SAHİH-İ MÜSLİM |
SALAT |
باب
أوقات
الصلوات
الخمس
84- BEŞ VAKİT NAMAZIN
VAKİTLERİ BABI
حدثنا
قتيبة بن
سعيد. حدثنا
ليث. ح قال
وحدثنا ابن
رمح. أخبرنا
الليث عن ابن
شهاب؛ أن عمر
بن عبدالعزيز
أخر العصر
شيئا. فقال له
عروة:
أما
إن جبريل قد
نزل. فصلى
إمام رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
فقال له عمر:
اعلم ما تقول
يا عروة. فقال:
سمعت بشير بن
أبي مسعود يقول:
سمعت أبا
مسعود يقول:
سمعت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يقول "نزل
جبريل فأمني.
فصليت معه. ثم
صليت معه. ثم
صليت معه. ثم
صليت معه". يحسب
بأصابعه خمس
صلوات.
1378-
Bize Kuteybe b. Said tahdis etti. Bize Leys tahdis etti (H). Dedi ki: Bize İbn
Rumh da tahdis etti, bize Leys, İbn Şihfıb'dan haber verdiğine göre Ömer b.
Abdulaziz ikindiyi biraz geciktirdi. Urve ona dedi ki: Şüphesiz Cebrail indi ve
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e imam olup namaz kıldı. Ömer ona: Ey
Urve ne söylediğini bil dedi. Urve: Beşir b. Ebu Mesud'u şöyle derken dinledim:
Ebu Mesud'u şöyle derken dinledim: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i
şöyle buyururken dinledim: "Cibril inip bana imam oldu, ben de onunla
birlikte namaz kıldım sonra onunla birlikte namaz kıldım, sonra onunla birlikte
namaz kıldım, sonra onunla birlikte namaz kıldım, sonra onunla birlikte namaz
kıldım. " Böyle diyerek parmakları ile beş namaz saydı.
Diğer tahric: Buhari,
521 -buna yakın uzunca-, 3221, 4007 -muhtasar-; Ebu Davud, 394 -uzunca-; Nesai,
'493; İbn Mace, 668
أخبرنا
يحيى بن يحيى
التميمي. قال:
قرأت على مالك
عن ابن شهاب؛
أن عمر بن
عبدالعزيز
أخر الصلاة
يوما. فدخل
عليه عروة بن
الزبير.
فأخبره؛ أن
المغيرة بن
شعبة أخر
الصلاة يوما.
وهو بالكوفة.
فدخل عليه أبو
مسعود
الأنصاري.
فقال:
ما
هذا؟ يا
مغيرة! أليس
قد علمت أن
جبريل نزل فصلى.
فصلى رسول
الله صلى الله
عليه وسلم. ثم
صلى. فصلى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. ثم صلى. فصلى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. ثم صلى.
فصلى رسول
الله صلى الله
عليه وسلم. ثم
صلى. فصلى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. ثم قال:
بهذا أمرت.
فقال عمر
لعروة: انظر
ما تحدث يا
عروة! أو إن
جبريل عليه
السلام هو
أقام لرسول
الله صلى الله
عليه وسلم وقت
الصلاة؟ فقال
عروة: كذلك كان
بشير بن أبي
مسعود يحدث عن
أبيه.
1379-
Bize Yahya b. Yahya et-Temimi haberverip dedi ki: Malik'e, İbn Şihab'dan naklen
okudum: Ömer b. Abdulaziz bir gün namazı geciktirdi. Yanına Urve b. ez-Zubeyr
girip ona şunu haber verdi: Bir gün Muğire b. Şu'be -Kufe'de iken- namazı geciktirmişti.
Ebu Mesud el-Ensari yanına girerek dedi ki: Bu ne ey Muğire? Sen Cebrail'in
inip namaz kıldığını, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in da (onunla
birlikte) namaz kıldığını, sonra (Cebrail'in) namaz kıldığını, Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in de namaz kıldığını, sonra namaz kıldığını,
sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in da namaz kıldığını, sonra
namaz kıldığını Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in da namaz kıldığını,
sonra namaz kıldığını sonra Resulullah '(cSallallahu aleyhi ve Selleml'in da
namaz kıldığını bilmiyor musun? Sonra da (Allah Resulü): "Ben bununla
emrolundum" buyurdu.
Bunun üzerine Ömer,
Urve'ye: Ey Urve, ne söylediğine dikkat et. Namaz vaktini Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ikame eden (gösteren) Cebrail (a.s) mıdır?
dedi. Urve: Beşir b. Ebu Mesud babasından böylece tahdis ediyordu, dedi.
قال
عروة: ولقد
حدثتني عائشة
زوج النبي صلى
الله عليه
وسلم؛ أن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم كان
يصلي العصر
والشمس في حجرتها.
قبل أن تظهر.
1380- Urve dedi ki: Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Aişe'nin bana tahdis ettiğine göre
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) güneş henüz odasında iken ve odasından
çıkmadan ikindi namazını kilardı.
Diğer tahric: Buhari,
521; Ebu Davud, 407
حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة
وعمرو الناقد.
قال عمرو:
حدثنا سفيان
عن الزهري، عن
عروة، عن عائشة؛
كان النبي صلى
الله عليه
وسلم يصلي
العصر والشمس
طالعة في
حجرتي. لم
يفيء الفيء
بعد. وقال أبو
بكر: لم يظهر
الفيء بعد.
1381- Bize Ebu Bekr b. Ebi
Şeybe ve Amr en-Nakid tahdis etti. Amr dedi ki: Bize Süfyan ez-Zühri'den tahdis
etti. O Urve'den, o Aişe'den şöyle dediğini rivayet etti: Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem), güneş benim odamda görünüyor ve henüz gölge dönmemişken
ikindi namazını kılardı.
Ebu Bekr: Gölge henüz
yayılmamışken, dedi.
