SAHİH-İ MÜSLİM

SALAT

 

باب القراءة في الظهر والعصر

34- ÖĞLE VE İKİNDİ NAMAZLARINDA KIRAAT BABI

 

وحدثنا محمد بن المثنى العنزي. حدثنا ابن أبي عدي عن الحجاج (يعني الصواف) عن يحيى (وهو ابن أبي كثير) عن عبدالله بن أبي قتادة وأبي سلمة، عن أبي قتادة؛ قال:

 كان رسول الله صلى الله عليه وسلم يصلي بنا. فيقرأ في الظهر والعصر في الركعتين الأوليين بفاتحة الكتاب وسورتين. ويسمعنا الآية أحيانا. وكان يطول الركعة الأولى من الظهر. ويقصر الثانية. وكذلك في الصبح.

 

1012- Bize Muhammed b. el-Müsenna el-Anezi de tahdis etti. .. Abdullah b. Ebu Katade ve Ebu Seleme, Ebu Katade'den şöyle dediğini nakletti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize namaz kıldırırdı. Öğle ve ikindi namazlarının ilk iki rekatında Fatihatu'l-kitab ile birlikte iki sure okurdu. Bazen bize bir ayeti işittirirdi. Öğlen namazının birinci rekatını uzun tutar, ikincisini daha kısa keserdi. Sabah namazında da böyle yapardı.

 

Diğer tahric: Buhari, 759 -uzunca-, 762 -muhtasar-, 776 -uzunca-, 778 buna yakın, 779 buna yakın; Ebu Davud, 798-800; Nesai, 973-977; İbn Mace, 829

 

 

حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا يزيد بن هارون. أخبرنا همام وأبان بن يزيد عن يحيى بن أبي كثير، عن عبدالله بن أبي قتادة، عن أبيه؛ أن النبي صلى الله عليه وسلم كان يقرأ في الركعتين الأوليين من الظهر والعصر بفاتحة الكتاب وسورة. ويسمعنا الآية أحيانا. ويقرأ في الركعتين الأخريين بفاتحة الكتاب.

 

1013- Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe tahdis etti. .. Abdullah b. Ebu Katade'nin babasından rivayet ettiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öğlen ve ikindi namazlarının ilk iki rekatında Fatihatu'l-kitab ile birlikte bir sure daha okur, bazen bize bir ayeti işittirirdi. Son iki rekatta ise (yalnız) Fatihatu'l-kitab'ı okurdu.

 

 

حدثنا يحيى بن يحيى وأبو بكر بن أبي شيبة. جميعا عن هشيم. قال يحيى: أخبرنا هشيم عن منصور، عن الوليد ابن مسلم، عن أبي الصديق، عن أبي سعيد الخدري؛ قال:

 كنا نحزر قيام رسول الله صلى الله عليه وسلم في الظهر والعصر. فحزرنا قيامه في الركعتين الأوليين من الظهر قدر قراءة آلم تنزيل - السجدة. وحزرنا قيامه في الأخريين من العصر على النصف من ذلك. وحزرنا قيامه في الركعتين الأوليين من العصر على قيامه في الأخريين من الظهر وفي الأخريين من العصر على النصف من ذلك.ولم يذكر أبو بكر في روايته: آلم تنزيل. وقال: قدر ثلاثين آية.

 

1014- Bize Yahya b. Yahya ve Ebu Bekr b. Ebi Şeybe birlikte Huşeym'den tahdis ettiler. Yahya dedi ki: Bize Huşeym, Mansur'dan haber verdi. O Velid b. Müslim'den, o Ebu's-Sıddık'tan, o Ebu Said elHudri'den şöyle dediğini nakletti: Biz Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in öğlen ve ikindi namazlarında ne kadar kıyamda durduğunu tahmin ederdik. Öğle namazının ilk iki rekatında kıyamını Elif Lam Mim, Tenzil, Secde suresi kadar tahmin ettik son iki re kattaki ayakta duruşunu bunun yarısı kadar tahmin ettik. İkindinin ilk iki rekatındaki kıyamda duruşunu öğle namazının son iki rekatındaki kıyamda duruşu kadar ve ikindi namazının son iki rekatındaki kıyamda duruşunu da bunun yarısı kadar tahmin ettik.

Ebu Bekr rivayetinde elif lam mim, tenzil suresini zikretmeyerek otuz ayet kadar diye söylemiştir.

