiği hadiste ise (1988): "Biz ancak cumadan
sonra kaylule yapar ve yemek yerdik" derken, Seleme hadisinde (1989):
"Güneş zevale erdiği zaman Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile
birlikte cuma namazı kılardık, sonra da döndüğümüzde gölgelikleri
araştırırdık." Bir diğer rivayette ise (1990) "duvarların altında
gölgeleneceğimiz bir gölgesi olduğunu görmezdik" denilmektedir.
Bütün bu hadisler cuma
namazının erken kılınması hususunda açıktır.
İmam Malik, Ebu Hanife,
Şafii, ashab ve tabiin ile onlardan sonra gelenlerin ilim adamlarının büyük çoğunluğu
cuma namazı ancak güneşin zevale ermesinden sonra caiz olur, demişlerdir. Bu
hususta İmam Ahmed ile İshak'tan başka muhalefet eden olmamıştır. Her ikisi
zevalden önce kılınmasının caiz olduğunu söylemişlerdir.
Kadi İyaz dedi ki: Bu
hususta ashabı kiramdan bazı rivayetler nakledilmiş ise de bunlar arasında
cumhurun kabul ettiği kanaatin dışında sahih olan bir rivayet yoktur. Cumhur
ise bu hadisleri cuma namazının erken kılınması hususunda mübalağa edilmesi
manasında yorumlamışlardır. Ayrıca onların öğle yemeğini ve kaylule denilen
dinlenmelerini bu cuma gününde, cuma namazından sonraya geciktirdikleri
anlamındadır. Çünkü cuma namazını erken kılmaları teşvik edilmişti. Eğer cuma
namazını kılmadan önce bu türden herhangi bir iş ile uğraşmış olsalardı, cuma
namazını kaçırmaktan yahut da bu namazı erken gitmek imkanını yakalamaktan
mahrum kalacaklarından korkuyorlardı.
"Gölgelikleri
araştırırdık" böyle yapmalarının tek sebebi ancak cuma namazını oldukça
erken kılmaları, o sırada ise duvarların boyunun kısa olması idi. Ayrıca burada
az bir gölgenin ortaya çıkmış olduğu da açıkça ifade edilmiş olmaktadır.
(1990) "Altında
gölgeleneceğimiz bir gölge bulamazdık" ibaresi de buna uygundur. Çünkü
burada tamamen gölge olmadığından söz edilmemektedir. Olmadığı söylenen sadece
altında barınılacak gölgedir. Bu ise, duvarların kısa olduğu da düşünülecek
olursa namazın ancak zevalden hemen sonra ve zeval ile arada bir kesinti
bulunmaksızın kılındığı hususunda açık bir ifadedir.
(1986) "Su taşıyan
develerimizi dinlendirirdik." Su taşıyan develer demek olan
"nevadıh"ın tekili nadıh'dır. Bu da üzerinde su taşıyan deveye
verilen isimdir. Ona bu ismin veriliş sebebi, suyu nadh etmesinden yani
dökmesinden dolayıdır. Dinlendirmekten kasıt ise, çalışmaktan ve su taşımanın
yorgunluğundan onları dinlendirip bu işi yapmamalarına imkan tanımaktır. Kadi
İyaz, bu sözleri ile onları otlamak üzere götürmeyi kastetmiş olması da mümkün
olduğuna işaret etmektedir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
175- NAMAZDAN ÖNCE
İKİ HUTBE VE İKİ HUTBE ARASINDA OTURMAYA DAİR BAB