Diğer tahric: Buhari,
546; İbn Mace, 683
وحدثني
حرملة بن
يحيى. أخبرنا
ابن وهب.
أخبرني يونس
عن ابن شهاب.
قال: أخبرني
عروة بن
الزبير؛ أن
عائشة زوج
النبي صلى
الله عليه
وسلم أخبرته؛
أن رسول الله
صلى الله عليه
وسلم كان يصلي
العصر والشمس
في حجرتها. لم
يظهر الفيء في
حجرتها.
1382- Bana Harmele b.
Yahya da tahdis etti... Urve b. ez-Zubeyr'in haber verdiğine göre Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Aişe (r.anha) kendisine haber verdiği
üzere Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) güneş henüz odasında iken ve
odasına gölge düşmemişken ikindi namazını kılardı.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة وابن
نمير. قالا: حدثنا
وكيع عن هشام،
عن أبيه، عن
عائشة؛ قالت:
كان
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يصلي
العصر والشمس
واقعة في
حجرتي.
1383-
Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe ve İbn Numeyr tahdis edip dediler ki: Bize Veki',
Hişam'dan tahdis etti. O babasından, o Aişe'den şöyle dediğini nakletti: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), güneş henüz odamda iken ikindi namazını kılardı.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: (1378)
"Cebrai! indi, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e imam olup namaz
kıldı." Buradaki imam lafzını hadisin devamındaki: "Cebrai! inip bana
imam oldu, ben de onunla birlikte namaz kıldım sonra onunla birlikte namaz
kıldım" ifadeleri açıklamaktadır. Diğer taraftan bu hadiste namaz
vakitleri açıklanmamaktadır, denilebilir. Buna şöyle cevap verilir: Namaz
vakitleri muhatap tarafından bilindiği için bu rivayette vakitler ayrıca
açıklanmamış ama Cabir ile İbn Abbas (r.anhuma)'nın rivayetlerinde bu açıklama
vardır. Bu hadisi Ebu Davud, Tirmizi ve diğer Sünen sahipleri zikretmiş
bulunuyorlar.
(1379) "Şüphesiz
Cebrail inip namaz kıldı, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de namaz
kıldı." Bunu bu şekilde tekrar etmesinin anlamı Cebrail namazın
bölümlerinden her bir bölümü yerine getirdikçe Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) de namazı tamamlanıncaya kadar onun arkasından bunu yaptı demektir.
"Bununla
emrolundum" ibaresindeki "umirtu" kelimesi te harfi ötreli ve
fethalı (o takdirde emrolundun anlamına gelir) diye rivayet edilmiştir. Her iki
rivayet de gayet açıktır.
"Ömer b. Abdulaziz
ikindi namazını geciktirdi. .. " Hem onun hem Muğire'nin namazı
geciktirmeleri bu hadisin onlara ulaşmamış olması yahut her ikisinin de vakit
çıkmadığı sürece geciktirmenin caiz olduğu görüşüne sahip olmalarıydı. Nitekim
bizim mezhebimiz de, cumhurun mezhebi de budur. Ebu Mesud ile Urve'nin bu
hadisi delil göstermelerine gelince şöyle denilebilir: Ebu Davud, Tirmizi ve
onların dışındaki kaynaklarda İbn Abbas'ın ve başkasının Cebrail (a.s)'ın
imamlık yaparak beş vakit namazı iki günde iki defa kıldırdığına dair hadis-i
şerifte sabit olduğu üzere beş vakit namazı birinci günde namaz vaktinin
ilkinde, ikinci günde de ihtiy,ar (tercih) zamanı denilen son vaktine kadar
geciktirdiği rivayet edilmektedir. Durum böyle ise o halde bu hadisi delil
göstermek nasıl açıklanabilir? Buna da şöyle cevap verilir: Her ikisinin (yani
Ömer b. Abdulaziz ile Muğire'nin) ikindi namazını ikindi vaktinden sonrasına
-ki bu da her şeyin gölgesinin iki katı olması vaktidir- tehir etmiş olmaları
ihtimali vardır. Allah en iyi bilendir.
(1380) "Güneş
odasında olduğu halde ... ikindi namazını kılardı." Diğer rivayette (1381)
"güneş henüz odamda iken ve gölge düşmemişken ikindiyi kılardı." Öbür
rivayette (1383) "güneş odamda iken" denilmektedir. Bütün bunlar
ikindi namazını, ilk vakti olan her şeyin gölgesinin bir misli olduğu zamanki
vaktinde erken kılınması demektir. Oda dar ve duvarları da kısa idi.
Duvarlarının boyu ise odanın zemininin uzunluğundan biraz daha kısa idi. Bu
sebeple duvarın gölgesi kendi mislini bulunca ikindi vakti girmiş oluyor ve
henüz güneş odanın zemininin son sınırlarına yaklaşmış olup, gölge doğu
tarafındaki duvarın üzerine düşmüyordu. Bütün bu rivayetler yaptığımız bu
açıklamaya göre yorumlanır. Başarı Allah'tandır.
حدثنا
أبو غسان
المسمعي
ومحمد بن
المثنى. قالا:
حدثنا معاذ
(وهو ابن هشام)
حدثني أبي عن
قتادة، عن أبي
أيوب، عن
عبدالله بن عمرو؛
أن نبي الله
صلى الله عليه
وسلم قال:
"إذا
صليتم الفجر
فإنه وقت إلى
أن يطلع قرن
الشمس الأول.
ثم إذا صليتم
الظهر فإنه
وقت إلى أن يحضر
العصر. فإذا
صليتم العصر
فإنه وقت إلى
أن تصفر
الشمس. فإذا
صليتم المغرب
فإنه وقت إلى
أن يسقط
الشفق. فإذا
صليتم العشاء
فإنه وقت إلى
نصف الليل".
1384-
Bana Ebu Gassan el-Mismai ve Muhammed b. el-Müsenna tahdis edip dedi ki. ..
