SAHİH-İ MÜSLİM

SALAT

 

باب بيان أن القرآن على سبعة أحرف. وبيان معناه

155- KUR'AN'IN YEDİ HARF ÜZERE OLDUĞUNUN BEYANI VE BUNUN MANASININ BEYANI BABI

 

حدثنا يحيى بن يحيى. قال: قرأت على مالك عن ابن شهاب، عن عروة بن الزبير، عن عبدالرحمن بن عبدالقاري؛ قال: سمعت عمر بن الخطاب يقول:

 سمعت هشام بن حكيم بن حزام يقرأ سورة الفرقان على غير ما أقرؤها. وكان رسول الله صلى الله عليه وسلم أقرأنيها. فكدت أن أعجل عليه. ثم أمهلته حتى انصرف. ثم لببته بردائه. فجئت به رسول الله صلى الله عليه وسلم. فقلت: يا رسول الله! إني سمعت هذا يقرأ سورة الفرقان على غير ما أقرأتنيها. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم "أرسله. اقرأ القراءة التي سمعته يقرأ. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم "هكذا أنزلت" ثم قال لي "اقرأ" فقرأت. فقال "هكذا أنزلت. إن هذا القرآن أنزل على سبعة أحرف. فاقرؤوا ما تيسر منه".

 

1896- Bize Yahya b. Yahya tahdis edip dedi ki: Malik'e, İbn Şihab'dan naklettiği rivayeti okudum. O Urve b. ez-Zübeyr'den, o Abdurrahman b. Abd el-Kari'den şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. el-Hattab'ı şöyle derken dinledim: Hişam b. Hakim b. Hizam'ı Furkan suresini benim okuduğumdan farklı okurken dinledim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana bu sureyi okumayı öğretmişti. Bu sebeble az kalsın onun üzerine (gitmekte) acele edecektim. Sonra ona mühlet verdim, nihayet (kıraatini) bitirdi. Sonra elbisesinin yakalarından tutup Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna götürdüm. Ey Allah'ın Resulü! Ben bunu Furkan suresini senin bana okuyuşunu öğrettiğinden farklı şekilde okurken dinledim, dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onu rahat bırak (sen de oku)" buyurdu. Kendisinden okuduğunu dinlediğim o okuyuşu (aynen) okudu. Bu sefer Resuluilah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu şekilde indirildi" buyurdu. Sonra bana:

 

"Oku" dedi. Ben de okudum. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İşte böyle indirildi, şüphesiz ki bu Kur'an yedi harf üzere indirilmiştir. Siz de ondan kolayınıza geleni okuyun" buyurdu.

 

Diğer tahric: Buhari, 2419 -buna yakın-, 4992, 5041, 6936, 7550; Ebu Davud, 1475; Tirmizi, 2943; Nesai, 935, 936, 937

 

 

وحدثني حرملة بن يحيى. أخبرنا ابن وهب. أخبرني يونس عن ابن شهاب. أخبرني عروة بن الزبير؛ أن المسور ابن مخرمة وعبدالرحمن بن عبدالقاري أخبراه؛ أنهما سمعا عمر بن الخطاب يقول:

 سمعت هشام بن حكيم يقرأ سورة الفرقان في حياة رسول الله صلى الله عليه وسلم. وساق الحديث. بمثله. وزاد: فكدت أساوره في الصلاة. فتصبرت حتى سلم.

 

1897- Bana Harmele b. Yahya da tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Yunus, İbn Şihab'dan haber verdi, bana Urve b. ez-Zubeyr'in haber verdiğine göre Misver b. Mahreme ve Abdurrahman b. Abd el-Kari'nin kendisine haber verdikleri üzere her ikisi de Ömer el-Hattab'ı şöyle derken dinlemişlerdir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) henüz hayatta iken Hişam b. Hakim'in Furkan suresini okuduğu nu işittim, deyip hadisi aynen rivayet etti ve şunları ekledi: Namazda iken nerede ise onun üzerine atılacaktım da selam verinceye kadar sabredip kendimi tutmaya çalıştım.

