SAHİH-İ MÜSLİM |
SALAT |
باب
استحباب
تحسين الصوت
بالقرآن
141- KUR'AN OKURKEN SEsİ
GÜZELLEŞTİRMENİN MÜSTEHAB OLDUĞU BABI
حدثني
عمرو الناقد
وزهير بن حرب.
قالا: حدثنا سفيان
بن عيينة عن
الزهري، عن
أبي سلمة، عن
أبي هريرة.
يبلغ به النبي
صلى الله عليه
وسلم قال:
"ما
أذن الله
لشيء، ما أذن
لنبي يتغنى
بالقرآن".
1842-
Bana Amr en-Nakid ve Zuheyr b. Harb tahdis edip dedi ki: Bize Süfyan b. Uyeyne,
Zühri'den tahdis etti. O Ebu Seleme'den, o Ebu Hureyre'den Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'e ulaştırarak şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Allah'ın
bir nebiye Kur'an ile teganni etmesine verdiği mükafatı, hiçbir şeye
vermemiştir"
Diğer tahric: Buhari,
5024; Nesai, 1017
وحدثني
حرملة بن
يحيى. أخبرنا
ابن وهب.
أخبرني يونس.
ح وحدثني يونس
بن عبدالأعلى.
أخبرنا ابن
وهب. أخبرني
عمرو. كلاهما
عن ابن شهاب،
بهذا الإسناد.
قال "كما يأذن
لنبي يتغنى
بالقرآن".
1843- Bana Harmele b.
Yahya da tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Yunus haber verdi (H.)
Bana Yunus b. Abdu'I-A'la da tahdis etti. Bize İbn Vehb haber verdi, bana Amr
haber verdi. Her ikisi İbn Şihab'dan bu isnad ile rivayet etti, Rivayetinde:
"Kur'an ile teganni eden bir Nebi'ye verdiği gibi ... " demiştir.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
حدثني
بشر بن الحكم.
حدثنا
عبدالعزيز بن
محمد. حدثنا
يزيد (وهو ابن
الهاد) عن
محمد بن
إبراهيم، عن
أبي سلمة، عن أبي
هريرة؛ أنه
سمع رسول الله
صلى الله عليه
وسلم يقول:
"ما
أذن الله
لشيء، ما أذن
لنبي حسن
الصوت، يتغنى
بالقرآن،
يجهر به".
1844-
Bana Bişr b. el-Hakem tahdis etti, bize Abdülaziz b. Muhammed tahdis etti, bize
Yezid -ki b. el-Ha'dır- Muhammed b. İbrahim'den tahdis etti, o Ebu Seleme'den,
o Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'i şöyle buyururken dinlemiştir: "Allah sesi güzel bir nebiye
yüksek sesle okuyup Kur'an ile teganni etmesine verdiği mükafatın bir benzerini
hiçbir şeye vermemiştir. "
Diğer tahric: Buhari,
7544; Ebu Davud, 1473; Nesai, 1016
وحدثني
ابن أخي ابن
وهب. حدثنا
عمي عبدالله
بن وهب.
أخبرني عمر بن
مالك وحيوة بن
شريح عن ابن الهاد،
بهذا
الإسناد،
مثله سواء.
وقال: إن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
ولم يقل: سمع.
1845- Bana İbn Vehb'in
kardeşinin oğlu tahdis etti, bize amcam Abdullah b. Vehb tahdis etti, bana Ömer
b. Malik ile Hayve b. Şureyh, İbn Harb'dan bu isnad ile aynen bunun gibi haber
verdi ve: Şüphesiz Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dedi, ama:
"Dinlemiştir" demedi,
AÇIKLAMA: (1842)
"Allah Kur'an ile teganni eden bir nebiye verdiği mükafatı, hiçbir şeye
vermemiştir" ilim adamlarının dediklerine göre sözlükte ezine (tercümede
mükafat vermek) dinlemek, kulak vermek demektir. Yüce Allah'ın:
"Ve ezinet li
rabbiM: Rabbinin buyruğunu dinledi" (İnşikak, 2) buyruğu da buradan
gelmektedir. Derler ki: Bu kelimenin burada dinleyip kulak vermek anlamı ile
yorumlanması caiz değildir. Çünkü böyle bir iş yüce Allah için imkansızdır. Bu
lafız burada mecazi anlamda kullanılmıştır. Anlamı ise okuyucuyu kendisine
yakınlaştırıp ona bol bol sevap vermesini kinayeli olarak anlatmaktır. Çünkü
yüce Allah'ın işitmesi arasında bir fark olmaz. Bundan dolayı bu buyruğun tevil
edilmesi gerekmektedir.