Abdullah b. Amr'dan rivayete göre Allah'ın Nebisi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu: "Sabah namazını kıldığınız zaman vakti, güneşin ilk boynuzu
çıkana kadar devam eder. Sonra öğle namazını kılacağınız zaman onun da vakti,
ikindi vakti girinceye kadar devam eder. İkindi namazını kılacağınız vakit
güneş saranncaya kadar devam eder. Akşam namazını kıldığınız vakit de şafak
düşünceye (kayboluncaya kadar) devam eder. Yatsıyı kıldığınız zaman da gecenin
yarısına kadar devam eder. "
Diğer tahric: Ebu
Davud, 396; Nesai, 521 -bu manada-
حدثنا
عبيدالله بن
معاذ العنبري.
حدثنا أبي. حدثنا
شعبة عن
قتادة، عن أبي
أيوب، (واسمه
يحيى بن مالك
الأزدي ويقال:
المراغي.
والمراغ حي من
الأزد) عن
عبدالله بن
عمرو، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم؛ قال:
"وقت
الظهر ما لم
يحضر العصر.
ووقت العصر ما
لم تصفر
الشمس. ووقت
المغرب ما لم
يسقط ثور
الشفق. ووقت
العشاء إلى
نصف الليل.
ووقت الفجر ما
لم تطلع الشمس".
1385-
Bize Ubeydullah b. Muaz el-Anberi tahdis etti. Bana babam tahdis etti. Bize
Şu'be, Katade'den tahdis etti. O Ebu Eyyub'dan -ki adı Yahya b. Malik
el-Ezdi'dir, el-Meraği de denilir. Merağ ise Ezdlilerden bir koldur- o Abdullah
b. Amr'dan, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu rivayet
etti: "Öğlenin vakti ikindi girmediği sürece devam eder. İkindinin vakti
de güneş saranncaya kadardır. Akşamın vakti (kırmızı) şafağın yaygınlığı
düşmediği sürece devam eder. Yatsının vakti gecenin yarısına kadardır, sabah
namazının vakti de güneş doğmadığı sürece devam eder. "
حدثنا
زهير بن حرب.
حدثنا أبو
عامر العقدي.
ح قال وحدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا يحيى بن
أبي بكير.
كلاهما عن
شعبة، بهذا
الإسناد. وفي حديثهما:
قال شعبة:
رفعه مرة. ولم
يرفعه مرتين.
1386- Bize Zuheyr b.
Harb tahdis etti. Bize Ebu Amir el-Akadi tahdis etti (H). Dedi ki: Bize Ebu
Bekr b. Ebi Şeybe de tahdis etti, bize Yahya b. Bukeyr tahdis etti. Her ikisi
Şu'be'den bu isnat ile rivayet etti, ikisinin hadisinde: Şu'be dedi ki:
(Katade) bunu bir defa merfu, iki defa da merfu olmadan rivayet etti, ifadesi
yer almaktadır.
وحدثني
أحمد بن
إبراهيم
الدورقي.
حدثنا عبدالصمد.
حدثنا همام.
حدثنا قتادة
عن أبي أيوب،
عن عبدالله بن
عمرو؛ أن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم قال:
"وقت
الظهر إذا
زالت الشمس.
وكان ظل الرجل
كطوله. ما لم
يحضر العصر.
ووقت العصر ما
لم تصفر الشمس.
ووقت صلاة
المغرب ما لم
يغب الشفق.
ووقت صلاة
العشاء إلى
نصف الليل
الأوسط. ووقت
صلاة الصبح من
طلوع الفجر.
ما لم تطلع
الشمس. فإذا
طلعت الشمس
فأمسك عن
الصلاة. فإنها
تطلع بين قرني
شيطان".
1387-
Bana Ahmed b. İbrahim ed-Devraki de tahdis etti. .. Abdullah b. Amr'dan
rivayete göre ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:
"Öğlenin vakti güneş zeval bulup, adamın gölgesi kendi boyu kadar olunca
ikindi namazı vakti girmediği sürece devam eder. İkindinin vakti de güneş
sararmadığı sürece devam eder. Akşam namazının vakti şafak kaybolmadığı sürece
devam eder. Vatsının vakti de orta halli uzunluktaki gecenin yarısına kadar
devam eder. Sabah namazının vakti fecrin doğuşundan başlayıp, güneş doğana
kadar devam eder. Güneş doğdu mu artık namaz kılma, çünkü o şeytan ın iki
boynuzu arasında doğar. "
AÇIKLAMA: (1384)
"Sabah namazını kıldığınız zaman ... " Yani bu süre sabah namazmı eda
etme zamanıdır. Güneş doğduğu takdirde namazm eda vakti de çıkmış olup artık
onun kaza edilme zamanı gelmiştir. Her vakit kazasının yapılması caizdir. Bu
hadiste sabah namazının eda vakti güneşin doğuşuna kadar devam eder, şeklindeki
cumhurun kanaatinin lehine delil vardır. Mezhep alimlerimizden Ebu Said
el-Istahri ise fecr artıp, aydınlanacak olursa bu vakitten sonra sabah namazı
(eda olmaz), kaza olur demiştir çünkü Cebrail (a.s) namaz vakitlerini göstermek
üzere, namaz kıldırdığı ikinci günde sabah aydınlanınca namaz kılmış ve işte
vakit bu ikisi arasındadır demiştir. Cumhurun delili ise bu hadis-i şeriftir.
Cumhur der ki: Cebrail (a.s)'ın hadisi ise ihtiyar (tercih) vaktini açıklamak
içindir yoksa namazın kılınmasının caiz olduğu vaktin tamamını anlatmak için
değildir. Böylelikle o hadis ile sabah namazı dışında bir namazın vaktinin
diğer namazın vakti girinceye kadar uzadığını belirten diğer sahihler ile bir
arada telif edilmiş olur. Böyle bir tevil ise bu hadisler Cebrail (a.s)'ın
hadisini nesh edicidir diyenin görüşünden daha tercihe şayandır. Çünkü ancak
tevil yapma imkanını bulamadığımız halde neshe başvurulur. Bu meselede ise
böyle bir acizlik sözkonusu değildir. Allah en iyi bilendir.
