SAHİH-İ MÜSLİM

SALAT

 

باب استحباب الذكر بعد الصلاة، وبيان صفة

79- NAMAZDAN SONRA ALLAH'I ZİKRETMENİN MÜSTEHAB OLDUĞU VE BUNUN NASIL YAPILACAĞINI BEYAN BABI

 

حدثنا داود بن رشيد. حدثنا الوليد عن الأوزاعي عن أبي عمار (اسمه شداد بن عبدالله) عن أبي أسماء، عن ثوبان؛ قال:

 كان رسول الله صلى الله عليه وسلم، إذا انصرف من صلاته، استغفر ثلاثا. وقال "اللهم! أنت السلام ومنك السلام. تباركت يا ذا الجلال والإكرام". قال الوليد: فقلت للأوزاعي: كيف الاستغفار؟ قال: تقول: أستغفر الله، أستغفر الله.

 

1333- Bize Davud b. Ruşeyd tahdis etti. Bize Velid el-Evzal'den tahdis etti. .. Sevban dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazını bitirdikten sonra otuz üç defa istiğfarda bulunur ve: ''Allahumme entesselam ve minkesselam tebarekte ya zelcelali ve'l-ikram: Allah'ım selam sensin, selamete sen erdirirsin ey celal ve ikram sahibi, şanın yüce ve mübarektir" derdi.

Velid dedi ki: Evzai'ye: Peki istiğfar nasıl olur, dedim. O: Estağfirullah, estağfirullah dersin, dedi.

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 1513 -buna yakın-; Tirmizi, 300; Nesai, 1336; İbn Mace, 928

 

 

حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة وابن نمير. قالا: حدثنا أبو معاوية عن عاصم عن عبدالله بن الحارث، عن عائشة؛ قالت:

 كان النبي صلى الله عليه وسلم، إذا سلم، لم يقعد. إلا مقدار ما يقول "اللهم! أنت السلام ومنك السلام. تباركت يا ذا الجلال والإكرام" وفي رواية ابن نمير "يا ذا الجلال والإكرام".

 

1334- Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe ve İbn Numeyr tahdis edip dedi ki: ... Aişe dedi ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) selam verdikten sonra ancak: ''Allah'ım selam sensin, esenlik sendendir, celal ve ikram sahibi, şanın " ne mübarektir" derdi. İbn Numeyr'in rivayetinde ise: "Ey celal ve ikram sahibi" şeklindedir.

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 1512; Tirmizi, 298; Nesai, 1337; İbn Mace, 954

 

 

وحدثناه ابن نمير. حدثنا أبو خالد (يعني الأحمر) عن عاصم، بهذا الإسناد. وقال "يا ذا الجلال والإكرام".

 

1335- Bize İbn Numeyr tahdis etti, bize Ebu Halid -yani el-AhmerAsım'dan bu isnat ile tahdis etti ve: "Ey celal ve ikram sahibi" dedi.

 

 

وحدثنا عبدالوارث بن عبدالصمد. حدثني أبي. حدثنا شعبة عن عاصم، عن عبدالله بن الحارث. وخالد عن عبدالله بن الحارث. كلاهما عن عائشة؛ أن النبي صلى الله عليه وسلم قال، بمثله. غير أنه كان يقول "يا ذا الجلال والإكرام".

 

1336- Bize Abdulvaris b. Abdussamed de tahdis etti. .. Aişe'den rivayete göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu ki, deyip hadisi aynen rivayet etti ancak o: "Ey celal ve ikram sahibi" derdi, dedi.

 

 

حدثنا إسحاق بن إبراهيم. أخبرنا جرير عن منصور، عن المسيب بن رافع، عن وراد مولى المغيرة بن شعبة؛ قال:

 كتب المغيرة بن شعبة إلى معاوية؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم كان إذا فرغ من الصلاة وسلم، قال "لا إله إلا الله وحده لا شريك له. له الملك وله الحمد وهو على كل شيء قدير. اللهم! لا مانع لما أعطيت. ولا معطي لما منعت. ولا ينفع ذا الجد منك الجد".

