SAHİH-İ MÜSLİM |
SALAT |
باب ما
روي فيمن نام
الليل أجمع
حتى أصبح
136- SABAHI EDİNCEYE
KADAR BÜTÜN GECE UYUYAN KİMSE HAKKINDA NAKLEDİLEN RİVAYETLER BABI
حدثنا
عثمان بن أبي
شيبة وإسحاق.
قال عثمان: حدثنا
جرير عن
منصور، عن أبي
وائل، عن
عبدالله؛ قال:
ذكر
عند رسول الله
صلى الله عليه
وسلم رجل نام
ليلة حتى
أصبح. قال "ذاك
رجل بال
الشيطان في
أذنيه" أو قال
"في أذنه".
1814-205/1-
Bize Osman b. Ebu Şeybe ve İshak tahdis etti. Osman dedi ki: Bize Cerir
Mansur'dan tahdis etti, o Ebu Vail'den, o Abdullah'tan şöyle dediğini nakletti:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzurunda sabahı edinceye kadar
gece boyunca uyuyan bir adamdam söz edildi. O: "O kişi şeytanın,
kulaklarına -ya da: "kulağına" dedi- işediği bir kimsedir"
buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
1144 -buna yakın-, 3270; Nesai, 1607, 1608; İbn Mace, 1330
AÇIKLAMA: "Bize
Osman b. Ebu Şeybe tahdis etti... Abdullah'tan rivayet etti" kasıt
Abdullah b. Mes'ud' dur. Bu İshak dışında bu isnadın bütün ravileri Kufelidir.
"Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in huzurunda ... " Bunun anlamı hakkında ihtilaf etmişlerdir.
İbn Kuteybe dedi ki: (Kulaklarına işemiştir) yani, onu ifsad etmiştir demektir.
Nitekim bir şeyi ifsad edip bozduğu zaman "işedi" denilir. Mühelleb,
Tahavi ve başkalarının dediklerine göre ise bu bir istiaredir ve o kişinin
şeytana itaat ettiğine, şeytan ın onun hakkında tahakküm ettiğine bir
işarettir. Şeytanın insanın ense köküne düğüm vurması ve ona daha uzunca bir
gece var, demesi ise onu zelil bir şekilde alçaltması, demektir.
Bunun, onu hafife
almıştır, onu hakir görmüştür ve ona üstünlük sağlamıştır, anlamında olduğu da
söylenmiştir. Nitekim bir kimseyi hafife alıp onu aldatan kimsenin bu halini
anlatmak üzere kulağına işedi, denilir. Bunun aslı ise, aslanı zelil edip alçaltmak
maksadı ile aslana bir haşeratın bunu yapmasından gelmektedir. el-Harbi: Bu,
şeytan ona üstünlük sağlar ve onunla alay eder, anlamındadır demiştir. Kadi
İyaz dedi ki: Zahir anlamı üzere olması da uzak bir ihtimal değildir. Özellikle
kulağı sözkonusu etmesi ise uyanık iken algılayan duyu organı olmasından
dolayıdır.
وحدثنا
قتيبة بن
سعيد. حدثنا
ليث عن عقيل،
عن الزهري، عن
علي بن حسين؛
أن الحسين بن
علي حدثه عن
علي بن أبي
طالب؛ أن
النبي صلى
الله عليه وسلم
طرقه وفاطمة.
فقال:
"ألا
تصلون؟" فقلت:
يا رسول الله!
إنما أنفسنا
بيد الله.
فإذا شاء أن
يبعثنا بعثنا.
فانصرف رسول
الله صلى الله
عليه وسلم حين
قلت له ذلك. ثم
سمعته وهو
مدبر. يضرب
فخذه ويقول
"وكان
الإنسان أكثر
شيء جدلا".
1815-
Bize Kuteybe b. Said de tahdis etti, bize Leys, Akil'den tahdis etti o ez-Zühri'den,
o Ali b. Huseyn'den rivayet ettiğine göre Huseyn b. Ali kendisine Ali b. Ebu
Talib'den şunu tahdis etti: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir gece
kendisinin ve Fatıma'nın yanına geldi "Namaz kılmıyor musunuz?"
buyurdu. Ben: Ey Allah'ın Resulü! Şüphesiz canlarımız Allah'ın elindedir. O
bizi ne zaman canlandırmayı dilerse bizi canlandırır (uyandırır), dedim.
Resulullah'a bu sözleri
söyleyince o da ayrılıp gitti. Sonra ben, arkasını dönüp giderken uyluğuna
vurarak: "Şüphesiz insan tartışması her şeyden çok olandır" (Kehf,
54) buyurduğunu işittim.