"Öğle namazını
kıldığınız zaman ... " Yani bu vakit öğle namazının eda edileceği
zamandır. Bu ifadelerde Şafii -yüce Allah'ın rahmeti ona-'nin ve çoğunluğun
öğle namazının vakti ile ikindinin vakti arasında ortak bir zaman olmadığı
şeklindeki görüşlerinin lehine delil vardır. Buna göre öğle namazının vakti her
şeyin zeval esnasındaki gölgesi dışındaki gölgesi kendi misli olması ile
birlikte çıkar ve artık ikindi namazının vakti girer. İkindi namazının vakti
girdikten sonra da artık öğle namazının vaktinden başka bir şey kalmamış olur.
Malik -Allah ondan razı
olsun- ve bir grup ilim adamı ise her şeyin gölgesi kendi misli kadar olunca
ikindi namazının vakti girer ama öğle namazının vakti de çıkmaz. Aksine bundan
sonra da öğle namazının dört rekatını ve eda olarak da ikindi namazını kılacak
kadar bir süre daha devam eder. Bu görüşlerine de Cibril hadisindeki:
"İkinci gün öğle namazını, bana her şeyin gölgesi kendi misli olunca
kıldırdı. Birinci günde de bana ikindi namazını, her şeyin gölgesi bir misli
olunca kıldırdı" sözlerini delil göstermişlerdir. Bunun zahiri ise her iki
vaktin dört rekat eda edecek kadar ortak olduklarını göstermektedir.
Şafii ve çoğunluk ise
açıklamakta olduğumuz hadisin zahirini delil göstermişler ve Cibril (a.s)
hadisi hakkında da her şeyin gölgesi kendi misli kadar olunca öğle namazını
kılmayı bitirdi, birinci günde ise ikindi namazını her şeyin gölgesi bir misli
olunca kılmaya başladı. Böylelikle aralarında ortak bir süre olmamış olur diye
açıklayıp, cevap vermişlerdir. Bu ise hadisleri bir arada açıklayabilmek için
kaçınılmaz bir tevildir. Diğer taraftan iki namazın vakitleri arasında müşterek
bir süre olduğu anlamında açıklanırsa o takdirde öğle namazının son vakti
bilinemez olur çünkü öğle namazına her şeyin gölgesi kendi misli olduğu zaman
başlayacak olursa o namazı ne zaman kılıp bitirdiği bilinemez. Bu durumda da öğle
namazının son vakti bilinemez ohir ve vakitler arasında sınırın beyanı da
yapılmamış olur ama yapbğımız tevile göre yorumlanacak olursa bu durumda vaktin
sonu bilinir ve hadisler üzerinde ittifak edilen görüşe göre herhangi bir
çelişki olmadan dosdoğru bir şekilde anlaşılmış olur. Başarı Allah'tandır.
"İkindi namazını
kıldığınız vakit, güneş saranncaya kadar devam eder." Yani bu ikindi namazının kerahat sözkonusu
olmaksızın eda vaktidir. Sarardığı takdirde arbk bu vakit kerahat vakti olur.
Güneş batıncaya kadar da (kılınması halinde) yine eda olur çünkü daha önce
geçen hadiste: "Kim güneş batmadan önce ikindiden bir rekata yetişirse
ikindiye yetişmiş olur" buyurulmaktadır. Bu hadis ile de Ebu Said
el-İstahri -yüce Allah'ın rahmeti ona'nin her şeyin gölgesi iki misli olunca
artık ikindi namazı kaza olur şeklindeki görüşü de reddedilmiş olmaktadır. Az
önce de onun aleyhine yapılan istidlal de geçmiş bulunmaktadır.
Mezhep alimlerimiz -yüce
Allah'ın rahmeti onlara- dedi ki: İkindi namazının beş vakti vardır: Fazilet,
ihtiyar, kerahetsiz cevaz, kerahatle birlikte cevaz ve mazeret vakitleri.
Fazilet vakti, ilk
vaktidir; ihtiyar vakti ise, her şeyin gölgesi iki misli oluncaya kadar devam
eder. Cevaz vakti, güneş sararıncaya kadar sürer. Kerahetle birlikte cevaz
vakti ise sararma halinden güneş batışına kadar devam eder. Mazeret vakti ise,
yolculuk yahut aşırı yağmur sebebiyle öğle ile ikindiyi bir arada cem ile kılan
kimse için öğle namazının vaktidir. Bu beş vakitte de ikindi namazı eda olur.
Güneşin babmı ile bütün bu vakitler geçecek olursa artık kaza olur. Allah en
iyi bilendir.
''Akşam namazını
kıldığınız zaman ... " Diğer rivayette (1385) ''Akşam namazının vakti de
şafağın (kırmızı) aydınlığı düşmediği sürece devam eder." Diğer rivayette
(1387): "Şafak kaybolmadıkça", öbür rivayette (1388) "şafak
düşmedikçe" denilmektedir. Bu hadis ve bundan sonra gelen diğer hadisler
akşam namazının vaktinin şafağın batışına kadar sürdüğü hususunda açıktırlar.
