SAHİH-İ MÜSLİM

SALAT

 

باب الأوقات التي نهي عن الصلاة فيها

158- NAMAZ KILMANIN NEHYEDİLDİĞİ VAKİTLER BABI

 

Bu babdaki hadislerde Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in güneş batıncaya kadar ikindiden sonra, güneş doğuncaya kadar sabah namazından sonra ve yükselinceye kadar doğuşundan sonra ayrıca zeval buluncaya kadar da istivası (göğün tam ortasında bulunması) zamanında batıncaya kadar da sararması zamanında namaz kılmanın yasak olduğunu bildirdiği hadisleri yer almaktadır. Ümmet bu vakitlerde sebebi olmayan bir namazın mekruh olduğunu icma ile kabul etmiş, bu vakitlerde eda olarak farz namazların kılınmasını caiz olduğu üzerinde ittifak etmiş fakat tahiyyetü'l mescit, tilavet secdesi, şükür secdesi, bayram namazı, küsuf namazı gibi sebebi olan nafile namazlar ve cenaze namazı ile geçmiş namazların kazalarının kılınması hususunda ihtilaf etmişlerdir.

 

Şafii'nin ve bir kesimin benimsediği kanaate göre bütün bu namazların kılınması kerahet sözkonusu olmaksızın caizdir. Ebu Hanife'nin ve diğerlerinin görüşüne göre ise hadislerin genel ifadesi dolayısı ile bunlar da nehyin kapsamına girmektedir. Şafii ve ona uygun kanaat belirtenler Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in öğle namazının sünnetini ikindiden sonra kaza ile kıldığının sabit olduğunu delil göstermişlerdir. Bu rivayet ise vaktinde kılınmayan sünnetin kaza edilmesi hususunda açık bir ifade olduğuna göre vakti gelmiş namazın ve kazası yapılacak olan farzın kılınması ise öncelikle sözkonusu olmalıdır. Cenazenin durumu da böyledir.

 

İşte bunlar bu babın ihtiva ettiği genel hükümler ile ilgili bir özetlemedir.

 

Bunun kapsamı içerisinde yüce Allah'ın izni ile babda yer alan hadislerde yeri geldikçe bir kısmına dikkat çekeceğimiz bir takım fer'i meseleler ve incelikler de bulunmaktadır.

 

 

 

حدثنا يحيى بن يحيى. قال: قرأت على مالك عن محمد بن يحيى بن حبان، عن الأعرج، عن أبي هريرة؛

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم نهى عن الصلاة بعد العصر، حتى تغرب الشمس. وعن الصلاة بعد الصبح، حتى تطلع الشمس.

 

1917- Bize Yahya b. Yahya tahdis edip dedi ki: Malik'e, Muhammed b. Yahya b. Habban'dan naklettiği rivayeti okudum. O A'rec'den, o Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) güneş batıncaya kadar ikindiden sonra namaz kılmayı, güneş doğuncaya kadar da sabahdan sonra namaz kılmayı nehyetti.

 

Diğer tahric: Nesai, 560

 

 

وحدثنا داود بن رشيد وإسماعيل بن سالم. جميعا عن هشيم. قال داود: حدثنا هشيم. أخبرنا منصور عن قتادة. قال:

 أخبرنا أبو العالية عن ابن عباس قال: سمعت غير واحد من أصحاب رسول الله صلى الله عليه وسلم. منهم عمر بن الخطاب. وكان أحبهم إلي؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم نهى عن الصلاة بعد الفجر، حتى تطلع الشمس. وبعد العصر، حتى تغرب الشمس.

 

1918- Bize Davud b. Ruşeyd ve İsmail b. Salim de birlikte Huşeym'den tahdis etti. Davud dedi ki: Bize Huşeym tahdis etti, bize Mansur, Katade'den şöyle dediğini haber verdi: Bize Ebu'l-Niye, İbn Abbas'dan şöyle dediğini haber verdi: Aralarında en sevdiğim kişi olan Ömer b. el-Hattab'ın da bulunduğu Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabından birden çok kişiden işittiğim üzere Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) güneş doğuncaya kadar sabah namazından sonra ve güneş batıncaya kadar ikindiden sonra namaz kılmayı nehyetti.