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 804; Nesai, 474

 

 

حدثنا شيبان بن فروخ. حدثنا أبو عوانة عن منصور، عن الوليد أبي بشر، عن أبي الصديق الناجي، عن أبي سعيد الخدري؛ أن النبي صلى الله عليه وسلم كان يقرأ في صلاة الظهر في الركعتين الأوليين في كل ركعة قدر ثلاثين آية. وفي الأخريين قدر خمس عشرة آية. أو قال نصف ذلك. وفي العصر في الركعتين الأوليين في كل ركعة قدر قراءة خمس عشرة آية. وفي الأخريين قدر نصف ذلك.

 

1015- Bize Şeyban b. Ferruh tahdis etti. Bize Ebu Avane Mansur'dan tahdis etti. .. Ebu Said el-Hudri'nin rivayet ettiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öğle namazının ilk iki rekatının her birisinde otuz ayet kadar okurdu. Son iki rekatta da on beş ayet kadar okurdu. -Yahut: Bunun yarısını okurdu, dedi.- İkindi namazının ilk iki rekatının her bir rekatında ise on beş ayet kadar son iki rekatında ise bunun yarısı kadar okurdu.

 

Diğer tahric: Buhari, 3859

 

 

حدثنا يحيى بن يحيى. أخبرنا هشيم عن عبدالملك بن عمير، عن جابر بن سمرة؛ أن أهل الكوفة شكوا سعدا إلى عمر بن الخطاب. فذكروا من صلاته. فأرسل إليه عمر فقدم عليه. فذكر له ما عابوه من أمر الصلاة. فقال:

 إني لأصلي بهم صلاة رسول الله صلى الله عليه وسلم. ما أخرم عنها إني لأركد بهم في الأوليين وأحذف في الأخريين. فقال: ذاك الظن بك. أبا إسحاق!

 

1016- Bize Yahya b. Yahya tahdis etti... Cabir b. Semura'dan rivayete göre Kufeliler Sa'd'ı, Ömer b. el-Hattab'a şikayet ederek onun namazı hakkında bir şeyler söylediler. Ömer ona bir haber gönderince yanına geldi, ona namaz hakkında kendisine yönelttikleri tenkitleri söyleyince Sa'd şöyle dedi: Gerçek şu ki ben onlara Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namazını (aynen) kıldınyorum. Ondan hiçbir şeyi eksik bırakmıyorum. Ben onlarla birlikte ilk iki re katta uzunca (kıyamda) duruyorum son iki rekatı daha kısa kesiyorum. Ömer: Ey Ebu İshak, bizim zaten senden beklediğimiz budur, dedi.

 

Diğer tahric: Buhari, 755 -buna yakın uzunca-, 758 -buna yakın muhtasar-, 770 -buna yakın-; Ebu Davud, 803 -buna yakın-; Nesai, 1011, 1002

 

 

حدثنا قتيبة بن سعيد وإسحاق بن إبراهيم عن جرير، عن عبدالملك بن عمير، بهذا الإسناد.

 

1017- Bize Kuteybe b. Said ve İshak b. İbrahim, Cerir'den, o Abdulmelik b. Umeyr'den bu isnad ile rivayet etti.

 

 

وحدثنا محمد بن المثنى. حدثنا عبدالرحمن بن مهدي. حدثنا شعبة عن أبي عوان. قال: سمعت جابر بن سمرة. قال عمر لسعد:

 قد شكوك في كل شيء حتى في الصلاة. قال: أما أنا فأمد في الأوليين وأحذف في الأخريين. وما آلو ما اقتديت به من صلاة رسول الله صلى الله عليه وسلم. فقال: ذاك الظن بك. أو ذاك ظني بك.

 

1018- Bize Muhammed b. el-Müsenna da tahdis etti. .. Ebu Avn dedi ki: Cabir b. Semura'yı şöyle derken dinledim: Ömer, Sa'd'a: Namaza varıncaya kadar her hususta senden şikayet ettiler, dedi. Sa'd şöyle dedi: Ben ilk iki rekatı uzunca tutar, son iki rekatı kısa keserim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namazına uymakta da olabildiğince kusur işlememeye gayret ediyorum. Bu sefer Ömer (r.anh): Senden de bu beklenir yahut senden bunu beklerim, dedi.

 

 

وحدثنا أبو كريب. حدثنا ابن بشر عن مسعر، عن عبدالملك وأبي عون عن جابر بن سمرة. بمعنى حديثهم. وزاد: فقال: تعلمني الأعراب بالصلاة؟.