Bu da mezhebimizdeki iki görüşten birisidir ama mezhebimizi nakledenlerin
çoğunluğuna göre zayıftır. Onlar belki: Doğrusu akşam namazının yalnızca bir
vaktininolduğudur, bu da güneşin batışından sonra kişinin abdest alıp, avretini
örtüp, ezan okuyup, kamet getirecek kadar bir süredir. Eğer namaza başlamayı bu
vakitten sonraya geciktirecek olursa günahkar olur ve namazı kaza olur. Fakat
mezhep alimlerimizin muhakkikleri, şafak kaybolmadığı sürece akşam namazını
geciktirmenin caiz olduğu ve bu süre içerisinde her zaman akşam namazına
başlamanın da caiz olup, ilk vaktinden sonraya geciktirmekle günahkar
olunmayacağı görüşünü tercih etme yoluna gitmişlerdir. Sahih yahutta başkası
caiz olmayan doğru görüş budur. Cebrail (a.s.)'ın akşam namazını her iki günde
de aynı vakitte olmak üzere güneş batınca kıldığını belirten Cebrail hadisine
de üç şekilde cevap verilebilir:
1- Yalnızca ihtiyar
(tercih edilip seçilen) vakti açıklamakla yetinmiş olup, cevaz vaktini de
kapsamına almamıştır. Bu öğle namazı dışında bütün namazlar hakkında
geçerlidir.
2- Bu (Cebrail hadisi) Mekke'de
İslamın ilk dönemlerinde idi. Akşam namazının vaktinin şafağın batışına kadar
devam ettiğini ifade eden bu hadisler ise son zamanlarda Medine' deki dönemi
ifade eden müteahhir hadislerdir. Dolayısıyla onların dayanak alınması
gerekmektedir.
3- Bu hadisler Cebrail
(a.s)'ın açıklamalarının bulunduğu hadise göre isnad itibariyle daha sahihtir.
Bu bakımdan da bunların öncelenmeleri gerekmektedir.
Bunlar akşam namazının
vakti ile ilgili yapılacak kısa açıklamalardır. elMühezzeb şerhinde bu görüşün
delillerini ve sahih olan bu görüşün aksini vehmettiren hususlara cevabı
genişçe açıklamış bulunmaktayım. Allah en iyi bilendir.
"Yatsıyı kılacak
olursanız onun vakti gece yarısına kadar devam eder."
Bu da ihtiyari olarak
eda zamanını ifade eder. Cevaz vakti ise ikinci fe erin doğuşuna kadar uzar
çünkü Müslim'in bundan sonra Bir Namazı Unutan Yahut Uyuyarak O Namazı Geçiren
Kimse Babında zikretmiş olduğu Ebu Katade'nin rivayet ettiği hadise göre ise
uyumakta bir kusur sözkonusu değildir. Kusur ancak bir sonraki namazın vakti
girinceye kadar namazı kılmayan kimse hakkında sözkonusudur. Biz yeri gelince
yüce Allah'ın izniyle bu hadisin şerhine açıklık getireceğiz. el-İstahri dedi
ki: Gecenin yarısı geçti mi artık yatsı namazı kaza olur. Cumhurun delili ise Ebu
Katade'nin rivayet ettiği hadistir. Allah en iyi bilendir.
(1385) "Şafağın
yaygınlığı düşmediği sürece" ibaresindeki "sevru'şşafak" peltek
se ile onun yayılmış hali, yayılması demektir. Ebu Davud' daki rivayette ise fe
ile "fevru'ş-şafak" şeklindedir. Bu da onunla aynı anlamdadır.
Şafaktan kasıt ise
kırmızı şafaktır. Şafii'nin, -yüce Allah'ın rahmeti ona- fukahanın ve
dilbilginlerinin cumhurunun görüşü budur. Ebu Hanife ve Müzeni -Allah ikisinden
de razı olsun- ile fukaha ve dilbilginlerinden bir kesimin kanaatine göre ise
maksat beyaz şafaktır. Ancak tercih edilip seçilen görüş birincisidir. Bunun
delillerini ise Tehzibu'l-lugat ve Şerhu'l-Mühezzeb adlı eserlerimde genişçe
açıkladım.
(1387) "Çünkü o şey
tan ın iki boynuzu arasından çıkar." Boynuzundan kasıt onun ümmeti ve
taraftarları olduğu da, başının yan tarafları olduğu da söylenmiştir. Hadisin
zahirinden anlaşılan bu ikincisidir, daha uygunu da odur. Yani o böyle bir
vakitte güneşe secde eden kafirlerin kendisine secde eder gibi olmaları için başını
güneşe oldukça yaklaştırır. O vakitte onun ve taraftarlarının namaz kılan
kimsenin namazını karıştırma imkanları ve güçleri bulunur. İşte bundan dolayı
bu zamanda namaz mekruh görülmüştür. Şeytanın barındığı yerlerde mekruh olduğu
gibi.
وحدثني
أحمد بن يوسف
الأزدي. حدثنا
عمر بن
عبدالله بن
رزين. حدثنا
إبراهيم (يعني
ابن طهمان) عن
الحجاج (وهو
ابن حجاج) عن
قتادة، عن أبي
أيوب، عن
عبدالله بن
عمرو بن
العاص؛ أنه
قال:
سئل
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم عن وقت
الصلوات؟
فقال "وقت
صلاة الفجر ما
لم يطلع قرن
الشمس الأول.
ووقت صلاة
الظهر إذا
زالت الشمس عن
بطن السماء.
ما لم يحضر
العصر. ووقت
صلاة العصر ما
لم تصفر
الشمس. ويسقط
قرنها الأول.
ووقت صلاة المغرب
إذا غابت
الشمس ما لم
يسقط الشفق.
ووقت صلاة
العشاء إلى
نصف الليل".
1388-
Bana Ahmed b. Yusuf el-Ezdi de tahdis etti ... Ebu Eyyub, Abdullah b. Amr b.
el-As'dan şöyle dediğini nakletti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e
namazların vaktine dair soru soruldu. O: "Sabah namazının vakti güneşin
ilk boynuzu doğmadan önceye kadardır. Öğle namazının vakti güneş göğün ortasından
zeval bulduğu vakitten başlayıp, ikindi girinceye kadar devam eder. İkindi
namazının vakti güneş sararmadıkça ve birinci boynuzu düşmedikçe devam eder.
Akşam namazının vakti güneş batınca başlar, şafak batmadığı sürece devam eder.