 

Diğer tahric: Buhari, 581 -buna yakın-; Ebu Davud, 1276 -buna yakın-; Tirmizi, 183; Nesai, 561; İbn Mace, 1250 -buna yakın-

 

 

وحدثنيه زهير بن حرب. حدثنا يحيى بن سعيد عن شعبة. ح وحدثني أبو غسان المسمعي. حدثنا عبدالأعلى. حدثنا سعيد. ح وحدثنا إسحاق بن إبراهيم. أخبرنا معاذ بن هشام. حدثني أبي. كلهم عن قتادة، بهذا الإسناد. غير أن في حديث سعيد وهشام: بعد الصبح حتى تشرق الشمس.

 

1919- Bunu bana Zuheyr b. Harb da tahdis etti, bize Yahya b. Said, Şu'be'den tahdis etti. (H.) Bana Ebu'l Gassan el-Mismai de tahdis etti, bize Abdula'la tahdis etti, bize Said tahdis etti, (H.) Bize İshak b. İbrahim de tahdis etti, bize Muaz b. Hişam haber verdi, bana babam tahdis etti, hepsi Katade'den bu isnad ile rivayet etti, ancak Said ve Hişam'ın hadisinde: Güneş çıkıncaya kadar sabahtan sonra, şeklindedir.

 

 

وحدثني حرملة بن يحيى. أخبرنا ابن وهب. أخبرني يونس؛ أن ابن شهاب أخبره؛ قال: أخبرني عطاء بن يزيد الليثي؛ أنه سمع أبا سعيد الخدري يقول:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم "لا صلاة بعد صلاة العصر حتى تغرب الشمس. ولا صلاة بعد صلاة الفجر حتى تطلع الشمس".

 

1920- Bana Harmele b. Yahya da tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Yunus'un haber verdiğine göre İbn Şihab kendisine haber vererek dedi ki: Bana Ata b. Yezid el-Leysi'nin haber verdiğine göre o Ebu Said el-Hudri'yi şöyle derken dinlemiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Güneş batıncaya kadar ikindi namazından sonra namaz olmaz, güneş doğuncaya kadar da sabah namazından sonra namaz olmaz" buyurdu.

 

Diğer tahric: Buhari, 586 -buna yakın-; Nesai, 566

 

 

حدثنا يحيى بن يحيى. قال: قرأت على مالك عن نافع، عن ابن عمر؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال:

 "لا يتحرى أحدكم فيصلي عند طلوع الشمس ولا عند غروبها".

 

1921- Bize Yahya b. Yahya tahdis edip dedi ki, Malik'e, Nafi'den rivayetini okudum. O, İbn Ömer'den rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizden biriniz araştırırcasına bekleyerek güneş doğunca da güneş batınca da namaz kılmaya kalkışmasın" buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 582 -buna yakın-, 585

 

AÇIKLAMA:          (1919) "Güneş çıkıncaya kadar" buradaki "teşruku: çıkıp aydınlatınca" ifadesini te harfi ötreli ve re harfi kesreli (tuşriku) şeklinde zaptettik. Kadı Iyaz da Müslim Şerhi'nde buna böylece işaret etmiştir. Aynı zamanda biz bu kelimeyi te harfi fethalı, re harfi ötreli (teşriku) şeklinde olarak da zapt etmiş bulunmaktayız. Bizim diyarımızdaki ravilerin çoğunluğunun zaptı da bu şekildedir. Kadi İyaz'ın Meşarikul Envar adlı eserinde zikrettiği rivayet de budur. Dil bilginleri dedi ki: Talaat ve tatluu (doğdu doğar), garabet ve tağrubu (battı batar) vezninde şerakat ve teşruku denilir. Bu da güneşin yükselip ortalığı aydınlatması anlamını ifade eder. "Ve yer rabbinin nuru ile aydınlandı" (Zümer, 69) anlamındaki buyrukta da aynı lafız kullanılmıştır.