"Kur'an ile teganni eden" Şafii ve
mezhebine mensub ilim adamları ile çeşitli kesimden ilim adamlarının çoğunluğu
ve değişik ilim erbabına göre manası, Kur'an'ı sesini güzelleştirerek okumak
demektir. Süfyan b. Uyeyne'ye göre ise onunla müstağni olmak demektir. Onunla
insanlardan müstağni olur (onlara ihtiyaç duymaz) anlamında olduğu söylendiği
gibi, Kur'an ile onun dışındaki söz ve kitaplara ihtiyacı olmaz, diye de
açıklanmıştır.
Kadi İyaz dedi ki: Bu
iki açıklama, İbn Uyeyne'den nakledilmiştir. Nitekim "teğanneytu" ve
"teğaneytu" fiilleri istiğna ettim, ihtiyaç duymadım anlamında
kullanılır.
Şafii ve ona muvafakat
edenler ise bu, kıraati hüzünlü ve rikkatli bir şekilde okumak, demektir. Bu
açıklamalarına "seslerinizle Kur'an'ı süsleyiniz" anlamındaki diğer
hadisi delil göstermişlerdir. El--Herevi: Onunla teğanni etmek, onu yüksek
sesle okumak demektir, demiştir.
Ebu Cafer et-Taberi de:
Onunla istiğna etmek (başkasına ihtiyaç duymamak) şeklindeki açıklamayı kabul
etmeyerek dil ve mana bakımından bunun hatalı olduğunu söylemiştir. Bu görüş
ayrılığı: "Kur'an ile teganni etmeyen bizden değildir" anlamındaki
diğer hadis hakkında da geçerlidir. Doğrusu bunun sesi güzelleştirmek
demekolduğudur. Bunu diğer rivayetteki (1844) "Kur'an ile teganni edip onu
yüksek sesle okuyan" rivayeti desteklemektedir.
وحدثنا
الحكم بن
موسى. حدثنا
هقل عن
الأوزاعي، عن
يحيى بن أبي
كثير، عن أبي
سلمة، عن أبي
هريرة؛ قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "ما أذن
الله لشيء
كأذنه لنبي،
يتغنى
بالقرآن يجهر
به".
1846-
Bize el-Hakem b. Musa da tahdis etti... Ebu Seleme, Ebu Hureyre'den şöyle
dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Allah'ın,
Kur'an'ı yüksek sesle okuyarak onunla teganni eden bir nebiye verdiği edr gibi
hiçbir şeye edr ve mükafat vermez. (Rıza ile dinlemez)" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
وحدثنا
يحيى بن أيوب
وقتيبة بن
سعيد وابن
حجر. قالوا:
حدثنا
إسماعيل (وهو
ابن جعفر) عن
محمد بن عمرو،
عن أبي سلمة،
عن أبي هريرة،
عن النبي صلى
الله عليه
وسلم. مثل
حديث يحيى بن
أبي كثير. غير
أن ابن أيوب
قال في روايته
"كإذنه".
1847- Bize Yahya b.
Eyyub, Kuteybe b. Said ve İbn Hucr tahdis edip dedi ki: Bize İsmail-ki b.
Cafer'dir- Muhammed b. Amr'dan tahdis etti o Ebu Seleme'den, o Ebu Hureyre'den,
o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den Yahya b. Ebu Kesir'in rivayet ettiği
hadisin aynısını rivayet etti. Ancak İbn Eyyub rivayetinde (keezenihi: verdiği
ecir gibi yerine) "keiznihi: teşvik ettiği, izin verdiği gibi"
demiştir.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا
عبدالله بن
نمير. ح
وحدثنا ابن
نمير. حدثنا
أبي. حدثنا
مالك (وهو ابن
مغول) عن
عبدالله بن
بريدة، عن
أبيه؛ قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "إن
عبدالله بن
قيس، أو
الأشعري أعطي
مزمارا من
مزامير آل
داود".
