SAHİH-İ MÜSLİM |
SALAT |
باب
الدعاء في
صلاة الليل
وقيامه
134- GECE NAMAZINDA VE
KIYAMINDA DUA BABI
حدثني
عبدالله بن
هاشم بن حيان
العبدي. حدثنا
عبدالرحمن
(يعني ابن
مهدي) حدثنا
سفيان عن سلمة
بن كهيل، عن
كريب، عن ابن
عباس؛ قال:
بت
ليلة عند
خالتي ميمونة.
فقام النبي
صلى الله عليه
وسلم من
الليل. فأتى
حاجته. ثم غسل
وجهه ويديه.
ثم نام. ثم قام.
فأتي القربة
فأطلق شناقها.
ثم توضأ وضوءا
بين الوضوءين.
ولم يكثر. وقد
أبلغ. ثم قام
فصلى. فقمت
فتمطيت
كراهية أن يرى
أني كنت أنتبه
له. فتوضأت. فقام
فصلى. فقمت عن
يساره. فأخذ
بيدي فأدارني
عن يمينه.
فتتامت صلاة
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم من الليل
ثلاث عشرة ركعة.
ثم اضطجع.
فنام حتى نفخ.
وكان إذا نام
نفخ. فأتاه
بلال فآذنه
بالصلاة. فقام
فصلى ولم
يتوضأ وكان في
دعائه "اللهم!
اجعل في قلبي
نورا، وفي بصري
نورا، وفي
سمعي نورا،
وعن يميني نورا،
وعن يساري
نورا، وفوقي
نورا، وتحتي
نورا، وأمامي
نورا، وخلفي
نورا، وعظم لي
نورا".
قال
كريب: وسبعا
في التابوت.
فلقيت بعض ولد
العباس
فحدثني بهن.
فذكر عصبي
ولحمي ودمي
وشعري وبشري.
وذكر خصلتين.
1785-
Bana Abdullah b. Haşim b. Hayyan el-Abdi tahdis etti, bize Abdurrahman -yani b.
Mehdi- tahdis etti, bize Süfyan, Seleme b. Kuheyl'den, o Kureyb'den, o İbn
Abbas'dan şöyle dediğini nakletti: Bir gece teyzem Meymune'nin yanında kaldım.
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geceleyin kalktı, ihtiyacını gördükten sonra
yüzünü, ellerini yıkadı, sonra uyudu. Sonra tekrar kalkıp kırbaya gitti,
ağızını kapatan ipini çözdü, sonra iki abdest arası bir abdest aldı, (yani)
çokça su kullanmadı ama abdest azalarını da iyice yıkadı. Sonra kalkıp namaz
kıldı. Ben de ayağa kalktım ve benim onun yaptıklarının farkında olduğumu
görmesini hoşlanmadığımdan dolayı gerindim, abdest aldım. O kalkıp namaza
durdu. Ben de onun sol yanında durdum, beni elimden tutup sağ tarafına getirdi.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in geceleyin kıldığı namaz tam olarak
on üç rekat oldu. Sonra uzanıp yattı, uyudu, hatta hafifçe horladı. O uyuduğu
zaman hafifçe horlardı. Daha sonra BiIal gelip ona namaz vaktinin girdiğini
haber verdi. O da abdest almaksızın kalkıp namaz kıldı. Duasında: "Allah'ım,
kalbimde bir nur, gözümde bir nur, kulağımda bir nur, sağımda bir nur, solumda
bir nur, üstümde bir nur, altımda bir nur, önümde bir nur, arkamda bir nur
halket ve benim nurumu oldukça büyüt" cümleleri de vardı.
Kureyb dedi ki: Tabutta
yedi lafız daha vardı, sonra Abbasoğullarından birisi ile karşılaşlım. Bana
bunları tahdis etti ve sinirimi, etimi, kanımı, saçımı, tenimi ve iki hasleti
daha zikretti.
حدثنا
يحيى بن يحيى.
قال: قرأت على
مالك عن مخرمة
بن سليمان، عن
كريب مولى ابن
عباس؛ أن ابن عباس أخبره؛
أنه بات ليلة
عند ميمونة أم
المؤمنين. وهي
خالته. قال
فاضطجعت في
عرض الوسادة.
واضطجع رسول
الله صلى الله
عليه وسلم في
طولها. فنام رسول
الله صلى الله
عليه وسلم حتى
انتصف الليل.
أو قبله
بقليل. أو
بعده بقليل.
استيقظ رسول الله
صلى الله عليه
وسلم. فجعل
يمسح النوم عن
وجهه بيده. ثم
قرأ العشر
الآيات الخواتم
من سورة آل
عمران. ثم قام
إلى شن معلقة.
فتوضأ منها.
فأحسن وضوءه.
ثم قام فصلى.
قال
ابن عباس:
فقمت فصنعت
مثل ما صنع
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. ثم ذهبت
فقمت إلى
جنبه. فوضع
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يده اليمنى
على رأسي.
وأخذ بأذني
اليمنى
يفتلها. فصلى ركعتين.
ثم ركعتين. ثم
ركعتين. ثم
ركعتين. ثم ركعتين.
ثم أوتر. ثم
اضطجع. حتى
جاء المؤذن
فقام. فصلى
ركعتين
خفيفتين. ثم
خرج فصلى
الصبح.
1786-
Bana Yahya b. Yahya tahdis edip dedi ki: Malik'e, Mahreme b. Süleyman'dan diye
naklettiği rivayetini okudum. O İbn Abbas'ın azadlısı Kureyb'den rivayet
ettiğine göre İbn Abbas kendisine şunu haber vermiştir: Bir gece teyzesi olan
müminlerin annesi Meymune'nin yanında kaldı. (İbn Abbas) dedi ki: Ben yaslığın
eni boyunca uzandım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve eşi de
uzunluğuna yatblar. Resulullah gece yarısına kadar yahut ondan az öncesine ya
da ondan biraz sonrasına kadar uyudu. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) uyandı. Eli ile yüzünden uykuyu silmeye başladı, arkasından N-i İmran
suresinin sonundaki on ayeti okudu. Sonra asılı bir kırbanın yanına kalkıp
gitti, ondan güzel bir şekilde abdest aldı, sonra kalkıp namaza durdu.
İbn Abbas dedi ki: Ben
de kalkıp Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yaptığının aynısını
yaptım, sonra gidip onun yanında durdum. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) sağ elini başımın üzerine koyup sağ kulağımı tutup bükmeye başladı. İki
rekat namaz kıldı, sonra iki re kat daha, sonra iki re kat daha, sonra iki
rekat daha, sonra iki rekat daha, sonra iki rekat daha kıldı, sonra vitir
kıldı. Arkasından müezzin gelinceye kadar uzanıp yattı, (müezzin gelince)
kalktı, hafif iki rekat namaz kıldıktan sonra (mescide) çıkıp sabah namazını
kıldırdı.
Diğer tahric: Buhari,
183, 992, 1198, 4570, 4571, 4572, 698; Ebu Davud, 1364, 1367; Nesai, 1619; İbn
Mace, 1363
AÇIKLAMA: Bu babda
İbn Abbas'ın pek çok hükümleri ve başka hususları ihtiva eden hadisi yer almaktadır.
(1785) "Geceleyin
kalkıp ihtiyacını giderdi" yani def-i hacette bulundu. "Sonra yüzünü
ve ellerini yıkadıktan sonra kalktı." Bu yıkama temizlik, zikir ve daha
başka hususları üşenmeden, istekle yapabilmek içindi.
"Kırbaya gidip
ağzını kapatan ipini çözdü" Hadisteki "şinak" kırbanın kendisi
ile kazığa asılı bulunduğu ip demektir. Bu açıklamayı Ebu Ubeyde, Ebu Ubeyd ve
başkaları yapmıştır. Bunu vika (kırbanın ağzını bağlayan ip) olduğu da
söylenmiştir.
"Benim yaptıklarına
dikkat ettiğimi görmesini istemediğimden kalkıp gerindim." Biz bu
"entebihu: dikkat ettim" lafzını bu şekilde zapt ettik, ülkemizdeki
asıl nüshalarda da bu şekildedir. Buhari'de ise "ebkihi" diye
kaydedilmiştir ki, onu gözetledim, anlamındadır. "Ona dikkat ettim"
ile aynı anlamı taşır.
Bu Hadisten anlaşılan
hükümler:
1. "Sol yanında
durdum, elimden tutup beni sağ tarafıma çevirdi." Bu ibareden imama uyan
tek bir kişinin imam'ın sağında duracağı hükmü anlaşılmaktadır.
2. Aynı şekilde eğer sol
tarafına duracak olursa onun sağ tarafına geçer.
Kendisi geçmeyecek
olursa imam onun geçmesini sağlar.
3. Diğer taraftan az
sayılacak bir fiil (amel-i kalil) namazı bozmaz,
4. Çocuğun kıldığı namaz
sahihtir.
5. Onun da tıpkı baliğ
kişi gibi imama göre duracak belli bir yeri vardır ve farz namazlar dışındaki
namazlarda cemaat sahihtir.
6. "Sonra uzanıp
yattı ve hafif horlayıncaya kadar uyuduktan sonra abdest almaksızın kalkıp
namaz kıldı" bu ise onun özelliklerindendir. Uzanarak yatmak onun için abdest
bozucu değildir. Çünkü onun gözleri uyusa bile kalbi uyumazdı. Şayet abdest
bozucu bir hali olacak olsa diğer insanlardan farklı olarak o bunu hissederdi.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: ''Allah'ım, kalbimde bir nur. .. yarat" duası hakkında
ilim adamları şöyle demişlerdir: Bütün azalarında ve cihetlerinde bir nur
olmasını diledi, bundan maksat ise hakkın açıklık kazanması, aydınlanması ve
hakka hidayet bulmaktır. O bütün azalarında, dsminde, tasarruflarında, gidip
gelmesinde ve hallerinde nur olmasını niyaz etmiş, hiçbir tarafının doğrudan
uzaklaşmaması için altı cihetinde yani her tarafında bulunmasını istemiştir.
Hadisin senedinde
"Seleme b. Kuheyl, Kureyb'den, o İbn Abbas'dan" deyip duayı da:
''Allah'lm kalbimde bir nur, gözümde bir nur. .. yarat" dedikten sonra:
"Klireyb dedi ki: Tabutta da yedi tane zikretti, sonra Abbasoğullarından
birisi ile karşılaştım, bana bunları tahdis etti" ile ilgili olarak ilim
adamları anlamının şu olduğunu söylemişlerdir:
Duasında yedi hususu
zikretti, yani hepsini unuttuğum yedi kelime daha . söyledi. İlim adamlarının
dediklerine göre "tabut"tan maksat, insanın kaburgası ve onun içinde
bulunan kalp ve diğer organlarıdır. Böylelikle içinde eşyanın korunduğu sandık
gibi olan tabuta benzerek bu ifadeyi kullanmıştır. Yani kalbimde de yedi nur
yarat dedi, ama ben bunları unuttum.