 

Burada te harfini fethalı olarak okuyanlar bu rivayetten önceki ve sonraki rivayetlerde "hatta tetlua" doğuncaya kadar fiilinin kullanıldığını söyleyerek onlara muvafık olması için bu lafzın da burada buna göre okunması gerekir, demişlerdir. Te harfinin ötreli (tuşriku) şeklinde okunacağını söyleyenlerin görüşünün lehine de Kadi İyaz güneşin doğuşu esnasında namaz kılmayı nehyeden hadisler ile güneşin kaşının (kenarının) göründüğü zamandan itibaren iyice görününceye kadar namaz kılmayı nehyeden diğer hadisleri delil göstermiştir. Ayrıca güneş yükselip ortayı iyice aydınlatacak şekilde (yükselinceye kadar) ki üç saat ile ilgili hadisi de delil göstermiş ve şunları söylemiştir: İşte bütün bunlar diğer bütün rivayetlerde sözü edilen güneşin çıkmasından maksadın yükselip ortalığı aydınlatması olduğunu, yalnızca güneşin kursunun (yuvarlağının) görünmesinin kastedilmemiş olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Kadi İyaz'ın bu açıklaması bu husustaki rivayetleri bir arada telif edebilmek için doğru kaçınılmaz ve başka yoruma gitmeye imkan bırakmayacak bir açıklamadır.

 

 

 

وحدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا وكيع. ح وحدثنا محمد بن عبدالله بن نمير. حدثنا أبي ومحمد بن بشر. قالا. جميعا: حدثنا هشام عن أبيه، عن ابن عمر؛ قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم "لا تحروا بصلاتكم طلوع الشمس ولا غروبها. فإنها تطلع بقرني شيطان".

 

1922- Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe de tahdis etti, bize Veki' tahdis etti, (H) Bize Muhammed b. Abdullah b. Numeyr de tahdis etti, bize babam ve Muhammed b. Bişr tahdis edip birlikte dediler ki: Bize Hişam babasından tahdis etti, o İbn Ömer'den şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Namaz kılmak için ne güneşin doğuş vaktin i ne de batış vaktini beklemeye kalkışmayın. Çünkü o şey tan ın iki boynuzu ile (iki boynuzu arasında) doğar" buyurdu.

 

Diğer tahric: Buhari, 582 -muhtasar-, 3272; Nesai, 570

 

 

وحدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا وكيع. ح وحدثنا محمد بن عبدالله بن نمير. حدثنا أبي وابن بشر. قالوا جميعا: حدثنا هشام عن أبيه، عن ابن عمر؛ قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم "إذا بدا حاجب الشمس، فأخروا الصلاة حتى تبرز. وإذا غاب حاجب الشمس، فأخروا الصلاة حتى تغيب".

 

1923- Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe de tahdis etti, bize Veki' tahdis etti, (H.) Bize Muhammed b. Abdullah b. Numeyr de tahdis etti, bize babam ve İbn Bişr tahdis edip hepsi birlikte dediler ki: Bize Hişam babasından tahdis etti, o İbn Ömer'den şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Güneşin koşı göründüğü zaman iyice ortaya çıkıncaya kadar namazı tehir ediniz. Güneşin kaşı battığı zaman da güneş (tamamen) batıncaya kadar namazı geciktiriniz" buyurdu.

 

 

