SAHİH-İ MÜSLİM

SALAT

 

باب تسوية الصفوف وإقامتها وفضل الأول فالأول منها، والازدحام على الصف الأول والمسابقة إليها، وتقديم أولي الفضل وتقريبهم من الإمام

 

28- SAFLARIN DÜZGÜN VE DOĞRU TUTULMASI, İLK SAFIN FAZİLETİ, İLK SAFI SIKI TUTMAK VE İLK SAFTA DURMAK İÇİN YARIŞ, FAZİLET SAHİBİ KİMSELERİ ÖNE GEÇİRİP, İMAMA YAKIN DURMALARINA İMKAN VERME BABI

 

حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا عبدالله بن إدريس وأبو معاوية ووكيع عن الأعمش، عن عمارة بن عمير التيمي، عن أبي معمر، عن أبي مسعود. قال:

 كان رسول الله صلى الله عليه وسلم يمسح منا كبنا في الصلاة ويقول "استووا ولا تختلفوا. فتختلف قلوبكم. ليلني منكم أولو الأحلام والنهى. ثم الذين يلونهم. ثم الذين يلونهم" قال أبو مسعود: فأنتم اليوم أشد اختلافا.

 

971- Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe tahdis etti. .. Ebu Mesud dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaza durduğumuz vakit omuzlarımızı sıvazlayarak: "Düzgün durunuz, karışık durmayınız. O vakit kalpleriniz de ihtilafa düşer. Benim arkamda aklı başında olgun kimseler dursun. Sonra onlardan sonra gelenler sonra onlardan sonra gelenler (saf tutsun)" buyururdu. Ebu Mesud dedi ki: Ama bugün sizler en ileri derecede karmakarışık duruyorsunuz.

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 674 -muhtasar-; Nesai, 811; İbn Mace, 976

 

 

وحدثناه إسحاق. أخبرنا جرير. ح قال: وحدثنا ابن خشرم. أخبرنا عيسى (يعني ابن يونس) ح قال: وحدثنا ابن أبي عمر. حدثنا ابن عيينة، بهذا الإسناد، نحوه.

 

972- Bunu bize İshak da tahdis etti, bize Cerir haber verdi (H).

Dedi ki: Bize İbn Haşrem de tahdis etti. Bize İsa b. Yunus tahdis etti (H). Dedi ki: Bize İbn Ebu Ömer de tahdis etti, bize İbn Uyeyne tahdis etti. Hepsi A'meş'ten bu isnad ile buna yakın olarak hadisi rivayet etti.

 

 

AÇIKLAMA:          ''Arkamda aranızda aklı başında olgun kimseler dursun ... " Aklı başında kimselerden kasıt akıllı kişilerdir. Büluğa ermiş kimseler olduğu da söylenmiştir. "en-Nuha" akıllar demektir. Hadiste geçen "ulu'l-ahlam"dan maksat da akıllı kimselerdir diyenlere göre her iki lafız aynı anlamda olur. Lafızlar farklı olduğu zaman onlardan biri diğerine tekid olmak üzere atfedilmiş olur. İkinci açıklamaya göre ise ulu'l-ahlam büluğa ermiş akıllı kimseler demektir. Dilbilginleri der ki: en-Nuha'nın tekili nuhye'dir. Akla nuhye denilmesinin sebebi ise aklın emrolunduğu noktaya kadar varıp, onu aşmamasından dolayıdır. Aklın çirkinliklerden alıkoyduğu için bu ismin verildiği de söylenmiştir. Ebu Ali el-Farisı dedi ki: "Nuha" lafzının "huda" gibi mastar olması da "zulem" gibi çoğul olması da mümkündür. Dilde nuha, sebat etmek ve kendisini alıkoymak, tutmak demektir. Nehyde buradan gelmektedir. Nuhye aynı zamanda suyun vardığı ve nispeten araziyi yumuşattığı yere denilir. elVahidi dedi ki: Böylelikle her iki görüş de iştikak (kelimenin türediği kök) bakımından aynı anlamı ihtiva etmiş olmaktadır ki o da tutmak ve alıkoymaktır. Buna göre nuhye kötülük ve çirkinliklerden alıkoyan, engelleyen demektir. Allah en iyi bilendir.

 

"Sonra onlardan sonra gelenler" yani bu safta bulunanlara yakın mertebede olanlar demektir.

