SAHİH-İ MÜSLİM

SALAT

 

باب معرفة الركعتين اللتين كان يصليهما النبي صلى الله عليه وسلم بعد العصر

161. NEBİ (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'İN İKİNDİDEN SONRA KILDIĞI İKİ REKATI TANIMA BABI

 

حدثني حرملة بن يحيى التجيبي. حدثنا عبدالله بن وهب. أخبرني عمرو (وهو ابن الحارث) عن بكير، عن كريب مولى ابن عباس؛ أن عبدالله بن عباس وعبدالرحمن بن أزهر والمسور بن مخرمة أرسلوه إلى عائشة زوج النبي صلى الله عليه وسلم. فقالوا:

 اقرأ عليها السلام منا جميعا وسلها عن الركعتين بعد العصر. وقل: إنا أخبرنا أنك تصلينهما. وقد بلغنا أن رسول الله صلى الله عليه وسلم نهى عنهما. قال ابن عباس: وكنت أضرب مع عمر بن الخطاب الناس عليها. قال كريب: فدخلت عليها وبلغتها ما أرسلوني به. فقالت: سل أم سلمة. فخرجت إليهم فأخبرتهم بقولها. فردوني إلى أم سلمة، بمثل ما أرسلوني به إلى عائشة. فقالت أم سلمة: سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم ينهى عنهما. ثم رأيته يصليهما. أما حين صلاهما فإنه صلى العصر. ثم دخل وعندي نسوة من بني حرام من الأنصار. فصلاهما. فأرسلت إليه الجارية فقلت: قومي بجنبه فقولي له: تقول أم سلمة: يا رسول الله! إني أسمعك تنهى عن هاتين الركعتين. وأراك تصليهما؟ فإن أشار بيده فاستأخري عنه. قال ففعلت الجارية. فأشار بيده. فاستأخرت عنه. فلما انصرف قال "يا بنت أبي أمية! سألت عن الركعتين بعد العصر. إنه أتاني ناس من عبدالقيس بالإسلام من قومهم. فشغلوني عن الركعتين اللتين بعد الظهر. فهما هاتان".

 

1930- Bana Harmele b. Yahya et-Tucibi tahdis etti, bize Abdullah b. Vehb tahdis etti, bana Amr -ki o b. Haris'dir- Bukeyr'den haber verdi, o İbn Abbas'ın azadlısı Kureyb'den rivayet ettiğine göre Abdullah b. Abbas, Abdurrahman b. Ezher ve Misver b. Mahreme, kendisini Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Aişe'ye gönderip: Hepimizden ona selam söyle ve kendisine ikindiden sonraki iki rekata dair sor ve: Bize verilen habere göre sen bu iki rekatı kılıyormuşsun. Yine bize ulaştığına göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise bu iki re katın kılınmasını yasaklamıştı de, dediler.

 

İbn Abbas dedi ki: Hatta ben Ömer b. el-Hattab ile birlikte bu namaz dolayısı ile insanları dövüyordum.

 

Kureyb dedi ki: Aişe'nin huzuruna girdim ve bana söylememi söylediklerini ona söyledim. O: Ümmü Seleme'ye sor, dedi. Ben de çıkıp yanlarına gittim ve onlara Aişe'nin söylediklerini bildirdim. Onlar da beni Aişe'ye gönderdiklerinde söylememi istedikleri şeylerin aynısını Ümmü Seleme'ye söylemek üzere gönderdiler.

Um Seleme bunun üzerine dedi ki: Ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in önceleri bu iki rekatı kılmayı yas akladığı nı duydum. Sonra kendisinin bu iki rekatı kıldığını gördüm. Onları ne zaman kıldığına gelince, o ikindiyi kıldıktan sonra yanıma girdi, o sırada yanımda ensardan Haramoğulları kabilesinden bazı kadınlar vardı. İşte bu iki rekatı kıldı, bunun üzerine ben onun yanına bir kız gönderip şöyle dedim: Onun yanında dur ve ona de ki:

 

Um Seleme: Ey Allah'ın Resulü! Ben senin bu iki re katın kılınmasını yasakladığını duyduğum halde senin bu iki re katı kıldığını görüyorum, diyor de. Şayet eli ile işarette bulunursa ondan geri çekiL.

Kız denileni yapınca Allah Resulü eli ile işaret etti ve ondan geri çekildi.

Namazını bitirince de şöyle buyurdu: "Ebu Umeyye'nin kızı, ikindiden sonraki iki rekatı sordun. Gerçek şu ki bana Abdulkaysoğularından bazı kimseler kavimlerinin müslüman olduğunu söylemek üzere gelmişlerdi de beni meşgul ettiklerinden dolayı öğleden sonraki iki rekatı kılamamıştım. İşte bu iki rekat onlardır" buyurdu.