 

 

حدثنا إسحاق بن إبراهيم وعبد بن حميد. قالا: أخبرنا عبدالرزاق. أخبرنا معمر عن الزهري. كرواية يونس بإسناده.

 

1898- Bize İshak b. İbrahim ve Abd b. Humeyd tahdis edip dedi ki: Bize Abdurrezzak haber verdi, bize Ma'mer, Zühri'den haber verdi deyip Yunus'un isnadı ile naklettiği rivayetin benzerini rivayet etti.

 

 

AÇIKLAMA:          (1896) "Sonra elbisesinin yakalarından tuttum" yani elbisesinin boyun kısmını tutup onunla çekiştirdim. Buradaki lebbebe fiili vav fethalı olarak söylenen el-lebbe'den alınmıştır. Çünkü (kesilmek istenen davar) oradan yakalanır.

 

Bu hadiste ashabı kiramın, Kur'an-ı Kerim'e ne kadar çok itina ettiklerini, onu koruyup himaye etmekte, lafzını korumakta ne kadar büyük bir hassasiyet göstermelerini ortaya koymaktadır. Onlar Kur'an'ı Arapların caiz görmedikleri bir tarafa meyletmeksizin tıpkı işittikleri gibi lafzını korumaya da dikkat ve özen gösterdiklerini açıkça ortaya koymaktadır. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Hişam b. Hakim'i serbest bırakmasını emretmesine gelince Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e göre onun tazir ile cezalandırılmasını gerektiren bir suçu sabit olmadığından dolayıdır. Çünkü Ömer onun Kur'an okumak hususunda kendisine muhalefet ettiğini söylemişti. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise kıraatin caiz olan hali ve şekillerini Ömer'in bilmediği kadar biliyordu. Ayrıca başka şeylerle uğraşırken Kur'an okunursa huzurlu bir kalp ile okuma imkanını ve Kur'an okumayı tahkiki bir şekilde gerçekleştirme imkanını kayıtsız şartsız Kur'an kıraati ile uğraşırken yakalayabildiği kadar yakalama imkanını bulamaz.

 

"Şüphesiz bu Kur'an yedi harf üzere indirildi ... " İlim adamları dedi ki: Kur'an'ın yedi harf üzere indirilme sebebi hafifletmek ve kolaylık sağlamaktır. Bundan dolayı Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) diğer rivayette açıkça ifade edildiği gibi (1901): "Ümmetime kolaylaştırılmıştır."

 

İlim adamları "yedi harf" den ne kastedildiği hususunda ihtilaf halindedirler. Kadi İyaz dedi ki: Bir görüşe göre bu ifade ile yedi sınırlandırmak kastedilmeyip genişlik ve kolaylık sağlanmış demektir. Çoğunluk ise bu yedi ile sayısı sınırlandırılmıştır demiştir. Diğer taraftan bundan kasıt vaad, vaid, muhkem, müteşabih, helal, haram, kıssalar, misaller, emirler ve yasaklar gibi yedi husustur. Böyle diyenler ayrıca bu yedi hususun muayyen olarak hangileri olduğunu tesbit etmekte de ihtilaf etmişlerdir.

 

Başkaları ise bunların tilavetin eda edilmesi, lafızlarının telaffuz keyfiyeti ile alakalıdır. İdgam, izhar, tefhir, terkik, imale ve med gibi. Çünkü araplar bu şekilleri telaffuzda farklı söyleyişlere sahipti. Yüce Allah, her bir kimse kendi ağzına uygun düşmesi ve dili ile bunu kolaylıkla söyleyebilmesi için onlara kolaylık sağlamıştı.