"Abbasoğullarından
birisi ile karşılaştım" diyen kişi Seleme b.
Kuheyl' dir.
(1786) "Yastığın
enine doğru uzandım ... " Buradaki (enine anlamındaki lafız olan) '''ard''
lafzını bu şekilde ayn harfi fethalı olarak zaptetmiş bulunuyoruz. Kadi İyaz da
çoğunluğun rivayetinde böyle olduğunu nakletmektedir. Onun dediğine göre Davudi
bunu ötreli (urz) olarak diye rivayet etmiştir ki, bu da yan tarafı
anlamındadır. Doğrusu fethalı olduğudur. Yastık'tan maksat, başın altına konan
yastıktır. Kadi İyaz da el-Bad, el-Asili ve başkalarından burada yastığın,
döşek, yatak olduğunu söylediklerini rivayet etmiştir. Çünkü hadiste "onun
üzerine uzunlamasına yattı" denilmektedir. Bu açıklama zayıf ya da
batıldır.
7. Bu hadiste erkeğin
cima olmaksızın hanımı ile birlikte mümeyyiz dahi olsa mahremlerinden birisinin
de bulunduğu sırada yatmasının caiz oluşuna delil vardır.
Kadı İyaz dedi ki: Bu
hadislerin rivayetlerinden birisinde şöyle denilmektedir: İbn Abbas dedi ki:
Teyzemin ay hali olduğu bir gece yanında kalmıştım. (Kadi İyaz) dedi ki: Bu
kelime rivayet yolu itibari ile sahih olmasa dahi anlamı itibari ile oldukça
güzeldir. Çünkü İbn Abbas'ın, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in eşi ile birlikte
olmaya ihtiyaç duyacağı bir gecede yanında kalmayı istemesi de sözkonusu olmaz,
babası da onu ancak Allah Resulünün eşine ihtiyaç duymayacağı bir gece olduğunu
bilmesi hali dışında onu göndermesi düşünülemez. Çünkü açıkça bilinen bir
husustur ki, o ikisi ile birlikte aynı yastıkta uzanmıştı. İbn Abbas'ın
huzurunda ihtiyacını görmeyeceği de bilinen bir husustur. Bununla birlikte İbn
Abbas ya uyumamış yahut da pek az uyumuş, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
işlerini yaptıklarını gözetlemeye koyulmuştu.
8. "Uykuyu yüzünden
silmeye başladı" uykunun etkilerini silmeye başladı, demektir. Bundan,
böyle yapmanın müstehab olduğu hükmü ve mecazi ifadenin kullanılabileceği hükmü
anlaşılmaktadır.
9. "Sonra AI-i
İmran suresinin sonundan on ayet okudu" bundan da abdesti olmayanın
(ezberinden) Kur'an okumasının caiz olduğu hükmü anlaşılmaktadır ki, bu
müslümanların icma ettikleri bir husustur.
10. Kur'an okumak ancak
cünüb ve ay hali olan kimseye haramdır.
11. Ayrıca buradan
geceleyin uyanınca bu ayetleri okumanın müstehab oldUğU hükmü anlaşıldığı gibi,
12. AI-i İmran suresi,
Bakara suresi, Nisa suresi vb. isimleri kullanmanın caiz olduğu hükmü de
anlaşılmaktadır. Şu kadar var ki, mutekaddimundan kimisi bunu hoş görmeyerek:
Ancak, içinde AI-i İmran'ın sözkonusu edildiği sure, içinde Bakara'nın
sözkonusu edildiği sure denilebileceğini söylemiş ise de doğrusu birincisidir.
Selef ve halef alimleri de genel olarak böyle demişlerdir. Sahih hadisler de bu
hususta birbirini güçlendirip pekiştirmektedir. Bu hususta herhangi bir
kapalılık yoktur.
"Asılı bir
kırba" ifadesindeki "eş-şin" yıpranmış kırba demektir, çoğulu
"şinan" diye gelir.
"Sağ kulağı mı
tutup büktü" denildiğine göre kulağını uykudan onu uyandırmak.!çin bükmüştür.
Bir diğer açıklamaya göre namazın hal ve hareketlerine, imama uyanın duracağı
yere ve başka hususlara dikkat etmesi için olmuştur. Birincisi diğer
rivayetteki: "Uyukladığımda benim kulağımın yumuşağından tutmaya
başladı" ibaresi dolayısı ile daha güçlüdür.
13. "İki rekat
namaz kıldı, sonra iki rekat daha ... sonra da çıkıp sabah namazını
kıldırdı." Buradan vitir ve diğer namazlarda daha faziletli olanın her iki
rekatın sonunda selam vermek olduğu, eğer vitir kılacaksa vitrin tek başına
ayrı bir rekat olarak kılınacağı hükmü anlaşılmaktadır. Hem bizim hem cumhurun
kabul ettiği görüş budur. Ebu Hanife ise -akşam gibi- iki rekata bitişik tek
bir rekattir, demiştir.
14, 15, 16. Yine buradan
müezzinin çıkıp namaz kıldırması için imam'ın yanına gelmesinin, sabah
sünnetinin hafif kılınmasının caiz olduğu, vitrin on üç rekat olarak kılmanın
daha mükemmel olduğu hükümleri de anlaşılmaktadır.
Bu hususta bizim mezheb
alimlerimizin farklı görüşleri bulunmaktadır.
Kimileri: Bu hadisin
zahiri anlamı dolayısı ile vitrin azami rekat sayısı on üç rekattır, derken,
çoğunluk: Azamisi on bir rekat demiş ve İbn Abbas'ın: "İkisi yatsının
sünneti olan iki rekat olmak üzere namaz kıldı" hadisine göre tevil
etmişlerdir ki bu, hadisten uzak, zayıf bir tevildir.
وحدثني
محمد بن سلمة
المرادي.
حدثنا
عبدالله بن وهب
عن عياض بن
عبدالله
الفهري، عن
مخرمة بن سليمان،
بهذا الإسناد.
وزاد:
ثم
عمد إلى شجب
من ماء. فتسوك
وتوضأ. وأسبغ
الوضوء ولم
يهرق من الماء
إلا قليلا. ثم
حركني فقمت.
وسائر الحديث
نحو حديث مالك.
1787-
Bana Muhammed b. Seleme el-Muradi de tahdis etti, bize Abdullah b. Vehb, lyaz
b. Abdullah el-Fihri'den tahdis etti, o Mahreme b. Süleyman'dan bu isnad ile
hadisi rivayet etti ve şunları ekledi: Sonra yıpranmış bir kırbaya doğru gitti.
Ağzını misvakladı, abdest aldı, abdest azalarını iyice yıkadı ama ancak çok az
döktü. Sonra beni dürttü, ben de ayağa kalktım. Hadisin geri kalan kısımları
ise Malik'in hadisi (rivayet ettiği)ne yakındır.
حدثني
هارون بن سعيد
الأيلي. حدثنا
ابن وهب. حدثنا
عمرو عن
عبدربه بن
سعيد عن مخرمة
بن سليمان، عن
كريب مولى ابن
عباس، عن ابن
عباس؛ أنه قال:
نمت
عند ميمونة
زوج النبي صلى
الله عليه
وسلم. ورسول
الله صلى الله
عليه وسلم
عندها تلك الليلة.
فتوضأ رسول
الله صلى الله
عليه وسلم. ثم
قام فصلى.
فقمت عن
يساره. فأخذني
فجعلني عن يمينه.
فصلى في تلك
الليلة ثلاث
عشرة ركعة. ثم
نام رسول الله
صلى الله عليه
وسلم حتى نفخ.
وكان إذا نام
نفخ. ثم أتاه
المؤذن فخرج
فصلى. ولم
يتوضأ.
قال
عمرو: فحدثت
به بكير بن
الأشج. فقال:
حدثني كريب
بذلك.
1788-
Bana Harun b. Said el-Eyli tahdis etti, bize İbn Vehb tahdis etti, bize Amr, Abdu
Rabbih b. Said'den tahdis etti, o Mahreme b. Süleyman'dan, o İbn Abbas'ın
azadlısı Kureyb'den, o İbn Abbas'dan şöyle dediğini rivayet etti: Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Meymune'nin yanında uyumuştum.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) O gece onun yanında idi. Allah Resulü
abdest aldıktan sonra kalkıp namaza durdu. Ben de onun sol yanında durdum. Beni
tutup sağ tarafına getirdi. O gece on üç re kat namaz kıldı. Sonra Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) hafifçe horlayacak kadar uyudu. O uyudu mu
hafifçe horlardı. Sonra müezzin gel(ip sabah namazına çağır)dı. O da abdest
almaksızın çıkıp namaz kıldırdı.
Amr dedi ki: Ben bu
hadisi Buker b. el-Eşecc'e tahdis ettim, o da: Kureyb bana bunu tahdis etti,
dedi:
AÇIKLAMA: (1787)
"Sonra yıpranmış bir kırbaya uzandı." Dil bilginlerinin
söylediklerine göre "şecb" yıpranmış eski su kırbası demektir. Bu da
diğer rivayette geçen "asılı bir kırba" ile aynı anlamdadır. Kırbanın
üzerine asıldığı çakılmış kazıklara işcab denildiği de söylenmiştir.
وحدثنا
محمد بن رافع.
حدثنا ابن أبي
فديك. أخبرنا
الضحاك عن
مخرمة بن
سليمان، عن
كريب مولى ابن
عباس، عن ابن
عباس؛ قال:
بت
ليلة عند
خالتي ميمونة
بنت الحارث.
فقلت لها: إذا
قام رسول الله
صلى الله عليه
وسلم فأيقظني.
فقام رسول
الله صلى الله
عليه وسلم. فقمت
إلى جنبه
الأيسر. فأخذ
بيدي. فجعلني
من شقه الأيمن.
فجعلت إذا
أغفيت يأخذ
بشحمة أذني.
قال: فصلى
إحدى عشرة
ركعة. ثم
احتبى. حتى
إني لأسمع نفسه،
راقدا. فلما
تبين له الفجر
صلى ركعتين خفيفتين.
1789-
Bize Muhammed b. Rafi'de tahdis etti ... İbn Abbas'ın azadlısı Kureyb, İbn
Abbas'dan şöyle dediğini nakletti: Bir gece teyzem Haris kızı Meymune'nin
yanında kaldım. Ona: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalkınca beni de
uyandır, dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalktı, ben de onun
sol yanında ayakta durdum. Elimden tutup beni sağ yanına koydu. Ben uyukladığım
zaman benim kulağımın yumuşağından yakalıyordu. İbn Abbas (devamla) dedi ki: On
bir rekat namaz kıldıktan sonra yan tarafına yaslandı. O kadar ki, o yabyorken
ben onun nefesini duyuyordum. Fecrin aydınlandığını görünce hafif iki rekat
namaz kıldı.