 

1337- Bize İshak b. İbrahim tahdis etti. Bize Cerir, Mansur'dan haber verdi. O el-Müseyyeb b. Rafi'den, o Muğire b. Şu'be'nin azatlısı Verrad'dan şöyle dediğini nakletli: Muğire b. Şu'be, Muaviye'ye mektubunda şunları yazdı: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazı bitirip selam verdikten sonra: "Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur, o bir ve tektir, onun ortağı yoktur, mülk yalnız onundur, hamd yalnız onadır, o her şeye güç yetirendir. Allah'ım verdiğini kimse engelleyemez, engellediğini de kimse veremez. Zengin ve varlıklı kimsenin bu varlığının sana karşı hiçbir faydası olamaz. "

 

Diğer tahric: Buhari, 844, 6330, 6472 -muhtasar olarak-, 6615 -muhtasar-, 7292 -uzunca-; Ebu Davud, 1505; Nesai, 1340, 1341, 1342

 

 

وحدثناه أبو بكر بن أبي شيبة وأبو كريب وأحمد بن سنان. قالوا: حدثنا أبو معاوية عن الأعمش، عن المسيب بن رافع، عن وراد مولى المغيرة بن شعبة، عن المغيرة، عن النبي صلى الله عليه وسلم، مثله. قال أبو بكر وأبو كريب في روايتهما: قال فأملاها على المغيرة. وكتبت بها إلى معاوية.

 

1338- Bunu bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe, Ebu Kureyb ve Ahmed b. Sinan da tahdis edip dediler ki: ... Muğire b. Şu'be'nin azatlısı Verrad, Muğire'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den aynısını rivayet etti. Ebu Bekr ve Ebu Kureyb rivayetlerinde dedi ki: Bunları bana Muğire söyledi, ben de bunları Muaviye'ye yazdım.

 

 

وحدثني محمد بن حاتم. حدثنا محمد بن بكر. أخبرنا ابن جريج. أخبرني عبدة بن أبي لبابة؛ أن ورادا مولى المغيرة بن شعبة قال:

 كتب المغيرة بن شعبة إلى معاوية (كتب ذلك الكتاب له وراد) إني سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول، حين سلم، بمثل حديثهما. إلا قوله "وهو على كل شيء قدير" فإنه لم يذكر.

 

1339- Bana Muhammed b. Hatim de tahdis etti. .. Abde b. Ebu Lubabe'nin haber verdiğine göre Muğire b. Şu'be'nin azatlısı Verrad dedi ki: Muğire b. Şu'be, Muaviye'ye bir mektup yazdı. -Bu mektubu kendisine Verrad yazmıştı.- Mektubunda dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i selam verince -önceki iki ravinin hadisinin aynısını zikrederek- derken dinledim diye yazdırdı. Ancak rivayetinde "ve o her şeye gücü yetendir" sözünü zikretmedi.

 

 

وحدثنا حامد بن عمر البكراوي. حدثنا بشر (يعني ابن المفضل). ح قال وحدثنا محمد بن المثنى. حدثني أزهر. جميعا عن ابن عون، عن أبي سعيد، عن وراد، كاتب المغيرة بن شعبة؛ قال:

 كتب معاوية إلى المغيرة. بمثل حديث منصور والأعمش.

 

1340- Bize Hamid b. Ömer el-Bekravı de tahdis etti. Bize Bişr -yani b. el-Mufaddal- tahdis etti (H). Dedi ki: Bize Muhammed b. el-Müsenna tahdis etti. Bize Ezher tahdis etti. Hepsi birlikte İbn Avn'dan, o Ebu Said'den, o Muğire b. Şu'be'nin katibi Verrad'dan şöyle dediğini nakletti: Muaviye, Muğire'ye mektup yazdı sonra hadisi (1337 numaralı) Mansur'un ve (1338 numaralı) A'meş'in hadisi ile aynen rivayet etti.