AÇIKLAMA:          (1922) "Namazınızı güneşin doğuş ve batış vaktin i araştırırcasına o vakte kadar bırakmayın, çünkü o şeytanın iki boynuzu ile doğar. " Bu ibare asıl nüshalarda bu şekilde "şeytanın iki boynuzu ile" şeklindedir. İbn Ömer'in rivayet ettiği hadis ile Amr b. Abse'nin rivayet ettiği hadiste ise: "Şeytan ın iki boynuzu arasında" şeklindedir. Denildiğine göre şeytanın iki boynuzundan kasıt onun taraftarları ve ona uyan kimselerdir. Gücünün, galebesinin ve fesadının yayılması olduğu da söylenmiştir. Bir diğer açıklamaya göre iki boynuz başın iki tarafıdır ve ifade zahiri üzeredir. Daha kuvvetli olan açıklama da budur. Bunlar derler ki: Yani o bu vakitlerde başını güneşe oldukça yaklaştırır, böylelikle güneşe secde eden kafirleri şekil itibari ile ona secde eder gibi görürsün. İşte o vakit onun ve zürriyetinin açık bir tasallutu sözkonusu olur ve namaz kılan kimselerin aleyhine namazlarını karıştırma imkanını bulurlar. Namazı korumak maksadı ile bu zamanlarda namaz kılmak mekruh görülmüştür. Tıpkı şeytanın barınakları olan yerde namaz kılmanın hoş görülmediği gibi.

 

Ebu Davud ile Nesai'nin kaydettikleri Amr b. Avse hadisinin bir rivayetinde: "Çünkü güneş şeytan ın iki boynuzu arasında doğar ve kafirler ona namaz kılarlar" denilmektedir. Müslim'in bazı asıl nüshalarında yer alan İbn Ömer hadisinde ise "bikarmeyişşeytan" diye şeytan lafzı elif lam ile (marife olarak) gelmiştir. Ona şeytan adının verilmesi ise isyanda direnmesi ve azgınlığından dolayıdır. Her bir azgın ve başkaldırana şeytan denilir. Daha güçlü görülen bu kelimenin "şekana" den türediğidir. Bu da uzaklaşmayı ifade eder. Şeytan da hayırdan ve rahmetten uzaklığından ötürü bu ismi almışlır. Helak olmak ve yanmak anlamını ifade eden "şeka" dan türediği de söylenmiştir.

 

(1923) "Güneşin kaşı göründüğü vakit ... " burada göründü anlamı verilen "beda" lafzının son harfi hemze değildir. Çıktığı, göründüğü zaman demektir. Kaşından kasıt ise onun kenandır. Yani güneş açıkça görününceye kadar namaz kılmayın, demektir. Maksat ise daha önce açıklandığı gibi yükselmesidir.

 

 

 

وحدثنا قتيبة بن سعيد. حدثنا ليث عن خير بن نعيم الحضرمي، عن ابن هبيرة، عن أبي تميم الجيشاني، عن أبي بصرة الغفاري؛ قال:

 صلى بنا رسول الله صلى الله عليه وسلم العصر بالمخمص. فقال "إن هذه الصلاة عرضت على من كان قبلكم فضيعوها. فمن حافظ عليها كان له أجره مرتين. ولا صلاة بعدها حتى يطلع الشاهد". (والشاهد النجم).

 

1924- Bize Kuteybe b. Said de tahdis etti. Bize Leys, Hayr b. Nuaym el-Hadrami'den tahdis etti, o İbn Hubeyre'den o Ebu Temim el-Ceyşani'den o Ebu Basra el-Gıfari'den şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize el-Muhammas denilen yerde ikindi namazını kıldırdı ve şöyle buyurdu: "Şüphesiz bu namaz sizden öncekilere de arz edilmişti de onlar bunu kaybetmişti. Kim bu namazı muhafaza edecek olursa ona ecri iki defa verilir. Şahit çıkıncaya kadar sonrasında da namaz yoktur. " -Şahit ise yıldızdır.

 

Diğer tahric: Nesai, 520

 

 

وحدثني زهير بن حرب. حدثنا يعقوب بن إبراهيم. حدثنا أبي عن ابن إسحاق. قال:

 حدثني يزيد بن أبي حبيب عن خير بن نعيم الحضرمي، عن عبدالله بن هبيرة السبائي، (وكان ثقة) عن أبي تميم الجيشاني، عن أبي بصرة الغفاري؛ قال: صلى بنا رسول الله صلى الله عليه وسلم العصر. بمثله.

