SAHİH-İ MÜSLİM |
SALAT |
باب
تسوية الصفوف
وإقامتها
وفضل الأول
فالأول منها،
والازدحام
على الصف
الأول
والمسابقة
إليها،
وتقديم أولي
الفضل
وتقريبهم من
الإمام
28- SAFLARIN DÜZGÜN VE DOĞRU
TUTULMASI, İLK SAFIN FAZİLETİ, İLK SAFI SIKI TUTMAK VE İLK SAFTA DURMAK İÇİN
YARIŞ, FAZİLET SAHİBİ KİMSELERİ ÖNE GEÇİRİP, İMAMA YAKIN DURMALARINA İMKAN
VERME BABI
حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا
عبدالله بن إدريس
وأبو معاوية
ووكيع عن
الأعمش، عن
عمارة بن عمير
التيمي، عن
أبي معمر، عن
أبي مسعود. قال:
كان
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يمسح منا
كبنا في
الصلاة ويقول
"استووا ولا
تختلفوا. فتختلف
قلوبكم. ليلني
منكم أولو
الأحلام
والنهى. ثم
الذين يلونهم.
ثم الذين
يلونهم" قال
أبو مسعود:
فأنتم اليوم
أشد اختلافا.
971- Bize Ebu Bekr b.
Ebi Şeybe tahdis etti. .. Ebu Mesud dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) namaza durduğumuz vakit omuzlarımızı sıvazlayarak: "Düzgün
durunuz, karışık durmayınız. O vakit kalpleriniz de ihtilafa düşer. Benim
arkamda aklı başında olgun kimseler dursun. Sonra onlardan sonra gelenler sonra
onlardan sonra gelenler (saf tutsun)" buyururdu. Ebu Mesud dedi ki: Ama
bugün sizler en ileri derecede karmakarışık duruyorsunuz.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 674 -muhtasar-; Nesai, 811; İbn Mace, 976
وحدثناه
إسحاق. أخبرنا
جرير. ح قال:
وحدثنا ابن
خشرم. أخبرنا
عيسى (يعني
ابن يونس) ح
قال: وحدثنا
ابن أبي عمر.
حدثنا ابن
عيينة، بهذا
الإسناد،
نحوه.
972- Bunu bize İshak da
tahdis etti, bize Cerir haber verdi (H).
Dedi ki: Bize İbn Haşrem
de tahdis etti. Bize İsa b. Yunus tahdis etti (H). Dedi ki: Bize İbn Ebu Ömer
de tahdis etti, bize İbn Uyeyne tahdis etti. Hepsi A'meş'ten bu isnad ile buna
yakın olarak hadisi rivayet etti.
AÇIKLAMA: ''Arkamda
aranızda aklı başında olgun kimseler dursun ... " Aklı başında kimselerden
kasıt akıllı kişilerdir. Büluğa ermiş kimseler olduğu da söylenmiştir.
"en-Nuha" akıllar demektir. Hadiste geçen "ulu'l-ahlam"dan
maksat da akıllı kimselerdir diyenlere göre her iki lafız aynı anlamda olur.
Lafızlar farklı olduğu zaman onlardan biri diğerine tekid olmak üzere
atfedilmiş olur. İkinci açıklamaya göre ise ulu'l-ahlam büluğa ermiş akıllı
kimseler demektir. Dilbilginleri der ki: en-Nuha'nın tekili nuhye'dir. Akla
nuhye denilmesinin sebebi ise aklın emrolunduğu noktaya kadar varıp, onu
aşmamasından dolayıdır. Aklın çirkinliklerden alıkoyduğu için bu ismin
verildiği de söylenmiştir. Ebu Ali el-Farisı dedi ki: "Nuha" lafzının
"huda" gibi mastar olması da "zulem" gibi çoğul olması da mümkündür.
Dilde nuha, sebat etmek ve kendisini alıkoymak, tutmak demektir. Nehyde buradan
gelmektedir. Nuhye aynı zamanda suyun vardığı ve nispeten araziyi yumuşattığı
yere denilir. elVahidi dedi ki: Böylelikle her iki görüş de iştikak (kelimenin
türediği kök) bakımından aynı anlamı ihtiva etmiş olmaktadır ki o da tutmak ve
alıkoymaktır. Buna göre nuhye kötülük ve çirkinliklerden alıkoyan, engelleyen
demektir. Allah en iyi bilendir.
"Sonra onlardan
sonra gelenler" yani bu safta bulunanlara yakın mertebede olanlar
demektir.