 

 

وحدثنا ابن أبي عمر المكي. حدثنا سفيان. حدثنا عبدة بن أبي لبابة وعبدالملك بن عمير. سمعا ورادا كاتب المغيرة بن شعبة يقول:

 كتب معاوية إلى المغيرة: اكتب إلي بشيء سمعته من رسول الله صلى الله عليه وسلم. قال فكتب إليه: سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول، إذا قضى الصلاة "لا إله إلا الله وحده لا شريك له. له الملك وله الحمد وهو على كل شيء قدير. اللهم! لا مانع لما أعطيت. ولا معطي لما منعت. ولا ينفع ذا الجد منك الجد".

 

1341- Bize İbn Ebu Ömer el-Mekki tahdis etti. Bize Süfyan tahdis etti, bize Abde b. Ebu Lubabe ve Abdulmelik b. Umeyr tahdis ettikleri üzere Muğire b. Şu'be'nin katibi Verrad'ı şöyle derken dinlemişlerdir: Muaviye, Muğire'ye: Bana Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den bizzat dinlediğin bir şeyi yaz, diye mektup yazdı. (Verrad) dedi ki: Muaviye ona şunu yazdı:

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i namazı bitirdikten sonra: "Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. O bir ve tektir, ortağı yoktur. Mülk yalnız onundur, hamd yalnız onadır. O her şeye gücü yetendir. Allah'ım, verdiğini kimse engelleyemez, engellediğini kimse veremez. Varlıklı ve servet sahibi kimsenin varlığının sana karşı bir faydası olmaz" buyururken dinledim.

 

 

وحدثنا محمد بن عبدالله بن نمير. حدثنا أبي. حدثنا هشام عن أبي الزبير؛ قال:

 كان ابن الزبير يقول في دبر كل صلاة، حين يسلم "لا إله إلا الله وحده لا شريك له. له الملك وله الحمد وهو على كل شيء قدير. لا حول ولا قوة إلا بالله. لا إله إلا الله. ولا نعبد إلا إياه. له النعمة وله الفضل. وله الثناء الحسن. لا إله إلا الله مخلصين له الدين ولو كره الكافرون". وقال: كان رسول الله صلى الله عليه وسلم يهلل بهن دبر كل صلاة.

 

1342- Bize Muhammed b. Abdullah b. Umeyr de tahdis etti. Bize babam tahdis etti, bize Hişam, Ebu'z-Zubeyr'den şöyle dediğini tahdis etti. İbn ez-Zubeyr selam verdiği vakit her namazın arkasında şöyle derdi:

"Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur, o bir ve tektir, onun ortağı yoktur, mülk yalnız onundur, hamd yalnız onadır. O her şeye güç yetirendir. Güç ve takat ancak Allah iledir. Allah'tan başka ilah yoktur, ondan başkasına ibadet etmeyiz. Nimet yalnız onundur, lütuf yalnız ondandır. Kafirler hoş görmese dahi dini yalnız Allah'a halis kılanlar olarak Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur (derim)." Ayrıca dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) her namazın akabinde bunları tehlil ile (sesini yükselterek) söylerdi.

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 1506, 1507; Nesai, 1338, 1339

 

 

وحدثناه أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا عبدة بن سليمان عن هشام بن عروة، عن أبي الزبير، مولى لهم؛ أن عبدالله بن الزبير كان يهلل دبر كل صلاة. بمثل حديث ابن نمير. وقال في آخره: ثم يقول ابن الزبير:

 كان رسول الله صلى الله عليه وسلم يهلل بهن دبر كل صلاة.

 

1343- Bunu bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe de tahdis etti. Bize Abde b. Süleyman, Hişam b. Urve'den tahdis etti. O bir azatlıları olan Ebu'zZubeyr'denrivayet ettiğine göre Abdullah b. ez-Zubeyr her namazın sonunda -İbn Numeyr'in hadisinde zikrettiği gibi- tehlil getirirdi. Sonra İbn ez-Zubeyr: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) her namazın akabinde tehlil ile bunları söylerdi, derdi.