 

Başkaları da şöyle demektedir: Bunlardan kasıt lafızlar ve harflerdir. İbn Şihab da Müslim'in bu kitapta kendisinden naklettiği rivayeti ile buna işaret etmiş bulunmaktadır. Bu kanaat sahipleri bundan sonra iht!laf ederek bazıları bu yedi farklı kıraattir, derken, Ebu Ubeyd: Bunlar Yemen'iyle Mead'iyle yedi arap ağzıdır, demiştir. Bunlar ise bu ağızların en fasih ve en üstün olanlarıdır. Hayır, bu yedi kıraatin hepsi yalnızca Mudarlılarındır da denilmiştir. Bunlar ise tek bir kelimede toplanmış olmayıp Kur'an-ı Kerim'in değişik yerlerinde yer almıştır. Bir diğer görüşe göre hayır bu ağızlar bazı kelimelerde bir arada bulunmaktadır, demişlerdir. Yüce Allah'ın: "Ve tağuta ibadet eden" (Maide, 60); "Bol bol yesin, aynasın" (Yusuf, 12); "Yolculuklarımızdaki konak yerlerimizin arasını uzaklaştır" (Sebe, 19); "Şiddetli bir azab ile" (A'raf, 165) ve başka buyruklarda olduğu gibi.

 

Kadı Ebu Bekr b. el-Bakillanı dedi ki: Sahih olan bu yedi harfin Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tarafından açıkça sözkonusu edilip ondan yaygın olarak rivayet edildiği, ümmetin de bu kıraatleri kendisinden zapt ettiği, Osman (r.anh)'ın ve müslüman cemaatin mushafta bunu tesbit edip sahih olduklarını haber verdikleridir. Ancak bu kıraatlerden mütevatir olarak sabit olmamış olanlarını hazfettiler. Ayrıca bu harflerin bazı hallerde manaları bazı hallerde de lafızları farklılık göstermektedir. Bununla birlikte birbirleri ile çatışan ve birbirlerine aykırı rivayetler değildir.

 

Tahavi'nin zikrettiği üzere yedi harf ile kıraat işin ilk zamanlarına ait bir özellikti. Çünkü Arapların ağız farklılıkları bunu zorunlu kılıyordu. Bütün taifelerin aynı lügatı (ağzı) söylemekle yükümlü tutmakda bir meşakketi gerektiriyordu. İnsanlar ve yazılı kitap çoğalınca zorunluluk da ortadan kalkınca bu sefer tek bir kıraat sözkonusu oldu.

Davudi dedi ki: Bugün insanların okudukları yedi kıraatin her biri ancak o yedi harften bir tanesidir. Hatta kıraat bütün bunlarda dağılmış vaziyettedir.

 

Ebu Ubeydullah b. Ebu Sufra dedi ki: Bu yedi kıraat ancak hadis-i şerifte sözü geçen yedi harften sadece bir harften hareketle meşru kılınmıştır. Bu harf ise Osman (r.anh)'ın Mushafı toplamakta esas aldığı harftir. Nehhas ve başkaları da bunu böylece zikretmiştir. Başka kimseler de şöyle demektedir: Tek bir hatimde hadiste sözkonusu edilen yedi kıraat sözkonusu olmaz. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e Kur'an-ı Kerim'in son olarak arz edildiği seferinde bu kıraatlerin hangisi ile okunduğu da bilinmemektedir. Bütün bu kıraatler Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den yaygın olarak rivayet edilmiş ve ümmet de bu kıraatleri ondan zapt etmiş bulunmaktadır. Ayrıca bu harflerin her biri ashabı kiramdan kendisine izafe edildiği kimseye ait olarak anılmışlardır. Bu da kıraati onun çoğunlukla kullanmış olduğu anlamındadır. Tıpkı bu kıraatlerin her birinin yedi kıraat imam'ından ve başkalarından o kıraate göre okumayı seçen kimseye izafe edilmesi gibidir.

 

el-Mazerı dedi ki: Kasıt, ahkam, misaller, kıssalar gibi yedi husustur diyenlerin görüşÜ ise hatalıdır. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu harflerin her birisi ile okumanın ve bir harfi bir başkası ile değiştirmenin caiz olduğuna işaret etmiştir. Misallere ait bir ayetin ahkama ait bir ayet ile değiştirilmesinin haram olduğu ise müslümanların icmaı ile kesinleşmiştir. Maksat ayetlerin sonları olup "gafurur rahim" yerine "semiun basir" demektir, diyenlerin kanaati de insanların Kur'an'ı değiştirmelerinin yasak olduğu üzerindeki icma sebebi ile yanlış bir kanaattir. İşte bu husustaki açıklamaların muhtasarı bu olup, bunları Kadı lyaz bu mesele ile ilgili olarak nakletmiş bulunmaktadır. Allah en iyi bilendir.