"Omuzlarımızı
sıvazlardı" yani saflarda omuzlarımızı düzeltir ve saflarda düzgün
durmamızı sağlardı.
Bu hadisten
anlaşıldığına göre, daha faziletlilerin imama daha yakın durmaları gerekir
çünkü fazilet sahiplerine böylelikle ikram edilmiş olur. Diğer taraftan imam'ın
yerine başkasını geçirme ihtiyacı da ortaya çıkabilir. Bu durumda onun öne
geçirilmesi daha öncelikli bir hal olur. Diğer taraftan böyle bir kimse
başkasının fark edemeyeceği kadar imam'ın yanılmalarının farkına varıp, onu
uyarabilir. Bunların namazın şeklini iyice belleyip, öğrenmeleri ve onu
başkalarına aktarıp, insanlara öğretmeleri, onların arkasında olanların da
onların yaptıklarına uymaları açısından da önemlidir. Böyle bir öne geçirmek
ise namaza has değildir. Aksine sünnet bütün toplantı hallerinde fazilet
sahiplerinin imama ve meclisin büyüğüne yakın bulunmalarını sağlamaktır. ilim,
yargı, zikir ve danışma meclisleri ile kıtal yapılacak yerler, namaz imameti,
ders vermek, fetva vermek, hadisin başkalarına işittirilmesi ve benzeri
meclisler buna örnektir. Bu meclislerde insanlar ilim, din, akıl, şeref, yaş ve
o alanda yeterlilik mertebelerine göre bulunurlar. Sahih hadisler bu hususta
birbirini desteklemektedir.
Bu hadisten safların
düzgün tutularak imam'ın buna gereken itinayı göstermesi ve bunu teşvik etmesi
hükmü de anlaşılmaktadır.
حدثنا
يحيى بن حبيب
الحارثي
وصالح بن حاتم
بن وردان.
قالا: حدثنا
يزيد بن زريع.
حدثني خالد الحذاء
عن أبي معشر،
عن إبراهيم،
عن علقمة، عن عبدالله
بن مسعود؛ قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "ليلني
منكم أولو
الأحلام
والنهى. ثم
الذين يلونهم
(ثلاثا)
وإياكم وهيشات
الأسواق".
973- Bana Yahya b. Habib
el-Harisi ve Salih b. Hatim b. Verdan tahdis edip dediler ki.... Abdullah b.
Mes'ud dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Arkamda aklı
başında olgun olanlarınız dursun sonra onlardan sonra gelenler -bu sözünü üç
defa tekrarladı- çarşı pazarlardaki gürültü, patırtılardan da kendinizi
koruyunuz. "
Diğer tahric: Ebu
Davud, 674, 228
حدثنا
محمد بن
المثنى وابن
بشار. قالا:
حدثنا محمد بن
جعفر. حدثنا
شعبة. قال: سمعت
قتادة يحدث عن
أنس ابن مالك؛
قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "سووا
صفوفكم فإن
تسوية الصف من
تمام الصلاة".
974- Bize Muhammed b.
el-Müsenna ve İbn Beşşar tahdis edip dediler ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis
etti. Bize Şu'be tahdis edip dedi ki: Katade'yi, Enes b. Malik'ten şöyle derken
dinledim: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Saflarınızı düzgün
tutunuz çünkü safları düzgün tutmak namazın tamamındandır" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
723; Ebu Davud, 668; İbn Mace, 993
حدثنا
شيبان بن فروخ.
حدثنا
عبدالوارث عن
عبدالعزيز
(وهو ابن صهيب)
عن أنس؛ قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "أتموا
الصفوف. فإني
أراكم خلف
ظهري".
975- Bize Şeyban b.
Ferruh tahdis etti. .. Enes dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Safları tam yapınız çünkü şüphesiz ben sizi sırtımın arkasında (olduğunuz
halde) görüyorum" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
718
AÇIKLAMA: (973)
"Çarşı pazarın gürültü patırtısından uzak durun." Heyşe (gürültü, patırtı)
kargaşa, keşmekeş, tartışma, kavga, seslerin yükselişi, seslerin birbirine
karışması ve çarşı pazarda görülen fitneler, karışıklıklar demektir.
(974) "Bize
Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar tahdis edip dediler ki. .. Enes (r.anh)
dedi ki" senedi ile
(975) "Bize Şeyban
b. Ferruh tahdis etti. .. Enes (r.anh) dedi ki. .. " senedinin ravileri
hep Basralıdır.