 

"Omuzlarımızı sıvazlardı" yani saflarda omuzlarımızı düzeltir ve saflarda düzgün durmamızı sağlardı.

 

Bu hadisten anlaşıldığına göre, daha faziletlilerin imama daha yakın durmaları gerekir çünkü fazilet sahiplerine böylelikle ikram edilmiş olur. Diğer taraftan imam'ın yerine başkasını geçirme ihtiyacı da ortaya çıkabilir. Bu durumda onun öne geçirilmesi daha öncelikli bir hal olur. Diğer taraftan böyle bir kimse başkasının fark edemeyeceği kadar imam'ın yanılmalarının farkına varıp, onu uyarabilir. Bunların namazın şeklini iyice belleyip, öğrenmeleri ve onu başkalarına aktarıp, insanlara öğretmeleri, onların arkasında olanların da onların yaptıklarına uymaları açısından da önemlidir. Böyle bir öne geçirmek ise namaza has değildir. Aksine sünnet bütün toplantı hallerinde fazilet sahiplerinin imama ve meclisin büyüğüne yakın bulunmalarını sağlamaktır. ilim, yargı, zikir ve danışma meclisleri ile kıtal yapılacak yerler, namaz imameti, ders vermek, fetva vermek, hadisin başkalarına işittirilmesi ve benzeri meclisler buna örnektir. Bu meclislerde insanlar ilim, din, akıl, şeref, yaş ve o alanda yeterlilik mertebelerine göre bulunurlar. Sahih hadisler bu hususta birbirini desteklemektedir.

 

Bu hadisten safların düzgün tutularak imam'ın buna gereken itinayı göstermesi ve bunu teşvik etmesi hükmü de anlaşılmaktadır.

 

 

 

حدثنا يحيى بن حبيب الحارثي وصالح بن حاتم بن وردان. قالا: حدثنا يزيد بن زريع. حدثني خالد الحذاء عن أبي معشر، عن إبراهيم، عن علقمة، عن عبدالله بن مسعود؛ قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم "ليلني منكم أولو الأحلام والنهى. ثم الذين يلونهم (ثلاثا) وإياكم وهيشات الأسواق".

 

973- Bana Yahya b. Habib el-Harisi ve Salih b. Hatim b. Verdan tahdis edip dediler ki.... Abdullah b. Mes'ud dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Arkamda aklı başında olgun olanlarınız dursun sonra onlardan sonra gelenler -bu sözünü üç defa tekrarladı- çarşı pazarlardaki gürültü, patırtılardan da kendinizi koruyunuz. "

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 674, 228

 

 

حدثنا محمد بن المثنى وابن بشار. قالا: حدثنا محمد بن جعفر. حدثنا شعبة. قال: سمعت قتادة يحدث عن أنس ابن مالك؛ قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم "سووا صفوفكم فإن تسوية الصف من تمام الصلاة".

 

974- Bize Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar tahdis edip dediler ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti. Bize Şu'be tahdis edip dedi ki: Katade'yi, Enes b. Malik'ten şöyle derken dinledim: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Saflarınızı düzgün tutunuz çünkü safları düzgün tutmak namazın tamamındandır" buyurdu.

 

Diğer tahric: Buhari, 723; Ebu Davud, 668; İbn Mace, 993

 

 

حدثنا شيبان بن فروخ. حدثنا عبدالوارث عن عبدالعزيز (وهو ابن صهيب) عن أنس؛ قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم "أتموا الصفوف. فإني أراكم خلف ظهري".

 

975- Bize Şeyban b. Ferruh tahdis etti. .. Enes dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Safları tam yapınız çünkü şüphesiz ben sizi sırtımın arkasında (olduğunuz halde) görüyorum" buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 718

 

AÇIKLAMA:          (973) "Çarşı pazarın gürültü patırtısından uzak durun." Heyşe (gürültü, patırtı) kargaşa, keşmekeş, tartışma, kavga, seslerin yükselişi, seslerin birbirine karışması ve çarşı pazarda görülen fitneler, karışıklıklar demektir.

 

(974) "Bize Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar tahdis edip dediler ki. .. Enes (r.anh) dedi ki" senedi ile

 

(975) "Bize Şeyban b. Ferruh tahdis etti. .. Enes (r.anh) dedi ki. .. " senedinin ravileri hep Basralıdır.

 

"Sizi sırtımın arkasında olduğunuz halde görüyorum" tabirinin açıklaması da bundan önceki babta geçmiş bulunmaktadır.