Yatsı namazının vakti de gece yarısına kadar devam eder. "
حدثنا
يحيى بن يحيى
التميمي. قال:
أخبرنا عبدالله
بن يحيى بن
أبي كثير. قال:
سمعت أبي يقول:
لا
يستطاع العلم
براحة الجسم.
1389-
Bize Yahya b. Yahya et-Temimi tahdis edip dedi ki: Bize Abdullah b. Yahya b. Ebu
Kesir tahdis edip dedi ki: Babamı şöyle derken dinledim: Beden rahatlığı ile
(yorulmadan) ilim elde edilemez.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
حدثني
زهير بن حرب
وعبيدالله بن
سعيد. كلاهما عن
الأزرق. قال
زهير: حدثنا
إسحاق بن يوسف
الأزرق. حدثنا
سفيان عن علقمة
بن مرثد، عن
سليمان بن
بريدة، عن
أبيه، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم؛ أن رجلا
سأله عن وقت
الصلاة؟ فقال
له
"صل
معنا هذين"
(يعني
اليومين) فلما
زالت الشمس أمر
بلالا فأذن.
ثم أمره فأقام
الظهر. ثم
أمره فأقام
العصر. والشمس
مرتفعة بيضاء
نقية. ثم أمره
فأقام المغرب
حين غابت
الشمس. ثم
أمره فأقام
العشاء حين
غاب الشفق. ثم
أمره فأقام
الفجر حين طلع
الفجر. فلما
أن كان اليوم
الثاني أمره
فأبرد بالظهر.
فأبرد بها.
فأنعم أن يبرد
بها. وصلى
العصر والشمس
مرتفعة. أخرها
فوق الذي كان.
وصلى المغرب
قبل أن يغيب
الشفق. وصلى
العشاء بعد ما
ذهب ثلث
الليل. وصلى
الفجر فأسفر
بها. ثم قال
" أين
السائل عن وقت
الصلاة؟"
فقال الرجل:
أنا. يا رسول
الله! قال
" وقت
صلاتكم بين ما
رأيتم.
1390-
Bana Zuheyr b. Harb ve Ubeydullah b. Said tahdis etti. İkisi Ezrak'dan rivayet etti.
Zuheyr dedi ki: Bize İshak b. Yusuf el-Ezrak tahdis etti. Bize Süfyan, Alkame
b. Mersed'den tahdis etti. O Süleyman b. Bureyde'den, o babasından, o Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den diye rivayet ettiğine göre bir adam Allah
Resulüne namaz vakti hakkında soru sordu. Allah Resulü ona -iki günü
kastederek- "şu ikisinde bizimle birlikte namaz kıl" buyurdu. Güneş
zevale erince Bilal'e emir verdi, o da eza n okudu. Sonra ona verdiği emirle
öğle namazı için kamet getirdi, sonra emretti ikindi için kamet getirdi. Güneş
o esnada yüksek (ışıkları) beyaz ve parlak idi. Sonra güneş batınca ona verdiği
emirle akşam namazı için kamet getirdi. Sonra şafak batınca ona verdiği emirle
yatsı için kamet getirdi. Sonra fecir açınca ona emir verip, o da sabah namazı için
kamet getirdi.
İkinci günde ona verdiği
emir üzerine öğleni serin vakte geciktirmesini istedi. Bilal de öğle namazını
serin vakte bıraklı. Hatta iyice serinliğe kadar geciktirdi. Güneş yükselmişken
ikindi namazını kıldı ama onu önceki günkü vaktinden sonraya geciktirdi. Akşam
namazını da şafak kaybolmadan kıldı, yatsı namazını gecenin üçte biri geçtikten
sonra kıldı. Sabah namazını ortalık iyice aydınlandıktan sonra kıldı. Sonra:
"Namaz vaktine dair soru soran nerede?" buyurdu, adam: Benim ey
Allah'ın Resulü dedi. Allah Resulü: "Namazınızın vakti gördüğünüz vakitler
arasındadır" buyurdu.
Diğer tahric: Tirmizi,
152; Nesai, 518 -buna yakın-; İbn Mace, 667
AÇIKLAMA: (1388)
"İkindi namazının vakti güneş batmadığı: .. devam eder. " Bu hadiste
ikindi vaktinin güneşin batışına kadar devam ettiğini kabul eden cumhurun
görüşüne delil vardır. Boynuzundan kasıt ise onun yan tarafıdır. Bu hadisten
güneş batmadığı sürece ikindi namazının eda olarak kılınacağı hükmü
anlaşılmaktadır, az önce bu husus geçmiş bulunmaktadır.
(1389) "Yahya b.
Ebu Kesir dedi ki: Beden rahatlığı ile (yorulmadan) ilim öğrenilemez."
Müslim kitabında yalnızca Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hadislerini
zikredip, ondan başka şeyler zikretmemekle birlikte Yahya'dan naklen bu hikayeyi
neden araya sokuşturduğu ile ilgili olarak fazilet sahiplerinin bunu
sorgulaması bir adet halini almıştır. Bununla birlikte ayrıca bu hikaye namazın
vakitleriyle ilgili hadislerle de alakalı değildir. Nasıl olur da bu hikayeyi
bunlar arasına yerleştirdi. Kadı lyaz -yüce Allah'ın rahmeti ona- fazilet
erbabı bir imamdan şöyle dediğini nakletmektedir: Buna sebep Müslim'in,
Abdullah b. Amr'ın bu hadisinin zikrettiği rivayet yollarındaki güzel anlatımı,
bunların çok sayıda faydalı bilgiler ve işaretler ihtiva etmesini, ahkama ve
başka hususlara dair pek çok faydalı hususları kapsamış olmasını görünce -ve
bildiğimiz kadarıyla bu hususta kimse onunla bu ortak özelliğe sahip
olmamıştır- evet o bu hali görünce bunu beğendi ve buna benzer hususları
bilgisine nail olmak mertebesini elde etmeyi arzu eden kimselerin dikkatini
çekmek istemiş, bunun için de bunun yolu bir kimsenin ilim tahsili uğrunda
çokça uğraşması ve ona itina gösterip, bedenini çokça yormasıdır demiştir. Kadı
lyaz'ın naklettiği ifadelerin açıklaması da budur.