"Sizi sırtımın
arkasında olduğunuz halde görüyorum" tabirinin açıklaması da bundan önceki
babta geçmiş bulunmaktadır.
حدثنا
محمد بن رافع.
حدثنا
عبدالرزاق.
حدثنا معمر عن
همام بن منبه.
قال:
هذا
ما حدثنا أبو
هريرة عن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
فذكر أحاديث
منها. وقال
"أقيموا الصف
في الصلاة.
فإن إقامة
الصف من حسن
الصلاة".
976- Bize Muhammed b.
Rafi' tahdis etti. .. Hemmam b. Münebbih dedi ki: Bu Ebu Hureyre'nin bize
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den tahdis ettikleridir deyip çeşitli
hadisler zikretti. Onlardan birisi de şudur: Allah Resulü ayrıca buyurdu ki:
"Namazda safları düzgün tutun uz çünkü safın düzgün tutulması namazın güzelliğindendir.
"
Diğer tahric: Yalnız
Müslim rivayet etmiştir
حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا غندر عن
شعبة. ح
وحدثنا محمد
بن المثنى
وابن بشار.
قالا: حدثنا
محمد ابن
جعفر. حدثنا
شعبة عن عمرو
بن مرة. قال:
سمعت
سالم بن أبي
الجعد
الغطفاني قال:
سمعت النعمان
بن بشير قال:
سمعت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يقول "لتسون
صفوفكم أو
ليخالفن الله بين
وجوهكم".
977- Bize Ebu Bekr b.
Ebi Şeybe tahdis etti. Bize Gunder, Şu'be'den tahdis etti (H). Bize Muhammed b.
el-Müsenna ve İbn Beşşar tahdis edip dediler ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis
etti. .. Numan b. Beşir dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i:
"Ya saflarınızı düzgün tutarsınız yahut Allah yüzlerinizi başka başka
(tarafa, hale) çevirir" buyururken dinledim.
Diğer tahric: Buhari,
717
AÇIKLAMA: (976)
"Namazda safı doğru tutunuz. "Yani safı düzgün tutunuz, doğru saf
tutunuz ve safta sıkışık durunuz.
(977) "Ya
saflarınızı düzgün tutarsınız yahut ... " Bunun Allah yüzlerinizi başka
bir varlığın yüzüne döndürür ve onları başka suretlere sokar anlamında olduğu
söylenmiştir. Buna gerekçe de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in:
"Allah onun suretini eşek sureti yapar" buyruğudur.
Niteliklerini değiştirir
anlamında olduğu da söylenmiştir ama -doğruyu en iyi bilen Allah'tır- daha açık
anlaşılan ise, aranızda düşmanlık, kin ve kalpler arası ihtilafı koyar
anlamında olduğudur. Nitekim filanın bana karşı yüzü değişti denilirken, ben
onun yüzünden benden hoşlanmadığını gördüm ve bana karşı kalbindeki duygular
değişti demektir. Çünkü cemaatin saflarda karışık durması onların
zahirlerindeki bir anlaşmazlık, bir ihtilaftır. Zahiren görülen ihtilaf ise iç
ihtilafın bir sebebidir.
حدثنا
يحيى بن يحيى.
أخبرنا أبو
خيثمة عن سماك
بن حرب. قال:
سمعت النعمان
بن بشير يقول:
كان
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يسوي
صفوفنا. حتى
كأنما يسوي
بها القداح.
حتى رأى أنا
قد عقلنا عنه.
ثم خرج يوما
فقام حتى كاد
يكبر. فرأى
رجلا باديا
صدره من الصف.
فقال "عباد
الله! لتسون
صفوفكم أو
ليخالفن الله
بين وجوهكم".
978- Bize Yahya b. Yahya
tahdis etti ... en-Numan b. Beşir dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) saflarımızı adeta akları düzeltir gibi düzgün bir hal alıncaya kadar
düzeltir dururdu. Sonunda bizim ondan bunu öğrendiğimizi gördü. Sonra bir gün
yine (namaza) çıkıp durdu. Neredeyse tekbir alacaktı. Bir adamın göğsünün safın
dışına taşmış olduğunu görünce: "Ey Allah'ın kulları, ya saflarınızı
düzeltirsiniz yahut Allah yüzlerinizi farklı taraflam çevirir" buyurdu.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 663 -buna yakın-, 665; Tirmizi, 227; Nesai, 809; İbn Mace, 994
حدثنا
حسن بن الربيع
وأبو بكر بن
أبي شيبة.
