SAHİH-İ MÜSLİM

SALAT

 

باب صلاة المسافرين وقصرها

109- YOLCULARIN NAMAZI VE NAMAZIN KISALTILMASI BABI

 

İlim adamları yolculukta namazın kısaltılması hususunda ihtilaf etmişlerdir. Şafii, Malik b. Enes ve ilim adamlarının çoğunluğu namazı kısaltarak kılmak da, tam olarak kılmak da caiz olmakla birlikte kısaltmak daha faziletlidir, demiştir. Mezhebimizde başka bir görüşe göre ise tam kılmak daha faziletlidir. Bir diğer görüşe göre ise her ikisi arasında fark yoktur. Sahih ve meşhur olan ise, kısaltarak kılmanın daha faziletli olduğudur.

 

Ebu Hanife ve pek çok fukaha şöyle demektedir: Kısaltarak kılmak vaciptir, tamamlamak caiz değildir. Bu kanaat sahipleri bu hadisin ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in da, ashab-ı kiram'ın da fiili uygulamalarının çoğunluğunun hep namazı kısaltarak kılmaları olduğunu delil gösterirler.

Şafii ve ona uygun kanaat belirtenler ise Müslim'in Sahihinde ve başka kaynaklarda meşhur birtakım hadisleri delil göstermişlerdir. Buna göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte sahabe-i kiram yolculuk yapmakla birlikte kimileri namazını kısaltır, kimileri tamamlar, kimileri oruçlu olur, kimileri oruçlu olmazlar. Bununla birlikte biri diğerini ayıplamazdı. Ayrıca Osman r.anh'ın da Aişe r.anha'nın ve başkalarının da namazlarını tam kıldıklarını, kısaltmadıklarını delil göstermişlerdir. Ayrıca aziz ve celil olan Allah'ın: "Namazı kısaltarak kılmanızda sizin için bir vebal yoktur." (Nisa, 101) buyruğunun zahirinden anlaşılan da budur. Bu buyruk vebalin kaldırılmasını ve bunun mübah olmasını gerektirmektedir.

"Namaz iki rekat olarak farz kılındı" anlamında gelecek hadisin anlamı ise bu kadarı ile yetinmek isteyen kimseler için iki rekat olarak farz kılındı sonra ikamet halinde olanın kılacağı namaza kesin emir olmak üzere iki rekat daha ilave edildi, sefer namazı ise kısaltmak caiz olmak üzere olduğu gibi bırakıldı ama tamamlamanın caiz olduğunun delilleri de sabit olduğuna göre onları kabul etmek ve şeriatın delillerini bir arada telif etmek icab etmiştir.

 

حدثنا يحيى بن يحيى قال: قرأت على مالك عن صالح بن كيسان، عن عروة بن الزبير، عن عائشة زوج النبي صلى الله عليه وسلم؛ أنها قالت:

 فرضت الصلاة ركعتين ركعتين، في الحضر والسفر. فأقرت صلاة السفر، وزيد في صلاة الحضر.

 

1568- Bize Yahya b. Yahya tahdis edip dedi ki: Malik'e Salih b. Keysan'dan diye naklettiği rivayeti okudum. O Urve b. ez-Zubeyr'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Aişe'den şöyle dediğini nakletti: Namaz (önceleri) ikamet halinde de, sefer halinde de ikişer rekat, ikişer rekat olarak farz kılındı sonra sefer namazı olduğu gibi bırakıldı, ikamet halinde kılınan namaza ilave yapıldı."

 

Diğer tahric: Buhari, 350; Ebu Davud, 1198; Nesai, 454

 

 

وحدثني أبو الطاهر وحرملة بن يحيى. قالا: حدثنا ابن وهب عن يونس، عن ابن شهاب. قال: حدثني عروة بن الزبير؛ أن عائشة زوج النبي صلى الله عليه وسلم قالت:

 فرض الله الصلاة، حين فرضها، ركعتين. ثم أتمها في الحضر. فأقرت صلاة السفر على الفريضة الأولى.

 

1569- Bana Ebu't-Tahir ve Harmele b. Yahya da tahdis edip dedi ki: Bize İbn Vehb, Yunus'tan tahdis etti. O İbn Şihab'dan şöyle dediğini nakletti: Urve b. ez-Zubeyr'in bana tahdis ettiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Aişe r.anha şöyle dedi: Allah namazı farz kıldığı zaman (ilk olarak) ikişer rekat olarak farz kıldı sonra ikamet halinde onu tamamladı. Böylelikle yolculuk namazı ilk farz hali ile bırakılmış oldu.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

وحدثني علي بن خشرم. أخبرنا ابن عيينة عن الزهري، عن عروة، عن عائشة؛ أن الصلاة أول ما فرضت ركعتين. فأقرت صلاة السفر وأتمت صلاة الحضر. قال الزهري: فقلت لعروة: ما بال عائشة تتم في السفر؟ قال: إنها تأولت كما تأول عثمان.

 

1570- Bana Ali b. Haşrem de tahdis etti. Bize İbn Uyeyne, ezZühri'den haber verdi, o Urve'den, o Aişe'den rivayet ettiğine göre namaz ilk ikişer rekat olarak farz kılındı sonra sefer namazı olduğu gibi bırakıldı, ikamet halindeki namaz tamamlandı.

Zühri dedi ki: Bunun üzerine Urve'ye: Peki Aişe neden yolculukta namazını tam kılıyor dedim. O: O da Osman'ın yaptığı tevil gibi tevilde bulundu, dedi.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 1090; Nesai, 452

 

AÇIKLAMA:          (1568) "Namaz ikamet halinde ikişer rekat, ikişer rekat farz kılındı..."