حدثنا
ابن أبي عمر
ومحمد بن حاتم
عن ابن عيينة.
قال ابن أبي
عمر: حدثنا
سفيان عن عمرو
بن دينار، عن
كريب مولى ابن
عباس، عن ابن
عباس؛ أنه بات
عند خالته
ميمونة. فقام
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم من الليل.
فتوضأ من شن
معلق وضوءا
خفيفا (قال
وصف وضوءه
وجعل يخففه
ويقلله) قال
ابن عباس:
فقمت
فصنعت مثل ما
صنع النبي صلى
الله عليه وسلم.
ثم جئت فقمت
عن يساره.
فأخلفني
فجعلني عن يمينه.
فصلى. ثم
اضطجع فنام
حتى نفخ. ثم
أتاه بلال
فآذنه
بالصلاة. فخرج
فصلى الصبح
ولم يتوضأ.
قال
سفيان: وهذا
للنبي صلى
الله عليه
وسلم خاصة.
لأنه بلغنا أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم تنام
عيناه ولا
ينام قلبه.
1790-
Bana İbn Ebu Ömer ve Muhammed b. Hatim, İbn Uyeyne'den tahdis etti. İbn Ebu Ömer
dedi ki: Bize Süfyan, Amr b. Dinar'dan tahdis etti, o İbn Abbas'ın azadlısı
Kureyb'den, o İbn Abbas'dan rivayet ettiğine göre:8ir gece teyzesi Meymune'nin
yanında kalmışb. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geceleyin kalkıp
asılı bir kırbadan hafif bir abdest aldı. -(Ravi) dedi ki: ö'nun abdestini de
gösterdi ve abdestini hafifçe ve az su kullanarak aldı.-
İbn Abbas dedi ki: Ben
de kalkıp Nebi (Sallallahu aleyhi ve SellemI'in yapbğı gibi yaptım. Sonra gelip
onun sol tarafına durdum. Beni arkasından çevirip sağ tarafına getirdi. Namaz
kıldıktan sonra hafif horlayacak kadar uzanıp yattı. Sonra Bilal gelip ona
namazı haber verince o da abdest almaksızın dışan çıkıp sabah namazını
kıldırdı.
Süfyan dedi ki: Bu ise
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ait bir özelliktir.
Çünkübize ulaştığına
göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellemı'in gözleri uyur, kalbi uyumazdı.
حدثنا
محمد بن بشار.
حدثنا محمد
(وهو ابن جعفر) حدثنا
شعبة عن سلمة،
عن كريب، عن
ابن عباس؛ قال:
بت
في بيت خالتي
ميمونة. فبقيت
كيف يصلي رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
قال فقام
فبال. ثم غسل
وجهه وكفيه.
ثم نام. ثم قام
إلى القربة
فأطلق شناقها.
ثم صب في
الجفنة أو
القصعة. فأكبه
بيده عليها.
ثم توضأ وضوءا
حسنا بين
الوضوءين. ثم قام
فصلى فجئت
فقمت إلى
جنبه. فقمت عن
يساره. قال
فأخذني
فأقامني عن
يمينه. فتكاملت
صلاة رسول
الله صلى الله
عليه وسلم ثلاث
عشرة ركعة. ثم
نام حتى نفخ.
وكنا نعرفه
إذا نام
بنفخه. ثم خرج
إلى الصلاة.
فصلى. فجعل
يقول في صلاته
أو في سجوده
"اللهم! اجعل
في قلبي نورا،
وفي سمعي
نورا، وفي
بصري نورا،
وعن يميني نورا،
وعن شمالي
نورا، وأمامي
نورا، وخلفي
نورا، وفوقي
نورا، وتحتي
نورا، واجعل لي
نورا، أو قال
واجعلني نورا".
1791-
Bize Muhammed b. Beşşar tahdis etti, bize Muhammed -ki o İbn Cafer'dir-, tahdis
etti, bize Şu'be, Seleme'den tahdis etti, o Kureyb'den, o İbn Abbas'dan şöyle
dediğini rivayet etti: Bir gece teyzem Meymune'nin evinde kaldım, Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellemı'in nasıl namaz kıldığını dikkatle gözetledim.
Önce kalktı, küçük abdestini bozdu, sonra yüzünü ve ellerini yıkadı, sonra
ovdu, sonra kalkıp kırbaya uzandı, onun bağını çözdü, sonra tasa yahut çanağa
su döktü. Suyu onun üzerine eli ile döktükten sonra iki abdest arası güzelce
bir abdest aldı. Sonra kalkıp namaza durdu. Ben de gelip yanında durdum ama sol
tarafında durdum. Beni yakalayıp sağ tarafına durdurdu. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellemı'in kıldığı namaz tam on üç rekat oldu. Sonra hafifçe
horlayacak kadar uyudu. Biz onun uyuduğunu hafifçe horlamasından anlardık.
Sonra namaza çıktı ve namaz kıldı(rdı). Namazında yahut secdesinde şöyle
buyurdu: ''Allah'ım, kalbimde bir nur, kulağımda bir nur, gözümde bir nur,
sağımda bir nur, solumda bir nur, önümde bir nur, arkamda bir nur, üzerimde bir
nur, altımda bir nur kıl. Bana bir nur ver -yahut: beni bir nur kıl dedi-"
وحدثني
إسحاق بن
منصور. حدثنا
النضر بن
شميل. أخبرنا
شعبة. حدثنا
سلمة بن كهيل
عن بكير، عن
كريب، عن ابن
عباس. قال
سلمة:
فلقيت
كريبا فقال:
قال ابن عباس:
كنت عند خالتي
ميمونة. فجاء
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. ثم ذكر
بمثل حديث
غندر. وقال
"واجعلني
نورا" ولم يشك.
1792-
Bana İshak b. Mansur da tahdis etti, bize en-Nadr b. Şumeyl tahdis etti, bize
Şu'be haber verdi, bize Seleme b. Kuheyl, Bukeyr'den tahdis etti, o Kureyb'den,
o İbn Abbas'dan rivayet etti:
Seleme dedi ki: Kureyb
ile karşılaştım, o şöyle dedi: İbn Abbas dedi ki: Teyzem Meymune'nin yanında idim.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldi deyip sonra da hadisi Gunder'in
hadisi rivayet ettiği gibi rivayet etti ve şüphe etmeden: "Ve beni bir nur
kıl" dedi.
وحدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة
وهناد بن
السري. قالا:
حدثنا أبو
الأحوص عن
سعيد بن
مسروق، عن
سلمة ابن
كهيل، عن أبي
رشدين مولى
ابن عباس، عن
ابن عباس؛ قال:
بت
عند خالتي
ميمونة. واقتص
الحديث. ولم
يذكر غسل
الوجه
والكفين. غير
أنه قال: ثم
أتى القربة
فحل شناقها.
فتوضأ وضوءا
بين الوضوءين.
ثم أتى فراشه
فنام. ثم قام
قومة أخرى.
فأتى القربة فحل
شناقها. ثم
توضأ وضوءا هو
الوضوء. وقال
"أعظم لي
نورا" ولم
يذكر: واجعلني
نورا.
1793-
Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe ve Hennad b. Serri de tahdis edip dedi ki: ... İbn
Abbas'ın azadlısı Ebu Rişdin, İbn Abbas'dan şöyle dediğini rivayet etti: Bir
gece teyzem Meymune'nin yanında kaldım. Sonra hadisi rivayet etti ve
rivayetinde yüzünü ve ellerini yıkamayı sözkonusu etmedi. Ama o şöyle dedi:
Sonra kırbaya gidip kırbanın asılı bulunduğu ipi çözdü. İki abdest arasında bir
abdest aldıktan sonra yatağına gelip uyudu. Sonra bir daha kalktı, kırbanın
yanına gidip bağlı bulunduğu ipi çözdü. Sonra da öyle bir abdest aldı ki,
abdest ona denir. Ayrıca rivayetinde: ''Allah'ım, benim nurumu büyüt"
buyurdu, dedi fakat: "Beni bir nur kıl" ibaresini zikretmedi.
وحدثني
أبو الطاهر.
حدثنا ابن وهب
عن عبدالرحمن
بن سلمان
الحجري، عن
عقيل بن خالد؛
أبي سلمة بن
كهيل حدثه؛ أن
كريبا حدثه؛
أن ابن عباس
بات ليلة عند
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. قال
فقام رسول
الله صلى الله
عليه وسلم إلى
القربة فسكب
منها. فتوضأ
ولم يكثر من
الماء ولم
يقصر في
الوضوء. وساق
الحديث. وفيه:
قال:
ودعا
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم ليلتئذ
تسع عشرة
كلمة. قال
سلمة: حدثنيها
كريب. فحفظت
منها ثنتي
عشرة. ونسيت
ما بقي. قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "اللهم!
اجعل لي في
قلبي نورا، وفي
لساني نورا،
وفي سمعي
نورا، وفي
بصري نورا،
ومن فوقي
نورا، ومن
تحتي نورا،
وعن
يميني نورا،
وعن شمالي
نورا، ومن بين
يدي نورا، ومن
خلفي نورا،
واجعل في نفسي
نورا، وأعظم
لي نورا".
1794-
Bana Ebu Tahir de tahdis etti. Bize İbn Vehb, Abdurrahman b. Selman
el-Hacri'den tahdis etti. Ukayl b. Halid'in rivayet ettiğine göre Seleme b.
Kuheyl kendisine şunu tahdis etmiştir: Kureyb'in kendisine tahdis ettiğine göre
İbn Abbas, bir gece Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanında kaldı.
(İbn Abbas) dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalkıp kırbanın
yanına gitti, ondan su boşalttı, abdest aldı ama abdest alırken suyu ne çok, ne
de az kullandı. Sonra hadisin kalanını rivayet etti.
Rivayetinde şu da vardı:
(İbn Abbas) dedi ki: O gece Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) on dokuz
kelime ile dua etti. Seleme dedi ki: Bunları bana Kureyb tahdis ettiği halde
ben onlardan on ikisini belledim, geri kalanlarını unuttum. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'ım, benim için kalbimde bir nur,
dilimde bir nur, kulağımda bir nur, gözümde bir nur, üstümden bir nur, altımdan
bir nur, sağımda bir nur, solumda bir nur, önümde bir nur, arkamda bir nur
yarat. Nefsimde de bir nur yarat ve nurumu büyüt" buyurdu.