 

 

 

حدثنا محمد بن رافع. حدثنا عبدالرزاق. حدثنا معمر عن همام بن منبه. قال:

 هذا ما حدثنا أبو هريرة عن رسول الله صلى الله عليه وسلم. فذكر أحاديث منها. وقال "أقيموا الصف في الصلاة. فإن إقامة الصف من حسن الصلاة".

 

976- Bize Muhammed b. Rafi' tahdis etti. .. Hemmam b. Münebbih dedi ki: Bu Ebu Hureyre'nin bize Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den tahdis ettikleridir deyip çeşitli hadisler zikretti. Onlardan birisi de şudur: Allah Resulü ayrıca buyurdu ki: "Namazda safları düzgün tutun uz çünkü safın düzgün tutulması namazın güzelliğindendir. "

 

Diğer tahric: Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا غندر عن شعبة. ح وحدثنا محمد بن المثنى وابن بشار. قالا: حدثنا محمد ابن جعفر. حدثنا شعبة عن عمرو بن مرة. قال:

 سمعت سالم بن أبي الجعد الغطفاني قال: سمعت النعمان بن بشير قال: سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول "لتسون صفوفكم أو ليخالفن الله بين وجوهكم".

 

977- Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe tahdis etti. Bize Gunder, Şu'be'den tahdis etti (H). Bize Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar tahdis edip dediler ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti. .. Numan b. Beşir dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i: "Ya saflarınızı düzgün tutarsınız yahut Allah yüzlerinizi başka başka (tarafa, hale) çevirir" buyururken dinledim.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 717

 

AÇIKLAMA:          (976) "Namazda safı doğru tutunuz. "Yani safı düzgün tutunuz, doğru saf tutunuz ve safta sıkışık durunuz.

 

(977) "Ya saflarınızı düzgün tutarsınız yahut ... " Bunun Allah yüzlerinizi başka bir varlığın yüzüne döndürür ve onları başka suretlere sokar anlamında olduğu söylenmiştir. Buna gerekçe de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Allah onun suretini eşek sureti yapar" buyruğudur.

 

Niteliklerini değiştirir anlamında olduğu da söylenmiştir ama -doğruyu en iyi bilen Allah'tır- daha açık anlaşılan ise, aranızda düşmanlık, kin ve kalpler arası ihtilafı koyar anlamında olduğudur. Nitekim filanın bana karşı yüzü değişti denilirken, ben onun yüzünden benden hoşlanmadığını gördüm ve bana karşı kalbindeki duygular değişti demektir. Çünkü cemaatin saflarda karışık durması onların zahirlerindeki bir anlaşmazlık, bir ihtilaftır. Zahiren görülen ihtilaf ise iç ihtilafın bir sebebidir.

 

 

 

حدثنا يحيى بن يحيى. أخبرنا أبو خيثمة عن سماك بن حرب. قال: سمعت النعمان بن بشير يقول:

 كان رسول الله صلى الله عليه وسلم يسوي صفوفنا. حتى كأنما يسوي بها القداح. حتى رأى أنا قد عقلنا عنه. ثم خرج يوما فقام حتى كاد يكبر. فرأى رجلا باديا صدره من الصف. فقال "عباد الله! لتسون صفوفكم أو ليخالفن الله بين وجوهكم".

 

978- Bize Yahya b. Yahya tahdis etti ... en-Numan b. Beşir dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) saflarımızı adeta akları düzeltir gibi düzgün bir hal alıncaya kadar düzeltir dururdu. Sonunda bizim ondan bunu öğrendiğimizi gördü. Sonra bir gün yine (namaza) çıkıp durdu. Neredeyse tekbir alacaktı. Bir adamın göğsünün safın dışına taşmış olduğunu görünce: "Ey Allah'ın kulları, ya saflarınızı düzeltirsiniz yahut Allah yüzlerinizi farklı taraflam çevirir" buyurdu.

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 663 -buna yakın-, 665; Tirmizi, 227; Nesai, 809; İbn Mace, 994

 

 

حدثنا حسن بن الربيع وأبو بكر بن أبي شيبة. قالا: حدثنا أبو الأحوص. ح وحدثنا قتيبة بن سعيد. حدثنا أبو عوانة، بهذا الإسناد، نحوه.