 

(1897) "Nerede ise onun üzerine atılacaktım." Acele ederek üzerine hücum edecektim, demektir.

 

 

 

وحدثني حرملة بن يحيى. أخبرنا ابن وهب. أخبرني يونس عن ابن شهاب. حدثني عبيدالله بن عبدالله بن عتبة؛ أن ابن عباس حدثه؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال:

 "أقرأني جبريل عليه السلام على حرف فراجعته. فلم أزل أستزيده فيزيدني. حتى انتهى إلى سبعة أحرف".

قال ابن شهاب: بلغني أن تلك السبعة الأحرف إنما هي في الأمر الذي يكون واحدا، لا يختلف في حلال ولا حرام.

 

1899- Bana Harmele b. Yahya da tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Yunus, İbn Şihab'dan haber verdi, bana Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe'nin tahdis ettiğine göre İbn Abbas kendisine tahdis etti. Buna göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Cebrai! (a.s) bana Kur'an'ı bir harf üzere okuttu. Ben de ona (artırması için) müracaat ettim. Ben ondan artırmasını istedim, o da bana artırdı ve nihayet yedi harfe kadar artırmaya devam etti. "

İbn Şihab dedi ki: Bana ulaştığına göre bu yedi harf, ancak tek bir şey olan ve helal ve haram hususunda farklılık göstermeyen işler hakkındadır.

 

Diğer tahric: Buhari, 4991

 

 

وحدثناه عبد بن حميد. أخبرنا عبدالرزاق. أخبرنا معمر عن الزهري، بهذا الإسناد.

 

1900- Bize Abd b. Humeyd de tahdis etti, bize Abdürrezzak haber verdi, bize Ma'mer, Zühri'den bu isnad ile rivayet etti.

 

 

حدثنا محمد بن عبدالله بن نمير. حدثنا أبي. حدثنا إسماعيل بن أبي خالد عن عبدالله بن عيسى بن عبدالرحمن ابن أبي ليلى، عن جده، عن أبي بن كعب؛ قال:

 كنت في المسجد. فدخل رجل يصلي. فقرأ قراءة أنكرتها عليه. ثم دخل آخر. فقرأ قراءة سوى قراءة صاحبه. فلما قضينا الصلاة دخلنا جميعا على رسول الله صلى الله عليه وسلم. فقلت: إن هذا قرأ قراءة أنكرتها عليه. ودخل آخر فقرأ سوى قراءة صاحبه. فأمرهما رسول الله صلى الله عليه وسلم فقرآ. فحسن النبي صلى الله عليه وسلم شأنهما. فسقط في نفسي من  التكذيب. ولا إذا كنت في الجاهلية. فلما رأى رسول الله صلى الله عليه وسلم ما قد غشيني ضرب في صدري. ففضت عرقا. وكأنما أنظر إلى الله عز وجل فرقا. فقال لي "يا أبي! أرسل إلي: أن اقرأ القرآن على حرف. فرددت إليه: أن هون على أمتي. فرد إلى الثانية: اقرأه على حرفين. فرددت إليه: أن هون على أمتي. فرد إلى الثالثة: اقرأه على سبعة أحرف. فلك بكل ردة رددتها مسألة تسألينها. فقلت: اللهم! اغفر لأمتي. وأخرت الثالثة ليوم يرغب إلى الخلق كلهم. حتى إبراهيم صلى الله عليه وسلم".