قالا: حدثنا
أبو الأحوص. ح
وحدثنا قتيبة
بن سعيد.
حدثنا أبو
عوانة، بهذا
الإسناد،
نحوه.
979- Bize Hasen b.
er-Rabi ve Ebu Bekr b. Ebi Şeybe tahdis edip dediler ki: Bize Ebu'l-Ahvas
tahdis etti (H). Bize Kuteybe b. Said de tahdis etti. Bize Ebu Avane bu isnad
ile hadisi buna yakın olarak rivayet etti.
AÇIKLAMA: "Okları
düzeltir gibi. .. saflarımızı düzeltirdi." Aslında kidah okların ahşap
kısmının yontulup, düzeltilmesini ifade eder. Tekili kıdh olarak gelir yani onları
düzeltmekte işi o derece ileriye götürürdü ki sanki bu safların son derece
düzgün ve doğru olmasından ötürü o haliyle akları düzeltir gibi oluyordu.
"Az kalsın tekbir
alacaktı. .. " Bu buyruktan safların düzeltilmesi teşvik edildiği gibi,
kametin getirilmesi ile namaza başlamak arasında konuşmanın caiz olduğu hükmü
anlaşılmaktadır. Bizim mezhebimizin de, ilim adamlarının büyük çoğunluğunun da
görüşü budur ama kimi ilim adamı bunu kabul etmemekle. birlikte doğrusu caiz
olduğudur. Konuşmanın namazın maslahatına olması ile başka bir maslahat
dolayısıyla yapılması ya da hiçbir maslahatının olmaması arasında da bir fark
yoktur.
حدثنا
يحيى بن يحيى.
قال: قرأت على
مالك عن سمي،
مولى أبي بكر،
عن أبي صالح
السمان، عن
أبي هريرة؛ أن
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
قال:
"لو
يعلم الناس ما
في النداء
والصف الأول،
ثم لم يجدوا
إلا أن
يستهموا عليه
لاستهموا. ولو
يعلمون ما في
التهجير،
لاستبقوا
إليه. ولو
يعلمون ما في
العتمة
والصبح،
لأتوهما ولو
حبوا".
980- Bize Yahya b. Yahya
tahdis edip dedi ki: Ben Malik'e, Ebu Bekr'in azatlısı Sumey'den okudum, o Ebu
Salih es-Semman'dan, o Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "İnsanlar ezan okumak ve
birinci saf ta namaza durmak sebebiyle ne gibi sevaplar olduğunu bilseler sonra
da bunun için kura çekmekten başka bir yol bulamasalar hiç şüphesiz kura
çekerlerdi. Eğer namaza erken gitmekte neler olduğunu bilselerdi bunun için
birbirleriyle yarışrrlardı. Eğer yatsı ve sabah namazında neler olduğunu
bilselerdi bu iki namaza emekleyerek dahi olsa gelirlerdi. "
Diğer tahric: Buhari,
615, 654, 721, 2689; Tirmizi, 225; Nesai, 539, 670
حدثنا
شيبان بن
فروخ. حدثنا
أبو الأشهب عن
أبي نضرة
العبدي، عن
أبي سعيد
الخدري؛ أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم رأى في
أصحابه تأخرا.
فقال لهم
"تقدموا
فائتموا؟؟ بي.
وليأتم بكم من
بعدكم. لا
يزال قوم
يتأخرون حتى
يؤخرهم الله".
981- Bize Şeyban b.
Ferruh tahdis etti. .. Ebu Said'in rivayetine göre Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ashabının bir miktar geri durduğunu görünce onlara: "Öne
geçin ve bana uyun. Sizden sonrakiler de size uysun. Bir kavim eğer geri
durmaya devam ederse sonunda Allah da
onları geriletir. "
Diğer tahric: Ebu
Davud, 680; Nesai, 794; İbn Mace, 978
حدثنا
عبدالله بن
عبدالرحمن
الدارمي.
حدثنا محمد بن
عبدالله
الرقاشي.
حدثنا بشر بن
منصور عن
الجريري، عن
أبي نضرة، عن
أبي سعيد
الخدري؛ قال:
رأى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قوما في
مؤخر المسجد.
فذكر مثله.
982- Bize Abdullah b.
Abdurrahman ed-Darimi tahdis etti. .. Ebu Said el-Hudri dedi ki: Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) mescidin arka taraflarında bazı kimseleri gördü, deyip hadisi
aynen zikretti.
Diğer tahric: Nesai,
795
حدثنا
إبراهيم بن
دينار ومحمد
بن حرب الواسطي.