 

1019- Bize Ebu Kureyb de tahdis etti. Bize İbn Bişr, Mis'ar'den tahdis etti. O Abdulmelik ve Ebu Avn'dan, o Cabir b. Semura'dan bundan öncekilerin hadisi manasında rivayet etti ve şunları ekledi: Sa'd: Bana namazı bedeviler mi öğretecek dedi.

 

 

حدثنا داود بن رشيد. حدثنا الوليد (يعني ابن مسلم) عن سعيد (وهو ابن عبدالعزيز) عن عطية بن قيس، عن قزعة، عن أبي سعيد الخدري؛ قال:

 لقد كانت صلاة الظهر تقام. فيذهب الذاهب إلى البقيع. فيقضي حاجته ثم يتوضأ. ثم يأتي رسول الله صلى الله عليه وسلم في الركعة الأولى. مما يطولها.

 

1020- Bize Davud b. Vuşeyd tahdis etti. .. Kaz'a, Ebu Said elHudri'den şöyle dediğini nakletti: Andolsun öğle namazı için kamet getirilir, kişi Baki'e kadar gider, ihtiyacını karşılar, sonra abdest alır, sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e -ilk rekatı uzun tuttuğundan- ilk rekatta gelir yetişirdi.

 

Diğer tahric: Nesai, 972 -muhtasar-; İbn Mace, 825 -muhtasar-

 

 

وحدثني محمد بن حاتم. حدثنا عبدالرحمن بن مهدي عن معاوية بن صالح، عن ربيعة. قال: حدثني قزعة. قال:

 أتيت أبا سعيد الخدري وهو مكثور عليه. فلما تفرق الناس عنه، قلت: إني لا أسألك عما يسألك هؤلاء عنه. قلت: أسألك عن صلاة رسول الله صلى الله عليه وسلم. فقال: مالك في ذاك من خير. فأعادها عليه. فقال: كانت صلاة الظهر تقام. فينطلق أحدنا إلى البقيع. فيقضي حاجته ثم يأتي أهله فيتوضأ. ثم يرجع إلى المسجد ورسول الله صلى الله عليه وسلم في الركعة الأولى.

 

1021- Bana Muhammed b. Hatim de tahdis etti. .. Rabia dedi ki: Bana Kaz'a tahdis edip dedi ki: Etrafında kalabalık kimselerin olduğu bir sırada Ebu Said el-Hudri'nin yanına gittim. İnsanlar etrafından dağılınca: Ben sana bunların hakkında soru sordukları herhangi bir hususu sormayacağım dedim. Ben sana Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namazını soruyorum, diye ekledi. O: Bunda senin için bir hayır yok, dedi. (Kaz'a) sorusunu ona tekrar edince Ebu Said: Öğle namazı için kamet getirilir, bizden birisi Baki'e kadar gider, ihtiyacını görür sonra evine gidip abdest alır sonra mescide geldiğinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in henüz birinci re katı kılmakta iken bulurdu, dedi.

 

 

AÇIKLAMA:          Bu babta Ebu Katade (r.anh)'ın (1012) "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ilk iki rekatta ... okurdu" hadisi yer almaktadır. Ebu Said (r.anh)'ın (1015) rivayetinde: "İlk iki rekatın her birinde ... " demekte Sa'd'ın (1016) rivayet ettiği hadiste: "İlk iki rekatı uzun tutarım ... " Ebu Said'in rivayet ettiği diğer hadiste (1020) "öğle namazı için kamet getirilir ... " denilmektedir.

 

Bu babtan başka yerde bulunan ve Buhari ve Müslim'in sahihlerinde yer alan: "Allah Resulü insanlar arasında en hafif olmakla birlikte eksiksiz namaz kıldırandı" ile onun: "Ben namaza uzun kıldırmak isteyerek başlarım ama küçük çocuğun ağlayışini duyunca annesinin aklı onda kalır korkusuyla namazımı kısa keserim" buyurmaktadır.

