SAHİH-İ MÜSLİM

SALAT

 

باب الاستماع للقراءة

32- OKUNAN KUR'AN'I DİNLEMEK BABI

 

وحدثنا قتيبة بن سعيد وأبو بكر بن أبي شيبة وإسحاق بن إبراهيم. كلهم عن جرير. قال أبو بكر: حدثنا جرير بن عبدالحميد عن موسى بن أبي عائشة، عن سعيد بن جبير، عن ابن عباس،

 في قوله عز وجل: {لا تحرك به لسانك} [75/القيامة/ الآية 16 - 19] قال: كان النبي صلى الله عليه وسلم إذا نزل عليه جبريل بالوحي، كان مما يحرك به لسانه وشفتيه. فيشتد عليه. فكان ذلك يعرف منه. فأنزل الله تعالى: {لا تحرك به لسانك لتعجل به أخذه. إن علينا جمعه وقرآنه. إن علينا أن نجمعه في صدرك. وقرآنه فتقرأه فإذا قرأناه فاتبع قرآنه}. قال: { أنزلناه فاستمع له. إن علينا بيانه. أن نبينه بلسانك. فكان إذا أتاه جبريل أطرق. فإذا ذهب قرأه كما وعده الله}.

 

1003- Bize Kuteybe b. Said, Ebu Bekr b. Ebi Şeybe ve İshak b. İbrahim de hepsi Cerir'den tahdis etti. Ebu Bekr dedi ki: Bize Cerir b. Abdulhamid, Musa b. Aişe'den tahdis etti. O Said b. Cubeyr'den, o İbn Abbas'tan aziz ve celil Allah'ın: "Onu çabuklaştırmak için dilini onunla kıpırdatma. " (Kıyame, 16) buyruğu hakkında şöyle dediğini nakletmektedir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e Cebrail vahiy indirdiği vakit vahiy ile dilini ve dudaklarını hareket ettirip, kıpırdattığından ötürü ona ağır gelirdi. Bu (vahyin gelişi) onun halinden bilinirdi. Yüce Allah: Onu çabucak bellemek için dilini onunla kıpırdatma çünkü onu toplamak ve onu okutmak bize düşer. Senin kalbinde onu toplamak ve onu okumanı sağlamak bize aittir. Bu sebeple biz onu okuduğumuz vakit sen de onun okumasına uy buyruklarını indirdi. (İbn Abbas) dedi ki: Biz bunu sana indirdik, sen de onu dinle. Onu gerektiği gibi açıklamak, senin dilin ile ona açıklık getirmek, açıklanmasını sağlamak bize aittir. Bundan dolayı Cebrail ona geldiği vakit sesini çıkarmayıp susardı. Cebrail gitti mi Allah'ın ona vaat ettiği gibi onu okurdu.

 

Diğer tahric: Buhari, 5, 4927 -muhtasar-, 4928 -muhtasar-, 4929 -buna yakın-, 5044 -buna yakın-, 7524

 

 

حدثنا قتيبة بن سعيد. حدثنا أبو عوانة عن موسى بن أبي عائشة، عن سعيد بن جبير، عن ابن عباس،

 في قوله: {لا تحرك به لسانك لتعجل به}. قال: كان النبي صلى الله عليه وسلم يعالج من التنزيل شدة. كان يحرك شفتيه. فقال لي ابن عباس: أنا أحركهما كما كان رسول الله صلى الله عليه وسلم يحركهما. فقال سعيد: أنا أحركهما كما كان ابن عباس يحركهما. فحرك شفتيه. فأنزل الله تعالى: {لا تحرك به لسانك لتعجل به. إن علينا جمعه وقرآنه. قال جمعه في صدرك ثم تقرأه. فإذا قرأناه فاتبع قرآنه. قال فاستمع وأنصت}. ثم إن علينا أن تقرأه. قال فكان رسول الله صلى الله عليه وسلم إذا أتاه جبريل استمع. فإذا انطلق جبريل، قرأه النبي صلى الله عليه وسلم كما أقرأه.

 

1004- Bize Kuteybe b. Said tahdis etti. Bize Ebu Avfme, Musa b. Ebu Aişe'den rivayet etti. O Said b. Cubeyr'den, o İbn Abbas'tan yüce Allah'ın: "Onu çabuklaştırmak için dilini onunla kıpırdatma" (Kıyame, 16) buyruğu hakkında şöyle dediğini nakletti: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vahyin indirilmesinden dolayı oldukça zorluk çekiyordu. Dudaklarını kıpırdatırdı. İbn Abbas bana dedi ki: Şimdi ben de sana Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dudaklarını kıpırdattığı gibi, onları kıpırdatıyorum. Said dedi ki: Ben de İbn Abbas'ın dudaklarını kıpırdattığı gibi, onları kıpırdatıyorum dedi ve dudaklarını kıpırdattı sonra yüce Allah: "Onu çabuklaştırmak için dilini onunla kıpırdatma. Çünkü onu toplamak ve onu okutmak bize düşer" (Kıyame, 16-17) buyruğunu indirdi. (İbn Abbas) dedi ki: Maksat kalbinde onu toplamaktır sonra onu okuyacaksın. "O halde biz onu okuduğumuz zaman sen onun okumasına uy." (Kıyame, 18) (İbn Abbas) dedi ki: Ona kulak ver ve sus, sonra senin onu okumanı sağlamak bize ait bir iştir. Bundan dolayı Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Cebrail kendisine geldiğinde dinlerdi. Cebrail ayrılıp gitti mi Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de onu (inen Kur'an vahyini) Cebrail'in kendisine okuttuğu gibi okurdu.

 

 

AÇIKLAMA:          Bu babta İbn Abbas (r.anh)'ın yüce Allah'ın: "Dilini onunla kıpırdatma" (Kıyame, 16) buyruğunun ve devamının tefsiri yer almaktadır.

 

(1003) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e vahiy nazil olduğunda ... İbn Abbas bu sözlerinde "kane: idi" lafzını aradaki sözlerin uzamasından dolayı tekrarlamıştır. İlim adamları da: Söz uzayıp devam edecek olursa bir iki lafzın tekrar edilmesi caiz olur. Yüce Allah'ın: ''Acaba siz ölüp toprak ve kemik olduktan sonra (evet) siz muhakkak çıkartılacaksınız diye sizi tehdit mi ediyor" (Mu'minun, 35) buyruğunda "siz" anlamındaki lafzı aradaki ifadeler uzadı ğından tekrar etmiştir. Yine yüce Allah'ın: "Ellerindekini doğrulayıcı bir kitap onlara Allah tarafından gönderilince işte o tanıdıkları kendilerine gelince, onu inkar ettiler." (Bakara, 89) buyruğunda da böyledir. Bu meseleye dair açıklama daha önce iman bölümünün baş taraflarında genişçe geçmiş bulunmaktadır.

 

"Onunla dilini ve dudaklarını hareket ettirdiğinden" yani Allah Resulü bu işi çokça yapardı. Onun hali ve sürdürdüğü alışkanlığı bu idi, anlamında olduğu da söylenmiştir.

Yüce Allah'ın: "Onu okuduğumuz zaman" (Kıyame, 18) buyruğu onu Cebrail (a.s.) okuduğu zaman demektir. Bu ifadelerde yüce Allah'ın emriyle meydana gelen bir işin ona izafe edildiğini görüyoruz.

 

"Ona ağır gelirdi." Diğer (1004) rivayette: "Kur'an'ın indirilmesi ona ağır gelirdi" denilmektedir. Bu ağır gelişin sebebi ise meleğin getirdiklerinin heybeti ve vahyin ağırlığından dolayı idi, çünkü yüce Allah: "Muhakkak biz sana ağır bir söz vahyedeceğiz" (Müzzemmil, 5) buyurmaktadır. "Mualece" bir şeyi yapmak için çabalamak, onu elde etmek için zorluk çekmek demektir.

 

"Bu onun halinden anlaşılıyordu." Yani onu gören bunu anlardı çünkü onun etkileri yüzünde ve bedeninde açıkça görülürdü. Nitekim Aişe (r.anha): "Andolsun ben şiddetli soğuk bir günde ona vahiy indirildiğinde vahyin kesilmesinden sonra alnından terin boşaldığını görürdüm" demiştir.

 

(1004) "Ona kulak ver ve sus."İstima' söylenene kulak vermektir. İnsat ise susmak demektir. Bazen susmadığı halde duyup, dinleyebilir. Bundan dolayı her ikisini bir arada zikretmiş bulunmaktadır. Nitekim yüce Allah: "Onu susup dinleyiniz" (tÜM 204) buyurmaktadır. Ezherı dedi ki: Dinlemek anlamında "ensata, nesata, ve intesata" olmak üzere üç söyleyiş kullanılır. En fasih olanları "ensata"dır, Kur'an-ı azimuşşan'da da bu fiil böylece kullanılmıştır .

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

33- SABAH NAMAZINDA KUR'AN'I AÇIKTAN OKUMA VE CİNLERE KUR'AN OKUMA BABI