 

1901- Bize Muhammed b. Abdullah b. Numeyr tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize İsmail b. Ebu Halid, Abdullah b. İsa b. Abdurrahman b. Ebu Leyla'dan tahdis etti. O dedesinden, o Ubey b. Ka'b'dan şöyle dediğini rivayet etti: Mescitte bulunuyordum. Bir adam içeri girip namaza durdu. Bir kıraat ile okudu, ben onun bu kıraatini kabul edemedim. Sonra bir başkası girdi. O da diğer arkadaşının okuduğu kıraatten farklı bir kıraatle okudu. Namazı bitirdiğimiz zaman birlikte Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna girdik.

Ben: Bu kendisine kabul etmediğimi gösterdiğim bir kıraat ile Kur'an okudu, bir başkası içeri girdi, o da diğer arkadaşının kıraatinden başka bir kıraat ile okudu, dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kendilerine emir vermesi üzerine her ikisi de okudu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onların okuyuşlarını güzel bulunca içimden bir çeşit yalanlama geçti. O kadar ki cahiliye döneminde olduğum zamanlarda bile içimden böyle bir şey geçmemişti.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni bürüyen bu hali görünce göğsüme vurdu, her yanımdan ter boşandI. Adeta korkumdan aziz ve celil Allah'a bakıyor gibi oldum. Allah Resulü bana: "Ey Ubey! Bana Kur'an'ı bir harf üzere oku diye Resul gönderildi, ben ona, ümmetim için kolaylaştır, diye karşılık verdim. İkinci defa bana gelip onu iki harf üzere oku, dedi. Ben ona, ümmetime kolaylaştır diye karşılık verdim, üçüncü defa bana onu yedi harf üzere oku diye karşılık verdi. Ayrıca seni her geri çevirişim karşısında senin lehine benden isteyeceğin bir dilek hakkın var (buyurdu) ben de: Allah'ım, ümmetime mağfiret buyur, Allah'ım ümmetime mağfiret buyur, dedim ve üçüncüsünü ise İbrahim (a.s)'a varıncaya kadar bütün insanların bana kulak verip beni dinleyecekleri (benim şefaatimi bekleyecekleri güne erteledim" buyurdu.

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 1478 -muhtasar-; Nesai, 938 -bu manada-

 

 

حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة .حدثنا محمد بن بشر. حدثني إسماعيل بن أبي خالد .حدثني عبدالله بن عيسى عن عبدالرحمن بن أبي ليلى. أخبرني أبي بن كعب؛ أنه كان جالسا في المسجد. إذ دخل رجل فصلى . فقرأ قراءة. واقتص الحديث بمثل حديث ابن نمير.

 

1902- Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe tahdis etti, bize Muhammed b. Bişr tahdis etti, Bana İsmail b. Ebu Halid tahdis etti, bana Abdullah b. İsa, Abdurrahman b. Ebu Leyla'dan tahdis etti, bana Ubey b. Ka'b'ın haber verdiğine göre o mecliste otururken bir adam gidip namaz kılıverdi. Bir kıraat şekli ile okudu sonra hadisi tıpkı İbn Zübeyr'in hadisi gibi rivayet etti:

 

 

AÇIKLAMA:          (1901) "Cebrail bana bir harf üzere okuttu, ben de ona müracaat ettim ... " Yani ben ondan yüce Allah'tan genişlik ve hafiflik olmak üzere harf sayısını daha da artırması için Allah'tan istemesini kendisinden isteyip durdum. Cebrail de Şanı yüce Allah'ta:n bu dilekte bulunuyor o da ona harf sayısını daha da artırıyordu. Sonunda yedi harfe kadar ulaştı.

 

Ubey b. Ka'b'ın, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kıraat ile ilgili farklı okuyanların okuyuşlarım güzel bulması üzerine: "Onların okuyuşlarım güzel bulunca içimden bir çeşit yalanlama geçti. O kadar ki cahiliye döneminde olduğum zamanlarda bile içimden böyle bir şey geçmemişti" sözünün anlamı da şudur: Şeytan benim içime nübüvveti yalanlama vesvesesini öyle aşırı bir derecede telkin etti ki cahiliye döneminde bulunduğum halden daha ileriye gitti. Çünkü kendisi de cahiliye döneminde gaflet içinde ya da şüphe eden birisi idi. Şeytan ise ona kesinlikle yalanlama vesvesesini telkin etti.