وحدثني
أبو بكر بن
إسحاق. أخبرنا
ابن أبي مريم.
أخبرنا محمد
بن جعفر.
أخبرني شريك
بن أبي نمر عن
كريب، عن ابن
عباس؛ أنه قال:
رقدت
في بيت ميمونة
ليلة كان
النبي صلى
الله عليه
وسلم عندها.
لأنظر كيف
صلاة النبي
صلى الله عليه
وسلم بالليل.
قال فتحدث
النبي صلى
الله عليه
وسلم مع أهله
ساعة. ثم رقد.
وساق الحديث.
وفيه: ثم قام
فتوضأ واستن.
1795-
Bana Ebu Bekir b. İshak da tahdis etti. .. Şerik b. Ebu Nemir, Kureyb'den, o
İbn Abbas'dan şöyle dediğini rivayet etti: Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in Meymune'nin yanında bulunduğu bir gece evinde kaldım. Maksadım Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in geceleyin kıldığı namazı görmekti.
(İbn Abbas) dedi ki:
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zevcesi ile bir süre konuştuktan sonra uyudu
ve hadisin geri kalan kısmını rivayet etti. Bu rivayetinde: Sonra kalkıp abdest
aldı ve misvak ile dişlerini temizledi, ibaresi de vardır.
Diğer tahric: Buhari,
4569, 6215 -buna yakın-, 7452
AÇIKLAMA: (1789)
"Sonra yan tarafına yaslandı, öyle ki ben onun uykuda iken nefes alışını
duyuyordum." Bu önce uzandı, sonra geçen rivayette de geçtiği gibi yanı üzerine
yattı demektir. Buna göre önce yana yaslandı sonra uzanıp uyudu. Öyle ki o,
onun hafifçe horlamasını ve nefesini duyuyordu.
(1790) "Onun sol
yanına durdum, o beni arkadan çevirip sağ tarafına durdurdu" Yani beni
arkasından çevirip sağıma durdurdu.
"Nasıl namaz
kıldığına dikkatle baktım" yani onu gözetleyip baktım. "Sonra iki
abdest arası güzelce bir abdest aldı" yani suyu israf derecesinde de
kullanmadı, pek az da kullanmadı. İkisi arasında orta yollu kullandı.
(1793) "İbn
Abbas'ın azadlısı Ebu Rişdin." Bu İbn Abbas'ın azadlısı Kureyb'in
kendisidir. Oğlu Rişdin ile künyelenmiştir.
(1794) "Abdurrahman
b. Selman el-Hacri" bilinen bir kabile olan Hacru Ruayne'ye nisbetlidir.
(1795) "Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir süre zevcesi ile konuştuktan sonra
uyudu." Bu hadisten ihtiyaç ve maslahat dolayısı ile yatsı namazından
sonra konuşmanın caiz olduğu hükmü anlatılmaktadır. Hadiste sabit olduğu üzere
ise o, yatsıdan önce uyumayı ondan sonra ise konuşmayı mekruh görmüştür. Bu
mekruh oluş, -daha önce ilgili babında açıklandığı gibi- ihtiyaç olmayan,
maslahatı bulunmayan konuşma hakkındadır.
حدثنا
واصل بن
عبدالأعلى.
حدثنا محمد بن
فضيل عن حصين
بن
عبدالرحمن،
عن حبيب بن
أبي ثابت، عن
محمد بن علي
بن عبدالله بن
عباس، عن
أبيه، عن
عبدالله بن
عباس؛ أنه رقد
عند رسول الله
صلى الله عليه
وسلم. فاستيقظ.
فتسوك وتوضأ
وهو يقول:
"إن
في خلق
السماوات
والأرض
واختلاف
الليل والنهار
لآيات لأولي
الألباب" [3/آل
عمران/الآية-190].
فقرأ هؤلاء
الآيات حتى
ختم السورة.
ثم قام فصلى
ركعتين. فأطال
فيهما القيام
والركوع والسجود.
ثم انصرف فنام
حتى نفخ. ثم
فعل ذلك ثلاث
مرات. ست ركعات.
كل ذلك يستاك
ويتوضأ ويقرأ
هؤلاء الآيات.
ثم أوتر
بثلاث. فأذن
المؤذن فخرج
إلى الصلاة.
وهو يقول
"اللهم! اجعل
في قلبي نورا،
وفي لساني
نورا، واجعل
في سمعي نورا،
واجعل في بصري
نورا، واجعل
من خلفي نورا،
ومن أمامي
نورا، واجعل
من فوقي نورا،
ومن تحتي
نورا. اللهم!
أعطني نورا".
1796-
Bize Vasıl b. Abdu'l-Ala tahdis etti ... Muhammed b. Ali b. Abdullah b. Abbas
babasından rivayet etti. O, Abdullah b. Abbas'dan rivayet etiğine göre,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanında uyudu. Allah Resulü uyandı.
Misvak kullandı, abdest aldı. Bu arada: "Muhakkak göklerle yerin
yaratılmasında, gece ile gündüzün değişip durmasında özlü akıl sahipleri için
pek çok ayetler vardır" diyordu. Bu ayetleri sureyi bitirinceye kadar
okudu. Sonra kalkıp iki rekat namaz kıldı. Bu iki rekatın kıyamını, rüku ve
sücudunu uzunca tuttu. Sonra gidip hafifçe horlayıncaya kadar uyudu. Sonra bu
işi üç dda tekrar etti. Altı rekat namaz kıldı. Bunların her birinde misvak
kullanıyor, abdest alıyor ve bu ayetleri okuyordu. Sonra üç re kat vitir kıldı.
Müezzin ezan okuyunca namaza gitmek üzere çıktı. Bu arada şöyle dua ediyordu:
"Allah'ım, kdlbimde bir nur, dilimde bir nur, kulağımda bir nur, gözümde
bir nur, arkamda bir nur, önümde bir nur, üzerimde bir nur, altımda bir nur
yarat. Allah'ım, bana bir nur ver!"
Diğer tahric: Ebu
Davud, 58, 1353, 1354; Nesai, 1703, 1704 -muhtasar-
AÇIKLAMA: "Sonra
kalkıp iki rekat namaz kıldı." Kıyamlarını, rükularını ve secdelerini uzun
tuttu ... Sonra üç rekat vitir kıldı." Bu rivayet, kıldığı ikişer re kat
arasında uyuduğunu sözkonusu etmesi ve rekatlerin sayısı bakımından diğer
rivayetlere muhaliftir. Çünkü diğer rivayetlerde arada uyuduğunu sözkonusu
etmediği gibi on üç rekat namaz kıldığını da söylemektedir.
Kadi İyaz dedi ki: Bu
Husayn'ın Habib b. Ebu Sabit'ten diye naklettiği bir rivayettir. Bu rivayetteki
muzdariplik ve ravilerin ihtilafları dolayısı ile Darakutni'nin Müslim'e
istidrakte bulunduğu rivayetlerden birisidir. Darakutni dedi ki: Bu rivayeti ondan
yedi farklı şekilde nakletmiş ve bu hususta cumhura muhalefet etmiştir. Derim
ki: Ama durumun böyle olması Müslim'in tenkid edilmesini gerektirmez. Çünkü o
bu rivayeti asıl ve bağımsız bir rivayet olarak zikretmemiştir. O bunu ancak
mütabaat olmak üzere zikretmiştir. Mütabaat olarak zikredilen rivayetler
hakkında asıl rivayetlerde aranan bir takım hususlar aranmaz. Nitekim daha önce
birkaç yerde buna dair açıklamalar geçmiş bulunmaktadır.
Kadi İyaz dedi ki: Bir
ihtimal o bu rivayetinde Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in gece namazına
başlarken kıldığı hafif iki rekatlık namazı saymamıştır. Nitekim Müslim ve
başka kaynaklardaki hadisler bu iki rekatı açıkça sözkonusu etmişlerdir. Bundan
dolayı o rivayetinde: İki rekat namaz kıldı ve bu iki rekatın kıyamını,
rükuunu, sücudunu uzun tuttu, demiştir. Bu da sözünü ettiği bu iki rekatın
hafifçe kıldığı iki re kattan sonra olduğuna delildir. Bu durumda önce hafif
iki rekat kılmış, sonra uzun iki re kat kılmış, sonra adı geçen altı rekatı
kılmış, bunlardan sonra ise belirttiği üzere üç rekat kılmıştır. Böylelikle
toplam -diğer rivayetlerde olduğu gibi- on üç re kat kılmış olur. Allah en iyi
bilendir.
وحدثني
محمد بن حاتم.
حدثنا محمد بن
بكر. أخبرنا
ابن جريج.
أخبرني عطاء
عن ابن عباس؛
قال:
بت
ذات ليلة عند
خالتي ميمونة.
فقام النبي
صلى الله عليه
وسلم يصلي
متطوعا من
الليل. فقام
النبي صلى
الله عليه وسلم
إلى القربة
فتوضأ. فقام
فصلى. فقمت،
لما رأيته صنع
ذلك، فتوضأت
من القربة. ثم
قمت إلى شقه
الأيسر. فأخذ
بيدي من وراء
ظهره، يعدلني
كذلك من وراء
ظهره إلى الشق
الأيمن. قلت:
أفي التطوع
كان ذلك؟ قال:
نعم.
1797-
Bana Muhammed b. Hatim de tahdis etti ... İbn Abbas dedi ki: Bir gece teyzem
Meymune'nin yanında kaldım. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geceleyin kalkıp
nafile namaz kıldı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalkıp kırbanın yanına
gitti, abdest aldı. Sonra kalkıp namaz kıldı. Onun böyle yaptığını görünce ben
de kalktım kırbadan abdest aldım, sonra onun sol yanında durdum. Arka
tarafından elimi tutup beni bu şekilde arkasından sağ tarafına doğru getirdi.
(Ata dedi ki:) Ben: Bu tatavvu (nafile) namazda mı oldu, dedim. O: Evet, dedi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
وحدثني
هارون بن
عبدالله
ومحمد بن
رافع. قالا:
حدثنا وهب بن
جرير. أخبرني
أبي. قال: سمعت
قيس بن سعد
يحدث عن عطاء،
عن ابن عباس؛
قال:
بعثني
العباس إلى
النبي صلى
الله عليه
وسلم، وهو في
بيت خالتي
ميمونة. فبت
معه تلك
الليلة. فقام
يصلي من
الليل. فقمت عن
يساره.
فتناولني من
خلف ظهره.
فجعلني على يمينه.
1798-
Bana Harun b. Abdullah ve Muhammed b. Rafi'de tahdis edip dediler ki: ... Ata, İbn
Abbas'dan şöyle dediğini rivayet etti: (Babam) Abbas beni -teyzem Meymune'nin
evinde olduğu sırada- Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına gönderdi,
ben de o gece onunla birlikte kaldım. Geceleyin kalkıp namaz kıldı. Ben de onun
sol tarafında durdum, sırtının arkasından beni tutup sağ tarafına durdurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
وحدثنا
ابن نمير.