 

979- Bize Hasen b. er-Rabi ve Ebu Bekr b. Ebi Şeybe tahdis edip dediler ki: Bize Ebu'l-Ahvas tahdis etti (H). Bize Kuteybe b. Said de tahdis etti. Bize Ebu Avane bu isnad ile hadisi buna yakın olarak rivayet etti.

 

 

AÇIKLAMA:          "Okları düzeltir gibi. .. saflarımızı düzeltirdi." Aslında kidah okların ahşap kısmının yontulup, düzeltilmesini ifade eder. Tekili kıdh olarak gelir yani onları düzeltmekte işi o derece ileriye götürürdü ki sanki bu safların son derece düzgün ve doğru olmasından ötürü o haliyle akları düzeltir gibi oluyordu.

 

"Az kalsın tekbir alacaktı. .. " Bu buyruktan safların düzeltilmesi teşvik edildiği gibi, kametin getirilmesi ile namaza başlamak arasında konuşmanın caiz olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Bizim mezhebimizin de, ilim adamlarının büyük çoğunluğunun da görüşü budur ama kimi ilim adamı bunu kabul etmemekle. birlikte doğrusu caiz olduğudur. Konuşmanın namazın maslahatına olması ile başka bir maslahat dolayısıyla yapılması ya da hiçbir maslahatının olmaması arasında da bir fark yoktur.

 

 

 

حدثنا يحيى بن يحيى. قال: قرأت على مالك عن سمي، مولى أبي بكر، عن أبي صالح السمان، عن أبي هريرة؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال:

 "لو يعلم الناس ما في النداء والصف الأول، ثم لم يجدوا إلا أن يستهموا عليه لاستهموا. ولو يعلمون ما في التهجير، لاستبقوا إليه. ولو يعلمون ما في العتمة والصبح، لأتوهما ولو حبوا".

 

980- Bize Yahya b. Yahya tahdis edip dedi ki: Ben Malik'e, Ebu Bekr'in azatlısı Sumey'den okudum, o Ebu Salih es-Semman'dan, o Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "İnsanlar ezan okumak ve birinci saf ta namaza durmak sebebiyle ne gibi sevaplar olduğunu bilseler sonra da bunun için kura çekmekten başka bir yol bulamasalar hiç şüphesiz kura çekerlerdi. Eğer namaza erken gitmekte neler olduğunu bilselerdi bunun için birbirleriyle yarışrrlardı. Eğer yatsı ve sabah namazında neler olduğunu bilselerdi bu iki namaza emekleyerek dahi olsa gelirlerdi. "

 

Diğer tahric: Buhari, 615, 654, 721, 2689; Tirmizi, 225; Nesai, 539, 670

 

 

حدثنا شيبان بن فروخ. حدثنا أبو الأشهب عن أبي نضرة العبدي، عن أبي سعيد الخدري؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم رأى في أصحابه تأخرا. فقال لهم "تقدموا فائتموا؟؟ بي. وليأتم بكم من بعدكم. لا يزال قوم يتأخرون حتى يؤخرهم الله".

 

981- Bize Şeyban b. Ferruh tahdis etti. .. Ebu Said'in rivayetine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabının bir miktar geri durduğunu görünce onlara: "Öne geçin ve bana uyun. Sizden sonrakiler de size uysun. Bir kavim eğer geri durmaya devam ederse  sonunda Allah da onları geriletir. "

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 680; Nesai, 794; İbn Mace, 978

 

 

حدثنا عبدالله بن عبدالرحمن الدارمي. حدثنا محمد بن عبدالله الرقاشي. حدثنا بشر بن منصور عن الجريري، عن أبي نضرة، عن أبي سعيد الخدري؛ قال:

 رأى رسول الله صلى الله عليه وسلم قوما في مؤخر المسجد. فذكر مثله.

 

982- Bize Abdullah b. Abdurrahman ed-Darimi tahdis etti. .. Ebu Said el-Hudri dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mescidin arka taraflarında bazı kimseleri gördü, deyip hadisi aynen zikretti.

 

Diğer tahric: Nesai, 795

 

 

حدثنا إبراهيم بن دينار ومحمد بن حرب الواسطي. قالا: حدثنا عمرو بن الهيثم أبو قطن. حدثنا شعبة عن قتادة، عن خلاس، عن أبي رافع، عن أبي هريرة، عن النبي صلى الله عليه وسلم؛ قال

 "لو تعلمون (أو يعلمون) ما في الصف المقدم، لكانت قرعة". وقال ابن حرب "الصف الأول ما كانت إلا قرعة".