 

Kadi İyaz dedi ki: "İçimden geçti" sözü bir şaşkınlık ve bir dehşetin kendisini kapladığı anlamına gelir. "Cahiliye döneminde dahi olmadığı kadar" sözü de şu demektir: Şeytan onun içine inanmadığı bir yalanlamayı telkin etti, anlamındadır. Kadı dedi ki: Bu gibi gelip geçici düşünceler üzerinde kişi devam etmeyecek olursa bundan dolayı sorumlu olmaz. (Devamla) Kadi İyaz dedi ki: el-Mazerı dedi ki: Bu şu demektir: Ubey b. Ka'b'ın içine şeytandan karar kılmayan, yer etmeyen bir dürtü geldi, sonra Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eli ile göğsüne vurun ca anında bu dürtünün etkisi zail olup vücudundan ter boşandI.

 

"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni bürüyen hali görünce göğsüme vurdu ... " Kadi İyaz dedi ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in göğsüne vurması o hoş olmayan düşüncenin kendisini bürüdüğünü görmesi üzerine ona sebat vermek üzere göğsüne vurmuştu. (Kadı ayrıca) dedi ki: Taşmak anlamındaki faada fiili sad ile faasa diye de kullanılır. Bizim burada rivayetimiz faada şeklindedir. Derim ki: Ülkemizin asıl nüshalarının çoğunda da bu böyledir, bazılarında ise faasa olarak kullanılmıştır.

 

"Bana bir harf üzere oku diye elçi gönderdi. .. " Bu birinci rivayet asılların birçOğunda bu şekildedir. Bazılarında ise bir fazlalık yer almaktadır. (Bu rivayette) dedi ki: "Bana Kur'an'ı bir harf üzere okuyayım diye haber geldi, ben ona ümmetime kolaylaştır diye karşılık verdim. İkinci defa bana onu bir harf üzere okumam için geri geldi. Ben de ona, ümmetime kolaylaştır diye karşılık verdim. Üçüncüsünde onu yedi harf üzere okuyayım diye karşılık verdi. "

 

Bundan sonraki rivayet yolunda İbn Ebu Şeybe'den (1903) gelen rivayette belirtildiği üzere Cebrail ona Kur'an'ı ona bir harf üzere okuttu, ikinci defasında iki harf, üçüncüsünde üç harf, dördüncüsünde ise yedi harf üzere okuttu denilmektedir.

 

Bu ise, manası ve iki rivayetin bir arada cem edilmesi müşkil olan rivayetlerden birisidir. Bu hususta yapılacak en güzel açıklama şudur: Birinci rivayette "üçüncüsünde bana karşılık verdi" ifadesindeki üçüncüsünden kasıt sonuncusu olan dördüncü gelişidir. Buna mecazi olarak üçüncüsü adını vermiştir. Bizi böyle bir tevil yapmaya iten ise ikinci rivayette açıkça yedi harfin ancak dördüncü defada gerçekleştiğini ifade etmiş olmasıdır. Dördüncü defa geliş ise son gelişidir. Bu durumda birinci rivayette de gelişlerden birisi da hazf edilmiş olmaktadır.

 

Yüce Allah'ın "Seni her bir geri çevirişimde ... " ifadesi de birinci rivayette üç defa geri çevirişten birisinin sözkonusu edilmesinin düştüğüne delildir. Çünkü bu da ikinci rivayette açıkça zikredilmiş bulunmaktadır.

 

Yüce Allah'ın: "Seni her bir geri çevirişim karşılığında sana benden isteyeceğim bir dua vardır." Yani kesin olarak kabul edilecek bir dua vardır. Ama diğer duaların kabul edilmesi sadece ümit edilir. Mutlaka kabul edileceği kesin değildir. Buna dair açıklamalar daha önce iman bölümünde geçmiş bulunmaktadır.

 

 

 

حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا غندر عن شعبة. ح وحدثناه ابن المثنى وابن بشار. قال ابن المثنى: حدثنا محمد بن جعفر. حدثنا شعبة عن الحكم، عن مجاهد، عن ابن أبي ليلى، عن أبي بن كعب؛ أن النبي صلى الله عليه وسلم كان عند أضاة بني غفار. قال فأتاه جبريل عليه السلام. فقال:

 إن الله يأمرك أن تقرأ أمتك القرآن على حرف. فقال "أسأل الله معافاته ومغفرته. وإن أمتي لا تطيق ذلك". ثم أتاه الثانية. فقال: إن الله يأمرك أن تقرأ أمتك القرآن على حرفين. فقال "أسأل الله معافاته ومغفرته. وإن أمتي لا تطيق ذلك". ثم جاءه الثالثة فقال: إن الله يأمرك أن تقرأ أمتك القرآن على ثلاثة أحرف. فقال "أسأل الله معافاته ومغفرته. وإن أمتي لا تطيق ذلك". ثم جاءه الرابعة فقال: إن الله يأمرك أن تقرأ أمتك القرآن على سبعة أحرف. فأيما حرف قرءوا عليه، فقد أصابوا.

 

1903- Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe de tahdis etti, bize Gunder, Şu'be'den tahdis etti, (H.) Bunu bize İbnu'l-Müsenna ve İbn Beşşar da tahdis etti. İbnu'l Müsenna dedi ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be, el-Hakem'den tahdis etti, o Mücahid'den, o İbn Ebu Leyla'dan, o Ubey b. Ka'b'dan rivayet ettiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Gıfar oğullarına ait bir su birikintisinin yanında iken Cebrail (a.s) gelip: Şüphesiz Allah sana ümmetine Kur'an'i bir harf üzere okumanı emrediyor, dedi.

 

Allah Resulü: ''Allah'tan afiyet ve mağfiretimi dilerim. Muhakkak benim ümmetimin buna gücü yetmez" dedi. Sonra ona ikinci defa geldi ve: Muhakkak Allah sana ümmetin e Kur'an'ı iki harf üzere okumanı emrediyor, dedi. Allah Resulü: ''Allah'tan afiyetini ve mağfiretini dilerim. Muhakkak benim ümmetimin buna gücü yetmez" dedi. Sonra ona üçüncü defa gelip: Muhakkak Allah sana ümmetine Kur'an'ı üç harf üzere okumanı emrediyor, dedi. Allah Resulü: "Allah'tan afiyetini ve mağfiretini dilerim. Şüphesiz ümmetimin buna gücü yetmez" buyurdu. Sonra dördüncü defa ona gelip: Muhakkak Allah sana Kur'an'ı ümmetine yedi harf üzere okumanı emrediyor. Hangi harfe uygun olarak okurlarsa isabet etmiş olurlar, dedi.

 

 

وحدثناه عبيدالله بن معاذ. حدثنا أبي. حدثنا شعبة، بهذا الإسناد، مثله.

 

1904- Bunu Ubeydullah b. Muk da tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Şu'be bu isnad ile aynısını tahdis etti.

 

 

AÇIKLAMA:          (1903) "Gıfaroğullarına ait su birikintisinin yanında" "Edat" su birikintisi gibi su bulunan yere denilir.

 

"Muhakkak Allah sana Kur'an'ı ümmetine yedi harf üzere okumanı emrediyor. Hangi harfe göre okurlarsa isabet etmiş olurlar" sözü şu demektir:

 

Ümmetin yedi harfi aşıp dışına çıkmasın. Ama yedi harf sınırları içerisinde muhayyerdirler. Bu yedi harfi de kendilerinden sonrakilere birisini seçmekte muhayyer oldukları ve bunların dışına çıkamayacakları esasına göre de nakletmeleri gerekmektedir. Allah en iyi bilendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

156- KUR'AN'I TERTİL İLE OKUMAK "HEZZ" DENiLEN AŞIRI SÜRATTEN UZAK KALMAK VE BİR REKATTA İKİ SUREYİ VE DAHA FAZLA SUREYİ OKUMANIN MÜBAH OLDUĞU BABI