 

1925- Bana Zuheyr b. Harb da tahdis etti, bize Yakub b. İbrahim tahdis etti, bize babam İbn İshak'dan şöyle dediğini tahdis etti, bana Yezid b. Ebu Habib, Hayr b. Nuaym el-Hadrami'den tahdis etti, o Abdullah b. Hubeyre es-Sebei'den -ki sika (güvenilir) bir ravi idi- tahdis etti, o Ebu Temim el-Ceyşani'den o Ebu Basra el-Gıfari'den şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize ikindi namazını kıldırdı, deyip hadisi aynen rivayet etti.

 

 

وحدثنا يحيى بن يحيى. حدثنا عبدالله بن وهب عن موسى بن علي، عن أبيه؛ قال: سمعت عقبة بن عامر الجهني يقول:

 ثلاث ساعات كان رسول الله صلى الله عليه وسلم ينهانا أن نصلي فيهن. أو أن نقبر فيهن موتانا: حين تطلع الشمس بازغة حتى ترتفع. وحين يقوم قائم الظهيرة حتى تميل الشمس. وحين تضيف الشمس للغروب حتى تغرب.

 

1926- Bize Yahya b. Yahya da tahdis etti, bize Abdullah b. Vehb, Musa b. Uley'den tahdis etti, o babasından şöyle dediğini rivayet etti. Ukbe b. Amir el-Cuheni'yi şöyle derken dinledim: Üç vakit vardı ki Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize bu vakitlerde namaz kılmayı yahut da ölülerimizi gömmeyi nehyederdi: Güneş yükselinceye kadar aydınlığıyla çıktığı zaman, güneş (batıya) meyledinceye kadar öğle zamanında tepede durduğu zaman ve güneş tamamen batıncaya kadar batmaya yaklaştığı zaman.

 

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 3192; Tirmizi, 1030; Nesai, 559, 564, 2012; İbn Mace, 1519

 

AÇIKLAMA:          (1924) "İbn Hubeyre" Abdullah b. Hubeyre el-Hadrami el-Mısri olup ikinci rivayette adını zikretmiş bulunmaktadır.

 

"Ebu Temim el-Cevşani Ebu Basra'dan" Ceyşan'a nisbetlidir. Ceyşan, Yemen'de bilinen bir kabiledir. Ebu Temim'in adı da Abdullah b. Malik'dir.

 

"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize ikindi namazını el-Muhannas da kıldırdı." bilinen bir yer adıdır.

 

"Şüphesiz bu namaz sizden öncekilere de arz edildi ... " Burada da ikindi namazının fazileti ve bu namazın kılınması için oldukça teşvikde bulunulduğu anlaşılmaktadır.

(1926) "Musa b. Uley" meşhur olan okuyuşa göre ayn harfi ötrelidir.

 

Fethalı okuğunda (Ali) şeklinde söylenmiştir. Adı Musa b. Uley b. Rebah el-Lahmi'dir.

 

"Öğle zamanı tepede olduğu zaman" zahıra, güneşin tam tepede olduğu hali ifade eder. Yani öğle vakti ayakta duran bir kimsenin doğu tarafında da batı tarafında da bir gölgesinin kalmadığı zaman kastedilmektedir.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu vakitlerde namaz kılmamızı da yahut ölülerimizi gömmemizi de nehyederdi. Kimi ilim adamı burada kabirden kastın cenaze namazı olduğunu söylemiş ise de bu zayıf görüştür. Çünkü bu vakitte cenaze namazı kılmanın mekruh olmadığı icma ile kabul edilmiştir. Dolayısı ile hadisin icma'ya aykırı bir şekilde açıklanması da caiz olmaz. Doğrusu bunun bu vakitlere kadar ölüyü gömmeyi kasten geciktirmek demek olduğudur. Nitekim ikindi namazını da mazeretsiz olarak kasten güneş ışıklarının sararmaya başladığı vakte kadar geciktirmek mekruhtur ve bu daha önce sahih hadiste "kalkar da dört rekat gagalayıverir" şeklinde' belirtildiği üzere münafıkların namazıdır. Eğer kasti olmaksızın bu vakitlerde defnetmek sözkonusu olursa bu mekruh olmaz.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

159- AMR BİN ABESE'NİN MÜSLÜMAN OLUŞU BABI