 

983- Bize İbrahim b. Dinar ve Muhammed b. Harb el-Vasıti tahdis edip dediler ki. .. Ebu Hureyre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den: "Şayet öndeki saf ta neler olduğunu bilseydiniz -yahut bilselerdi- şüphesiz kura çekmekten başka yol bulunmazdı" buyurdu.

 

İbn Harb ise rivayetinde "birinci saf ta neler olduğunu ... kuradan başka bir yol bulunmazdı" demiştir.

 

 

Diğer tahric: İbn Mace, 998

 

AÇIKLAMA:          (980) "İnsanlar ezan okumakta ... kura çekerlerdi." Nida ezan okumak demektir. Yani insanlar ezan okumanın faziletini, değerini, mükafatının büyüklüğünü bilmiş olsalardı, sonra da bu -ya arka arkaya eza n okumaya vakit elverişli olmadığından yahut o mescitte tek bir müezzin eza n okuduğundan- bu fırsatı yakalamanın başka yolunu bulmayacak olsalardı herkes kendisi yapsın diye şüphesiz kura çekerlerdi. Eğer birinci saftaki fazileti bilselerdi az önce anlatılanlar gibi yaparlar ve toptan birinci safta durmak için gelir ama saf onların hepsini almazdı. Biri diğerinin öne geçmesine de müsaade etmese bunun için mutlaka kura çekerlerdi.

 

Bu hadisten hak sahiplerinin çok olup, herkes hakkını istemek hususunda birbiriyle çekişecek olursa kura çekileceği hükmü anlaşılmaktadır.

 

"Eğer namaza erken gelmekte ... " Tehcir hangisi olursa olsun namaza erken gelmek demektir. Herevı ve başkaları: el-Halil bunun özel olarak Cuma namazı için sözkonusu olduğunu belirtmiş olmakla birlikte doğrusu ve meşhur olan birincisidir, demişlerdir.

 

"Yatsı ve sabah namazında neler olduğunu bilselerdi. .. " Bu buyrukta bu iki namazı cemaatle kılmaya pek büyük bir teşvik ve bunun pek büyük bir fazileti olduğu bildirilmektedir. Çünkü bu iki namazı cemaatle kılmak için uykunun ilk ve son vakitlerinde fedakarlık edilir ve bu nefse ağır gelir. Bundan dolayı bu iki namaz münafıklara en ağır gelen namazlardı.

 

     1- Bir hadiste yatsı namazına "ateme" adının verileceği hükmü anlaşılmaktadır. Halbuki ona bu ismin verilmesinin yasaklandığı da sabittir. Buna iki şekilde cevap verilebilir:

 

a- Yatsı hakkında bu ismin kullanılmakla bunun caiz olduğu ve sözkonusu yasağın haram kılmak için olmadığı anlaşılmaktadır.

 

b- Daha güçlü olan görüşe göre burada ateme ismi bir maslahatı sağlamak ve bir kötülüğü ortadan kaldırmak içindir. Çünkü Araplar işa (yatsı) lafzını akşam hakkında kullanırlardı. Bu sebeple eğer işa ve sabah namazındaki fazileti bilmiş olsalardı diye buyurmuş olsaydı, bunu akşam namazı hakkında yorumlayacaklar ve böylece anlam bozulur, anlatılmak istenen de anlatılamamış olurdu. Bundan dolayı bildikleri ve hakkında şüphe etmedikleri "ateme" lafzını kullanmıştır.

 

Daha büyük bir kötülüğü önlemek için iki kötülükten hafif olanına katlanılacağına dair şer'i kurallar da birbirini desteklemektedir.

 

"Emeklemek" anlamındaki "habu" lafzında be harfi sakin okunmalıdır.

Bunu özellikle tespit etmemizin sebebi bazı büyük şahsiyetlerin bunu yanlış okuduklarını görmüş olmamdır.

 

(981) "Öne gelin ve bana uyun ... Sizden sonrakiler de size uysun" buyruğu ise sizin yaptığınızı gördüklerini, benim yaptıklarıma delil gösterip, bana uymaları için demektir.

 

     2- Bu ifadelerden görmediği ve sesini duymadığı bir imama uymak hususunda onun yaptıklarını bildiren kimseye yahutta imama uyduğunu gördüğü önündeki safa güvenip, uymanın caiz olduğu anlaşılmaktadır.