 

İlim adamları dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namazının uzun yada kısalığı durumların farklılığına göre farklılık arzederdi. Şayet cemaat uzun namaz kıldırılmasını tercih ediyor ve onun da, cemaatin de herhangi bir işi yoksa namazı uzunca kıldırırdı. Durum böyle değilse kısa keserdi. Bazı hallerde ise namazı uzunca kıldırmak isterken sonraları küçük çocuğun ağlayışı ve benzeri sebepler gibi kısa kesmeyi gerektiren bir durum ortayaçıkar, buna vakit içinde namaza başlarken kısa kıldırması" da eklenir. Bir açıklamaya göre -daha az görülen- bazı zamanlarda namazı uzunca kıldırmış, çoğunlukla da namazı kısa kıldırmıştır. Uzunca kıldırması bu şeklin caiz olduğunu beyan etmek içindir, kısa kıldırması ise bunun daha faziletli olduğunu göstermek içindir. Çünkü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazı kısa tutmayı emrederek "şüphesiz aranızdan nefret ettirenler vardır. Kim insanlara namaz kıldıracak olursa namazı kısa kessin çünkü aralarında hasta, zayıf ve ihtiyacı bulunanlar vardır" buyurmuştur.

 

Bir diğer açıklamaya göre, Allah Resulü bir zaman uzunca kıldırmış, bir başka zaman kısa kıldırmıştır. Böylelikle Fatiha'dan fazla kıraatte. şart oluşu bakımından herhangi bir miktar tespitinin sözkonusu olmadığını, aksine azının da, çoğunun da caiz olduğunu, şart olan kıraatin ancak Fatiha olduğunu beyan etmiştir. Bundan dolayı bütün rivayetler Fatiha'nın okunduğunu ittifakla dile getirirken daha fazlası hakkında farklı farklı gelmişlerdir. Özetle söylenecek olursa sünnet onun beyan ettiği sebep dolayısıyla Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in emrettiği gibi kısa kesmektir. Bazı vakitlerde namazı uzun kıldırmasının sebebi ise kısa kesmesini gerektiren sebebin olmadığını kesin o!.arak bilmesi dolayısıyladır. Buna göre bir kimse kısa kesmeyi gerektiren sebebin bulunmadığından emin olursa namaz kıldırır.

 

(1012) "Fatihatu'l-kitab ile birlikte iki sure okurdu." Bu ifadeler bizim mezhep alimlerimizin ve başkalarının görüşü olan kısa bir sureyi eksiksiz okumak, uzun bir sureden onun kadar bir miktarı okumaktan daha faziletlidir şeklindeki görüşlerine delil vardır. Çünkü okuyan için müstehap olan alakası bulunan irtibatlı olan bir sözün başından okumaya başlamak ve o alakanın bittiği yerde durmaktır. Halbuki insanların çoğunluğu yahut pek çoğu bu irti'batı fark edemeyebilir. Bundan dolayı onları ilgisiz bir yerde durak yapmalarından sakınmak için sureyi tamamlamaları İnendubtur.

 

Son iki re katta Fatiha'dan sonra sure okumaya dair rivayetlerdeki farklılığa gelince, bunun sebebi daha önce sözünü ettiğimiz duruma göre namazı uzatmak ve kısaltmak ile ilgili hususlar olabilir.

 

İlim adamları dört rekatın son iki rekatı ile akşam ın üçüncü rekatında Fatiha'dan sonra sure okumanın müstehap olup olmadığı hususunda farklı görüşlere sahiptir. Müstehap olduğu da söylenmiştir, olmadığı da söylenmiştir. Bu ikisi aynı zamanda Şafii -rahmetullahi aleyh- 'nin iki görüşüdür. Şafii şöyle demiştir: Namazın başında imama uyamamış kimse (mesbOk) son iki re katta yetişirse namazında Fatiha'dan sonra sure okumamış olmamak için geri kalan iki re katta sure okur.

 

Namazlarda okunacak Kur'an miktarındaki farklılığa gelince, ilim adam-o larına göre bu rivayetlerin zahirinden anlaşıldığı gibidir. Yani derler ki: Sünnet sabah ve öğle namazlarında mufassal bölümünün uzun surelerini okumaktır. Sabah namazında zammı sure daha uzun okunur. Yatsı ve ikindi namazlarında ise mufassal bölümünün orta uzunluktaki surelerinden, akşam namazında da kısa surelerinden okunur. ilim adamlarının dedikleri üzere sabah ve öğle namazlarında kıraati uzun tutmanın hikmeti bu iki namazdan birinin gecerÜn sonunda, diğerinin öğle vakti dinlenme (kayIOle) vaktinde insanların gaflet halinde bulunmalarından dolayıdır. Bu sebeple imam gaflet ve benzeri bir sebeple namaza geç kalanın bunlara yetişmesi için kıraati uzun tutar. ikindi namazı ise böyle değildir. Aksine bu namaz iş yapanların yoruldukları bir zamanda kılınır. Bu sebeple namazı kısa tutar. Akşam namazının ise vakti dardır. işte bundan dolayı onun daha da kısa tutulmasına ihtiyaç vardır. Diğer taraftan insanların oruç tutanlarının misafirleri varsa misafirlerinin akşam yemeği yemeye ihtiyaçları vardır. Yatsı namazı ise uyku ve uyuklamanın sözkonusu olduğu bir zamandır ama bu namazın vakti geniştir. Bu bakımdan ikindi namazı gibidir. Allah en iyi bilendir.

 

"Öğle namazının ilk rekatını uzun tutar, ikincisini kısa keserdi." Bu da ilim adamlarının ifadenin zahirine göre amel etmek hususunda farklı kanaatlere sahip oldukları hususlardan birisidir. Mezhep alimlerimizin bu hususta iki görüşleri vardır: Onlara göre daha meşhur olanları uzun tutmayacağıdır. Hadis ise iftitah duası (veccehtu ve subhaneke gibi dualar)ın ve istiaze okumanın uzunluğu ile tevil edilir yahut okunanı işittirmesi, bir kimsenin namaza girmesi ve benzeri sebepler ile alakalıdır, kıraatin uzun olmasıyla ilgili değildir. İkinci görüşe göre ise ilk rekatta kıraati kasten uzatmak müstehaptır. Sünnetin zahirine uygun sahih ve tercih edilen görüş de budur.

 

Son iki re katta (Fatiha'dan sonra) sure okunacağını kabul edenler ise bu kıraatin ilk iki rekata göre daha kısa olacağı üzerinde ittifak etmişlerdir.

 

Bizim mezhep alimlerimiz birinci rekatın ikincisine göre -uzun tutulacağı görüşünü kabul etmemiz şartıyla- üçüncü rekatın dördüncüsüne göre uzun tutulacağı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bütün bu hadislerde bütün rekatlarda Fatiha'nın okunmasının zorunlu olduğuna delil vardır.

 

Ebu Hanife ise son iki rekatta kıraati vacip (farz) görmemiştir. Aksine ona göre namaz kılan kişi burada Kur'an okumak, tesbihte bulunmak ya da susmak arasında muhayyer olduğunu belirtmiştir. Cumhur ise kıraatin vacip olduğunu kabul etmiş olup, sahih sünnetlere uygun doğru görüş budur.

 

(1013) "Bazen bir ayeti bize işittirirdi." Bu ifade onun gizlice okunan namazlarda açıktan okumanın caiz olduğunu ve gizli okumanın namazın sıhhati için şart olmayıp, aksine bir sünnet olduğunu beyan etmek isteği ile yaptığı şeklinde yorumlanır. Ayrıca bir ayeti açıktan okumak Kur'an'ı tefekküre dalmanın sonucu olarak gayri ihtiyari dilin bunu söylemesi ile gerçekleşmiş olma ihtimali de vardır. Allah en iyi bilendir.

 

(1014) "Bize Huşeym, Mansur'dan tahdis etti. .. O Ebu Said'den rivayet etti." Mansur'un babasının adı Mu' temir' dir. Velid b. Müslim ise Evzai'nin arkadaşı müteahhir, meşhur, pek üstün imam, Umeyye oğullarının azatlısı olan Velid b. Müslim ed-Oımeşki Ebu'l-Abbas değildir. Bu tabiinden olan Velid b. Müslim el-Anberi el-Basri Ebu Bişr'dir. Ebu's-Sıddık'ın adı da Bekr b. Amr'dır, b. Kays en-Naci olduğu da söylenmiştir. Bir kabile olan Naciye kabilesine mensuptur.

 

" ... Son iki re katta kıyamda durduğu kadar olduğunu tahmin ettik" anlamındaki ibarede bazı nüshalarda "mim", bazılarında da "fi" kullanılmıştır ki aynı manadadır.

(1016) "Kufe halkı Sa'd'ı şikayet etti." Sa'd b. Ebi Vakkas (r.anh)' dır. Kufede bilinen bir şehirdir. Fazilet diyarı ve fazilet sahibi kimselerin bulunduğu bir yerdir. Bu şehri Ömer b. el-Hattab (r.anh) bina etmiştir yani o Basra ile birlikte oranın bina edilmesini tayin ettiği görevlilere emretmiştir. Ona "KMe" adının dairesel şekli dolayısıyla verildiği söylenmiştir çünkü Araplar daire şeklindeki kumlara kuf ve kufan derler. İnsanlar orada toplandığı için bu ismin verildiği de söylenmiştir. Çünkü Araplar dairesel bir şekil alıp, üst üste yığılan kumun durumunu anlatmak için "tekevvefe" fiilini kullanırlar. Toprağına küçük çakıl taşları karıştığı için bu ismin verildiği de söylenmiştir. Çünkü bu durumda olan her şeye Kufe denilir. Hafız Ebu Bekr el-Hazimı ve başkaları da Kufe'ye aynı zamanda "Kufan" da denilir demişlerdir.