حدثنا أبي.
حدثنا
عبدالملك عن
عطاء، عن ابن
عباس؛ قال:
بت
عند خالتي
ميمونة. نحو
حديث ابن جريج
وقيس بن سعد.
1799-
Bana İbn Numeyr de tahdis etti... İbn Abbas dedi ki; Teyzem Meymune'nin yanında
uyudum ... Sonra hadisi İbn Cureyc ve Kays b. Sa'd'ın hadisi rivayet
ettiklerine yakın rivayet etti.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 610
حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا غندر عن
شعبة. ح
وحدثنا ابن
المثنى وابن
بشار. قالا:
حدثنا محمد بن
جعفر. حدثنا
شعبة عن أبي جمرة.
قال: سمعت ابن
عباس يقول:
كان
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يصلي من
الليل ثلاث
عشرة ركعة.
1800-
Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe tahdis etti, bize Gunder, Şu'be'den tahdis etti (H.)
Bize İbnu'l-Müsenna ve İbn Beşşar da tahdis edip dedi ki: Bize Muhammed b.
Cafer tahdis etti, bize Şu'be, Ebu Cemre'den şöyle dediğini tahdis etti: İbn
Abbas'i şöyle derken dinledim: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
geceleyin on üç rekat namaz kılardı.
Diğer tahric: Buhari,
1138; Tirmizi, 442
وحدثنا
قتيبة بن سعيد
عن مالك بن
أنس، عن عبدالله
بن أبي بكر،
عن أبيه؛ أن
عبدالله بن
قيس بن مخرمة
أخبره عن زيد
بن خالد
الجهني؛ أنه
قال:
لأرمقن
صلاة رسول
الله صلى الله
عليه وسلم الليلة.
فصلى ركعتين
خفيفتين. ثم
صلى ركعتين
طويلتين.
طويلتين. طويلتين.
ثم صلى
ركعتين.وهما
دون اللتين
قبلهما. ثم صلى
ركعتين. وهما
دون اللتين
قبلهما.
ثم صلى
ركعتين. وهما
دون اللتين
قبلهما. ثم
أوتر. فذلك
ثلاث عشرة
ركعة.
1801-
Bize Kuteybe b. Said, Malik b. Enes'den tahdis etti, o Abdullah b. Ebu
Bekir'den o babasından rivayet ettiğine göre Abdullah b. Kays b. Mahreme
kendisine Zeyd b. Halid el-Cuheni'den şöyle dediğini haber verdi: Ben bu gece
mutlaka Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in nasıl namaz kıldığını
dikkatle gözetleyeceğim. (Resulullah Sallallahu aleyhi ve Sellem) hafif iki re
kat namaz kıldıktan sonra uzun mu uzun, iki rekat namaz kıldı. Sonra önceki iki
rekattan daha kısa iki rekat namaz kıldı. Sonra kendilerinden önceki iki rekata
göre daha kısa olan iki rekat daha kıldı. Sonra kendilerinden önceki iki
rekattan daha kısa iki rekat kıldı. Sonra kendilerinden önceki iki rekattan
daha kısa iki rekat daha kıldı. Sonra vitir namazını kıldı. Böylece on üç rekat
namaz kılmış oldu.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 1366; İbn Mace, 1362
وحدثني
حجاج بن
الشاعر. حدثني
محمد بن جعفر
المدائني أبو
جعفر. حدثنا
ورقاء عن محمد
بن المنكدر،
عن جابر بن
عبدالله؛ قال:
كنت
مع رسول الله
صلى الله عليه
وسلم في سفر. فانتهينا
إلى مشرعة.
فقال "ألا
تشرع؟ يا
جابرا" قلت:
بلى. قال فنزل
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
وأشرعت. قال
ثم ذهب
لحاجته. ووضعت
له وضوءا. قال
فجاء فتوضأ.
ثم قام فصلى
في ثوب واحد
خالف بين
طرفيه. فقمت
خلفه. فأخذ
بأذني فجعلني
عن يمينه.
1802-
Bana Haccac b. eş-Şair de tahdis etti ... Cabir b. Abdullah dedi ki: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte idik. Derken suya varan bir yola
vardık. Allah Resulü: "Ey Cabir! (Deveni) suya getirmeyecek misin?"
buyurdu. Ben: Getireceğim, dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
indi. Ben de (devemle) suya gittim. Allah Resulü daha sonra ihtiyacını görmek
üzere gitti. Ben de onun için abdest alsın diye su koydum. Gelip abdest aldı,
sonra kalktı, üzerinde uçlarını boynuna çaprazlama doladığı tek bir elbise
olduğu halde namaz kıldı. Ben de arkasında durdum. Beni kulağımdan tutup sağ
tarafına durdurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: Zeyd b.
Halid'in rivayet ettiği (1801 numaralı) hadiste "sonra uzun mu uzun, uzun
mu uzun, uzun mu uzun iki rekat kıldı." Bu anlatım bu şekilde üç defa
tekrar edilmiştir.
(1802) "Bir suya
varan bir yola geldik. .. " Meşrea ve şeria (t), bir nehir, deniz ya da
başka bir suyun kıyısına kadar giden yola denilir. Dil bilginlerinin
açıkladıklarına göre: Şera'tu fi'n-nehri: Irmağa gidip su içtim, demektir,
Eşra'tu nakafı fihi: Deveme ordan su içirdim, demektir. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in Cabir'e sorusu ise, devene su içirmeyecek misin, yahut
kendin su içmeyecek misin, anlamındadır.
"Uçlarını boynuna
çaprazlama doladığı bir elbise içinde namaz kıldı."
Buradan tek bir elbise
içinde namaz kılmanın sahih olduğu ve uçlarını omuzlarına atmanın sünnet olduğu
hükmü anlaşılmaktadır. Mesele, ilgili yerinde daha önceden geçmiş idi.
"Arkasında namaza
durdum, o kulağımdan tutup beni sağ tarafına durdurdu." Bu da İbn Abbas'ın
rivayet ettiği hadis gibidir, ona dair açıklama da geçmiş bulunmaktadır.
حدثنا
يحيى بن يحيى
وأبو بكر بن
أبي شيبة. جميعا
عن هشيم. قال
أبو بكر:
حدثنا هشيم.
أخبرنا أبو
حرة عن الحسن،
عن سعد بن
هشام، عن
عائشة؛ قالت:
كان
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم، إذا قام
من الليل
ليصلي، افتتح
صلاته
بركعتين
خفيفتين.
1803-
Bize Yahya b. Yahya ve Ebu Bekr b. Ebi Şeybe birlikte Huşeym'den tahdis etti.
Ebu Bekr dedi: Bize Huşeym tahdis etti, bize Ebu Hurre, Hasan'dan haber verdi,
o Sa'd b. Hişam'dan, o Aişe'den şöyle dediğini rivayet etti: ResuluIlah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) geceleyin namaz kılmak üzere kalktığında namazına
hafif iki re kat kılarak başlardı.
وحدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا أبو
أسامة عن
هشام، عن
محمد، عن أبي
هريرة، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم؛ قال:
"إذا
قام أحدكم من
الليل،
فليفتتح
صلاته
بركعتين خفيفتين".
1804-
Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe de tahdis etti, bize Ebu Usame, Hişam'dan tahdis
etti, o Muhammed'den, o Ebu Hureyre'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'den: "Sizden biriniz geceleyin kalkınca namazına hafif iki rekat
kılarak başlasın" buyurduğunu rivayet etti.
AÇIKLAMA: (1803)
"Bize Ebu Hurre, Hasan'dan tahdis etti." Adı, Vasıl b.
Abdurrahman'dır. Her iki gecede bir, Kur'an-ı Kerim'i hatmederdi.
"ResuluIlah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) geceleyin namaz kılmak üzere kalktığında ...
" Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği hadisde ise buna dair emir yer
almaktadır. İşte bu, hafifçe kılınan bu iki rekat ile bundan sonra kılacağı
namazlar için daha bir şevkle devam etmesi maksadı ile müstehab olduklarına bir
delildir.
حدثنا
قتيبة بن
سعيد، عن مالك
بن أنس، عن
أبي الزبير،
عن طاوس، عن
ابن عباس؛ أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم كان
يقول، إذا قام
إلى الصلاة من
جوف الليل:
"اللهم
لك الحمد. أنت
نور السماوات
والأرض. ولك
الحمد. أنت
قيام
السماوات
والأرض. ولك
الحمد. أنت رب
السماوات
والأرض. ومن
فيهن. أنت الحق.
ووعدك الحق.
وقولك الحق.
ولقاؤك حق.
والجنة حق.
والنار حق.
والساعة حق.
اللهم لك
أسلمت. وبك آمنت.
وعليك توكلت.
وإليك أنبت.
وبك خاصمت.
وإليك حاكمت.
فاغفر لي. ما
قدمت وأخرت.
وأسررت وأعلنت.
أنت إلهي لا
إله إلا أنت".
1805-
Bize Kuteybe b. Said, Malik b. Enes'den tahdis etti, o Ebu Zubeyr'den, o
Tavus'dan, o İbn Abbas'dan rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) gece yarısı namaz için kalktığı zaman şöyle derdi: ''Allah'ım, Hamd
yalnız sanadır. Sen göklerin ve yerin nurusun. Hamd yalnız sanadır. Sen gökleri
ve yeri dimdik ayakta tutansın. Hamd yalnız sanadır. Sen göklerin, yerin,
onlarda bulunanların rabbisin. Sen haksın, senin vaadin haktır, sözün haktır,
sana kavuşmak haktır, cennet haktır, cehennem ateşi haktır, kıyamet haktır.
Allah'ım, sana teslim oldum, sana iman ettim, sana tevekkül ettim, sana
yöneldim. Senin gösterdiğin delillerle hasmıma karşı mücadele ettim. Benimle
anlaşmazlıkları olanlar ile senin hükmünün muhakemesine başvurdum. Bana önceden
yaptıklarımı, sonradan yapacaklarımı, gizli ve açık işlediklerimi mağfiret
buyur. Sen benim ilahımsın, senden başka ilah yoktur. "
Diğer tahric: Ebu
Davud, 771; Tirmizi, 3418
حدثنا
عمرو الناقد
وابن نمير
وابن أبي عمر.
قالوا: حدثنا
سفيان. ح
وحدثنا محمد
بن رافع. قال:
حدثنا
عبدالرزاق.
أخبرنا ابن
جريج. كلاهما
عن سليمان
الأحول، عن
طاوس، عن ابن
عباس، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم. أما
حديث ابن جريج
فاتفق لفظه مع
حديث مالك. لم
يختلفا إلا في
حرفين. قال:
ابن
جريج، مكان
قيام، قيم.
وقال: وما
أسررت. وأما
حديث ابن
عيينة ففيه
بعض زيادة.
ويخالف مالكا
وابن جريج في
أحرف.
1806-
Bize Amr en-Nakıd, İbn Nuveyr ve İbn Ebu Ömer tahdis edip dediler ki: Bize
Süfyan tahdis etti (H.) Bize Muhammed b. Rafi'de tahdis edip dedi ki: Bize
Abdurrezzak tahdis etti, bize İbn Cureyc haber verdi. (Süfyan ile) ikisi
Süleyman el-Ahvel'den, o Tavus'dan, o İbn Abbas'dan, o Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'den diye hadisi rivayet etti. İbn Cüreyc'in hadisi rivayetinde lafzı
Malik'in hadisi rivayeti ile ittifak halindedir. Sadece iki yerde faklılık
vardır. İbn Cüreyc "kayyam (ayakta tutan) yerine, (aynı anlamda) kayyim
demiştir. (Ve esrartu yerine) "Ve ma esrartu:gizli işlediklerimi"
demiştir.
İbn Uyeyne'nin hadisi
rivayetinde biraz fazlalıklar vardır; Malik ve İbn Cüreyc'e de bazı kelimelerde
muhalefet etmiştir.
Diğer tahric: Buhari,
1120, 6317, 7385, 7442, 7499; Nesai, 1618; İbn Mace, 1355
وحدثنا
شيبان بن
فروخ. حدثنا
مهدي (وهو ابن
ميمون) حدثنا
عمران القصير
عن قيس بن
سعد، عن طاوس،
عن ابن عباس،
عن النبي صلى
الله عليه
وسلم، بهذا
الحديث (واللفظ
قريب من
ألفاظهم).
1807- Bize Şeyban b.
Ferruh da tahdis etti, bize Mehdi -ki b. Meymun'dur- tahdis etti, bize İmran
el-Kasir, Kays b. Sa'd'dan tahdis etti, o Tavus'dan, o İbn Abbas'dan o Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den bu hadisi -lafız da öbürlerinin lafızlarına
yakın olmak üzere- rivayet etti.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 772
AÇIKLAMA: (1805)
"Göklerin ve yerin nuru sensin." İlim adamları der ki: Bu onları
nurlandıran ve onlardaki nuru yaratan sensin, demektir. Ebu Ubeyd der ki:
Senin nurun ile göklerde
ve yerde bulunanlar hidayet ve nur bulurlar, demektir. Hattabi şanı yüce
Allah'ın en-Nur ismini açıklarken şunları söyler:
Yani görmeyenler, O'nun
nuru ile görürler, azgın kimseler O'nun hidayeti ile doğruya iletilirler. Yüce
Allah'm: "Allah göklerin ve yerin nurudur" (Nur, 35) buyruğunda bu
manadadır. Yani göklerde ve yerde bulunan nur, O'ndan gelir. Yine Hattabi dedi
ki: Bunun nurun sahibi anlamında olması ihtimali de vardır. Yoksa nurun yüce
Allah'ın zatının sıfatı olması doğru olamaz. Bu ancak fiilI bir sıfatı olabilir
ki, bu da nurun yaratıcısı demek olur. Başkaları ise göklerin ve yerin nurunun,
her ikisinin güneşini, ayını, yıldızlarını tedbir edip yöneten anlamında
olduğunu söylemiştir.
"Gökleri ve yeri
ayakta tutan (Kayyam) Sensin." İkinci rivayette ise "Kayyim"
denilmektedir. İlim adamları dedi ki: Bu hadisin açıkça ifade ettiği gibi
Kayyam ve Kayyim de O'nun sıfatları arasındadır. Kur'an nassı ile de Kayyum ve
Kaim sıfatları vardır. Yüce Allah'ın: "Her nefsin üzerinde Kaim olan (görüp
gözetleyen)" (Ra'd, 33) buyruğunda da bu isim kullanılmıştır. Herevi der
ki: Kavvam da denilir. İbn Abbas, Kayyum, asla zeval bulmayandır, diye
açıklamıştır. Başkaları ise her şeyin üzerinde kaim olan, yani bütün
yaratılmışların işlerini çekip çeviren, idare eden diye açıklamıştır. Bu iki
türlü açıklama ayet ve hadisin (bu lafızları hakkında) çokça görülen önde gelen
açıklamalardır.
"Göklerin, yerin ve
onlarda bulunanların Rabbi Sensin." İlim adamları der ki: Rab kelimesinin
sözlükte üç anlamı vardır. Bunlardan birisi de kendisine itaat olunan efendi,
anlamıdır. Bu anlama göre birisini rab kabul edenlerin, akıl sahibi olanlardan
olmasışarttır. Hattabi: Dağların ve ağaçların Seyyidi (itaat olunan efendisi),
demek doğru değildir, derken buna işaret etmektedir. Kadi İyaz dedi ki: Böyle
bir şart tutarsızdır, aksine her şey Şanı yüce Allah'a itaat eder. Nitekim yüce
Allah: "Biz itaat edenler olarak geldik" (Fussilet, 11)
buyurmaktadır.
"Sen haksın."
İlim adamları dedi ki: Hak, Şanı yüce Allah'ın isimleri ndendir. Varlığı kesin
ve muhakkak olan demektir. Varlığı doğru olarak bilinen ve muhakkak olan her
bir şey de haktır. el-Hakka da buradan gelmektedir ki, şüphesiz hak ve gerçek
olarak var olacak anlamındadır. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bu hadiste
geçen "vadin haktır, sözün haktır, sana kavuşmak haktır, cennet haktır,
cehennem ateşi haktır, kıyamet haktır" sözleri de bunun gibidir. Yani
bütün bunların gerçekliğinde hiçbir şüphe yoktur ve bunlar muhakkak kesin
gerçek olan şeylerdir.
Bunun, Senin haberin hak
ve doğrudur anlamında olduğu söylendiği gibi, Sen hakkın sahibisin, Sen hakkı
hak olarak yerine getirensin, inkarcı ların söyledikleri değil de hak ilah
yalnız Sensin, diye de açıklanmıştır. Nitekim yüce Allah: "Çünkü Allah hakkın
ta kendisidir, bunların ondan başka dua (ve ibadet) ettikleri ise
batıldır" (Hacc, 62 ) buyurmaktadır.
Hadisteki "Senin
vaadin haktır" buyruğu doğrudur, gerçektir, anlamında; "Sana kavuşmak
haktır" buyruğu da ölümden sonra diriliş haktır, demektir. Ölüm diye de
açıklanmıştır ama bu açıklama bu yerde geçersizdir. Benim dikkat çekişim böyle
açıklamaya kimsenin kanmaması içindir. Doğrusu Ba's denilen şey ölümden sonra
diriliştir. Çünkü ifadelerin siyakı da bundan sonra gelecekler de bu anlamı
gerektirmektedir. İnkarcıya da bu anlam ile cevap verilip iddiası red edilir.
Ölüm ile değil.
"Allah'ım! Yalnız
sana teslim oldum. Bana mağfiret buyur." Sana teslim oldum. sana
teslimiyetimi arz ettim, senin emir ve yasağına boyun eğip itaat ettim.
"Sana iman
ettim." Senin haber verdiğin her bir şeyi, bütün emir ve yasaklarım
doğruladım, tastik ettim.
"Sana
yöneldim" sana itaat ettim, ibadetine döndüm, kendimi ona verdim,
işlerimin çekip çevrilmesinde sana döndüm, yani işlerimi sana havale ettim
anlamında da söylenmiştir.
"Senin delillerinle
tartıştım." Bana vermiş olduğun kesin delil ve burhanlarla, güç ve
kuvvetle senin yolunda inad edenler ile, seni inkar edenlerle tartıştım ve
delil ile ve kılıç ile böylelerini bertaraf ettim.
"(Benimle
anlaşmazlık içinde olanları) senin hükmün ile muhakeme ettim." Yani hakkı
inkar eden herkesi, senin hükmüne çağırdım, benimle onun arasında hüküm veren
olarak seni bildim. Cahiliye mensuplarının ve başkalarının hükmüne
başvurdukları put, kahin, ateş, şeytan ve daha başka hükümlerine müracaat
ettikleri başka kimseleri değil, yalnız seni hakem yaptım. Senden başkasının
hükmüne müracaat etmedim. Senden başkasının hükmüne razı olmadığım gibi senin
hükmünden başkasına da itimat edip güvenmem.
Günahları bağışlanmış
olmakla birlikteyüce Allah'tan mağfiret dilemesinin anlamı ise,
alçakgönüllülükle boyun eğerek, azaptan korkarak ve yüce Allah'ı ta'zim ederek
böyle bir dilekte bulunmuş, ayrıca esas itibari ile dua itaat edip boyun eğmek,
muayyen olarak bu duada da güzel bir şekilde yalvarıp yakarmakta ümmetinin ona
uyması içindir.
Bu hadisten ve
başkalarından Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in geceleyin Allah'ı zikredip
ona dua etmeye, yüce Allah'ın haklarını itiraf edip onun hak olduğunu,
vaadinin, tehdidinin, ölümden sonra dirilişin, cennetin, cehennem ateşinin ve
başka hususların doğruluğunu tasdik etmeyi ısrarla sürdürdüğü anlaşılmaktadır.
حدثنا
محمد بن
المثنى ومحمد
بن حاتم وعبد
بن حميد وأبو
معن الرقاشي.
قالوا: حدثنا
عمر بن يونس.
حدثنا عكرمة
بن عمار.
حدثنا يحيى بن
أبي كثير.
حدثني أبو
سلمة بن
عبدالرحمن بن
عوف. قال:
سألت
عائشة أم
المؤمنين: بأي
شيء كان نبي
الله صلى الله
عليه وسلم
يفتتح صلاته
إذا قام من الليل؟
قالت: كان إذا
قام من الليل
افتتح صلاته:
"اللهم! رب
جبرائيل
وميكائيل
وإسرافيل.
فاطر السماوات
والأرض. عالم
الغيب
والشهادة. أنت
تحكم بين
عبادك فيما
كانوا فيه
يختلفون. اهدني
لما اختلف فيه
من الحق بإذنك
إنك تهدي من
تشاء إلى صراط
مستقيم".
1808-
Bize Muhammed b. el-Müsenna, Muhammed b. Hatim, Abd b. Humeyd ve Ebu Ma'n
er-Rekaşı tahdis edip dedi ki: Bize Ömer b. Yunus tahdis etti, bize İkrime b.
Ammar tahdis etti, bize Yahya b. Ebu Kesir tahdis etti, bana Ebu Seleme b.
Abdurrahman b. Avf tahdis edip dedi ki: Müminlerin annesi Aişe'ye sordum:
Allah'ın Nebi'si (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geceleyin kalkıp namaz
kıldığında ne diyerek başlardı, dedim.
O, şu cevabı verdi:
Geceleyin namaza kalktığında namazına: "Cebrail'in, Mikail'in, İsrafil'in
rabbi! Gökleri ve yeri yoktan var eden, gaybı ve görüneni bilen Allah'ım! Sen
kullarının arasında hakkında ihtilaf ettikleri hususlarda hüküm verensin.
Hakkında anlaşmızlığa düşülen hakka izninle beni hidayet eyle! Çünkü şüphesiz
sen dilediğini dosdoğru yola hidayet edersin" diye dua ederek başlardı.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 767, 768; Tirmizi, 3420; Nesai, 1624; İbn Mace, 1357
AÇIKLAMA: "Cebrail'in,
Mikail'in, İsrafil'in rabbi. Gökleri ve yeri yoktan var eden Allah'ım!"
İlim adamları dedi ki: Şanı yüce Allah bütün yaratılmışların rabbi olmakla
birlikte özellikle bunları sözkonusu etmiştir. Nitekim Kur'an ve Sünnetle bunun
benzeri mertebesi büyük, şanı yüksek her bir şeye de onun rububiyeti izafe
edilmiş, hakir ve değersiz küçük görünen şeyler ile ilgili böyle bir izafet
yapılmamıştır. Mesela, şanı yüce Allah için: Göklerin ve yerin rabbi, kerim
olan Arşın rabbi, meleklerin ve ruhun rabbi, iki doğunun rabbi, iki batının
rabbi, insanların rabbi, insanların meliki, insanların ilahı, alemlerin rabbi,
her şeyin rabbi, nebilerin rabbi, göklerin ve yerin yaratıcısı, gökleri ve yeri
yoktan var edip melekleri elçiler kılan ... denilir. Bütün bunlar ve benzerleri
şanı yüce Allah'ın azametine delil olan hususlar ile, kudret ve mülkünün
azametini dile getiren ifadeler ile ona yapılan nitelendirmelerdir. Benzeri
nitelendirme, küçümsenen ve hakir görülen şeyler ile yapılamaz. Mesela
haşeratın rabbi, maymunların ve domuzların yaratıcısı... vb. şeyler tek
başlarına kullanılmaz. Ama bütün yaratılmışların yaratıcısı, her şeyin
yaratıcısı denilebilir. O takdirde bu gibi varlıklar da bu genel ifadenin
kapsamına girer. Allah en iyi bilendir.
"Hakkında
anlaşmazlığa düşülen hakka beni hidayet eyle!" Hak üzerinde bana sebat
ver, demektir. Yüce Allah'ın: "Bizi dosdoğru yola ilet" (Fatiha, 13)
buyruğu gibidir.
حدثنا
محمد بن أبي
بكر المقدمي.
حدثنا يوسف الماجشون.
حدثني أبي عن
عبدالرحمن
الأعرج، عن عبيدالله
ابن أبي رافع،
عن علي بن أبي
طالب، عن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم؛
أنه كان إذا
قام إلى
الصلاة قال:
"وجهت
وجهي للذي فطر
السماوات
والأرض حنيفا
وما أنا من
المشركين. إن
صلاتي ونسكي
ومحياي ومماتي
لله رب
العالمين لا
شريك له وبذلك
أمرت وأنا من
المسلمين.
اللهم! أنت
الملك لا إله
إلا أنت.
واهدني لأحسن
الأخلاق. لا
يهدي لأحسنها
إلا أنت.
واصرف عني
سيئها. لا
يصرف عني سيئها
إلا أنت. لبيك!
وسعديك!
والخير كله في
يديك. والشر
ليس إليك. أنا
بك وإليك.
تباركت وتعاليت.
أستغفرك
وأتوب إليك".
وإذا ركع قال
"اللهم! لك
ركعت. وبك
آمنت. ولك
أسلمت. خشع لك
سمعي وبصري.
ومخي وعظمي
وعصبي". وإذا رفع
قال "اللهم!
ربنا لك الحمد
ملء السماوات
وملء الأرض
وملء ما
بينهما وملء
ما شئت من شيء
بعد". وإذا سجد
قال "اللهم! لك
سجدت. وبك
آمنت. ولك
أسلمت. سجد
وجهي للذي
خلقه وصوره،
وشق سمعه وبصره.
تبارك الله
أحسن
الخالقين" ثم
يكون منت آخر
ما يقول بين
التشهد
والتسليم
"اللهم! اغفر
لي ما قدمت
وما أخرت. وما
أسررت وما
أعلنت. وما
أسرفت. وما
أنت أعلم به
مني. أنت المقدم
وأنت المؤخر.
لا إله إلا
أنت".
1809-
Bize Muhammed b. Ebu Bekr el-Mukaddemi tahdis etti, bize Yusuf el-Macişun tahdis
etti. Bana babam Abdurrahman el-A'rec'den tahdis etti, o Ubeydullah b. Ebu
Rafi'den, o Ali b. Ebu Talib'den, o Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'den rivayet ettiğine göre, Allah Resulü namaza kalktığı zaman şu duayı
yapardı:
"Gökleri
ve yeri yoktan var edene, hanif olarak yüzümü çevirdim ve ben müşriklerden
değilim. Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm alemlerin rabbi
Allah içindir. Onun hiçbir ortağı yoktur. Ben bununla emrolundum ve ben
müslümanlardanım.
Allah'ım, sen her şeyin
maliki (egemeni)sin. Senden başka hiçbir ilah yoktur. Sen benim rabbimsin, ben
senin kulunum. Nefsime zulmettim. Günahımı itiraf ediyorum. Bütün günahlarımı
bana bağışla, çünkü senden başka günahları bağışlayacak yoktur. Ahlakın en
güzeline beni hidayet eyle. En güzel ahlaka senden başka kimse hidayet etmez.
Kötü ahlakı benden uzaklaştır. Senden başka kötü ahlakı uzaklaştıramaz. Devamlı
senin emrine itaat eder, devamlı senin buyruklarına uyarım. Hayrın tamamı senin
ellerindedir. Şer ise sana nisbet edilmez. Benim varlığım seninledir ve ben
sana sığınırım. Şanın pek mübarektir ve sen pek yücesin. Senden mağfiret
dilerim, sana tevbe ederim. " rükua vardığında da şöyle buyururdu:
''Allah'ım, senin için rükua vardım, sana iman ettim, sana teslim oldum, kulağım,
gözüm, kemik iliğim, kemiğim, sinirlerim hep sana ibadet ve itaat eder. "
rükudan kalkınca da
şöyle buyururdu: ''Allah'ım, rabbimiz, gökler ve yer dolusu kadar her ikisinin
arasını dolduracak kadar ve bundan sonra dilediğin her şeyi dolduracak kadar hamd
yalnız sanadır. "
Secde etti mi de şöyle
derdi: ''Allah'ım, sana secde ettim, sana iman ettim, sana teslim oldum. Yüzüm,
kendisini yaratana, kendisine suret verene, onda işitecek kulak, görecek göz
açana secde etmektedir. Yaratanların en güzeli Allah ne yücedir. "
Sonra da teşehhüd ile
selam vermek arasında söylediği sözler şunlar olurdu: ''Allah'ım, önceden
yaptıklarımı, sonradan yapacaklarımı, gizli ve açık işlediklerimi, aşınlı
klarım ı ve senin benden daha iyi bildiğin hallerimi bana bağışla. Sen öne
geçirensin, sen geriye bırakansın. Senden başka hiçbir ilah yoktur. "
Diğer tahric: Ebu
Davud, 744, 760, 761, 1509; Tirmizi, 266, 3421, 3422, 3423; Nesai, 896,1049,
1125; İbn Mace, 864, 1054
وحدثناه
زهير بن حرب.
حدثنا
عبدالرحمن بن
مهدي. ح
وحدثنا إسحاق
بن إبراهيم.
أخبرنا أبو
النضر. قالا:
حدثنا عبدالعزيز
بن عبدالله بن
أبي سلمة عن
عمه الماجشون
بن أبي سلمة،
عن الأعرج،
بهذا الإسناد.
وقال:
كان
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم إذا
استفتح الصلاة
كبر ثم قال
"وجهت وجهي"
وقال "وأنا أول
المسلمين"
وقال: وإذا
رفع رأسه من
الركوع قال
"سمع الله لمن
حمده. ربنا
ولك الحمد"
وقال "وصورة
فأحسن صوره"
وقال: وإذا سلم
قال "اللهم!
اغفر لي ما
قدمت" إلى آخر
الحديث ولم
يقل: بين
التشهد
والتسليم.
1810-
Bunu bize Züheyr b. Harb da tahdis etti, bunu bize Abdurrahman b. Mehdi tahdis
etti (H.) Bize İshak b. İbrahim de tahdis etti, bize Ebu'n-Nadr haber verdi.
(Abdurrahman ile) dediler ki: Abdulaziz b. Abdullah b. Ebu Seleme amcası
el-Macişun b. Ebu Seleme'den tahdis etti, o A'rec'den bu isnad ile hadisi
rivayet etti ve şöyle dedi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaza
başladı mı tekbir alır sonra da: "Veccehtu vechı: yüzümü ...
çevirdim" derdi. Ayrıca "(Ben müslümanlardanım anlamındaki ibare
yerine): Ben müslümanların ilkiyim" dedi. Yine şunları söyledi: Başını
rükudan kaldırdı mı: ''Allah kendisine hamd edeni işitti, Rabbimiz hamd yalnız
sanadır" derdi. Yine dedi ki: "Ona suret verip suretlerini en güzel
yapan" selam verdiği vakit de: ''Allah'ım, önceden yaptıklarımı da ...
mağfiret buyur" diye hadisi sonuna kadar rivayet etti, ama: "teşehhüd
ile selam vermek arasında" demedi.
AÇIKLAMA: "Bize
Yusuf el-Macişun tahdis etti." Bu kelime, anlamı itibari ile beyaz yüzlü
demektir. Asıl itibari ile acemce bir lafızdır.
"Gökleri ve yeri
yoktan yaratana" onları yoktan var edene "yüzümü çevirdim"
ibadetim ile kastettiğim O' dur, demektir.
"Hanif olarak. ..
" Çoğunluğun 'söylediklerine göre bu hak din olan İslam'a meylettim,
yöneldim, demektir. Çünkü "hanef"in asıl anlamı meyletmek demektir.
Hayır ve şer hakkında da kullanılır. Karinenin gerektirdiği şekilde açıklanır
ve anlaşılır. ,Burada Hanif'in, dosdoğru yolda olan, yürüyen demek olduğu da
söylenmiştir. Bu açıklamayı el-Ezheri ve başkaları da yapmış olup Ebu Ubeyd de:
Hanif, araplara göre İbrahim'in dini üzere olan kimseye denirdi, demiştir.
"Hanif"
kelimesi hal olmak üzere nasb edilmiştir. Yani ben' haniflik hali içinde yüzümü
çevirdim, demek olur.
"Ben müşriklerden
değilim." Hanif'in anlamını açıklayan bir ifadedir.
Müşrik ise ,put ve
heykele ibadet eden; Yahudi, Nasrani, Mecusi, mürted, zındık ve daha
başkalarının sözkonusu olduğu bütün kafirler hakkında kullanılır.
"Namazım ve
kurbanım ... " Dil bilginleri "nusuk"un ibadet demek olduğunu
söylemişlerdir. Aslı "nesike" den gelmektedir ki, her türlü
karışımdan arındırılmış, eritilmiş gümüş anlamındadır. Yine nesike, kendisi ile
yüce Allah'ayakınlaşılan her bir şeye denilir. (Tercümede: kurban diye
karşılanmıştır)
"Hayatım ve ölümüm
Allah içindir." İlim adamlarının dediklerine göre buradaki lam izafet
lamı' dır ve mülkiyet ve özellik anlamlarını taşır. Burada her iki anlam da
kastedilmektedir.
''Alemlerin rabbi. ..
" Maverdi ve başkalarının naklettiğine göre "rabb"in anlamı ile
ilgili olarak dört görüş vardır. Malik, efendi, işleri tedbir ve idare eden ve
terbiye eden. Yüce Allah'ın "rab" ile nitelendirilmesi ise kendisinin
malik yahut efendi olması dolayısı ile zat sıfatlarından olur. Eğer
yarattıklarının işlerini çekip çevirip onları terbiye eden anlamı ile
vasfedilecek olursa o taktirde bu da onun fiili sıfatlarından olur. Başına elif
ve lam gelecek olursa, denildiği ne göre bu özel olarak yüce Allah'ın adı olur.
Eğer elif lam'ı zikretmeyecek olursak o taktirde başkası hakkında da
kullanılabilir, malın rabbi, evin rabbi ve benzeri ifadeler kullanılabilir.
"Alemun ve alemin"
alem kelimesinin çoğuludur. Nem kelimesinin kendi lafzından tekili yoktur. ilim
adamları hakikati hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Mezhebimize mensub
kelamcılardan ve başkaları ile müfessirlerden ve başkalarından bir topluluğun
dediğine göre "alem" bütün yaratılmışlara denilir. Bir topluluk ise:
Bunlar melekler, cinler ve insanlardır, demiştir. Ebu Ubeyde ve Ferra ise
bunlara şeytanları da eklemişlerdir. özel olarak Ademoğullarıdır, diye de
açıklanmıştır. Bu da Hüseyn b. el-Fadl ile Ebu Muaz el-Nahvi'nin görüşüdür.
Başkaları ise alem, dünya ve içindeki herşeydir, demişlerdir. Diğer taraftan bu
kelimenin "alamet" den türediği de söylenmiştir. Çünkü her bir
yaratılmış kendisini var edenin varlığına bir alamettir. Bunun "alem"
den türediği de söylenmiştir. Bu açıklamaya göre ise bu isim özellikle akıl
sahibi varlıklar hakkında kullanılır.
"Allah'ım sen
meliksin." Yani bütün yaratılmışların gerçek manada sahibi ve malikisin,
her şeye gücü yetensin.
"Ben senin
kulunum." Senin benim malikim olduğunu, işlerimi çekip çevirenin
(müdebbirimin) sen olduğunu, senin hükmünün benim hakkımda aynen geçerli
olduğunu itiraf ediyorum.
"Nefsime
zulmettim." Yani kusurlu olduğumu itiraf ettim. Edebe uygun olması için
günahlarının bağışlanmasını dilemeden önce bunu söylemiştir. Nitekim Adem ile
Havva da: "Rabbimiz, nefislerimize zulmettik. Eğer bize mağfiret buyurmaz
ve merhamet etmez isen şüphesiz biz hüsrana uğrayanlardan oluruz" (Piraf,
23) demişlerdi.
"Beni ahlakın en
güzeline hidayet eyle!" Doğru ahlaka beni yönlendir ve onunla ahlaklanma
muvaffakiyetini ihsan et.
"Onun kötü
olanını" çirkin olanını "benden uzaklaştır."
"Lebbeyk: Devamlı
senin emrine itaat ederim" hakkında ilim adamları şöyle demişlerdir: Yani
ben ardı arkasınakesintisiz olarak senin itaatin üzere devam ederim.
"Lebbe" fiili bir yerde kalmak, ikamet etmek anlamındadır .
"Sa'deyk: Devamlı
buyruklarına uyarım" hakkında Ezheri ve başkaları şöyle demişlerdir: Ardı
arkasına senin emrine uyarım, dinine tabi olurum, demektir.
"Hayrın tamamı senin
ellerindedir, şer ise sana nisbet edilmez" ifadeleri ile ilgili olarak
Hattabi ve başkaları şöyle demektedir: Bu ifadeler ile şanı yüce Allah'a
övgülerde bulunurken, onu överken uyulması gereken edeb gösterilmektedir.
İşlerin güzel olanları ona izafe edilmekle birlikte, kötü olanlar edeben ona
izafe edilmez. "Şer sana nisbet edilmez" ifadesi ise, tevil edilmesi
gereken tabirlerdendir. Çünkü hak ehlinin mezhebine göre bütün yaratılmışlar
şanı yüce Allah'ın fiili ve yaratması ile var olmuştur. Hayrı ile şerri
arasında bir fark yoktur. O halde bu tabirin tevil edilmesi gerekmektedir.
Tevili ile ilgili beş açıklama yapılmıştır.
1. Şer ile sana
yaklaşılmaz, ibadet olunmaz. Bu açıklamayı Halil b. Ahmed, Nadr b. Şumeyl,
İshak b. Rahuye, Yahya b. Main, Ebu Bekr b. Huzeyme, Ezheri ve başkaları
yapmıştır.
2. Şeyh Ebu Hamid
(el-Gazzali), Müzeni'den naklettiği ve aynı şekilde başkasının da yaptığı
açıklamanın anlamı şudur: Şer, tek başına sana izafe olunmaz. Çünkü -her şeyin
yaratıcısı ve her şeyin rabbi olmakla birlikte- ey maymunların ve domuzların
yaratıcısı denilmez. Halbuki, ("her şeyin Rabbi, her şeyin
yaratıcısı" gibi) genel ifadeler ile dua edilecek olursa onlar da bunun
kapsamına girer.
3. Yani şer sana
yükselmez, çünkü sana ancak güzel sözlerle salih ameller yükselir.
4. Şer sana nisbetle şer
değildir, çünkü sen onu sonsuz bir hikmetle yarattın. O yaratılmışlara nisbetle
bir şerdir.
5. Hattabi'nin
naklettiği şu açıklamadır: Bu, filan kişi filan oğullarına nisbet edilir,
sözüne benzer. Böyle bir kimse onlar arasında sayılıyor yahut onlar arasında
kabul ediliyor ise söylenir.
"Varlığım, senin
iledir ve ben sana sığımrım." Yani benim sığınmam, aidiyetim sanadır.
Benim başarım senin iledir.
"Şanın ne
mübarektir." Sen her türlü övgüyü hak edensin, hayır sende sabit olmuştur
diye de açıklanmıştır. İbnu'l-Enbari ise kullar seni tevhid etmek ile seni
yüceltirler diye açıklamıştır.
"Gökler ve yer
dolusu" buradaki "mil'e" kelimesi "mil' u" diye de
okunabilir. Bunların hangisinin daha çok tercih edildiği hususunda ihtilaf
olmakla birlikte "mil'e" şeklindeki nasb ile okunuş daha meşhurdur.
Ben bunu Tehzibu'l-Esma ve'l-lügat adlı eserimde delilleri ile ve her bir
görüşü sahipleri ile birlikte açıklamış bulunuyorum. Yani eğer cisim olsaydı
azameti dolayısı ile gökleri ve yeri dolduracak kadar hamd sana olsun.
"Yüzüm onu
yaratana, ona suret verene, ona işitecek kulak verene secde etti." Bu
lafızlarda da Zühri'nin kulakların da yüzden olduğu şeklindeki görüşünün lehine
delil bulunmaktadır. İlim adamlarından bir topluluk ise kulaklar baş bölgesine
aittir, demişlerdir. Diğerleri ise üst tarafları başa, alt tarafları yüze
aittir demektedir. Başka bir kesim ise, yüze dönük olan kısımları yüze, arka
tarafları da başa aittir, derler. Şafii ve cumhur ise kulaklar ne baştan ne de
yüzdendir. Bağımsız iki ayrı organdır. Bu sebeble abdestte onlar için Ayrıca su
alınır, Şianın kanaatlerine aykırı olarak onları mesh etmek sünnettir,
demektedir.
Cumhur Zühri'nin delil
göstermesine iki şekilde cevap vermiştir. Birinci cevabagöre yüzden maksat
zatın tamamıdır. Yüce Allah'ın: "Her şey helak olucudur. Onun vechi (yüzü)
müstesna" (Kasas, 88) buyruğunda olduğu gibi. Bunu, secdenin yüz ile
birlikte başka organlarla gerçekleştiğini desteklemektedir.
İkinci cevaba göre bir
şey kendisini aşan bir şeye izafe edilebilir. Nitekim "şehrin
bahçeleri" demek bunun gibidir. Allah en iyi bilendir.
"Yaratanların"
takdir edenlerin suret verenlerin "en güzeli. .. öne geçiren de sensin,
geriye bırakan da sensin." Yani hikmetinin gerektirdiği gibi dilediğin
kimseleri itaatinle ve başka hususlarla öne geçirirsin ve dilediklerini de
bundan geri bırakırsın, dilediklerini aziz edersin, dilediklerini zelil
kılarsın.
Bu hadiste sözü geçen
dualar ile namaza başlamanın (iftitah duası) müstehab olduğu hükmü vardır.
Namazın uzatılmasını tercih etmeyen bir cemaate imam olunması hali müstesnadır.
Ayrıca rükuda, secde
halinde ve (rükudan) doğrulurken Allah'ı zikretmenin ve selamdan önce de dua
etmenin müstehab olduğu anlaşılmaktadır.
"Ve ben müslümanların
ilkiyim." Bu ümmetin müslümanlarının ilkiyim demektir. Birinci rivayette
ise "ve ben müslümanlardamm" şeklindedir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
135- GECE NAMAZINDA
KIRAATİ UZUN TUTMANIN MÜSTEHAB OLDUĞU BABI