 

"Bir takım kimseler geri kalıp, durmakta ... " kastedilen ilk saflardan geri kalmaktır. "Sonunda yüce Allah da onları" rahmetinden yahut büyük lütfundan, makam ve mevkisinin yükseltilmesinden, ilimden ve benzeri şeylerden ''onları geri bırakır. "

 

(983) "Hilas" ismi kesreli, noktalı hı, şeddesiz lam ve sin harfi iledir.

 

 

حدثنا زهير بن حرب. حدثنا جرير عن سهيل، عن أبيه، عن أبي هريرة؛ قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم:

 "خير صفوف الرجال أولها. وشرها آخرها. وخير صفوف النساء آخرها. وشرها أولها".

 

984- Bize Zuheyr b. Harb tahdis etti. .. Ebu Hureyre dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Erkek saflarının en hayırlısı ilkleri, en şerıileri sonuncularıdır. Kadın saflarının en hayırlısı sonuncuları, en şerlisi ise ilkleridir. "

 

Diğer tahric: Nesai, 819

 

 

حدثنا قتيبة بن سعيد. قال: حدثنا عبدالعزيز (يعني الدراوردي) عن سهيل، بهذا الإسناد.

 

985- Bize Kuteybe b. Said tahdis edip dedi ki: Bize Abdulaziz -yani ed-Deraverd'i- Suheyl'den bu isnad ile tahdis etti,

 

 

Diğer tahric: Tirmizi, 224; İbn Mace, 1000

 

AÇIKLAMA:          "Erkek saflarının en hayırlısı. .. " Erkek safları genel olarak hayırlıları her zaman için o safların ilki, şerıileri ise her zaman için sonuncularıdır.

 

Kadın saflarından maksat ise hadiste kastedilen erkeklerle birlikte namaz kılan kadın saflarıdır. Ancak kadınlar erkeklerle beraber değil de, ayrıca namaz kılacak olurlarsa saflarının durumu erkeklerinki gibidir. Saflarının hayırlısı onların ilki, şerıisi de sonuncularıdır. Erkek ve kadınların saflarının şerıisinden maksat ise sevap ve fazileti en az, şeriatın istediği maksatları gerçekleştirmekten en uzak olan saf demektir. En hayırlıları da bunun aksi demektir.

 

Erkeklerle birlikte cemaate katılan kadın saflarının sonuncusunun faziletli oluşu ise erkeklerle karışmak ve erkekleri görmek, onların hareketlerini görüp, konuşmalarını duyarak ve benzeri haller sebebiyle kalplerin onlara meyletmesinden uzak oluşudur. İlk saflarının yerilmesinin sebebi ise bunun aksi durumda oluşundan dolayıdır. Allah en iyi bilendir.

 

Şunu bilelim ki, fazileti hakkında ve teşvik maksadı ile pek çok hadisin varid olduğu, övülen ilk saf imamın hemen arkasındaki saftır. O safta bulunan kimsenin erken yahut geç gelmiş olması arasında da fark yoktur, arada bir maksurenin ve benzeri şeylerin bulunup bulunmaması arasında da fark yoktur. Hadislerin zahirlerinin gerektirdiği ve muhakkiklerin açıkça ifade ettikleri budur.

 

Bir grup ilim adamı da şöyle demiştir: İlk saf mescidin bir ucundan öbür ucuna aradaki bir maksure ya da benzeri başka şeylerin girmediği kesintisiz devam eden saftır. Şayet imamın arkasında duran safın arasında başka şeyler bulunacak olursa o ilk saf değildir. Aksine ilk saf imamın daha arkasında olsa dahi arada herhangi bir şey ile bölünmeyen saftır.

 

İlk safın insanın arka taraftaki bir safta namaz kılsa dahi mescide ilk olarak gelmesinden ibaret olduğu da söylenmiştir.

 

Bu iki görüş açıkça yanlıştır. Benim bu ve benzeri görüşleri zikredişimin sebebi ise ona aldanıp, kanılmaması için batıl olduğuna dikkat çekmek içindir. Allah en iyi bilendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

29- ERKEKLERİN ARKASINDA NAMAZ KILAN KADINLARA ERKEKLER BAŞLARINI SECDEDEN KALDIRMADAN ÖNCE BAŞLARINI KALDIRMAMALARININ EMREDİLDİĞİ BABI