 

İlim adamlarının yolculukta namazı kasretmek ile ilgili farklı görüşlerine dair açıklama az önce geçti.

 

(1570) Bunun üzerine Urve'ye: "O halde neden Aişe yolculukta namazını tam kılıyor dedim ... " İlim adamları her ikisinin bu husustaki tevillerinin ne şekilde olduğu hususunda farklı görüşlere sahiptir. Muhakkiklerin benimsedikleri doğru (sahih) açıklamaya göre her ikisi de namazı kısaitmayı da caiz görmüşlerdir, tamamlamayı da. Böylelikle her ikisi iki caizden birisi olan tamamlamayı almışlardır.

 

Bir görüşe göre de Osman müminlerin imamı, Aişe de onların annesidir.

Bu sebeple onlar (nerede olurlarsa olsunlar) kendi evlerinde gibidirler. Ancak muhakkikler bunu her ikisine göre bu şekilde davranmak Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in daha çok hakkı olduğunu söyleyerek çürütmüşlerdir. Ebu Bekr ve Ömer -Allah ikisinden de razı olsun- için de bu böyledir.

 

Bir diğer açıklar:naya göre de bunun sebebi Osman r.a.'ın Mekke'den evlenmiş olması idi fakat muhakkikler bunu da Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevceleri ile birlikte yolculuk yapmış olmakla birlikte namazını kısaltarak kıldığını söyleyerek çürütmüşlerdir ..

 

Bir diğer görüşe göre böyle yapmasının sebebi beraberinde bulunan bedevilerin namazın mukimken de, yolcu iken de iki rekat farz olduğunu sanmalarını önlemekti. Ancak bunu böyle anlama ihtimali Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in döneminde de vardı. Halbuki Osman r.a. zamanında namazın durumu öncekinden çok daha ileri derecede şöhret kazanmış ve bilinir olmuştu, diyerek çürütmüşlerdir.

 

Bir diğer açıklamaya göre bunun sebebi Osman r.anh'ın hac ettikten sonra Mekke'de ikamet etmeyi niyet etmiş olmasıdır. Bunu da Mekke'de ikamet etmek muhacir olanlara üç günden fazla haramdır diyerek çürütmüşlerdir.

 

Diğer bir açıklama ise Osman'ın Mina'da bir arazisinin bulunması buna sebepti. Bunu da, böyle bir durum namazı tamamlamayı ve ikamet ediyor olmayı gerektirmez, diyerek çürütmüşlerdir, doğrusu birinci açıklamadır.

 

Diğer taraftan Şafii, Malik, Ebu Hanife, Ahmed ve cumhurun görüşüne göre mübah olan her türlü yolculukta namazı kısaltarak kılmak caizdir. Seleften bazıları ise yolculuğun korkulan bir sefer olması şartını koşmuşlardır. Bazıları ise bunun hac, umre ya da gaza yolculuğu olmasını, diğer bir kısmı ise Allah'a itaat olan bir yolculuk olmasını şart koşmuşlardır.

Şafii, Malik, Ahmed ve çoğunluğun kanaatine göre masiyet kastıyla yapılan yolculuktanamazı kısaltmak caiz değildir. Ebu Hanife ve Sevri ise caizdir, demişlerdir.

 

Diğer taraftan Şafii, Malik ve mezheplerine mensup ilim adamları Leys, Evzai, hadis ashabı fukahası ve başkaları da şöyle diyor: Namazı kısaltarak kılmak ancak orta yollu iki merhale uzunluğundaki bir yolculukta caiz olur. Bu da kırk sekiz Haşimi mil eder. Mil, altı bin zira, bir zira ise orta halli enine yirmi dört parmak, bir parmak orta halli enine altı arpadır.

 

Ebu Hanife ve KMeliler dedi ki: Üç merhaleden daha kısa mesafede namaz kısaltılarak kılınmaz. Osman, İbn Mesud ve Huzeyfe'den de bu görüş rivayet edilmiştir.

 

Davud (ez-Zahiri) ve zahir ehli uzun olsun, kısa olsun seferde namazı kısaltmak caizdir. Sefer isterse üç millik olsun yine de namazını kısaltarak kılar, demişlerdir.

 

 

 

وحدثنا أبو بكر بن أبي شيبة وأبو كريب وزهير بن حرب وإسحاق بن إبراهيم (قال إسحاق: أخبرنا. وقال الآخرون: حدثنا عبدالله بن إدريس) عن ابن جريج، عن ابن أبي عمار، عن عبدالله بن بابيه، عن يعلي بن أمية؛ قال:

 قلت لعمر بن الخطاب: {ليس عليكم جناح أن تقصروا من الصلاة إن خفتم أن يفتنكم الذين كفروا} [4/النساء/ الآية-101] فقد أمن الناس! فقال: عجبت مما عجبت منه. فسألت رسول الله صلى الله عليه وسلم عن ذلك. فقال "صدقة تصدق الله بها عليكم. فاقبلوا صدقته".