 

 

وحدثني يعقوب بن إبراهيم الدورقي. حدثنا ابن علية. حدثنا الحجاج بن أبي عثمان. حدثني أبو الزبير قال:

 سمعت عبدالله بن الزبير يخطب على هذا المنبر. وهو يقول: كان رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول، إذا سلم، في دبر الصلاة أو الصلوات. فذكر بمثل حديث هشام بن عروة.

 

1344- Bana İbrahim b. Yakub ed-Devraki de tahdis etti. Bize İbn Uleyye tahdis etti, bize el-Haccac b. Ebu Osman tahdis etti. Bana Ebu'zZubeyr tahdis edip dedi ki: Abdullah b. ez-Zubeyr'i şu minber üzerinde hutbe verip şöyle derken dinledim: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) her namazın -yahut bütün namazların- arkasından selam verdikten sonra şöyle derdi, deyip hadisi Hişam b. Urve'nin rivayeti ile aynen zikretti.

 

 

وحدثني محمد بن سلمة المرادي. حدثنا عبدالله بن وهب عن يحيى بن عبدالله بن سالم، عن موسى بن عقبة؛ أن أبا الزبير المكي حدثه؛ أنه سمع عبدالله بن الزبير وهو يقول، في إثر الصلاة إذا سلم، بمثل حديثهما. وقال في آخره: وكان يذكر ذلك عن رسول الله صلى الله عليه وسلم.

 

1345- Bana Muhammed b. Seleme el-Muradi de tahdis etti. .. Ebu Zubeyr el-Mekki'nin tahdis ettiği üzere o Abdullah b. ez-Zubeyr'i selam verdikten sonra namazın sonunda -önceki iki hadiste geçtiği gibi- söylerken dinlemiştir. Hadisin sonunda da dedi ki: O bunu Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den naklen diye zikrederdi.

 

 

AÇIKLAMA:          (1333) "Namazını bitirdikten sonra" namazı bitirmekten kasıt selam vererek namazdan ayrılmaktır.

 

(1337) "Varlıklı kimsenin varlığının sana karşıfaydası olmaz." Cumhurun benimsediği meşhur kanaate göre burada "el-cedd: varlık" cim harfi fethalı okunur yani varlıklı kimsenin zenginliğinin, varlığının sana karşı bir faydası olmaz. Bir topluluk da bu kelimeyi cim harfi kesreli "zelcid" şeklinde zaptetmişlerdir. Başını rüküdan kaldıran kimsenin ne söyleyeceği babında buna dair geniş açıklamalar geçmiş bulunmaktadır.

 

(1340) "İbn Avn'dan, o Ebu Said'den, o Verrad'dan ... " Burada adı geçen Ebu Said'in kimliği hususunda ihtilaf etmişlerdir. Buhari'nin Tarih'inde ve başka imamların dedikleri üzere doğrusu bunun Abdu Rabbih b. Said olduğudur. İbnu's-Seken dedi ki: Aişe (r.anha)'nın sütkardeşinin oğludur. Ancak ilim adamları onun bu açıklamasını yanlış bulmuşlardır. İbn Abdilberr dedi ki: Bu kişi Hasan-ı Basri (r.anh)'dır ama onun da yanlış söylediği ifade edilmiştir.

 

 

 

حدثنا عاصم بن النضر التيمي. حدثنا المعتمر. حدثنا عبيدالله. ح قال وحدثنا قتيبة بن سعيد. حدثنا ليث عن ابن عجلان. كلاهما عن سمي، عن أبي صالح، عن أبي هريرة؛ (وهذا حديث قتيبة) أن فقراء المهاجرين أتوا رسول الله صلى الله عليه وسلم. فقالوا:

 ذهب أهل الدثور بالدرجات العلى والنعيم المقيم. فقال "وما ذاك؟" قالوا: يصلون كما نصلي. ويصومون كما نصوم. ويتصدقون ولا نتصدق. ويعتقون ولا نعتق. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم "أفلا أعلمكم شيئا تدركون به من سبقكم وتسبقون به من بعدكم؟ ولا يكون أحد أفضل منكم إلا من صنع مثل ما صنعتم" قالوا: بلى: يا رسول الله! قال "تسبحون وتكبرون وتحمدون، دبر كل صلاة، ثلاثا وثلاثين مرة". قال  أبو صالح: فرجع فقراء المهاجرين إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم. فقالوا: سمع إخواننا أهل الأموال بما فعلنا. ففعلوا مثله. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم "ذلك فضل الله يؤتيه من يشاء".