Diğer tahric: Buhari,
1127,4724,4747, 7465; Nesai, 1610, 1611
AÇIKLAMA: "Bize
Kuteybe b. Said tahdis etti ... el-Huseyn b. AlL" Biz bu kelimeyi bu
şekilde küçültme ismi olarak 'ha' harfi ötreli "el-Huseyn b. Ali"
olarak zapt ettik. -Çokluklarına rağmen- diyarımızda gördüğüm bütün nüshalarda
de., bu şekildedir. Darakutni de Kitabu'l İstidrakat da bu şekilde kaydetmiş
olup şunları söylemektedir: Şüphesiz Müslim'in rivayetinde büyüitme ismi olarak
"el-hasen" diye geçmektedir. Darakutni dedi ki: Bunu Müslim,
Kuteybe'den bu şekilde el-Hasen b. Ali olarak rivayet etmiş, bu hususta İbrahim
b. Nasr en-Nihavendi ve Cu'fi de ona uymuş fakat Nesai, Serrac ve Musa b. Harun
onlara muhalefet ederek, bunu Kuteybe'den rivayete göre el-Huseyn -yani
küçültme ismi ile- diye rivayet etmişlerdir. (Darakutni) dedi ki: Bunu Ebu
Salih, Hamza b. Riyad ve Velid b. Salih de Leys'den rivayet ederek bunun
senedinde "el-Hasen" demiştir. Yunus el-Müdebbeb, Ebu Nadr ve başkaları
ise: Leys'den diye el-Huseyn olarak küçültme ismi olarak rivayet etmişlerdir.
Aynı şekilde Zühri'nin aralarında Salih b. Keysan, İbn Ebu Akik, İbn Cureyc,
İshak b. Raşid, Zeyd b. Ebu Uneyse, Şuayb, Hakim b. Hakem,Yahya b. Ebu Uneyse
ve İbn Lehia'nın kendisinden rivayeti ile Akil, Abdurrahman b. İshak,
Ubeydullah b. Ebu Ziyad ve daha başkalarının da bulunduğu Zühri'nin ashabı da
böyle demişlerdir. Ma'mer ise bu hadisi mürsel olarak rivayet ederek Zühri'den,
o Ali b. Huseyn'den diye rivayet etmiştir. Fakat Leys'den diye el-Hasan b. Ali
diye rivayet edenlerin rivayeti bir yanılmadır. Yani bunu (Huseyn değil de)
büyüitme ismi olarak (Hasen diye) rivayet eden kimse hata etmiştir.
Darakutni'nin açıklamaları bunlardır.
Bu açıklamaların özü
olarak şunu söylemek istiyor: Leys'in rivayetinde doğru olan el-Huseyn şeklinde
küçültme ismi iledir. Bizim diyarımızdaki rivayetlerdeki şeklin de bu olduğunu
açıklamış bulunmaktayız. Allah en iyi bilendir.
"Arkasını dönüp
giderken ... dediğini duydum" Bunun anlamı hakkında tercih olunan açıklama
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in onun hızlı ca cevap vermesine şaştığı ama
bu şekilde bir mazeret beyan etmesini uygun bulmadığı, bundan dolayı da
uyluğuna vurduğu şeklindedir.
Bir diğer açıklamaya
göre ise ileri sürdükleri bu mazeretlerini kabul etmiş ve bundan dolayı,onlar
hakkında herhangibir kınamanın sözkonusu olmayacağını ifade etmiş olmaktadır.
Bu hadis ile gece
namazının kılınması ve kişinin bu namazı kılmasını arkadaşına söylemesi teşvik
edilmekte, imam ve büyük olan, emri ve yönetimi altındakileri dini ve dünyevi
maslahatlarını dikkatle gözetleyip onları kontrol etmesi, öğüt veren bir
kimsenin öğüdünün kabul olunmaması yahut da kabul edemeyeceği bir mazeretin
ileri sürülmesi halinde -bir maslahat bulunmadığı sürece- o da bu hususta ısrar
etmekten vazgeçip azarlamaması gerektiği hükmü anlaşılmaktadır.
"Geceleyin
kendisinin ve Fatıma'nın yanına geldi, namaz kılmaz mısınız? buyurdu."
Burada "namaz kılmaz mısınız" ifadesi (ikiden fazlası için
kullanılan): "tusallun" diye zikredilmiştir. İki kişi hakkında bu
şekilde çoğul kullanılması sahihtir ama bu kullanım hakikat midir yoksa mecaz
mi? Bunun ile ilgili meşhur görüş ayrılığı bulunmaktadır. Çoğunluk bunun mecaz
olduğu kanaatindedir. Bazıları ise hakikat olduğunu söylemiştir.
حدثنا
عمرو الناقد
وزهير بن حرب.
قال عمرو:
حدثنا سفيان
بن عيينة عن
أبي الزناد،
عن الأعرج، عن
أبي هريرة.