 

"Onun namazını sözkonusu ettiler." Yani güzel namaz kılmadığını söylediler.

"Ömer (r.a.) ona bir haberci gönderdi." Bu hadisten imama tayin ettiği vali şikayet edilecek olursa ona haber gönderip, bunu açıklamasını isteye ce ği ve böyle birisinin valiliğinin devamında bir kötülük olacağından ve bir fitnenin baş göstereceğinden korkarsa onu azledeceği hükmü çıkmaktadır. İşte bundan dolayı Sa'd'ın herhangi bir hatası olmamakla birlikte ve valiliğine, yetkinliğine yapılan eleştiriler ispatlanmamakla birlikte onu görevden azletmiştir. Ömer (r.anh)'ın şehit edilmesi ile sonraki halifeyi tespit etmekle görevli şura heyetine dair Buhari'nin sahihinde yer alan hadiste sabit olduğu üzere Ömer (r.anh) şöyle demiştir: Eğer emirlik Sa'd'a isabet ederse o bu işe ehildir. Aksi takdirde sizden kim emir olursa ondan gerektiği gibi yardım alsın çünkü ben onu herhangi bir acizliğinden ya da hainliğinden ötürü görevden almadım.

 

"İlk iki rekatta onlarla uzun dururum." Yani ilk iki rekaİ1 diğer rivayette de söylediği gibi onlara uzunca kıldırırım. Burada uzun durmak anlamı verilen "rekede" fiili Arapların gemilerin, rüzgarın ve suyun durgunlaşmak halini anlatmak üzere kullandıkları fiilden türetilmiştir.

 

"Son iki re katı kısa keserim." Yani ikinci re kata göre onları daha kısa tutarım yoksa kıraati ihlal ederek ya da büsbütün okumayarak kısa kesmez.

 

"Ey Ebu İshak, zaten senden bu beklenir." Bu ifadede eğer kendisini beğenmek ve benzeri bir hal ile fitneye düşeceğinden korkulmayacak olursa üstün ve değerli bir zatın yüzüne karşı övülebileceği anlaşılmaktadır. Bunun yasaklanışı ise fitneye düşeceğinden korkulan kimse içindir. Nitekim her iki hususta da sahih rivayetler arasında çokça hadis gelmiş bulunmaktadır. İlim adamları da belirttiğim şekilde bu hadisleri birbirleriyle telif etmiştir. Ben bunları "el-Ezkar" adlı kitabımda açıklamış bulunuyorum.

 

Ayrıca burada üstün ve değerli bir zata adıyla değil de, künyesiyle hitap edileceği hususu da anlaşılmaktadır.

 

(1018) "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namazına uymakta elimden geleni yaparım." Bu hususta herhangi bir kusur yapmamaya çalışınm.

 

Yüce Allah'ın: "Onlar halinizi bozmaktan hiç geri kalmazlar." (Al-i İmran, 118) buyruğunda da bu kökten gelen kelime kullanılmıştır ki sizi ifsad etmek için ellerinden geleni yapmaktan geri durmazlar demektir.

 

(1020) "Bize Velid tahdis etti." Kasıt Evzal'nin arkadaşı Velid b.

Müslim' dir.

 

"Kaz'a" ismi ze harfi fethalı (kazaa şeklinde) ve sakin "Kaz'a" şeklinde söylenir.

(1021) "Etrafında kalabalık varken" ondan istifade etmek için yanında çok kişi bulunuyorken demektedir.

 

"Sana Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namazı hakkında sormaya geldim. Bunda senin için bir hayır yoktur dedi." Yani uzunluğu, huşu'unun kemali sebebiyle o namaz gibi bir namaz kılamazsın. Böyle bir namaz kılmaya kalkışacak olursan bu sana ağır gelir ve gerçekleştiremezsin. Böylelikle sünneti bilmekle birlikte onu terk etmiş olursun.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

35- SABAH NAMAZINDA KIRAAT BABI