وزاد غير قتيبة في هذا الحديث عن الليث عن ابن عجلان: قال سمي: فحدثت بعض أهلي هذا الحديث. فقال: وهمت. إنما قال "تسبح الله ثلاثا وثلاثين وتحمد الله ثلاثا وثلاثين وتكبر الله ثلاثا وثلاثين" فرجعت إلى أبي صالح فقلت له ذلك. فأخذ بيدي فقال: الله أكبر وسبحان الله والحمد لله. الله أكبر وسبحان الله والحمد لله. حتى تبلغ من جميعهن ثلاثة وثلاثين.

قال ابن عجلان: فحدثت بهذا الحديث رجاء بن حيوة. فحدثني بمثله عن أبي صالح، عن أبي هريرة، عن رسول الله صلى الله عليه وسلم.

 

1346- Bize Asım b. en-Nadr et-Teymi tahdis etti, Bize el-Mu'temir tahdis etti, Bize Ubeydullah tahdis etti (H). Dedi ki: Bize Kuteybe b. Said de tahdis etti. Bize Leys, İbn Aclan'dan tahdis etti. (Ubeydullah ile) ikisi Sumey'den o Ebu Salih'den o Ebu Hureyre'den -ki bu hadis Kuteybe'nin rivayetidir- Rivayet ettiğine göre Muhacirlerin fakirleri Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelerek servet sahipleri hem yüksek dereceleri hem kalıcı nimetleri alıp gittiler, dediler. Allah Resulü: ''Bu nasıl olur'' buyurdu. Muhacirler: Bizim gibi namaz kılıyorlar, bizim gibi oruç tutuyolar. Onlar sadaka verdikleri halde biz sadaka veremiyoruz, köle azad ettikleri halde biz azad edemiyoruz, dediler.

 

Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kendisiyle sizi geçenlere yetişebileceğiniz, sizden sonrakilerin de önüne geçebileceğiniz, sizin yaptığınızın aynısını yapmadıkça hiç kimsenin sizden daha faziletli olamayacağı bir şey öğreteyim mi" buyurdu. Ashab: Buyur ey Allah'ın Resulü dediler. Allah Resulü: "Her namazın arkasında otuz üç defa: Subhanallah, Allahu ekber ve Elhamdulillah deyiniz" buyurdu.

Ebu Salih dedi ki: Sonra muhacirler Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e geri gelerek: Mal sahibi kardeşlerimiz bizim yaptığımızı işitince aynısını yaptılar dediler. Bu sefer Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İşte bu Allah'ın lütfudur, onu dilediğine verir" buyurdu.

 

Bu hadisin rivayetinde Kuteybe'den başkaları da şu fazlalığı kaydetmektedir: Leys'den, o İbn Adan'dan şöyle dediğini nakletti: Sumey dedi ki: Ailemden birisine bu hadisi tahdis ettim, o yanıldın dedi. Allah Resulü: "Otuz üç defa Subhanallah, otuz üç defa Elhamdulillah, otuz üç defa Allahu ekber dersin" buyurmuştur. Bunun üzerine Ebu Salih'e dönüp ona bunları söyledim. Benim elimden tutup dedi ki: Allahu ekber, subhanallah, velhamdulillah, Allahu ekber, subhanallah, velhamdulillah diye hepsini otuz üç defa söyleyinceye kadar devam edersin, dedi.