يبلغ به النبي
صلى الله عليه
وسلم:
"يعقد
الشيطان على
قافية رأس
أحدكم ثلاث
عقد إذا نام.
بكل عقدة يضرب
عليك ليلا
طويلا. فإذا استيقظ،
فذكر الله،
انحلت عقدة. وإذا
توضأ، انحلت
عنه عقدتان.
فإذا صلى
انحلت العقد.
فأصبح نشيطا
طيب النفس.
وإلا أصبح
خبيث النفس
كسلان".
1816-
Bize Amr en-Nakid ve Zuheyr b. Harb da tahdis etti. Amr dedi ki: Bize Süfyan b.
Uyeyne, Ebu'z-Zinad'dan tahdis etti, o A'rec'den o Ebu Hureyre'den hadisi Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ulaştırarak (şöyle buyurduğunu rivayet etti):
"Sizden biriniz uyuduğu taktirde şeytan onun ense köküne üç tane düğüm
bağlar. Her bir düğüm ile de senin üzerine uzunca bir gece vardır, diye vurur.
Biriniz uyanıp Allah'ı zikrederse bir düğüm çözülür, abdest alırsa üzerinden
iki düğüm çözülür, namaz kılarsa bütün düğümler çözülmüş olur, böylelikle de
çalışkan, gayretli, nefsi hoş olarak sabahı eder. Aksi taktirde nefsi kötü ve
tembel olarak sabahlar. "
Diğer tahric: Nesai,
1606
AÇIKLAMA: "Şeytan
her birinizin ense köküne üç düğüm bağlar" ibaresindeki "kafiye"
başın son kısmına denir. Her şey için kafiye, onun sonu demektir. Şiirin
kafiyesi de buradan gelmektedir.
"Uzun bir gecen
var" diyarımızdaki Sahih-i Müslim nüshalarının pekçoğunda bu şekilde
"leylen tavila: uzun bir gece" şeklindedir. Kadi İyaz da çoğunluğun
rivayeti olarak böylece nasb ile nakletmiş bulunmaktadır. Bazıları ise
"leylün tavil" diye ref ile nakletmişlerdir. Yani senin daha geride
uzun bir gecen var, demek olur.
İlim adamları bu düğüm
leri n mahiyeti hakkında ihtilaf etmişlerdir. Bunun insan için bağlanan sihir
düğümleri anlamında ve onun kalkmasına engel olmak manasına gerçek' düğümler
olduğu söylenmiştir. Nitekim yüce Allah: "Düğümlere üfleyenlerin
şerrinden" (Felak, 4) buyurmaktadır. İşte bu uyuyan kimsenin uyanmasının
engellenmesi, büyünün etki etmesi gibi etki eder, diyenlerin görüşleri buna
göre açıklanmıştır. Bir diğer açıklamaya göre bunun, düğümlere üfleyenlerin
yaptıklarına benzer bir iş yapması anlamına gelme ihtimali vardır.
Bir başka açıklamaya
göre bu kalbin düğüm atması yani bir şeye gerçekten karar vermesi anlamı ile
alakalıdır. Adeta onun nefsine vesvese verip senin önünde daha uzunca bir gece
var, kalkmayı geciktirebilirsin, diye ona telkinde bulunur. Bir diğer
açıklamaya göre bu şeytanın geceleyin namaza kalkmaktan alıkoyup engellemesi
anlamında mecazi bir ifadedir.
"Uyanıp aziz ve
celil Allah'ı anarsa bir düğüm çözülür. .. " Bundan çeşitli hükümler
çıkarılmıştır ki bazıları şunlardır:
1. Uyanırken Yüce
Allah'ı zikretmek teşvik edilmiştir. Bu halde yapılacak sahihte meşhur özel bir
takım zikirler gelmiş bulunmaktadır. Ben bunları ve bunlarla ilgili olanları el-Ezkar
adlı kitabımın bir babında bir araya getirmiş bulunmaktayım. Bu fazileti elde
etmekiçin,muayyenbir zikir de sözkonusu değildir. Ama bu halde rivayet edilmiş
zikirleri yapmak daha faziletlidir.
2. Uyanınca abdest almak
ve namaz kılmak -az dahi olsa- teşvik edilmiştir. Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in: "Abdest alırsa iki düğüm çözülür" ifadesi ise çözülen
düğüm sayısı ikiyi bulur demektir. Yani abdest alması ile birlikte ikinci düğüm
de çözülür böylelikle tam olarak çözülen düğüm leri n sayısı ikiyi bulur. Bu da
yüce Allah'ın: "De ki siz yeri iki günde yaratan Allah'ı gerçekten inkar
mı ediyorsunuz? .. Soru soranlar için müsavi olarak dört günde takdir
etti." (Fussilet, 9-10) buyruğunun ifade ettiği anlam gibi bir anlam
taşımaktadır ki bu da dördüncü günün tamamında, bitiminde demektir. Yani
günlerin toplamının dört ettiği diğer iki günde de sözü edilen diğer hususları
yarattığı demektir.