1848-
Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe tahdis etti bize Abdullah b. Numeyr tahdis etti (H.)
Bize İbn Numeyr tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Malik -ki b.
Miğvel'dir- Abdullah b. Bureyde'den tahdis etti, o babasından şöyle dediğini
nakletti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "Muhakkak
Abdullah b. Kays'a -yahut el-Eş'arf'ye- Davud hanedam mizmarlarından bir mizmar
verilmiştir" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
وحدثنا
داود بن رشيد.
حدثنا يحيى بن
سعيد. حدثنا
طلحة عن أبي
بردة، عن أبي
موسى؛ قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم لأبي
موسى "لو
رأيتني وأنا
أستمع لقراءتك
البارحة! لقد
أوتيت مزمارا
من مزامير آل
داود".
1849-
Bize Davud b. Ruşeyd de tahdis etti ... Ebu Musa dedi ki: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ebu Musa'ya: "Dün gece senin Kur'an okumam dinlerken
beni bir görseydin. Andolsun sana Davud hanedam mizmarlarından bir mizmar
verilmiştir." buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: (1847)
"Ancak İbn Eyyub rivayetinde: Keiznihi, dedi" İbn Eyyub'un
rivayetinde bu şekilde hemze kesreli ve zel harfi sakindir. Kadı dedi ki: Bu
lafız bu rivayete göre o işin teşvik edip emretmesi anlamındadır.
Ebu Musa el-fş'an
hakkında (1848) 'bna Davud hanedanın mizmardarlarından bir mizmar
verilmiştir" buyruğu hakkında ilim adamları şu açıklamayı yapmışlardır:
Burada mizmar'dan kasıt güzel ses demektir. Zemr, aslında şarkı anlamındadır.
N-i Davud (Davud hanedam) ise Davud'un kençlisidir. N-i filan denilerek kişinin
kendisinin kastedildiği de olur. Davud (a.s) gerçekten güzel sesli birisi idi.
Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in Ebu Musa'ya (1849): "Dün gece senin Kur'an okuyuşunu
dinlerken beni bir görseydin ... " bundan sonraki (1850) hadiste ise Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kur'an okurken kıraatinde terdid (nağme)
yapmıştır.
Kadi İyaz dedi ki:
Kur'an okurken sesi güzelleştirmenin ve tertil ile okumanın müstehab olduğu
hususunda ilim adamları icma etmişlerdir.
Ebu Ubeyd dedi ki: Bu
hususta varid olmuş hadisişerifler hüzünlendirme ve teşvik anlamı üzere
yorumlanır. (Kadi İyaz devamla) dedi ki: Fakat nameli olarak Kur'an okumak
hususunda ilim adamları ihtilaf etmiştirler. Malik ve cumhur Kur'an-ı Kerim'in
geliş maksadını teşkil eden huşu duymak ve onu anlayıp kavramak sınırlarının
dışına çıktığı için mekruh görmüşlerdir. Ebu Hanife ve seletten bir topluluk
ise bu husustaki hadisler dolayısı ile ayrıca bunun rikkate ve haşyetin
harekete geçmesine sebeb olması, nefislerin de bu durumda onu dinlemeye
yönelmesi dolayısı ile mübah kabul etmişlerdir.
. Derim ki: Şafii ise
bir yerde: Name ile Kur'an okumayı mekruh görüyorum demiş, bir başka yerde
mekruh görmüyorum demiştir.
Mezheb alimlerimiz bunu
şöyle açıklamaktadır: Onun bu hususta görüş ayrılığı yoktur. Farklı görüşleri,
durumların farklılığı ile alakalıdır. Mekruh gördüğü yerde kastettiği, lafızların
gereksiz yere uzatılması ve sözün fazlalık ya da eksiklik yahut med olmayan
yerde med yapmak idgam yapılması caiz olmayan yerde idgam yapmak ve benzeri
şekillerde sözün gerçek anlamının sınırlarının aşıldığı yerlerdir. Mübah
kıldığı haller ise sözün herhangi bir şekilde değişikliğe uğratılmadan okunduğu
hallerdir. Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
142- NEBİ
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'İN MEKKE'NİN FETHEDİLDİĞİ GÜN FETİH SURESİNİ
OKUMASI BABI