 

Diğer tahric: Buhari, 1223,4372; Ebu Davud, 1273

 

 

حدثنا يحيى بن أيوب وقتيبة وعلي بن حجر. قال ابن أيوب: حدثنا إسماعيل (وهو ابن جعفر). أخبرني محمد (وهو ابن أبي حرملة) قال: أخبرني أبو سلمة؛ أنه سأل عائشة عن السجدتين اللتين كان رسول الله صلى الله عليه وسلم يصليهما بعد العصر؟ فقالت:

 كان يصليهما قبل العصر. ثم إنه شغل عنهما أو نسيهما فصلاهما بعد العصر. ثم أثبتهما. وكان إذا صلى صلاة أثبتها.

(قال يحيى بن أيوب: قال إسماعيل: تعني داوم عليها).

 

1931- Bize Yahya b. Eyyub, Kuteybe ve Ali b. Hucr tahdis etti, İbn Eyyub dedi ki: Bize İsmail -ki o İbn Cafer' dir- tahdis etti, bize Muhammed -ki o İbn Ebu Harmele'dir- haber verip dedi ki: Bana Ebu Seleme'nin haber verdiğine göre o Aişe'ye Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ikindiden sonra kıldığı iki rekata dair soru sordu. O da şu cevabı verdi: Bu iki rekatı ikindiden önce kılardı, sonra meşguliyeti sebebi ile onları kılamadı, yahut onları unuttuğu için ikindiden sonra o iki rekatı kıldı. Sonra da onları sabitledi (onları kılmaya devam etti). Zaten o bir namazı kıldı mı ona devam ederdi.

-Yahya b. Eyyub dedi ki :İsmail dedi ki: Bu sözleri ile, o namazı devamlı kılardı, demek istemiştir.- 

 

Diğer tahric: Nesai, 577

 

 

حدثنا زهير بن حرب. حدثنا جرير. ح وحدثنا ابن نمير. حدثنا أبي. جميعا عن هشام بن عروة، عن أبيه، عن عائشة؛ قالت:

 ما ترك رسول الله صلى الله عليه وسلم ركعتين بعد العصر عندي قط.

 

1932- Bize Zuheyr b. Harb tahdis etti, bize Cerir tahdis etti, (H.) Bize İbn Numeyr de tahdis etti, bize babam tahdis etti, hepsi Hişam b. Urve'den o babasından, o Aişe'den şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanımda ikindiden sonra iki rekat kılmayı asla terk etmiş değildi.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          (1930) "İbn Abbas dedi ki: Ömer b. el-Hattab ile birlikte bu namaz dolayısı ile insanları dövüyordum." Bazı asıl yazmalarda bu şekilde: "insanları dövüyordum" bazılarında da: "insanları bundan alıkoyuyordum" şeklindedir. Her ikisi de sahihtir, aralarında bir aykırılık yoktur. Kimi zaman bundan dolayı kılanları dövüyor, kimi zaman da dövmeksizin alıkoymakla yetiniyordu ya da dövmekle birlikte alıkoyuyordu. Bu yasağın kendisine ulaştığı kimseleri dövdüğü, ulaşmadığı kimseleri de dövmeksizin alıkoyduğu da ihtimal dahilindedir. Zaten Müslim'den başka kaynaklarda, bu namazı kılmak sebebi ile elindeki küçük kamçı ile döverdi, denilmektedir.

 

Hadisin bu ibaresinde imam'ın yönetimi altındakiler lehine ihtiyatlı davranıp onları bidatlerden alıkoyacağı, şer'i yasaklardan uzak tutup bu sebebler dolayısı ile de onları ta'zir edebileceği (hafif cezalarla cezalandırabileceği) hükmü anlaşılmaktadır.

"Kureyb dedi ki: Ben de Aişe'nin huzuruna girdim ve ona kendisine söylemek üzere bana söylediklerini bildirdim ... Tekrar beni Ümmü Seleme'ye gönderdiler. "

 

 

Buradan şu hükümler anlaşılmaktadır:

 

1. Alim bir kimseden önemli bir hususun tahkiki istenecek olursa, kendisinden başkasının bunu daha iyi bildiğini ya da esasını daha iyi tanıdığını biliyor ise mümkünse soru soran kimseleri o kişiye yönlendirmelidir.

 

2. Fazilet sahibi kimselerin üstünlükleri kabul edilmelidir.

 

3. Elçi olarak gönderilen bir kimsenin ihtiyacını görürken uyması gereken edebe ve kendisine izin verilmedik hususlarda başlıbaşına tasarrufta bulunmayacağına işaret edilmektedir. Bundan dolayı Kureyb kendi başına kalkıp Ümmü Seleme'ye gitmemiştir. Çünkü kendisini gönderenler ancak Aişe (r.anha)'nın yanına göndermişti. Aişe kendisini Ümmü Seleme'ye yönlendirince ve kendisi belli bir topluluğun elçisi olduğundan ötürü onlara geri dönmeden ve durumu bildirmeden onlar da onu Ümmü Seleme'ye göndermeden kendisi kendi başına hareket edip gitmemiştir.

 

"Yanımda Ensardan Haramoğulları kabilesinden bazı kadınlar vardı."

Haramoğulları'nın re harfi ile olduğu ve Haram ismi ile anlınların ensar arasında; Ze harfi ile Hizam ismi ile anılanların da Kureyşli oldukları daha önce defalarca belirtilmiş idi.

 

4. "Ona bir kız gönderdim" ibaresinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in lafzından, sema yolu ile kesin bir şekilde öğrenebilme kudreti varken vahid haberin ve kadının verdiği haberin kabul edilebileceği de anlaşılmaktadır.

 

"Ona de ki: Ümmü Seleme ... diyor" burada kendisinden Ümmü Seleme diye söz edip künyesini zikrederek adı olan Hind'i söylemeyişinin sebebi ise, onun künyesi ile tanınmasıdır. Ayrıca ancak künyesi ile tanınıyor ise yahut çoğunlukla ancak onunla tanınabilecek kadar künye si ile ün kazanmış ise, insanın kendi künyesini söylemesinde bir sakınca yoktur. İlk kocası olan Ebu Seleme'den olma oğlu Seleme'nin adı ona künye olmuştur. Kendisi de sahabi idi. Onun hallerini annesinin Tehzibu'l-Esma' daki biyografisinde zikretmiş bulunmaktayım.

 

"Ben senin bu iki rekatın kılınmasını yasakladığını duyduğum halde senin bu iki rekatı kıldığını görüyorum" ifadesinde "senin ... duyduğum halde" ibaresi aslında mazi anlamındadır. (Tercümede olduğu gibi) Bu ise mazi kastedilerek muzari lafzın kullanılması yönündendir. Yüce Allah'ın: "Yüzünü evirip çevirdiğini görüyoruz" (Bakara, 144) buyruğuna benzemektedir.

 

5. Bu ifadeden anlaşıldığı üzere başkasına uyan bir kimse uyduğu zatta onun izlediği bilinen yola ve alışkanlığına aykırı bir şey görecek olursa uygun bir surette onun hakkında soru sorması gerekir. Böylelikle eğer unutarak bunu yapmışsa ondan vazgeçer, kasten yapmış olup bunun özel bir sebebi varsa ona uyan kişi de bunu öğrenmiş ve ondan yararlanmış olur. Şayet özel bir durum ile ilgili ise bunu da öğrenmiş olur ve onun dışına çıkmaz.

 

6. Bu faydalı meseleler ile birlikte bundan başka bir hüküm daha anlaşılmaktadır. O da şudur: Soru sorma yolu ile fiillerin yahut sözlerin birbirleri ile çatışmasından ötürü sözkonusu olacak kötü zanda bulunmaktan kurtulmak ve tek bir yola bağlı kalmama gibi bir halden uzak kalınır.

 

7. "Eli ile işaret etti" namaz kılanın eli ile işarette bulunması ve benzeri hafif fiillerin namazı bozmadığı hükmü anlaşılmaktadır.

 

''Abdulkaysoğullarından bir takım kimseler gelip bana kavimlerinin müslüman olduklarını söylediler ... İşte bu kıldığım o iki rekattir" Bundan da çeşitli hükümler anlaşılmaktadır. Bazıları şunlardır:

 

9. Öğlen namazının iki re kat sünneti farzından sonradır.

 

10. Ratip sünnetler eğer geçecek olursa kaza edilmeleri müstehaptır, mezhebimizde sahih olan da budur.

 

11. Sebebi bulunan bir namazın, namaz kılmanın yasaklandığı bir vakitte kılınması mekruh değildir. Mekruh olan ancak sebebi olmayan namazdır. İşte bu hadis de bu meselede bizim mezheb alimlerimizin temel dayanağıdır. Bizim bundan daha sahih bir delilimiz de yoktur. Bunun delaleti de açıkça ortadadır.

 

Şayet Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu iki rekati kılmaya devam etmiş olduğu halde sizin mezheb alimleriniz bu kanaatte değildir, denilecek olurlarsa biz de şöyle deriz: Mezheb alimlerimizin bu hususta iki görüşü vardır. Bu iki görüşü el-Mütevelli ve başkası nakletmiş bulunmaktadır. Birisi bu şekildedir. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in alışageldiği ratip bir sünneti eğer namaz kılmanın yasak olduğu bir vakitte kazasını yapmışsa aynı vakitte onun gibi bir namazı devam edebilme hakkı vardır. Daha sahih ve daha meşhur olan ikinci görüşe göre ise böyle bir hakkı yoktur. Bu Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in özelliklerindendir. Bu husustaki ilk gündeki uygulaması ile delalet de hasıl olur.

 

Eğer bu, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ait bir özelliktir denilecek olursa, biz de: Asl olan ona uymaktır ve bu hususta delil ortaya konulmadığı sürece özelliğinin sözkonusu olmadığıdır. Ama burada bir özelliğin bulunmadığına dair açıkça bir delalet bulunmaktadır. O da kendisi bunun öğle namazının sünneti olduğunu beyan etmiş olmakla birlikte bu fiil bana ait bir özelliktir dememiş olmasıdır. Susması ise ona uymanın caiz olduğu hususunda açık bir delildir, deriz.

Yine bunun ifade ettiği hükümlerden bir kısmı da şöyledir:

 

11. Gündüz namazı, gece namazı gibi ikişer re kat olarak kılınır. Bizim mezhebimiz de cumhurun mezhebi de budur, daha önce bu meseleyi açıklamış bulunmaktayız.

 

12. Maslahatlar ve görevler birbirleri ile çatışacak olurlarsa en önemli olanlarına başlanılır. Bundan dolayı Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelenler ile İslam'a dair konuşmakla işe başlamış ve vakti geçinceye kadar öğle namazının sünnetini kılmamıştır. Çünkü onları irşad etmek, onları da kavimlerini de İslam'a hidayet etmek daha önemlidir.

 

(1931) "Aişe'ye Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ikindiden sonra kıldığı iki rekat hakkında sordum ... " Bu hadis "iki secde" ile kastedilenin ikindiden önceki iki rekat sünnet olduğu hususunda açık bir delildir. Kadi İyaz ise şöyle demektedir: Bu iki rekatın -iki hadisin birbirleri ile uyum arzetmesi için- Ümmü Seleme'nin hadisinde olduğu gibi öğle namazının iki sünneti olarak yorumlanması gerekmektedir. Esasen öğle namazının iki rekat sünnetine ikindiden önceki iki re kat demek de sahihdir.

 

(1932) "ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) asla terk etmedi" kasıt ise Abdulkayslıların heyetinin geldiği günden sonra bu iki rekatı terk etmediğidir.

 

 

 

وحدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا علي بن مسهر. ح وحدثنا علي بن حجر (واللفظ له) أخبرنا علي بن مسهر. أخبرنا أبو إسحاق الشيباني عن عبدالرحمن بن الأسود، عن أبيه، عن عائشة؛ قالت:

 صلاتان ما تركهما رسول الله صلى الله عليه وسلم في بيتي قط، سرا ولا علانية. ركعتين قبل الفجر. وركعتين بعد العصر.

 

1933- Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe de tahdis etti, bize Ali b. Müshir tahdis etti, (H.) Bize Ali b. Hucr -ki lafız onundur- de tahdis etti, bize Ali b. Müshir haber verdi, bize Ebu İshak eş-Şeybani, Abdurrahman b. elEsved'den haber verdi, o babasından, o Aişe'den şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) benim evimde iki re kat namazı gizli olsun, açık olsun kesinlikle terk etmedi: Sabahtan önceki iki rekat ile ikindiden sonraki iki rekatı.

 

Diğer tahric: Buhari, 592; Nesai, 576

 

 

وحدثنا ابن المثنى وابن بشار. قال ابن المثنى: حدثنا محمد بن جعفر. حدثنا شعبة عن أبي إسحاق، عن الأسود ومسروق. قالا: نشهد على عائشة أنها قالت: ما كان يومه الذي كان يكون عندي إلا صلاهما رسول الله صلى الله عليه وسلم في بيتي. تعني الركعتين بعد العصر.

 

1934- Bize İbnu'l-Müsenna ve İbn Beşşar da tahdis etti. İbnu'lMüsenna dedi ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be, Ebu İshak'dan tahdis etti, o Esved ve Mes'ud'dan şöyle dediklerini rivayet etti: Biz Aişe'nin şöyle dediğine şahitlik ederiz: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanında kaldığı her günde mutlaka Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) O iki rekatı evinde kılmıştır -bu sözleri ile ikindiden sonraki iki rekatı kastediyor-.

 

Diğer tahric: Buhari, 593 -buna yakın-; Ebu Davud, 1279; Nesai, 575 -buna yakın-

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

162- AKŞAM NAMAZINDAN ÖNCEKİ İKİ REKATIN MÜSTEHAB OLDUĞU BABI