Sahih hadiste de bunun
bir benzeri vardır: "Kim bir cenazenin namazını kılarsa onun için bir
kırat vardır. Onun arkasından kabre konuluncaya kadar giden için de iki kırat
vardır" Bu da Müslim'deki rivayetlerden birisinin lafzıdır. Buhari ve
Müslim ise pekçok yoldan bu manada rivayet nakletmiş bulunmaktadırlar ki
birincisi ile birlikte iki kırat kastedilmektedir. Yani namazını kılmakla
birlikte bir kırat elde edilir, cenazenin arkasından gitmekle bir kırat daha
kazanılır. Böylelikle toplam iki kırat kazanılmış olur. Toplamın iki kırat
olduğunun delili ise Müslim'in Sahih'indeki şu rivayettir: "Kim bir cenaze
ile birlikte o cenazenin evinden çıkıp cenaze namazını kılar sonra da
defnedilinceye kadar arkasından giderse ona iki kı rat ecir vardır. Her bir
kırat Uhud dağı gibidir. Onun namazını kılıp da sonra dönen kimseye ise Uhud
dağı gibi ecir vardır." Sahih'in baş tarafında yer alan Buhari'deki bir
rivayete göre de:
"Kim iman ederek ve
mükafatını ümid ederek müslüman bir kimsenin cenazesinin arkasından gidip
cenaze namazı kılınıp defni tamamlanıncaya kadar onunla birlikte bulunursa o
her biri Uhud dağı gibi iki kırat ecir alarak geri döner. Onun namazını
kıldıktan sonra defnedilmeden önce dönen kimse ise sadece bir kırat ecir alarak
döner. "
Bütün bu farklı lafızlar
Ebu Hureyre'nin rivayetindeki lafızlardır. Bunun bir benzeri de Müslim'in
Sahih'indeki şu rivayettir: "Kim yatsı namazını cemaatle birlikte kılarsa
gecenin yarısını kıyamla (namaz kılarak) geçirmiş gibi olur. Kim de sabah
namazını cemaatle kılarsa gecenin tamamını kılmış gibi olur. " Geçtiği
yerde buna dair açıklama da geçmiş bulunmaktadır.
"Çalışkan ve gönlü
hoş olarak sabahı eder. " Keremi bol Allah kendisine nasib ettiği itaatte
bulunmak muvaffakiyetine sevindiği için ona vaad ettiği sevabı ile birlikte
nefsinde ve bütün işlerindeki tasarruflarında ona bereket ihsan edip şeytanın
açtığı düğümlerin ve onu ibadetten alıkoymak istemesi de ondan uzaklaştığı için
böyle sabahı eder.
''Aksi taktirde nefsi
kötü ve tembel olarak sabahı eder." Yani üzerindeki şeytanın düğümleri onu
ibadetten alıkoymasının etkileri, onu tasallutu altında tutmakla birlikte bu
halinin devam etmesi dolayısı ile böyle olur.
Hadisin zahirinden
anlaşıldığı üzere üç hususu yani zikri, abdesti ve namazı bir arada yapmayan
bir kimse nefsi kötü ve tembel olarak sabahı edecek kimseler arasında olur. Bu
hadis Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Sizden bir kimse benim
nefsim murdar oldu, kötü oldu demesin" hadisine aykırı değildir. Çünkü bu
hadis insanın bu sözü hakkında kullanmasını yasaklamaktadır. Açıklamakta
olduğumuz hadis ise kişinin kendisinden başkasının niteliğini haber vermektedir.
Şunu da bilelim ki
Buhari bu hadis ile ilgili olarak "şeytanın namaz kılmayan kimsenin başı
üzerine düğüm bağlaması babı" diye başlık açmış ama Mazerı onun bu
başlığına karşı çıkmış ve: Hadisteki ifade onun ense köküne düğüm bağlar,
bundan sonra namaz kılarsa zikretmekle, abdest almakla ve bu düğümlerinin
çözüleceğini haber vermiştir, demiştir. (Devamla) dedi ki:
Buhari'nin bu sözü şöyle
yorumlanabilir: O, bu düğüm leri n ancak namazı terk eden (namaza uyanmayan) kimse
hakkında devam edeceğini kastetmiş, namaz kılıp düğümleri çözülen kimseyi ise
etkisi ortadan kalktığı için üzerine düğüm atılmamış kimse gibi
değerlendirmiştir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
137- KİŞİNİN NAFİLE
NAMAZI EVİNDE KILMASININ MÜSTEHAB OLDUĞU MESCİDDE DE CAİZ OLDUĞU BABI