قالا: حدثنا
عمرو بن
الهيثم أبو
قطن. حدثنا شعبة
عن قتادة، عن
خلاس، عن أبي
رافع، عن أبي
هريرة، عن
النبي صلى
الله عليه وسلم؛
قال
"لو
تعلمون (أو
يعلمون) ما في
الصف المقدم،
لكانت قرعة".
وقال ابن حرب
"الصف الأول
ما كانت إلا
قرعة".
983- Bize İbrahim b.
Dinar ve Muhammed b. Harb el-Vasıti tahdis edip dediler ki. .. Ebu Hureyre,
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den: "Şayet öndeki saf ta neler
olduğunu bilseydiniz -yahut bilselerdi- şüphesiz kura çekmekten başka yol
bulunmazdı" buyurdu.
İbn Harb ise rivayetinde
"birinci saf ta neler olduğunu ... kuradan başka bir yol bulunmazdı"
demiştir.
Diğer tahric: İbn
Mace, 998
AÇIKLAMA: (980)
"İnsanlar ezan okumakta ... kura çekerlerdi." Nida ezan okumak
demektir. Yani insanlar ezan okumanın faziletini, değerini, mükafatının
büyüklüğünü bilmiş olsalardı, sonra da bu -ya arka arkaya eza n okumaya vakit
elverişli olmadığından yahut o mescitte tek bir müezzin eza n okuduğundan- bu
fırsatı yakalamanın başka yolunu bulmayacak olsalardı herkes kendisi yapsın
diye şüphesiz kura çekerlerdi. Eğer birinci saftaki fazileti bilselerdi az önce
anlatılanlar gibi yaparlar ve toptan birinci safta durmak için gelir ama saf
onların hepsini almazdı. Biri diğerinin öne geçmesine de müsaade etmese bunun
için mutlaka kura çekerlerdi.
Bu hadisten hak
sahiplerinin çok olup, herkes hakkını istemek hususunda birbiriyle çekişecek
olursa kura çekileceği hükmü anlaşılmaktadır.
"Eğer namaza erken
gelmekte ... " Tehcir hangisi olursa olsun namaza erken gelmek demektir.
Herevı ve başkaları: el-Halil bunun özel olarak Cuma namazı için sözkonusu
olduğunu belirtmiş olmakla birlikte doğrusu ve meşhur olan birincisidir,
demişlerdir.
"Yatsı ve sabah
namazında neler olduğunu bilselerdi. .. " Bu buyrukta bu iki namazı
cemaatle kılmaya pek büyük bir teşvik ve bunun pek büyük bir fazileti olduğu
bildirilmektedir. Çünkü bu iki namazı cemaatle kılmak için uykunun ilk ve son
vakitlerinde fedakarlık edilir ve bu nefse ağır gelir. Bundan dolayı bu iki
namaz münafıklara en ağır gelen namazlardı.
1- Bir hadiste yatsı namazına
"ateme" adının verileceği hükmü anlaşılmaktadır. Halbuki ona bu ismin
verilmesinin yasaklandığı da sabittir. Buna iki şekilde cevap verilebilir:
a- Yatsı hakkında bu
ismin kullanılmakla bunun caiz olduğu ve sözkonusu yasağın haram kılmak için
olmadığı anlaşılmaktadır.
b- Daha güçlü olan
görüşe göre burada ateme ismi bir maslahatı sağlamak ve bir kötülüğü ortadan
kaldırmak içindir. Çünkü Araplar işa (yatsı) lafzını akşam hakkında
kullanırlardı. Bu sebeple eğer işa ve sabah namazındaki fazileti bilmiş
olsalardı diye buyurmuş olsaydı, bunu akşam namazı hakkında yorumlayacaklar ve
böylece anlam bozulur, anlatılmak istenen de anlatılamamış olurdu. Bundan
dolayı bildikleri ve hakkında şüphe etmedikleri "ateme" lafzını
kullanmıştır.
Daha büyük bir kötülüğü
önlemek için iki kötülükten hafif olanına katlanılacağına dair şer'i kurallar
da birbirini desteklemektedir.
"Emeklemek"
anlamındaki "habu" lafzında be harfi sakin okunmalıdır.
Bunu özellikle tespit
etmemizin sebebi bazı büyük şahsiyetlerin bunu yanlış okuduklarını görmüş
olmamdır.
(981) "Öne gelin ve
bana uyun ... Sizden sonrakiler de size uysun" buyruğu ise sizin
yaptığınızı gördüklerini, benim yaptıklarıma delil gösterip, bana uymaları için
demektir.
2- Bu ifadelerden görmediği ve sesini
duymadığı bir imama uymak hususunda onun yaptıklarını bildiren kimseye yahutta
imama uyduğunu gördüğü önündeki safa güvenip, uymanın caiz olduğu
anlaşılmaktadır.
"Bir takım kimseler
geri kalıp, durmakta ... " kastedilen ilk saflardan geri kalmaktır.
"Sonunda yüce Allah da onları" rahmetinden yahut büyük lütfundan,
makam ve mevkisinin yükseltilmesinden, ilimden ve benzeri şeylerden ''onları
geri bırakır. "
(983) "Hilas"
ismi kesreli, noktalı hı, şeddesiz lam ve sin harfi iledir.
حدثنا
زهير بن حرب.
حدثنا جرير عن
سهيل، عن أبيه،
عن أبي هريرة؛
قال: قال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم:
"خير
صفوف الرجال
أولها. وشرها
آخرها. وخير
صفوف النساء
آخرها. وشرها
أولها".
984- Bize Zuheyr b. Harb
tahdis etti. .. Ebu Hureyre dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu: "Erkek saflarının en hayırlısı ilkleri, en şerıileri
sonuncularıdır. Kadın saflarının en hayırlısı sonuncuları, en şerlisi ise
ilkleridir. "
Diğer tahric: Nesai,
819
حدثنا
قتيبة بن
سعيد. قال:
حدثنا
عبدالعزيز (يعني
الدراوردي) عن
سهيل، بهذا
الإسناد.
985- Bize Kuteybe b.
Said tahdis edip dedi ki: Bize Abdulaziz -yani ed-Deraverd'i- Suheyl'den bu
isnad ile tahdis etti,
Diğer tahric: Tirmizi,
224; İbn Mace, 1000
AÇIKLAMA: "Erkek
saflarının en hayırlısı. .. " Erkek safları genel olarak hayırlıları her
zaman için o safların ilki, şerıileri ise her zaman için sonuncularıdır.
Kadın saflarından maksat
ise hadiste kastedilen erkeklerle birlikte namaz kılan kadın saflarıdır. Ancak
kadınlar erkeklerle beraber değil de, ayrıca namaz kılacak olurlarsa saflarının
durumu erkeklerinki gibidir. Saflarının hayırlısı onların ilki, şerıisi de
sonuncularıdır. Erkek ve kadınların saflarının şerıisinden maksat ise sevap ve
fazileti en az, şeriatın istediği maksatları gerçekleştirmekten en uzak olan
saf demektir. En hayırlıları da bunun aksi demektir.
Erkeklerle birlikte
cemaate katılan kadın saflarının sonuncusunun faziletli oluşu ise erkeklerle
karışmak ve erkekleri görmek, onların hareketlerini görüp, konuşmalarını
duyarak ve benzeri haller sebebiyle kalplerin onlara meyletmesinden uzak
oluşudur. İlk saflarının yerilmesinin sebebi ise bunun aksi durumda oluşundan
dolayıdır. Allah en iyi bilendir.
Şunu bilelim ki,
fazileti hakkında ve teşvik maksadı ile pek çok hadisin varid olduğu, övülen
ilk saf imamın hemen arkasındaki saftır. O safta bulunan kimsenin erken yahut
geç gelmiş olması arasında da fark yoktur, arada bir maksurenin ve benzeri
şeylerin bulunup bulunmaması arasında da fark yoktur. Hadislerin zahirlerinin
gerektirdiği ve muhakkiklerin açıkça ifade ettikleri budur.
Bir grup ilim adamı da
şöyle demiştir: İlk saf mescidin bir ucundan öbür ucuna aradaki bir maksure ya
da benzeri başka şeylerin girmediği kesintisiz devam eden saftır. Şayet imamın
arkasında duran safın arasında başka şeyler bulunacak olursa o ilk saf
değildir. Aksine ilk saf imamın daha arkasında olsa dahi arada herhangi bir şey
ile bölünmeyen saftır.
İlk safın insanın arka
taraftaki bir safta namaz kılsa dahi mescide ilk olarak gelmesinden ibaret
olduğu da söylenmiştir.
Bu iki görüş açıkça
yanlıştır. Benim bu ve benzeri görüşleri zikredişimin sebebi ise ona aldanıp,
kanılmaması için batıl olduğuna dikkat çekmek içindir. Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: