SAHİH-İ MÜSLİM

CUMA

 

باب الطيب والسواك يوم الجمعة.

167- CUMA GÜNÜ HOŞ KOKU SÜRÜNMEK VE MİSVAK KULLANMAK BABI

 

وحدثنا عمرو بن سواد العامري. حدثنا عبدالله بن وهب أخبرنا عمرو بن الحارث ؛ أن سعيد بن أبي هلال وبكير بن الأشج، حدثاه عن أبي بكر بن المنكدر، عن عمرو بن سليم، عن عبدالرحمن بن أبي سعيد الخدري، عن أبيه ؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال:

 "غسل يوم الجمعة على كل محتلم. وسواك. ويمس من الطيب ما قدر عليه".

إلا أن بكيرا لم يذكر: عبدالرحمن. وقال في الطيب: ولو من طيب المرأة.

 

1957- Bize Amr b. Sevvad el-Amiri de tahdis etti, bize Abdullah b. Vehb tahdis etti, bize Amr b. Haris'in haber verdiğine göre Said b. Ebu Hilal ve Bukeyr b. el-fşecc, kendisine Ebu Bekr b. el-Münkedir'den tahdis ettiler. O Amr b. Süleym'den, o Abdurrahman b. Ebu Said el-Hudri'den, o babasından rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Cuma günü gusletmek baliğ olan herkes üzerine bir yükümlülüktür. Bir de misvak kullanmak ve gücünün yettiği kadarıyla da kokuya elini sürer" buyurdu.

 

Ancak Bukeyr "Abdurrahman"ı zikretmemiş, koku hakkında da: "Kadının kokusundan dahi olsa" dahi demiştir.

 

Diğer tahric: Buhari, 880 -muallak olarak-; Ebu Davud, 344; Nesai, 1374 1382

 

 

حدثنا حسن الحلواني. حدثنا روح بن عبادة. حدثنا ابن جرير. ح وحدثني محمد بن رافع. حدثنا عبدالرزاق. أخبرنا ابن جريج. أخبرني إبراهيم بن ميسرة عن طاوس، عن ابن عباس ؛ أنه ذكر قول النبي صلى الله عليه وسلم في الغسل يوم الجمعة. قال طاوس: فقلت لابن عباس: ويمس طيبا أو دهنا، إن كان عند أهله ؟ قال: لا أعلمه.

 

1958- Bize Hasan el-Hulvanı tahdis etti. Bize Ravh b. Ubade tahdis etti. Bize İbn Cureyc tahdis etti. (H.) Bana Muhammed b. Rafi'de tahdis etti, bize Abdurrezzak tahdis etti, bize İbn Cureyc haber verdi, bana İbrahim b. Meysere Tavus'dan haber verdi, o İbn Abbas'dan rivayet ettiğine göre İbn Abbas, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in cuma günü gusletmekle ilgili sözünü zikretti. Tavus dedi ki: Ben İbn Abbas' a: "Şayet ailesinin yanında koku ya da yağ varsa elini sürer" (mi buyurdu)? dedim. O: Onu bilmem, dedi.

 

Diğer tahric: Buhari, 885

 

 

وحدثناه إسحاق بن إبراهيم. أخبرنا محمد بن بكر. ح وحدثنا هارون بن عبدالله. حدثنا الضحاك بن مخلد. كلاهما عن ابن جريج، بهذا الإسناد.

 

1959- Bunu bize İshak b. İbrahim de tahdis etti, bize Muhammed b. Bekr haber verdi (H.) Bize Harun b. Abdullah da tahdis etti, bize Dahhak b. Mahled tahdis etti, ikisi İbn Cureyc'den bu isnad ile hadisi rivayet etti.

 

 

وحدثني محمد بن حاتم. حدثنا بهز. حدثنا وهيب. حدثنا عبدالله بن طاوس عن أبيه، عن أبي هريرة، عن النبي صلى الله عليه وسلم ؛ قال:

 "حق لله على كل مسلم، أن يغتسل في كل سبعة أيام، يغسل رأسه وجسده".

 

1960- Bana Muhammed b. Hatim de tahdis etti, bize Behz tahdis etti, bize Vuheyb tahdis etti, bize Abdullah b. Tavus babasından tahdis etti, o Ebu Hureyre'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den: "Her yedi günde bir gusletmek; başlnı ve cesedini yıkamak Allah'ın her müslüman üzerindeki hakkıdır" buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 896,3486; Müslim, 1975; Nesai, 1366

 

AÇIKLAMA:          Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Amr b. Sevvad'ın rivayet ettiği hadisde (1957) "cuma günü gusletmek büluğa ermiş herkes üzerine bir yükümlülüktür. .. " buyruğu, bütün asıllarda bu şekilde "cuma günü gusletmek her baliğ üzerine bir yükümlülüktür" şeklinde yer almış ve bu rivayette "vacip" olduğu zikredilmemiştir.

 

Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Bir de misvak kullanmak ve kokuya elini sürmek" buyruğunun anlamı şudur: Misvak kullanmak ve elini kokuya sürüp değdirmek de sünnettir.

 

Hadisdeki "gücünün yettiği kadan" ifadesi ile ilgili olarak Kadi İyaz şöyle demiştir: Bunun çok kullanılması için söylenmiş ihtimali de vardır, mümkün olduğu kadarı ile onu yapabilmesi için daha da vurgulayıp pekiştirmek anlamında olma ihtimali de vardır. Bunu ayrıca: "Hanımının kokusundan olsa dahi" ibaresi daha da pekiştirmektedir. Halbuki kadın kokusu erkekler için mekruhtur. Kadın kokusu, rengi görünmekle birlikte kokusu alınmayandır. Burada başkası bulunmadığından zaruretten ötürü erkeklere bu kokuyu kullanmak mübah olmuştur. Bu da onun te'kidli olarak istendiğinin delilidir. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

وحدثنا قتيبة بن سعيد عن مالك بن أنس. فيما قرئ عليه، عن سمي مولى أبي بكر، عن أبي صالح السمان، عن أبي هريرة ؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال:

 "من اغتسل يوم الجمعة غسل الجنابة، ثم راح. فكأنما قرب بدنة. ومن راح في الساعة الثانية، فكأنما قرب بقرة. ومن راح في الساعة الثالثة، فكأنما قرب كبشا أقرن. ومن راح في الساعة الرابعة، فكأنما قرب دجاجة. ومن راح في الساعة الخامسة، فكأنما قرب بيضة. فإذا خرج الإمام حضرت الملائكة يستمعون الذكر".

 

1961- Bize Kuteybe b. Said, Malik b. Enes'den, kendisine Ebu Bekr'in azadlısı Sümey'den okunan rivayetler arasında tahdis etti. O Ebu Salih es-Semman'dan, o Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kim cuma gününde cünüplükten gusleder gibi guslettikten sonra (mescide) giderse bir deve kurban etmiş gibi olur. Kim ikinci saatte giderse bir inek kurban etmiş gibi olur, kim üçüncü saatte giderse boynuzlu bir koç kurban etmiş gibi olur, kim dördüncü saatte giderse bir tavuk tasadduk etmiş gibi olur, kim beşinci saatte giderse bir yumurta tasadduk etmiş gibi olur. İmam çıkınca artık melekler zikri dinlemek üzere hazır bulunurlar. "

 

 

Diğer tahric: Buhari, 881; Ebu Davud, 351; Tirmizi, 499; Nesai, 1387

 

AÇIKLAMA:          "Kim cuma günü cüüplükten gusleder gibi guslederse ... " Bu, nitelikleri itibari ile cünüplük guslü gibi gusletmek anlamındadır. Bu ifadenin meşhur olan açıklaması budur. Mezheb alimlerimizden kimisi fıkıh kitaplarında şöyle demektedir: Kastedilen gerçek manada cünüplük guslüdür. Bunlar: Kişinin gözünü haramdan daha çok koruyucu olması, nefsini daha çok sakinleştirici olması için zevcesi ile birlikte olması müstehaptır, demişlerdir. Bu açıklama ise zayıf ya da batıldır. Doğru olan önce kaydettiğimiz açıklamadır.

 

"Sonra (cuma namazına) giderse bir deve kurban etmiş gibi olur ... " Gitmekten kasıt, gündüzün ilk vakitlerinde gitmektir. Bu mesele hakkında meşhur bir görüş ayrılığı vardır. Malik'in ve mezhebine mensub ilim adamlarının bir çoğunun Kadı Hüseyin'in ve mezhebimiz alimlerinden İmamü'l Harameyn'in görüşüne göre burada saatler (vakitler)den kasıt, güneşin zevalinden sonraki kısa süreli bazı vakitlerdir. Bunlara göre gitmek (revah)den kasıt, zevalden sonraki gidiş olup dildeki anlamının da bu olduğunu ileri sürmüşlerdir.

 

Şafii'nin ve mezhebine mensub ilim adamlarının büyük çoğunluğunun, Maliki mezhebinden İbn Habib'in ve ilim adamlarının çoğunlukla kabul ettiği görüşe göre ise cuma namazına gündüzün ilk vakitlerinde erkenden gitmek müstehaptır. Bunlara göre saatler (vakitler), gündüzün ilk vakitlerinden itibaren başlar.

 

Revah: Gitmek, ise hem gündüzün ilk vakitlerinde hem de son vakitlerinde söz konusu olur. Ezheri dedi ki: Arapların dilinde revah, ister gündüzün ilk vakitlerinde olsun, ister sonunda olsun, isterse de geceleyin olsun gitmek demektir. Hadisin gerektirdiği doğru açıklama da budur.

 

Anlam da şöyle olur: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ilk saatte gelen kimseyi meleklerin yazdıklarını haber vermektedir. İlk olarak gelen bir kimse bir deve kurban etmiş gibi olur, ikinci saatte gelen, sonra üçünçü, sonra dördüncü, sonra beşinci saatte gelenin kurban ve tasaddukunu haber vermektedir. Nesai'nin rivayetinde ise altıncı saatte gelenden de söz edilmektedir. "İmam da hutbe okumak üzere minbere Çıktı mı melekler sahifeleri katlar ve bundan sonra ise kimseyi yazmazlar."

 

Bilindiği gibi Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) cuma namazı için hemen zeval ile birlikte çıkardı. Bu ise albncı saatten sonradır. İşte bu zevalden sonra gelen kimse için bir şeyler kurban edip fazilet elde etmesinin sözkonusu olmadığına delildir. Diğer taraftan saatlerden (vakitlerden) söz edilmesi ancak cumaya erken vakitte gitmek ve cumaya erken gitmenin faziletini teşvik edip birinci safta bulunup onu beklemek, nafile namaz, zikir ve benzeri ibadetlerle meşgul etmeye teşvikte bulunmak içindir.

 

Bütün bunlar ise ancak zevalden sonra gitmekle elde edilebilir. Zevalden sonra gelen kimse için fazilet sözkonusu değildir. Çünkü o vakit cuma için ezan sözkonusu olur ve ezandan sonra da gecikmek haramdır. Allah en iyi bilendir.

 

Mezheb alimlerimiz saatlerin (vakitlerin) fecrin doğuşundan itibaren mi yoksa güneşin doğuşundan itibaren mi tayin edileceği hususunda farklı kanaatlere sahiptirler. Onlara göre daha sahih olan görüş fecrin doğuşundan itibaren başlayacağıdır. Bu saatlerden (vakitlerden) herhangi birisinin ilk vaktinde gelen ile son vaktinde gelen bir kimse deve, inek ve koç kurban etmenin asıl sevabını elde etmekte ortaktırlar. Ama ilk vaktinde gelenin kurban etmiş gibi olduğu devesi aynı saatin sonunda gelenin devesine göre daha mükemmeldir. Orta vaktinde gelenin devesi ise orta halli bir devedir. Bu da cemaatle namaz kılan bir kimsenin tek başına namaz kılan bir kimsenin namazına göre 27 derece daha faziletli olmasına benzer.

Bilindiği gibi "cemaat" iki kişi hakkında da binlerce kişi hakkında da kullanılır. Buna göre on bin kişilik bir cemaatle birlikte namaz kılan kimseye 27 derece verilir, iki kişi ile birlikte kılana da 27 derece verilir. Ama birincisinin dereceleri daha mükemmeldir. Buna benzer hususlar çoktur ve bilinmektedir. Benim sözünü ettiğim bu açıklamalar ile yüce Allah'ın rahmetinin üzerine olmasını dilediğimiz Kadi İyaz'ın sözünü ettiği itiraza da bir cevap bulunmaktadır.

 

Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Kim cuma günü gusledip ... imam (hutbeye çıktımı) melekler zikri dinlemek üzere hazır olurlar." Hadisin bu ibaresindeki lafızların anlamı şudur: Kurban etmek, tasadduk etmek demektir. Bedene (deve) ile ilgili olarak dil bilginlerinin çoğunluğu ve fukahadan bir topluluğun dediğine göre bir deve, bir inek ve bir koyun hakkında kullanılabilir. Bu hayvana bu adın veriliş sebebi bedeninin büyüklüğüdür. Bir topluluk ise bunun özel olarak deve demek olduğunu söylemişlerdir. Burada kastedilen ise hadislerin bu husustaki açık ifadeleri dolayısı ile ittifakla deve olduğu kabul edilmiştir.

 

Bedene ve bakara (deve ve inek) yine ittifakla erkek ve dişi hakkında kullanılır. Sonlarında yer alan yuvarlak te ise bu türlerden bir tanesini anlatmak için kullanılmaktadır. İneğe "bakara" deniliş sebebi ise çift sürülürken yeri bakr etmesi (yarması) dolayısıyladır. Çünkü bakr etmek, yarmak demektir. Muhammed el-Bakır'a bu ünvanı bundan dolayı verilmiştir. Çünkü o ilmi bakr etmiş, ilmin içerisine alabildiğine daIm ış ve ilim alanında beğenilen bir hedefe kadar ulaşmış birisi idi.

 

"Boynuzlu koç" diyerek koçu boynuzlu olmakla nitelendirmesi daha mükemmel ve şeklinin daha güzel oluşundan dolayıdır. Diğer taraftan boynuzundan da yararlanılır.

(Tavuk demek olan) decace, dicace olarak da söylenir ve bunlar meşhur

iki söyleyiştir. Erkek ve dişi hakkında da kullanılır.

 

 

Bu ibarelerdeki fıkhi hükümlere gelince:

 

1. Cuma namazına erken gitmek teşvik edilmiştir.

 

2. İnsanların bu fazileti ve başka amellerdeki fazileti elde etmeleri amellerine göre mertebe mertebedir. Bu da yüce Allah'ın: "Şüphesiz Allah nezdinde en değerli olanınız en takvalı olanınızdır" (Hucurat, 13) buyruğu gibidir.

 

3. Kurban etmek ve sadaka vermek (tasadduk) az ve çok hakkında kullanılabilir. Nesai'nin rivayetinde koçdan sonra ördek geçmekte, sonra tavuk, sonra yumurta zikredilmektedir. Bir başka rivayette ise koçdan sonra tavuk, sonra bir kuş, sonra da bir yumurta denilmiştir. Her iki rivayetin senedi de sahihtir.

 

4. Deve kurban etmek, inek kurban etmekden daha faziletlidir. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önce deveyi sözkonusu etmiş, ineği de ikinci mertebede zikretmiş bulunmaktadır.

 

İlim adamları da hediyelik kurbanlıklarda devenin inekden faziletli olduğunu icma ile kabul etmişlerdir. Ancak kurban bayramı kurbanı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Şafii, Ebu Hanife ve cumhurun kanaatine göre deve daha faziletlidir, sonra inek, sonra da koyun gelir. Tıpkı hediyelik kurbanlıklarda olduğu gibi. Malik'in görüşüne göre ise kurbanlıkta en faziletli olan önce koyun, sonra inek, sonra deve türüdür. Maliki fukahası del' ki: Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) iki koç kurban etmiştir. Cumhurun delili ise bu hadisin zahiri ile hediyelik kurbanlıklara kıyastır. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bu şekilde kurban kesmiş olması ise koyun türünün tercih edilmesini gerektirmemektedir. Çünkü bu, o vakitte ancak koyun türünü bulmasının mümkün olması şeklinde yorumlanır ya da onun bu uygulaması o türün kurbanlık edilmesinin caiz olduğunu beyan etmek içindir. Sahih'de ise onun hanımları adına inek kurban ettiği sabittir.

 

"Melekler hazır olurlar (hutbeyi) dinlerler." İlim adamlarının dediklerine göre bu melekler, Hafaza melekleri dışında, görevleri cumaya gelenleri yazmak olan meleklerdir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

168- CUMA GÜNÜ HUTBENİN DİNLENMESİNE DAİR BİR BAB