 

1571- Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe, Ebu Kureyb, Zuheyr b. Harb ve İshak b. İbrahim de tahdis etti. İshak bize Abdullah b. İdris haber verdi derken, diğerleri tahdis etti, dedi. O İbn Cureyc'den, o İbn Ebu Ammar'dan, o Abdullah b. Babeyh'den, o Ya'la b. Umeyye'den şöyle dediğini nakletti:

Ömer b. el-Hattab'a: "Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman eğer kafirlerin size bir fenalık yapmasından korkarsanız namazı kısaltmanızda üzerinize bir vebal yoktur. " (Nisa, 101) (buyruğunu okuyoruz) insanlar da artık güvene kavuşmuş bulunmaktadır, dedim. O: Senin şaştığın şeye ben de şaştım, bunun için Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e buna dair soru sordum. O: "Allah'ın size tasadduk ettiği bir sadakadır. Siz de onun sadakasını kabul ediniZ" buyurdu.

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 199, 1200 -buna yakın-; Tirmizi, 3034; Nesai, 1432; İbn Mace, 1605

 

 

وحدثنا محمد بن أبي بكر المقدمي. حدثنا يحيى عن ابن جريج. قال: حدثني عبدالرحمن بن عبدالله بن أبي عمار عن عبدالله بن بابيه، عن يعلي بن أمية؛ قال: قلت لعمر بن الخطاب. بمثل حديث ابن إدريس.

 

1572- Bize Muhammed b. Ebu Bekr el-Mukaddemi de tahdis etti ... Abdullah b. Babeyh, Ya'la b. Umeyye'den şöyle dediğini nakletti: Ömer b. el-Hattab'a ... dedim deyip, hadisi İbn İdris'in hadisi ile aynen rivayet etti.

 

 

AÇIKLAMA:          "Abdullah b. Babeyh'den" Bunun (babasının adının) Babah olduğu da, Babi olduğu da söylenmiştir.

 

"Senin şaştığına ben de şaştım ... sadakasını kabul edin." Bazı asıl nüshalarda "ma acibte" bazılarında da "mimma acibte" şaştığın şey şeklindedir. Meşhur ve maruf olan da budur.

 

 

Hadisten anlaşılan hükümlere gelince:

 

1- Allah bize tasadduk etti, Allah'ım, bize tasadduk eyle, demek caizdir.

Bunu seleften bazıları hoş görmemiş ise de bu açıkça bir yanlışlıktır. Bunu el-Ezkar adlı eserimin sonlarında açıkladım.

 

2- Korku hali olmadan da namazı kısaltmak caizdir.

 

3- Fazileti daha alt mertebede olan bir kimse, fazileti daha yukarıda olan bir kimsenin kendisi açısından açıklanması zor bir iş yaptığını görecek olursa bu yaptığına dair ona soru sorar. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

حدثنا يحيى بن يحيى وسعيد بن منصور وأبو الربيع وقتيبة بن سعيد (قال يحيى: أخبرنا. وقال الآخرون: حدثنا أبو عوانة) عن بكير بن الأخنس، عن مجاهد، عن ابن عباس؛ قال:

 فرض الله الصلاة على لسان نبيكم صلى الله عليه وسلم في الحضر أربعا، وفي السفر ركعتين، وفي الخوف ركعة.

 

1573- Bize Yahya b. Yahya, Said b. Mansur, Ebu'r-Rabi' ve Kuteybe b. Said tahdis etti. Yahya: Bize Ebu Avane haber verdi derken, diğerleri tahdis etti dedi. O Bukeyr b. el-Ahnes'den, o Mücahid'den, o İbn Abbas'tan şöyle dediğini nakletti: Allah namazı Nebinizin (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dili üzere ikamet halinde dört rekat, sefer halinde iki rekat, korku halinde de bir rekat olarak farz kılmıştır.

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 1247; Nesai, 455, 1440, 1441, 1531; İbn Mace, 1068 -muhtasar-

 

 

وحدثنا أبو بكر بن أبي شيبة وعمرو الناقد. جميعا عن القاسم بن مالك. قال عمرو: حدثنا قاسم بن مالك المزني. حدثنا أيوب بن عائذ الطائي عن بكير بن الأخنس، عن مجاهد، عن ابن عباس؛ قال:

 إن الله فرض الصلاة على لسان نبيكم صلى الله عليه وسلم. على المسافر ركعتين، وعلى المقيم أربعا، وفي الخوف ركعة.

 

1574- Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe ve Amr en-Nakid birlikte Kasım b. Malik'ten tahdis etti. Amr dedi ki: Bize Kasım b. Malik el-Müzeni tahdis etti, bize Eyyub b. Aiz et-Tat, Bukeyr b. el-Ahnes'den tahdis etti. O Mücahid'den, o İbn Abbas'tan şöyle dediğini nakletti: Muhakkak Allah namazı Nebinizin dili üzere yolcunun üzerine iki rekat, mukimin üzerine dört rekat, korku halinde ise bir rekat olarak farz kılmıştır.

 

 

حدثنا محمد بن المثنى وابن بشار. قالا: حدثنا محمد بن جعفر. حدثنا شعبة. قال: سمعت قتادة يحدث عن موسى بن سلمة الهذلي؛ قال:

 سألت ابن عباس: كيف أصلي إذا كنت بمكة، إذا لم أصل مع الإمام؛ فقال: ركعتين. سنة أبي القاسم صلى الله عليه وسلم.

 

1575- Bize Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar tahdis edip dediler ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be tahdis edip dedi ki: Katade'yi Musa b. Seleme el-Huzeli'den şöyle dediğini tahdis ederken dinledim: İbn Abbas'a Mekke'de iken imam ile birlikte namaz kılmayacak olursam nasıl namaz kılayım, sordum. O: Ebu'l-Kasım (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sünneti olmak üzere iki rekat kıl, dedi.