 

İbn Adan dedi ki: Sonra bu hadisi Reca b. Hayve'ye tahdis ettim. O da bana aynısını Ebu Salih'ten, o Ebu Hureyre'den, o Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den diye tahdis etti.

 

Diğer tahric: Buhari, 843, 6329

 

 

وحدثني أمية بن بسطام العيشي. حدثنا يزيد بن زريع. حدثنا روح عن سهيل، عن أبيه، عن أبي هريرة، عن رسول الله صلى الله عليه وسلم؛ أنهم قالوا:

 يا رسول الله! ذهب أهل الدثور بالدرجات العلى والنعيم المقيم. بمثل حديث قتيبة عن الليث. إلا أنه أدرج، في حديث أبي هريرة، قول أبي صالح:

 ثم رجع فقراء المهاجرين. إلى آخر الحديث. وزاد في الحديث: يقول سهيل: إحدى عشرة إحدى عشرة. فجميع ذلك كله ثلاثة وثلاثون.

 

1347- Bana Umeyye b. Bistam el-Ayşi de tahdis etti. .. Ebu Hureyre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den rivayet ettiğine göre ashab: Ey Allah'ın Resulü servet sahipleri yüksek dereceleri ve kalıcı nimetleri alıp götürdüler deyip hadisi Kuteybe'nin Leys'den diye naklettiği rivayeti ile aynen nakletti. Ancak o Ebu Hureyre'nin sözleri arasına Ebu Salih'in: Sonra fakir muhacirler dönüp ... şeklindeki hadisini de derc etti. Ayrıca hadiste şunları da ekledi: Suheyl ise (her birini) onbirer defa söyler. İşte bunların tamamı otuz üç eder, demektedir.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

وحدثنا الحسن بن عيسى. أخبرنا ابن المبارك. أخبرنا مالك بن مغول. قال:

 سمعت الحكم بن عتيبة يحدث عن عبدالرحمن بن أبي ليلى، عن كعب بن عجرة، عن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال "معقبات لا يخيب قائلهن (أو فاعلهن) دبر كل صلاة مكتوبة. ثلاث وثلاثون تسبيحة. وثلاث وثلاثون تحميدة. وأربع وثلاثون تكبيرة".

 

1348- Bize Hasan b. İsa da tahdis etti ... Ka'b b. Ucre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu nakletti: "Namazın akabinde söylenen öyle sözler vardır ki farz her bir namazın sonunda bunları söyleyen ya da yapan asla hüsrana uğramaz. Bunlar otuz üç defa subhanallah, otuz üç defa elhamdulillah, otuzdört defa Allahu ekber, demektir."

 

Diğer tahric: Tirmizi, 3412; Nesai, 1348

 

 

حدثنا نصر بن علي الجهضمي. حدثنا أبو أحمد. حدثنا حمزة الزيات عن الحكم، عن عبدالرحمن بن أبي ليلى، عن كعب بن عجرة، عن رسول الله صلى الله عليه وسلم؛ قال:

 "معقبات لا يخيب قائلهن (أو فاعلهن) ثلاث وثلاثون تسبيحة. وثلاث وثلاثون تحميدة. وأربع وثلاثون تكبيرة. في دبر كل صلاة".

 

1349- Bize Nasr b. Ali el-Cahdamı tahdis etti ... Ka'b b. Ucre, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu nakletti: "Namazın akabinde söylenen öyle sözler vardır ki, bunları söyleyen yahut bunları yapan asla hüsrana uğramaz. (Bu) otuz üç defa subhanallah, otuz üç defa elhamdulillah, otuz dört defa Allahu ekber'i her namazın arkasında söylemektir."

 

 

حدثني محمد بن حاتم. حدثنا أسباط بن محمد. حدثنا عمرو بن قيس الملائي عن الحكم، بهذا الإسناد، مثله.

 

1350- Bana Muhammed b. Hatim tahdis etti. Bize Esbat b. Muhammed tahdis etti, bize Amr b. Kays el-Mulai, el-Hakem'den bu isnat ile aynısını tahdis etti.

 

 

حدثني عبدالحميد بن بيان الواسطي. أخبرنا خالد بن عبدالله عن سهيل، عن أبي عبيد المذحجي (قال مسلم: أبو عبيد مولى سليمان بن عبدالملك) عن عطاء بن يزيد الليثي، عن أبي هريرة، عن رسول الله صلى الله عليه وسلم:

 "من سبح الله في دبر كل صلاة ثلاثا وثلاثين. وحمد الله ثلاثا وثلاثين. وكبر الله ثلاثا وثلاثين. فتلك تسعة وتسعون. وقال، تمام المائة: لا إله إلا الله وحده لا شريك له. له الملك وله الحمد وهو على كل شيء قدير - غفرت خطاياه وإن كانت مثل زبد البحر".

 

1351- Bana Abdulhamid b. Beyan el-Vasıtitahdis etti. Bize Halid b. Abdullah, Suheyl'den haber verdi. O Ebu Ubeyd el-Mezhici'den -Müslim dedi ki: Ebu Ubeyd, Süleyman b. Abdulmelik'in azatlısıdır-o O Ata b. Yezid elLeysi'den, o Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "Her kim her namazın arkasından otuz üç defa subhanaftah, otuz üç defa elhamdulillah, otuz üç defa Allahu ekber derse -ki bunlar doksandokuz eder- sonra da yüzü tamamlamak üzere Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. O birdir, tektir, onun ortağı yoktur. Mülk yalnız onundur, hamd yalnız onadır, o her şeye gücü yetendir diyecek olursa denizin köpükleri gibi dahi olsa günahları bağışlanır" buyurdu.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

وحدثنا محمد بن الصباح. حدثنا إسماعيل بن زكرياء عن سهيل، عن أبي عبيد، عن عطاء، عن أبي هريرة؛ قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم. بمثله.

 

1352- Bize Muhammed b. es-Sabbah da tahdis etti. Bize İsmail l3. Zekeriya, Suheyl'den tahdis etti. O Ebu Ubeyd'den, o Ata'dan, o Ebu Hureyre'den dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu deyip hadisi aynen rivayet etti.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          (1346) "Mal sahipleri" ibaresinde geçen düsur'un tekili düsr olup, çok miktardaki mal demektir.

 

Bu hadiste şükreden zengini, sabreden fakirden daha faziletli kabul eden kimselerin lehine bir delil vardır. Mesele hakkında halef ve selefiyle çeşitli kesimler arasında meşhur bir görüş ayrılığı vardır.

 

Subhanallah, elhamdulillah ve Allahu ekber'in nasıl sayılacağı ile ilgili olarak "Ebu Salih" -yüce Allah'ın rahmeti ona- dedi ki: "Allahu ekber, subhanallah ve elhamdulillah'ı otuz üç defa söyler" sözünden sonra da diğer hadisleri Ebu Salih'in yolundan başka çeşitli yollardan zikretmiş bulunmaktadır. Bunların zahirinden anlaşıldığı üzere bağımsız olarak otuz üç defa subhanallah, otuz üç defa Allahu ekber ve aynı şekilde elhamdulillah der. Hadisin zahirinden anlaşılan budur.

 

Kadi İyaz dedi ki: Bu Ebu Salih'in tevilinden daha uygundur. Suheyl'in (1347) onbirer defa şeklindeki ifadesi ise çoğunluğun naklettiği otuzüçer defa rivayetine aykırı değildir. Aksine bu rivayeti nakledenlerin kabul edilmesi gereken bir fazlalıkları bulunmaktadır.

 

Diğer rivayetteki (1351) "yüzü tamamlamak üzere de: la ilahe illallah vahdehu la şerike leh: Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. O bir ve tektir, onun ortağı yoktur ... " Diğer rivayette (1349) "tekbirlerin otuz dört defa söyleneceği" belirtilmektedir. Bütün bunlar kabul edilmeleri gereken sika raviler tarafından yapılmış ziyadelerdir. O halde insanın ihtiyatlı davranarak otuz üç defa subhanallah, otuz üç defa elhamdulillah ve otuz dört defa tekbir getirmesi, bununla birlikte de la ilahe illallahu vahdehu la şerike leh'i sonuna kadar söyleyerek rivayetlerin gereğini bir arada getirmesi gerekmektedir.

 

(1348) "Muakkibat (namazın akabinde söylenen öyle sözler) vardır ki onları söyleyen yahut yapan hüsrana uğramaz." el-Herevi dedi ki: Semura dedi ki: Bu, namazın akabinde yapılan birtakım tesbihler demektir. Ebu'l-Huşeym dedi ki: Bunlara muakkibat denilmesinin sebebi birinin diğerinin akabinde (arkasında) yapılmasından dolayıdır. Yüce Allah'ın: "Onun muakkibatı vardır" (Ra'd, ll) buyruğu da biri diğerinin arkasından gelen melekler, demektir.

 

Şunu bilelim ki, Ka'b b. Ucre'nin bu hadisini Darakutni, Müslim'e dair istidrakinde zikrederek şunları söylemektedir: Doğrusu bu hadisin Ka'b'a mevkuf olduğudur çünkü onu merfu olarak rivayet edenler hıfzları bakımından mevkuf olarak rivayet edenlere karşı duramazlar.

 

Darakutni'nin bu söylediği reddolunur çünkü Müslim bu hadisi tamamı merfu olan çeşitli yollardan rivayet etmiş bulunmaktadır. Yine Darakutni'nin kendisi de bu hadisi merfu olarak çeşitli yollardan rivayet etmiştir. Bu hadis ise Mansur ve Şu'be tarafından mevkuf olarak rivayet edilmiştir. Hadisin merfu ve mevkuf rivayet edilişinde her ikisine de muhalefet olunmuştur. Darakutni de bunu beyan etmiş bulunmaktadır. Bu şerhin baş taratlarında geçmiş bulunan fasıllarda açıkladığımız üzere mevkuf ve merfu olarak rivayet olunmuş bir hadisin usulcülerin, fukahanın ve muhakkik muhaddislerin benimsedikleri doğru görüşe (sahih mezhebe) göre merfu olduğuna hükmolunur. Bunlar arasında Buhari ve başkaları da vardır. Hatta hadisi mevkuf olarak rivayet edenler, merfu olarak rivayet edenlerden daha fazla olsa dahi merfu olduğuna hükmolunur. Burada durum tam aksine olduğuna göre nasıl merfu olduğuna hükmolunmaz? Delili ise daha önce geçen bunun sika bir ravinin fazlalığı olup, kabul edilmesi gerektiğidir. Böyle bir ziyade ise onu mevkuf olarak rivayet edenlerin unutması ya da kusuru sebebiyle reddolunamaz. Allah en iyi bilendir.

 

(1351) "Ebu Ubeyde el-Mezhid, bilinen bir kabile olan Mezhic'e mensup bir ravidir. "

"Her namazın arkasında, akabinde" lafzındaki "dubur: arka" kelimesi dal harfi ötrelidir. Dilde meşhur olan söyleyiş bu olduğu gibi rivayetlerde bilinen de budur ama Ebu Ömer el-Mutarrizi el-Yevakit adlı kitabında dal harfi fethalı olarak her şey için kullanılan debr kelimesi namazın ve başka şeylerin vakitlerinin sonu demektir. Bu dilde bilinen bir husustur. Bunun dışındakiler hakkında kullanılırsa ise dal harfi ötreli söylenir. Davudi ise İbnu'l-A'rabı'den şöyle dediğini nakletmektedir: Bu kelimenin dal harfi ötreli ve fethalı olarak bir 'şeyin son vakti anlamındadır. Sahih olan ötreli söylenmesidir. Cevheri ve başkaları ise bundan başka bir şekil zikretmemektedirler.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

80- iHRAM (İFTİTAH) TEKBİRİ İLE KIRAAT ARASINDA NELER SÖVLENECEĞİ BABI0