(1390) Bureyde'nin
rivayet ettiği hadiste: "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den rivayete
göre bir adam ona namaz vaktine dair soru sordu ... " Bu hadiste namazın
bir fazilet vaktinin, bir de ihtiyar vaktinin bulunduğu, akşam vaktinin bir süre
devam ettiği beyanı olduğu gibi fiili uygulama ile beyan hükmü de vardır çünkü
fiili uygulama daha ileri derecede bir açıklamadır. Fiilin faydası hem soranı,
hem başkasını kapsar. Yine hadisten anlaşıldığı üzere hükmü n beyanı ihtiyaç
vaktine kadar ertelenebilir. Bu da usul bilginlerinin cumhurunun kanaatidir.
Hadisteki diğer bir hüküm ise ağır basan bir masIahat sebebiyle namazın ilk
vaktinden sonraya ertelenip, ilk vaktin faziletinin terk edilmesine
katlanılabileceği hükmü de anlaşılmaktadır.
"Namazınızın vakti
gördüğünüz sınırlar arasındadır." Bu hem sorana, hem diğerlerine bir
hitaptır. İfadenin takdiri şöyledir: Namazınızın vakti her ikisinde kıldığın
iki sınır ile bu sınırların arasındadır., İki sınırın ve iki uç zamanın
zikredilmeyişi ise fiilen bunların öğreniimiş olmasından dolayı yahut birinci
namazın iftitah tekbiri ile ikincisinin selamı arasındaki vakit de kastedilmiş
olabilir.
وحدثني
إبراهيم بن
محمد بن عرعرة
السامي. حدثنا
حرمي بن
عمارة. حدثنا
شعبة عن علقمة
بن مرثد، عن
سليمان بن
بريدة، عن أبيه؛
أن
رجلا أتى
النبي صلى
الله عليه
وسلم. فسأله عن
مواقيت
الصلاة؟ فقال
"اشهد معنا
الصلاة" فأمر
بلالا فأذن
بغلس. فصلى
الصبح. حين
طلع الفجر. ثم
أمره بالظهر.
حين زالت
الشمس عن بطن
السماء. ثم
أمره بالعصر.
والشمس
مرتفعة. ثم
أمره بالمغرب.
حين وجبت
الشمس. ثم أمره
بالعشاء حين
وقع الشفق . ثم
أمره، الغد، فنور
بالصبح. ثم
أمره بالظهر
فأبرد. ثم
أمره بالعصر
والشمس بيضاء
نقية لم
تخالطها صفرة.
ثم أمره
بالمغرب قبل
أن يقع الشفق.
ثم أمره
بالعشاء عند
ذهاب ثلث
الليل أو بعضه
(شك حرمي). فلما
أصبح قال "أين
السائل؟ ما
بين ما رأيت
وقت".
1391-
Bana İbrahim b. Muhammed b. Ar'ara es-Sami de tahdis etti. Bize Harem! b. Umare
tahdis etti. ... Süleyman b. Bureyde'nin babasından rivayet ettiğine göre bir
adam Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelerek namaz vakitlerin'e dair soru
sordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bizimle birlikte namazda
bulun" buyurdu. Sonra Bilal'e emir verdi, o da ortalık aydınlanmamışken
ezan okudu. Fecir çıkınca sabah namazını kıldı sonra güneş semanın ortasından
zevale erince öğle namazı (için ezan okunmasını emretti sonra ona güneş yüksek
iken ikindi namazı (için ezan okumasını emretti sonra güneş battığında ona
akşam (için ezan okunmasını emretti. Sonra da şafak batınca yatsı namazı (için
ezan okuması)nı emretti. Sonra ertesi gün ona verdiği emir üzerine sabahın
aydınlığını bekledi. (Sabah ezanını okudu) sonra ona verdiği emir üzerine o da
serin zamanda öğlen (ezanı)nı okudu. Sonra güneş herhangi bir sarılık
karışmaksızın temiz, beyaz (ışıkları parlak) iken ikindi (namazı için ezan
okuması)nı emretti sonra şafak düşmeden önce akşam (için eza n okuması)nı
emretti sonra da gecenin üçte biri -ya da bir kısmı şüphe eden Haremi'dir-
geçtiği sırada yatsı (için ezan okuması)nı emretti. Sabahı edince: "O soru
soran nerede, işte şu gördüğün (zamanlar) arası (namaz) vaktidir" buyurdu.
حدثنا
محمد بن
عبدالله بن
نمير. حدثنا
أبي. حدثنا
أبو بكر ب أبي
موسى عن أبيه،
عن رسول الله صلى
الله عليه
وسلم؛ أنه
أتاه سائل
يسأله عن مواقيت
الصلاة؟
فلم
يرد عليه
شيئا. قال
فأقام الفجر
حين انشق الفجر.
والناس لا
يكاد يعرف
بعضهم بعضا.
ثم أمره فأقام
بالظهر. حين
زالت الشمس. والقائل
يقول قد انتصف
النهار. وهو
كان أعلم منهم.
ثم أمره فأقام
بالعصر
والشمس
مرتفعة. ثم أمره
فأقام
بالمغرب حين
وقعت الشمس.
ثم أمره فأقام
العشاء حين
غاب الشفق. ثم
أخر الفجر من
الغد حتى
انصرف منها.
والقائل يقول
قد طلعت الشمس
أو كادت. ثم
أخر الظهر حتى
كان قريبا من
وقت العصر
بالأمس. ثم
أخر العصر حتى
انصرف منها.
والقائل يقول
قد احمرت
الشمس. ثم أخر المغرب
حتى كان عند
سقوط الشفق.