 

Diğer tahric: Nesai, 1442, 1443

 

 

وحدثناه محمد بن منهال الضرير. حدثنا يزيد بن زريع. حدثنا سعيد بن أبي عروبة. ح وحدثنا محمد بن المثنى. حدثنا معاذ بن هشام. حدثنا أبي. جميعا عن قتادة، بهذا الإسناد، نحوه.

 

1576- Bunu bize Muhammed b. Minhal ed-Darir de tahdis etti. Bize Yezid b. Zurey' tahdis etti, bize Said b. Ebu Arube tahdis etti (H). Bize Muhammed b. el-Müsenna da tahdis etti, bize Muaz b. Hişam tahdis etti, bize babam tahdis etti. Hepsi Katade'den bu isnat ile buna yakın olarak rivayet etti.

 

 

AÇIKLAMA:          (1573) "İbn Abbas dedi ki: Aziz ve Celil Allah namazı Nebinizin lisanı üzere ... farz kıldı." Seleften bir kesim bu hadisin zahiri ile amel etmişlerdir. Hasen, Dahhak ve İshak b. Rahuye (Rahaveyh) bunlar arasındadır.

 

Şafii, Malik ve cumhur ise şöyle demiştir: Korku namazı rekat sayısı bakımından güven halindeki namaz gibidir. Korku namazı eğer mukim iken kılınacak olursa dört rekat kılmak icap eder, eğer yolculuk halinde kılınacak olursa iki rekat kılmak gerekir. Hiçbir durumda tek bir rekat ile yetinmek caiz olmaz.

 

Bu görüş sahipleri İbn Abbas'tan gelen bu hadisi bundan kasıt imam ile bir rekat, bir de kişinin tek başına kılacağı bir rekat diye yorumlamışlardır. Nitekim Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile ashabının korku halinde iken kıldıklan namaza dair gelen sahih hadislerde de böyledir. Böyle bir tevil deliller arasında bir telifin yapılması için kaçınılmazdır. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

وحدثنا عبدالله بن مسلمة بن قعنب. حدثنا عيسى بن حفص بن عاصم بن عمر بن الخطاب عن أبيه؛ قال:

 صحبت ابن عمر في طريق مكة. قال فصلى لنا الظهر ركعتين. ثم أقبل وأقبلنا معه. حتى جاء رحله. وجلس وجلسنا معه. فحانت منه التفاتة نحو حيث صلى. فرأى ناسا قياما. فقال: ما يصنع هؤلاء؟ قلت: يسبحون. قال: لو كنت مسبحا لأتممت صلاتي. يا ابن أخي! إني صحبت رسول الله صلى الله عليه وسلم في السفر. فلم يزد على ركعتين حتى قبضه الله. وصحبت أبا بكر فلم يزد على ركعتين حتى قبضه الله. وصحبت عمر فلم يزد على ركعتين حتى قبضه الله. ثم صحبت عثمان فلم يزد على ركعتين حتى قبضه الله. وقد قال الله: {لقد كان لكم في رسول الله أسوة حسنة} [33/الأحزاب/ الآية-21].

 

1577- Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb de tahdis etti. Bize İsa b. Hafs b. Asım b. Ömer b. el-Hattab babasından şöyle dediğini tahdis etti:

Mekke yolunda İbn Ömer ile arkadaşlık ettim. (O dedi ki): Bize öğle namazını iki rekat olarak kıldırdı. Sonra o da eşyasının olduğu tarafa yöneldi, biz de onunla birlikte oraya doğru gittik. O oturdu, biz de onunla beraber oturduk. Bir ara namaz kıldığı yere doğru dönüp baktı, bazı kimselerin ayakta olduklarını görünce bunlar ne yapıyor dedi. Ben: Sünnet kılıyorlar dedim. O: Eğer ben sünnet kılacak olsaydım, namazımı tamamlardım. Kardeşimin oğlu, ben ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte yolculukta arkadaşlık ettim. 0, Allah ruhunu kabzedinceye kadar iki rekattan fazla namaz kılmadı. Ebu Bekir ile de bu şekilde arkadaşlık yaptım. O da, Allah ruhunu kabzedinceye kadar iki re kattan fazla namaz kılmadı. Ömer ile de arkadaşlık yaptım. O da, Allah ruhunu kabzedinceye kadar iki rekattan fazla namaz kılmadı. Sonra Osman ile arkadaşlık yaptım. O da, Allah ruhunu kabzedinceye kadar iki re kattan fazla nama? kılmadı. Esasen yüce Allah da: ''Andolsun Allah'ın Resulünde sizin için uyulacak güzel bir örnek vardır. " (Ahzab, 21) buyurmuştur.

 

Diğer tahric: Buhari, 1101 -muhtasar-, 1102 -muhtasar-; Ebu Davud, 1223; Nesai, 1457 -muhtasar-; İbn Mace, 1071

 

 

حدثنا قتيبة بن سعيد. حدثنا يزيد (يعني ابن زريع) عن عمر بن محمد عن حفص بن عاصم؛ قال:

 مرضت مرضا. فجاء ابن عمر يعودني. قال: وسألته عن السبحة في السفر؟ فقال: صحبت رسول الله صلى الله عليه وسلم في السفر. فما رأيته يسبح. ولو كنت مسبحا لأتممت. وقد قال الله تعالى: {لقد كان لكم في رسول الله أسوة حسنة} [33/الأحزاب/ الآية-21].

 

1578- Bize Kuteybe b. Said tahdis etti. Bize Yezid -yani b. Zurey'Ömer b. Muhammed'den tahdis etti. O Hafs b. Asım'dan şöyle dediğini nakletti: Bir hastalığa yakalanmıştım. İbn Ömer beni ziyarete geldi. Ben de ona yolculukta nafile namaz kılmaya dair soru sordum. O: Ben ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte seferde arkadaşlık ettim. Onun nafile namaz kıldığını görmedim. Şayet ben nafile (revatib sünnet) kılacak olsaydım -bunun yerine- namazımı tamamlardım. Esasen yüce Allah da: ''Andolsun Resulullah'da sizin için uyulacak güzel bir örnek vardır." (Ahzab, 21) buyurmaktadır.

 

 

AÇIKLAMA:          (1577) "Eşyasının yanına gitti." Yani konakladığı yere gitti.

"Eğer nafile (sünnet) kılsaydım, namazımı tamamlardım." Burada "müsebbih" nafile namaz kılan anlamındadır. Yine burada "subha" nafile namaz demektir.

"Eğer nafile namaz kılsaydım namazımı tamamlardım" sözü de şu demektir: Şayet nafile kılmayı tercih eden birisi olsaydım şüphesiz farzımı dört rekat olarak tamamlamayı daha çok severdim ama ben bunlardan birisinin yapılacağı kanaatinde değilim. Aksine sünnet, namazı kısaltarak kılmak ve nafile kılmamaktır. Nafileden kastı ise farzlarla birlikte kılınan revatib sünnetlerdir. Öğle, ikindi ve diğer farzlarla birlikte kılınan sünnetler gibi. Mutlak olarak nafilelere gelince, İbn Ömer mutlak nafile namaz kılardı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in da mutlak olarak nafile kıldığı rivayet edilmiştir. Nitekim Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den sahihte birkaç yerde nafile kıldığı sabittir.

 

İlim adamları yolculukta mutlak nafile namazların müstehab olduğunu ittifakla kabul etmekle birlikte, revatib nafilelerin müstehab olduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir. İbn Ömer ve başkaları mekruh olduğunu söylerken, Şafii, Şafii mezhebine mensup alimler ve cumhur müstehab görmüşlerdir.

 

Delili ise revatib sünnetlerin mendub oluşunu ifade eden mutlak hadislerdir. Ayrıca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mekke'nin fethedildiği günü kuşluk namazı kıldığına dair hadis ile güneş doğuncaya kadar uyudukları sırada sabah namazının (ratib sünnet olan) iki rekatını kıldığına dair hadis ve sünen sahiplerinin de zikrettiği başka sahih hadisler ile mutlak nafilelere kıyas bunun delilidir.

 

Belki de Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ratib sünnetleri kendi konakladığı yerde kılar, İbn Ömer de onun kıldığını görmemiş olabilir çünkü nafilenin evde kılınması daha faziletlidir. Belki de ratib sünnetlerin kılınmamasının caiz olduğuna dikkat çekmek üzere bazı vakitlerde onları kılmamış olabilir.

 

Ratib sünnetlerin kılınmayacağına dair delil gösterenlerin eğer bu ratib sünnetlerin kılınması meşru olsaydı farzı tamamlamak daha uygun olurdu şeklindeki delillerinin cevabı da şudur: Farz namazı kılmak kesindir, kaçınılmazdır. Eğer tam olarak kılınması meşru olsaydı şüphesiz tam olarak kılmak kesin olurdu. Nafile namaz ise mükellef kimsenin tercihine bırakılmıştır. Ona rıfk ile muamele etmek meşru olmakla birlikte seçimin onun tercihine bırakılmasını gerektirir. Dilerse o namazı kılar ve sevabını elde eder, arzu ederse terk eder, bundan dolayı da ona bir sorumluluk gerekmez.

 

Yine Hafs b. kım'ın, İbn Ömer'den diye rivayet ettiği hadiste "sonra Osman ile arkadaşlık ettim, o da Allah ruhunu kabzedinceye kadar iki rekattan fazla kılmadı" hadisine gelince, Müslim bundan sonra İbn Ömer'in rivayet ettiği (1588) hadiste: Osman ile birlikte de halifeliğinin ilk yıllarında bu şekilde kıldım sonra tamamladı dediğini, diğer rivayette (1592) sekiz ya da altı yıl dediğini zikretmektedir. Meşhur olan da budur. Osman halifeliğinin altıncı yılından sonra namazını tam olarak kılmaya başlamıştır.

 

İlim adamları bu rivayeti şöylece yorumlamışlardır: Maksat, Osman r.anh'ın Mina dışında yüce Allah ruhunu kabzedinceye kadar iki rekattan fazla kılmadığıdır. Halifeliğinin ilk dönemlerinden sonra namazını tamamladığına dair meşhur rivayetler ise onun yalnızca Mina'da namazını tam kıldığı şeklinde yorumlanır. Zaten İmran b. el-Husayn de rivayetinde Osman r.anh'ın namazını tam kılmasının yalnızca Mina'da olduğunu söyleyerek açıklamıştır. Aynı şekilde Müslim'in bundan sonra zikredeceği hadislerin zahiri de böyledir.

 

Şunu da bilelim ki, Mekke ehli ve Mekke civarındaki yerlerden gelmemiş bulunan hacılar için Arafat, Müzdelife ve Mina'da namazı kısaltarak kılmak meşrudur ama Mekkeliler ile namazın kısaltılması mesafesinden daha yakın kimseler için meşru değildir. Şafii'nin, Ebu Hanife'nin ve çoğunluğun görüşü budur.

 

Malik dedi ki: Mekke, Mina, Müzdelife ve Arafat ahalisi de namazlarını kısaltarak kılarlar çünkü ona göre bu yerlerde namazı kısaltınanın illeti hac ibadetidir. Cumhura göre ise bunun illeti yolculuktur. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

حدثنا خلف بن هشام وأبو الربيع الزهراني وقتيبة بن سعيد. قالوا: حدثنا حماد (وهو ابن زيد). ح وحدثني زهير بن حرب ويعقوب بن إبراهيم. قالا: حدثنا إسماعيل. كلاهما عن أيوب، عن أبي قلابة، عن أنس؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم صلى الظهر بالمدينة أربعا. وصلى العصر بذي الحليفة ركعتين.

 

1579- Bize Halef b. Hişam, Ebu'r-Rabi ez-Zehrani ve Kuteybe b. Said tahdis edip dedi ki: Bize Hammad -ki b. Zeyd' dir- tahdis etti (H). Bana Zuheyr b. Harb ve Yakub b. İbrahim de tahdis edip dedi ki: Bize İsmail tahdis etti, ikisi Eyyub'dan, o Ebu Kılabe'den, o Enes'ten rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öğle namazını Medine'de dört rekat, ikindi namazını Zulhuleyfe'de iki rekat olarak kıldı.

 

Diğer tahric: Buhari, 1547 -uzunca-, 1548, 1551 -uzunca-, 1712, 1714, 1715 -uzunca-, 2591, 2986; Ebu Davud, 1796, 2793; Nesai, 476

 

 

حدثنا سعيد بن منصور. حدثنا سفيان. حدثنا محمد بن المنكدر وإبراهيم بن ميسرة. سمعا أنس بن مالك يقول:

 صليت مع رسول الله صلى الله عليه وسلم الظهر بالمدينة أربعا. وصليت معه العصر بذي الحليفة ركعتين.

 

1580- Bize Said b. Mansur tahdis etti. .. Enes b. Malik dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte öğle namazını Medine'de dört rekat olarak kıldım. İkindi namazını da yine onunla birlikte Zulhuleyfe'de iki re kat olarak kıldım.

 

Diğer tahric: Buhari, 1089, 1546 -uzunca-; Ebu Davud, 1202, 1773 -uzunca-; Tirmizi, 546; Nesai, 468

 

 

وحدثناه أبو بكر بن أبي شيبة ومحمد بن بشار. كلاهما عن غندر. قال أبو بكر: حدثنا محمد بن جعفر غندر عن شعبة، عن يحيى بن يزيد الهنائي؛ قال:

 سألت أنس بن مالك عن قصر الصلاة؟ فقال: كان رسول الله صلى الله عليه وسلم إذا خرج، مسيرة ثلاثة أميال أو ثلاثة فراسخ، (شعبة الشاك) صلى ركعتين.

 

1581- Bunu bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe ve Muhammed b. Beşşar da tahdis etti. İkisi Gunder'den rivayet etti. Ebu Bekr dedi ki: Bize Muhammed b. Cafer Gunder Şu'be'den tahdis etti. O Yahya b. Yezid el-Hunat'den şöyle dediğini nakletti: Enes b. Malik'e namazı kısaltarak kılmaya dair soru sordum. O: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üç mil yahut üç fersah -şüphe eden Şu'be'dir- uzaklıktaki bir yere çıkacak olursa iki rekat olarak kılardı, dedi.

 

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 1201

 

AÇIKLAMA:          (1079) "Öğle namazını Medine'de dört rekatdarak. .. kıldı." Medine ile Zulhuleyfe arası altı mildir. Yedi olduğu da söylenir. İşte bu uzun olsun, kısa olsun namazı kısaltarak kılmanın caiz olduğunu kabul eden Zahiri mezhebi mensuplarının gösterdikleri delillerdendir.

 

Cumhur da şöyle demektedir: İki merhaleye ulaşmayan 'bir yolculukta namazı kısaltmak caiz değildir. Ebu Hanife ve bir kesim ise namazı kısaltarakkılmanın şartı üç merhaledir demişler ve bu hususta ashab-ı kiram'dan gelen birtakım eserlere (rivayetlere) dayanmışlardır. Bu hadiste ise Zahiri mezhep mensuplarının lehine bir delil yokturçünkü bundan maksat Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Veda Haccında Mekke'ye yolculuk yaptığı esnada öğle namazını Medine'de dört rekatkildıktansonra yolculuğa çıkıp, ikindi namazının ise yolcu olduğu halde Zulhuleyfe'de girdiğini ve ikindiyi orada iki rekat olarak kıldığını anlatmaktır. Yoksa bundan maksat Zulhuleyfe'nin onun yolculuğunun son noktası olduğunu söylemek değildir. Buna göre ,kesinlikle onların görüşlerine bunda delil bulunmamaktadır.

 

Namazı kısaltmaya nereden başlanacağına gelince, beldesinin yapılarından yahut kavminin çadırlarından -eğer çadırda yaşayan kimselerden iseler- ayrıldığı zaman kısaltması caizdir. Bu husustaki görüşün özeti budur. Buna dair 'etraflı açıklamalar ise fıkıh kitaplarında meşhurdur. Bizim mezhebimiz ve genel olarak ilim adamlarının mezhebi bu şekildedir. Ancak İmam Malik'ten gelen zayıf bir rivayete göre o (yolcu) yerinden üç mili aşmadığı sürece namazını kısaltmaya başlamaz. Ata'dan ve İbn Mesud'un ashabından (arkadaşlarından) bir topluluktan nakledildiği üzere o(nların her biri) yolculuk yapmak istedi mi daha beldesinden çıkmadan önce namazını kısaltırdı. Mücahid'den gelen rivayete göre ise o yolculuğa çıktığı gün gece olmadan namazını kısaltmaya başlamazdı.

 

Bütün bu rivayetler sünnetle selef ve halefin İcmaı ile bağdaşmamaktadır.

 

(1581) "Yahya b. Yezid el-Hunai, Huna b. Malik b. Fehm'e mensuptur.

Bu açıklamayı Sem' anı yapmıştır."

 

"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üç mil yahut üç fersahlık bir mesafeye (yolculuk yapmak üzere) çıkarsa iki rekat kılardı." Bu, şartın böyle olduğu anlamında değildir. İhtiyaca göre böyle olmuştur çünkü onun seferlerinden açıkça anlaşılan şudur: O, uzun bir yolculuğa çıkacağı zaman, yolculukta kısaltarak kılacağı bir namazın vakti girdiği halde yola çıkıp, Medine'nin yakınında iken onu kısaltmayarak tam kıldığı görülmemiştir. Aksine okısaltarak kılacağı namazın girmesine uzunca bir vakit varken yolculuğa çıkar ve namaz vakti üç mil ya da daha fazla ya da buna yakın bir mesafe uzaklaşmışken vakit girer, o da o zaman namazını kılardı.

 

Kur'an-ı Kerim'in zahirinden anlaşılanlarla birlikte mutlak olarak gelmiş hadisler şehirden çıktığı zamandan itibaren namazı kısaltmanın caiz olduğu hususunda birbirini pekiştirmektedir çünkü o vakit kişiye misafir adı verilir. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

حدثنا زهير بن حرب ومحمد بن بشار. جميعا عن ابن مهدي. قال زهير: حدثنا عبدالرحمن بن مهدي. حدثنا شعبة عن يزيد بن خمير، عن حبيب بن عبيد، عن جبير بن نفير؛ قال:

 خرجت مع شرحبيل بن السمط إلى قرية، على رأس سبعة عشر أو ثمانية عشر ميلا. فصلى ركعتين. فقلت له. فقال: رأيت عمر صلى بذي الحليفة ركعتين. فقلت له. فقال: إنما أفعل كما رأيت رسول الله صلى الله عليه وسلم يفعل.

 

1582- Bize Zuheyr b. Harb ve Muhammed b. Beşşar birlikte İbn Mehdi'den tahdis ettiler. Zuheyr dedi ki: Bize Abdurrahman b. Mehdi tahdis etti, bize Şu' be, Yezid b. Humeyr'den tahdis etti. O Habib b. Ubeyd'den, o Cubeyr b. Nufeyr'den şöyle dediğini nakletti: Şurahbil b. es-Sımt ile birlikte on yedi ya da onse kiz mil uzaklıktaki bir köye çıkıp gittim. İki rekat olarak namaz kılınca ona (sebebini) sordum. O da: Ben Ömer'i Zulhuleyfe'de iki rekat kılarken gördüm. Ona (sebebini) sorunca, o da: Ben ancak Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i yaparken gördüğümü n aynısını yapıyorum, dedi.

 

Diğer tahric: Nesai, 1436

 

 

وحدثنيه محمد بن المثنى. حدثنا محمد بن جعفر. حدثنا شعبة، بهذا الإسناد. وقال: عن ابن السمط. ولم يسم شرحبيل. وقال:

 إنه أتى أرضا يقال لها دومين من حمص. على رأس ثمانية عشر ميلا.

 

1583- Bize Muhammed b. el-Müsenna tahdis etti, bize Muhammed b. Cafer tahdis etti. Bize Şu'be bu isnat ile tahdis etti ve İbn es-Sımt demekle birlikte Şurahbil adını zikretmedi. Ayrıca o Hıms'ın Dumin denilen on sekiz mil uzaklıktaki bir araziye gitmişti, dedi.

 

 

حدثنا يحيى بن يحيى التميمي. أخبرنا هشيم عن يحيى بن أبي إسحاق، عن أنس بن مالك؛ قال:

 خرجنا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم من المدينة إلى مكة. فصلى ركعتين ركعتين. حتى رجع. قلت: كم أقام بمكة؟ قال: عشرا.

 

1584- Bize Yahya b. Yahya et-Temimi tahdis etti. Bize Huşeym, Yahya b. Ebu İshak'dan haber verdi. O Enes b. Malik'ten şöyle dediğini nakletti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte Medine'den çıkıp Mekke'ye gittik. Dönünceye kadar ikişer rekat, ikişer rekat (namazlan) kıldık. Ben: Mekke'de kaç gün kaldı, dedim. O: On gün, dedi.

 

Diğer tahric: Buhari, 1081, 4297 -muhtasar-; Ebu Davud, 1293; Tirmizi, 548; Nesai, 1437; İbn Mace, 1077

 

 

وحدثناه قتيبة. حدثنا أبو عوانة. ح وحدثناه أبو كريب. حدثنا ابن علية. جميعا عن يحيى بن أبي إسحاق، عن أنس، عن النبي صلى الله عليه وسلم، بمثل حديث هشيم.

 

1585- Bunu bize Kuteybe de tahdis etti. Bize Ebu Avane tahdis etti (H). Bunu bize Ebu Kureyb de tahdis etti. Bize İbn Uleyye tahdis etti. Hepsi Yahya b. Ebu İshak'tan, o Enes'ten, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den diye Huşeym'in hadisi ile aynen rivayet etti.

 

 

وحدثنا عبيدالله بن معاذ. حدثنا أبي. حدثنا شعبة. قال: حدثني يحيى بن أبي إسحاق. قال: سمعت أنس بن مالك يقول:

 خرجنا من المدينة إلى الحج. ثم ذكر مثله.

 

1586- Bize Ubeydullah b. Muaz da tahdis etti ... Yahya b. Ebu İshak: Enes b. Malik'i: Medine'den hacca gitmek üzere çıktı, derken dinledim, dedi sonra hadisi aynen rivayet etti.

 

 

وحدثنا ابن نمير. حدثنا أبي. ح وحدثنا أبو كريب. حدثنا أبو أسامة. جميعا عن الثوري، عن يحيى بن أبي إسحاق، عن أنس، عن النبي صلى الله عليه وسلم، بمثله. ولم يذكر الحج.

 

1587- Bize İbn Numeyr tahdis etti, bize babam tahdis etti (H). Bize Ebu Kureyb de tahdis etti, bize Ebu Usame tahdis etti. Birlikte es-Sevri'den, o Yahya b. Ebu İshak'tan diye rivayet etti. O Enes'ten, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den diye aynısını rivayet etti ama haccı zikretmedi.

 

 

AÇIKLAMA:          (1582) "Bize Şu'be, Yezid b. Humeyr'den tahdis etti. .. Ben ancak Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in nasıl yaptığını gördüysem, aynısını yapıyorum." Bu hadiste birbirinden rivayet nakleden tabiinden dört kişi vardır. Bunlar da Yezid b. Humeyr ve ondan sonra gelenlerdir. Bunun benzeri pek çok senet daha önce geçti. İleride de yüce Allah'ın izniyle geri kalanları yeri gelince açıklanacaktır.

 

Yezid b. Humeyr isminde hı harfi ötrelidir, Nufeyr'in ise nun harfi ötreli, fe harfi fethalıdır. es-Sımt isminin sin harfi kesrelidir. Sin harfi fethalı, mim harfi ise kesreli olarak (es-Semit) diye de söylenir.

 

Bu hadis, Zahiri mezhebine mensup kimselerin lehine delil diye zannedilebilir. Halbuki hiçbir durumda onların görüşlerine bir delaleti yoktur çünkü bu hadisteki ifade Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile Ömer r.a'ın Zulhuleyfe'de namazlarını kısaltarak kıldıkları belirtilmektedir. Bu hadiste onların yolculuklarının son noktasının orası olduğu ifadesi yoktur.

 

Şurahbil'in "on yedi yahut on sekiz milde namazını kısalttı" ifadesinde de delil olacak bir taraf yoktur çünkü o tabiinden birisidir. Cumhura aykırı bir iş yapmıştır yahut onun yaptığı seferin bir bölümünün o kadar olduğu, seferinin vardığı son nokta olmadığı şeklinde yorumlanır. Böyle bir tevil(in doğruluğu) açıkça ortadadır, bu tevil ile onun Ömer r.anh'ın uygulamasını ve onun da bunu Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den naklini delil göstermesi sahih olur. Allah en iyi bilendir.

 

(1583) "Hıms'a bağlı Dumın denilen bir yere gitti." DOmın dal harfi ötrelidir, fethalı (Devmın) olarak da söylenir. Bunlar meşhur iki görüştür. Vav harfi sakin (harekesiz) ve mim de kesrelidir.

 

Hıms ismi munsarıf değildir. Üç harfli ve orta harfi sakin bir isim olmakla birlikte böyledir çünkü Arapça olmayan bir isimdir. Bu durumda Arapça olmamak (ucme), özel isim ve müenneslik özellikleri bu isimde bir arada toplanmış olmaktadır. Mah, cevr ve benzeri isimlerde olduğu gibi.

 

(1584) "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile Medine'den Mekke'ye gitmek üzere çıktık. .. on gün, dedi." Bu hadisin anlamı Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yalnız Mekke'de değil, Mekke ve civarında bu kadar kaldığı şeklindedir. Kastedilen de Veda Haccındaki yolculuğudur çünkü Mekke'ye (Zilhiccenin) dördüncü günü gelmiş, orada beşinci, altıncı ve yedinci günü kaldıktan sonra sekizinci günü Mekke'den Mina'ya gitmek üzere çıkmış, Arafat'a dokuzuncu günü gitmiş,anuncu günde Mina'ya geri dönmüş, Mina'da on bir ve on ikinci günler kalmış,anüçüncü gün de Mekke'ye gitmiş, Mekke'den de Medine'ye gitmek üzere ondördüncü günü çıkmıştır. Böylelikle onun Mekke ve çevresinde kaldığı süre on gündür. Bütün bu zaman zarfında namazlarını kısaltarak kılardı.

 

Bu hadiste yolcunun bir şehre girdiği ve çıktığı iki gün dışında dört gün ikamet etmeyi niyet etmesi halinde namazını kısaltarak kılacağına ve üç günün ikamet sayılmadığına delil vardır çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) muhacirlerle birlikte Mekke'de üç gün ikamet etmişlerdir. İşte bu üç günün şer'i bir ikamet olmadığına, girdikleri ve çıktıkları günlerin ikametten sayılmayacağına delildir. Şafii ve ilim adamlarının cumhuru bunu kabul etmişlerdir. Bununla birlikte selefin bu mesele hakkında yaygın olarak bilinen görüş ayrılıkları vardır.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

110- MİNA'DA NAMAZı KISALTMAK BABI