ثم أخر العشاء
حتى
كان ثلث الليل
الأول. ثم
أصبح فدعا
السائل فقال
"الوقت بين
هذين".
1392-
Bize Muhammed b. Abdullah b. Numeyr tahdis etti. Bize babam tahdis etti, bize
Bedr b. Osman tahdis etti, bize Ebu Bekr b. Ebu Musa babasından tahdis etti. O
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den rivayet ettiğine göre Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına birisi gelerek namaz vakitlerine dair
soru sordu. Allah Resulü ona hiçbir cevap vermedi. Sonra insanların neredeyse
birbirlerini tanıyamadıkları tanyerinin ağardığı bir zamanda sabah namazı için
kamet getirdi. Sonra güneş zevale erince aralarında en iyi bilen birisi gün
yarılandı dediği bir zamanda öğlen için kamet getirdi. Sonra ona verdiği emir
üzerine güneş yükselmiş iken ikindi için kamet getirdi sonra ona verdiği emir
ile güneş battığı sırada akşam için kamet getirdi.
Sonra ona verdiği emir
ile şafak kaybolduğu zaman yatsı için kamet getirdi. Sonra ertesi günü sabah
namazını öyle geciktirdi ki namazı bitirdiğinde kişi güneş ya doğdu ya doğmak
üzeredir diyeceği vakte kadar geciktirdi. Sonra öğle namazını önceki günün
ikindi vaktine yakın zamana kadar geciktirdi sonra ikindi namazını öyle
geciktirdi ki namazı bitirdiğinde kişi güneş kızardı diyordu. Sonra akşam
namazını öyle geciktirdi ki neredeyse şafak kaybolacaktı. Sonra yatsıyı o kadar
geciktirdi ki neredeyse gecenin ilk üçte birini bulacaktı sonra sabah olunca
soru soranı çağırdı ve: "Vakit bu ikisi arasındadır" buyurdu.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 395; Nesai, 522
حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا وكيع عن
بدر بن عثمان،
عن أبي بكر بن
أبي موسى.
سمعه منه عن أبيه؛
أن سائلا أتى
النبي صلى الله
عليه وسلم.
فسأله عن
مواقيت
الصلاة؟ بمثل
حديث ابن
نمير. غير أنه
قال:
فصلى
المغرب قبل أن
يغيب الشفق.
في اليوم الثاني.
1393-
Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe tahdis etti. Bize Veki", Bedr b. Osman'dan tahdis
etti, o Ebu Bekr b. Ebu Musa'dan rivayet ettiğine göre Bedir bunu babasından
diye dinledi, buna göre bir kişi Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelip
namazın vakitleri hakkında soru sordu ve hadisi İbn Numeyr'in hadisi gibi
rivayet etti. Ancak o: Akşam namazmı ikinci günde şafak kaybolmadan önce kıldı,
dedi.
AÇIKLAMA: (1391)
"Bana İbrahim b. Muhammed b. Ar'ara es-Sami de tahdis etti." es-Sami,
Same b. Luey b. Galib'e nispettir. Kendisi onun soyundan gelen Kureşi ve Sami
birisidir.
"Sabah aydınlanınca"
yani ortalık iyice aydınlanınca demektir.
(1392) Ebu Musa'nın
rivayet ettiği "Resuluilah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bir adam gelip
namaz vakitleri hakkında soru sordu ... " hadisinde geçen "ona hiçbir
şey demedi" yani namaz vakitleri ile ilgili sözlü olarak açıklama yaparak
cevap vermedi. Aksine ona bizimle birlikte namaz kıl ki bunu bilesin ve
böylelikle fiili olarak senin için gerekli açıklama (beyan) yapılmış olsun
dedi. Bizim bu tevili yapmamızın sebebi ise bununla Bureyde'nin rivayet ettiği
hadisi bir arada telif etmek içindir çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in hallerinden bilindiği üzere o gerek duyulan bir husus hakkında
kendisine soru sorulacak olursa cevap verirdi. Allah en iyi bilendir.
Hem (1391) Bureyde
hadisinde, hem Ebu Musa hadisinde: "Yatsı namazını gecenin üçte birinden
sonra kıldı" denilirken, Abdullah b. Amr b. el-As'ın rivayet ettiği (1387)
hadiste "yatsının vakti ise gecenin yarısına kadardır" denilmektedir.
Bütün bu hadisler ihtiyari vaktin sonunu beyan etmek içindir.
İlim adamları ise
bunların hangisinin öncelikli tercih edildiği hususunda ihtilaf etmişlerdir.
Şafii'nin -yüce Allah'ın rahmeti ona- ise iki görüşü vardır. Birincisine göre
ihtiyar (tercih olunan) vakit gecenin üçte birine kadar devam eder, ikinci
görüşe göre ise yarısına kadar sürer, daha sahih olan da budur.
Ebu'l-Abbas b. Şureyh
dedi ki: Rivayetler arasında bir ihtilaf olmadığı gibi, Şafii -yüce Allah'ın
rahmeti ona- 'den gelen rivayetlerde de ihtilaf yoktur. Aksine üçte birden
maksat namazın ilk başlama vaktidir, yarısından kasıt ise vaktin sonudur.
Böylelikle bu hadisler telif edilmiş (cem edilmiş) olur.
Onun bu açıklaması bu
hadislerin lafızlarının zahirine uygundur çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in: "Yatsının vakti gecenin yansına kadardır" buyruğunun
zahirine göre ihtiyar olunan (tercih edilen) vaktin sonu demektir.
Bureyde ve Ebu Musa'nın
rivayet ettiği hadislerde ise gecenin üçte birinden sonra vaktin başladığı
ifade edilmektedir. Bu durumda da vakti gece yarısına yakın bir zamana kadar
uzar. Böylelikle bu hususta varid olmuş hadisler hem sözlü, hem fiili olarak
ittifak (uyum) arzetmiş olur. Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: